18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/4 HABERLER 16 ARALIK 1991 HUKUKÇU GÖZÜYLE BULENT TANOR Anayasa-Yasa llişkileri Anayasada değışıklıkler yapılmadığı ya da yeni bir ana- yasaya gidilmediği takdirde. yasalar yoluyla demokratik- leşme hangi ölçülerde sağlanabilir? "Demokrasi özürlü" bir anayasaya aykırı düşecek yasal iyileştirmeler yine de yapılabilir mi? Soruların yanıtı her konu için ayrı ayrıdır. Ama, hukuk mantığından çıkan birtakım genel cevap anahtarları da yok değıldir. İİkin yöntemlerde netleşmek gereği vardır. Ben burada dört örnek kategori sunup, kişisel düşünce- lerimi belirteceğim. Birinci kategori. anayasanın devlet organlarmın kuru- luşu. işleyişi, görev ve yetkileriyle ilgili kurallarıdır. 6u em- redici hükümlere aykırı yasal düzenlemeler yapılamaz. Ör- neğin, Cumhurbaşkanı'nı "hizaya getirmek" için ona ana- yasayla tanınan yetkiler yasayla geri alınamaz. Milli Gü- venlik Kurulu'nda sivillerin çoğunluğunu sağlamak için bu kurulun anayasada gösterilen oluşum biçimi yasayla de- ğiştırilemez. Yargı bağımsızlığı bakımından yararlı olacak olsa bile. Adalet Bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu'nun Başkanı. bakanlık müsteşarı da doğal üyesi ol- maktan çıkarılamaz. İkinci ilişkiler demeti, anayasanın koyduğu somut ya- saklarla ilgilidir. Bunlar pek boldur: Siyasal grev ve siya- sal lokavt, genel grev ve genel lokavt yasakları, sendika gelirlerinin devlet bankalarından başka bankalara yatırı- lamaması, bazı gruplar için oy kullanma yada siyasal par- tilere üye olma yasakları, partiler için yurtdışında örgüt- lenme, kadın ve gençlık kolları kurma yasakları, belli yer- lerden maddî ve aynî yardım alma yasağı, vb. vb. Bu açık ve somut yasaklar yasalarla kaldırılamazlar; kaldırılsalar bile anayasada yer alan somut kurallar olarak kendilikle- rinden ve doğrudan Hukukçu, 'ilketten de yana olmak dunımundadır. "Bir defa ihlal etmekten bir şey çıkmaz" diyemeyeceği gibi, anayasaya açıkça aykırılık olasılıkları ortaya çıktığında da "hayıriı- hayırsız terslikler" ayrımı yapamaz. uygulanma güçlerini yitirmezler. Üçüncü kategori. anayasadaki soyut yasaklardır. Başlan- gıç bolürnü ile genel hükümlerde bunlann da pek çok örneği vardır: "Hiçbir dü- şünce ve mülahaza- nın Türk milli menfa- atterinin (...) karşısın- da korunma göreme- yeceğı", "Devletin ül- kesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" vb. Yasama or- ganı bunları somutlaştırmak yükümlülüğü altındadır. Ama her somutlaştırma işleminde olduğu gibi burada da bir "manevra alanı" vardır; demokratik ve özgürlükçü yakla- şımlara kapılar tamamen kapalı değildir. Dördüncü şık, anayasanın yasamaya hak ve özgürlük- leri sınırlama yetkisi verdıği, ama bunun kullanılmasını zo- runlu kılmadığı alanlardır. Hemen hemen bütün hak ve öz- gürlükler için böyle yasal takdir bölgeleri vardır. Örneğin, dil yasağı ya da TCK 141-142 gibi yasal düzenlemeler ana- yasada öngörüldükleri için bir "anayasaya aykırılık" so- runu yaratmamışlar, ama bunlann kaldırılması da bu yol- da ciddi bir tartışmaya yol açmamıştır. Yine anayasanın, "gecikmesinde sakınca bulunan dummlar"da pek çok hak ve özgürlüğün kullanımının durdurulması ya da erte- lenmesı konusunda idari makamlara yetki tanınabilece- ğjjyolundakı kuralları da bu niteliktedir. Bunlann yasalar- da yer alması gibi yasalardan çıkartılması da anayasaya aykırı düşmez. Bu kategoriler çoğaltılabilır. Ama yasayla demokratik- leşmenın anayasal sınırlarını kabul etmek gerekir. Bir hu- kukçu için zor olan, antidemokratik bir anayasanın üstün- lüğünü savunmaktır. Fakat hukukçu, "ilke"öen de yana ol- mak durumundadır. "Bir defa ihlal etmekten bir şey çıkmaz" diyemeyeceği gibi, anayasaya açıkça aykırılık ola- sılıkları ortaya çıktığında da "hayırlı-hayırsız terslikler" ay- rımı yapamaz. Hukuk mantığını ve formlarını kollamak da onun ödevıdir. Bunlann örselenmesi alışkanlığı yerleşir- se, geçmışte olduğu gibi ileride de bundan kimin yarar- lanacağı hıç belli olmaz. Gelecek yazılarda, bu ve benzeri kategorileri elde tu- tarak, bazı hak ve özgürlükler arasında gezineceğiz. Ecevit, yine TRT'den yakındı Bakırköy ve Bağcılar'da partisinin düzenlediği toplantılarda konuşan Ecevit, TRT'nin DSP'yi yok saydığını ve sesini kıstığını belirterek "Hükümet de buna seyirci kalıyor" dedi. İç Politika Servisi — DSP Genel Başkanı Biilent Ecevit, yine TRT'nin yayınlanndan ve seçim sisteminden şikâyet etti. Belediye seçimlerinin koalisyon ortağı iki partinin çıkarları doğrultusunda 6-7 ay sonrası- na erteleneceğini öne süren Ecevit, "Beiediye secimlerinde, DYP ve SHP iktidar olduklan için sizden oy isterkrse, gerek- li cevabı verin" dedi. Ecevit, DSP'nin Bakırköy'de düzenlediği salon toplantısında konuşurken, "Rejimin demok- ratikieşmesi için, seçim siste- minden, Meclis'ten ve TRT'den basjamak gerekir" dedi. DSP lideri şunları söyledi: "Yiizde ll'e yakın oy almış bir parti oldugumuz faalde Meclis'te 10 üyemiz yok diye genel göriişme öoergesi bile ve- remiyoruz. Grubu bulunan partUerin bir saat konuşabildi- ği yerde biz ancak on dakika konusabiliyoruz. Oysa adaletli bir seçim sistemi otmasaydı, biz yiizde ll'e yaklaşan oylanmız- la Meclis'te yaklaşık 40 kişilik bir gnıp kurabilecektik ve Mec- lis çalışmalannda engellerden kurtuiabilecektik.OO TRT'nin DSP'yi yok saydığı- nı ve "sesini kıstığını" söyleyen Ecevit, "Hükümet de buna se- yirci kalıyor" dedi. Ecevit, 26 Mart yerel seçim- lerinden sonra bircok SHP ve DYP'li belediyenin, başarısız- lıklarına, dönemin iktidar par- tisinin kendilerini engellemesi- ni mazeret gösterdiğini belirte- rek, "Şimdi SHP ve DYP, ge- lip aynı şekikJe iktidar olduk- lan için sizden oy isteıierse, on- lara gerekli cevabı verin" dedi. Partisince Bağcılar Nadir Düğün Salonu'nda düzenlenen toplantıda konuşan DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 22 ara- lıkta yapılması gereken beledi- ye seçimlerinin, koalisyon orta- ğı iki partinin çıkarlan doğrul- tusunda 6-7 ay sonrasına erte- lendiğini öne sürdü. Yerel seçimlerin yapıldıgı 26 Mart 1989 tarihinden genel se- çimlerin yapıldıgı 20 Ekün 1991 tarihine kadar, SHP'li belediye- lerin sürekli olarak haksızlıktan ve iktidann kendilerini engelle- diğınden yakındığını hatırlatan Ecevit şöyle devam etti: "Başansızlıklannın, becerik- sizliklerinin mazeretini bu şe- kilde ortaya koymaya çalıştılar. Ama Istanbul'da ve yurdun çe- sitli yerlerinde yapüan belediye seçimlerinde DSP de kazandı. Fakat hiçbir şekUde haksızlık- lardan yakınmadı. DSP'li bele- diye başkan adaylan ve beledi- ye meclis üyeleri, bu haksızlık- ları bilerek aday olmuslardır. Onun için de şikâyet etmeyerek kendi kaynaklannı kendileri ya- rattılar." DemireVden uluslararası iş çevrelerine güven ve çağru Türkiye'ye yatnrtn yapıntş çevrelerine güven Yeni hükümetin uluslararası iş Özelleştirme KİT'lerin özelleştirilmesi konusunda çevreleriyle ilk üst düzey teması niteliğinde olan Dünya öngörülen özerkleşme politikası konusunda yabancı Ekonomik Forumu'nun açış konuşmasını yapan Demirel, yatınmcılara bilgi veren Demirel, özelleştirmeye karşı "Hedef hem hürriyet hem de zenginleşmeyi aynı zamanda olmadıklarını söyledi. Başbakan, özelleştirmede açıklık ve gerçekleştirmektir" dedi. eşitlik kurallarına uyacaklannı belirtti. ANKARA (Cumhuriyel Bü- rosu) — Başbakan Süleyman Demirel, dün Ankara'da başla- yan Dünya Ekonomik Forumu 1 nu açış konuşmasında, toplan- tıya katılan yabancı işadamla- rından "Türkiye'ye güvenmele- rini ve yatınm yapmalarını" is- tedi. Demirel, "Türkiye'nin be- defî, hem hürriyeti hem zengin- leşmeyi aynı zamanda gerçekleştirmektir" dedi. 20 ül- keden 15O'ye yakın işadamına yeni hükümetin polıtikalarını anlatan Demirel, Maastrich zir- vesinde AT'ye yeni başvurulann 1992'de dikkate alınmasmın ka- rarlaştırıldığını anımsatarak, "Bu bize yeni kapılar açar" de- di. KİT'lerin özelleştirilmesi ko- nusunda öngörülen özerkleştir- meler hakkında yabancı yatı- nmcılara bilgiler veren Demirel, özelleştirmeye karşı olmadıkla- rını, özelleştirmelerde açıklık ve eşitlik kurallarına uyacaklarını belirtti. Demirel, yaklaşık l.S saat sü- ren açılış oturumunda hüküme- tin polıtikalarını açıkladı ve so- rulan yanıtladı. Demirel'i, so- runlarıyla terleten yabancı işa- damları değil Yusuf Bozkurt Özal oldu. Özal, Demirel'e iki kez, "Yabana sennayeyi davet ediyorsunuz ama daha önce ya- bancılaşmaya karşı oldugunuzu söylüyordunuz. Degiştiniz mi?" diye sordu. Demirel ise Özal'ın sorulannı yanıtlarken özelleştir- meye değil "Ver, kurtul" zihni- yetine karşı olduğunu söyledi. Demirel, açılış oturumundan sonra bir basın toplantısı düzen- ledi. Yabancı konuklara hükü- metin politikalarının demokra- tıkieşme ve istikrar içinde büyü- meye dayandığını bildirdiğini söyleyen Demirel, istikrar için- de büyümenin de serbest ekono- mi içinde olacağını söyledi. Demirel şu açıklamayı yaptı: "Türkiye'nin hedefî, hem hür- riyeti hem zenginleşmeyi aynı zaman içinde gerçekleştirmektir. Türkiye, uygar dünya ile paylaş- tığı degerleri korumaya, sabip çıkmaya karariıdır. Yabancılara Türkiye'ye yaünm yapmalan ge- rektiğini söyledim. Bizim işa- damlanmıza da önümüzdeki za- man içerisinde Türkiye'nin bo- zulmuş dengelerinin düzelecegi- ni, enfiasyonun makul bir süre- de kontrol altına alınacagını söyledim. Törkiye'nin daha çok