Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/18 DIŞ HABERLER 27 AĞUSTOS 1990
KÖRFEZ KRİZİ ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KR İZİ...KÖRFFZ KRİZİ... KOI
GÜVENLİKKONSEYİKARARI
ABD 'asgari güç'kullanacakWashington, Güvenlik Konseyi'nin kararını 'esnek'
yorumluyor. Ablukayı delmeye çalışan gemiler gerekirse
silah zoruyla durdurulacak.
UFUK GÜLDEMİR
WASHINGTON — BM Güvenlik Kon-
seyi'nin desteğini de arkasına alan ABD'-
nin, bu aşamada, politikasını, ablukayı da-
ha etkili hale getirmekle yetineceği kayde-
diliyor.
"Teökle bir belde gör" politikası anlamı-
na gelen bu tutum şöyle özetleniyor: Was-
hington, BM Güvenlik Konseyi'nin son ka-
rannı esnek yorumluyor. ABD Başkanı'nın
Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowc-
roft, kabul edilen kararda "minimum
güç" kullanmak diye kısıtlayıcı bir ifade bu-
lunmadığını vurguladıktan sonra "Gerekeni
yapmak için elimizi bağlayan bir şey yok"
dedi. Ama diğer yandan da "Özenle mini-
mum güç" kullanacaklarının altını çizdi. Bu
şu anlama geliyor: ABD. ablukayı delmeye
çalışacak gemileri gerekirse silah zoruyla
durduracak. Ama, eğer Irak mukabele et-
mezse, Washington Körfez'deki tırmanmayı,
en azından bir süre daha bugünkü nokta-
dan daha yukarıya çekmeyecek.
Ancak, bu denklemi bozabilecek bazı un-
surlar var. Bunlardan bazılan şöyle özetle-
nebilir :
Rehineler konusu: ABD'nin şu anda en
hassas olduğu konu rehineler sonınu. Eğer
Irak, ABD'nin Körfez'de bir Irak gemisini
vurması karşılığında rehineler konusunda
sert bir karar alırsa, ABD'nin şu anda "«b-
Inkayı başanya kavuştunnak" hederıyle kı-
sıtladığı politikası, hemen değişebilir. Baş-
kan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Scowc-
roft, Tmanra Saddam Hüseyin, Irak ve
Kuveyt'teki yabancılara karşı yapacagı ha-
reketlerin sonuçlannı göz önünde tular" di-
yor. Scowcroft'ın, "rehinler konasu Mzim
için çok öncmli. her an Başkan'ın aklında-
lar, ancak stratejimizden bizi saptıramaz"
demesinden de Irak, kısa vadede rehineler
konusunda bir adım atmasa dahi, krizin da-
ha ileriki aşamalannda, ABD'nin kendisi-
ni hazır hissettiği zaman, aldına koyduğu-
nu her halükârda yapacağı da anlaşılıyor.
Kuveyt elçiligi krizi: ABD'yi kısa vadede
güç kullanmaya zorlayabilecek sorunlardan
birisi de Irak'ın Kuveyt'teki Amerikan El-
çiliği'ni kapatma girişimi. ABD kendisini şu
anda henüz Irak'a öldürilcü darbeyi vura-
bilecek güçte görmediği için eiçilik olayı, re-
hineler konusu gibi "kriz içinde krizler"in
çıkmaması için dua ediyor. Ama kendisini
hazır hissettiğinde bu kez Kuveyt Elçiligi-
nin basılması için dua edebilir. Çünkü, her
ne kadar Bush'un politikalanna destek son
kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 87 ise
de ABD'nin, daha ileri gurüerde, kafasına
koyduğunu yaprnası için yine de Irak'ın açık
bir tahrikine ihtiyacı var. Rehineierin öldü-
rülmesi ya da elçiliğin basılması bu olana-
ğı vereceği gibi, Irak'ın Kuveyt petrol ku-
yulannı dinamitlemesi veya Suudi Arabis-
tan petrol kuyulanna güdümlü füze saldı-
rısı gibi adımları da Amerikan saldırısının
gerekçesi olabilir.
BM kararından sonra Amerika'daki ha-
va ana başlıklarıyla şöyle aktanlabilir:
•eştiriler kesildi: Birleşmiş Milletler Gü-
venlik Konseyi kararından sonra ABD yet-
kililerinin "minimum güç" kuilanılacağım
vurgulaması ABD'de tansiyonu biraz düşür-
düyse de dün televizyon istasyonları ve ga-
zeteler ABD'nin Körfez'e yaptığı yığınağın
uzun vadede Irak'ı vurmaya dönük olduğu
temasını işlemeye devam ettiler. ABD'nin
donanma tarihinde ilk kez bir ağır savaş ge-
misini karadan ateşe korunmasız dar bir su
yoluna yollaması, İngiltere'deki F-Ill ucak-
larını Arabistan'a kaydırması hep bu çerçe-
vede atılmış adımlar olarak algılandı. Bir
başka iiginç gelişme de Irak iideri Saddam
Hüseyin'i tngiliz rehinelerle gösteren TV
fılmlerinin yayınından sonra ortaya çıktı.
Tam, muhalefet ve liberal basın George
Bush'un Körfez politikalannı yavaş yavaş
eleştirmeye başlaraışken, filmin yayımlan-
ması, Amerikan kamuoyunda bir hiddet
dalgasına yol açtı ve Bush'un politikalan-
na dönük eleştiriler bıçakla kesildi. Film-
ler yayımlanmadan bir gün önce New York
Times'ın başmakalesi, ABD Başkanı Geor-
ge Bush'u Körfez krizinde "kendi retoriği-
nin esiri olmamaya" çağırıyordu. Söz ko-
nusu sahnelerin yarattıği kızgınlık havası
böyle çağnlar yapılabilmesini güçleştirdi.
Bush'un şahsi kızgınlığı: ABD Başkanı
Bush'un, Saddam Hüseyin'den şahsi nefre-
tinin krizin yatışmasına fazla yardımcı ol-
mayacağına dikkat çekiliyor ve şu örnekle-
me yapılıyor: Hüseyin'i Ingiliz rehinelerle
gösteren film ilk yayımlandığı gün lngilte-
re ve ABD sert tepki vermişti, ama Beyaz
Saray'ın iki gün sonraki tepkisi bunlardan
kat kat daha sert oldu. Bush'un Beyaz Sa-
ray Sözcüsü Marlin Fitzwater, olağan bri-
finginde, Saddam Hüseyin'in bu filmlerdeki
görüntüsünü, "tariflerin ötesinde hastalıklı"
olarak niteledi. ABD Dışişlerı'nin resmi
açıklamasmda bu kadar sert bir dil kulla-
nılmazken Bush'un özel sözcüsü yazüı me-
tinden okumak suretiyle bu ifadeleri sarf et-
ti. Bundan da anlaşılıyor ki ABD Başkanı
Bush, Saddam Hüseyin'i danltmaktan çe-
kinmek gibi bir duyguya sahip bulunmuyor.
1986 Sirte saldırısı sırasında dönemin ABD
Başkanı ile Libya İideri Kaddafı arasında
da benzeri duygular olduğu hatırlatılıyor.
Diplomatik Yollan Eğer rehineler ve Ku-
veyt elçiligi gibi çıbanbaşlarında Irak bir
adım atmazsa Amerika'nın bir süre daha
ekonomik ambargonun sonucunu bekleye-
ceği, dolayısıyla da bu süre içinde diploma-
tik bir çöziime kapıların açık tutulacağı an-
laşılıyor. ABD, gerçi Irak'ın Kuveyt'ten çe-
kilmeyeceği bir diplomatik çözüraü çözüm
saymayacak, ama Saddam Hüseyin'in bu-
nu yapması karşılığında ABD'nin Irak'ın
"şerefini kurtarmasını" sağlayacak bazı
adımlar atmaya razı olabileceği yönünde
işaretler var. Önceki günkü Washington
Post'ta, adı verilmeyen üst düzey bir yetki-
liye atfen bu teklif ortaya atıldı.
CIA'nin eski Ortadoğu sorumlusu
FullerCumhuriyet'te demeç verdk
Artık yenibir dünya,
yeni bir Türkiye var
"Umut ederim Batı dünyası Körfez krizinden sonra
Türkiye'nin bölgedeki çok önemli rolünü görür. Çünkü
önümüzdeki yıllarda daha istikrarlı değil, aksine daha
istikrarsız olacak bir dünya için bu rol çok önemli."
WASHINGTON (Cumhuriyet) —
nın eski Ortadoğu dairesı sorumlusu ve
Rand şirketinin önde gelen uzmanlanndan
Dr. Graham Fuller, "Körfez krizi ve
Türkiye'vi" değerlendirirken dünyanın, böl-
gesel krizlerin giderek artacağı, Türkiye'nin
de buna kayıtsız kalamayacağı bir siirece
girdiğini vurguladıktan sonra "Artık yeni bir
dünya ve yeni bir Türkiye var" dedi. Fuller
bu yeni dönemde Türkiye'nin "Ortadoğu
konusunda daha bağımsız düşüneceği ve çı-
kariarı doğrultusunda bazı yargılamalar ya-
pacağı düşüncesinde olduğunu" kaydetti.
Yönelttiğimiz sorular ve Dr. Fuller'in ya-
nıtlan şöyle:
— Gerçi kriz henüz sona ermedi, ama bu
krizde Türkiye nasıl bir görüntn kazandı?
FULLER — Türkiye'nin krizi idare ediş
biçiminden çok etkilendim. Kendine güven
ve uzak görüşlüiükle hareket ederek dün-
yaya Türkiye'nin önemini göştermek fırsa-
_ünı iyi kullandı. Umarım Türkiye/nin aldı-
ğı bu tavır, uluslararası durumunu iyileşti-
rir. Türkiye'nin, hiç pazarhk etmeden hız-
la hareket etmesi özellikle etkileyici. Uma-
rım dünya ve özellikle Batı âlemi şimdi
Türkiye'njn bölgedeki çok önemli rolünü
görür. Çünku önümüzdeki yıllarda daha is-
tikrarlı değil, aksine daha istikrarsız olacak
bir dünya için bu rol çok önemli.
— Sizce bu karan alırken Türkiye'nin dü-
şünceleri neydi?
FULLER — Her şeyden önce artık tab-
loda "soğnk savaş" unsuru yok. Eskiden
tüm ülkeler alacakları kararların SSCB ile
ilişkilerini nasıl etkileyeceğini göz önünde
bulundururlardı. Artık kendi başlarına ka-
rar veriyorlar. Ayrıca Türkiye, dünyamn bü-
yük bir bölümüyle birlikte Irak'ın bu hare-
ketinin "kabul edilemez" olduğu düşünce-
sini paylaşıyor. Özellikle Saddam komşu-
nuzsa, ama hepsinden önemlisi Türkiye bu-
nun jeostratejik ve jeopolitik önemini dün-
yaya göştermek önemli bir fırsatı olduğu-
nu kavradı.
AT üyeliği
— Peki sizce Türkiye bu karan ile Ortak
Pazar üyeliği olasılığını yükseltti rai?
FULLER — Söylemek çok güç. Avrupa-
da son sekiz ayda her şey o kadar hızlı de-
ğişti ki. Doğu Avrupa'da son gelişmelerin
ardından onların AT'de daha önemli bir rol
oynayabileceği, dolayısıyla Türkiye'nin AT'-
ye girmesini güçleştirebilecekleri görüşü
ağırlık kazandı. Fakat ben soğuk savaş di-
siplininin ortadan kalkmasının dünyaya yeni
istikrarsızlıklar getireceğini düşündüğüm
için dunım farklı gelişebilir. Ben soğuk sa-
vaş iyiydi demiyorum, ama uluslararası bir
disiplin getirmişti. Bu disiplinin ortadan
kalkması Irak krizi gibi krizlerin doğması-
nı kolaylaştırıyor. Bu şartlar altında, Tür-
kiye'nin rolü çok kritik. Türkiye, Avrupa,
Ortadoğu ve Rusya'nın arasında oturuyor,
birçok önemli ülke ile komşu, ayrıca daha
önceki konuşmamızda da vurguladığım gibi
gelecekte Sovyetler'deki Müslüman cumhu-
riyetler bakımından çok önemli rolü var.
— Türkiye'nin Müslüman olmasınm Av-
rnpa'ya başka bir pratik yararı ne olabilir?
"Müslüman dünya ile Avrupa arasında bir
tür aracı rolü oynayabilir" dediniz. Bunu
nasıl yapar?
FULLER — Aracıdan daha ötede bir şey
kastediyorum. Ayrıca dünyanın Hıristiyan
Müslüman bloklarına ayrılması istenen bir
şey değil. Giderek daha çok federal, konfe-
deral gruplardan oluşan bir dünyaya ihti-
yacımız var. Bu grupiann mümkün oldu-
ğunca çok boyutlu, çok yüzlü olmasında ya-
rar var. Avrupa Topluluğu'nun Türkiye'yi
alması. bu grubun dünyamn geri kalan kıs-
mı için daha fazla siyasi ve kültürel anlayış
beslediğini gösterir. Milliyete dayalı dar
gruplaşmalar uzun vadede dünyaya istikrar-
sızlık getiriyor. Yunanistan'a, Bulgaristan'a
'evet' deyip Türkiye'ye 'hayır" demekle 'bu
grupta Müslümanlara yer yok' diyorsunuz.
Bu, çok tehlikeli.
— Türkiye'nin Körfez'le ilgili son kara-
n, içerde tslam radikalizmi açısından nasıl
bir boyut doğurur?
FULLER — Her şeyden önce İslam dün-
yasında dinci gruplar Irak konusu üzerin-
de bölünmüş durumda. Bazılan, bu krizi,
Batı'ın haçlı harekâtı, diğerleri de bu ola-
yı, Müslümanlık konusunda fazla inandı-
ncılığı olmayan bir liderin kabul edilemez
bir davranışı olarak görüyorlar. Saddam
Hüseyin, iktidan boyunca dini cemaatın ön-
de gelenlerine hep kotü davrandı. Ne ken-
disinin fazla iman sahibi olduğu soylenebi-
lir, ne de partisinin Islam'a fazla saygısı var.
Bu yüzden, sanınrh her dinci grup kendi de-
ğerlendirmesini yapacak.
— Sizce Irak'ı Ortadogu'da dengeleyecek
güç kimdir? İran mı? Son günlerde Türki-
ye'ye bu yönde roller biçen bazı yorumlar
da göze çarpıyor.
İran faktörü
FULLER — Körfez'de Irak'ı uzun vade-
de dengeleyecek güç kuşkusuz İran'dır. Ama
şu anda savaş yorgunu, üstelik de çok cıd-
di bir deprem felaketi geçirdi. Bugün Irak'a
meydan okuyabilecek durumda değil, kri-
zin ciddi bir sahne oyuncusu da değil. Ama
Saddam'ın tran-Irak savaşından elde ettiği
tüm sembotik kazançları geri vermesi, en
azından onun, Irak'ı bu güçte gördüğüne
kuşku bırakmıyor. Zayıf ve güçsüz bir Tran
1
dan dahi ürkmüş oiması çok anlamlı. Iran
zaten genel olarak Irak'tan çok daha önemli
ve güçlü bir Ülke de. Diğer yandan Türki-
ye, hep bölgede.önemli bir dwlet oldu. Ama
Türkiye, geçmişte Ortadogu'da bu işlere gir-
mediği için kimse Türki^'yi doğal bir denge
unsuru olarak görmüyof. Oysa Türkiye çok
güçlü, istikrarlı, olgun, sorumlu bir ülke. O
yüzden bölgede aniden Irak'a karşı denge
unsurları icat etmeye gerek yok.
— 'Türkiye geçmişte bu işlere girmezdi"
derken bugün artık durumun farklı oldu-
guna mı işaret ediyorsunuz?
FULLER — Kanımca artık yeni bir dün-
ya ve yeni bir Türkiye var. Soğuk savaşın
kalkmış olmaa, ülkelerin, bolgesel konulan
Doğu Batı faktöründen bağımsız olarak
görmelerini sağlıyor. Bu, Türkiye'nin de eli-
ni serbest bırakıyor. Sürekli olarak kuzey
komşusuna bakrnak zorunda değil. Bu İran
için de, Batı Avrupa için de geçerli. Bu çok
önemli bir değişim. tkincisi dünya, bolge-
sel krizlerin giderek artacağı, Türkiye'nin de
buna kayıtsız kalamayacağı bir sürece gir-
di. Soğuk savaş disiplini de kalmadıgı-için
ortada bir boşluk var. Üçüncüsü de yepye-
ni bir Türkiye yok çünkü zaten son on yıl-
da bu yenileşmenin işareti başlamıştı. Eko-
nomisini dünyaya entegre etti, Atatürkçü-
lüğün yeniden değerlendirilmesi süreci baş-
ladı. Bu Atatürkçülük felsefesini tamamen
reddetmek anlamına gelmiyor. Değişen
dünya ile birlikte yeni değerlendirmeler ya-
pılması anlamına geliyor. Atatürk'ün,
1920'lerde yaptığı değerlendirmeler, dört bir
tarafından kuşatılmış, yıkılan bir impara-
torluk devralındığı için çok isabetli ve doğ-
ruydu.
Türkiye savaşın dışında
— Türkiye'nin bir sıcak savasa çekilme ola-
sılığını nasıl görüyorsunuz?
FULLER — Saddam'ın Türkiye'yi sava-
sa bulastırmak istediğini sanmıyorum. Çok
büyük hatalar yaptı. Yeni birisine daha da-
yanamaz. Tüm dünyaya savaş açamaz ki.
Ayrıca, Türkiye kapılannı kapadı. İran da
kapadı. Çıkış noktası yok. Türkiye'ye böy-
le bir dönemde savaş açması çok aptalca
olur. Türkiye'nin de Irak ile bir çatışmaya
gjrmek isteyeceğirü sanmıyorum. Türkiye^
nin asü büyük katkısı, tüm dünyaya BM ka-
rarları konusundaki öncülüğü, gerekirse
topraklarını korumak konusundaki karar-
lüığı ve Saddam Hüseyin'in rejimi ve poli-
tikalarını onaylamadığınıgöstermesi oldu.
— Sizce Saddam Hüseyin nasıl bir kişi-
liğe sabip?
FULLER — Bence Saddam Hüseyin,
kuvvet ve zaafiyeti çok iyi anhyor. Ama si-
yasi bakımdan dünyayı çok iyi anlamıyor.
Kötü bir siyasi yargıç. Çabuk bir zafer ka-
zanacağı inancıyla zayıf Iran'ı işgale çalış-
ması çok büyük hataydı, neredeyse bu za-
yıf Iran'a yenüiyordu. İran savaşmayı bırak-
tığı için Saddam da savaşı kendisinin kazan-
dığuu zannetti ve Körfez'de istediğini yapa-
bileceğini zannetti. Irak ve Suudi Arabis-
tan'ı gerçekten korkuttu birkaç konuda.
Ama bununla yetinseydi, bugün istedikle-
rinin çoğunu elde etmiş olabüirdi. Ama Ku-
veyt'i işgal etti ve redikal Araplan dahi kar-
şısına aldı. Ikincisi, sekiz yıl süren savasta
kazandıklarını yarım saatte geri verdi.
Bence siyasi muhakeme yeteneği çok za-
yıf. Dış dünyayı anlamıyor. Belki komşu-
lannı biraz anhyor, ama onun ötesini an-
lamıyor.
— Savaş kaçınılmaz mı?
FULLER — Bu Saddam'ın karan ola-
cak. Eğer Kuveyt'ten çekilirse, bu macera-
dan elde ettiği her şeyi iade ederse o zaman
savaşın önlenmesi mümkün. Ama Saddam1
ın bu boyutta bir yanlış yaptığıru kabul ede-
cek kapasitede olduğunu sanmıyorum.
Irak'ın Kuveyt'i işgalinden sonra bu ülkeden kaçan binlerce kişi Amman'daki kamplarda barınıyor. (Fotograf: Reuter)
Kuveyt
büyükelçimiz
dönüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Irak'ın Kuveyt'te bulunan büyükelçiliklerin
kapatılması konusundaki ültimatomuna uy-
mayan Türkiye'nin Kuve>t'teki temsilcisi
Büyükelçi Güncr Öztek "orada kalmasının
koşullan ortadan kalktığı anda" geri döne-
cek. Büyükelçi Öztek, eşi ve 10 kişilik bü-
yükelçilik personelinin önümüzdeki günler-
de Türkiye'ye dönmek üzere yola çıkacağı
bildirildi. Büyükelçilik personelimizin üç
gün içinde Türkiye'ye dönmesi bekleniyor.
Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçi Öztek Ku-
veyt'ten aynlmaya karar verdiği anda Irak'a
bir uyarı notası verileceğini açıkladı.
Irak'ın Kuveyt'teki büyükeJciliklerin ka-
patılması için verdiği sürenin dolrnasından
sonra yabancı diplomatlara karşı kuvvet
kullanmayacağını açıklaması Ankara'da
olumlu karşüandı. Bu tutumun Irak'ın bü-
yükelçih'klere müdahalede bulunması duru-
munda sorunun büyük boyutlara ulaşaca-
ğını kavramasından kaynaklandığım belir-
ten Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, "Ancak
gene de Büyükelçi Öztek ve diğer görevli-
lerin diplomatik starulerini yitirdikten sonra
Kuveyt'te kalmaları anlamlı olmayacaktır.
Yedek enerji, yiyecek stoku ve haberieşme
ulanakları tükenmeden oradan aynlmala-
nnda fayda \-ardir" diye görüş bildirdiler.
Kuveyt Büyükelçiliği'ndeki toplam 12 ki-
şilik görevli grubunun önümüzdeki 72 sa-
at içinde Türkiye'ye dönmek üzere yola çık-
ması bekleniyor. Bu arada Dışişleri Bakan-
lığı'nın eiçilik görevlilerini almak üzere Ku-
veyt'e bir otobüs gönderdiği öğrenildi.
Dışişleri yetkililerinden edinilen bilgiye
göre Büyükelçi Öztek ve beraberindekilerin
Kuveyt'ten Türkiye'ye gelişine kadar geçe-
cek sürede meydana gelebilecek her türlü
sorun ve tehlikeden Irak sorumlu tutulacak.
Türkiye bu konuda Bağdat'a vereceği uya-
n notasında "Büyükelçilik görevlilerinin can
ve mal güvenligi ile Kuveyt'teki hesaplan ve
mal varlıklarından siz sorumlusunuz" di-
yecek. Kuveyt'teki Turk görevlilerin orada
bırakmak zorunda kalacakları maddi değer-
ler ve mal varlığı daha sonra Irak hüküme-
tinden talep edilecek.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, büyükelçilik
personelinin Kuveyt'ten aynlmak isteyen 600
Türkün güvenlik içinde Türkiye'ye ulaştınl-
masında üzerlerine düşen görevi basanyla
yerine getirdiklerine dikkat çekerek "En
önemli misyon tamamlandı. bundan sonra
orada kalmalannın fonksiyonel olacağı gö-
rüşünde değiliz" dediler.
HABUR SINIR KAPISINDA YOĞUNGÜN
52 Amerikalı Türkiye'deVEDAT YENERER
ALİ DOĞAN
HABUR — Habur sınır kapısında dün
de yoğun bir gün yasandı. Sınır kapısında
pasaport işlemleri için ödenen 30 bin lira-
nın Pakistanlılardan alınmaması kararlaş-
tırıldı. Bunun üzerine Irak tarafında yığı-
lan Pakıstanlıların Türkiye'ye girişleri hız-
landı. Dün Irak makamlarmın çeşitli neden-
lerle tutukladığı Türk şoförlerinden serbest
bırakılan 12'si ile 100 Türk, 10 Çek, ENKA^
nın Irak şantiyesinde çalışan 90 Yugoslav iş-
çi ve 300 Pakistanlı Habur'dan Türkiye'ye
geldi. Dün aynca Belçika'nın Kuveyt Büyü-
kelçiliği Ticaret Ataşesi Antonlu Giracia, eşi
ve üç yasındaki çocukları, Danimarka'mn
Kuveyt BUyükelçiliği'nde görevli üç bayan
diplomat ve Kuveyt Üniversitesi'nde tıp pro-
fesörü olarak göre\ yapan bir Lgandalı
Türkiye'ye giriş yaptı. Türkiye'ye gelmek
üzere dün sabah saat.erinde Bağdat'tan ay-
rıldıkları bildirilen, ABD'nin Kuveyt Büyü-
kelçiliği'nde görevli diplomat yakınlarımn
oluşturduğu 55 kişilik Amerikalı gruptan
52'si bu sabaha karşı Habur'dan giriş yaptı.
Irak makamlarının bir suredir çeşitli ne-
denlerle tutukladığı Türk şoförlerden 12'si
dün Habur'a "kamyonsuz" geldiler. Şoför-
ler, Iraklılarm kamyonlarına el koydukla-
rını söylediler. Bunların yanı sıra son 24 sa-
atte Irak'ta bulunar. 100 Türk daha Türki-
ye'ye geldi.
Saat 12.30'da Habur sınır kapısından
Türkiye'ye giriş yapan şoförlerden Recep
Gümüşalan, Irak'ta kamyonunun lastiğinin
yarılması üzerine, lastik değiştirmek zorun-
da kaldığını, Irak güvenlik kuvvetlerinin
yaptığı aramalarda, bu durumu belirleme-
leri üzerine sorgusuz sualsiz tutuklanarak
Zıncırli Hapishanesi'ne konuiduğunu ve
yaklaşık bir aydır hapishanede tutulduğu-
nu anlattı. Hapishanede kaldığı günlerde
Iraklılarm, kendilerine "Türkler de gâvur
oldu" diyerek çok kötü davrandıklartnı be-
lirten Gümuşalan, gunde bir oğün yemek
verildiğini, bu yiyeceklerin de yenecek tür-
den olmadığını söyledi.
Muhiıtin Saruhan adlı Mardınli kamyon
şoföru de bir arama sırasında, aracında 7
kilo çay olduğu için hapse atıldığını anlat-
tı. Saruhan da aynı şekilde insanlık dışı ko-
şullar altında Zincirli Hapishanesi'nde 40
günden fazla tutulduğunu söyledi.
Türk şoförler, serbest bırakıldıktan son-
ra Irak'ta yiyecek sıkıntısı olduğunu gözlem-
lediklerini belirttiler.
Bu arada, dun de ENKA şirketinin Irak
şantiyesinde çalışan 90 Yugosla\ işçi ile Ku-
veyt'ten gelen 300 Pakistanlı, Habur sınır
kapısından Türkiye'ye geldi.
Sınır kapısında pasaport işlemleri için
ödenen 30 bin liranın Pakistanlılardan ahn-
marnası kararlaştırıldı. Bu karardan sonra
Irak tarafında jığılan Pakistanlıların Türki-
ye'ye girişleri hızlandı.
Belçikalı ataşe
Belvika'nın Kuvevt Büyukelçiliği Ticaret
Atasesi Antonlu Giracia, eşi Pascala Brarp-
son ve üç yasındaki çocukları Vannesa ile
Danimarka'mn Ku\\et Büyükelçiliği'nde
görevli bayan diplomatlar Anamaria Skak,
ISielsen ve Marianne Rosanklle de Türki-
ye'ye giriş yaptılar.
Belçikalı Ticaret Aıaşesi, basın mensup-
larına yaptığı açıklamada, Irak ve Kuveyt'-
teki durumun içler acısı olduğunu bildirdi.
Ataşe şunları söyledi:
"Herkes bu ülkeden Jiaçmanın \ollanni
anyor. Bi/ Amman uzerinden ülkemize
donmeyi düşündük. Ancak ha%a sahasının
kapalı oiması yüzünden Habur >olunu seç-
tik. Habur'a yaklaştıgımızda Zaho larafın-
da lahmini olarak 10 bin, koprü >akınla-
rında ise bin kişinin giriş \apmak için bek-
lediğini görduk. Bu insanlar acık alanda aç
susıu bekli>orlar."
Ugandalı profesör
Kuveyt Üniversitesi'nde tıp proleH>ru ola-
rak görev yapan ve adının açıklanmasını is-
temeyen bir Ugandalı, Kuveyt'te birçok in-
sanın El Sabab ailesini sevmediğini ileri sü-
rerek. "Ancak Kuveytliler sorunun içlen çö-
zümünden yanajdılar. Böyle bir müdahale
onları bir araya getirdi" şeklinde konuştu.
Ugandalı profesör, Kuveytli gençlerin
Irak askerlerine karşı mücadelelerini sür-
dürdüklerini belirtirken, cadde ve sokaklar-
da Irak askerlerince sökülen El Sabah'ın re-
simlerinin gece Kuveytli gençlerce yeniden
asıldığını söyledi.
Habur sınır kapısından geç saatlerde 250
Rumen'in de Türkiye'ye giriş yapması bek-
leniyor.
Dün saat 14.30 sıralarında Çekoslovak
Nan Batel, eşi Narian Batel, çocukları Da-
vid ve Sande ile Irak'ta inşaat mühendisi
olan Pavel Baiaz, eşi Silva ve dört cocuğuyla
birlikte kapıdan Türkiye'ye giriş yaptılar.
Basın mensuplarının sorulannı cevaplandı-
ran Çekoslovaklar, beş yıldan beri Irak'ta
çal.ştıklannı, anlaşmalarının feshedilmesin-
den sonra ülkelerine d*önme karan aldıkla-
nnı söylediler.
Bir süreden beri basın mensuplannın Ha-
bur sınır kapısına giriş yasakları da yarın
sabah saat 10.00'da son bulacak. Silopi Kay-
makamı ve Habur Mülki Amir Vekili Şük-
rü Yıldız, Habur sınır kapısı önünde bek-
leyen basın mensuplanna sahanın yanndan
itibaren basın mensuplanna açılacağını, an-
cak giriş ve çıkışların yapıldığı iki köprüye
yaklaşılmayacağını kaydetti.
Habur sınır kapısından da Türkiye'deki
akrabalarının vanında tatilini geçiren Ab-
dülkerim Babakoglu adlı Türk asıllı Iraklı
ve ailesi ise çıkış yaptı.
52 Amerikalı geldi
ABD'nin Kuveyt Buyukelçıliği'nden gö-
revli diplomatlarının yakınlarından oluşan
55 kişilik Amerikalı gruptan 52'si bu sabah
Habur sınır kapısından Türkiye'ye giriş ya-
parken. 3 Amerikalı genç Irak sınır yetkili-
leri tarafından ahkonuldu.
ABD'nin Ankara Büyukelçiliği Basın Bü-
rosu yetkililerinden VVilliam Cadness, ço-
ğu kadm ve çocuklardan oluşan 55 Ameri-
kahnın bugün (dün) saat 05.00'te Bağdat'-
tan ayrıldıklarını söyledi.
Bağdat'ta halen çoğu erkek, 54-55 Ame-
rikalı personelin daha bulunduğu belirtili-
yor.
Irak De\iet Başkanı Saddam Hüseyin,
Amerikalı diplomat ve yakınlarından olu-
şan yaklaşık 100 kişiyi serbest bırakacağı-
na söz vermesine rağmen, Kuveyt'ten Bağ-
dat'a gelen Amerikalılann buradan ayrüma-
sına izin verilmemişti.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nde gö-
revli bir diplomat, beklenen grubun Türk
yetkililer tarafından Diyarbakır'da bazı te-
sislere yerleştirileceğini söyledi. Türkiye'de-
bir gece geçirecek olan grup özel uçakla ül-
kelerine götürülecek.
Kuveyt'ten gelenler Amerikalı diplomat-
lardan oluşan kalabalık bir grup tarafından
karşüandı. Diplomatlann Diyarbakır'a ka-
dar Kuveyt'ten gelen gruba eşlik edecekleri
bildirildi.
Esnaf zor durumda
Türkiye'den Irak'a giden E-24 karayolun-
da, Körfez krizi nedeniyle hayat adeta fel-
ce uğradı. Kriz öncesi her gün yüzlerce kam-
yonun giriş-çıkış yaptığı Habur sınır kapı-
sında araç trafiği açısından adeta bir ölüm
sessizliği yaşanıyor.
Bu arada, yol güzergâhı üzerinde bulu-
nan ve geçimlerini Irak ile Türkiye arasın-
da nakliye yapan kamyonlardan sağlayan
esnaf da Körfez krizinden nasibini aldı.
E-24 karayolu üzerindeki Nusay-
bin-Cizre-Silopi arasındaki esnaflar, "siftah
dahi" yapamadıklannı, bu durumun sürme-
si halinde önümüzdeki günlerde dükkânla-
rını kapatıp geçimlerini sağlayabilmek için
iş aramak durumunda kalacaklarını bil-
dirdiler.