22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 AĞUSTOS 1990 Demokrasiye Boşvermeye Doğru Gittikçe büyüyen ve çözümsüzlüğedoğruhızlayol alan sayısıziç,dış, ekonomik ve toplumsal sorunlar demeti, ülkeyi yönetenlerin uykulanna, düşlerine girmelidir. Sorumluluk duygusu olanlann uykulannı kaçırmalı ve geleceğedönük kaygılannı donıklaraçıkarmalıdır. Prof. Dr. CAHIT TALAS Insan haklanndan, en az yararlanmış çilekeş, sahipsiz ve onurlu memurlar, kamu hizmeti gö- revlileri! Günümüzde hukuksal bakımdan biren- gel yok. Anayasa ve yasalar herhangi bir yasak getirmemiş. Emeğinizin sömürûlmesine ve aşağı- lanmasına, uygar ve demokratık dünyada geçer- li, kutsal kabul olunan insan haklanmzı kullana- rak izin vermeyin. Tek yanlı ve çağdışı ataerkil kararlarla saptanan ücretlerinize, çalışma koşul- lannıza insan onuruna yaraşır boyutlar sağlaya- cak, hakça bölüşümler ve güç getirecek sendika- lannıa kurun ve birleşin. Devletin uluslararası yükümlülükleri gereğince de var olan sendıka kurma, toplu pazarlık yapma ve toplu iş sözleş- mesi bağuîama hakkınızı geçerli kılmaya çahşın. Işverenlerimiz, yani devlet adına hareket eden- ler, hukuk dışına çıkma yollanna. haksız tasar- ruflara saparak fiili durumlar yaratmaya yöne- lirlerse, banşçıl ve demokratik direniş hakkınız doğar. İnsan haklanmz ve özgûrlükleriniz çiğne- nirse, direnmek. hak aramak suç değildir. Sendi- ka knrma hakkı, bütün insan haklan uluslararası belgelerinde temel bir hak olarak tanınmıştır. Tür- kiye de bu belgelerin bir bölümünü ya imzalamış ya da onaylamıştır. Bunun ötesinde, bütün ger- çek demokrasilerde sendıka kurma hakkı, toplu pazarlık ve grev hakkı vardır. Bu haklar. öze do- kunmamak koşulu ile ve gerekirse, ancak de- mokratık bir toplumda geçerli olabilecek yasa- larla düzenlenebilir. Kuşkusuz, bu temel insan haklanna, yani sö- zünü ettiğimiz sendikal haklara, ya bilgisizlikle- rinden ya da zihniyetlerinden ötürü karşı çık- makta olanlar, ülkenin siyasal ve toplumsal tari- hınde adlan ve sanlan ile hak ettikleri yeri ala- caklar ve tarihin şaşmaz yargısından da kurtula- mavacaklardır. Yaşadığımızsorunlannbaşmimarı Gittikçe büyüyen ve çözümsüzlüğe doğru hızla yol alan sayısız iç. dış, ekonomik ve toplumsal sorunlar demeti, ülkeyi yönetenlerin uykulanna, düşlerine girmelidir. Sorumluluk duygusu olan- lann uykulannı kaçırmalı ve geleceğe dönük kaygılannı doruklara çıkarmalıdır. Bilinen odur ki, iç ve dış politikalardan ekonomik ve toplum- sal politıkalara kadar uzanan konularda son sö- zü başbakanlığı döneminde de cumhurbaşkanı olduktan sonra da Sayın Turgut özal söylüyor. Bu nedenle ve doğal olarak bugün, Türkiye'nin her alanda ve konuda içinde yüzdüğü sorunlann başmiman ve sorumlusu da kendilendir. Tarih- bize diyor ki, ülkelen yönetenler her zaman kötü yönetimlerinin hesabını vermek zorunda kalmış- lardır. Rahatına pek düşkün, bu nedenle yasal ve ana- yasal sımrlan her görev döneminde zorlamış olan Sayın Cumhurbaşkanı, ünlü Hodri Meydan konuşmasında. "Türkiye'de pahalılıktan her za- man yakınmalar olmuştur, şimdi de olmaktadır" diyor. Ne var ki, Türkiye'de pahalılık, eşdeyimle enflasyon 1980 sonrası boyutlanna hiçbir dö- nemde ulaşmamıştır. Birinci ve tkinci Dünya Sa- vaşlan ve Bağımsızlık Savaşı yıllannda bile me- murlann ekonomik, toplumsal ve mesleksel du- rumlan bugünkü gibi onur kıncı olmamıştır. İşçi-memur bütün ücret erbabına herhangi bir yakınlık duymamış olan, liberal öğretinin kimi sloganlannınarkasında.tutarsızveçelişenpoliti- kalar üreten Sayın Cumhurbaşkam'mn bazı ger- çekleri ve durumlan da öğrenmek zahmetine kat- lanması gerekir. Liberal öğretinin de belirli, vaz- geçilmez kurum ve kurallan vardır. Bunlann bi- rini ya da bir kaçını gözardı eder, onlan işlemezli- ğe götürürseniz liberalliğiniz su götürür. örne- ğin, ekonomik açıdan liberal iseniz. siyasal düze- ninizin demokratik, yani özgürlükçü, yaniçoğul- cu, yani katıhmcı olması gerekir. Biliyoruz ki, çağdaş demokrasi bu nitelikleri içeren siyasal dü- zenin adıdır. 1980 yıhndan beri Türkiye'de siyasal düzen yo- lunu şaşırmış, 12Eylülaskeridarbesi. 1983yılın- da, demokrasiye yabancı ve kendi demokrasi an- layışını sivil kadrolarla yürütecek bır heyeti Tür- kiye'ye armağan etmiştir. Liderinin gölgesinde kalan bu heyetin işbirliği ile siyasal düzen de- mokrasi olmaktan çıkmıştır. tnsan haklanna ve özgürlüklenne dayalı ve saygılı bir demokrasi ül- kemizde artık bir özlemdir. Birilerinin gözünde ona boş bile verilebilir. 1983'ten bu yana Türkiye'de yeniden bir parla- menter düzen var görünüyor. Dört beş yılda bir genel seçimler de yapılıyor; bir parlamento olu- şuyor ve çok geçmeden düzen bir çoğunluk dikta- cılığına dönüşüyor. Ama aslında gerçek o ki, bu çoğunluk, malık olduğu yetkıleri bile kullanmı- yor ve liderinin isteklerine teslim oluyor. Şu hal- de siyasal düzen demokratik değil. Sahnede, hep bir adam görünüyor. Ekonomik düzen de öyle. Hayalı ihracat dahil, Türkiye'de ilkel bir kapitalizmin çıkarlanna hiz- met eden her şey, her girişim serbesttir. özal libe- ralciliğinin başka bir yani da fıyat serbestliğidir. Bütün imaJat sanayii, dışalım ve hizmet kesimle- n. serbest meslek sahipleri ve esnaf fıyatlannı enflasyonun seyrine uyarak ve bir yolunu bulup çoğu kez onu da katlayarak serbestçe ayarla- maktadırlar. Kâr oranlan yüzde yüzün altına na- diren düşüyor. Böylece, enflasyon zenginleri tü- rüyor. Bunlann çoğu bir yolunu bulup vergileri- ni ya ödemiyor ya da devletin yardımı ile en az düzeyde tutmasını beceriyorlar. Dışalım da çok kâr sağlıyor. Çünkü, iç fiyatlann aşın serbestliği ve vûkseklifti doeal olarak dısalımı özendirivor. ;lıy ekl ^ zendır Madalyonunöteki yûzüveışçiler özal liberalizmi bir yani ile de müthiş müdahale- cidir. Biliyoruz ki, başta memurlar olmak üzere ücret gelirliler 1980 yıhndan bu yana enflasyon karayıkımına en çok uğrayan kalabalık kesimi oluşturuyor. Memurlann ücretleri (aylıklan) ve öteki çalışma koşullan hep tek yanlı saptanıyor. tşveren devlet ile çahşanlan memurlar arasında bu konularda herhangi bir görüşme, konuşma ve birlikte karar verme alışkanlığı oluşmamıştır. Bu eskiden beri de hep böyledir. Memurlann da in- san haklannın bir gereği olarak örgütlenme, yani sendika kurma, toplu iş sözleşmesi yapma, iş uyuşmazlığı çıkarma ve sırası gelince de gene in- san haklan belgelerinin herkes için öngördüğü. kabul ettiği banşçı yollardan direnme. yürümt ve isteklerini topluma açıklama, protestolarda bulunma haklan engellendiği için yıllardan beri ücretleri (aylıklan) hakça gelir bölüşümüne ve sosyal adalet ilkelerine aykın olarak Sayın Özal'ın istediği düzeylerde ve doğrultularda olu- şuyor.Hele,SayınCumhurbaşkanı'nınortayaat- tığı kişi başına 7000 dolar ulusal gelir savı doğru ise, gelir bÖlüşümü adaletsızliği korkunç boyut- lara ulaşıyor. Çünkü, kendılennden menkul bu sav en düşük memur ayhğımn birbuçuk milyon lira olmasını gerekürir. Oysa günümüzdeki en düşük memur aylığı yanm milyonun bile altında- dır. Görülüyor ki, devlet, çalıştırdığı insanlan, emeği aşın derecede ve insafsızca sömürüyor. Bu acıklı durum, göklere çıkanlan çarpık liberal ekonomik politikamn ve onun ürünlerinin man- feti değil mi? Işçi kesiminin durumu da memurunkinden pek farklı değil. Yüriirlükteki en az ücret ayda 50 dolann biraz üstünde. Bu, insanların yaşam hak- lannı bile tehdit eden bir gelir düzeyi. Bu durum- da öyle görünüyor ki, bir yıl önce onayladığımız Avrupa Toplumsal Temel Yasası'na dayanarak, ışçiler ve memurlar, Avrupa Konseyi'ne başvu- rabilecek ve insanbk onuruna yaraşır bir en az (asgari) ücret ısteme haklannı işletebileceklerdir. Ülkemizde işçiler, sendika kurabiliyor; toplu iş sözleşmesi yapabiliyor ve oldukça sınırlı tutul- muş bir grev hakkını kullanabiliyorlar. Fakat, iki neden bu demokratik haklann ve özgürlükle- rin etkınliklerine gölge düşürüyor. Nedenlerden biri Sayın özal'ın nerede bulunmuşsa. ücretlere hep müdahale etmiş olmasıdır. Bu konuda hiç li- beral olmamıştır. MESS başkanlığı dönemınden başlayarak başbakanlığı dönemine değin birçok toplu iş sözleşmesinde ücret düzeyini kendisi be- lirlemişür. MESS başkanı iken Türkiye Maden- tş Sendikası'nın ve onun değerlı başkanı Kemal Türkler'in toplu pazarlık görüşmelerinde Sayın Özal'dan çekmedikleri kalmamıştı. öte yandan, devlet iktisadi kuruluşlanndaki toplu iş sözleş- mesi görüşmelerine de Sayın özal her zaman mü- dahale etmiştir. Seydisehir'de. SEKA'da, ER- E>emir'de, Eİemir Çelik Işletmeleri'nde ve baş- kalannda devleti, aşın derecede zarara sokan ün- lü inadını egemen ve geçerli kılmak için uzlaşma- lan engelleyen davranışlan toplumun belleğin- den henüz silinmiş değildir. Sayın özal'ın, baş- bakanlığı sırasında toplu iş sözleşmelerine müda- haleleri yalnız devlet kesimi ile de sınırlı kalma- mıştır. Sırasında özel kesimi de çeşitli yollardan baskı altına alarak, toplu iş sözleşmelerine yön vermeye çahşmış ve güç gösterilerine girişmiştir. Enflasyonla tutarsız ve başansız savaşımının bü- tün yükünü ücret gelirlilere yüklemiş, ücretleri ve aylıklan elinden geldiğince alt düzeylerde tutma- ya çahşmıştır. Ama. kendisini ilgilendiren konu- larda son derece eli açık, müsrif olmuş ve gelmiş geçmiş başbakan ve cumhurbaşkanlan arasında devlete aşın derecede pahalıya mal olmuştur. Aynca 1982 Anayasası'nın ve 1983 tarihli Toplu İş Sözleşmesi. Grev ve Lokavt Yasası'nın de- mokrasi ile, sendikal hak ve özgürlüklerleçelişen - hükümlerinden ve yasaklanndan da yararlana- rak, işçi kesiminin gelirlerini memurlann gelir düzeylerine doğru çekme yolunda yürümeyi hep denemiş ve sevmiştir. tkinci neden, işverenlerin, en azından bunlann önemli bir bölümünün sendikal haklara karşı be- nimsedikleri yollar ve davranışlardır. Işverenler. genel olarak işçi-işveren ilişkilerinde hep bireysel iş bağıtı düzenini yeğlemişlerdir. Oysa, emek ile sermaye arasındaki ilişkilerde bireysel bağı t eme- ğin sürekli sömürüsünü, toplu iş sözleşmesi düze- ni ise güç dengesini. yani eşit pazarlık gücünü simgeler. Sendikal haklar olmaksızın pazarlık gücü dengesi korunamaz ve işçi alabildığine sö- mürülebilir. İşçi sınıfirun tarihi, işçi-işveren iliş- kilerinde, pazarlık gücü dengesini korumanın başta gelen kurumu olan sendikal haklann ger- çekleşmesine dönük savaşımlarla doludur. lşsizliğin alabildiğine yaygınhk ve süreklilik kazandığı, işsizlik sigortası, çalışma hakkı konu- sunda devletin hiçbir duyarlıhğı bulunmadığı, yeni çalışma olanaklan yaratmayı amaçlayan herhangi bir programı, politikası olmadığı ve kalkmma planlannın varlığının sembolik boyut- lara çekildıği ülkemizde, işverenler on yıldan beri sendikaya. toplu iş sözleşmeciliğine ve grev hak- kına olumsuz bakma alışkanlığını elde etmişler- dir. Böylece, bir yandan siyasal iktıdar, bir yan- dan da işveren kesimi, 1980'den bu yana memur- lan, işçileri yani tüm çahşanlan işbirlikçi ve burjo- valasmış sendika liderlerinin de katkılan ik yok- sulluğunsınırlannaçekmişlerdır. Sonuç Kuşkusuz bu durumun ve düzenin değişmesi gerekir. "Karayotlan hür sisteroe, detniryolculuğn komnnist ideolojiye uygundur** diyecek kadar ters çalışan bır zihniyetin yönetimıni gerilerde bırak- mak, yaşamsal ve ivedi bir nitelik kazanmış bulu- nuyor. Atatürk'ün, "memlekete her vasıta ile bir kanş fazla simendifer vücuda getirme" politikası- nı, demıryolu politikasının ulusal bütünleşme bakımından taşıdığı önemi hiç anlamamış böyle bir zihniyetin yönetiminde bulunmak, ülkemizin en büyük talihsızliklerinden biridir. Atatürkçü düşüncenin yorulmaz ve büyük sa- vaşımcısı Velidedeoğlu Hoca 15 Temmuz 1990 tarihli Cumhuriyet'teki ABD Hangi Hesapjarda, Bizler Hangi Alemde başhklı haftalığında yöneti- cilerimizi -eğer yönetiliyorsak- uyanyor, son dış ve iç gelişmelere kısaca değindikten sonra, haklı olarak, "Bütün banlar Türkiye Cumhuriyed'nin yıkunını hazırlaraaktır" diyor. Daha ne densin? Laik cumhuriyetin yıkımına doğru gidiş o kadar acıkkiL Evet, bugünkü siyasal yönetici kadro A'dan Z'ye kadar değişmelidir. Aymazlıktan kurtulup kendimize gelmeliyiz. Olanlan ve olacak olanlan iyi, doğru değerlendirmeliyiz. Yanlış böbürlen- melere, son derece abartılmış maksatlı övünme- lere ve iyimserliklere aldanmamahyız. Işte bura- da siyasal yaşamın muhalefet kanadına büyük ve önemli bir görev düşüyor. İKİNİZDE YAŞIYORSINUZ.. ATAUY VE ARAL AİLELERİ StNEM ATALAY MÜFİT ATALAY (23.1.1976 - 9.9.197») (12.3.1963 - 16.8.19SS) OZGUR AKARSU aramızdasın FÜSUN-AYŞE KENAN Kızımız Bilgesu çikolata getirmen için yolunu gözlüyor. Seni unutmayacağız. ÎKFAN KAYA, NACtYE KAYA SAYIN DOKTORLARIMIZ -V.AKOENİZ ROMATOLOJİ KONGRESt VE II. BEHÇET HASTALIKLARI SEMPOZYUMU Î0/T9 EKIM 1990/UADRID (MADRİD/CORDOBA/SEVILLA/MALAGA/ GRANADA) ROMATİZMA DERNEĞİNİN VII. ULUSAL ROMATOLOJİ INANILMAZ FIYATLARLA EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Kanlı Bir Serüvenden Kaçınmak...On gündür Körfez bunalımıyla ilgılı nıce yazı, yorum. makale, köşe yazısı, başmakale, demec okudum. Her kalem sahıbı uz- man kesılmış! Bılen bilmeyen görüş belirtiyor! Hepsinı okuyun- ca ınsanın aklı büsbütün karışıyor. Okuyorsun okuyorsun hiçbir sonuca varamıyorsun! Varamazsın da, çünkü kimin ne yapaca- ğı, ne zaman yapacağı belirsiz. Evet. okuduğum bütun yazılar bana hiçbir yararlı bılgi vermedi. Yazanlar da gerçekleri bilmı- yorlar ki, okurlarını aydınlatabilsinler... Bu yüzden bu yorumcular kalabalığına katılmaktan kaçındım. Körfez olaylarının ıçyüzünü bilıyor muyuz? Ne kadarını? Nerden alıyoruz haberleri? Dış basından, dış TV'lerden, en başta CNN'den.. Bu haber kaynakları acaba güvenilır mı? Verdıkleri haberler, yaptıkları yorumlar kimin yararını kolluyor'' Kuveyt'te, Irak'ta Türk basınının bir tek sağlam muhabırı yok. Olanlar da dış ülkelere haber verebılmek olanağına sahıp değil. Irak'ta, Ku- veyt'te neler o;up bitti, neler olup bitiyor, bilemiyoruz. Kahıre'de toplanan Arap Konferansının sonuçlan nedır? Hiç! Kimilerı Irak'a karşı tavır alınmasını ıstiyor, kimileri de Irak'ı des- tekliyor, Körfez'de yabancı asker, yabancı savaş gemısı ıstemı- yor. Arap ülkelerinin hemen hepsi ABD'nin Körfez'de bir savaş çıkarmasına karşı. Bir Suudiler istiyor ABD yardımını. Ki herkes bılir, Suudilerle ABD'liler ytllardır tam bir anlaşma, hatta işbirli- ği halindedir. Suudı Arabistan çağdaş uygarlığa uzak mı uzak bir ülke, Arap şeyhlerinin egemen olduğu bütün emırlikler de onun gıbi .. Hepsi demokrasıden, insanca bir düzenden uzak- ta... Türkiye laik bır ülke, Atatürk devriminin yarattığı çağdaş bir toplum. . Tarihımız boyunca Araplardan hiçbir dostluk. hiçbir ya- rar görmemışız Bırıncı Dünya Savaşı'nda da arkamızdan vuran- lar Araplar İngıliz altınını kapışmış, Turk askerıni hançerlemiş- ler. Sonra da Ingiliz ve Fransız emperyalistlennın kurdukları sö- zümona bağımsız devletler halınde ortaya çıkmışlar. Uzun yıllar emperyalistlerın baskısı altında yaşamışlar Ancak 1945'ten sonra bağımsızlıklarını elde etmışler Yine de yabancı etkisinden ken- dilerinı kurtaramamışlar. Mısır'da Nasır, Libya'da Kaddafi ve Irak'ta Saddam rejimleri -bırer dıkta yönetımı oldukları halde- yabancı etkısıne, baskısına karşı çıkmak gereğinı duymuş Türkiye butün komşularıyla barıs içinde yasamak özlemınde- dir. Atatürk'ün dış politikası barışı korumaya dayanır. Bize duş- manlık etmeyen. topraklanmıza göz dikmeyen her ülke dostu- muzdur. Misak-ı Milli sınırtarı kesınlıkle çızılmıştır. Dış seruven- lere kapılmamak ulusal politikamızdır Irak. Kuveyt'i toprakları- na katmış Bu, bızı dolaylı olarak ılgılendirir Bir devletin başka bir devlete saldınp, o devletin topraklarını ele geçirmesi elbette kı kınanacak bir davranıştır. Türkiye bu sorunun, ancak Bırleş- miş Mılletler Örgütu'nün bır uyesı olarak çozümlenmesınden ya- nadır. Bırleşmiş Mılletler bu konuda hangi kararı alırsa bız ona uyarız. Bunun dışında ABD'nin de NATO'nun da isteklerı Türkı- ye'yi ılgilendırmez. Halkımız tam bağımsızlıktan yanadır. Topraklarımızdakı üsler, her ne kadar NATO ussü gibi görünüyorsa da gerçekte ABD; nin çıkarlarını sağlama almaya yönelıktır. Yıllardır toprakiarımız- dakı yabancı üslerin kaldırılmasını savunduk Bu uslerın bır gun basımıza yanlış ısler açacağını düsünduğümuzden . Işte şimdi bu üslerin Irak'a karşı kullanılmak istendığını göruyoruz Bay Özal'ın son basın toplantısında. bu uslerın Türkiye'nin savun- ması durumunda kullanılacağı belırtılmışse de konu yıne karan- lıktadır Türkiye'nin savunması Irak'a karsı eyleme kalkışmasına bağlı görulürse, bu üslerden kalkan uçaklar. Irak kentlerını bom- balayacaklardır. Açıkçası, tehlıke büyüktür. Özal'ın soyledıkleri bu konuda tatmin edici değildir Kımı yazarlarımız da Türkiye'nin Körfez o/ayına kanşmasım sa- vunuyorlar. Bunlardan bırı -kı vaktiyle hızlı bır NATO karşıtı ol- duğunu soylemektedır- Türkiye'nin kıytırık' bır ulke olmaması ıcın Batı sıstemı' içinde yer almasını savunuyor Yani Irak'a kar- şı harekete geçen ABD ve NATO Sılahlı Kuvvetlen'nın yanında yer almamızda yarar görüyor 1 Neyse kı basnımızın sağduyulu yazarları bu tur serüvenc goruslere karsı cıkmaktadıriar Sağ- duyu. ulusal cıkarlar da ulkemızın kanlı cıkmazlardan sakınma- sını gerektırmektedir İsfiklâl Marşımıza Ne Yapılmak tslenl> or? JollyTöur Bu marşın bestesi, bugünkü ne olacağı belli olmayan ortamda, katiyen değişmemelidir. İnsanlanmız ona duygusal bir yakınlıkla, tıpkı zorla değiştiremediğimiz hasta makamsal müziğimizdeki gibi alışmıştır, bağhdır. Yapılacak iş, ulusal bir kampanya açıp vaktiyle nasıl öğrenildi ise o yolu bulmak. ruluğunu tanıtlayayım sizlere... Bu kadar basit bu iş. Vallkonaty C«d. Bafaren Apt. No:33/1 HarWy«/l«tar»bol Ta4: 134 28 88 131 50 18 131 50 19 147 98 11 140 80 03 FETHİ KOPUZ Viyolonist, Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, yaşamımda birkaç kez alevlenip yazmak is- tediğim. Istiklâl Marşımızın bestesinin de- ğiştirilmesi hususundaki düşüncelerime ko- şut açıklamalarda bulundular. Doğrusunu söylemek gerekiyorsa. ben bu değiştirilme düşüncesinin başında olan- lardan biri olmama karşın, ulusun bunca sorunlan arasında ve özellikle bugünkü or- tamda birdenbire ele alınışına se\ineme- dım, tersıne karşıt düşüncelere saplandım. Açıkçası kuşkuya düştüm. Dimyat'a pirin- ce gıderken, evdeki bulgurdan ohnayahm diye!.. Izin venrseniz bu ışi hep birlikte ele ala- lım. Marşımızın nesı var nesi yok inceleye- lim, sonuçta eminım ki birden heyecanla- nan ve olaya benim açımdan bakmamış ve anıden "değiştirilmesi lazımdır" diyen bir- çok meslektaşım bu düşünceyi reddedecek- lerdir. Neden unuttuk lstiklâl Marşımızın söylenmesi ve öğre- nilmesi bakımından güçlüğü, birçok prozo- di hatası bulunduğu, ses açıklıklannın alışı- lagelmiş olmayışı, insan sesini zorlayan 1.5 oktavlık ses siası mevcut oluşu.herkesçe bi- linır. Ama bu son şık. bence geçerli değil; çünkü, Amerikahlann "Star Spangled Ban- ner" adlı "national anthem"i ve Fransızla- nn "hymne national"ı olan "La Marsaillai- se", seslerin oradan oraya atlayışı, ses siası- nın genişliği bakımından bizimkinden hiç de aşağıya kalmayan çetin cevizlerdendir. Yabıız, bir farkla ki onlar tonal müziği kabul etmişler, insanlanna ciddi müziği ta- rutmışlar, sevdirmiş ve onlan eğitmişlerdir. Biz de hâlâ tonal mi olsun makamsal mı, bir oktav 12 yanm sese mi,yoksa 120'ye mi bö- lünsün, yok milli mi olsun yoksa kilometre- li mi kavgasmı sürdürmekteyiz... Dahası da, bir de geriye gitme eğilimlerimiz saklı bu davranışlarda. Politik. ıdeolojik vb. İstiklâl Marşımız acaba neden bizlere gençliğimızde öğretilirdi de şimdi hiç kim- se. ciddi olarak bu işi ele alıp araştırmıyor, hemen değiştinlsin deyiveriyor? Basit, bi- linçsiz olarak, kolayca "prozodisi bozuk. kelimeleranlaşılmıyor, ses siası..." falan di- ye, beylik laflar deyiveriyonız ya. Peki bi- zim zamanımızda aym marş değil miydi duyduğumuz yerde mıhlanıp dinlediğimiz, şapkamızı çıkanp saygıyla, gözlerimiz yaş- lı, kalbimiz daha sık atarak söylediğimiz hep beraber? Neden unuttuk, şimdi neden söyleyemi- yoruz? Bizim zamanımızda güçlükleri, yan- lışlan bulunmasına karşın, çeşitli yöntem- lerle öğretirlerdi. Kolayca da notasını bulur Emekli Profesör alırdık. İnsanlanmız bugünkü gibi alıştın- lıp. uyutulup, garip olaylara öylece bak- mazlardı. Bu marş, güç de olsa yanlış da ol- sa, görkemli idi. Sürükle>ici idi. Hep birlik- te doğru olarak söylendiğinde heyecan veri- ci idi. Saygı kalmadı kı, kimse söyleyemiyor ki birlikte. Insanın yerini kasetler almış. Bu yüzden zevkine varamıyoruz. Bu marş mü- zik devrimi yapmış genç Türkiye'nin, mü- zik davasını rayına koymuş, gelecekteki müzık kaosunu düşünememiş, parlak kül- tür aşaması planlamış bir Türkiye'nin İstik- lâl Marşı idi. Ama geçen yı1larda bazı in- sanlar neler yaptılar gördük ve halen de görmekteyiz. "Değişsin"diyenlere... Sen, şimdi kalk. halkı egıtme. nitelikli müzik hocası yetiştirme, okullardaki müzik programlannı altüst et değiştir, marşın no- tasını tüket, yeniden basma, Atatürk müzik ilkelerini yok et, binlerce imam-hatip okulu aç, sözlerini bile öğretme, unuttur, büsbü- tün söylenemez hale getir, sonra da kalk söyleyemiyoruz, öğretemiyoruz, öğrenemi- yoruzgerekçesiyleyenisini iste!.. Doğru mu söylediklerim, başta sayın hocalanmız ve Atatürk müzik ilkeleri için gecmişte el ele savaş verdiğimiz, düşünmeden "değişsin" deyiveren dostlanm? Durun daha bitmedi diyeceklerim. Peki, yenisi geldi, ne geleceği ve kimlerin bu ise he diyeceği henüz belli de- ğil ki; bu marş ne kadar kolay olacaktır da arabeskten başka bir şey bilmeyen topluma onu öğretebileceksiniz hemen? Bugün daha marşımızın iki kıtasının sözlerini ezbere bı- len kaç kişi var? Eğitiriz, diyeceksiniz kaça- mak yanıt olarak. O halde yasal olan bir marşı, tembellik ederek reddediyorsunuz, ne için onu öğrenmek azmini göstermiyor, yeni yöntemler aramıyoruz öğretmek için? Kendimizi kandırmayahm: Biz Milli Mar- şımızın, lstiklâl Marşımızın. varlığmı bile unutmuşuz! Yazık bizlere. Eğitimsiz hiçbir şey yapamayız dostlar. Ben lstiklâl Marşı'nı yakinen incelemiş, kafa yormuş bir insanım. Bugünkü haliyle, ne yaparsak öğretebilıriz açısmdan hareket ederek Atatürk'ün 100. doğum yılında, bir banka tarafından halka parasız dağıülan bir broşür haarlamıştım. Bu çalışmalann birbölümü. bugün ortaokullanmızda oku- tulmakta olan bir müzik kitabında da yer almıştır. Aynca evimin karşısındaki bir okulda da o dönemin çocuklanna. karşılık- sız kurslar açarak yöntemlerimi uygulamış ve çok iyi sonuçlar ateııştım. Yöntemleri- min yararlı olduğunda iddialıyım. TV'de halk huzurunda, verin bana kulağı müzik sesi duyan 10 erkek 10 da kız çocuğu. doğ- Ya maazallahdeğişirse? İlk endışemız, bu araştırmada devreye sokulan bilgisayar aracüığıdır. Anımsarsa- nız TRT müzik programlannın yakın geç- mişte bu yolla yaptığı kamu araştırması so- nucu "işte şöyle istiyorlar", "böyle istiyor- lar" gerekçesiyle sonuçta karşımıza, saksı gibi sıraladığı kemanlan. çalgıalan. rengâ- renk smokinimsi de frakla akraba, ama renkçe gri gibi eflatun rengârenk giysiler içindeki şarkıalan, kı>Tna kıyar gibi türedi bestecileri. solistlen, darbukacılan, kud- dümcüleri, şefçilik oynayan traflk memuru örneği Toscanini ve Karayanlan, koro diye yanlış adlandırdıklan, hep bir ağızdan aym şeyi söyleyen insanlan dikmedi mi karşımı- za? TRT'nin halı pürmelâli bu! Kötü bir koplacılık, bilenlere saygısızlık, bilmeyen- leredeavutmacılık... Bugünün sokaktaki insanı arabeski yeğli- yor. Artık Türkiye'de değiştirilen, yozlaştı- nlan müzik eğitimi programlan okuldaki çocuklara bir şey öğretemiyor. Bütün bun- lara ek bir de vatan, millet ecdadımız, pala- lanmız, köslerimiz, davullanmız ve şalvarlı ka\Tiklu mehter takımlanmız devreye gir- diler mi, yandı gülüm keten helva!.. Ya bir de neveser ya da bestenigâr makamında bir "korkma sönmez" mehter marşı doğarsa? Gel gör sen o zaman çağ atlamış, Atatürk devrimlerini yaşamış Türkiyemizi... Yok yok kaş yaparken göz çıkarmayalım lütfen. Yalan mı söylediklerim değiştinlsin deyive- ren dostlar? Bir çıkannız varsa vazgeçin ve sizler de "değişmemelidir" deyiniz lûtfen. Sonuç Bu marşın bestesi, bugünkü ne olacağı belli olmayan ortamda. katiyen değişme- melidir. İnsanlanmız ona duygusal bir ya- kınlıkla, tıpkı zorla değiştiremediğimiz has- ta makamsal müziğimizdeki gibi alışmıştır, bağhdır. Yapılacak iş, ulusal bir kampanya açıp vaktiyle nasıl öğrenildi ise o yolu bul- mak, halkımızı meydanlarda, parklarda TRT'de tertiplenecek programlarla eğite- rek sıkı bir çalışma sonucu onu öğretmek- tir. örneğin, bol miktarda metin basılıp da- ğıtılmalı. enstrümantal niteliği dolayısıyla şarkısız müziği bantlara geçırilerek her yer- de, her an melodisi duyurularak insanlan- mızın kafalanna adeta şınnga edılmelidır. Sonra da bulunacak yöntemlerle müzik ve sesler birlikte sunulmalıdır. Tüm müzik öğ- retmenleri göreve, elbirliğine çağınlarak yeni yöntemler açıklanmalı, bu onurlu öde- \in başanlı olması sağlanmalıdır. Ben yöntemlerimi daha iyiye götürmek için tartışmaya açığım. Daha iyi düşüncele- ri katarak ulusumuz insanlan için yararlı hale sokabiliriz. Eğer bir kampanya başla- tabilirsek. yöntemlerimi herkesin huzurun- da açıklamaya hazır olduğumu. hizmetiniz- de bulunacağımı saygılanmla bildiririm. *Not. Kampanya nasıl olmalıdır adlı bır vazıyla bu- nuyakıngelecektcaçıklayacağım F.K. r... • • SOSYALİST PARTİ Kompuauuı «Na BAfMN: Ftrtt IIKVHI •aOİYE BA»MII «An: Estt BUDUUU SAVASA HAYIR \ Â SEÇIM MITINGINE 17 AĞUSTOS CUMA SAAT: 17.00 | # A T I I 27MAYIS PARKI/BAYRAMPAŞA l l f i l I L ntruın puri BTHMI a MBKEZI «HM€T tMVr IM. >FW APT. M: M tALHJ TH: MI II N Kİ 01 44 I.M|A KÇN M I H : ia. M4 II 41 1. Doğan Copy 16O 78 28 Hamur kağıda çok temiz O T O KO P 60 TL. Ortabahçe Cad. No: 6O Beşiktaş AOKAYBIMIZ Hopa eşrafından, saygıyla anılan, raümtaz insan, eğitimci ÖZDEMİR CAN'ı kaybetmiş bulunuyoruz. Çalışma hayatında başannın fevkine ulaşmıs, iyilik temsili saygı değer müdurumüzü rahmetle amyoruz. Cenazesı 16.8.1990 Perşembe günü Ordu ili Kirazlimanı Camii'nde öğle namazını muteakip aile mezarlığına defnedilecektir. ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU Milli Eğitim camiasının değerli elemanlarından ÖZDEMİR CAN'ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Allahtan rahmet diler, ailesine başsağhğı temenni ederiz. ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KLRSU ÇALIŞANLARI ÇAĞDAŞ YAYIMLARI. Çağdaş Yayınları "Köy Enstitülerinin kuruluşunun 50. yıldönümüne armağan" kitaplarını sunar: İsmail Hakkı Tonguç MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜLERİ Eden: 6000 lira Mahmut Makal KÖY ENSTİTÜLERİ Ederı: >000 lira Talip Apaydın KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI Ede^ı: 5000 lira Mehmet Başaran ÖZGÜRLEŞME EYLEMİ Eden: 5000 lira YENİ ÇIKTI lOdemelı , İsteme adresi: Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-ISTASBUL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear