25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/18 DIŞ HABERLER 27 AĞUSTOS 1990 KÖRFEZ KRİZİ ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KR İZİ...KÖRFFZ KRİZİ... KOI GÜVENLİKKONSEYİKARARI ABD 'asgari güç'kullanacakWashington, Güvenlik Konseyi'nin kararını 'esnek' yorumluyor. Ablukayı delmeye çalışan gemiler gerekirse silah zoruyla durdurulacak. UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — BM Güvenlik Kon- seyi'nin desteğini de arkasına alan ABD'- nin, bu aşamada, politikasını, ablukayı da- ha etkili hale getirmekle yetineceği kayde- diliyor. "Teökle bir belde gör" politikası anlamı- na gelen bu tutum şöyle özetleniyor: Was- hington, BM Güvenlik Konseyi'nin son ka- rannı esnek yorumluyor. ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowc- roft, kabul edilen kararda "minimum güç" kullanmak diye kısıtlayıcı bir ifade bu- lunmadığını vurguladıktan sonra "Gerekeni yapmak için elimizi bağlayan bir şey yok" dedi. Ama diğer yandan da "Özenle mini- mum güç" kullanacaklarının altını çizdi. Bu şu anlama geliyor: ABD. ablukayı delmeye çalışacak gemileri gerekirse silah zoruyla durduracak. Ama, eğer Irak mukabele et- mezse, Washington Körfez'deki tırmanmayı, en azından bir süre daha bugünkü nokta- dan daha yukarıya çekmeyecek. Ancak, bu denklemi bozabilecek bazı un- surlar var. Bunlardan bazılan şöyle özetle- nebilir : Rehineler konusu: ABD'nin şu anda en hassas olduğu konu rehineler sonınu. Eğer Irak, ABD'nin Körfez'de bir Irak gemisini vurması karşılığında rehineler konusunda sert bir karar alırsa, ABD'nin şu anda "«b- Inkayı başanya kavuştunnak" hederıyle kı- sıtladığı politikası, hemen değişebilir. Baş- kan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Scowc- roft, Tmanra Saddam Hüseyin, Irak ve Kuveyt'teki yabancılara karşı yapacagı ha- reketlerin sonuçlannı göz önünde tular" di- yor. Scowcroft'ın, "rehinler konasu Mzim için çok öncmli. her an Başkan'ın aklında- lar, ancak stratejimizden bizi saptıramaz" demesinden de Irak, kısa vadede rehineler konusunda bir adım atmasa dahi, krizin da- ha ileriki aşamalannda, ABD'nin kendisi- ni hazır hissettiği zaman, aldına koyduğu- nu her halükârda yapacağı da anlaşılıyor. Kuveyt elçiligi krizi: ABD'yi kısa vadede güç kullanmaya zorlayabilecek sorunlardan birisi de Irak'ın Kuveyt'teki Amerikan El- çiliği'ni kapatma girişimi. ABD kendisini şu anda henüz Irak'a öldürilcü darbeyi vura- bilecek güçte görmediği için eiçilik olayı, re- hineler konusu gibi "kriz içinde krizler"in çıkmaması için dua ediyor. Ama kendisini hazır hissettiğinde bu kez Kuveyt Elçiligi- nin basılması için dua edebilir. Çünkü, her ne kadar Bush'un politikalanna destek son kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 87 ise de ABD'nin, daha ileri gurüerde, kafasına koyduğunu yaprnası için yine de Irak'ın açık bir tahrikine ihtiyacı var. Rehineierin öldü- rülmesi ya da elçiliğin basılması bu olana- ğı vereceği gibi, Irak'ın Kuveyt petrol ku- yulannı dinamitlemesi veya Suudi Arabis- tan petrol kuyulanna güdümlü füze saldı- rısı gibi adımları da Amerikan saldırısının gerekçesi olabilir. BM kararından sonra Amerika'daki ha- va ana başlıklarıyla şöyle aktanlabilir: •eştiriler kesildi: Birleşmiş Milletler Gü- venlik Konseyi kararından sonra ABD yet- kililerinin "minimum güç" kuilanılacağım vurgulaması ABD'de tansiyonu biraz düşür- düyse de dün televizyon istasyonları ve ga- zeteler ABD'nin Körfez'e yaptığı yığınağın uzun vadede Irak'ı vurmaya dönük olduğu temasını işlemeye devam ettiler. ABD'nin donanma tarihinde ilk kez bir ağır savaş ge- misini karadan ateşe korunmasız dar bir su yoluna yollaması, İngiltere'deki F-Ill ucak- larını Arabistan'a kaydırması hep bu çerçe- vede atılmış adımlar olarak algılandı. Bir başka iiginç gelişme de Irak iideri Saddam Hüseyin'i tngiliz rehinelerle gösteren TV fılmlerinin yayınından sonra ortaya çıktı. Tam, muhalefet ve liberal basın George Bush'un Körfez politikalannı yavaş yavaş eleştirmeye başlaraışken, filmin yayımlan- ması, Amerikan kamuoyunda bir hiddet dalgasına yol açtı ve Bush'un politikalan- na dönük eleştiriler bıçakla kesildi. Film- ler yayımlanmadan bir gün önce New York Times'ın başmakalesi, ABD Başkanı Geor- ge Bush'u Körfez krizinde "kendi retoriği- nin esiri olmamaya" çağırıyordu. Söz ko- nusu sahnelerin yarattıği kızgınlık havası böyle çağnlar yapılabilmesini güçleştirdi. Bush'un şahsi kızgınlığı: ABD Başkanı Bush'un, Saddam Hüseyin'den şahsi nefre- tinin krizin yatışmasına fazla yardımcı ol- mayacağına dikkat çekiliyor ve şu örnekle- me yapılıyor: Hüseyin'i Ingiliz rehinelerle gösteren film ilk yayımlandığı gün lngilte- re ve ABD sert tepki vermişti, ama Beyaz Saray'ın iki gün sonraki tepkisi bunlardan kat kat daha sert oldu. Bush'un Beyaz Sa- ray Sözcüsü Marlin Fitzwater, olağan bri- finginde, Saddam Hüseyin'in bu filmlerdeki görüntüsünü, "tariflerin ötesinde hastalıklı" olarak niteledi. ABD Dışişlerı'nin resmi açıklamasmda bu kadar sert bir dil kulla- nılmazken Bush'un özel sözcüsü yazüı me- tinden okumak suretiyle bu ifadeleri sarf et- ti. Bundan da anlaşılıyor ki ABD Başkanı Bush, Saddam Hüseyin'i danltmaktan çe- kinmek gibi bir duyguya sahip bulunmuyor. 1986 Sirte saldırısı sırasında dönemin ABD Başkanı ile Libya İideri Kaddafı arasında da benzeri duygular olduğu hatırlatılıyor. Diplomatik Yollan Eğer rehineler ve Ku- veyt elçiligi gibi çıbanbaşlarında Irak bir adım atmazsa Amerika'nın bir süre daha ekonomik ambargonun sonucunu bekleye- ceği, dolayısıyla da bu süre içinde diploma- tik bir çöziime kapıların açık tutulacağı an- laşılıyor. ABD, gerçi Irak'ın Kuveyt'ten çe- kilmeyeceği bir diplomatik çözüraü çözüm saymayacak, ama Saddam Hüseyin'in bu- nu yapması karşılığında ABD'nin Irak'ın "şerefini kurtarmasını" sağlayacak bazı adımlar atmaya razı olabileceği yönünde işaretler var. Önceki günkü Washington Post'ta, adı verilmeyen üst düzey bir yetki- liye atfen bu teklif ortaya atıldı. CIA'nin eski Ortadoğu sorumlusu FullerCumhuriyet'te demeç verdk Artık yenibir dünya, yeni bir Türkiye var "Umut ederim Batı dünyası Körfez krizinden sonra Türkiye'nin bölgedeki çok önemli rolünü görür. Çünkü önümüzdeki yıllarda daha istikrarlı değil, aksine daha istikrarsız olacak bir dünya için bu rol çok önemli." WASHINGTON (Cumhuriyet) — nın eski Ortadoğu dairesı sorumlusu ve Rand şirketinin önde gelen uzmanlanndan Dr. Graham Fuller, "Körfez krizi ve Türkiye'vi" değerlendirirken dünyanın, böl- gesel krizlerin giderek artacağı, Türkiye'nin de buna kayıtsız kalamayacağı bir siirece girdiğini vurguladıktan sonra "Artık yeni bir dünya ve yeni bir Türkiye var" dedi. Fuller bu yeni dönemde Türkiye'nin "Ortadoğu konusunda daha bağımsız düşüneceği ve çı- kariarı doğrultusunda bazı yargılamalar ya- pacağı düşüncesinde olduğunu" kaydetti. Yönelttiğimiz sorular ve Dr. Fuller'in ya- nıtlan şöyle: — Gerçi kriz henüz sona ermedi, ama bu krizde Türkiye nasıl bir görüntn kazandı? FULLER — Türkiye'nin krizi idare ediş biçiminden çok etkilendim. Kendine güven ve uzak görüşlüiükle hareket ederek dün- yaya Türkiye'nin önemini göştermek fırsa- _ünı iyi kullandı. Umarım Türkiye/nin aldı- ğı bu tavır, uluslararası durumunu iyileşti- rir. Türkiye'nin, hiç pazarhk etmeden hız- la hareket etmesi özellikle etkileyici. Uma- rım dünya ve özellikle Batı âlemi şimdi Türkiye'njn bölgedeki çok önemli rolünü görür. Çünku önümüzdeki yıllarda daha is- tikrarlı değil, aksine daha istikrarsız olacak bir dünya için bu rol çok önemli. — Sizce bu karan alırken Türkiye'nin dü- şünceleri neydi? FULLER — Her şeyden önce artık tab- loda "soğnk savaş" unsuru yok. Eskiden tüm ülkeler alacakları kararların SSCB ile ilişkilerini nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundururlardı. Artık kendi başlarına ka- rar veriyorlar. Ayrıca Türkiye, dünyamn bü- yük bir bölümüyle birlikte Irak'ın bu hare- ketinin "kabul edilemez" olduğu düşünce- sini paylaşıyor. Özellikle Saddam komşu- nuzsa, ama hepsinden önemlisi Türkiye bu- nun jeostratejik ve jeopolitik önemini dün- yaya göştermek önemli bir fırsatı olduğu- nu kavradı. AT üyeliği — Peki sizce Türkiye bu karan ile Ortak Pazar üyeliği olasılığını yükseltti rai? FULLER — Söylemek çok güç. Avrupa- da son sekiz ayda her şey o kadar hızlı de- ğişti ki. Doğu Avrupa'da son gelişmelerin ardından onların AT'de daha önemli bir rol oynayabileceği, dolayısıyla Türkiye'nin AT'- ye girmesini güçleştirebilecekleri görüşü ağırlık kazandı. Fakat ben soğuk savaş di- siplininin ortadan kalkmasının dünyaya yeni istikrarsızlıklar getireceğini düşündüğüm için dunım farklı gelişebilir. Ben soğuk sa- vaş iyiydi demiyorum, ama uluslararası bir disiplin getirmişti. Bu disiplinin ortadan kalkması Irak krizi gibi krizlerin doğması- nı kolaylaştırıyor. Bu şartlar altında, Tür- kiye'nin rolü çok kritik. Türkiye, Avrupa, Ortadoğu ve Rusya'nın arasında oturuyor, birçok önemli ülke ile komşu, ayrıca daha önceki konuşmamızda da vurguladığım gibi gelecekte Sovyetler'deki Müslüman cumhu- riyetler bakımından çok önemli rolü var. — Türkiye'nin Müslüman olmasınm Av- rnpa'ya başka bir pratik yararı ne olabilir? "Müslüman dünya ile Avrupa arasında bir tür aracı rolü oynayabilir" dediniz. Bunu nasıl yapar? FULLER — Aracıdan daha ötede bir şey kastediyorum. Ayrıca dünyanın Hıristiyan Müslüman bloklarına ayrılması istenen bir şey değil. Giderek daha çok federal, konfe- deral gruplardan oluşan bir dünyaya ihti- yacımız var. Bu grupiann mümkün oldu- ğunca çok boyutlu, çok yüzlü olmasında ya- rar var. Avrupa Topluluğu'nun Türkiye'yi alması. bu grubun dünyamn geri kalan kıs- mı için daha fazla siyasi ve kültürel anlayış beslediğini gösterir. Milliyete dayalı dar gruplaşmalar uzun vadede dünyaya istikrar- sızlık getiriyor. Yunanistan'a, Bulgaristan'a 'evet' deyip Türkiye'ye 'hayır" demekle 'bu grupta Müslümanlara yer yok' diyorsunuz. Bu, çok tehlikeli. — Türkiye'nin Körfez'le ilgili son kara- n, içerde tslam radikalizmi açısından nasıl bir boyut doğurur? FULLER — Her şeyden önce İslam dün- yasında dinci gruplar Irak konusu üzerin- de bölünmüş durumda. Bazılan, bu krizi, Batı'ın haçlı harekâtı, diğerleri de bu ola- yı, Müslümanlık konusunda fazla inandı- ncılığı olmayan bir liderin kabul edilemez bir davranışı olarak görüyorlar. Saddam Hüseyin, iktidan boyunca dini cemaatın ön- de gelenlerine hep kotü davrandı. Ne ken- disinin fazla iman sahibi olduğu soylenebi- lir, ne de partisinin Islam'a fazla saygısı var. Bu yüzden, sanınrh her dinci grup kendi de- ğerlendirmesini yapacak. — Sizce Irak'ı Ortadogu'da dengeleyecek güç kimdir? İran mı? Son günlerde Türki- ye'ye bu yönde roller biçen bazı yorumlar da göze çarpıyor. İran faktörü FULLER — Körfez'de Irak'ı uzun vade- de dengeleyecek güç kuşkusuz İran'dır. Ama şu anda savaş yorgunu, üstelik de çok cıd- di bir deprem felaketi geçirdi. Bugün Irak'a meydan okuyabilecek durumda değil, kri- zin ciddi bir sahne oyuncusu da değil. Ama Saddam'ın tran-Irak savaşından elde ettiği tüm sembotik kazançları geri vermesi, en azından onun, Irak'ı bu güçte gördüğüne kuşku bırakmıyor. Zayıf ve güçsüz bir Tran 1 dan dahi ürkmüş oiması çok anlamlı. Iran zaten genel olarak Irak'tan çok daha önemli ve güçlü bir Ülke de. Diğer yandan Türki- ye, hep bölgede.önemli bir dwlet oldu. Ama Türkiye, geçmişte Ortadogu'da bu işlere gir- mediği için kimse Türki^'yi doğal bir denge unsuru olarak görmüyof. Oysa Türkiye çok güçlü, istikrarlı, olgun, sorumlu bir ülke. O yüzden bölgede aniden Irak'a karşı denge unsurları icat etmeye gerek yok. — 'Türkiye geçmişte bu işlere girmezdi" derken bugün artık durumun farklı oldu- guna mı işaret ediyorsunuz? FULLER — Kanımca artık yeni bir dün- ya ve yeni bir Türkiye var. Soğuk savaşın kalkmış olmaa, ülkelerin, bolgesel konulan Doğu Batı faktöründen bağımsız olarak görmelerini sağlıyor. Bu, Türkiye'nin de eli- ni serbest bırakıyor. Sürekli olarak kuzey komşusuna bakrnak zorunda değil. Bu İran için de, Batı Avrupa için de geçerli. Bu çok önemli bir değişim. tkincisi dünya, bolge- sel krizlerin giderek artacağı, Türkiye'nin de buna kayıtsız kalamayacağı bir sürece gir- di. Soğuk savaş disiplini de kalmadıgı-için ortada bir boşluk var. Üçüncüsü de yepye- ni bir Türkiye yok çünkü zaten son on yıl- da bu yenileşmenin işareti başlamıştı. Eko- nomisini dünyaya entegre etti, Atatürkçü- lüğün yeniden değerlendirilmesi süreci baş- ladı. Bu Atatürkçülük felsefesini tamamen reddetmek anlamına gelmiyor. Değişen dünya ile birlikte yeni değerlendirmeler ya- pılması anlamına geliyor. Atatürk'ün, 1920'lerde yaptığı değerlendirmeler, dört bir tarafından kuşatılmış, yıkılan bir impara- torluk devralındığı için çok isabetli ve doğ- ruydu. Türkiye savaşın dışında — Türkiye'nin bir sıcak savasa çekilme ola- sılığını nasıl görüyorsunuz? FULLER — Saddam'ın Türkiye'yi sava- sa bulastırmak istediğini sanmıyorum. Çok büyük hatalar yaptı. Yeni birisine daha da- yanamaz. Tüm dünyaya savaş açamaz ki. Ayrıca, Türkiye kapılannı kapadı. İran da kapadı. Çıkış noktası yok. Türkiye'ye böy- le bir dönemde savaş açması çok aptalca olur. Türkiye'nin de Irak ile bir çatışmaya gjrmek isteyeceğirü sanmıyorum. Türkiye^ nin asü büyük katkısı, tüm dünyaya BM ka- rarları konusundaki öncülüğü, gerekirse topraklarını korumak konusundaki karar- lüığı ve Saddam Hüseyin'in rejimi ve poli- tikalarını onaylamadığınıgöstermesi oldu. — Sizce Saddam Hüseyin nasıl bir kişi- liğe sabip? FULLER — Bence Saddam Hüseyin, kuvvet ve zaafiyeti çok iyi anhyor. Ama si- yasi bakımdan dünyayı çok iyi anlamıyor. Kötü bir siyasi yargıç. Çabuk bir zafer ka- zanacağı inancıyla zayıf Iran'ı işgale çalış- ması çok büyük hataydı, neredeyse bu za- yıf Iran'a yenüiyordu. İran savaşmayı bırak- tığı için Saddam da savaşı kendisinin kazan- dığuu zannetti ve Körfez'de istediğini yapa- bileceğini zannetti. Irak ve Suudi Arabis- tan'ı gerçekten korkuttu birkaç konuda. Ama bununla yetinseydi, bugün istedikle- rinin çoğunu elde etmiş olabüirdi. Ama Ku- veyt'i işgal etti ve redikal Araplan dahi kar- şısına aldı. Ikincisi, sekiz yıl süren savasta kazandıklarını yarım saatte geri verdi. Bence siyasi muhakeme yeteneği çok za- yıf. Dış dünyayı anlamıyor. Belki komşu- lannı biraz anhyor, ama onun ötesini an- lamıyor. — Savaş kaçınılmaz mı? FULLER — Bu Saddam'ın karan ola- cak. Eğer Kuveyt'ten çekilirse, bu macera- dan elde ettiği her şeyi iade ederse o zaman savaşın önlenmesi mümkün. Ama Saddam1 ın bu boyutta bir yanlış yaptığıru kabul ede- cek kapasitede olduğunu sanmıyorum. Irak'ın Kuveyt'i işgalinden sonra bu ülkeden kaçan binlerce kişi Amman'daki kamplarda barınıyor. (Fotograf: Reuter) Kuveyt büyükelçimiz dönüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Irak'ın Kuveyt'te bulunan büyükelçiliklerin kapatılması konusundaki ültimatomuna uy- mayan Türkiye'nin Kuve>t'teki temsilcisi Büyükelçi Güncr Öztek "orada kalmasının koşullan ortadan kalktığı anda" geri döne- cek. Büyükelçi Öztek, eşi ve 10 kişilik bü- yükelçilik personelinin önümüzdeki günler- de Türkiye'ye dönmek üzere yola çıkacağı bildirildi. Büyükelçilik personelimizin üç gün içinde Türkiye'ye dönmesi bekleniyor. Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçi Öztek Ku- veyt'ten aynlmaya karar verdiği anda Irak'a bir uyarı notası verileceğini açıkladı. Irak'ın Kuveyt'teki büyükeJciliklerin ka- patılması için verdiği sürenin dolrnasından sonra yabancı diplomatlara karşı kuvvet kullanmayacağını açıklaması Ankara'da olumlu karşüandı. Bu tutumun Irak'ın bü- yükelçih'klere müdahalede bulunması duru- munda sorunun büyük boyutlara ulaşaca- ğını kavramasından kaynaklandığım belir- ten Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, "Ancak gene de Büyükelçi Öztek ve diğer görevli- lerin diplomatik starulerini yitirdikten sonra Kuveyt'te kalmaları anlamlı olmayacaktır. Yedek enerji, yiyecek stoku ve haberieşme ulanakları tükenmeden oradan aynlmala- nnda fayda \-ardir" diye görüş bildirdiler. Kuveyt Büyükelçiliği'ndeki toplam 12 ki- şilik görevli grubunun önümüzdeki 72 sa- at içinde Türkiye'ye dönmek üzere yola çık- ması bekleniyor. Bu arada Dışişleri Bakan- lığı'nın eiçilik görevlilerini almak üzere Ku- veyt'e bir otobüs gönderdiği öğrenildi. Dışişleri yetkililerinden edinilen bilgiye göre Büyükelçi Öztek ve beraberindekilerin Kuveyt'ten Türkiye'ye gelişine kadar geçe- cek sürede meydana gelebilecek her türlü sorun ve tehlikeden Irak sorumlu tutulacak. Türkiye bu konuda Bağdat'a vereceği uya- n notasında "Büyükelçilik görevlilerinin can ve mal güvenligi ile Kuveyt'teki hesaplan ve mal varlıklarından siz sorumlusunuz" di- yecek. Kuveyt'teki Turk görevlilerin orada bırakmak zorunda kalacakları maddi değer- ler ve mal varlığı daha sonra Irak hüküme- tinden talep edilecek. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, büyükelçilik personelinin Kuveyt'ten aynlmak isteyen 600 Türkün güvenlik içinde Türkiye'ye ulaştınl- masında üzerlerine düşen görevi basanyla yerine getirdiklerine dikkat çekerek "En önemli misyon tamamlandı. bundan sonra orada kalmalannın fonksiyonel olacağı gö- rüşünde değiliz" dediler. HABUR SINIR KAPISINDA YOĞUNGÜN 52 Amerikalı Türkiye'deVEDAT YENERER ALİ DOĞAN HABUR — Habur sınır kapısında dün de yoğun bir gün yasandı. Sınır kapısında pasaport işlemleri için ödenen 30 bin lira- nın Pakistanlılardan alınmaması kararlaş- tırıldı. Bunun üzerine Irak tarafında yığı- lan Pakıstanlıların Türkiye'ye girişleri hız- landı. Dün Irak makamlarmın çeşitli neden- lerle tutukladığı Türk şoförlerinden serbest bırakılan 12'si ile 100 Türk, 10 Çek, ENKA^ nın Irak şantiyesinde çalışan 90 Yugoslav iş- çi ve 300 Pakistanlı Habur'dan Türkiye'ye geldi. Dün aynca Belçika'nın Kuveyt Büyü- kelçiliği Ticaret Ataşesi Antonlu Giracia, eşi ve üç yasındaki çocukları, Danimarka'mn Kuveyt BUyükelçiliği'nde görevli üç bayan diplomat ve Kuveyt Üniversitesi'nde tıp pro- fesörü olarak göre\ yapan bir Lgandalı Türkiye'ye giriş yaptı. Türkiye'ye gelmek üzere dün sabah saat.erinde Bağdat'tan ay- rıldıkları bildirilen, ABD'nin Kuveyt Büyü- kelçiliği'nde görevli diplomat yakınlarımn oluşturduğu 55 kişilik Amerikalı gruptan 52'si bu sabaha karşı Habur'dan giriş yaptı. Irak makamlarının bir suredir çeşitli ne- denlerle tutukladığı Türk şoförlerden 12'si dün Habur'a "kamyonsuz" geldiler. Şoför- ler, Iraklılarm kamyonlarına el koydukla- rını söylediler. Bunların yanı sıra son 24 sa- atte Irak'ta bulunar. 100 Türk daha Türki- ye'ye geldi. Saat 12.30'da Habur sınır kapısından Türkiye'ye giriş yapan şoförlerden Recep Gümüşalan, Irak'ta kamyonunun lastiğinin yarılması üzerine, lastik değiştirmek zorun- da kaldığını, Irak güvenlik kuvvetlerinin yaptığı aramalarda, bu durumu belirleme- leri üzerine sorgusuz sualsiz tutuklanarak Zıncırli Hapishanesi'ne konuiduğunu ve yaklaşık bir aydır hapishanede tutulduğu- nu anlattı. Hapishanede kaldığı günlerde Iraklılarm, kendilerine "Türkler de gâvur oldu" diyerek çok kötü davrandıklartnı be- lirten Gümuşalan, gunde bir oğün yemek verildiğini, bu yiyeceklerin de yenecek tür- den olmadığını söyledi. Muhiıtin Saruhan adlı Mardınli kamyon şoföru de bir arama sırasında, aracında 7 kilo çay olduğu için hapse atıldığını anlat- tı. Saruhan da aynı şekilde insanlık dışı ko- şullar altında Zincirli Hapishanesi'nde 40 günden fazla tutulduğunu söyledi. Türk şoförler, serbest bırakıldıktan son- ra Irak'ta yiyecek sıkıntısı olduğunu gözlem- lediklerini belirttiler. Bu arada, dun de ENKA şirketinin Irak şantiyesinde çalışan 90 Yugosla\ işçi ile Ku- veyt'ten gelen 300 Pakistanlı, Habur sınır kapısından Türkiye'ye geldi. Sınır kapısında pasaport işlemleri için ödenen 30 bin liranın Pakistanlılardan ahn- marnası kararlaştırıldı. Bu karardan sonra Irak tarafında jığılan Pakistanlıların Türki- ye'ye girişleri hızlandı. Belçikalı ataşe Belvika'nın Kuvevt Büyukelçiliği Ticaret Atasesi Antonlu Giracia, eşi Pascala Brarp- son ve üç yasındaki çocukları Vannesa ile Danimarka'mn Ku\\et Büyükelçiliği'nde görevli bayan diplomatlar Anamaria Skak, ISielsen ve Marianne Rosanklle de Türki- ye'ye giriş yaptılar. Belçikalı Ticaret Aıaşesi, basın mensup- larına yaptığı açıklamada, Irak ve Kuveyt'- teki durumun içler acısı olduğunu bildirdi. Ataşe şunları söyledi: "Herkes bu ülkeden Jiaçmanın \ollanni anyor. Bi/ Amman uzerinden ülkemize donmeyi düşündük. Ancak ha%a sahasının kapalı oiması yüzünden Habur >olunu seç- tik. Habur'a yaklaştıgımızda Zaho larafın- da lahmini olarak 10 bin, koprü >akınla- rında ise bin kişinin giriş \apmak için bek- lediğini görduk. Bu insanlar acık alanda aç susıu bekli>orlar." Ugandalı profesör Kuveyt Üniversitesi'nde tıp proleH>ru ola- rak görev yapan ve adının açıklanmasını is- temeyen bir Ugandalı, Kuveyt'te birçok in- sanın El Sabab ailesini sevmediğini ileri sü- rerek. "Ancak Kuveytliler sorunun içlen çö- zümünden yanajdılar. Böyle bir müdahale onları bir araya getirdi" şeklinde konuştu. Ugandalı profesör, Kuveytli gençlerin Irak askerlerine karşı mücadelelerini sür- dürdüklerini belirtirken, cadde ve sokaklar- da Irak askerlerince sökülen El Sabah'ın re- simlerinin gece Kuveytli gençlerce yeniden asıldığını söyledi. Habur sınır kapısından geç saatlerde 250 Rumen'in de Türkiye'ye giriş yapması bek- leniyor. Dün saat 14.30 sıralarında Çekoslovak Nan Batel, eşi Narian Batel, çocukları Da- vid ve Sande ile Irak'ta inşaat mühendisi olan Pavel Baiaz, eşi Silva ve dört cocuğuyla birlikte kapıdan Türkiye'ye giriş yaptılar. Basın mensuplarının sorulannı cevaplandı- ran Çekoslovaklar, beş yıldan beri Irak'ta çal.ştıklannı, anlaşmalarının feshedilmesin- den sonra ülkelerine d*önme karan aldıkla- nnı söylediler. Bir süreden beri basın mensuplannın Ha- bur sınır kapısına giriş yasakları da yarın sabah saat 10.00'da son bulacak. Silopi Kay- makamı ve Habur Mülki Amir Vekili Şük- rü Yıldız, Habur sınır kapısı önünde bek- leyen basın mensuplanna sahanın yanndan itibaren basın mensuplanna açılacağını, an- cak giriş ve çıkışların yapıldığı iki köprüye yaklaşılmayacağını kaydetti. Habur sınır kapısından da Türkiye'deki akrabalarının vanında tatilini geçiren Ab- dülkerim Babakoglu adlı Türk asıllı Iraklı ve ailesi ise çıkış yaptı. 52 Amerikalı geldi ABD'nin Kuveyt Buyukelçıliği'nden gö- revli diplomatlarının yakınlarından oluşan 55 kişilik Amerikalı gruptan 52'si bu sabah Habur sınır kapısından Türkiye'ye giriş ya- parken. 3 Amerikalı genç Irak sınır yetkili- leri tarafından ahkonuldu. ABD'nin Ankara Büyukelçiliği Basın Bü- rosu yetkililerinden VVilliam Cadness, ço- ğu kadm ve çocuklardan oluşan 55 Ameri- kahnın bugün (dün) saat 05.00'te Bağdat'- tan ayrıldıklarını söyledi. Bağdat'ta halen çoğu erkek, 54-55 Ame- rikalı personelin daha bulunduğu belirtili- yor. Irak De\iet Başkanı Saddam Hüseyin, Amerikalı diplomat ve yakınlarından olu- şan yaklaşık 100 kişiyi serbest bırakacağı- na söz vermesine rağmen, Kuveyt'ten Bağ- dat'a gelen Amerikalılann buradan ayrüma- sına izin verilmemişti. ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nde gö- revli bir diplomat, beklenen grubun Türk yetkililer tarafından Diyarbakır'da bazı te- sislere yerleştirileceğini söyledi. Türkiye'de- bir gece geçirecek olan grup özel uçakla ül- kelerine götürülecek. Kuveyt'ten gelenler Amerikalı diplomat- lardan oluşan kalabalık bir grup tarafından karşüandı. Diplomatlann Diyarbakır'a ka- dar Kuveyt'ten gelen gruba eşlik edecekleri bildirildi. Esnaf zor durumda Türkiye'den Irak'a giden E-24 karayolun- da, Körfez krizi nedeniyle hayat adeta fel- ce uğradı. Kriz öncesi her gün yüzlerce kam- yonun giriş-çıkış yaptığı Habur sınır kapı- sında araç trafiği açısından adeta bir ölüm sessizliği yaşanıyor. Bu arada, yol güzergâhı üzerinde bulu- nan ve geçimlerini Irak ile Türkiye arasın- da nakliye yapan kamyonlardan sağlayan esnaf da Körfez krizinden nasibini aldı. E-24 karayolu üzerindeki Nusay- bin-Cizre-Silopi arasındaki esnaflar, "siftah dahi" yapamadıklannı, bu durumun sürme- si halinde önümüzdeki günlerde dükkânla- rını kapatıp geçimlerini sağlayabilmek için iş aramak durumunda kalacaklarını bil- dirdiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear