Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 OCAK 1991
Ortadoğu Degişir nıi?
Anlaşıldı ki Körfez'de yapay bir petro-dolar âlemi kurulmuş. Bölgede
pek çok dengesizükler ve gerginlikler yaratılmıştır. Burada, sağlam bir
politik ve askeri destek bulunamıyor. Ortadoğu'da, yanhş hesaplarla
çürümeye bırakılan çok çetin bir anlaşmazlık; duyguları, iradeleri,
tutumları saptırıyor.
HÂMtT BATU Emekli Büyükelçi
Avrupa'da her jey değişti bir iki yıl içinde. Ge-
çen yıhn Ukbaharında kendi kendimize soruyor-
duk: Güney Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde de
önemli değişiklikler olacak mı? Doğu Avrupa-
yı altüst eden özgürlük fırtınasının esintileri coğ-
rafyanın ve tarihin, bugün önemli çıkarlann Av-
rupa'ya bağladığı Ortadoğu'nun çok farklı ikli-
mini de biraz etkileyecek mi? Avrupa'daki geliş-
melerin geleceğimizi ilgilendiren sonuçlan araş-
tırılırken Güney'deki olası yansımalan üzerinde
genellikle pek durulmuyordu. Sonra Körfez bu-
nalımı patlak verdi. Savaş olasılığı ortaya çıktı.
Ortadoğu'nun geleceği konusunda tahminler yü-
rütmek büsbütün zorlaştı.
Sovyetler Birliği'nin süper devlet rekabetinden
vazgeçerek Ortadoğu'dan elini çekmesi, Ameri-
ka'ya ve Batı Avrupa ülkelerine burada daha bü-
yük hareket serbestliği kazandırmıştı. Rakipsiz
kalan Batılılann bu bölgedeki sonınlarının ha-
finediği düşünülebilirdi. Oysa şimdi Körfez bu-
nahmının Ortadoğu'da Batı'yı, ağır sorunlarla ve
sorumluluklarla karşı karşıya bıraktığını göz-
lüyoruz.
Karşılıklı 'husumet'
Bunahm, Batı ile Ortadoğu arasındaki ilişki-
lerin hiç de iyi olmadığı bir zamanda patlak
verdi.
Son on-on beş yıllık dönemde, Batı ile tslam
âlemini birbirinden uzaklaştıran bir karşılıklı tau-
sutnet havast esiyor. Sanki dünyanın bu iki önem-
li bölgesi arasında din savaşları çağının kavga-
ları tekrar yaşanacak. Bu zıtlaşma havası niçin,
nasıl yaratıldı? Bu dönemde tanık olduğumuz
bazı gelişmelere bakarsak çok sakıncalı bu du-
rumun nedenleri hakkında fikir edinebiliriz.
1973'te enerji bunalımı ortaya çıktı. Petrol fi-
yatlanrun üretici ülkelerce ilk önce üç katına ve
kısa sürede on katına kadar yükseltilmesi, zaten
bir durgunluk dönemine girmekte olan Batı eko-
nomilerinde sarsıntı yarattı. Batı'nın gelişmiş ül-
keleri, aleyhlerinde kullanılan bu petrol silahını
zararsız hale getirmek, hatta bunu kendi çıkar-
larını karşılayan bir getişmeye dönûştürmek be-
cerisini gösterdiler. Büyük zenginliklere kavuşan,
ancak kazandıkları muazzam paralan çok yararu
biçimde kullanmasını bilmeyen petrolcü ülkeler
yöneticilerine, her türlü pahab eşya ve çok pa-
halı silahlar satmaya başladılar. Ayrıca petrol
zengini ülkeler, ellerinde kalan petro-dolar faz-
lalıklarını da Batı ekonomilerinin sağladığı ya-
rarlı yaürımlara bağlamak yolunu tuttular. Bu
paralar da Batı'ya geri dönüyordu.
Bu dönemde yaşanan başka bir gelişme, pet-
rol ve gaz dışındaki hammadde fiyatlaruun hız-
la düşmesi olayıdır. Gelişme halindeki ülkelerin
kazancı bu mallardan oluşuyor. Yoksul ülkele-
rin ihraç maddeleri fiyatlanndaki bu düşmeleri
durdurmak ve daha dengeli bir "dünya ekono-
mik düzeni" kurmak için başlatılan "Kuzey-
Güney diyaloğundan sonuç çıkmadı. Yoksul ül-
keler büsbütün gerilediler.
Batı'nın algılayışlan
Aynı dönemde Batı Avrupa ülkeleri, kendile-
rine özgü nedenlerden dolayı dışanya kapanmak
gereksinmesini duydular. Dünya ekonomisinde
yavaşlama oldu. Güneyden gelen iş emeğine ar-
tık fazla gereksinim kalmıyordu. "Geleneksel"
tipte toplumlanndan koparak Kuzey'e göç eden
Güneylüerin bu ülkelere yerleşmesi çok ciddi top-
lumsal sorunlar yaratmaya başladı. Oysa Güney'-
den gelen göç baskısı sürüyordu. Kuzey ülkele-
ri, Güney Akdeniz'in ve Ortadoğu'nun az geliş-
miş ülkelerindeki nüfus patlamasının çok ağır
yükünü taşıyamayacaklarmı anladılar. Batı Av-
rupa, bunun giderek büyüyen baskısına karşı ko-
ruma önlemlerine başvurdu.
Son yülarda aynca, Batı'nın Ortadoğu ile il-
gili, oldukça katı değerlendinnelerine yeni bir öğe
eklendi: tslami köktendincilik olaylarına dayan-
dınlan yorumlar... Batı bu- olaylan "lslami
uyanış" deyişiyle adlandırdı. Ortadoğu'nun her
köşesinde köktencilik akımlannın güçlenmesi,
bölgenin çağdaş uygarlıkla bütünleşemeyeceği-
ni kesinlikle kanıtlayan bir olaydı bazı uzman-
ların öne sürdükleri analize göre! 'lslami uyanış'
göriişüne, ilişkileri de etkileyen politik bir kav-
ram niteliği verildi.
Yukanda anımsatüğımız olayların, esasen ağır
tarihsel ve toplumsal sosyal koşullann yükünü
taşıyan Ortadoğu toplumlarının ilerleme ve çağ-
daşlaşma çabalannı kolaylaştıran gelişmeler oluş-
turmadığıru kabul etmek gerekir! Bu bölge ulus-
lannı sonsuza değin geriliğe mahkûm eden gö-
rüşlere ve bunlara dayandınlan tutumlara gelin-
ce: Bunlar gerçekten doğru ve isabetli tanüara
mı dayanıyor? Duygusal bir mantığın hükümle-
ri sezilıniyor mu bu teorilerde? Kanımızca sorun-
ların biraz daha derinine gidilmesi zamanı geldi.
Çok iyi anımsıyonır. "lslami uyanış", "Isla-
miyetin alevlenmesi" gibi ifadelerin ve bunlara
bağlanan yorumların Batı kamuoyunda geçerlik
kazanması, daha çok Şah'm düşmesi ve Yran'da
Humeyni rejiminin kurulması ile başladı.
Şah'ın devrilmesinin Batı'da büyük infial ya-
rattığını da anımsayalım: Çok yararh bir alışve-
rişe son veriliyor, cazip bir pazar kapanıyordu.
tran olaylan konusundaki yorumlar şöyle ol-
du: "Şah, ilerici bir devlet adamı idi. Atatürk-
ün Türkiye'de yaptıklarını kendi ülkesinde uy-
gulamak istedi. Ama bağnaz kitlelerin mukave-
metiyle karşılaştı. Iran'da Islamiyet, çağdaş uy-
garhğa karşı ayaklandı. lslami ülkeler değişikli-
ğe, ilerlemeye kapalıdırlar. Çağdaş dünya ile
uyum sağlamalan mümkün olmayacaktır...".
Çağdaş ve demokratik bir devlet temellerini
kuran, özgürlük ve ilerleme ilkelerini derinliği-
ne ulusuna aşılamak isteyen Atatürk ile Şah ara-
sında yapılan karşılaştırma yüzeysel bir görüş
olarak dikkatimizi çekmiyor mu?! Petro-dolar
döneminde inamlmaz ölçülerde zenginleşen
Iran'm çağdaşlaşması köklü reformlarla değil,
daha çok göz kamaştıncı bir lüksün, görülme-
miş bir israfın ülkeye girmesi şeklinde olmadı rru?
Evet, tran'da küçük bir zümre giyim kuşam ve
yaşam ahşkarüıklan bakımından Avrupalılaşmış-
tı. Çocuklannı Batı üniversitelerinde okutuyor-
lardı. Halkın çoğunluğu ise yeni zenginlikJerden
küçük bir pay alsalar bile yüksek sınıfın yaşayış
tarzını anlayamıyorlardı ve çok yadırgıyorlardı.
Onlar, Batı eğitimi görmemişlerdi; yaşamları
'geleneksel' toplum düzenine dayalı idi. Sanki
varlıkları, inançları inkâr ediliyordu: Kimlikle-
rini, benliklerini kanıtlamak içgüdüsü ile hare-
ket ettiler. İran'daki patlamanın bu kültür şokun-
dan, bir uygarlık bunalımmdan kaynaklandığı-
nın anlaşılması gerekiyor. Gerçekten Iran'ı, en et-
kin ve en bilimsel usullerle destabilize etmek ni-
yeti olsaydı, çok yoksul ve geri kalmış bu ülkeye
bol miktarda petro-dolar zerkedilmesinden da-
ha etkili bir yöntem bulunamazdı! Sosyologla-
nn, tran olaylannı bu açıdan incelemeleri aydın-
latıcı olmaz mı?
Ortadoğu ülkelerinin geleneksel kültür yapı-
sına bakmadan hoyratça uygulanan politikalar
sorunlan büsbütün çıkmazlara götürmüyor mu?
Iran örneğinde bunu açıkça görüyoruz.
Ortadoğu'nun öteki ülkeleri de lran trajedisin-
de gözlediğimiz bunalımı, çeşitli şekilleriyle ya-
şadılar ve yaşıyorlar. Henüz ortaçağ düzenini ko-
ruyan bu toplumlar, XX. yüzyıl uygarlığı karşı-
sında kendilerini hazırlıksız buldular. Yoksullu-
ğun, eğitimsizliğin ve kötü yönetimin bir kördü-
ğümde bağlandığı geri kalmış ülkeler halkının,
çağdaş düşün ve davranış alışkanhklanm bir
hamlede benimsemeleri nasıl beklenebilir? On-
lann çağdaş uygarlığı benimsemeleri için üç dört
kuşağın sağlam esaslara dayanan bir eğitim sıs-
teminden geçmesi gerekiyor.
Ama bugün, Ortadoğu'da toplumları geriye
götürmek isteyen akımların yanında, başka ge-
lişmelere de tanık oluyoruz. Bu bölgenin her ül-
kesinden binlerce, on binlerce öğrenci, Batı üni-
versitelerinde eğitim görmek olanaklannı elde
edebiliyor. Özellikle Suudi Arabistan gibi gerici
fakat çok zengin ülkelerin çocuklan, erkek ve kız,
Amerika'da, îngiltere'de okuyorlar. Kızlar, ülke-
lerine döndüklerinde, Avrupa'dan getirdikleri çok
pahalı giysileri üzerine yüzlerini de kapayan 'ça-
duri'yi geçiriyorlar. Bu daha ne kadar sürer?
Körfez'de olasıhklar
Körfez bunalımmın olası etkilerine de de-
ğinelim.
Başkan Bush, Irak'ın Kuveyt'e saldırısı karşı-
sında dünya kamuoyunu etıafına toplamayı bil-
di. Güvenlik Konseyi'nden çıkartabildiği karar-
lar gerçekten büyük başarı sayılmalıdır. Dünya
uluslan, zorbalıkla Birleşmiş Milletler üyesi bir
ülkenin haritadan silinmesini, kendi varhklarını
tehdit eden bir hareket olarak gördüler ve Ame-
rikan Başkanı'ru desteklediler.
Ancak ilk günlerin heyecam gectikten sonra
görüldü ki Kuveyt, öteki ülkelere benzeyen bir
ulus ve bir devlet değil. Mali varhğımn önemli
kısmı (100 milyar dolar olabilir) dışanda. Ülke-
lerinde artık azınlık olan yerli Kuveytliler, sanki
köklerini dışarıya taşımışlar. Ve daha iyi anla-
şıldı ki Körfez'de yapay bir petro-dolar âlemi ku-
rulmuş. Bölgede pek çok dengesizlikler ve ger-
ginlikler yaratılmıştır. Burada, sağlam bir poli-
tik ve askeri destek bulunamıyor. Ortadoğu'da,
yanhş hesaplarla çürümeye bırakılan çok çetin
bir anlaşmazlık; duygulan, iradeleri, tutumları
saptırıyor.
Şu satırların yazıldığı sırada (5 ocak), Körfez
bunalımının nasıl sonuçlanacağını kimse bilmi-
yor. En iyi olasılığı düşünelim: Saddam Hüse-
yin devriliyor, yerini alan ılımh bir iktidar, Irak
kuvvetlerini Kuveyt'ten geri çekiyor... Bu muci-
ze gerçeklesse bile Saddam'ın zorbalığı, arkasın-'
da derin izler bırakacaktır. Bunalım, bugüne ka-
dar siyasal edebiyatla örtülen koTkunç realitele-
ri su üstüne çıkarmıştır. Bunları artık görmez-
likten gelmek mümkün olmayacak.
Bu bunahm bir sonuca bağlandıktan sonra ne
yapılacaktır? İlk aşamada, eski tutumlar çerçe-
vesinde Körfez'deki enerji kaynaklarımn güven-
liğini, burada sürekli olarak bulundurulacak as-
keri kuvvetle sağlamak çareleri aranacaktır bü-
yük olasılıkla. Ama bu politikanın güçlükleri or-
tada. Sonuçta Batı ülkeleri, Ortadoğu'da daha
sağlam bir siyasal dayanak bulmak zorunlulu-
ğunu duyacaklardır herhalde. O takdirde daha
yapıcı bir diyalog, daha güvenli bir işbirliği ku-
rabilmek için artdüşünceli yorumlardan, sakın-
calı önyargılardan vazgeçecekler. Yapay bir
Hıristiyanhk-lslamiyet çatışmasına son verecek-
ler, bölgedeki gerginliklerin hafıfletilmesine yar-
dımcı olacaklar. Eski reçetelerin geçersiz kala-
cağı anlaşüırsa Batı, Ortadoğu politikalannı göz-
den geçirmek ve değiştirmek yolunu tutacaktır.
Bu olasılığı da göz önünde bulundurmak ge-
rekiyor.
EVET/HAYIR
OKTtf AKBAL
BıçakKemiğe Dayamnca...
'Bu, bir isyandır.'
Çalışma Bakanı Bayan imren Aykut'un Zonguldak maden
işçilerinin direnişi, Ankara'ya doğru yürüyüşleri konusunda-
ki yorumu bu: 'Bu bir isyanoV.'
K
• •
Patlama noktasına gelmiş sinirler, pek çok tizücü sonuç-
lar doğuracak konuşmalar, suçlamalar... Ekmek derdine, ge-
çim sıkıntısına, çoluk çocuğunun yartn ne olacağı kuşkusu-
na düşmüş maden işçisi bir de bu tür sözlerle karşılaşırsa
sonuç çok daha kötü olmaz mı? Emekçiler 'artık yeter
1
diye
bağırmazlar mı, demokratik bir düzende yaşadıklannı düşü-
nerek kendi haklarını kendi elleriyie atmaya kalkışmazlar mı?
İktidar başındakiler ağızlarından çıkan sözün nereye gide-
cegini, ne gibi etkiler yaratacağını bilmek zorundadırlar. Çan-
kaya'ya Türk halkının yüzde 21 'inin oyuna dayanarak çıkan
Turgut Bey adlı yurttaş, kendini emeğin, emekçinin düşma-
nı göstermeye kalkışır, Zonguldak'taki maden ocaklannın ka-
patılmasının yararlarını açık açık bildırirse sendika başkanı
için 'Nuh diyor peygamber demiyor' gibi sözler kullanırsa bu
toplumda barış nasıl kurulabilir?
Sanırım, Başbakan Akbulut başta olmak üzere iktidar par-
tisinin pek çok milletvekili, hatta bakanı Çankaya konuğu ile
aynı görüş çizgisinde değiller. Daha dogrusu öyle görünü-
yorlar. Başbakan, Çankaya'nın efendisi izin verse sendikay-
la anlaşacak belki de... Bir uzlaşma arayışı içinde... Ama Çan-
kaya'ya yerleşmiş yüzde yirmi ikilik kişi, hangi amaçla, han-
gi görüşle bilmiyorum, neredeyse özellikle ister gibi anlaş-
mazlığın sürüp gitmesini!..
Bu arada Bayan Aykut -herhalde Çankaya'dan elde ettiği
yüreklilikle- veriştiriyor:
"Bu iş hak arama eyleminden çıkmıştır. Bu artık bir isyan-
dır. Dünyanın hiçbir yerinde bir devlet isyana boyun eğmez."
Bu kadarla da yetinmiyor sayın bayan, Ankara'ya yürüyü-
şün, direnişin altında Saddam'ın parmağını anyor! Türkiye
bir savaş eşiğinde imiş, böyle bir başkaldırış ancak Saddam^
ın işine yararmış! Bir bakanın, hem de çalışma bakanının bu
denli yanlış, ters ve işçi düşmanı düşünceler belırtmesi hü-
zün verici bir durumdur. 'İsyan' böyle mi olur? Kadın erkek,
çoluk çocuk, genç yaşlı Zonguldak'tan Mengen'e kadar bu
soğukta yarı aç yarı tok kilometrelerce yol yürümüşler. Elle-
rinde bir sopa bile yok. Hiçbir şey yapmadan yalnızca tür-
küter, sarkılar söyleyerek. Olsa olsa "Çankaya'nın şişmanı iş-
çilerin düşmanı", "Bir kara iki kara üç kara geliyoruz Ankara"
diye sloganlar atarak...
E-5 karayoluna çıkarken binlerce polislerle, askerlerle, el-
lerinde son rnodern silahlar, tanklar, bilmem nelerle yolları
kesilmiş. Bütün bir gece ayazın altında beklemişler. içlerin-
den bazılan gözaltına alınmış. Yorgun, umutsuz, sıkıntth, gü-
vensiz bir halk. Ucu bucağı görülmeyen bir insan zinciri. An-
kara'ya gelecekler, Çankaya'ya gidecekler, orada akla, sağ-
duyuya seslenecekler. 'Hakkımızı verin' diyecekler. Oysa Çan-
kaya, düşman saldırısı karşısında imiş gibi koruma önlemle-
ri almış... Her türlü olanak sağlanmış, emekçiler Ankara'ya
sokulmayacak, Bay Özal'ın huzuru bozulmayacak, günde beş
kez, beş TV istasyonunda görünüp meydan okuyacak, gü-
rültüye papuç bırakmam diyecek!..
Bay Ozal'ı tanıdık, tanıyoruz. Onun işverenler sendikası-
nın başkanlığını yaptığını da biliyoruz. Yedi yılda ülkemizi, hal-
kımızı nasıl bir yoksulluk batağına çektiğini birlikte yaşıyo-
ruz. Yüzde 22'lik bir oyla ülkede tam anlamıyia bir egemerv-
lik kurmaya çalıştığını biliyoruz. TRT onun elindedir, Star 1
oğlunun elindedir. Maden işçilerinden esirgenen para Bay
özal'ın cümbür cemaat çıktığı dış gezilere, özel uçaklara, da-
ha kimbilir hangi keyifli ışlere harcanmaktadır. Bunları da bil-
meyen yok!
Cumhurbaşkanı olarak anayasa çizgisinde olmadığı da or-
tadadır. Yetkileri yok, ama buyruklan var. Bir hükümet var,
ama yetkileri Çankaya'daki kişi tarafından elinden alınmış...
Cumhurbaşkanlığı'na para yetiştirilemiyor. Sık sık Cumhur-
başkanlığı bütcesi güçlendiriliyor. Birsaltanat ki önceki baş-
kanların hiçbirinde yok...
Bay Özal bağrı açık giysilerle meydan okuyor. Her dediği
bir yasa! Gkjiş bu. Sonra da kalkıp 'Bu bir isyandır' 'işin içinde
Saddam'ın parmağı var' diyen çalışma bakanını ayıplıyoruz.
En önde Çankaya konuğu Bay Özal durup dururken!
Galeri . Atelye 146 97 38 • 132 64 26
Sanat Severlere
duyuru
Sahtecilıkle mücadele etmek için
antikacrlar ve eski eserleri sevenler derpegtnce
kurulan Resımle ilgılı eksperüi" . .
, .*»<, . kurulunda adıma yer venldıginı
j.. basından ögrenmıs bulunuyorum.
Daha öncc sayın dernek yöneticıleriDin
bu konudakı teklıflenne karşı tablo
restoratörü ve eksperi olarak bagımsız
çalışmayı ilke edindıgımı belirtmıştim.
Bu nedenle söz konusu kunılla ilgımın
bulunmadığını sanat severlere du>"ururum.
Fethi KAYAALP
DERLfrOJ
SANFA SANAT BALERİSİ
KARADANA
SELÎM
Dünya resim sanatı tarihinde ilk defa.
Gece de görünebilen resimlerin. öncüsü
kabul edilen sanatçı. 19.30'da 10 dakika
resimlerin geeede görünebilen yilzünü
diğer gözlere sunacaktır.
9 Ocak - 5 Şubat
DERİ SHOW IHLAMUR
Ihlamurdere Cad Yeşılçimen Sok.
No: 91 Beşiktaş/İST. 159 72 55
RAFET
SERGİSİ
11 Ocak 1991- 28 Ocak 1991
RAMKOSANAT MERKEZİ
Atiye Sok. Yuva Apt. 8/ 2
_Teşvikiye 136 15 38 _
İTALYAN ÜSEÜLER
DERNEĞİ SUNAR
ÇAĞDAŞ TÜRK
RESİM SERGİSİ
M Rt IMM
C'tHAT OZK.f MhN
R\M1Z \> DlN
tBRAHİM RM ABAS
I ROI O/DI-N
>\D*1s HtZ\ 'ıl!>
DtVRİM l RBll
\V\\ M^MtOOOtl I
C I MA OC\kl I
lRR\HİM(.tîTÇUJK*.ll
NL<Hl T Kl TH G
M I S I ^ ^ A •s'v A.Z
MbHMlT PIStN
ML"STAr A \Sl_ll R
WI HMl 1 O/-1 R
ifcfUM Jk \HR^V1AN
B\M' MI RA11 l
1 RCıİN İNAN
1991
tTAlYAN KÜLTÜR MEPKftZl
Meşruiıye-1 Oad No 161
Teoefcaşı -
lanak
* IUII MuaM »
CAN
ŞAHİNGİRAY
Suluboya Resim Sergısı
7 Ocak - 21 Ocak
N>p*Hy* C»d. 44/2
EtMt 165 19 35 - 1«J 32 91
AÜ KOÇAK
Resim Sergisi
7 Ocak-31 Ocak 91
m1 « i O A L E B I S I
Vapur ltk«l«l Sok. No.S
OrtakSy 159 19 11
UUKER
ÜNGaleri
±at. 33/1
MaçkaC. 33/B 131 €763
ARKEONSANAT GALERISİ
SÜRDOJ
ÇAĞDAŞ ÖZGÜNBASN
SERAMİK. HEYKEL
YAĞUBOYATA8LOIAR
SAT1Ş NCRKEZİ
ISKEU: tAD. It ORT«OY 1> L 1M K X
GORBON
RAZİYE KUBAT
RESİM SERGİSİ
8 Ocak - 3 Şubat 1991
HOBİ
^alerisi
MUHSİN
KUT
Resirn Sergisi
26 Arahk-12 Ocak
Vrilkona^ı Cad. Pncj 85
HtnnUj. 14S 72 81
AEDPA
^mTekstilbank Sanat
Galerisi
TARIK
CARIM
Resim Sergisi
9Ocak-28Ocak
Hutrtv GtreOt Cad. 126
am 136 12 79
LlTOGRAFÎ
GRAVÜR
SERİGRAFÎ
Şan Sineması Arkası
Yedikuyular Çıkmazı
6/7 Elmadağ 132 59 59
Vakko Sanat Gaterileri
Sunar:
Vakko/ Beyoğlu
FRANCO ADAMİ
Vakko/ izmlr
HAYATİ MİSMAN
Heykel Sergisi Özgün Baskı Sergisi
4 Ocak-31 Ocak 1991 8Ocak-31 Ocak 1991
Vakko/ Ankara
TAYFUN ERDOĞMUŞ
Resim Sergisi
8 Ocak-31 Ocak 1991
SANAT VE KÜLTÜR GEZİLERM
PARISF R A N S A
2-10 ŞUBAT1991
8 " g e c e - 9 g ü n U ç a k l a g i d i ş - d ö n ü ş
H a v a a l a n ı - o t e l t r a n s f e r l e r i
K a h v a l t ı + K o n a k l a m a + O t e l • • •
istasyon sanat evı
Maçka ("ad. 41/6 Tcvikitr 140 56 50-I.W (,6 17
Ficmvfcmli cad. M\ F.rcnköv Sanat kö^kü 385 41 M
I b r a h i m
Resim Seıgisi
7-28Oakmi.U 00-1800
(Paargünlendışmdai
A 1 p t e k i n
Jvtodem Sanat
Galerisi »is^NT*s!
ValikDnağı Caddesi No. 117/2 Nişantaşı-İstanbul Tfel: 130 39 80
A(H SİRGI SALOHO ISTANtUL 20 «DtliK 1991- I I OCAK 1991
8 SANATÇI 8 İŞ: B
K01EKS1YON KURUIUŞIARININ KATKILARIYm GERCEKLEŞMIŞTIR
Canan Beykal
Selım Birsel
Cengiz Çekil
Osman Dınç
flyşe Erkmen
Serhat Kiraz
Füsun Onur
Ismail Saray
Evde çahşacak yatılı
yardımcı kadın.
Tcl: 369 60 20
KONKORDATO KOMİSERLİĞİNDEN
Izmir 2. lcra Tetkik Mercii Hâkimliği'nin 1990, 859, Esas-1990/873
kararı ile Izmir Şehit Fethibey Cad 42/2 adresinde konfeksiyon tica-
reti yapan Cihan Pamuk'a mahkeraece komiser olarak atanmış ol-
makla adı geçen Tırınadan alacaklı olaniarın ilanın neşri tarihinden
itibaren 20 gün içinde komi&erliğimize dilekçe ile müracaat ederek
alacaklı olduklan miktarı deftere kaydettirmeleri, dilekçelerine ev-
raklannın fotokopilerini eklemeleri ve kayıt esnasında asıllarını da
göstermelerine, müddeti içinde kayıt yaptırmış alacaklılarla, borçlu-
nun odeme teklif ve projesini müzakere etmek üzere 11 Şubat 1991
Pazartesi günU saat 14.00'te 2. merci duruşma salonunda yapılacak
alacaklılar loplantısında hazır bulunmaları veya yetki belgesi ile ken-
dilerini temsil ettirmeleri, muddeti içinde kayıt yaptırmayan alacak-
lı, bilançoda borçluca gösterilmiş olmadıkça toplantıya
alınmayacaklan, isteyen alacaklının toplantı günunden evvelki 10 gün
içinde dosyayı tetkik edebilecekleri ilan olunur.
Alanyalı Işhanı Kat 2 No: 208 Konak/lzmir.
Pazartesi-Çarşamba günleri saat 13/16 arası.
Konkordato Komiseri
Av. ERDOĞAN KESER
PENCERE
ABECE
İnönü ile Akbulut arasında Başbakanlık'ta yapılan görüş-
meyi gazetede okurken şu satırların altını çizdim:
Akbulut — "Yani şimdi kimse kalkıp da diyebilir mi ki 'Ben
kanunlara falan bağlı değilim'."
İnönü — "Diyen var Türkiye'de..."
Akbulut — "Dememelidir efendim..."
İnönü — "Ama c zaman bunu gidip söy/eye/ım o insana be-
raber. Sayın Başbakan, 'Hukuk devleti var" diyorsunuz, yap-
mayın bunu lütfen. Ama en baştaki insan bunu dinlemiyorf'
(Cumhuhyet, 8 Ocak 1991)
*
Gezegenimizde kralların ve sultanların yeryüzünde
tannsal' iktidar gücünü ellerinde bulundurdukları çağlar ya-
şanmıştır. O zamanlar 'yasa devleti' yoktu. 'Hukuk', buyurga-
nın paşa gönlünde, günlük keyfınde ve iki dudağı arasındaydı.
Padişah öfkelenip de "vurun kellesini" dedi mi, sadrazamın
bile canına kıyılırdı.
Yasa devleti nasıl oluştu?
Buyurganı bir kanuna bağlamak, 'keyfi yönetinft aşabilmek
için gerekliydi. Hukuk devleti, devlet yöneticilerinin yetki ve
sorumluluklannı yazılı yasalara bağlayan düzenle eşanlam-
lıdır; ama, kanun devleti gerçekleştikten sonra 'insan hakla-
n ve temel özgün'ûkler'e dayalı demokrasıye ulaşabilmek için
de çok çaba harcanmıştır.
Konuyu içinde yaşadığımız olaylardan iki örnekle somut-
laştırmak olanağı var.
3 Ocak 1991 günü Türkiye'de işçiler genel grey yaptıiar.
Genel grev Batı ülkelerinde haktır, bizde yasaktır. İşçiler yü-
rürlükteki kanunu çiğnediler; ama, evrensel 'insan Hakları
ve Temel Özgürlükler Bildirgesi'ne göre davrandılar. Bir ülke-
de demokrasi oimayabilir; demokrasi hukukunu sağlamak
için eylemler durmaz, duramaz; bu, insan doğasının gere-
ğidir; tarih böyle yazılıyor.
Zonguldak emekçilerinin Ankara'ya doğru yüruyüşü -
Türkiye'deki antidemokratik yasalara bakılırsa- kanun dışı di-
ye nitelenebılir. Demokrasinin geçerli olduğu Batı'da işçi yü-
rüyüşü doğal ve yasakjır. Zonguldak emekçisi de "İnsan Hak-
ları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi"nöen doğan yetkilerini
kullandı. Türkiye'nin de imzaladığı bu sözleşmeyi Meclis
onaylamış, belge 'iç yasa' niteliği kazanmıştır.
Ne var ki üikemizde yurttaşlar evrensel insan haklarını kul-
landıkça 12 Eylül hukukunun düzenine ters düşüyortar ve ce-
zalandınyorlar.
*
Sorumsuz Cumhurbaşkanı özal, 12 Eylül'ün Türk siyasal
yaşamına kattığı bir kişi. 12 Eylül hukukunun anayasasını da
dinlemiyor, kanunları çiğniyor.
12 Eylül hukuku demokrasiyle bağdaşmıyor, kanunlar ço-
ğu yerde insan hakları ve temel özgürlüklerle çelişiyor An-
cak bugünkü yonetim 12 Eylül hukukuna saygı gösterseydi,
Akbulut diyebilirdi ki:
— Kanun devleti varl..
_ Hukuk devleti bir yana Türkiye'de "kanun devleti" bile yok.
Üstelik Özal yasaları insan hakları ve temel özgürlüklerle bir-
likte çiğniyor.
Başbakan Akbulut, inönü ile konuşurken ne söylüyor:
— Yani şimdi kimse kalkıp da diyebilir mi ki 'Ben kanunla-
ra filan bağlı değilim!..' "
Akbulut, bu gerçeği Çankaya'daki haftalık konuşmasında
Özal a anımsatırsa, kar kış demeden yollara dökülen işçiye
söyleyebilecek sözü olur.
Cumhurbaşkanıyla birlikte Başbakan'ın hukuk devletini çiğ-
nedikleri bir ülkede işçi demokratik haklarını kullanıyorsa,
çağdaş insanın görevi emekçinin yanında olmaktır.
1954-1985
ANMA
Kangal tünel inşaatından dönerken elim
bir trafik kazasında yitirdiğimiz,
Sevgili oilumuz
JEOLOJt MÜHENDtSt
ARMAN tBRAHİM
OŞKAN'ı
. 6. yılında sonsuz özlem ve rahmetle
1 anıyoruz.
ANTNESt, BABASI
HÜSEYİN EVEN
(1962-2 Ocak 1991)
Kaygılanmızın kışmda.
Yaşamın sert rüzgânna bırakıp.
Gittin bizi sensiz koyup.
Artık daha da yalnızız.
Yapayalnız...
HAŞMET-SABRİ-REFtK
DUYURU
Türkiye Görmezleri Eğitim ve Himaye Derneği'nce "Cumhu-
riyet döneminden günümüze değin Türk hukuk mevzuatı ve yö-
netimınde özürlülere ilişkin yapılmış düzenleme ve uygulamalar,
bu uygulamaların olumlu ve olumsuz yönlerinin Avrupa huku-
ku ile karşılaştırılması konulu, bırinciye 10 milyon ödüllü bir ya-
rışma düzenlenmiş olup eserde konuya ilişkin kanun, tüzük ve
yönetmelik maddelerinin bir araya toplanması veya bu madde-
lere atrfta bulunulması ile yanşmacının kendi yorumu aranacaktır
Seçici jürı: Ahmet COŞAR: Yargıtay eski başkanlanndan.
Burhan APAYDIN: Istanbul Televizyonu kurucu-
lanndan, Gazi Unıversitesi eski öğretim üyesi
ve Ankara Barosu avukatlanndan.
Turgut KAZAN: Istanbul Barosu Başkanı.
Yekta Güngör ÖZDEN: Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili.
Yanşmaya kaölacaklann 500 daktilo sayfasını geçmeyecek ça-
lışmalarını bir asıl. altı kopya olmak üzere en geç 31.5.1991 tari-
hine kadar Dernek Genel Merkezi olan Kırtasiyeci Sok. No: 32/3
Kadıköy/istanbul adresine teslim etmeleri gerekmektedir.
Posta ile yapılacak gönderilere ilişkin zaiyat veya gecikmeden
derneğimiz sorumlu değildir.
Tel: 337 26 73 / 345 67 03
KINAMA
|ı Siyasal iktidarın özelde Zonguldak
maden işçilerine, genelde tüm
emekçilere karşı davranışını kınıyor,
Kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
SHP BAKIRKÖY
İLÇE ÖRGÜTÜ AOINA
IBRAHİM YENER