ise, satılabilir mal üretimine, da- ba çok döviz kazancına, büyii- meye, gelişmeye ihtiyacı olduğu- nu söyledim. Türkiye, AT'nin bir parçası olmak için senelerce önce teşebbüse geçti. Bir gün bu da gerçekleşecek. Avnıpa'da, SSCB'de, Ortadoğu'da çok önemU gelişmeler oluyor. Türki- ye bu gelişmelerin ışığında, bu bölgede bir istikrar unsuru ola- rak yoluna devam edecektir. Herkesin Türkiye'ye güvenmesi- ni, Türkiye ile ekonomik mıina- sebetler geliştirmesini telkin et- tim. Cesaret verdim. Yeni dün- ya şartlan içinde Türkiye'nin bü- tün bir ülke, devlet olarak dinç bir devlet olarak ekonomik kal- kınmasını geliştirmeye kararlı olduğunu ifade ettim." Demirel toplantıda çok önemli izlenimler edindiğini, toplantının önümüzdeki aylarda Davos'ta yineleneceğini, kendi- sinin de bu toplantıya katılaca- ğını söyledi. Demirel daha son- ra gazetecilerin sorulanna şu ya- nıtları verdi: — Endişeler ne yöndeydi? Güneydoğu'daki terör konusu- na değinildi mi? DEMİREL — Güneydogu te- rörü hiç geçmedi. Zihinlerdc da- ha çok Maastrich zirvesinden sonra Avrupa'nın Türkiye ile münasebetlerinin ne olacağı, Türkiye'nin nasıl bir politika iz- leyece|i vardı. — Özelleştirme konusunda yabancılara ne gibi mesajlar ver- diniz? DEMtREL — Türk ekono- misinin bugünkü sıkıntısı kamu borçlanma gereksinimidir. Bu- nun 1991'deki miktarı GSMH'nin yüzde 12'si kadardır. Bir ülke GSMH'nin yüzde 12'si kadar kamu borçlanma gereksi- nimi ile karşı karşıya kalırsa yüzde 70-80 enflasyon alnına yazılır. Bizim yapmaya çalıştığı- mız şey, kamu borçlanma gerek- sinimini azaltmaktır. KİT'lerin çoğunun temelinde benim har- cım var. Ama devir değişmiştir. Bunların çoğu pilotluk vazifele- rini yapmıştır. TC devleti KİT'- lerin özelleştirilebilinenlerini derhal özelleştirmelidir. Bunla- rın içinde öyleleri var ki özelleş- tirmek mümkün değildir. Kim- se talip çıkmaz. Yani bunları gruplaştırıp siyasetin sahnesin- den çıkarmak, bunları holding- ler haline getirmek, biraz duze- lince de özelleştirmek lazımdır. özelleştirmeyi devletin değil otonom kuruluşlann yapması gerekir. Her şeyi, 'Ne getirir, ne götürür?' ölçüsüyle ölçmek la- zımdır. Biz de memleket ekono- misini sağlam hale getirmek is- tiyoruz. Bunun yolu da mutla- ka hesaplı olmaktan geçer. Eğer bugün KlTleri özelleştirmek mümkün olsa, yani bunlara ta- lip olsa yarın sabah biz bunla- nn hepsini özelleştiririz. Özelleş- tirilecek olan tesisler kamu tesis- leridir, milletimizın birikimidir. özelleştirirken, birtakım kayır- Tİ RKH KLİ AVRL'PA — Dünya Ekonomik Forumu'nun açış konuşmasını yapan ve uluslararası iş çevrelerine yeni hükümetin politikalarını anlatan Başbakan Demirel, Türkiye'nin uygar dünya ile paylaştığı degerleri korumaya kararlı olduğunu söyledi. De- mirel, Türkiyeli bir Avrupa'nın, Avrupa'nın yaranna olduğunu kaydetti. (Fotoğraf: RIZA EZER) SHP'de yenilginin 4 nedenî ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP, 20 Ekim seçimlerinde uğradığı yenilginin nedenlerini saptadı. KAMAR ve ARAŞ kamuoyu araştırma şirketleri tarafından yapılan . araştırmanın sonuçlanna göre SHP'nin seçim yenilgisinin ardında şu etkenler yatıyor: Yerel yönetimler: ANAP iktidannın 'eli kolu bağlı belediye başkanı yaratma' politikası, bazı basın organlarının ve özellikle TRT ve Starl televizyonlarının yanlı ve haksız biçimde sürdürdüğü yayınlar ve en önemli parti içi çekişmenin genel merkez-yerel yönetimler arası iletişime yansıması gibi etkenler, ne yazık ki seçmen gözünde yerel yönetimlerin prestij kaybına uğramasına neden olmuştur. Parti içi çekişme: Kamuoyu araştırmaları, SHP'nin oy kaybına uğramasının en önemli nedenlerinden biri olarak 'parti içi karışıkhğı' da orıaya çıkarmaktadır. Gerek Türkiye genelinde gerekse İstanbul özelinde 'parti içi çekişme ve kanşıklık', seçmenlerin yüzde 20'si tarafından SHP'nin oy kaybının nedeni olarak görülmekte, özellikle DSP'ye oy verenler arasında bu oran iki katına çıkmaktadır. DSP faktörii: SHP'nin genel seçimde aldığı sonucun üçüncü bir nedeni de kamuoyu araştırmalannda 'DSP'nin sosyal demokrat oyları bölmesi' olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal demokrat seçmenlerin yüzde 20'si, SHP'nin aldığı seçim sonuçlannda 'DSP'nin etkisi'ni en önemli neden olarak göstermektedir. HEP faktörii: SHP'nin aldığı seçim sonuçlannda, HEP'li milletvekillerinin SHP'den aday gösterilmeleri ise sanıldığının aksine, yüzde 5.7 ile dördüncü sırada ve tali bir neden olarak .saptanmıştır. malar olduğu hissi halka veril- memelidir. Birtakım kişilerin köşe döndUğû hissi halka veril- memelidir. Ehil olan ve talip olan arasında mutlaka eşitlik ol- malı, yani bunlar peşkeş çekil- memelidir, yağrna edilmemeli- dir. Bu düşüncelerim: sövledim. — Yabancdara satılan U S AŞ ve Çitosan'ın dunımu ne ola- cak? DEMtREL — Oradaki mesele, özelleştirmeye karşı olunduğun- dan değil, özelleştirmenin yan- lış yapıldığındandır. Her iki ha- disede de özelleştirmeye karşı değiliz. O günkü mevzuata rağ- men blok satış yapıldı, yanlıştı. Mahkemeler işin politikasına kanşmaz. Sonra kanunu düzelt- tiler, ama eskisini de şamil yap- madılar. Şimdi Ortak Pazar'a üye olmaya çalışan bir Türkiye 1 de yerli yabancı farkı düşünüle- mez. AT, insanlann, sermaye- nin, teşebbüsün, rnallartn ser- best dolaşımına dayanır. Bunu kabul etmeyeceksin. O zaman ne işiniz var oralarda? Herkes kafasını değiştirmek zorundadır. — Maastricbt zirvesini nasü yorumiuyorsunuz? DEMtREL — Ortak Pazar, daha sonara Avrupa Topluluğu, gayet tek para, tek senet, netice- de siyasi birlik. ATnin en önem- li hedefi başarının muhafazası- dır. Yoksa bu ülkelerin hepsi yan yana gelseler de gelmeseler de zengindir, kalkınmıştır. Daya- nışma, dünyayı yeniden tahrip edecek bir durumla karşı karşı- ya kalınmaması hedefıne yöne- linmiştir. Churchill'in 1946 yıün- da ifade ettiği birleşrae, Avrupa devletlerinin birleşmesidir. Mo- del, 'Birleşik Avrupa' devletleri- dir. ABD gücüdür. Avrupa ni- çin Birleşik Avrupa devletleri halini alıyor? Yeniden 1939-46 tarihine bir daha gidilmesin di- ye. Zirve başanlıdır. Avrupa'da- ki dayanışmaya sağlamhk getir- miştir. lngiltere'nin itirazlarına rağmen, Avrupa'mn zirveden bütünleşerek çıkması, Türkiye 1 nin yarannadır. AT'ye vaki mü- racaatlar 1993 yılında nazan dikkate alınacaktır. Bu bize ye- ni bir kapı açar. Bu çeşit mese- leler hissi meseleler haline geti- rilemez, 'Aman carum bizi almı- yorlarsa biz de onların kapıları- nı bir daha çalmayız* o değildir. Mesele, soğukkanh bir şekilde menfaat aranacaktır. Türki>«li bir Avrupa, Avrupalı yaranna- dır. Avrupalı bir Türkiye, Türk- iye'nin yarannadır diyoruz. Kar- şılıklı bir menfaat vardır ve biz Avmpa'nın dışında kalmak iste- miyoruz. Edinilen bilgiye göre yabancı katılımcılar, özellikle KİT'lerin özelleştirilmesi, Türkiye"deki ekonomik ve mali durum ile hangi yatınm alanlannın daha elverişli olduğu konularına ilgi gösterdiler. Katıhmalar aynca, Türkiye 1 nin coğrafî yakınlığı dolayısıy- la SSCB'deki gelişmeler konu- sunda da sorular yönelttiler. Dünya Ekonomik Forumu Ankara toplantısının bugünkü oturumuna Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnö- nü, ekonomiden sorumlu Dev- let Bakanı Tansu Çiller, Maüye ve Gümrük Bakanı Sümer Oral, Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz, Ulaştırma Bakanı Yasar Topçu, Sanayi ve Ticaret Baka- nı Tahir Köse, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ersin Faral- yalı, Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş, ANAP Genel Başkanı Me- sut Yümaz, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, DSP Genel Başkanı Bülent Ece- vit katılacaklar. Dünya Ekonomik Forumu Ankara toplantısı bugün sona erecek. MiLLÎYETÇl-MUHAFAZAKÂR ZİRVENİNARDINDAN Sağııı baskı grupları şeffaflaşıyor Kalp Krizi «Geliyorum» der Kalbinizi Kontrol Ettiriniz. Tel: 17512 44/45148 58 66 Fax: 166 4712 RUŞEN ÇAKIR ANKARA — Milliyetçi- muhafazakâr baskı gruplan me- sajlar ını iletmeye, merkez sağ oluşumlann üst düzeyleri de bunları almaya devam ediyor. Bu mesaj teatisini gerçekleştire- bilmek için bugüne kadar sessiz sedasız ve tek başlanna faaliyet yürütmeyi benimseyen vakıf ve dernekler, mümkün olduğunca ortak davranıp şeffaflaşıyorlar. 14-15 aralık tarihlerinde An- kara Kocatepe*de Türkiye Diya- net Vakfı Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen "Türkiye Gönul- lü KUItür Teşekkülleri 2. İstişa- re Toplantısı" birçok açıdan önemliydi. İlk olarak, toplantılarının il- kinin İstanbül'da Aydınlar Oca- ğı, ikincisinin Ankara'da Birlik Vakfı tarafından gerçekleştiril- miş olması çarpıcıydı. Bu iki ku- ruluş, Türkçüsünden radikal İs- lamcısına kadar çok sayıda ku- ruluşu bir araya getiren bir yel- pazenin tam göbeğinde yer alı- yor. Nitekim, seçimler öncesi RP-MÇP-IDP ittifakının gercek- leştirilmesinde bu iki kuruluşun ve yöneticilerinin adları sık sık geçmişti. İkinci olarak, 31 mayısta 76 olan toplantıya katılan kuruluş sayısuun 14 aralıkta 213'e çıkma- sı bekleniyordu. Böylelikle dele- geler arasında önde gelen tari- katların, Islami ekollerin ve gruplann, kimileri epey popüler temsilcilerinin yani sıra üniver- site öğretim üyeleri, milhyetçi- muhafazakâr işadamlan, Türk- çü aydınlar da göze çarpıyordu. Bu kesimlerden bazılarıyla, sıklıkla da tümüyle iyi ilişkiler kurmayı kendilerine ilke edin- miş sağ siyasi partilerin önde ge- len isimleri, bazı yüksek düzey bürokratlar ve yargı organları- nın temsilcileri ise tabloyu ta- mamlıyordu. Hedef, Birlik VakfıMütevel- li Heyeti Başkanı Prof. Dr. Er- man Tuncer'in deyimiyle "Her devrin suçlusu olmuş, 'yarınki büyük Türkiye'nin hakiki mi- marian, sessiz millet çogunluğu- nun gerçek temsilcileri, 'Hak Dostlan'mn bulusup, kaynasıp, insanlığa daha güzel kaİKi eser- ler sunmak için ortak çözum yollan aramalan" idi. Bu sözler, yıllardan beri bir- birlerinden kopuk, kendi ilke ve esaslanna göre ülkenin dört bir tarafında faaliyet gösteren çok sayıdaki kuruluşun bölük pör- çük güçlerini somut hedefler al- tında bir araya getirmek; benzer konularda ayrı ayrı yürütülen faaliyetler arasında koordinas- yon ve paralellikler kurmak; en azından kuruluşlann birbirleriy- le rekabet ederek gereksiz yere güç sarfetmelerinin önünü al- mak şeklinde tercıime edilebilir. Böylesi bir koordinasyonu hayati ve acil kılan hususlar: 1) Türkiye'nin önünde açılan "Dış Türkler" ufkunu layıkıyla değerlendirmek geniş olanaklar gerektiriyor. Hiçbir vakıf veya derneğin böyle bir misyonu tek başına üstlenmesi mümkün de- ğil. Buna ek olarak Türkiye kö- kenli bazı kuruluşlar bu sahada birbirleriyle daha şimdiden re- kabete girmiş durumdalar; 2) RP-MÇP-IDP ittifakı, ne kadar sorunlu olursa olsun, ne kadar kısa sürmüş olursa olsun, milliyetçi-muhafazakâr cephede ortak adımlar atılabileceği gö- rüşlerine bir ölçüde haklıhk ka- zandırdı; 3) Kendini iyice liberalleştiren DYP'nin, "seçimin mutlak mağlubu" SHP ile koalisyona gitmesinin uyandırdığı kızgınlık, daha önce de ANAP'taki "tasfiye" şokunu yaşamış olan milliyetçi-muhafazakârlarda "merkez sağ partilere" ders ver- me kararlılığını biledi. Bu dersi verebilmek için mümkün oldu- ğunca tek vücut hareket etme- leri gerektiği ise çok açık; 4) Birlikte hareket etme ge- rekliliği, 80'li yıllar boyunca ka- zanılan mevzilerin elden gitme- si ihtimallerine karşı direniş du- rumunda da söz konusu olacak. örneğin toplantı boyunca yeni Kultür Bakanı Fikri Sağlar'ın ic- raatlarının milliyetçi- muhafazakâr çevrelerde infial yarattığı ortaya çıktı. Toplantı boyunca görüştüğü- müz çeşitli kuruluşlann yetkili- leri "niyetin iyi, ama gerçekleş- me şansının son derece düşük olduğunu" dile getirdiler. Yakı- nılan ortak nokta, farklı cema- at ve çevrelerin kemikleşmiş il- ke ve esaslarından kolay kolay vazgeçmek istemedikleriydi. Istişare toplantısında "tnsan hak ve hümyetleri", "Değişen dengelerde dünyanın dunımu", "Eğitim tarzı ve milli kultür". "Din ve vicdan hürriyeti", "Ba- sın ve kitle iletişimi", "Kuruluş- lar arasında işbirliğinin geliştirilmesi" konulannda çalış- malar yapıldı. Fakat "milli ve manevi değerlere saygı" gibi ko- laylıkla işlevsiz hale gelebilecek bir yaklaşımın dışında bu kadar geniş ölçekli konularda birbirle- rinden epey farklı çizgilere sahip kuruluşların hangi somut poli- tikalarda birlikte hareket edebi- lecekleri tartışmalı. IHD'nin ytirüytişü • İstanbul Haber Servisi — İnsan Haklan Derneği (İHD), İnsan Hakian Haftası nedeniyle bugün Istiklal Caddesi'nde bir yürüyüş düzenledi. Saat 12.00'de Beyoğlu Mis Sokak'tan başlayacak ylirüyüş İHD'nin Tünel'deki binası önünde son bulacak. Yürüytlşe İHD yöneticilerinin yanı sıra çeşitli dernek ve kurumlann temsilcileriyle sanatçılar da katılacak. 'Grençlik ve Politika' paııeli • İSTANBUL (AA) — SHP Pendik tlçe örgütü Gençlik Komisyonu'nca düzenlenen panelde, "Gençlik ve Politika" konusu ele alındı. Pendik Atatürk Kultür Merkezi'ndeki panelde konuşan SHP İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş, gençlik ve demokrasiye büyük önem verdiklerini ve gençlerin üniversitelerde, sendikalarda, işyerlerinde gençlik kollan kurmalannı desteklediklerini söyledi. SHP Pendik llçesi Gençlik Komisyonu üyesi Ayça Yılmaz da SHP'nin gençlere yönelik hiçbir çalışma yapmadığını. gençlik ile parti içerisinde kimsenin ilgilenmediğini söyledi. İHD'den İıısan Haklan Forumu • tSTANBUL (AA) — İnsan Haklan Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen "İnsan Haklan Forumu"nda, çalışma yaşamındaki hak ihlalleri, Terörle Mücadele Yasası ve insan haklan, çevre sorunu, çocuk ve gençlik haklan, sanat ve kultür alanındaki hak ihlalleri, kadın haklan, cinsel tercih haklan ve ulusal haklar konulan tartışıldı. İnsan Haklan Derneği'nin (İHD) düzenlediği ve Mülkiyeliler Birliği lokalinde gerçekleştirilen forumda, İHD Çalışma Yaşamı Komisyonu üyesi Melek Üçbinli, çalışanlann sorunlannı ele aldı. 1980 sonrasında antidemokratik uygulamalar nedeniyle sorunlann çözümlenerriediğini savuntoı Üçbinli, sadece son bir îrt yılda sendikalı olarak "' yaklaşık 137 bin, sendikasız olarak da 28 bin kişinin işten çıkartıldığını belirtti. Geçici bütçe TB3VCVrde • ANKARA (ANKA) — 1992 mali yılı bütçe tasansı yasallaşmcaya dek devlet harcamalannın yapılmasma ve devlet gelirlerinin tahsiline yetki verilmesine ilişkin geçici bütçe tasansı çarşamba günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmeye başlanacak. Maliye ve Gümrük Bakanı Sümer Oral'ın sunacağı geçici bütçe komisyonda tartışılacak. Onaylanması halinde TBMM genel kurulunda ele alınarak sonuçlandınlacak. Teröristler şantiye bastı • VİRANŞEHtR (AA) — Şanlıurfa'run Viranşehir ilçesinde belediyeye ait araç şantiyesine baskın düzenleyen teröristler, beş aracı yaktüar. Dün saat 18.00 sıralannda belediyeye ait araç şantiyesini basan bölücü teröristler, garajda bulunan beş kamyonu, molotof kokteyli ile yakarken benzdn istasyonuna da molotof kokteyli attılar. Atılan molotof kokteyli yüzünden çıkan yangın, olaya rnüdahale eden güvenlik güçleri ve itfaiye ekiplerince söndürüldü. Kacan teröristlerin yakalanması için geniş çaplı aramalara başlandığı, olayla ilgili bir kişinin gözaltına alındıği öğrenildi. Prof. Dr. Ayvahoğlu öldü • tSTANBUL (tÜHA) — İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. DT. Namık Ayvahoğlu vefat etti. 43 yaşında vefat eden Ayvahoğlu, uzun yıllar yurtdışında kalmış ve doktorasını sosyal psikoloji üzerine Ingiltere'de yapmıştı. Yabancı dille yazılmış birkaç eseri bulunan Ayvalıoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktaydı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear