18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/9 Sosyal dennokratlar tartışıyorNedmymildık,rıasılkazanırız? ~DSPİSTANBUL MÎL1ETVEKÎLİNAMİÇAĞAN Sosyal demokrasinin mali desteği yok20 Ekim 1991 milletvekili genel se- çimlerinde sosyal demokrat oylar, top- lam geçerli oyların üçte birinin altında kalmıştır. Toplumda sosyal demokrat potansiyelin arttığının sanıldığı bır dö- nemde böyle bir sonuçla karşılaşılmış olması, üzerinde ciddi olarak düşünül- meye değer bir konudur. Türkiye'de, gelişmeleri için uygun or- tam bulunmasına karşın, sosyal demok- rat partüerin umulan ölçüde başanlı olamamalannın bir kısım nedenleri anayasal düzenlemelerden ve hukuk ku- rallarından kaynaklanmaktadır. Ana- yasa, Siyasi Partiler Kanunu, Sendika- lar Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Dernekler Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, siyasi partüerin örgütlü halk kesiirıleri ile ve üniversitelerle organik ilişkj içine girebilmelerini yasaklamıştır. Batı ülkelerinde başanlı sosyal demok- rat partüerin mali ve düşünsel destek- leri bu kesimlerden gelmektedir. Seçim sonuçlan sosyal demokrat par- tiler açısından değerlendirilirken önce- likle sorulrnası ve yanıtlanması gereken soru, birden çok sayıda sosyal demok- rat partinin varlığının sosyal demokrat harekete zarar verip vermeyeceğidir. Çeşitli ülkelerde ve Türkiye'de sosyal demokrat ideoloji, tekdüze bir kalıba ve değişmez ilkelere bağlanabilmiş de- ğildir. Birden çok sosyal demokrat par- ti, tabanlarını ve mesajlannı farklılaş- tırdıklan ölçüde sosyal demokrat hare- tabanlan aynı değildir. SHP, kentler- den ve gelir düzeyinin yüksek olduğu semtlerden daha çok oy alırken, DSP eski CHP'nin yazgısını kırarak köyler- den ve gelir düzeyinin daha düşük ol- duğu semtlerden daha çok oy almıştır. Seçim sonuçlarımn aynntıh olarak çö- zümlenmesi, genel bir eğilim olarak bu ürkiye'de, gelişmeleri için uygun ortam bulunmasına karşın, sosyal demokrat partilerin umulan ölçüde başanlı olamamalannın bir kısım nedenleri anayasal düzenlemelerden ve hukuk kurallanndan kaynaklanmaktadır. ketin yaygınlaşmasına katkıda buluna- bilirler. Nitekim, SHP ile DSP arasın- da ulusal sorunlara, piyasa ekonomisi- ne (özellikle devletçilik, özelleştirme ve tarım kesimi konulannda) bakış acısın- da ve daha solla ilişkilerde belirgin fark- lılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkla- ra koşut olarak da iki partinin seçmen değerlendirmeyi doğrulayacaktır. Bununla beraber, seçim kampanya- sının başında SHP'nin tekelci bir yak- laşımla DSP'yi oy bölücülüğü ile suç- laması, buna destek olarak da "fa- şizm", "ANAP ile işbirliği" gibi yakış- tırmalarla DSP'yi yıpratması, seçime diğer partiler katılmıyormuş gibi iki partinin hemen hemen sadece birbirle- riyle mücadele etmeleri sonucunu do- ğurmuştur. Bu arada bu partilerin kul- lanmalan gereken "gelir dağılımının bozuklugu", "vergi adaletsizliği". "efitimde fırsat eşitliği", "sosyal gü- venlik", "çevrenin ve tiiketicinin korunması" argümanları DYP ve RP tarafmdan kullanıldığından her iki parti de olağan koşullarda alabilecekleri oy- lardan yoksun kalmışlardır. Üstelik adaletsiz seçim sisteminin etkisiyle oy oranları duşen partiler, daha büyük öl- çüde milletvekili kaybına uğramışlardır. SHP, seçim kampanyasının başında başlattığı savaşı, seçim sonrasında ya- kışıksız "kına" sloganı ile bir sure da- ha sürdürmuştür. 20 Ekim seçimlerinden sosyal demok- ratların çıkarmaları gereken çok ders vardır. İleriki seçimlerde SHP'nin ve DSP'nin bölge paylaşımı temeline da- yalı seçim işbirliği yapmalan düşünü- İebilirse de böyle bir işbirliğinin sağda- ki partiler arasında da yapılabileceği gözardı edilmemeh'dir. Adana Belediye Başkanı Çolak: Suçlu "12 Eylül"ADANA (Cumhuriyet Gü- •ey tlleri Bürosu) — Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Çolak, sosyal de- mokrasinin uğradığı ağır ye- nilginin altında salt Ulke içi sorunlann aranmasımn yan- hş olacağı kanısında. "Demir perde"nin çöküşünün sosyal demokrasiye de mal edilerek oy kaybına neden olduğu ka- nısını taşıyan Çolak'a göre 12 Eylül harekâtırun CHP'yi ka- patarak örgütlü bütünlüğü bozması kendi içlerine dönen sosyal demokratlann çözüm üretmek yerineliderlik müca- delesine ağırhk vermesi de ye- nilginin diğer nedenleri ara- sında sayılmalı. Peki ya çö- züm? Başkan Çolak'a göre seçim sonuçlarıyla somutla- nan ağır yenilgi dolayısıyla her iki partinin lider kadrolan bir an önce özeleştiri yapma- lı, hemen sonra SHP ve DSP liderleri yeniden yapılanma sürecine girerek "sosyal de- mokrasiyi tek bir çatı altın- da" birleştirmeli. llki 1977de başlayıpceza- evüıe giriş ve beraatlenokta- lanan 12 Eylül'de, ikincisi 1989'da başlayan belediye başkanlığı görevi nedeniyle Selahattin Çolak, "sosyal de- mokrasinin yenilgisini" biraz da "belediye gözlüğü" ve "ekonomik gelişmelerle" iliş- kilendirerek değeriendiriyor. Çolak'a göre sorun, biraz da "dışarıdaki gelişmelerde" aranmalı: "Dünya ekonomisi petrol şokunu 70'li yıllarda yaşarken sosyal demokratlann başarı grafiğinde düşüşler görüyo- ruz. Bu yıllarda ekonomik dengeler altüst olunca ülkele- rinde iktidar olan birçok sos- yal demokrat parti gerileme sürecine girdi. Bu bize, refah devletini sağlayan ekonomik dengeler bozulunca olumsuz etkilenen ilk siyasi kurumun sosyal demokrat parti oldu- ğunu gösteriyor. Gelişmiş ül- kelerdeki işçi, eski kimliğin- de değildir; o yıllarda sadece iş ve aş arayan bu geniş kitle, 1970'li yıllarda yaşam düzeyi yükselmiş, tüketici düzeyine ulaşmış kitledir artık. örgüt- lü dayanışma bilinci azalan, bireysel arayışlara yönelen ye- ni bir işçi kitlesi oluşmuştur. Işte bu, sosyal demokrat par- tilerin en önemli dayanakla- rından birinin zayıflamasına yol acnuştır." SHP Izmir tl Başkanı Karakaş: Örgütlenme çarpık"Sosyal demokrasinin bu hale gelişinin nedeni, sosyal demokratlann çağın ihtiyaç ve beklentilerine göre örgüt- lenememesidir. Sosyal de- mokrasinin genel sorunu bu- dur. örgütlenme çarpıklığı, örgütlenme ile ilgili ciddi ra- hatsızlıklar özellikle DSP'de yaşanmaktadır. SHP'de de yasanıyor. Sosyal demokrasi- nin düzelebümesi için öncelik- le örgütlenme sorunu aşılma- lı. tkincisi, sosyal demokrasi Türkiye'nin ihtiyaçlannı ve beklentilerini yeniden tespit etmeli. Türkiye toplumu, in- sanı ne bekliyor, neye ihtiyaç duyuyor? Çok somut, açık, net, umut verici, güven veri- ci çözümler bütünü hazırla- malı. Sosyal demokrasi ideo- lojisini, programını gözden geçirmeli. Sosyal demokrasi ideolojisini soyutluktan kur- tarmalı, netleştirmeli. Örgüt- sel yapısını da bu amaçlara göre yeniden gözden gecirme- lidir. 1950 metotlanyla örgüt- lenme olmaz. Sosyal demok- rasi ideolojisini de, örgütlen- mesini de yenilemelidir." € Bazı yabani' hayvanlar hayatımın içindeydi'diyor Tan OraL Renkli geçen seçim kampanyasında güvercinlere de rol verildi. HALKNEDIYOR? Halk etkin muhalefet istediAtilla Teker (37, işçi): Benim siyasetle pek ilgün yok, ancak SHP'nin kaybetme- sindeki neden bana göre aralannda sık sık yaptıklan sert tartışmalar. Bunlar iyi şey- ler değil; yapacaklarını halka anlatmak ye- rine sanki koltuk için kavga ediyorlar gö- rüntüsü veriyorlar. Böyle büyük bir par- tinin iyi çahşmalar ile kendisini çok daha fazla sevdireceğini sanıyorum. Sadettin ZiMioğlu (40, esnaf): Yani şu- rada bir Ecevit ile lnönü anlaşıp iki parti- yi bir araya getiremediler. Bunu başarmış olsalardı sosyal demokratlar tek başlanna iktidar olur, siz de bu soruyu bize soraıaz- dınız. tşte basansızlık da başarı da bura- da yatıyor. Nihat Saydan (32, boyacı): Seçimlerde herkes SHP iktidar olacak diye bakıyor- du, ama olmadı. Çünkü gazetelerin de yaz- dığı gibi Ecevit SHP'nin oylannı çok böl- dü. İki parti bir araya gelip anlaşsalardı seçimi onlar kazamrdı. Bundan sonra ne yaparlar onu bilmiyorum. Av. Rabmi Kumaşoğlu (eski Samson Barosu Başkanı): Sosyal demokrasinin ne olduğu ve sosyal demokrat iktidarın hal- ka ne getireceği tam olarak anlatılamadı. Ve parti içindeki anlamsız, sert suçlama- lar karşısında halk lider olma konumun- daki kişilere güvenini yitirdi. Sosyal de- mokrasinin halka anlatılamamasında bu- günkü yönetimin ne kusuru varsa baria gö- re Baykal ekibinin de aynı kusuru vardır. Sosyal demokrasi yıldızının İnönü liderli- ğinde parlamayacağı görulüyor. Şu an baş- ka anternatif olmadığına göre Baykal al- ternatifi denenecek, ama bu kaosun bu- nunla da aşılabileceğine inanmıyorum. Ömer Altay (fotografçı): Sosyal demok- ratlar kendi içlerindeki mücadeleye, hizip- leşmeye son verdiğinde büyük güç kaza- nır. Ve bunların neticesinde bugünkü du- ruma gelinmiştir. Ayrıca DSP ile uziaşıla- mayan noktalann da tekrar gözden geçi- rilmesinde yarar olduğu kanısındayım. Ve partinin etkin çalışma yapması gerekiyor. Halk, etkin muhalefet yapacak sert lider aramakta. Bunu da bulamadı. Sayın lnö- nü çok insancıl, yumuşak bir kişi. Yani İnönü dünyaya 10 yıl erken gelmiş bir li- der, o bugünün lideri değil. Yani büyük bir kesim dürüst politikacıhğı algılayamı- yor. Halk alışmış; politikacı, abidik- gubidik, dalavereci olacak. SHPESKİMtl1FTVEKİLt-SBP ÜYESİKEMAL ANADOL Değişim isteyenler birleşmeliSol, 20 Ekim 1991 seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğradı. Bunun önemli nedenle- rini sıralamak istiyorum. Sağda RP, MÇP ve IDP'nin gerçekleş- tirdiği ittifakı, tabanı istemesine karşın SHP üst yönetimi solda uygulamaktan sa- kındı ve kaçındı. 7 milletvekilinin ihracından önce ve sonra SHP Kürt sorununda zikzaklar çi- ziyordu, politikasızdı. HEP'le olan üişkisi SHP'yi netleşme yerine belirsizliğe götür- dü. SHP-HEP birlikteliğinin nedeni Sa- yın Mümtaz Soysal'a gore "Kürtlerin self- determination hakkının ortadan kaldırıl- ması", Sayın Inönü'ye göre "HEP'in SHP'ye katılması" idi. SHP-HEP işbir- liğinin "oy pazarlığı" görüntüsü vermesi olayın geniş kitlelerce benimsenmesini en- gelledi. Batı'da kasıtlı şoven propaganda ile Doğu'dan gelen oylar etkisiz haie ge- tirildi. Oysa SHP öncülüğünde HEP ve SBP'den oluşan "demokrasi için seçim işbirliği" gerçekleşseydi bu sakıncalar or- tadan kalkacak ve karşı propaganda et- kisizleşecekti. 20 Ekim seçimlerinde 4,5 milyon civa- rındaki seçmen 50 bin lira para cezasına karşın sandığa gitmedi. 750 bin civann- da geçersiz ve boş oy kullaruldı. Toplamı 5 milyonu aşıyor. SHP ise 5 milyon 60 bin oy aldı. SHP-HEP-SBP seçim işbirliği aritmetik toplamın ustünde bir anlam ta- şıyacak, kullanılmayan ve geçersiz 5 mil- yon oyun önemli bir bölümü SHP'ye ge- lecekti. 26 Mart 1989'dan sonra SHP'li yerel yönetimler kitlelerin beklediği sosyal de- mokrat modeli çeşitli nedenlerle yarata- madılar, bu nedenle güven yitirdiler. DSP'nin SHP oylannı bölduğü doğru- dur. Ancak SHP, DSP'nin oy bölme ola- sılığını vurguladığı kadar hem 1987 hem de 1991'de seçim sisteminin haksızhğına ve çarpıkhğına yeterince karşı çıkmadı. Meclis'i terk etmemesine karşın iki yıl, sü- rekli "erken secim"e öncelik veren bir po- litika izlemesi SHP'yi her koşulda bir er- ken seçimi kabule mecbur bıraktı... Yerel yönetimler ve DSP olayı, SHP'nin yenilgisinde önemli ancak belir- leyici olmayan etkenlerdir. 20 Ekim'de sağ kendisini çağa uydur- mak için radikal aulımlar yaparken sol bu konuda başansız oldu. Özellikle SHP es- 20 Ekim 'de sağ kendisini çağa uydurmak için radikal atılımlar yaparken sol bu konuda başansız oldu. Özellikle SHP eski bir görüntü sergiledi. Değişim isteğine kitleleri inandıramadı. Tek parti çağrışımı yapan Kemalist ideoloji önde göründü. ki bir görüntü sergiledi. Değişim isteğine kitleleri inandıramadı. Tek parti çağrışı- mı yapan Kemalist ideoloji önde görün- dü. "Kemalist ideoloji" derken Kema- lizm'in birtakım olumlu kazanımlarını yadsımıyorum. Ama çağımızda artık dev- let eliyle, halkın aktif katılımı yerine yu- karıdan reformlarla toplumu şekillendir- me ve modernleştirme anlayışı geçerliği- ni yitirdi ve statükoculuğa dönüştü. Yasal engeller ve iç yapısı nedeniyle SHP'nin sosyalist enternasyonal partile- ri standardında bir sosyal demokrat par- ti olamayışı ve değişiminden yana inan- dıncı bir kimlik sergileyememesi ona ye- ni bir parti görüntüsü vermemiştir. Sol, salt dünyadaki değişime ayak uy- durmakla yetinemez. Ona yakışan, deği- şimin temsilcisi ve itici gücü olmaktır. 20 Ekim seçimlerinden önceki "sol anlayışlar" artık geçerliğini yitirmiştir. Solu yeniden tarif etmek zorunlu hale gel- miştir. Dünyada ve Türkiye'de sosyal demok- rasi ve Marksizm arasındaki ideolojik ay- nmlar azalmaktadır. Türkiye solunun ye- nilenmesi, ülkemizdeki değişimin motor haline gelmesi, bir dizi teorik, politik ve örgutsel sorunun çözümü her iki kökten gelenlerin karşılıklı etkileşime açık diya- log ve ortak arayışları ile gerçekleşebilir. Artık sol, Kürt sorununa gerçekçi ve so- mut çözümler üretmelidir. Ülkenin hem doğu hem de batısında yaşayanlarca gö- nül rahatlığıyla benimsenecek bir toplum- sal mutabakata gereksinim vardır. "Gö- nüllü birliktelik" ancak Kürt sorununun boyutlanyla özgürce tartışılabildiği bir de- mokratik ortamda güçlü ve inandıncı ola- biür. Sonuç olarak akla gelen en güçlü ve ge- çerli çözüm "değişim" isteyen solcuların birliğidir. Sol, topluma yeniden güven ve- recek örgütlenme, birlik ve değişim anla- yışıyla yeniden yapılanmah, bugunkü marjinal görüntüden kurtularak tek ba- şına iktidar olmanın yollannı aramalıdır. Bu da soldaki her gerçek ve tüzel kişinin geçmişi sıfırlayarak, eski değer yargıları- ru, kafalardaki duvarları yıkarak "yeni- den yapılanma" iradesini sergilemesi ve "değişim"i önce kendine uygulaması ile gerçekleşebilir. StRECEK ; Kediler muame "akran" iesi yapıyor Erzincan: Atlar, arabalar, kır çiçekleri, kerpiç damlı evler, alakargalar, keklikler, kayısı meraklısı olup sık sık bahçelere dadanan kibar yüzlü, mahçup ayılar, kabadayı kurtlar, mer- can gözlü yılanlar, her çeşit el- ma ve Fırat... Erzincan, çocukluğunun kü- çük kasabalanndan, küçük kentlerinden biri Tan Oral'ın. Tabii daha başka kentleri, baş- ka kasabalan da dolaşmışlar ba- basının mesleği gereği. Subay- mış babası. "Çocukluğum doğayla iç içe geçti. Dolayısıyla kediler, kö- pekler, tavuklar ve bazı yabani hayvanlar, hayatımın içindey- di." "Yabani hayvanlar, evet. Si- zin hiç on iki yaşmızdayken bir kartalınız oldu mu ya da atma- calanmz? Tan Oral'ın olmuş ama... "Evet, on iki yaşındayken bir kartaum vardı. Erzincan'daydık o sıralar. Yaralı buldum karta- b, kurşun yemiş düşmiiş herhal- de. Kucaklayıp eve getirdim." Bahçe içinde tek katlı bir ev: Ağaçlar, çiçekler, kediler, kö- pekler, kuşlar ve evin içinde bes- İenen tavuklar. Anlatmaya çalıştığı hikâyeler- le birlikte kendine, dünyaya ve hayvanlara; canlılara bakışını özetlersek, dünyayı diğer canlı- larla paylaştığının elbette far- kında Tan Oral. Dolayısıyla karşılıklı bir sevgi saygı alışve- rişi var aralannda. Ve İstanbul. Haydarpaşa Li- sesi'nin yüz kişilik yatakhanesi. Tan'm yatıh olduğu ilk gece. Sen kalk, onca kalabalık bir ko- ğuşta kamçı kuyruklu, sivri ku- laklı sıska bir tekir sıfatıyla Tan'ı gözune kestir, okullar ka- panıncaya kadar da ense yap çocuğun yatağanda; oohh, kekâ. Nasıl olduğunu kciıdisi de bil- miyor ama hep onu seçiyor hay- vanlar; bütün hayvanlar değil- se bile kediler, özellikle kediler hep onu seçiyor, tavlıyor, dost- luklannı kabul ettirip onun dostluğunu kazanıyorlar. Bir kedi delisi. Fakat hani o okşandığında elektrikli tıraş makinesi gibi mırıldayan, bol tüylü olanlanndan değil de so- kak köşelerinde miyavlayan, terk edilmiş, yağmur yemiş olanlanndan yana gönlü. "Hakiki" bir kedisever... Köpekkrle olan ahbaphğı da- ha resmi bir ahbaplığa dayanan Tan Oral, kedilerle kolay dost- luk kurmasıru, kedilerin kendi- sini "akran" görmelerine bağ- lıyor: "Difcr havvanlarda gendlik- lc bir 'ast-üst' ilişkisi var; yani köpek ya kendini giiçlii hisseder bazılanna karşı, hırlar, bekcilik yapar yahut da tam 'köpeklik' yapar ya, kediler de bana Sanatçılar ve Hayvanları FATMAORAN iğer hayvanlarda genellikle ast-üst ilişkisi vardır. Yani köpek ya kendini güçlü hisseder, hırlar, bekcilikyapar ya da tam "köpeklik" yapar ya, kediler de bana akran muamelesiyapıyor, yani eşit görüyor kendini 'akran' muamelesi yapıyor. Ya- ni eşit görüyor kendisini. Beni 'kedi'nin insan biçimine dönüş- miişıi olarak göriıyor. Kafala- rındaki yerimin öyle olduğunu hissediyorum." Şimdi dört kedileri var Tan'- lann. Bir aile: Arap anne, ken- disine benzeyen aynı renkte bü- yük oğlu, iki tane de tekir kü- çük kardeşleri. Geliş hikâyeleri- ni ise şöyle anlatıyor Tan Oral: "Çok kısa bir süre kedisiz kalmıştık. Bitmişti kedUerimiz; ya yaş haddinden ya da hasta- lanıp ölmüşlerdi. O zaman, oturdugumuz apartmanın birin- ci katında otunıyorduk. Bod- rum katında, kapıcı dairesinin orada siyah bir kedi yavruladı; eve girip çıkarken göriiyorduk yavrulanm. Sonra bir gün ka- pıa, anae kediyle yavndannı bir akrabasının yanına gönderdiği- ni söyledi bize. Birkaç gün son- ra bir akşamuzeri evde oturur- ken, kapıda bir tıkırtı oldu. Ka- pıyı açtık; paspasın ustünde bir minik kedi, bir de yanında o Arap anne, bize bakıyorlar. Neyse, kapıyı açınca yavnıyu al- dı içeriye bir yere btraktı, bir iki yaladıktan sonra 'Çıkacağım' dedi, çıktı gitti. Bir saat sonra bir yavru daba getirdi. O gün sabaha kadar dort yavnı taşıdı eve. Hemen bir yer hazıriadık onlara ve orada çocuklanna bakmaya başladı." Kendisi karar verdi desenize; evi seçti, sizi seçti. Karşı koyma- dınız mı? "Ne yapabilir insan? Kapı ça- lınıyor ve ağzında yavrusuyla biri geliyor. Kapı suratına kapa- tılabilir mi, imkânsız bir şey." 'Köpekler o kadar edk hayvanlar değillerdir' diyor Deniz~ Ne yazık ki kentte yaşamak zorundalarDoğma büyüme bır Kuzgun- cuklu Metin Deniz. lnsanJarın daha tabiatla aralarıru busbütün açmadıklan yıllan biliyor. Bah- çe içinde, üç kath ahşap bir ev- de geçmiş çocukluğu; ağaçlı, çi- çekli ve köpekli bir evde... Tüm hayvanlan çok seviyor, ama köpeklere aynca bir düş- künlüğü var Metin Deniz'in. Çocukluk köpeklerinden birinin adı ise Hasdur. "Hasdur, raehter takımının maskotuydu. Dayun da enstrü- man çalıyordu mehterdc. Köpeği bir geçit töreninde çok begen- miş. alıp eve getirmiştim. Sim- siyan bir Alman kurduydu. Ona 'hazır ol' anlamına gelen 'Hasdur' adını takmıştım. Onu annemden gizli odama çıkarır- dım. Bana çok bağlıydı. Yemek yerken kimse önünden geçemez- di, asabiydi biraz. Onunla uzun yurüyüşler yapardık. Kötü bir sonla noktalandı hayatı!' Ne oldu? "Bir akrabamız ava götürmek üzere aldı. Gittiğinde başka bir köpekle dalaşıp o köpeğin gırt- lağını parçalamış. Köpeğin sahi- bi de çifteyle vurmuş Hasdur'u!' Ve Kronos çarkı döndürüyor. Yenilenen İstanbul ve gelsin apartman hayatı. Tabii 'köpek'li hayat da bitiyor böylelikle. Ye- ni bir aile düzeni, evülik; çocuk- lannın küçük oluşu, kıl sorunu vesaire, fakat söylediğine bakı- lırsa kızları da tıpkı Metin De- niz gibi bir köpek hastası olarak büyümüşler. "Işte bu arada bir kurt köpe- ği büyüttük eve getirmeden, bahçesi olan bir yerde. Dişi bir kurt köpeğiydi, Fanta'ydı adı. O da gitti bir başka kurdun gözü- nün altını parçaladı." Köpeklerin de tıpkı insanlar gibi başka başka karakterler ta- şıdıklannı söylüyor Metin De- niz. "Köpek çok duyarlı bir hay- vandır. Anlaımakla olacak iş değil, yaşamak lazım, paylaş- mak lazım bir hayatı:' Dört buçuk yıl önce de tüy sorunu olmayan iki ayhk bir In- giliz tazısı büyütmeye karar ve- riyorlar. Adını büyük kızı koyu- yor: Pan. Fakat özellikle köpek- lere iki heceli ve sonu sesli harfle biten isimler seçilmesinden ya- na Metin Deniz. Sessiz harfle bi- ten isimleri benimseyemiyorlar- mış çünkü. Pan, şimdi genç bir erkek. Leylek gibi incecik, zarif. Ken- di cinsinden başka köpeklere ilgi duymuyor. Deniz'e göre fazla snop bir hayvan. "Akılh olduğunu söyleyeme- yeceğim, ama aptal da değil. Şa- şırtra bir duyarlığa sahip, kor- kunç hassas." an'ı çok seviyor Metin Deniz. Ama sokağa çıktığında en az Pan kadar sevebileceği dünya kadar köpekle göz gözegeldiğini söylüyor. Ürkek, sahipsiz, alçakgönüllü, hayatın sillesiniyemiş köpeklerle... Derken, bu arada yine büyük kızı bir Sıvas Kangal almış, ama apartmanda beslememişler, ol- mamış. Esma'ymış Kangal'ın adı. "Eve geldiğinde Pan'la Es- ma'nın ilişkisini gördüm. Eğer bunlardan biri köpekse öbürü değil. Yani iki ayn cins gibi. Bir defa bu Vhippet'lar pislikten nefret eden, fevkalade temiz ya- ratıkİ!"- Koku>-a karşı da çok duyarlılar. Esma eve geldiğinde, Pan onun sadece bir yerde ya- şamasına izin verdi. Esma da Pan'dan korkuyordu. Çünkü o hem ev sahibi hem de snop. Ta- bii burada bir de ikinci bir kö- peğin getirdiği kıskançlıklar fa- lan da var!' Pan aslında iyi huylu, hoş sohbet bir varlık. Sabahlan Me- tin Deniz'le büroya geldiğinde, herkese tek tek 'merhaba' diyor. sonra da gidip kendi deri koltu- ğuna kuruluyor. Hırsızlık, arsu- hk gibi şeylerin yabancısı. Pan'ı nasıl beslediğini, neler yedirdiğini soruyorum: "Olağanüstü beslediğimi söyleyemem"' diyor ve devam ediyor: "Ama genellikle pazar günleri Beşiktaş pazarında alış- verişe gittiğimde onun için ayn bir Üste yapanm: Yağsız et, seb- zeler gibi!' Taalann çok enerjik oldukla- rmı, aşağı-yukan 60-70 km. koş- tuklarını okuduğumu söylüyo- rum, bir dergide. Peki ya Metin Deniz, o da koşturuyor mu Pan'ı, birlikte koşuyorlar mı? "Benim bir tazıyla koşabile- ceğimi düşünmek büyük bir saf- lık olur" diyor Metin Deniz ve ekliyor: "Çünkü ben on beş ya- şındayken de bir tazıyla koşa- mazdım!' Oyuncu bir köpek Pan. Deniz de 'koşuyormuş' taklidi yaparak idare ediyor onu. Ama lznik'te oldukian zaman bisikletle koş- turmaya çahşıyormuş Pan'ı, ne yapsın? Hafta içinde de sabah- lan doğru Fmdıklı Parkı. Her gün birlikte ise gidip birlikte iş- ten dönüyorlar. Pan1 çok seviyor, bakıyor ama sokağa çıktığında en az Pan ka- dar sevebileceği dünya kadar kö- pekle göz göze geldiğini de söy- lüyor Metin Deniz. Ürkek, sa- hipsiz, alçakgönüllü, ezik, kav- ruk, hayatın sillesini yemiş kö- pekler bunlar. "Köpekler o kadar ezik hay- vanlar değillerdir" diyor, "ama ne yazık ki kentte yaşamak zo- rundalar, çareleri yok. O yüzden böyle bir köpeği alıp onu özen- le bezenle büyıitmek bazen de dokunuyor insana. Keşke so- kaktakiler de gereken ilgiyi, şef- kati gorebılseler..:' BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear