18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 1991 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN DevKlet Meteoroloji işlerj Gene! Mûdûrttğû-nden alınan bilgıye gö- re, yurdun kuzey kesimleri bulut- lu, Marmara'nın doğusu, Batı ve Orta Karadenız ile K Anadolu'nun kuzeydoğusu yaömurlu geçecek. İç vedoğutestfnterindesabah sa- atierinde yer yer yoğun olmak üzere sis gorülecek. Hava sıcak- bjjında ûnarti bir değtşMHc obna- yacak. DENİZLfRİMİZDE RÛZ- GÂR: Dojju Karadeniz'de kıbie ve teşışleme, öığer denizlerimizde günbaüsı ve taJostan 2-4, yer yer 5 kuvveönde, saatte 4-16 deniz rrn'fihıztaesecek. vanGöiündehava: Açıkve küçükdai- galı olacak. Görüş uzaklığı 10 km. dolayında olacak B? Be*j Bursa Canakkafe Çoram DanoJ A 18° 4°Oy3itutar S Y 13° 6 M m e B A 13° 0°Emncan S A 10° -2° Eraınım S S -3° -M°Esfe*hir B Y 8°-2° Gaaanep A A 17° e°Girasun V A 18° 4°Gûmuşhaı«B B 7° 1°H*<4n A A «° fkfmH A B 13° 4 ° İ M M Y ¥ 10° 3°izn* A S 3°-S°Km S B 5° f Kastonoou Y Y 8° fK^saı S Y 11° 4°Kırtt»rei B B 14° B°Ko<va S Y r-TKllâıı» A A 13° 3°M*atya S 5°-3°Mar«sa 12° 5°K.Mvaş 6°-5°Mmin -2°-Wtlu<|li •°-S°Mut 12° 0°üû* ' 14° POnta 4°-7° « a 4°-e»Samsun 10° ,3» Surt 11° PSmop 1S° S°Sıws 7° 7°-S°lınc«l 12° *>Uş* 2° g e°-5°ZonguM* A 13° S° A 10° 0° A 19° 8° A 12° 0° S -4° -13° S 8°-3° Y M° 6° B 13° 5° Y B° 6° S 10° 0° Y H° 7° Y 12° 5° B 12° 5° B 14° 5° S 5°-5° A 13° 4° A 4°-8° B 7°-3° Y M° 8° ı buMu tas* SUrt A-aç* B-Mullu G-0ûneşlı K-tart S-ss* V-y^murtu BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Politika, ekono- mi, kültür gibi alan- larda belirli bir süre- yi kapsayan etkinlık dönemi. 2/ Uzun so- luklu bir yazın tü- rü... lspanya'da Bask bölgesinin bağımsız- hğı için savaşım ve- ren gizli örgüt. 3/ Yiğit... Kanuna ben- zeyen ve tokmaklar- la çalınan bir tür telli çalgı. 4/ Kulak ilti- habı... llkel bir silah. 5/ Geminin içinde 9 en alt bölüm. 6/ Kürkü değerli bir yaban kedisi... Ekmek. 7/ En uygun durum ve zaman... Uzaklık anlat- makta kullantlan söz... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 8/ Dogada homojen halde bulunan, be- lirli bir kimyasal bileşime ve özgün bir kristal yapısına sahip inorganik kökenli maddelerin genel adı. 9/ Galyumun simgesi... Kars'ın bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli katranların damıtılmasından elde edilen ve hekimlik- te kullanılan keskin kokulu bir sıvı. 2/ Büyuk atardamar... Da- ha esnek ve yurauşak bir deri elde etmeye yonelik işleme ban- yosu. 3/ Güzelliği ile ünlü bir Amerikah sinema yıldızını be- lirtmekte kullanılan kısaltma... Hıristiyan. 4/ Ağızda eritilmek için yapılmış şekerli ilaç tableti... Sodyumun simgesi. 5/ Vali- de... Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmakla görevli kamu görevlisi. 6/Bir şeyi anımsamak için yazılan kısa yazı.. Fasıla. 7/ Mükemmel... Bir renk. 8/ Iskambilde koz... Sama- nından aynlmamış arpa, buğday yığmları. 9/ Üzerine üçgen bi- çiminde yelken asılan seren. 60 Y1L ÖNCE Cumhuriyel Şeyhlik, müritlik M A J ı K GALA ntib»aıere» İMÖLSON 0 E L I Ş A R K I C ! , Gi|eler saat 10 tlan /; Hibıraı 9 OCAK 1931 Ankara'dan verilen bir habere göre memlekette Cumhuriyet idaresini muhafaza ve takviye maksadile alınacak mühim ve yeni tedbirler vardır. Bu tedbir Cumhuriyet koruma kanunu iie tesbit edrlecektir. Bu hususta eq mühim nokta, şimdiye kadar memleketimizde çıkan hâdUeierde hep şeyhlik ve müritlik teşkilâtının alâkadar olduğu görülmesidir. 31 mart hâdisesini çıkaran Oerviş Vahdeti de Nakşibendi idi. 1929 senesinde Bitlis taraflarında zuhur eden bir isyan Ali isminde bir şeyhin ve mûritlerin eseri tertibi idi. Bozkır isyanının en mühim âmili olan Zeynelâbidin de şeyhti. Qenç isyanı ve Ağrı da| harekâtı da hep Şark'taki tekke teşkilâtının tahriki ile olmuştur. Menemen'de çıkan irtica hareketinin de bir nakşibendi tarikatının tahriki eseri olduğu sabit olmuştur. Bu sebeple Cumhuriyeti koruma kanunuda, zaten kanunlarımızla memnu olan şeyhlik ve müritlik cereyanlan hakkında bazı esasiı tedbirler ittihaz edilmesi lâzım gelmektedir. 30 Y1L ONCE Cumhuriyet İnönü'nün demeci 9 OCAK 1961 10 ocak salı günii saat 14.30'da. Siyasal Bilgiler Fakülıesinde Birinci | tnönü Meydan muharebesinin kırkıncı yıidönümu munasebetiyle bir tören yapılacaktır. Bu münasebetle bugün Siyasal Bilgiler Fakultesi öğrencilerinden bir heyet CHP Genel Başkanı İsmet Inönü'yü evinde ziyaret ederek bu İsmet İnönü törene davet etmişlerdir. İşlerinin çokluğu dolayısiyle bu toplantıya iştirak edemeyeceğini bildiren CHP Genel Başkanı Inönu, o gün dinlemek üzere kendi sesleri ile Mülkiyelilere bir mesaj vermiştir. Banda alınan mesaj şudur: "— İki gün sonra Birinci İnonü Zaferinin yıldönümünü Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde kutlayacağız. Her yıl bu mutlu günde fakülte oğrencileri ile beraber bulunurdum, hasbihal ederdim. 1921 yılının heyecanlı günlerini beraber hatırlamağa çahşırdım. Bu yıl arkadaşlanm lûtfedip musaade ettiler. Düşündüklerimi kendilerine bildiriyorum. 1921 senesi gibi hem mutlu, hem heyecanlı başarı günlerindeyiz. Kurucu Meclis İkinci Cumhuriyetifi hukuki bünyesini vücuda getirmek için çalışmağa başlamıştır. İnönu zaferinin yıldönumünde ilk düşüncem sizin hizmetlerinizi ve idealist değerinizi hatırlayarak iftihar etmektir. İkinci Cumhuriyetin başlangıç buhranı da bundan sonrası için bize ve hususiyle sizlere geniş yollar açmıştır. Bu yollarda ilerlemek, millete hizmet etmek için kendinizi hazırlıyacaksınız. Gelecek günler çok daha canlı ve kudretli olarak çalışacakları beklemektedir. Milli mücadele zaferimizi, 40 sene sonra kutladığınız zaman benim için sizlerden teveccühlu bir haürlama beklerim. Böyle kuvvetli bir ümit ömrümü dolduracak yeni heyecanlar için hazine olacaktır. Sağolunuz" GEÇEN YIL BUGÜN CumhuriYet Dernirara soruşturma 9 OCAK 1990 Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na ifade vermeyi reddeden Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral hakkında soruşturma başlattı. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ise, TBKP liderleri Nihat Sargın ve Haydar Kutiu iie yüzleşmeyi reddeden üç güvenlik görevlisinin bu davranışının "uluslararası bir sorun yaratmadığım" savunarak, haklarında herhangi bir soruşturma açmadıklannı bildirdi. Kutlu ve Sargın'ın avukati Ersan Şansal, uluslararası bir sözleşmenin gereklerinı yerine getirmeyen Demiral hakkındaki soruşturmanın savsaklanmamasını istedı, ayrıca Demiral hakkında kendilerinin de suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. CjjtTKopenhagjî * " "' «.Berlın telsmki (^ ıfj1 Lenıngrad frj Moskova OUNYA'DA BUGUN AmstenUm Amnan Atina B«lat Belgrad Bertn Bocn Briüstl Butfapeşk C M M Y 7° B 19° B 15° A 17° B 15" S 7° Unmgrad Londra Madrid Mılano K 1° Y S° B %fr B S° Y 8" Mostam MQı* CkMe Duba Franlduri Sm HtSırta Kahm p KMı B 14° A 23° * 20° Y 5" A 16° K r B 19° V 5° 7° Osto Pam Prao n& Roma Sofyi Sam B 8° K 0° Imus 9 Mnadk Myan VtaN Uta«a A W° Zûnh B S" B 18° S 7" A ie° A 19° A 20° Y 8° B 8° B 8° 7° S 7° TAKITSMA tşçiler, Davayı Açıyor musmııız? Genel yollar üzerinde göçleri ve toplu yürüyüş hakkımn ve bu amaçtaki idareyi profesto hakkının bir yönetimsel karar ile önlenmesi olayı ile karşı karşıyasımz. Zonguldak kömür bölgesi işçileri, tarih- sel bir misyonun sıkıntısı içindeler: Işveren- leri olan devlet ile bir toplusözleşme anlaş- mazhğına düşmüşlerdir. Ücret skalasında anlaşamıyorlar. Birbirlerinj de temerrüt ile suçluyorlar.. tşçiler, hükUmetin temerrütünü protesto için Zonguldak'tan Ankara'ya bir yürüyüş düzenlemişlerdir. Iklidar da onların, genel yollar üzerindeki bu eylemlerini, hukuksal- lık biçimine ve içeriğine aykın görüp, gü- venlik güçleriyle bu yürüyüsü kesiyor. Peki ne olacak? Elbet, bir yerde, bir demokratik çözüme vanlacak. Fakat işçiler, acaba protesto yürüyüşle- rinin güvenlik güçleri eliyle kesilmesi tasar- rufunu dava etmeyi düşünüyorlar mı? "Biz Mengen ovasında can derdindeyiz; Babri hoca da neler söylıiyor" demeyıniz. Biz diyoruz ki: Genel yollar üzerinde göçleri ve toplu yü- rüyüş hakkının ve bu amaçtaki idareyi pro- testo hakkının bir yönetimsel karar ile ön- lenmesi olayı ile karşı karşıyasımz. Bu karar karşısında, idare ile hızlı bir mü- zakere yoluyla bir konsensüse varabilirsiniz. Ama varamazsaruz idare, yasağını yürütür. Işte burada siz işçilere dUşen bir olanak vardır. Demokrasice-Meşruiyet içrelik ilkesince-hukukça kullanabileceginiz bir olanak: Dava açmak... Evet, "Tanrının kırında ne davası ve bu ne zaman biter" demeyiniz. Burada, hak- larımzın, yalruz sizin değil, bütün Türkle- hn haklannın davasıhı açmak ve ilerisi için bir "ems«l" karan almak söz konusudur. ÇünkU ve şöyle ki: a) Ya idarenin yasağı, bir yönetimsel ey- Iem olarak var olan yasalara aykındır. Bu- nu, gerçek mercünde inceletip "ipüü" etti- rebilirsiniz. Bu dağ başındaki bu yönetim- sel eylem için, var olan yasalara aykınlık da- vası ve onun karan. b) Ya da yasaklama, önleme, var olan ya- salara uygundur da bu yasalann kendileri, anayasaya uygun degildir. O zaman, siz gene bu iptal davasında bu noktanın, bu noktayı incelemekle görevli yargı merciinin işe kanşıp, yönetimin dayan- dığj yasanın ilgili hükümierinin iptalini is- teyebilirsiniz. Çünkü; yönetimin, üzerine kendi eylemi- ni kurduğu yasanın yasaklama hükmünün "Demokratik toplum gereği" içinde olma- dığını, tersine, "Demokratik toplum gere- gini bozan, imba eden bir hiikiim oldugu- na" ileri surebilirsiniz. Sosyal Güvenlîk Hakkı Anayasamızm 60. maddesine aykırı olarak milyonlarca insanımızın her çeşit sosyal güvenceden yoksun bırakılması, ülkemizde sosyal adaletin gerçekleşmesine büyük bir engeldir. Anayasamızın 60. maddesi: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sabipür" der, ama bu sözde ve kâgıtta kalır. Bugün ülkemizde çeşitli sosyal güvenlik kuruluşları vardır. Emekti Sandığı, Ba|- Kur vs. gibi. Fakat bunların arasında en önemli sosyal güvenlik kuruluşu, Sosyal Si- gortalar Kunımu'dur. DPT tarafmdan hazırlanan "Türkiye'nin Sosyal Göstergeleri" adh kitaba göre Emekli Sandıgı'na aktif olarak kesinti öde- meyen 1 milyon 460 bin kişiye karşıhk, bu sandığın sosyal güvenlik ve sağlık hizmet- lerinden 6 milyon 982 bin kişi yararlanıyor. Sosyal Sigortalar Kurumu ise 3 milyon 140 bin aktif sigortahdan prim geliri elde edi- yor. Elde ettiği bu gelire karşıhk toplam 14 milyon 763 bin kişiye sosyal güvenlik sağ- lıyor. Bağ-Kur'da ise 1 milyon 974 bin ak- tif prim ödeyene karşıhk bu kurumdan ya- rarlananların sayısı 9 milyon 770 bin kişi- dir. Bankalar, sigorta sandıkları ve bazı özel kanunla kurulmuş kuruluşlar da oluşturul- muş sosyal güvenlik kuruluşlarına 82 bin kişi prim öderken bu sandıklardan yarar- lananların toplam sayısı 319 bin 500 kişi- dir. Böylece topiam 6 müyon 656 bin kişiden prim geliri elde edilmesine karşıhk, bu sos- yal güvenlik kuruluşlarından yararlanan in- san sayısı 31 milyon 834 bin 500 kişiyi bul- maktadır. Bu sayının içerisine emekli ay- Aynca, gene bu yasa hükmünün, anaya- sanın yasaklamadığı, tersine öngördüğü "toplu yürnyüş ve gösteride bulunma ama- cı"nı bozduğunu, imha ettiğini ileri sürebi- lirsiniz. İlgili yargı yeri, gene bu savı da "*«rit" görürse, yani burada, bir hakkı kul- lanmadaki amaon tahribini görürse, o hük- mü iptal eder. "Şimdi dağ başında bu olur mu? Ve iki yargı yerinin böyle bir karar vcrmesi söre- sine dayanılabilir mi?" demeyiniz. Yönetimsel işlemlerin, önce yasalara; sonra da bu yasalann, anayasaya ve "de- mokratik toplum gerekleri" ile "söz konu- su bir hakkın kuilarulması amacına" uygun- luğunu, bir toplum, boyle pratiklerin em- sal olmalan ile sağJayabilir. Bir Fransu parti liderinin izlediği yolu örnek olarak anım- saUnm: Bir parti lideri bundan 45 yıl önce bir Fransu iline gidiyor. O zamanki mevzuata göre açık hava toplantısı düzenlemek isti- yor. Vali, ret ediyor. Lider, kapah salon top- lantısı istiyor, vali onu da ret ediyor. Lider, ismen daveüilere mahsus toplantı istiyor, va- li gene ret dediyor. Bu kez lider ismen ve ancak o ildeki kendi yöneticilerinin katıla- cağı bir toplantı istiyor. Vali, âdeti üzere ge- ne ret ediyor. Lider, "bu ilde bize iş yok" diyerek ev- rakını toplayıp gidiyor. Fakat, dört tane de iptal davası açıyor. Davaları iki yıl sonunda kazanıyor. Şimdi "ne fayda" demeyin. Bu iptal kararları birer emsal olmuştur. Ve Fransız idaresi bu kararlardan sonra va- linin yaptığı yasaklamalara benzer yasakla- malan bırakıyor. Siz de davayı açın: Görelim bakalım Devran ne gösterir, ilerde. Prof. BAHRİ SAVCI hğı alanlar da dahildir. Ekim nüfus sayımına göre ülkemiz nü- fusu 57 milyon ölduğuna göre geriye her- hangi bir sosyal hakka sahip olmayan bü- yük bir kitle kalmaktadır. Bunun büyük ço- ğunluğunun tanm ve orman kesiminde ça- lıştığı herkesçe bilinmektedir. Diğer taraf- tan çalışanların 2,5-3 milyonu kaçak işçi ve 3 milyona yakını da çırak işçidir. 506 sayılı Sosyal SigorUdar Kanuım'nun 6. maddesi, "Çalıştınlanlar, işe alınmala- nyla kendiliginden sigortalı olurlar" der. Ne var ki bir kısım işveren, bu maddeye pek değer vermez. Anayasamızın 60. maddesine aykırı ola- rak milyonlarca insanımızın her çeşit sos- yal güvenceden yoksun bırakılması, ülke- mizde sosyal adaletin gerçekleşmesine bu- yük bir engeldir. ABDÜLKADİR ERALP Gazianlep Kömür. Llzun Mehıııet ve Zonguldak Üretimin düşüklüğünü, maliyetin yüksekliğini maden işçilerine fatura etmek, madeni bilmemek, maden ocaklarının sistemini tanımamakla açıklanabilir. Soluksuz kaldığınız, ölümle burun buru- na geldiğiniz bir anı ömürboyu unutamaz- sınız. Büyük bir olasılıkla önce canınızın ne kadar değerli olduğunu; giderek sevdikle- rinizi, geride kalanlarınızı ne gibi zorluk- ların beklediğini duşünürsünüz o anda. Yaşamını Rus ruleti oynar gibi ölümle pa- zarlığa koyan cefakâr maden işçisinin gri- zu, göçük gibi belalarla her gün karşı kar- şıya kaldığını anlatmaya biünem gerek var mı? Nereden, hangi dakika geleceğıni düşün- meden ölümü sırtında taşıyarak yerin altı- yüz metre derinliğinde, kazmasının ucuyla ürettiği kömürü, soba, kalorifer ve fabrika- lanmıza ulastıran maden işcisiyle neyin pa- zarhğı yapıhyor? Üretimin düşüklüğünü, maliyetin yüksekliğini maden işçilerine fatura etmek, madeni bilmemek, maden ocaklarının sis- temini tanımamakla açıklanabilir. Yıllardan beri çağdışı bir teknoloji ile hiç- bir yenileşme ve yatırım yapmaksızın üre- timde gelinebilecek noktamn bu olduğu bi- iinmektedir. Sadece, kömür yıkama tesisle- rinin eleklerini kredi yokluğu nedeniyle ye- nileyemeyen, bunun sonucunda da kömürde büyük kayıpların meydana geldiğine lcula- ğını tıkayanların maden işçilerine söyleye- bilecekleri bir şey yoktur. Giydirilmiş, bindirihniş tanımlarla ücret- ieri yüksek göstermek gerçeklerle bağdaş- mamakta. Çünkü, bordrolara yansıtılan bu soyut ücretlerden büyük bir bölüm ü gelir vergisi, sigorta primi ve bunun gibi kesinti- lerle geri alınmaktadır. Gerçek; ölümle böylesine y'an yana duran, 30-32 yaşlarına geldiğinde ciğerlerini kömür tozu kaplayan, dahası yaşamının ortasında yaşayan bir ölü haline gelen çilekeş maden işçisinin cebine giren paranın ortalama beş- yüz bin lira civarında oluşundadır. Maden ocaklannı kapatarak kömürü dı- şardan ithal etmenin daha kârlı olacağı, sos- yal devlet anlayışı, adalet duygusu ve insan haklarıyla bağdaşmamaktadır. Ocaklarm kapatılmasını isteyenlerüı tüm varlığıyla Zonguldak'ı da kapatmış olacak- larından haberleri yok mu? 1829'larda sa- nayinin temel maddesini bulan Uzun Meb- met'i alkışlayanların, onu yeniden yeraltı- na gömmeye kalkışmalarmj anlamak çok zor.. Zonguldak'ın değerli maden işçileri, halkı ile birlikte hak arayışının en bihnçh örne- ğini veriyor. Unutmamalıdır ki hiç kimse- nin maden ocaklarını, Zonguldak'ı ve Uzun Mehmet'i tarihın karanlıklanna gömmeye hakkı yoktur. ENVER BAYAM Zonguldak Kömür tşletmeleri Personeli Haklarını Koruma Derneği eski Başkanı Körfez KrizL, Savaş ve Türkîye Batı'ya göre dünya barışı için tehdit Avrupa'dan Körfez'e doğru kaymıştır. Asbnda tehlike içinde olan dünya barışı değil, çok çeşith" çıkarlardır. öncelikle, Körfez krizinde savaşın, soru- nun çözümü için çok zayıf bir olasılık ol- duğunu, ambargonun etkilerini gösterme- ye başladığını, bunun gruplar halinde Tür- Viye, Ürdün ve Suriye'ye kaçan Irak asker- lerinin konuşmalanndan ve bitkin ruh hal- lerinden de kolayca anlaşılabileceğini söy- leyebiliriz. Ancak savaş olasıhğı tümüyle ortadan kalkmış sayılamaz. Bir an için bu varsayımın gerçekleştiğini düşünelim: Batının gözüyle, Ortadogu'da politik ve askeri stratejik dengelerin yazgeçilmez üç sacayağından birisini Türkiye, diğerlerini de Mısır ve tsrafl oluşturmaktadır. Başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri bunlardan ikisi- ni daima kollar, Türkiye'yi de yeri ve za- manı geldiğinde "şefkatle" anımsar. İsrail yanlısı ve ABD ağırlıkh Batı, bu dengenin hiçbir zaman Mısır, Suriye, Irak, Iran ve Türkiye'den birisinin lehine bozulmasını göze alamaz. Bu ülkeler dışında kalanlar ise zaten politik ve askeri önemli bir ağırlık ta- şımazlar. Politik dengenin sürdürülmesi için gerek- sinim duyulan askeri güç dengesinin sağlan- masında Batı'nın açmazı Türkiye'ye karşı Yunanistan'ı gözetmesindedir. Bu nedenle savunma yardımı Israil'e yılda ortalama beş, Mısır'a ise iki milyar dolar olarak ya- pılırken bize verilen beş yüz milyon dola- rın üstü "alerin"le tamamlanmaktadır. Batı'ya göre dünya barışı için tehdit Av- rupa'dan Körfez'e doğru kaymıştır. Ashn- da tehlike içinde olan dünya barışı değil, çok çeşitli çıkarlardır. NATO içindeki önemli yeri ve görevi Varşova Parü'nın çö- zülmesiyle azalan Türkiye'ye yeni bir gö- rev biçilrnesi için daha iyi bir fırsat olamaz- dı. Hele böyle bir işe can attığınız görülür- se... Bir yandan Genel Sekreter Wörner öte yandan general Galvin sıcak ziyaretlerle böigede oluşturulacak daimi bir askeri güç merkezi için nabız yoklamasına çıkmışlar- dır. Böylece kıymetimiz yeniden "haürla- nır"ken dokuz milyar dolar tuttuğu ifade edilen ABD ve Alman askeri yardımı gün- deme gelmiştir. Bu silahlann büyük bir bö- lümünü oluşturan tanklarla, tanksavar sis- temlerin ikinci kuşak olduğu gözden kaçı- rılamaz. Bunlar sadece onlan bize veren ul- kelerin değil, Suriye, Irak ve lsrail'in elle- rindeki aynı kategori silahlardan daha az etkilidirler. Hele M60 Al tanklarının Tür kiye'yi en az 20-30 yıl daha Amerikan FMS (i-ree Mıbtary Sale) borcuna bağlayacak ye- ni bakım ve ikmal sistemine ihtiyaç göster- diğini duşünürsek bu askeri yardımın "faydaanı" daha kolay anlamış oluruz. Ni- çin Abraham tanklan, A-7 ve A-l 11 uçak- lan, Kobra helikopterleri ya da Black Havk'lar değil de ikinci kuşak silahlar? Bunların zayıf noktalanm kimin kapataca- ğını düşünüyorlar? Niçin 7/10 oranını de- ğiştinniyorlar? Eğer Türkiye şimdiki tutumunu sonuna kadar sürdürür de olası bir savaşa buiaşır- sa askeri güç açısından önemli bir sorunla karşılaşmamasına karşın, olumsuz etkileri savaş sonrası uzun dönemler sürecek eko- nomik ve politik güçlüklerle karşı karşıya bırakılacaktır. Böigede büyük bir güven kaybına uğrayacak, kendisine yeni düşman- lar yaratacaktır. Kazancı ise sıfıra yakın olacaktır. Bölgenin haritasımn değişmesi söz konusu degildir .Dgngeler böyle düşü- nülmüştür. Alınması düşünülen savaş öden- tisi "aslan payı" esasma göre olacağından, Türkiye bu savaşa ucundan bile bulaşmış olsa tarihten gelen olgulann, coğrafi konu- mun, inanç benzerliğinin ve sosyo kültürel yakınlığm değer biçilmesi çok zor avantaj- larını boş yere yitirmekle kalacaktır. Salt bu yaşamsal nedenlerden dolayı hızla oluşan yeni düzende yurdumuz ve ulusu- muz için onurlu bir yer arama çabalarına girişmekte geç kalmamalıyız. CEMİL METE Emekli korgeneral POLinKA VE OTESI MF.HMFn KEMAL Yurttaşlıktan atılanlar... Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra ilk iki yıl içinde basında çalışanlar sendika kuruyorlardı. Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Bursa ve Adana'da 'fikir işçileri' sendi- kalar kurdular. Birkaç yıl sonra da federasypna gittiler. Bu ça- lışmalar içinde genç bir gazeteci Doğan Özguden de vardı. Ooğan kendini meslek kadar, meslektaşlannın örgütlenme- sine de vermişti. Onu işte bu yıllarda tanıdım. Bıyografisine bakılırsa 1952 yılından beri gazetecilik yapıyor. 1964-1971 yıl- ları arasında Akşam gazetesi ve Ant dergisi yoneticiliklerin- de bulundu. Ayrıca İzmir Gazeteciler Sendikası, İzmir Ga- zeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Basın Şeref Divanı ve Başın ilan Kurumu kurucu ve yöneticileri ara- sında yer aldı. Eşi İnci Özguden de 1960 yılından beri gaze- tecidir. Doğan, haftalık Ant dergisini çıkarır, kıtapçılık ederken 12 Mart 1971 darbesi gelip çattı. Hakkında açılmış yüzlerce yıl- lık basın davaları vardı. Darbenın gelişi ile bunlar hemen yü- rüıiüğe konacaktı. Türkiye'den, eşiyle birlikte, ayrılmak zo- runda kaldı. Şimdi Belçıka'da siyasal mülteci statüsündedir. Yirmi yıja yakın bir süredir yurtdışındadır. Askeri yönetim tarafmdan 1983 yılında vatandaşlıktan çı- karılan ve bu konudaki ıtirazları Danıştay tarafmdan geçen haziranda reddedilen gazeteci Doğan Özguden ve eşi İnci Özguden Strasbourg'daki Avrupa İnsan Hakları Komisyo- nu'nda Türk hükümeti aleyhınde dava açtılar Doğan Özguden ne ıstıyordu da 12 Mart 1971'de başına bunlar gelmişti? İstediği; düşünce, inanç, basın özgüriüğü, sosyal adalet, ulusal bağımsızlık, insan haklarıydı. 12 Mart generalleri bunların hiçbırinı vermek niyetinde değillerdi. Bu- lan isteyenlerin başı dertten derde girerdi Doğan Özgüden'in de başı bu yüzden derde girmişti. Yurda dönebilir miyim, dönemez miyim diye düşünürken bu kez de 12 Eylül gelip yakasına yapıştı. Başbakan Turgut Özal (o zaman başbakandı) Brüksel'de bir basın toplantısı düzenlemişti. İki gazeteci, Dogan'la İnci basın toplantısında Başbakan Özal'a Türkiye'de insan haklan ile ilgili sorular sor- muşlardı. Başbakan sorulardan pek hoşlanmamıştı. Acısı sonradan çıktı. Bir süre sonra 26 Mayıs 1988 tarıhinde Brük- sel Başkonsolosluğu tarafmdan yurttaşlıktan atıldıkları ken- dilerine bildirildi. 12 Mart rejimı yüzlerce yıllık hapislik verirken 12 Eylül reji- mi yurttaşlıktan atıyordu. Bu resmi tebligata iki aylık itiraz sü- resi içinde Danıştay'da dava açtılar. Kararın bozulmasını is- tediler. Başbakanlık bu itiraza verdiği yanıtta Özgüdenlerin ceza yasasının belli maddelerini ihlal ettikleri için yurttaşlık- tan atıldıklarını ileri sürdü. Beri yandan iki gazeteci hakkın- da son sekız yılda 19 ayrı kovuşturma açıldığı biliniyordu. Danıştay 10. Dairesi, iki yıllık bir incelemeden sonra iptal davasını, Milli Güvenlik Konseyı döneminde alınmış bulunan kararlar aleyhınde dava açılamayacağı gerekçesıyle iptal et- ti. Beş yargıçtan üçünün oylan ile verilen karara itiraz edil- diyse de bir sonuç çıkmadı. Oy kullanan iki yargıç, 1982 Ana- yasası'nın idarı tasarrufların yargısal denetımı konusunda ya- saklama getirmediğını, bu bakımdan davanın esastan görül- mesi gerektiğını belirtmişlerdi. Durum böyle olunca Türkiye'de bütün itiraz olanakları tü- kenmiş, Özgüdenler; Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na başvurmak zorunda kalmışlar. 12 Eylül rejiminin artığı olan siyasal iktidar insan haklan -konusunda her bildiriyi imzalamakla övünür. İmzanın bir işe yaramadığı belli oluyor. Gerçek, bildiri imzalamada değil uy- gulamadadır. 12 Eylül rejiminin hertürlü döküntüsü temizle- nirken yurtdışına çıkmak zorunda kalanların, yurttaşlıktan atı- lanlann durumu gözden geçırilmeli, yanlışlar düzeltilmelidir. ÇAIJSANLARIN an /ii? .ıtftic: İıSORULAM/SORUNLARI <_ YILMAZŞİPAL "İşyerim Çok Gürültülü" SORU: 19S2 dogumlu Dlup endüstri meslek lisesi mezunu- yum. İlk işe girişim ve sigortalı oluşum kasım 1976'dır. 1980 yılında askere, kıdem tazminatı almadan git- tim. 1982 yılında askerden döndiim ve eski işyerim- de aynı göreve başladım. 1) Askerlikte geçen süreyi borçlanırsanL, emekli ol- duğumda j-aran olur mu? 2) Kaç yılında ve kaç ja^ında emekli olurum? 3) Yeni uygulamaya göre endüstri meslek lisesin- de okuyan öğrenciler, sigortalı sayüıyor. Ben, 1975/1976 dönemi mezun oldum. Bu sigortalılık baş- langıcı olur mu? 4) Bir kamu kurumunda 1475 sayılı iş yasasına ta- bi çalışan sigortalı isçiyim. İşyerim çok gürültiUü (Türbin Dairesi). Kaç desibel olduğunu bilmiyoruz. Çünkü hiç ölçülmedi. tşte gayet yüksek sesle konu- şarak anlaşabiliyoruz. Günde 3 vardiya olarak ve haf- tada 6 iş günü çalışıyoruz. Buna karşıhk vardiya zammı ile iş güçlüğü zammı alıyoruz. Bazı işyerlerinin fazla gürültülü işlerinde işyerin- de çalışanlara, bazı haklar tanınmakta. Gürültüden dolayı her çalışma yılı için sigortalılık sıiresine ek bir süre ekleniyor. Bu uygulama, bugüne kadar bizde hiç yapılmadı. Bu konuda ne .rapabiliriz? t.K. YANrT: 1) Sigortalı olduktan sonra askere gidenler, iki yıllık (720 gün) askerlik süresini borçlandıklannda emekli aylıklan Vo3 oranında artar. 2) 10 Ocak 1976 ile 10 Ocak 1981 tarihleri arasında ilk kez sigortalı olan kadınlar 43, erkekler ise 48 yaşını bitirdiklerinde emekli olabilir. Kasım 1976'da sigorta kapsamına alman 1952 doğumlu erkek sigortahlar 48 yaşım doldurduklan 2000 yılın- da değil, 25 sigortalılık süresini doldurduklan 2001 yılında emekli olabilirler. 3) Sosyal Sigortalar Yasası'nın 3. maddesine göre: "H) Resmi meslek ve sanat okullanyla, yetkili resmi makam- lann müsaadesiyle kurulan meslek veya sanat okullarında tat- biki mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler", sigortalı sayılmazlar. Aynca meslek okulu öğrencilerin zorunlu staj sürelerindeki çahşmaları da sigorta kapsamı dışında tutulmuştur. 4) Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 5'e göre; Sigortalılar Hizmetin geçtiği yer rV-Azotlu gübre ve şeker 1. Çelik, demir ve tunç döküm. sanayiinde, fabrika, atölye, havuz ve depolarda, trafo binalannda çalışanlar. 2. Zehirli, boğucu, yakıcı, öldürücü ve patlayıa gaz, asit, boya işleriyle gaz maskesi ile çahşmayı gerektiren işlerde. 3. Patlayıcı maddeler yapılmasında. 4. Kaynak işlerinde çahşanlarda. her çalışma yıhna aynca 90 'itibari hizmet günü' verilmektedir. Ancak, yasada gürültülü işyerleri 'ağır, yıpratıcı ve zehirleyici' nitelikte görülmemiş ve bu yerlerde çalışanlar, itibari hizmet günü uygulaması dışında bırakılmıştır. HÜSEYİN'imize Din farkı gözetmezdi. "Kendisi için bir şey istemezdi." Yatak ölümü beklemezdi. Gitti vadesiz, gencecikken Yiğitken, güzelken, incecikken ÖLÜM, ADIN KALLEŞ OLSUN! ARKADAŞLARI Hiiseyin Even (1962-2.1.1991)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear