23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN Meteoroloji Genel Müdüriüflû'nden alınan bilgıye göre yurdun kuzey ke- amleri parçalı buhjthı, Trakya, Marma- ra. Kuzey ve İç Ege, Iç Anadohı üe Ka- radeniz bölgeleri saganak « yer yer gök gürûltûlû saflnak yağışlı, diger yerier az buluöu geçece* KWA Sl- CAKLIĞI: Vaflış atan yerlerde t»raz aza- laçak, .diğer yerterde değişmeyecek RÜZGÂR Kuzey. batı. yurdun gtmey kesımlennde gûney ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvettejaflış anın- da kuvvedice esecek. Denizlerimizde: Karadenız ve Marmara'da yıldız ve ka- rayefden, dığer denizlenmızde gûnba- tısı ve karayelden 2-4, yer yer 5 kuv- vetinde saatte 4-16. yer yer 21 deniz mslı hnJa esecek Daiga ü t e M ğ 03-05 m, açıklarta zaman zaman 1 m dotayında olacak. Van Gûlü'nde hava: Az bulutlu ve açık gelecek. Rûzgâr güney ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl kûçûk dalgalı olacak. Gcrûş uzaklığı 10 km. dolayında bulunacak Mana Adapanr, Adıyaman Alyon Anto-a Antekya Antalya Artvm hfiim BaMesır Bfeak &ng(H Bıtlis Bolu Bursa ÇanaMale Çofum Oendı A 35° 20° OyarMtor Y 28° 18° Edime A 35° 19» Erancan Y 28° 10° Emırutn A 26° 10° EsKışeh» Y 25° 17° Gaaartep A 34»23»ûr«sun A 32° 18° Gûmûşfla» A A 22°16°Hakari A A 32»19l> lspaf1a A Y 29° 16° Istandul Y Y 28°15°iz™ Y A 31° W° Kare A A 30° 16° Kistamonu Y Y 24° 12° Kaysen Y Y 30° 17° Kjrttere» Y Y 29°22°Kooya Y A 24°12°KMarıya Y Y 32°19°Malatya A 34°18°M»sa 30° 19° K Maıas 26°12°M«sn 23° 6°Muğla 25° 16° Mu$ 34°20°Ni$de 26°21°On)u 23°13°fto 30° tt° Samsuı 32°13°Siirt 26°18»Snop 32o 20»Sıvas 22° 7"WortUJ 24°13°lWEon 25° 10° ümceli 30°20"Uşaı< 28° 13" Van 29° 19° Yozflat 30° 14° Z J d Y 33° 19° A 34° 20° A 32° 22» A 32°21° A 29° 12° Y 26° 13° A 25° 20° A25°20° A 25° 20° A3S°2OS Y 24° 18° Y 24° 10° Y ÎVTff1 A 25° 20° A 29° 14° Y 28° 14° A 26° 13° Y 24° 12° Y 23° 19° -jQ'; yajmunu sıslı A-açık B-tx*jlIu G-gjne$iı Kkarlı S-$ıslı Y-y3fln«rtj BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Kargabükenden çı- karılan etkili bir ze- hir. 2/ Ürenin kanda birikmesi sonucu or- taya çıkan hastalık... SSCB'de Gulag kamplanndaki tutuk- lulara verilen ad. 3/ Hayal gücünün ürünü olan, gerçekdışı şey. 4/ Avrupa'da yasayan bir halk... Isviçre'de bir kanton. 5/ Bir ya- rışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerin- den her biri... Padişa- hın bir toprağı birine mülk olarak ya da sadece gelirinden yararlanması için vermesi. 6/ Yerleşrniş ilke ya da yasa- ya uygun durum... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. 7/ tlave... Lütesyum ele- mentinin simgesi... Bir peygamber. 8/ Her türlü siyasal düzeni yadsıyan, top- lumun birey üzerinde hiçbir baskısını kabul etmeyen görüş. 9/ Yalraz bir giy- silik dokunmuş özgün kumaş... En kısa zaman süresi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Süt görünüslü, özsuyu hekimlikte ve sanayide kullanılan bir bitki. 2/ Türkiye'nin plaka işareti... Bir gıda maddesi... Dar, uzun ve ha- fîf bir yanş kayığı. 3/ Fesleğen de denilen bir süs bitkisi... Derviş selamı. 4/ Üstü kapalı olarak belirtme... Selenterelerden, toplu ya da tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan. 5/ tnkalar'da düğümiü iplerle oluşturulan yazj sistemi... Dürülerek boru biçimi verilmiş deri ya da kâğıt tomaı. 6/ Orta Asya'da yayaşan Şamarust Türkler arasında, çeşitli şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal... Küçük ma- ğara. 7/ Bursa'nın bir Uçesı... Nişan. 8/ Kesintilerden sonra kalan miktar... Kimi hayvanlann boynuna takılan bağ. 9/ lstavrit balığı- nın küçüğü. 60 YEL ÖNCE Cumhuriyet Gazeteler Kralı 4 EYLÜL 1930 Amerikan gazetecilerinin ileri gelenlerinden M. Hearst, Fransa hududu haricine çıkarıltnış ve Londra'ya gelmiştir. M. Hearst, kendisile görüşen gazete muhabirlerine vaki beyanatında şu sözleri söylemiştir. "Bana karşı büyük bir nezaketle muamele etmiş olan Fransız memurlardan hiç bir şikâyetim yoktur. Bunlar bana Fransa'nın bir düşmanı nazarile bakıldığını ve Fransa topraklarında kalmaklığımın bir tehlike teşkil ettiğini söylemişlerdir. Fransa hududu haricine çıkanlmaklığıının sebebi, tngiliz-Fransız gizli muahedesinin iki sene evvel neşri ve idaresi başında bulunduğum gazetelerin Amerika'mn Avrupa devletleri arasındaki ihtilâflara karışması neticesini tevlit edebilecek herhangi bir misaka istirakine ve Akvam Cemiyetine dahil olmasına muanz bulunması gibi şeylerden ibarettirf 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Tarık Zafer Tunaya 4 EYLÜL 1960 Anayasa Komisyonundaki üyeliklerinden affedilen Prof.Dr. Tank Zafer Tunaya ile Doçent Dr. İsmet Giritli dün Prof. Tbnaya'nın Gümüşsuyundaki evinde müşterek bir basın toplantısı yapmışlardır. Tunaya ve Giritli müştereken verdikleri beyanatta baa hususlarda "ihtilâf olduğunda" ısrar etmişler ve şunlan söylemişlerdir: "—Sayın Onar'ın iddiası hilâfına daha evvel bazı gazetelerde, intişar eden haberlerde de belirtildiği gibi, "lkinci meclisin teşekkül tarzı ve selâhiyetleri — tktisaf Şûrasının lüzum, terekküp tarzı ve yetkileri ve Demokratik^ bir düzen içinde siyasî partilerin yeri, Önemi ve imkântan ve bilhassa Anayasa komisyonunun basınla olan münasebetleri konusunda ve diğer bazı konularda komisyon üyeleri arasında fîkir aynlığı olmuştur. Ve bu da normaldir. Sayın başkanın bahsettiği protokoller zabıt mahiyetinde olmadıktan ve bu Prof. T. Zafer Tunaya itibarla üyeler arasındaki münakasaları aksettirmedikten maada, henüz yeni temize çekildikleri için ilk bir tanesi hariç tarafımızdan imzalanmamış ve muhalefet şerhleri belirtilmemiştir. Sayın Onar komisyon çalışmalarına faydalı olduğumuzdan bahsediyor. Halbuki basında başkanın komisyon çalışmalarını aksattığımız mucip sebebiyle bizi M.B.K. ne şikâyet ettiği yazılıydı. Bu itibarla kanaatimizce başkana düşen iş bu haberleri yalanlaması veya gerçek durumu açiklamasıdır. Yoksa, M.B.K. nin bizleri tâyin ettiği gibi, görevimizden de affedeceği ortadadır. Ancak, ilk günden beri Anayasa Komisyonuna ve ilim mensuplanna büyük bir saygı ve itibar göstermiş olan M.B.K. nin bu işi durup dunırken ve başkanın fıkrini almadan yapabileceğine ihtimal verilemez" Prof. Tunaya ve Doç. Giritli: "Bugüne kadar Anayasa Komisyonunda çıkan ayrüıklar ve neticeleri ne olursa olsun, bu komisyonun bütün milletin ümit bağladığı milli ve güç bir vazifeyi üzerine aldığını gözönünde tutarak, kendilerine her bakımdan başanlar dilediklerini ve her bakımdan destek olacaklarını da" belirtmişlerdir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Doç. İsmet Giritli Çiftçi eylemi 4 EYLUL 1989 Çiftçiler Bursa'da 1974 yılında yapılan mitingden tam 15 yıl sonra yeniden yürüyüşe hazırlaruyor. Manisa Ziraat Odası'nın 7 eylülde yapacağı yürüyüş ve mitinge yaklasık 30 bin üreticinin 5 bine yakın traktörle katılacağı belirtiliyor. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı üretici eylemi olması bekienen miting için TZOB Başkanı Osman Özbek, "Üretici alınterini alamadığı için yüritmeye karar verdi" derken Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı tbrahim Yetkin, "Geciluniş de olsa yüriiyüşü destekliyoruz" diye konuştu. Miting için son hazırlıklar yapılıyor. Ege'deki ziraat odalannda alışılmışın dışında bir hareketlilik var. "Bıçak kemige dayandı, deldi, geçti" diyen üreticiler mitinge traktörlerle, pankartlarla hazırlanıyor. Özellikle Aydın ve çevresin4eki üretici kunıluşlannda büyük bir heyecan görülüyor. L e n ı n 9 r a ( 1 -(~y. Moskova DÜNYA'DA BUGÜN Amsterdam Amman Aöna BaOda! Barcekma Basel Bekjrad Sefiın Bonn Briıteel Budapeşte C Ceayv CKtde Oubaı FranMurt Srm Hefcankı Kahın Kopenrng um Lefkoşa B 21° A 35° A 32° A 38° A 30° A 23° A 26° B 21° 8 24° B 22° A 22° B 21° A Z8° A 42° A 45° A 25° A 34° B 14° A 34° B 21° B 24° A 33° A 18° A 27° A 30° A 28° A 27° B 14° A 24° A 30° Y 18° A 27° A 20» A 43° A 31° A 30° A 33° A 32° A 34° A 18° A 30° A 26° Wast»nçtDn A 3CF Zûnh A 23"= Lenıngraû Londra Madnd Mılano Montreai Mostova Uurah NemYvk Osto Pais Praç Rıyad Roma Sofya Şam »Avıv Tunus Varşova Venedık viyana TAKT1SMA asasaı D^tşmelidir Yürürlükte olan yasada suçun oluşmasında ihtarın bankalarca yapılmasının öngörülmüş olması ve bankaların bunu ihmal etmesi nedeniyle suçun oluşmasında güçlüklerle karşılaşma olasılığı ortaya çıkmaktadır. Her seyin çözümlendiği düşüncesiyle cıka- rılan 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlen- mesi vc Çek Hamillerinin Korunması Hakkın- da K*nun", ne keşideciyi (borçluyu) ve ne de alacaklıyı ve hatta başta TC Merkez Bankası olmak üzere artık diğer bankalan da memnun etmemektedir. Başka bir deyişle Çek Yasası ile doğrudan veya dolayısıyla ilgili olan herkes bu yasadan şikâyetçi olmuş ve keşke çıkmasa idi görüşü ağırlık kazanmış bulunmaktadır. lere göre zorunlu değildir. Böyle bir durum- da çek, muhatap bankanın iş merkezi tarafın- dan ödenir (TTK. 693/2). Öte yandan, çeke hesap numarasının yazılmaması da fazla önem taşımamaktadır. Banka şubesi; kesidecinin he- sabını kullandığı bilgisayarlarla kolayhkla bu- labilmektedir. Çek karnelerinin basımı ve bas- Bilindiği üzere yasaların düzenlenmesinde en önemli ilke, yasaların aynntılardan uzak ve genel nitelikte olmasıdır. Her ne kadar bazı aynntıların öngörülmesi zorunlu olabiliyorsa da Çek Yasası'nda özellikle çek keşidecisine ihtar (Md. 7), kesidecinin düzeltme hakkı (Md. 8), muhatap bankasının TC Merkez Banka- sı'na yaptığı büdirme ve duyuru (Md. 9) ve ce- zalandınlan keşidecilerin bankalarda çek he- sabı açmasının ve çek keşide etmesinin yasak- lanmasma ilişkin mahkeme karannın tüm bankalara duyurulmak üzere TC Merkez Ban- kası'na bildirihnesi (Md. 16) hususları kırta- siyeciliğe yol açmıştır. Çek Yasası'ndaki bu yersiz kırtasiyeciliğin bir an önce ortadan kal- dırılması gerekmektedir. Bunun için Çek Ya- sası'ndaki bazı hükümlerin degiştirüerek ye- ni hükümlerin yasa kapsamına alınması ka- nımızca bekienen bir çözüm değildir. Yapıla- cak tek çözüm, Çek Yasası'nda yöntem deği- şikliği ve bunun sonucu aynntıların yasadan çıkan lmasıdır. Acaba Çek Yasası'nda yöntem değişikliği nasıl olmalıdır? Her şeyden önce çekin yasal unsurlannın saptanması hususlan özel yasa ile değil, bir genel yasa olan Tiirk Ticaret Kanu- nu'na bırakılmalıdır. Hem özel bir yasada ve hem de Türk Ticaret Kanunu'nda çekin un- surlannın gösterilmesi karışıklıklara neden ol- makta ve görüş farklüığını ortaya çıkarmak- tadır. Şu halde Çek Yasası'nda yapılacak ilk değişiklik, bu yasanın 3. maddesinde öngörü- len "...Çekle işleyen hesabın bulunduğu şube- lerin adı ile kesidecinin hesap nıımarasım yaz- maya mecbtırdurlar" kuralırun değiştirilmesi- dir. Çünkü Türk Ticaret Kanunu, çekin un- surlarını göstermiştir. Aynca özel bir yasada düzenlenmesi yorum farklılığı doğurmaktadır. Çekte şube adının yazılmaması genel hüküm- kı biçimine ilişkin kurallann da yasada öngö- rülmesi kırtasiyeciliği desteklemektedir. Bas- kı işinin tamamen serbest bırakılması ayrın- tılann terki anlamında olup yararh olacağı dü- şünülmektedir. Diğer bir yöntem değişikliği de karşıhksız çek düzenleme suçunun oluşması için suçun unsurlannın basitlestırilmesidir. Yürürlükte olan yasada suçun oluşmasında ihtann ban- kalarca yapılmasının öngörülmüş olması ve bankaların bunu ihmal etmesi nedeniyle su- çun oluşmasında güçlüklerle karşılaşma ola- sılığı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Çek Ya- sası'mn 7. maddesinde öngörülen "ihtar" hu- susunu kaldırmak gerekmektedir. Başka bir söyleyişle, karşıhksız çek düzenleme suçunun oluşması için çek hamilinin (alacaklı) muha- tap bankaya ödenmek için çeki ibraz etmesi halinde, bu çekin yeterli karşıbğı yoksa, kar- şıhksız çek suçu oluşmalıdır. Bunun dışında suçun oluşması için bazı unsurların eklenme- si, ayrıntılara fazla yer vermek demektir. Ya- sada halen var olan "düzeltme hakkı"mn ta- nınmasına devam edilmek isteniyorsa, bunun da basit bir dunıma getirilmesi gerekir. Çek Yasası'nın 8. maddesini kaldırmak suretiyle "düzeitme hakkı"na ilişkin işlemleri banka- lardan alarak tamamen çek keşidecisine yük- lemek gerekir. Bunun için şöyle bir yol izle- nebilir. Biraz önce değinildiği üzere, çekin ye- terli karşıhğı yoksa, suç oluşmalıdır. Oluşan bu suç nedeniyle çek keşidecisi, çek hamiline her ne suretle olursa olsun ödeme yaparak çe- kin aslını hamilden almak ve bu çeki banka- ya belli bir sürede ibraz etmek, sözgelimi; ha- milin çeki bankaya ibrazından itibaren çeki ödeyerek sahip olan çek keşidecisi bu çeki ban- kaya on beş gün gibi bir zaman içinde götü- rerek düzeltme hakkını kullanabilmelidir. Bu işlemde düzeltme hakkının kullanılmasına iliş- kin külfet, çek keşidecisine yüklenmektedîr. Çek bu süre içinde ödenerek keşidecisi tara- fından düzeltme hakkı istenmezse, düzeltme hakkının düştüğünü kabul etmek gerekmek- tedir. Karşıhksız çek suçunun şikâyete bağlı olma- sı, yerinde bir kuraldır. Çek Yasası'nın ama- cı, çeki karşıhksız çıkan kesidecinin cezalan- dınlmasından zdyade, çek karşıhğının ödenme- sinin sağlanması olduğuna göre çekin belli bir tazminat ve temerrüt faizi ile ödenmesi halin- de, hamilin vazgeçmesine gerek duyulmaksı- zın keşideci aleyhindeki ceza davasının ken- diliğinden düsmesi uygun olur. Bugünkü uy- gulamada, ceza davası açıldıktan sonra hami- lin vazgeçmesi koşulunun aranarak davanın düşmesı, hamil ile keşideci arasında şantaja varan pazarbklara neden olmaktadır. Keşideci, yasaca saptanacak koşullar içinde karşıhksız ,çeki ne zaman öderse, o tarihte ceza davası hangi halde olursa olsun, ceza davası dıişme- li veya cezanın infazına başlanmıssa bu infaz durdurulmalıdır. Sonuç olarak kısaca şunlan söyleyebiliriz; Çek Yasası'nın değiştirilmesi yönünde beliren çalışmalarda yöntem değişmesine ağırlık ver- mek gerekmektedir. Yasanın değişmesinde ay- nntıların yasadan çıkarılarak çekin ? anım ve yasal unsurlannın yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanunu'na bırakılması gerekir. Kar- şıhksız çek suçunda, hamilin çeki bankaya ib- razı ile suç oluşmalıdır. Şikâyete bağlı olan bu suçtan, şikâyetçinin vazgeçmesi yetkisi muha- faza edilmekle beraber, kesidecinin öngörii- lecek belli bir faiz ve tazminatı ödemesi ha- Unde, davanın ve ceza verilmiş ise cezanın düş- mesinin sağlanması gerekir. Düzeltme hakkı- nın kullanılması koşulları da çek keşidecisi- ne yüklenerek bankaların işlernlerinin kaldı- nlması uygun olur düşüncesini taşımaktayız. GÖNEN ERtŞ Yargıtay 11. HD. Üyesi Hariçten Doçentlîk Üzerîne Doçentlik unvanı, ancak üniversite içindeki çahşmalarla kazanılabilecekse, yine ancak üniversite içerisinde kullanılabilmelidir. 24 Ağustos 1990 tarihli gazetenizin "Tar- tışma" sütununda Sajın Doç. Dr. Nadir Pak- soy'un "Hariçten Doçentlik Kaldınlmalıdır" başlıkh yazısı üzerine, tamamen serbest çalı- şan bir hekim olarak görüşlerimi aktarma zo- runluluğunu duydum. Sn. Paksoy, "Doçentlik akademik bir sis- tem ve doçent de akademik bir unvandır" nok- tasından hareketle, üniversite dışında bir has- tanede ya da özel çalışan bir hekime bu ola- nağın sağlanmasındaki rnantığa akıl sır erdi- remediğini, zira üniversite dışından doçent ol- mak isteyenlerin tek amaçlarının "ticari itibar- lannı ytikseltmek" olduğunu ve bunun da aka- demik sistemin saygınhğını zedelediğini belirtmişler. Elbette doçentlik akademik bir sistem ve do- çent de akademik bir unvandır. Ancak bir aka- demik unvanın sadece üniversitelerde çahşan- lann kazanımına açık tutulma gereği savunul- duğunda ve buna gerekçe olarak da akademik unvanların ancak akademik çalışma sistemi içinde edinilebileceği öne sürüldüğünde, hiç kuşku yok ki söz konusu akadenZk unvanla- nn kullanımının da yine akademik sistem için- de düşünülmesi gerekecektir. Bir başka deyişle, doçentlik unvanı ancak üniversite içindeki ça- hşmalarla kazanılabilecekse, yine ancak üni- versite içerisinde kullanılabilmelidir. Üniversite dışında çalışanların doçent ol- mak istemelerindeki tek amaçlannın, ticari iti- barlarını yükseltmek olduğu savı ise kanım- ca amacını oldukça aşmış bir yorum olarak değerlendirilmelidir. Yine de Sn. Paksoyun bu savııun bir an için doğru olduğunu varsaysak bile, aynı amacın özel muayenehanelerinin ka- pılarına doçent unvanlannı da içeren tabela- lar asan üniversite öğretim üyeleri açısından da geçerli olduğunu nasıl yadsıyabiliriz? Us- telik yine Sn. Paksoy'un örneğinden hareket- le, üniversite öğretim üyelerinin Sağlık Bakan- lıgı Eğitim Hastaneleri'ndeki eşdeğerleri olan şef ve şef yardımcılannın bu unvanlannı özel işyerlerinde kullanmadıklan ortada iken. Hariçten doçentlik uygulamasının akade- mik sistemin saygınhğını zedelemekte oluşu mantığının çıkış noktasına ise gerçekten akıl sır erdiremediğimi belirtmeliyim. YÖK siste- minde üniversitelerimizin son yıllarda, "laik- lik-çağdaşlık-bilimsellik" temellerinden ne denli ödünler verdiği ortada iken, üniversite dışından doçent olabilme başarısıru gösteren üç-beş hekimin akademik sistemin saygınhğıhı zedelediğini nasıl söyleyebiliriz? Ülkemizde, hiçbir altyapısı olmayan kimi tip fakültelerinin tamamen politik tercihlerle açı- labilmesi, bazı tıp fakültelerinin kuruluş yıl- larında "anatomi-patoloji", "anatomi- fiıyoloji" gibi temel tıp derslerinin, hariçten doçent bile olmamış uzman hekimlerce veri- lebilmesi, devlet TV'sinde üniversite öğretim üyelerinin Efsuncu Macit'in efsunları üzeri- ne bilimsel yorumlar yapabihnesi, ortaokul mezunu olduğu tartışmah kişilerin onlarca do- çent ve profesörün hazır bulunduğu bilimsel (!) toplantüarda "übbi konferanslar" verebil- mesi, bazı tıp fakültelerimizin mezuniyet tö- renlerinin mevlitli namazlı gösterilerle cami- lerde yapılabilmesı, tam donanımlı radyoloji enstitüsü ve bilgisayarh tomografi cihan bile bulunmayan kimi tıp fakültesi eğitim hasta- nelerinin bahçelerine 999 kişilik camiler inşa edilebilmesi, erkek hasta muayene etmeyi red- dedebilen hanım ve kadın hasta muayene et- meyen erkek hekimlerin türbanlan ve çember sakallan ile birer laik devlet kurumu olmala- rı gereken kimi üniversite hastanelerinde boy gösterebilmeleri akademik sistemin saygmlı- ğıru zedelemiyor da hariçten doçent olanlar bu saygınlığı yerle bir ediyorsa, varsın o aka- demik saygınlık biraz da bu nedenle zedele- niversin diyorum ben. Saygılanmla. Dr. HÜSNÜ BOZKURT Konya ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Öğretmenler Birleşin! Eğit-Der'in kurultayıyla Meclis'in açılışı üst üste geldi. "Dün- ya Barış Günû" dolayısıyla yoğun bir gün yaşandı. Meclis baş- kanı Kaya Erdem'in, cumartesi akşamı Meclis bahçesinde verdiği kokteylde, bir eski CHP'li bakan şunlan söyledi: —Düşürülmesi iyice güçleşiyor. Bir İsmet Paşa gerekli belki, o da yok! Hacı Turgut Bey'den söz ediyordu. SHP'liler, uzaktan uzak- tan gidiyorlardı. Karşılaştıklarımız bile: —Ekmekçi artık bizi sevmiyor, diyorlardı. Niye sevmeyelim ca- nım? Siz görevinizi yapın; partinizin içinde demokrasiyi işletin, faşizm heveslilerini atın başınızdan, gösteri arkasında koşanla- rın dersini verin; görün, bakın halk sizi nasıl sevmeye başhyor! Daha ne soyieyelim? Dost acı söyler diye bir söz var, anlasın ar- tık herkes... Hacı TÖ'nün konuşması sırasında, muhalefetin salonda bu- lunmaması, tutarlı bir davranıştı. Teoman Erel'in "Böyle kritik bir anda muhalefet sıraları boştur! Büyük yanlışlık" sözlerine katıl- mıyorum. Haa TÖ'nün, değirmenine su taşıyıcjlığı yapmanın âte- mi yok. Meclis Başkanı Kaya Erdem'in kokteyli ilginçti. Bin kişi vardı! Gelenler, masalara baktılar şöyle bir; kavun, karpuz, üzüm, muz, kivi, armut' Önce meyvelere saldırıldı. Sonra baklavalara, şöbi- yetlere geldi sıra; daha, sıcaklar getmemişti. Dönerle, pitav için beklemek gerekiyordu uzun kuyrukların sonunu. Döner için us- talar nazlanıyorlardı; saat 20.30'da başlayacaktı dönerlerin su- nuluşu. Beklemedik artık! Çağrılıları, çağrısızlan, türbanlı bayanları, kurdelalı kız çocukiarı döner kuyruğunda bırakıp çık- tık. Muhalefet milletvekilleri, Meclisi terk edip kulislere çekilince ANAP'lılar, muhalefetin bıraktığı sıraları hemen doldurmuşlar- dı. TV'de Hacı Turgut Bey'in "monolog" biçimindeki konuşma- sı verilirken, TV muhalefet sıralarını gösteriyordu. Aaa, o ne? Erdal Bey'in sırasında şişmanca bir ANAP'lı oturuyor! Yanında da bir başka ANAP'lı var. Leyla Hanım şöyle dedi: —Ne kadar ayıp! Muhalefet sıralarını Meclis boş değilmiş gi- bi göstermek istiyorlar; başkasının yerine oturmak çok çirkin! Aman efendim, onlar ulusun sırtına oturmuşlar, yağma Ha- san'ın böreği ömeği, soğana çevirmişler! Bir boş sıraya oturmuş- lar, çok mu? Diyeceğim, kimse yutmadı Meclis'teki bu gösteriyi! • • • Eğit-Der'in İkinci Olağan Kurultayı'nı izledim. Çok elektrikli, gürültülü geçti, ama çoğu kuru gürültüydü. İlk gün neredeyse kavga çıkacaktı. Çıkmadı. Bir öğretmen, arada Ankara'da bir es- naf dostuna uğramıştı... —Ooo, hoş geldin, hayrola ne var Ankara'da? —Bizim kurultayımız var, dedi öğretmen, Eğit-Oer kurultayı vart —Kavga çtktı mı, diye sordu arkadaşı hemen. Öğretmenlerin kurultayı deyince, neden hemen usuna kavga gelmişti ki? Kurultaya gelenlerin çoğu, yaşlı insanlardı. Unlarını elemişler, ancak daha eleği asmamışlardı. Saçlarını, öğrencile- rine, insanlarına bir şeyler vermek, onların yüreklerini de kendi yürekieri gibi banş, insanlık, eşitlik, duygulanyla doldurmak, hak- sızlıklara karşı direnmeyi öğretmek için ağartmışlardı. Görevle- rinin bitmedlgi bilincindeydiler. Paydos zili daha çalmamıştı. 12 Eylül'le, onun uzantısı bugünkü yönetim, öğretmenlerin dernek kurmalarını yasaklamıştı. Öyle mi, öyleyse emekli öğretmenler kurarlardı derneği, ama kesinlikle kurarlardı. Yasakçılar ışıktan, aydınlıktan, demokrasiden korkuyorlardı. Yazıklar olsun bugü- nün kılkuyruk bürokratlarına. yasakçılarına! Yasaklar koyarken utanmıyorlar da! "Bizim de çoluk cocuğumuz var mı?" demeye getiriyorlar! Hay sizin... Doğrusu, Eğit-Oer Kurultayı'nın ilk günü kavgalı, gürültülü geç- ti. Bir grup "Eğitsen"ciler ne yapıp yapıp olaylar çıkarmaya ni- yetli gibiydiler. Yaşlı öğretmenler "Eğitim-İş"çiler bu oyunlara getmediler. Öğretmenlerin 80 yıllık bir örgütlenme deneyimleri vardı. İlk kez, sendika kurmak için basvuruyorlar, hak istiyorlar bunun yasal olarak düzenlenmesi için siyasal erki ellerinde tu- tanları zorluyorlardı. Kavga çıkarmayı düşünenler; saldırılarla, kavgalarta yıldıracaklannı, kaçıracaklannı mı sanıyortardı! Bu film- leri, daha önce de görmüş olan deneyimli, saçları ağarmış biri şöyle bağırdı: —Kaçanın avradını... Kurultay, Ankara Anakent Belediyesi'nin Gençiik Parkı içindeki Ceyhun Atuf Kansu Salonu'nda yapılıyordu. Delegeler, kartlan- nı almak, kurultaya katılmak için uzun kuyruklar oluşturmuşlar- dı. Sessiz, gürültüsüz, inançlı, inatçı bekliyorlardı sıralarını. İnsanın gözlerini yaşartacak bir görünümdü bu. Torunlarını park- larda gezdirmeye alışık bu insanlar, çağdaş, barıştan yana bir eğitim; insanın tüm yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan, para- sız bir eğitim; demokratik, laik bir eğitim için düşmüşlerdi yolla- ra. Öğretmenler, çalışan öğretmenler, Eğit-Der'e yaslanarak "Eğitim-İş"i kurmuşlardı. Eğit-Der içinde bir grup da "Eğit-Sen"i kurmak istiyor, kavga buradan, bölünmeden çıkıyordu. Mustafa Gazalcı'nın başı çektiği "Eğitim-iş"çiler, sonunda kurultayı 92-63 kazandılar. "Eğit-Sen"liler yitirdiler. Ama anlaşılan o ki Eğit-Der Kurultayı'nı yitirenler, kasım ayındaki Eğitim-iş Kurultayı'nda so- nuç almaya çalışacaklar.ören'den yazdığım bir "Ankara Notla- rı"na "Eğitim-İş'in İşi Güç..." başlığını koymustum. Kimi öğretmenler, o zaman alınmışlardı. "Neden güç olsun?" diyor- lardı. İşin güclüğünü, izlediğim bu kurultayda daha açıkça gör- düm. Diyeceğim şu: Öğretmenler birleşin, birleşmek zorundasınız! Eğit-Der Kurultayı'nda, ilginç iletller okundu. Bunlann içinde biri, Töb-Der eski yönetim kurulu üyelerinden, şimdi yurtdışın- da yaşama zorunda kalan Tekin Üstün'ün iletisi.. bana, iletilerin en ilginci göründü. Tekin Üstün, iletisinin bir yerinde özetle şöy- le diyordu: "Eğitim emekçilerinin hak arama mücadelesinin şu içinde bu- lunduğumuz, tarihsel önemi büyük olan aşamasında yapacağı sıçramayı coşkuyla, kıvançla bekliyorum. Ve ben bu mücadele- nin dışına düşürülmüş birisi olarak dehşetli kederler içindeyim. Sizlere imreniyorum. Sizleri kıskanryorum. Ve korkunç bir özlemle hepinizi bağrıma basıyorum. (Arkası 17. Sayfada) Çalışma saatleri içinde veya dışında MUHASEBE veya İNGİLİZCE öğretmenliği yapabilecek ELEMANLAR ARANIYOR Meslekî ve yasa! niteliklere sahip isteklilerin Merkez Müdürlüğümüze başvurmaları rica olunur. ® OZEL DAKTİU) UKRETER VE tİLGİSATAfl KtMSLANI Merkezi : Beyazıt, Mithat Paşa Cad. 14/1 Tel Kadıköy : Altjyol, Kuşdili Caddesi, 6/8 Tel Beşiktaş : Çırağan, Asariye Cad. 7/2-3 Tel Şişli : Abidei Hürriyet C. Hasat Sok. 15 Tel Baknköy : Hüsreviye S. 18/4 (Mıgros suası) Tel 527 55 25 - 522 21 06 338 08 42 - 336 11 50 158 24 97 - 158 24 98 130 90 37 - 175 43 14 571 31 31 - 561 29 06 Mkkat: Bu S adrestM ka*kı ŞAMPİY0N atyU çabfan MçMr taktM S«krtttr «« BH«lsayar kru fatomlz MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞFNDAN MALİYE MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GtRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanhgı Teftiş Kurulu Baskanlıjı'nca 16.10.1990 Salı günü başlamak üzere Ankara ve Istanbul'da Maliye Müfcttis Yw- dımcıhğı Giriş Sınavı yapılacakur. I- SINAVA KATILABİLME ŞARTLARI: 1. Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesinde yaah nitdikleri taşımak, 2. 01.01.1990 tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak, 3. Siyasal Bilgiler, Hukuk, tktisat, Işlctme ve Iktisadi ve ldari Bi- limler Fakülteleri ile aynı konularda öğretim yapıp bu fakûlteJere denk- liği Yüksek ögrenim Kurumu'nca kabul edilmiş yerli ve yabana yükseköğrenim kurumlanndan birinden mezun olmak, 4. Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde görev yapmaya, her tür- lü iklim ve yolculuk koşullarına ve her türlü tasıt araçlanyla yolcu- luk yapmaya elverisü olmak; 5. Erkeklerde askerliğini yapmış veya erteletmiş olmak (halen as- kerlik görevini yapmakta bulunanlar, terhislerinden sonra atamaian yapılmak üzere sınava kabul edilebilirler); 6. Maliye müfettişliği niteliklerini tasımak, 7. Daha önce bir defadan fazla maliye müfettiş yarduncıhğı girif sınavına katılmanus olmak; II- SINAV KONULARI: Yazılı sınavlar, Maliye, tktisat, Hukuk, Muhasebe, Matematik ve Yabancı Dil (tngilizce, Fransızca, Almanca ve ltalyanca dillerinden biri) olmak üzere 6 grupta yapılacaktır. Yazılı sınavı kazananlar aynca Ankara'da sözlü sınava tabi tutula- caklardır. lstekliler sınavlarla ilgili aynntıh bilgi içeren broşür ve mOncaat formlannı Maliye ve Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'n- dan ve Ankara, lstanbul ve tzmir'deki Maliye Müfettisliklerinden te- min edebilirler. III- SON BAŞVURU TARİHİ: Sınavlara katüabilmek için isteklilerin gerekli belgelerle birlikte en geç 28.09.1990 günü mesai saati bitimine kadar Maliye ve Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu BaskanlığVna bizzat veya bu tarihte Teftiş Ku- rulu Baskannğı'na ulaşacak sekilde posta ile başvurmaları gerekmek- tedir. Postada vaki gecikmeler nedeniyle bu tarihten sonra Teftiş Kurulu Baskanlığı'na ulajan muracaatlar dikkate alınrnayacaktır. llan olunur. Basın: 3039? LONDRA, GKFORI), CAMBRIDGS U T H T N DE 7ADA BÜTÜN YILİNÖİUZCE 06R.ENİM UTAKSUTE OD KOIAYUGI DEVAM EDMOR/ •6ENEiyEHIZLANWR)LMI$ KURSVAR •TİCARİ İNÛİUZCE • TUR.İZM İNGİÜZCESİ •BANKACILIK İNûİLlZCESİ •5INAV KURSLARI: Cambridgc •Fırst Certificatt ,Proficicncy, •TOEFl. j ARHS (Soz \ ü ) tursem İNGİÜZLİSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhuriyet Cad 173/4-3 Elmadağ 30230 lstanbul Hılton Oteli Karşısı Tel 148 39 77-1487943-1482849 Fax . 132 97 29. Tlx: 27498 tusm tr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear