18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 ŞUBAT 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3 Şubat yağışları, İstanbuVdaki barajların seviyesiniyarıdan yukarı çıkaramadı Karyağdı9 su tlolıııadı14 milyoa metrekâp arttş Şehirde 1 şubattan bugüne kadar metrekareye 9.5 kilogram yağış düştü. Yağmur ve kar şeklindeki ya&şlar, 7 barajdaki toplam su miktannı 14 milyon metreküp arttırdı. Yüzde 36.5'lik doluluk oranı yüzde 38.5'e yükseldi. Yağışlar sonucu en çok Yeni Elmalı Barajı beslendi. Baraj yüzde 85 doluluğa erişti. Barajlar ytizde 50'nin altında fstanbul'un -halen uygulanan kesinti programı devam ettiğitakdirde- 8 aylık su stoku son yağışlarla 9 aya yükseldi. İSKİ yetkilileri, ancak tüm barailardaki doluluk oranının yüzde 50'nin üstüne çıkması durumunda kesinti programmda değişiklik yapılacağını belirttiler. Umut, şubat ve mart yağışlarında. tstanbul Haber Servisi — Şu- bat ayına karla giren Istanbul'- da 7 barajda toplanan su, iste- nilen seviyeye ulaşamadı. 1 şu- baıtan bugüne kadar tstanbul'- da kar yağışı dahil metrekareye 9.5 kilogram su düştü. Yağmur ve eriyen kann oluşturduğu bu su, 7 barajdaki toplam su mik- tannı 14 milyon metreküp art- tırdı. İSKİ yetkilileri bugün uygu- lanan kesinti programı sıirdüğü takdirde, 8 aylık su stoku olan fstanbui'un kar yağışından son- ra sadece 9 aylık suya kavuştu- ğunu belirttiler. 7 barajın top- lam yüzde 36.5 olan doluluk oram kar yağışından sonra ytlz- Ortadoğu Su Zîrvesi kasımda Cumhurbaşkaru Turgut özal'ın "Ortadoğu sulannm banşçı paylaşımı" ve bölgede enterkonekte elektrik ağı kurulması önerilerini canlandırma girişimi, teknik adamJarca 'gerçekçi' bulunmuyor, ancak siyasi gözlemciler tarafından "önemJi kozlar" olarak değerlendiriliyor. YASEMtN ÇONGAR ANKARA — Cumhurbaşka- oı Turgut Özal savaş sonrasın- da Ortadoğu'da Türkiye'nin öncülü|ünde su ve elektrik ala- nında yeni bir işbirliği sistemi kurulması yönündeki görüşünü Batı ülkelerine iletti. Bu kap- samdaki iki önerinin, "Ortado- fu sulannın banşçı paylasımı" ve "bölgede enlerkonekte elek- trik sistemi kunımmsı" olarak adlandırıldığı oğrenildi. • -Söz konusu önerfler, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'nda görevli teknik U2manlarca gerçekçi bu- lunmuyor. Ancak başta ABD olmak üzere Batı siyasi çevrele- rinin bu girişimleri "önemli si- yasi kozlar" olarak niteledikle- ri belirtiliyor. Bu çerçeyede, Global Stratejiler Konseyi adlı bir Amerikan kuruluşunun Cumhurbaşkaru Turgut özal'- ın önerisi üzerine 3-9 kasım ta- rihJerinde fstanbui'da bir Orta- doğu su zirvesi düzenleyeceği ögreruldi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın savaş sonrasında Orta- doğu'da yeni bir ekonomik iş- birliği süreci oluşturulması ve Türkiye'nin de bunda aktif rol alması yönündeki girişimleri çerçevesinde yeniden gündeme getirdiği 'su' ve 'elektrik' öne- rileri teknik adamlarca gerçek- çi bulunmuyor. Uzmanlar, "Bans Sayu" projesüıin Ame- rikan Brown and Root şirketi tarafından hazırlanan ve genel- de 'olumlu' görüşler içeren fizi- bilite raporunun "siyasi önyar- gılar içcrdigini" belirterek "Amerikahlar kendi çıkarlan açısından uygun gördükleri için projeye destek verdiler. Ancak projede Türkiye'nin Guneydo- ğıı komşulan üe Körfez ülkele- rine su aktannası öngöriUen Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin snlan zaten yetersiz. Bu nehir- lere dayalı bir projenin gerçek- leşme olanağı yok" görüşünü savundular. öte yandan, projesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tara- fından yapılan, ancak yaşama geçirüemeyen "Ortadofu enter- konekte sistemi" ise bölge ülke- iennin önemli bir bölümünün aynı boylamlar üzerinde yer al- ması nedeniyle "getirisi düşük bir öneri" olarak değerlendiri- liyor. de 38.5'e yükselirken İSKİ, ba- rajlardaki doluluk oranının yüz- de 50'yi geçmesi için şubatm ikinci yansı ile mart ayında bek- leyen yağışa bel bağladı. Yeşüköy Meteoroloji Istasyo- nu Müdürü Ercan Ertıs da şu- bat ayının 18'inden sonra tek- rar yağmur ve kar görülebilece- ğûıi belirterek, daha ilerki tarih- ler için tahmin yapmanın Mete- oroloji Genel Müdürlüğü'nden gelecek raporlara bağlı olduğu- nu söyledi. İSKİ, kar yağışının etkisini ölçebilmek^çin 2 şubatta yoğun- laşan kar yağışı sonrasında Is- tanbul'un özellikle 4 barajın yer aJdığı Kuzeybatıdaki ormanlık arazilerinde 15 santimi bulan kann erimesini bekledi. Son ya- pılan ölçümlerde, Kardan en çok beslenen barajın Elmalı ol- duğu anlaşıldı. Diğerlerine gö- re küçük olması nedeniyle yüz- de 85 doluJuğa erişen Yeni El- malı Barajı'ndaki su seviyesi 64 metre 77 santimden, 65 metre 85 santime yükseldi. En fazla 67.5 metre su tutan baraja do- lu gözüyle bakıhyor. Yaz ayiannda kuruma nokta- sına gelen Terkos ve Büyükçek- mece barajlan ise son yağışlar- dan sonra biraz nefes almış du- rumda. Kar erimesiyle 10 san- tim yükselen Terkos da bugün yarı yanya dolu. Kardan sonra 4 santım yükselen Küçükçekme- ce Barajı'nda doluluk oranı ise yüzde 34 civannda. tstanbul'un en büyük su re- zervi olan Şile yakınlanndaki ömerli Barajı ise kardan sonra 45 santim artarak yüzde 36 do- luluk oranına ulaştı. 267 milyon 592 bin metreküp su hacmine sahip olan Ömerli Barajı'nda en fazla 62 metre yüksekliğe kadar su tutulabiliyor. Barajda son öl- çülen su seviyesi 36 metre 54 santim. Anadolu yakasından sonra deniz altından gtçen isale hat- tıyla Avrupa yakasının bir bö- lümünü de besJeyen Ömerli Ba- rajı 'nın doluluk oranının yüzde 50'yi asmasını dört gözle bekli- yen lSKi yetkilileri, bunun tüm barajlarm ortalamasım daha ıyi duruma getireceğini belirtiyor- lar. 1989 yılında su vermeye baş- layan, yine Şile yakınlanndaki Darlık Barajı'nda da su seviye- si kar yağışı sonucu 43 santim arttı. En fazla 52 metre su tuta- bilen barajda bu günkü su sevi- yesi 36 metre. Alibeyköy ve Eski Elmalı Ba- rajlan ise küçük hacimleri ile kardan etkilense bile kente önemli bir su katkısı sağlayacak yapıda değüler. Yüzde 27 dolu olan Alibeyköy Barajı, kar ya- ğışından sonra birkaç santim artmasına karşm yemden düşü- şe geçmiş durumda. Kar yağı- şından bir giin önce 18 metre 03 cm olan su seviyesi dün 17 met- re 77 santime düşmüş olarak öl- çüldü. Eski Elmalı Barajı da küçük hacmi nedeniyle kardan sonra sadece 2 santim artarak doluluk oranını yüzde 62'ye yükseltmiş durumda. İSKİ yetkilileri tüm barajla- rın doluluk oranının yüzde 50'nin üzerine çıkmasından son- ra su kesinti programıda deği- şikliğe gidilebileceğini, ancak bugün için kesinti programını aynen sürdürmek durumunda olduklannı bildirdiler. 11 MİLYON ÖGRENCİ DERS BAŞI YAPTI — tlk ve orta dereceli okullarda yakiaşık 11 milyon ögrenci dün ikinci yanyıl için dersbaşı >aptı. Kış koşullan nedeniyle ikinci yanyd Erzurum şehir merkezi, ilçe ve köyleri ile Giresun'un kö> ilkokullannda 14 şubat perşembe, Rize, Agn ve Bingol ile Kars ve Ordu'nun mer- kez ve tüm ilçelerinde, Samsun, Kastamonu, Trabzon ve Amasya'nın bazı ilçe ve köylerinde 18 şubat pazartesi başiayacak. 1990-1991 ogretim yılında, okul ön- cesi, ilk ve orta dereceli toplam 66 bin ögretim kurumunda 400 bin ögretmen görev yapıyor. Aday çırak ve çırak öğrendlerin 26 ocakta baslayan yanyıl talili de 18 şubatta sona erecek. Ögretim yılı köy ilkokullannda 10 Mayıs, kasaba ve kentlerde 7 hazirsnda tamamlanacak. Ögrenci yetistirme kursları, köy ilkokul- lannda 13-14 mayıs, şehir ve kasaba ilkokullannda 10-21 ma>ıs tarihieri arasın- da dıizenlenecek. (Fotograf: Ugur Saner) Ayasofya'nınyanındaki 'Sultan Mahfili'nin sadecegirişinde namaz kılınabüiyor Koridor îbadete açıldıtstanbul Haber Servisi — Yakiaşık 10 yıldan sonra resto- rasyonu tamaralanarak tekrar açıldığı bildirilen Asayofya Ca- mii'nin sonradan eklenen "Hünkâr Mabfili'nin resmen "açümadıgı" öne sürüldü. Aya- sofya'nın resmi imamı Mahmut Toptas, "Suhanın atına inip bindigi, aptes aldıgı, ayaküstu sohbet ettigi yerleri cami olarak açtdar. Aslında Hünkâr MahfiB demir bir kapı ile kapah" dedi. Ayasofya Müzesi ile birlikte restore edilen Hünkâr Mahfili, önceki gün Kültür Bakanı Na- mık KemaJ Zeybek'in "ibadete açıldı" sözüyle açılmış, ancak resmi bir açılış töreni de yapıl- mayacağı bildirümişti. Kültur Bakanı Zeybek bu açıklamayı Ayasofya Müzesi'nde düzenle- nen Türk Tasavvuf Mûzigi kon- seri sırasında yapmıştı. Kültür Bakanlığı yetkilileri Hünkâr Mahfili'nin 1980 yılı öncesinde bir ara açıldığını, an- Ayasofya Camii imamı Mahmut Toptaş, ibadete açılan yerin 'Sultan Mahfili' değil, binamn girişinde, sultanın abdest aldığı, ayaküstu sohbet ettiği ve atma inip bindiği yer olduğunu söyledi. Kültür Bakanlığı yetkilileri ise "Namaz kılmak isteyen Müslüman turistler var deniliyordu. Şimdilik burası uygun görüldü" şeklinde konuştular. cak daha sonra sürdürülen res- torasyon nedeniyle kapatıldığı- nı belirttiler. Yetkiüler, resmi bir açılış töreni olmayacağın] da belirterek "Ejeştiriler vardı. Na- maz kılmak isteyen Müsiüman turistler var deniliyordu. Şimdi- lik burası nygan görüldü" dediler. lmam Toptaş, Hünkâr Mah- fili'ni padişahın namaz kıldığı, imamı mihrapta ve mimberde gördüğü yer olarak tanımlarken şunlan söyledi: Ayasofya'nın içinde Hünkâr Mahfili'ne geçen kapıyı kapaı- mışlar. Sultanın atına inip bin- digi, aptes aldıgı, ayak ustu soh- bet ettigi >erleri cami olarak aç- tılar. Aslında Hünkâr Mabfili demir bir kapı ile kapalı. Aya- sofya 6644 metre kareiik bir yer. 100-150 metre karesini Müslü- manlara verdiler. Gönlüm bu kadanna razı degil. Sadece mahfile inen koridor açılmış- tır." Mahmut Toptas, Ayasofya'- nuı "topyekun" resmi imamı olduğunu belirtirken kendisine Hünkâr Mahfili üe ilgili resmi bir yazı gelip gelmediğine ilişkin soruya da şu yanıtı verdi: "Bana Hünkâr Mahfili diye açılan yerie ilgili olarak resmi bir yazı geunedi. Ancak ben ön- ceki günden bu yana resmi hiç- bir şey olmadan ceraaat imam- sız kalmasın diye oraya gidiyo- rum. Her gün de gidecegim." Kültür Bakanlığı yetkilileri de namaz kılınması için şimdilik orasmın uygun goruidügünü be- lirterek "Herkes birtakun istek- lerde bulunuyor. Bazılan tüm Ayasofya'nın cami olmasım is- tiyoriar. Namaz kılmak isteyen- lerin gidip kılabilecekleri bir yer". Ayasofya Müzesi yetkilileri, Hünkâr Mahfili'nin 1. Mahmut döneminde Ayasofya ile baflan- tısının sağlandığını belirttiler. Hünkâr Mahfîli'nin girişi Top- kapı Sarayı'nın Babıbümayun kapısı tarafında ve III. Abmet Çeşmesi'nin karşısında bulunu- yor. Bina son Osmanlı döne- minde yapılan ilave yapılardan birisi sayılıyor. GenelkurmayBaşkanı Orgeneml Güreş, Tecavüz olmadığı süreceparmağınuzıbile kımıldatmayız'dedi 'Ordumuz yurdukoruyacakgüçtedir'DİYARBAKIR (Cumhpriyet) — Genelkur- nay Başkanı Orgeneral Dogan Güreş, Türk Si- ahlı Kuvvetleri'nin kendi topraklannı korutna- r& hazır olduğunu belirterek "Türk halkı merak •tmesin, bize güvensin. Tüm savnnma tedbirie- imizi aldık" dedi. Güreş, Incirlik'ten ABD ıcaklannın Irak'a yaptığı çıkışlann tamamen rSK'nın kontrolü altında olduğunu söyledi. Beraberinde Jandarma Genel Komutam Or- eneral Eşref Bitb's ve 2. Ordu Komutam Orge- leral Kenitl Yavuz ile birlikte dün Güneydoğu'- a gelerek denetlemelerde bulunan Orgeneral îures, Divarbakır'daki Müttefik Basın Merke- i'nde bir basın toplantısı düzenledi. Gezisinin ölgedeki bırlikleri yerinde gönrıek amacını ta- dığını söyieyen Güres'e yöneltilen sonılar ve ya- ıtları şöyle: — Müttefik güçlerin Irak'a yaptıgı sortilerde Kirlik Üssü'nden yapdanlann payı nedir? GÜREŞ — özür dilerim, bilgi veremem. — Türkiye'nin kara savaşına girme olasılığı nedir? GÜREŞ — Bunu yetkililer söyledi. TSK, ken- di vatan ve milktini korumaya hazırdır. Bu gü- ce sahiptir. Bize tecavüz olmadığı sürece parma- ğımızı bile kımıldatmayız. Türk halkı merak et- mesin, bize güvensin. Tüm savunma tedbirleri- mizi aldık. — Neden Batüı ülkelerden yardım istemeye ge- rek dnyduouz? GÜREŞ — Gelen kuvvetlerin hepsi hava sa- vunmadır. Hava savunma için kim ne gönderir- se almaya hazınm. Kim gönderirse göndersin, sa- vumada kuvvetli olmak benim arzumdur, alınm. — Geiecekte savunmaya daha fazla pay iste- yecek misiniz? GÜREŞ — Elbette, Türkiye'nin ban gerçek- leri var. Ekonomik kalkınma planlan mevcut. Dengeyi bulacağız. Ama sorumlusu hükümet. — Askeıiik süresiyle ilgili diizenlemelere sıcak baktıgınız söyleniyor. GÜREŞ — İlk defa gazetelerden okudum. Bel- ki fikir seviyesindedir, bilemiyorum. — ABD ucaklannın İncirlik'ten yaptıgı uçuş- lar hakkında enforme edihyor musunuz? GÜREŞ — Incirlik benim kontrolümdedir. Her şeyden habenm vardır. — Irak'a yapılacak saldınlar size daha önce söyleoiyor mu? GÜREŞ — Evet, her şeyi biliyorum. — İncirlik harekâtta kullanılan tek üs, gizle- necek bir şey mi var da gezdirmiyorsunuz? GÜREŞ — Gizlenecek ne var ki? Bu konu Müttefik Basın Merkezi tarafından düzenlene- cektir. Zaten iki gezi yapılmış. — Körfez savası geleo silalı ve malzeme açı- sından TSK'ya varadı mı? GÜREŞ — Bazı ülkelerden cidden takdire şa- yan yardımlar, destek gördük. — Türkiye'ye gönderilen Roland ve Hawk sis- temleri savaş sonrası kalacak mı? GÜREŞ — Bunu söylemek için çok erken. — Körfez'de savaşın iki üç haftada bilecegi söykniyordu. Hatta Camhurbaşkanı Özal da öy- le demişti. GUREŞ — Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir tahminde bulunduğundan haberim yok. Savaşın ne zaman biteceğini de tahmin edemem. Ben Schwarzkopf değilim. — Ordudan iki generalin istifası konnsunda ne diyorsunuz? GUREŞ — Her yıl ocak ve şubat ayiannda su- baylarımız emekliliğini isteyebilir. O iki genera- lin de durumu budur. Ancak Körfez krizi nede- niyle emeklilik ve istifaian bir süre durdurduk. DUNYADA BUGUN AIİSİRMEN "Kemalizm Miadını Doldurdu" mu? Son zamanlarda Turgtrt Özal'ın kimi yabancılaria konuşur- ken "Kemalizm'in miadını doldurduğu, Türkleştırme hareke- tinin artık gereğinin kalmadığını, Atatürk'ü tartışmaya açma- mn ve çoğulcu kültürlü bir toplum yaratmanınzamanının geldiğini" söylediği yazılıyor gazetelerde. Sayın Özal'ın Kon- ya'da Mustafa Kemal ile ilgili olarak söyledikleri de gerçi Ata- türk'ü tartışmaya açma emelinin bir gdstergesi, ama yine de ciddı gazetecilerin iyi haber alan çevrelerden ya da konuyu Özal ile doğrudan konuşmuş kimselerden dertedikjeri bu ha- berin içeriğıni Turgut Özal'a doğrudan doğrulatmak olana- ğını bulamadığımız için konunun bu yanı uzerinde durmak istemiyoruz. Bugün tartışmak istediğimiz konu, son zamaniarda çok ele alınan, sert eleştirilere hedef kılınan, kimilerince, yeni hane- danın tek adam yönetimini desteklemek amacıyla saptınlan "Kemalizm" olayı uzerinde durmak istiyoruz. Her şeyden önce belirtmek gerek. Uğur Mumcu'nun da pazar günkü yazısında altını çızdiği gibi "Kemalizm" deyimi yerli değildir, ulusal kurtuluşçulara önderlerine atfen Batılı- ların taktığı bir addır. Zamanfa "Kemalizm" deyimi, Atatürk'ün örtderi olduğu ha- reketi tanımlamak için kullanılır oldu. Burada bir soruya açıklıkla yanıt getirmek gerek. Acaba Kemalizm, özgün bir ideoloji, yaşamın tümünü kapsayan bir değerler bütünü, bir "cosmogonie" midir? Bu soruyu "evet" diye yamtlamak sanırım olanaksız. Ke- malizm, kapîtalizm ya da sosyalizm gibi yepyeni değerler bü- tünü getiren ve yaşamın (üm alanlarını kapsayan bir ideoloji olmaktan çok, kökünü kendi toplumunun son yüzyılının eği- limlerinden, isteklerinden alan, aydmlanma çağının, rönesan- sın yaşanmasını sağlayan ve Fransız Devrimı'nin kazanım- larını ilk kez nüfusunun çoğunluğu Müslüman, Batı dışı bir topluma mal etmeye yönelen bir harekettır ki onu cumhuri- yet devrimi diye de adlandırabiliriz. Ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılıp geliştirilmiş olan bu hareketin ka/naklannın Osmanlı'nın son yüzyılında belirmeye başladığını da görmezden gelemeyiz. Kadınlann toplum içindeki yerlerinin düzenlenmesinden ki- mi laik eğitim kurumlarının oluşturulmasına, hatta Arap al- fabesini tümden bırakmamakla birlikte, yazın kurallannın ko- laylaştırılmasına kadar birçok reformun Osmanlı dönemin- de de düşünüldüğünü, yürürlüğe konmaya çalışıfdığını gör- mezden gelemeyiz. Başka bir deyişle, Mustafa Kemal de Atatürkçülük de cum- huriyet reformu da gökten zembılle inmedi. Fizik kişiliğinin ötesinde, bir akımın önderi ve sirngesi olan Atatürk, tarihi- mizin, toplumsal yönelişlerimizin bir ürünüydü. Ancak olayı irdelerken bu noktada durup, daha ilerısini gör- memek de eksik kalır. O zaman da cumhuriyet devriminin kazanımlannm, neden bunca çabaya karşm daha önce ba- şarılamadığı sorusuna yanıt bulamayız. Cumhuriyet devrimini başanya ulaştıran, Osmanlı'nın ye- nilikçi hareketinde görülemeyen ve başanlamayan, belki de koşullar dolayısıyla başarılmasına olanak bulunamayan ba- zı girişimlerin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Fransız Devrimı'nin ilkelerini, tebaa -ümmet temeline otu- ran bir toplumda yaşama geçirmek olanaksızdı. Tebaa- ümmet toplumun aydmlanma çağının ürünlerini geniş biçim- de tabandan benımsemesi ve kendi rönesansmı yaratabil- mesi de aynı biçirnde olanaksızdı. Cumhuriyet devrimi, tebaa -ümmet toplumdan, bir ulus ya- •fatarak kendi ürünleri için elverişli ortamı oluşturdu. Cum- huriyet devriminin en büyük başansı, ümmet-tebaa toplum- dan, bir ulus yaratmasıydı. Ancak burada oluşan yeni ulusun niteliğinin ne olduğu ko- nusu uzerinde durmamız gerekiyor. Gerçekten yeni ulus, za- man zaman kendisine millıyetçı etiketini yapıştıranlann son- radan çarpıtarak ileri sürecekleri gibi "Gobineau'cu yani ırkçı bir temele değil, Ernest Renan'ın 'Bir Ulus Nedir'inde öğe- lerini saptadığı, çağdaş, bilimsel deyimiyle "sübjektivist" bir ulustu ki onu oluşturan en önemli öğeler, kültür, tarih ama aynı zamanda amaç birliği ve birlikte yaşama isteğiydi. Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözünde belirtmek istediği de buydu. "Ne mutlu Türk olana" denmiyordu. Bu- rada önemli olan bir ırkın bireyi olmak değil, kökeni ne olur- sa olsun, bir ulusun yurttaşı olmak iradesi (istenci) idi. Kuşkusuz, ümmet-tebaa'nın yüzyıllarsürmüş yenilgilerden ezikliklerden, yoksunluklardan, ulusa geçişindeki sürecte abartılı övgüler olmustu ve bu belki de kaçınılmazdı. Ama da- ha çok moral şırınga etmeye, kışilik istenci kazandırmaya yö- nelik olan ve zamanla etkısını yitirmesi kaçımlmaz bu abart- malann ardından esas gerçeği görmek gerek. Cumhuriyet devriminin ulusçuluğu ve tarih anlayışı ırkçı değildi. Nitekim Mustafa Kemal'in tarihe bakarken 'ırkın tarihi' gö- rüşünü değil de (Zaten Anadolu'da böyle bir görüşü egemen kılmak da olanaksızdı ya.) "ülkenin, toprağın tarihini" benim- semesi, bu ulusçuluk algılamasının sonucudur. Hititlerin, Sü- merlerin Türk olduğunu söyieyen Atatürk'ün vermek istedi- ği mesaj 'bin tannlar ülkesinin' tüm zengin kültürünü özüm- semenin gerekliliği, sağlayacağı olanaklan görme zorunlu- ğuydu. Ummet-tebaa toplumdan ulusa geçişin "onsuz olmaz"ı ise hiç kuşkusuz laiklikti. Laik, din ve ırk, köken ayırımı yapma- yan bu çağdaş ulus birimi uzerinde kurulmuş olan ulusun Türkieştirme çabasıyla özdeşleştirilmesi büyük bir yanılgı ola- caktır. Tarihe dikkatle baktığımızda Dersim ayaklanmasının da et- nik kökeninın ötesinde, dinsel istekler dile getiren ve emper- yalizm tarafından desteklenen bir hareket olduğunu görürüz. Bu ayaklanmanın, cumhuriyet devrimi ulusçuluğunun ilke- lerinin tümüyle yaşama geçirilmesini olumsuz etkilediği kuş- kusuzdur. Ancak tarihsel olayları doğru irdelemeden, yüzeysel bir ba- kışla cumhuriyet devrimini kastederek 'Kemalizmi' ırkçı bir ulusçulukla kanştırmak ve kültür çoğulculuğunun önünde bir engel olarak görüp, göstermek büyük bir yanılgıdır. Tıpkı, cumhuriyet devriminin özünü ve atılımlarını, geçici bir döne- min yöntemi uygulaması olan jacobenizm ile karıştırıp, ona özünün çok ötesinde nitelıkler yüklemek gibi. Atatürk'ü, cumhuriyet devriminin özünü tartışmaya açmak yararlı bir davranış. Demokrasilerde her türlü tabuyu kaldır- mak özgürlüğün ön koşulu. Ama tabulan yıkıp, tartışma ortamını yaratırken kavram kar- masasından ve saptırmalardan da özenle kaçınmalıyız. Kis KISA m Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri ögretim görevlilerin den Mehmet Okutan, "Sevihneyen ögretmen nitelikleri"ni 10 maddede topladı. Okutan'a göre sevilmeyen ögretmen niteükleri şöyle: "İyi ders anlatmayan, ders anlatmayan, konusunu iyi bilmeyen, neşeli ders anlatmayan, güzel soru sormayan, somurtkan, ders anlatış yöntemi iyi olmayan, yazılıJan iyi değerlendir meyen, öğrencilerin soru sormalarına fırsat vermeyen, öğrenciye karşı sert davranıp onlan döven."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear