23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/10 HABERLER 5 EYLÜL 1990 KORFEZ KRf Zİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI i ANÂPtan, hükümete izne onay — Ret oyu verdi. TBMM Başkanı Erdem'in isteği üzerine hükümete asker gönderme izni verilmesine ilişkin tezkerenin görüşülmesi bugüne ertelendi. ANAP grubu bir ret, dört çekimser oyla izin tezkeresini kabul etti. Ret oyu kullanan Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve emekli Orgeneral Recep Ergun, 'Harbi tek başına biz yapmayacağız. Bütün millet yapıyor. Başbakan, muhalefet liderleriyle görüşüp onların fikirlerini almalı' dedi. J Başbakan Yıldırım Akbulut, grupta yaptığı konuşmada "tleride Güneydoğu, Kıbrıs, Ege adaları ve AT ile ilgili sorunlarda söz sahibi olmamız için bu hareketin içerisinae Türkiye de yerini almalı. Belki gemi göndeririz, ama asker göndermek son çaremiz olur" dedi. Eski bakanlardan Cahit Aral "savaşa karşıyım" diye bağınnca ANAP milletvekilleri 'yuh' çekerek "otur yerine, bakanken böyle konuşmazdın" dediler. ANKARA (Cumburiyet Biiro- sn) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın isteği üzerine Bakanlar Kurulu'nda benimsenen "htikii- mcte asker gönderme izni verilme- sf'ne ilişkin tezkerenin TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi bugüne kaldı. Başbakan Yıldınm Akbolut, TBMM Başkanı Kaya Erdem'in isteği üzerine tezkerenin Meclis'te görüşülmesinin bugüne ertelendiğini söyledi. Akbulut, "Savaş çıkma ibtimalinin çok az" olduğunu savunarak, "Bn izni kullanmayabiiiriz. Belki de bölge- ye bir gemi göndeririz. Asker gön- dermek en son duşünttlecek şey" diye konuştu. Asker gönderme iz- ni verilmesine ilişkin tezkere ANAP gmbunda dün tartışıldı ve bir ret, dört çekimser oyla benim- sendi. Tezkereye karşı tek ret oyu- nu kullanan TBMM Milli Savun- ma Komisyonu Başkanı ve emek- li Orgeneral Recep Ergun, "Bu meseleyi lek başına bir partiye mal etmek yanlıştır. Harbi tek başunı- za biz yapmayacağız. Bıilon mil- let yapacak" dedi. ANAP grubunda ilk sözü, hü- kümetin ilk yetki istemine de karşı çıkan Milli Savunma Komisyonu Başkanı emekli Orgenera! Recep Ergun aldı. Ergun, uzun bir ko- nuşma yaparak, anayasartın 92. maddesine göre asker gönderme ile savaş hali ilanının aynı anlama geldiğini, bu iki hükmün birbirin- den aynlamayacağını söyledi. Er- gun, ilgili yasal düzenlemeleri okuyarak "Asker gönderme izni almak demek, savas ilanı ile aynı anlama gelir" dedi. Ergun, hükumetin asker gön- derme ve Türkiye'de yabancı as- ker bulundurulmasına ilişkin izin istemine karşı çıkarak şöyle konuştu: "Harbi tek başına biz yapma- yacağız. Harbi tiim millet yapar. Bu meseleyi tek partiye mal etmek yanlıştır. Gerekce olarak ileride Ortadoğu'nun baritasının degişe- cegi gösteriliyor. Birkaç yıJ sonra bu söylenen olmazsa, yani Orta- doğu'nun haritssında bir değişik- lik olmazsa ne olacak? O zaman çok büyük sıkıntıya düşeriz. Ay- nca üç beş paund için harp hesap- lan yapılmasını da yadırgıyorum. NATO kuvveüeriyle birtikte sınır- da tatbikat daba caydıncı oJur. Bn milletin meselesidir. Başbakan eger böyle bir izin alınmasına in- tiyaç duyuyorsa, muhalefet lider- lerini çağınp göriişmeli, onlann da fikrini almalıdır." Ergun'un bu sözlerine Turizm Bakanı İlban Aküzüm, "Sen as- ker kafasıyla bakıyorsnn" şeklin- de tepki gösterince, Ergun sinirle- nerek, "AUah herkese iki kulak bir agız vermiş. Önce dinleyin, sonra konuşursunuz" biçiminde tepki gösterdi. Ergun'un sözlerine bazj ANAP'hlar "Senin kadar az dü- şünseydim, geceleri rahat nyurdum" diye tepki gösterdiler. Daha sonra kürsüye çıkan ts- tanbui Milletvekili Orhan Ergü- der, Bayrampaşa seçim sonuçları- ru değerlendirdikten sonra hüku- metin yetki almasına karşı olma- dığıru söyledi. Erguder, "Hacda ölen hacılanmız için Fahd 'Kader' demişti. Allah'ın işine bakın ki şimdi bize mubtaç olduiar. Türk- iye bnynk bir ütkedir, yardıma muhtaç olanların yardımına koşar" şeklinde konuştu. Erguder, "Ama ilk seferinde olduğa gibi tezkere raetnini muhalefet lideri- nin eiinde gonirsek olmaz labii" deyince Akbulut, oturduğu yerden eliyle "Tezkere gelecek" karşüığını verdi. Burdur Mületvekili Fetbj Çelik- baş da, hükumetin asker gönder- me iznine karşı çıkarak, "Grupta nsulüne uygun göriişiilmeyen ka- rarlardan kendimi bağımsız sayanm" dedL ANAP Teşkilat Başkan Yardım- cısı Ercan Vuralban da Etimesgut seçimlerinde çalışan Bakan ve mii- letvekillerine tek tek teşekkür et- tikten sonra yetkinin gerekli oldu- ğunu, Türkiye'nin bölgedeki geliş- melerde söz sahibi olabilmesi için aktif politika izlemesi gerektiğini savundu. Hasan Celal Güzel yanlısı An- kara Milletvekili Barias Dogn da hükümete asker gönderme yetki- sinin verilmesinden yana oidukla- nnı ifade ederek, "Ancak bn yet- ki istenildiği gibi kullamJmamalı. Voksa anayasa iblali olur. Izia için belli bir yer ve siıre konulmaiıdır" dedi. Akbulut Daha sonra Başbakan Yıldınm Akbulut kürsüye geldi. Başbakan Akbulut, asker gönderme iznine iiişkin tezkereyi ve gerekçesini okuduktan sonra konuyu müza- kereye açacağını bildirdi. Eski Ba- kanlardan Cabit Aral, bu sırada oturduğu yerden, "Konuyu bura- da göriişmeye açamazsınız. Bu ko- nuda gnıp karan abunazsınız. Ben Medis'ten bu karar geçse de sa- vaşa karşıyım" diye bağırdı. Aral'uı bu sözlerine bazı ANAP milletvekillerinin, "Ynh", "Orv yerine", "Bakankea böyle konuşmazdın" şeklinde tepki gös- terdikleri öğrenildi. Akbulut'un sözleri Başbakan Akbulut, konuşma- sıoa anayasanın 92. maddesimn 1961 Anayasası'nda da yer aldığmı anlatarak başladı. Akbulut, 1961 Anayasası uyannca dönemin hü- kümetine asker gönderme izni ve- rildiğini anımsatarak, anayasaya aykın bir durum söz konusu ol- madığmı söyledi. Akbulut, konuş- masını şöyle sürdürdü: "Hükümet bn izni almalı ki es- neklik kabiliyetine ulaşsın. orta- dogu bugun banıt fıçısı gibL Ama savaş çıkma ihtimali çok az. Ba- tılı ülkelerin bölgede askeri güç- leri var. Bngün 22 ülkenin 78 ge- misi Körfez'de bulnnuyor. Barji nın bu hareketi içerisinde bizim de yer almamız lazım. İleride, Gü- neydoğu, Kıbns, Ege Adalan ve Avrupa Toplulugu ile ilgili karşı- lasabileceğimiz sorunlarda söz sa- hibi olmamız için Batı ulkeierinin bu hareketinin içerisinde Türkiye de yerini almalıdır." Akbulut, başına kapaJı olarak yapılan grup toplantısındaki ko- nuşmasında hükumetin izin alma- sının, bu izni mutlaka kullanaca- ğı anlamına da gelmediğini ifade ederek, Türkiye'nin Körfez'e bel- ki bir gemi gönderebileceğini kay- detti. Akbulut, "Belki bir gemi gönderebiliriz ama asker gdnder- memiz son çaremiz olur" dedi. Akbulut, Saddam'ın sadece Ba- tı ülkeleri ve Ortadoğu için değil Türkiye için de tenlikeli bir güç ol- duğunu belirterek, "Saddam per- vasızdır. Saddam'ın bölgede güç kazanması Türkiye'yi bnyiik sı- luntıya sokar" dedi. Saddam'ın GAP konusunda Türkiye'yi yalnız bırakmak için Ortadoğu ülkeleri arasında nabız yokladığına da işaret eden Akbu- lut, su sorununun da Saddam ta- rafından ortaya atıldığına dikka- ti çekti. Saddam ile ilgili bir anısını da aniatan Akbulut, görüşmeleri sı- rasında Saddam'ın, "NATO amk dağıldı. ABD guçlü bir ülke ol- maktan çıkü. ABD'yi destekleyen ölkelere artık söz geçireraiyor. Bu dururada siz ne yapacaksmız?" di- yerek, Türkiye'yi küçümser bir tarzda konuştuğunu aktardı. İzin metni ve Erdem'in uyansı Başbakan Akbulut, konuşma- sının sonunda asker gönderme iz- nine ilişkin hazırlanan tezkereyi gruba okudu. Başbakan Akbulut'un konuş- masuu yaptığı sırada TBMM Baş- kanı Kaya Erdem ANAP gnıp başkanvekillerine Danışma Kunı- lu'nun toplanmadığını anımsata- rak, "Danışma Kunıla'nu toplan- tıya çağınnayacaksanız, tezkereyi bugün görüşmek mümkün değildir" mesajını gönderdi. ANAP gnıp başkanvekiileri, bu uyarıyı ve grup toplantısımn uza- yacağını dikkate alarak Erdem'e tezkerenin bugün görüşülmesini uygun bulduklannı bildirdiler. Bunun üzerine Başbakan Ak- bulut da konuşması sırasında, "Tezkereyi bugün veya yann TBMM'de görüşiirüz. Ama bn- gün yetişmeyecek berbalde" dedi. Akbulut'un konuşmasından son- ra asker gönderme izni konusu tartışmaya açıldı. Grupta tartışma Grupta söz alan Mardin Millet- vekili Abdürvabap DizdaroğJn, hükümete yetki verilmesini savu- narak, "Ama dikkatli olalım. Sa- vaş sonrası masava oturaldnğun- da aldatılan ülke olmayahm" de- di. Çankırı Milletvekili Ali Çift- çi, hükümet tezkeresine karşı çık- marun "a>ıp olduğunu" savundu. Fethi Çelikbaş, tekrar söz ala- rak, metne "uluslararası anlaşma- lar çerçevesinde" hükmünün ek- lenmesini istedi. Yozgat Milletvekili Seyit Abmet Dalkıran, "Ben savaşa hazınm" derken, Sakarya Milletvekili Yal- çın Kocak, Kuran'dan bir örnek vererek Fuat nehri üzerinde "al- Qa bir dağ buhındnğunn" bunun da "GAP projesi" olduğunu savundu. Milletvekillerinden Hazım Ku- tay, bhan Aşkın önergeyi savunur- ken, eski AdaJet Bakanı Necat FJ- dem, hükumetin bölgeye gemi göndermesi yetkisınin bulunduğu görüşünUn doğru olmadığmı, De- niz Kuvvetleri'nin gönderilmesi için de hukumete izin verilmesi ge- rektiğini savundu. Cahit Aral da söz alarak, "Siz bölgede çeşitli ülkelerin askerieri- nin oldnğnnu söylüyorsunuz. Ama onlann Irak ile sınırian yok" dedi. Aral, sözkrinj "Bolgeye gön- dereceğimiz askerlerden üçü öldu- rulürse, ne olacak? Irak ile sının- mızda savaş çıkmayacak mı? Böy- le bir konnda bağlayıcı karar ala- mazsınız. Ahrsanız da ben bu grup karannda yokum. Ben bura- da da genel kurulda da savaşa kar- şı çıkacağjm." Tartışmalann sona ermesinden sonra ANAP grubunda, "hükü- met tezkeresinin TBMM'ye verüip verilmemesi" oya sunuldu. El kal- dırılarak yapılan oylarnada sade- ce Recep Ergun ret oyu kullanır- ken, ANAP Kayseri Milletvekili Nob Mebmet Kaşıkçı, Elazığ Mil- letvekili Cahit Aral, Trabzon Mil- letvekili Necmern'n Karadnman ve Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş çekimser oy kullandılar. Böylece tezkere ANAP grubunda kabul edilmiş oldu. Akbulut, tezkerenin kabuiün- den sonra yaptığı kısa konuşma- da, milletvekillerine teşekkür ede- rek, "Bazı arkadaşlar savaş çıka- cakmış gibi konuşu>orlar. Heye- canlılar. Ama merak etmesinler böyle bir durum yok" dedi. Başbakan Akbulut, yaklaşık 3J saat süren grup toplantısından ay- rüırken gazetecilerin sorulannı ya- rutladı. Akbulut, genel kurul gö- rüşmelerinin bugüne kaldığının anımsatıiması üzerine, "TBMM'nin öyle bir temayülü geldi bana, Sayın Meclis Baskanı- ndan. Ama gerekçesi nedir, bilmiyorum" dedi. Başbakan, tez- kerenin TBMM'de kabul edilece- ğine inandıgını belirttı. Akbulut'a yöneltiien sorular ile yanıtlan şöyle: "— Bu iznia TBMM'de kabul edilmesinin artbndan Körfez'e as- ker gönderilecek mi? Çiiakü yel- ki artık sizde olacak. AKBULUT — Yetki hükümet- te olur. — Yani Bakanlar Kurulu karar aldıktan sonra mı göndeririz di- yorsunuz? AKBULUT — Tabii gerekiyor- sa, hükümette konuşacağız, gerek- li karan vereceğiz. Karar neyin ka- rarı, ne zaman olur onu hükümet kararlaştırır. — Neden Meclis'ten izin abyor- sunuz da asker gönderme karan- nı Meclis'ten almıyorsunaz? AKBULUT — Nasıl yani? — Neden asker gönderilmesini Meclis'te taruşmıyorsunnz? AKBULUT — Şimdi tartışümı- yor mu? — Açıklanmayacak kadar sağ- lam gerekçeleriniz mi var? AKBULUT — Gerekçeler sağ- lam ki ısrarcı oluyoruz!' Tezkerenin verilişi I ezkererun oylanmasından ön- ce yapılan yoklamada 276 kişilik ANAP grubunda 207 milletveki- linin bulunduğu beiirlendi. Daha sonra yoklamada bulunmayan bazı milletvekilleri de salona gel- diler. Ancak oylamanın yapıldı- ğı sırada milletvekülerinin bir bo- lümünün dışarı çıktıkları dikkati çekti. Bu milletvekillerinden ba- züan toplantımn uzun sürdüğü için yemek ve benzeri gereksınme- lerini karşüamak üzere salondan aynlırken baalanrun da oy ver- memek için salondan çıktıklan beiirlendi. Oylama sırasında ANAP'm ge- nel başkan adaylan Mesut Yümaz ve Hasan Celal Güzel'in de dışa- nda olduklan saptandı. Güzel, "Bir isi olduğunu ve bu yıızden oylamaya kaıılmadıgııu " belirtir- ken, Mesut Yılmaz da "Yemeğe çıkbğını, özellikie oylamaya ka- türoama amacı olmadığuu" söy- ledi. Yılmaz'ın öğle yemeğini ANAP Ankara Milletvekili Kamil Tuğrul Coşkunoglu ve Devlet Ba- kanı Vehbi Dinçerler ile birlikte yediği ve onlann da oylamaya ka- tılmadıklan gözlendi. İlk yetki tezkeresinin TBMM'de görüşül- mesi sırasında karşı tavır alan Dinçerler, dışan çıkmasırun özel bir amacı olmadığını savundu. Başbakan Akbulut, bazı ba- kanlarla birlikte grup toplantısın- dan sonra TBMM'deki Başbakanlık odasına giderek bir süre burada çalışu. Daha sonra Devlet Bakanı Mustafa Taşar, Başbakan'ın yamndan aynlarak tezkere metnini TBMM Başkanı Kaya Erdem'e verdi. ABDDEIV TALEP GEIİRSE ALEVACAK İztlV ÇERÇEVESİ3VDE DEĞERLENDİRİLİR DİYEN AKBUUTE Asker gönderilmesi için istek yokANKARA (Cumhuriyet Büro- so) — Başbakan Yıldınm Akbu- lut, ABD'den Irak sınırına aske- ri yığınak yapma talebi gelirse, bunu Meclis'ten alacakları izin çerçevesinde değerlendirecekleri- ni söyledi. Akbulut, Türkiye'nin Körfez'e asker göndermesi konu- sunda başka ülkelerden bir istek bulunmadığını belirterek "gerekli tedbirleri zamarunda alabilmemiz acısından böyle bir iznin hüküme- te verilmesinde yarar olduğuna inamyoruz" dedi. Başbakan Yıldınm Akbulut, TBMM'de dün düzenlediği basın toplantısında anayasanın 92. maddesini okudu ve "Biz savaş ilanı bariç yetkinin yine TBMM'de kalması kaydıyla Tnrk Silahlı Kuvvetleri'nin yabana ül- keJere gönderihnesine veya yaban- cı kuvvetlerin Türkiye'de bulun- masına izin verilmesi konusunda TBMM'ye müracaat ediyoruz" diye konuştu. TBMM Başkanüğı'na sunulan Başbakanük tezkeresini okuyan Akbulut devamla şunlan söyledi: "Türkiye'nin çıkarlannı en iyi şekilde kollayabilmek, bilbassa giivenligini en iyi şekilde sağiaya- Dilmek için gerekli tedbirleri za- manında almak acısından böyle bir iznin bükümete verilmesinde yarar oMufuna inamyorum ve bu inancla Medis'e müracaat ettik. " GAZETECtLERtN SORULARINI YAN1TLADI — Başbakan Akbulot, yaptığı basın toplantısında gazetecilere Anayasa'nın 92. maddesini iki kez okudu ve 'ne anladıklannı' sordu. Bir gazetecinin yanıt verrack yerine, "camhurbaşkanının ne anladığı önemli' demesi üzerine Akbulut,'ne alakası var' dedi. Daha sonra gazetecilerin sonı- larını yanıtlayan Akbulut, "ABD'nin Irak suunnda bir yı- ğınak yapma ibtiyacını duyması halinde tavnnız ne olur" sorusu- na, "Değerlendiririz. Meclis'ten alacağımız izne göre değerlendi- ririz" karşılığını verdi. Akbulut, "Türkiye'nin güven- Ugi konusundaki bir endişeden dolayı mı Medis'ten izirj istediği- niu" sorulması üzerine şunlan söyledi: "Bizim hududumuzda bir komşumaz, diger bir komşusunu Uhak etti. Bütün bunlar olurken Türkiye hiçbir şey olmamışçasına davranamaz." Turkiye'nin bolge- deki gelişmelerin dışında kaJama- yacağını savunan Akbulut, "He- men asker gönderilraesinin söz konusu olap olmadığı" yolunda- ki bir soruyu yarutlarken de "Hü- kümet bu izni aldıgında illa da kullanacagız, dernai kullanacağız diye algüamamak lazım. Hadise- lere göre hareket edeceğiz. Ancak bizim savaş gibi bir amacımız ol- madığının bilinmesi lazım" dedi. Alınan önlemlerin sorunu silah- lı bir çatışma olmadan çözmeye yönelik olduğunu kaydeden Ak- bulut'a, daha sonra yöneltiien so- rular ve yanıtlan şöyle: — Daha önce 12 ağustosta alı- nan iznin yeterli olduğunu söyle- miştiniz. Şimdi yeni izin talebi ile geldiniz. Bu görüş degişikliğinizin nedeni nedir? AKBULUT — O günkü konuş- malar iyi değerlendirilirse biz böy- le bir yetkinin her an istenebile- ceğirü de göz önünde tutarak ko- nuşmuştuk. — İznin uygulanmasına ilk ön- ce yabancı askeri güçlerin Türki- ye'de konuşlandınlmasından mı başlayacaksımz? * AKBULUT — Şimdi genel bir şey söylemek doğru değildir. Onu hükümetimiz oturup kararlaştıra- cak ve ona göre değerJendirecek- tir. — Yabancı ülkelerin Törkiye'- ye asker göndermeleri konosum- da talepleri oldu mu? AKBULUT — Ambargo kara- nnın uygulanması dışında her- hangi bir talep söz konusu olma- db. Biz, BM kararlarına uygun olarak kararlar vermeliyiz, ama inisiyatif bizdeolmalı. Karan hü- kümet olarak biz verrneliyiz. Ge- rektiğinde Medis'e biz verraeliyiz. tnisiyatif bizde olmalı. Belki de tezkerenin ruhu budur. — İznin kuflanımında cumhur- başkanının tavsiyelerini alacak mısınız? AKBULUT — Sayın Cumhur- başkaru devletimizin başıdır. El- bette ki devletin başının görüşle- rinden istifade ederiz. Bunda da hiçbir bela yoktur. Ve inamyoruz ki memleketin yarannadır. Mem- leketin yaranna olan görüşlere açığız, bilgiye de ihtiyacımız var- dir. Bize yardımcı olmak isteyen kişilere de kapımız açıktır. CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor DEMİREL Belayı bulursunuzYetki istenmesinin Bush-Gorbaçov zirvesiyle ilişkisi olduğunu savunan Demirel, "Türkiye'nin milli menfaatleri, başımızı derde sokmadan kendimizi ileri götürme olayıdir. Birisi gelip bizi kalkındıracak falan değildir. Onun için biz bunun dışında kalmayalım hesabı yanlıştır "dedi. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — DYP Genel Başkam Süley- man Demirel, hükumetin Cum- hurbaşkanı Tnrgut Özal'ın tavsi- yesi doğrultusunda TBMM'den asker gönderme yetkisi istemesi- ni sert bir dille eleştirerek, kaygı ve şüphelerin teyid edildiğini bil- dirdi. Demirel, hükümetten son- ra Meclis'in sıkboğaz edildiğini bildirerek yetki ısterniyle Bush- Gorbaçov zirvesi arasında ilişki olduğunu savundu. Demirel, ikti- dara "Milleti belaya sokarsanız, bdayı da bulursunuz" diye seslen- di ve "Hiç kimse zannetmesin ki amaline ne kadar bizmet ederse- niz edin, Türkiye'yi gürlendirip daha sonra başlanna bir problem çıkaracak hale gerjrmezler. Sizi ne yesertiıier ne kunıturiar" dedi. Demirel, dün hükumetin yetki isteminin ele almdığı genel kurul toplantısından önce yapılan DYP grubunda yetkiyle ilgili görüşlerini anlattı. Türkiye'yi yönetenleri "sa- vaş heveslisi" olmakla suçlayan Demirel, hükümetten sonra Mec- lis'in sıkboğaz edildiğuıe dikkati çekerek şunlan söyledi: "22 giin zarfında Türkiye baş- ka tehlikelerie karşı karşjya mı kaldı ki böyle bir yetki lazım ol- du? Kime yetki? Hükümete. Ne yetkisi? Dışanya asker gönderme yetkisi. Dışanya nereye, hangi maksatla, kac Idşj? Meçbul. Böyle bir yetkinin kullamlabilirUfi olur mu? MiOetçe meçhnl. Belki birta- kım kafalarda malum. Eger ma- lumsa Türkiye'nin menfaatleri şu sebeple şuraya asker göndermeyi gerektiriyor diye Meclis'ten izin al- malan gerekir. Zaten ekseriyetle- ri var. Böyle bir şeyi alırlar. As- lında Meclis'ten almaya kalkük- lan bu izin Medisteki çoğunluğu temsil eden kendi gruplanmn hak- kını ellerinden alıyor. Hükümet böyle bir yelkiye talip oisa Çan- kaya tarafından sıkışlınlrnak du- nımnnda kalmaz. Anlaşıldı ki 12 ağ«stosta muhalefetin zoruyla topianmış Medis'e atelacele öner- ge getiren güç Çankaya'dır." Demirel, krizin başlangıcından beri Çankaya'dan başlayarak Türkiye yönetiminin savaş heves- lisi olduğunun görüldüğunü belir- terek Autürk'ün "Yurtta sulh ci- handa sulh" sözlerini anımsattı ve sözlerini şöyle sürdürdu: "Hani kimsenin topragında gözümüz yoktu? 'Efendim bir sa- vaş çıkacak, bunun sonunda pas- ta paylaşılacak'. Kimsenin yerin- de gözünüz yoktu, o ne oldu? Bundan sonra söyleyemezsiniz onu. Şimdi fırsat çıktı diye kom- şulanmıziB usthne biomeyi düşü- miyorsanız, sizin başımza da o ce- şil şeyler geMifi zaman, hiç danl- mayın, gücenmeyin. Men dakka dukka.. çalma kapıyı, çalarlar ka- pını Arap atasozüdür. Açık söy- lüyonım, ayıptır. Henuz orta yer- de ne savaş var, ne masa var. Pav ta taksimine kalkışıyorsunuz. Türkiye'de birtakım zihinler de buna yatmıştır. tşte budur mace- ra. Savaşa hevesli değillerse dnrup durduklan yerde niye savaşa bu- laşıyoriar. Bizirn gözümüz komşulannuzın yağmasında mı? Biri zor duruma düşse de orayı yağma etsek deme. Başkalannın gozü de bizim yağ- mamızda olur sonra. Eğer etrafı- nızdaki komşulanruzdan herhangj birisi yeşermeye kalkarsa size hiç zarar verrnediği halde ileride bu bana zarar >erir diye onun ezilme- a için elinizi kolunuzu sıvarsanız bu fevkalade yanlış bir şey olur. Sizin yeşermeniz halinde de baş- kaian aynı duruma düşerler." Türkiye durup durduğu yerde savaşa bulaşmasın diye savaş ila- nı ve asker gönderme yetkisinin parlamentonun eiinde olduğunu belirten Demirel, haklı bir savaş durumunda bunu ülkenin tüm fertlerine, evvela parlamentoya anlatılması gerektiğini söyledi. Demirel, ülkenin bin yıllık tarihin- de I. Dünya Savaşı öncesinde Al- man zırhlılannın Kırım'ı bomba- lamaian dışında ülke topraklan- nın komşulanna karşı kullandınl-' madığuıı da anımsatarak yetkinin verilmesi durumunda Türkiye'nin krize bulaşması konusunda bir frenin ortadan kalkacağını vurgu- ladı. Demirel, yetki isteminde sa- vaş ilanı konusunun yer almama- sını da şöyle değerlendirdi: "Amaç kamufle ediliyor. Türk- iye'yi savaş ilanı noktasına getir- dikten sonra savaş ilan etmemek için savaşa gitmemek için ne ka- hyor? Siz Türkiye'yi savaşın içtae sokup getireceksiniz, savaşın Ua- nı şekilden ibaret olacak. Yani Türkiye'nin başına ates yağdırdık- tan sonra savaş ilan etmiyonun di- yemez ki Türkiye. Bari onu da ahn da dürüstce olsun bu iş. Paria- mentoya bir şey falan bınkıyor değilsiniz. Ama 'Efendim biz birine söz verdik, mecburuz. Yerine getir- mezsek ayıp olacak' diye Türkiyel yi bir bdaaın içine sokamazsuuz. Sokarsamz bu millet sizin yaka- nıza yapışır. 'Millet umurumuzda değil, belaya sokarız' diyorsanu, belaya sokarsanız, belayı da bu- lursunnz." Türk yönetiminin kafasındaki senaryonun, "Saddam ezUmeUdir, Irak güç olmaktan çtkanlmabdH" şeklinde olduğunu aniatan Demi- rel, Türkiye'yi yönetenlerin, "Irak'ın petrol gefiri 46 milyar do- lar oldu. Saddam bunuala silah- lanırsa bizim balimiz nke olur? Öylejse fırsat çıkmışken Saddam ezilmelidir" diye düşündügtlnü bildirdi. Dinamik politika sözle- rinin yutturmaca olduğunu da bil- diren Demirel, asker gönderme yetkisinin Meclis'e ait olduğunu ve bunun devredilemeyeceğini bildir- di. Demirel, eğer Anayasa Mah- kemesi'ne itiraz edilebiürse bunun iptal edileceğini söyledi. Demird, pastadan pay alma görüşleriyle il- gili olarak da şunlan söyledi: "Amerika'nın bir yumrukta bu işin içinden çıkacağını, arkasın- dan bize de bir şeyler verecegiBİ sanıyoriar, ne wrecekse? Türkiye' nin Avrupa ve ABD tarafından güçlendirilip bureda ABD'un ileri karakollan için bir tehlike halise gerJrOeMlecegiııi, BaO'nm ran oia- bilecegini kimse zannetmesüı. La- fımı acayım, blç kimse zaanetme- sin ki amaline ne kadar hizntet ederseniz edin, Türkiye'yi güçlea- dirip daha sonra başlanna bir problem çıkaracak hale getinnez onlar. Sizi ne yesertiıier, ne kuro- turiar. Türkiye'nin milli menfaat- leri başımızı derde sokmadan ken- dimizi ileri goturme olayıdır. Bi- risi gelip bizi kalkındıracak falan değildir. Onun için biz bunun dı- şında kalmayalım hesabı yaahş- hr." Demirel, hükümete böyle bir yetki verilmesinin TBMM'nin bir kenara itılmesi anlamına geleceği- ni de belirterek Türkiye'nin başı- na bir çorap örülmesi durumun- da, Meclis'te bu yetkiyi verenlerin vebal altında kalacaklannı da vur- guladı. Demirel, grupta Çolaklı seçim sonuclanna da değinerek DYP'nin kazandığı seçimin sonucunun bas- kılar sonucu değisarildiğini bildir- di. Demirel, TKTnin seçim sonuç- lanyla ilgili haberlerdeki tavnnı da eleştirdj ve TKTnin seçimi DYP'nin kazandığını duyunnak- tan kaçındığını söyledi. Savaş Çığlıkları... ANKARA — Büyük olaylarda tek kişinin peşine takılıyor, olumsuz gelişmeler ortasın- da küçük kimi olaylarla teselli buluyoruz. Çankaya'daki Bakanlar Kurulu toplantısın- dan sonra, başkent "barut fıçısı" gibi. Sa- vaş çığlıkları atılıyor. Yüzeysel nedenlerie sa- vaşa girmeyeceğimiz kanıtlanmaya, aslında "pastadan pay alma" hesaplarıyla "Körfez'- deki güçlerle birlikte savaşa atılmaya" çalı- şılıyor. Hele dün ANAP kulisinde gözlediklerimlz, gruptaki konuşmalar, bırçok hükümet üye- siyle iktldar mllletvekillnin "savaş cezbesi- ne kendilerini kaptırdıklarını" kanıtlıyor. Çankaya'daki toplantı TÖ'nûn "baskın basanındır" özündeki klasik uygulamalann- dan biriydi. Hükümete bastırdı, dünkü gru- ba izinleri getirdi, öğleden sonra Meclis'ten geçmeslni istedi. Savaş tannlarını hareke- te geçirirken aceiesi vardı. "hemen, hemen" diyordu. Sınırsız yetkileri bir an önce, fiklr- ler degişmeden, sağduyu kimiterine egemen olmadan almal/ydı. Dün ANAP grubu toplandı, gündem dışı konuşmalarla savaşa uzanacak yetkiler üze- rinde konuşmalar başladı. Başlangıç bir ge- nel görüşme havasında değildi, saat 11 OO'di. Oysa saat 15.00'te Meclis toptana- cak, savaşa sürüklenmemizi TÖ'nün iki du- dağı arasına sıkıştıracak, ulus yaşamından çok önemli bir karara ANAP'lılar parmak kal- dıracaktı. Meclis'te konunun ete alınması için Da- nışma Kurulu'nun toplanarak gündemi ye- niden düzenlemesi gerekiyordu. Meclis Baş- kanı Erdem, ANAP yetkililerine "bu denll önemli bir karan, Meclisın muhalefet ve ik- tidar kanatları en az 24 saat tartışıp görüş- meden izin tezkeresini gündeme afamaya- cağını "bildirdi." Yukarıdaki "hemen" diye bastınyordu, ama Çankaya bağlantılı başkan vekili Yılmaz Hocaoğlu. Başbakan'la görü- şerek Erdem'in mantığına uygun bir yanıt getiriyordu. Meclis tartışmaları salı gününe bırakıla- caktı. Üç saatte grubun, bir iki saatte Mec- lisin "boğazını sıkarak karar geçirme" giri- şimlerinin önü yirmi dört saat için kapanryor- du. Gruptaki çığlıklar TÖ'ye bu yetkiyi ve- recek kalıptaydı, ama hiç değilse, bir gün ka- zanılıyordu. Önemli bir dönemeçte 24 saat kazanç sayılıyor, büyük boyutlu olaylar ara- sında küçük bir olayla seviniyorduk! Nedenler ise, yine bir umuda bağlanıyor- du. öyle ya, hukuksal, siyasal ve sosyal yan- ları iyice incelenmeden ve mantığa oturtul- madan TÖ'nün yazıp hükumetin eline ver- diği tezkerede -belki- kimi önemli değişiklik olabilirdi. Bir olasılık. Örneğin, gidecek as- kerin ya da savaş gemisinin görevi BM ka- rarlarına bağlanabilir, sınırsız yetki, bir an- da sınırlı duruma dönüştürûlebilirdi. Oysa bizler, asker göndermeden üsleri ABD yaranna açmaya uzanan hükümet is- teminin bir anda savaşa girmemizi engelle- yecek yeni ögelerle donatıtmasında ANAP grubuna büyük görevler düştüğünü varsa- yarken ne kadar yanıldığımız dün anlı- yorduk. Meğer ANAP grubunda söz sahibi olan- lar "büyük görevlenn" değil, "küçük hesapların" adamlarıymış! Mesut Yılmaz, TÖ'den liderliğe yeşil ışık yakaladığı sanısıy- la daha önceki görüşlerini değiştiriyor, dün koridorda gazetecilere 'evet' dıyeceğini 'bir ama' ekleyerek söylüyordu. 'Ama'nın beş paralık değeri yoktu. Yılmaz bal gibi yetki- leri onaytıyordu. Metni görmeden Görüşmelerden önce uygar bir demokra- sinin izleyeceği yol, yetki tezkeresinin met- nini tartışmacılara vermektı. Ne gezer! Gün- dem dışı konuşan Recep Ergun Paşa, Fet- hi Çelikbaş gibi milletvekilleri basındaki ha- beriere dayanarak "savaşa giden yoldaki yetkileri" eleştiriyordu Sadece milletvekiHen metinden bilgisiz ol- sa, üstû altı kıvırgan birçok gerekçeyle du- rum geçiştirilebilirdi. Bakanların pek çoğu tezkerenin içeriğini şöyle böyte biliyor, söz- cüklerin önem taşıdığı bir metinden haber- siz görünüyordu. Örneğin savaşın hararetlı yandaşlarından Turizm Bakanı İlhan Akü- züm, "Geçmişte Meclisten alınan Kıbrıs ka- ran gibi bir şey" diyordu. Yetkilerin gerek- lerine gelince, Aküzüm öylesi açıklamalar yapıyordu ki üç yetki mi istedi TÖ, aman beş, on daha, esirgemeden vermeliydik. Nere- deyse ABD savaş açmasa biz başlatmalıy- dık. Oysa Kıbrıs karan belirli bir gerekçeye, daha önemlisi nereye asker gönderileceği- ni anlaşmalara dayanarak belirteyen bir ka- rardı. Ustü kapalı gerekçeyle TÖ isterse Çin'e bile asker gönderebilirdi. Suudi'ye, Körfez'e hadi hadi! Yeni izinler sınır gözetmeden verilirse, bal gibi anayasanın 92. maddesine aykın ola- caktı. Yofu yordamı bulunur da Anayasa Mahkemesi'ne gidilirse, Meclis yetkisinin devredilemeyeceği apaçık ortaya çıkacaktı. 150 asker-bütün donanma Recep Ergun, TSK İç Hizmet Yasası'nı okuyarak asker göndermenin -isterse bir sa- vaş gemisi olsun- savaş açma niteliğinde ol- duğunu söylüyor. Kuliste bakanlar işlerine gelmeyen bu irdelemeleri yapan emekli ge- nerali 'modası geçmiş, tıpkı Demirel gibi ge- lecekle değil, geçmişle dolu ınsan" diye ta- nımlıyorlardı. Savaş tutkusu öylesine sarmış- tı ki kimi bakanları, ANAP'lılan; örneğin Akü- züm "Biz. dışında kalamayız" diyor, sözüm ona Körfez bunalımından sonra geniş ufuk- lardaki yerimizi savunuyordu. "Batı, şayet Körfez'de bugün onlarla birlikte olmazsak, barış masasında yer vermez, kaptnın önün- de bekfetirmiş." Kuşkusuz başı çeken ABD ile "birlikte olmak zorundaymışız." O denli savaşa katılım yanlısıydı ki hafif- ten dalga geçmek için "Oldu olacak, 150 bin askerle bütünüyle donanmayı Körfez'e gönderelim" dedim. "Değil mi, değil mi?" diye şakayı ctddiye aldı. O sırada grupta eski bakanlardan Oahit Aral "Meclisten grup ka- rarıyla yetkiler geçse de savaşa karşıyım" deyince, TÖ'nün 186 asker milletvekilince yuhalanıyordu: Yoksun olduğu sözcükleri TÖ'den kapan Akbulut ise, bu izinlerle hükumetin "esnek sıyaset" izleyebileceğini öne sürüyor, açık seçik "Batı'nın Körfez'deki güçleri arasında yer almamızı" savunuyordu. 'Şimdilik' as- ker gönderilmeyecekti, kuşkusuz bu da bel- kiydi, ama bir savaş gemisi -tıpkı Yunanis- tan gibi- pekaia Körfez'e gidebilirdi. Söz sa- hibi olmak, hatta ileride "Güneydoğu, Kıb- rıs, Ege adalan sorunlarında" ağıriığımızı du- yurmak için gerekliydi asker gönderme, bir savaş gemisi verme. Ne denli geniş düşlerle izinlerin hüküme- te, gruba yutturulduğunu bundan daha iyi kanıtlayacak örnek zor bulunurdu. Muhalefet mi? Ne muhalefeti! Halkın eği- limi mi? Neymiş o! TSK'nın görüşleri mi? Boşver, modası geçmiş 'yurtta ve dünyada barış!" Anayasaya aykırılık mı? Geçelim efendim! Hele biz gönderelim savaş gemi- sini ya da gemileri. Onlar bozsun kararı! Adam ve adamlar bu mantık örgüsünde. TÖ'den öteyi göremiyorlardı. İnönü, Türkiye'nin "paralı asker durumu- nadüşûrüldüğünü" söylüyormuş. Bütünlü-. ğümüzü başka topraklarda kan akıtarak sağ- lamanın Atatürk mantığıyla "cinayet" oldu- ğunu vurguluyor, "Meclis bir kişinin vesa- yeti altına girecek midir" diye soruyormuş. Oysa yanıtı hemen vermeliydi: • Hükümet, iktidar grubu ve bunlar aracılı- ğıyla Meclis, bir kişinin vesayetine çoktan girdi. Demirel de aynı koşutta. Pastadan pay alma düşterini, "Batı bizi ne yeşertir ne de kurutur" drye tanımlıyor. İstanbul'da bir yer- de TÖ, "Savaşjn Içinde olmayahm, dışında kalmayalım. Zarara uğramayatım, zaranmtzı alalım" demişti. Ne demekse bu politika, dün savaş çığlıklarıyla şöyle değiştirildi: "İçinde olalım, zararlar bir yana, daha bir şeyler almak icin savaş yoluyla pazariık ma- sasına oturalım." Eleştirilerin sesi ve nefesi öğleden sonra zayıfladı, zayıfladı. Sonunda grup bir ret, dört çekimser oya karşı izinleri onayladı. Dört sa- at içinde. Böylece, bugünkü Meclis toplantısına ka- dar izinleri anayasaya uydurmak, sınırsız yetkiyi sınıriandırmaya dönük olası girişim- lerde de umut kalmıyordu. Anayasaya ve ulusal iradeye dayanmayan TÖ, kimden güç alarak herkese meydan okuyabiliyordu? Dün, kulis bu soruya yanıt arıyordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear