Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 AĞUSTOS 1990
Demokrasiye
Boşvermeye Doğru
Gittikçe büyüyen ve çözümsüzlüğedoğruhızlayol alan sayısıziç,dış,
ekonomik ve toplumsal sorunlar demeti, ülkeyi yönetenlerin uykulanna,
düşlerine girmelidir. Sorumluluk duygusu olanlann uykulannı kaçırmalı
ve geleceğedönük kaygılannı donıklaraçıkarmalıdır.
Prof. Dr. CAHIT TALAS
Insan haklanndan, en az yararlanmış çilekeş,
sahipsiz ve onurlu memurlar, kamu hizmeti gö-
revlileri! Günümüzde hukuksal bakımdan biren-
gel yok. Anayasa ve yasalar herhangi bir yasak
getirmemiş. Emeğinizin sömürûlmesine ve aşağı-
lanmasına, uygar ve demokratık dünyada geçer-
li, kutsal kabul olunan insan haklanmzı kullana-
rak izin vermeyin. Tek yanlı ve çağdışı ataerkil
kararlarla saptanan ücretlerinize, çalışma koşul-
lannıza insan onuruna yaraşır boyutlar sağlaya-
cak, hakça bölüşümler ve güç getirecek sendika-
lannıa kurun ve birleşin. Devletin uluslararası
yükümlülükleri gereğince de var olan sendıka
kurma, toplu pazarlık yapma ve toplu iş sözleş-
mesi bağuîama hakkınızı geçerli kılmaya çahşın.
Işverenlerimiz, yani devlet adına hareket eden-
ler, hukuk dışına çıkma yollanna. haksız tasar-
ruflara saparak fiili durumlar yaratmaya yöne-
lirlerse, banşçıl ve demokratik direniş hakkınız
doğar. İnsan haklanmz ve özgûrlükleriniz çiğne-
nirse, direnmek. hak aramak suç değildir. Sendi-
ka knrma hakkı, bütün insan haklan uluslararası
belgelerinde temel bir hak olarak tanınmıştır. Tür-
kiye de bu belgelerin bir bölümünü ya imzalamış
ya da onaylamıştır. Bunun ötesinde, bütün ger-
çek demokrasilerde sendıka kurma hakkı, toplu
pazarlık ve grev hakkı vardır. Bu haklar. öze do-
kunmamak koşulu ile ve gerekirse, ancak de-
mokratık bir toplumda geçerli olabilecek yasa-
larla düzenlenebilir.
Kuşkusuz, bu temel insan haklanna, yani sö-
zünü ettiğimiz sendikal haklara, ya bilgisizlikle-
rinden ya da zihniyetlerinden ötürü karşı çık-
makta olanlar, ülkenin siyasal ve toplumsal tari-
hınde adlan ve sanlan ile hak ettikleri yeri ala-
caklar ve tarihin şaşmaz yargısından da kurtula-
mavacaklardır.
Yaşadığımızsorunlannbaşmimarı
Gittikçe büyüyen ve çözümsüzlüğe doğru hızla
yol alan sayısız iç. dış, ekonomik ve toplumsal
sorunlar demeti, ülkeyi yönetenlerin uykulanna,
düşlerine girmelidir. Sorumluluk duygusu olan-
lann uykulannı kaçırmalı ve geleceğe dönük
kaygılannı doruklara çıkarmalıdır. Bilinen odur
ki, iç ve dış politikalardan ekonomik ve toplum-
sal politıkalara kadar uzanan konularda son sö-
zü başbakanlığı döneminde de cumhurbaşkanı
olduktan sonra da Sayın Turgut özal söylüyor.
Bu nedenle ve doğal olarak bugün, Türkiye'nin
her alanda ve konuda içinde yüzdüğü sorunlann
başmiman ve sorumlusu da kendilendir. Tarih-
bize diyor ki, ülkelen yönetenler her zaman kötü
yönetimlerinin hesabını vermek zorunda kalmış-
lardır.
Rahatına pek düşkün, bu nedenle yasal ve ana-
yasal sımrlan her görev döneminde zorlamış
olan Sayın Cumhurbaşkanı, ünlü Hodri Meydan
konuşmasında. "Türkiye'de pahalılıktan her za-
man yakınmalar olmuştur, şimdi de olmaktadır"
diyor. Ne var ki, Türkiye'de pahalılık, eşdeyimle
enflasyon 1980 sonrası boyutlanna hiçbir dö-
nemde ulaşmamıştır. Birinci ve tkinci Dünya Sa-
vaşlan ve Bağımsızlık Savaşı yıllannda bile me-
murlann ekonomik, toplumsal ve mesleksel du-
rumlan bugünkü gibi onur kıncı olmamıştır.
İşçi-memur bütün ücret erbabına herhangi bir
yakınlık duymamış olan, liberal öğretinin kimi
sloganlannınarkasında.tutarsızveçelişenpoliti-
kalar üreten Sayın Cumhurbaşkam'mn bazı ger-
çekleri ve durumlan da öğrenmek zahmetine kat-
lanması gerekir. Liberal öğretinin de belirli, vaz-
geçilmez kurum ve kurallan vardır. Bunlann bi-
rini ya da bir kaçını gözardı eder, onlan işlemezli-
ğe götürürseniz liberalliğiniz su götürür. örne-
ğin, ekonomik açıdan liberal iseniz. siyasal düze-
ninizin demokratik, yani özgürlükçü, yaniçoğul-
cu, yani katıhmcı olması gerekir. Biliyoruz ki,
çağdaş demokrasi bu nitelikleri içeren siyasal dü-
zenin adıdır.
1980 yıhndan beri Türkiye'de siyasal düzen yo-
lunu şaşırmış, 12Eylülaskeridarbesi. 1983yılın-
da, demokrasiye yabancı ve kendi demokrasi an-
layışını sivil kadrolarla yürütecek bır heyeti Tür-
kiye'ye armağan etmiştir. Liderinin gölgesinde
kalan bu heyetin işbirliği ile siyasal düzen de-
mokrasi olmaktan çıkmıştır. tnsan haklanna ve
özgürlüklenne dayalı ve saygılı bir demokrasi ül-
kemizde artık bir özlemdir. Birilerinin gözünde
ona boş bile verilebilir.
1983'ten bu yana Türkiye'de yeniden bir parla-
menter düzen var görünüyor. Dört beş yılda bir
genel seçimler de yapılıyor; bir parlamento olu-
şuyor ve çok geçmeden düzen bir çoğunluk dikta-
cılığına dönüşüyor. Ama aslında gerçek o ki, bu
çoğunluk, malık olduğu yetkıleri bile kullanmı-
yor ve liderinin isteklerine teslim oluyor. Şu hal-
de siyasal düzen demokratik değil. Sahnede, hep
bir adam görünüyor.
Ekonomik düzen de öyle. Hayalı ihracat dahil,
Türkiye'de ilkel bir kapitalizmin çıkarlanna hiz-
met eden her şey, her girişim serbesttir. özal libe-
ralciliğinin başka bir yani da fıyat serbestliğidir.
Bütün imaJat sanayii, dışalım ve hizmet kesimle-
n. serbest meslek sahipleri ve esnaf fıyatlannı
enflasyonun seyrine uyarak ve bir yolunu bulup
çoğu kez onu da katlayarak serbestçe ayarla-
maktadırlar. Kâr oranlan yüzde yüzün altına na-
diren düşüyor. Böylece, enflasyon zenginleri tü-
rüyor. Bunlann çoğu bir yolunu bulup vergileri-
ni ya ödemiyor ya da devletin yardımı ile en az
düzeyde tutmasını beceriyorlar. Dışalım da çok
kâr sağlıyor. Çünkü, iç fiyatlann aşın serbestliği
ve vûkseklifti doeal olarak dısalımı özendirivor.
;lıy
ekl ^ zendır
Madalyonunöteki yûzüveışçiler
özal liberalizmi bir yani ile de müthiş müdahale-
cidir. Biliyoruz ki, başta memurlar olmak üzere
ücret gelirliler 1980 yıhndan bu yana enflasyon
karayıkımına en çok uğrayan kalabalık kesimi
oluşturuyor. Memurlann ücretleri (aylıklan) ve
öteki çalışma koşullan hep tek yanlı saptanıyor.
tşveren devlet ile çahşanlan memurlar arasında
bu konularda herhangi bir görüşme, konuşma ve
birlikte karar verme alışkanlığı oluşmamıştır. Bu
eskiden beri de hep böyledir. Memurlann da in-
san haklannın bir gereği olarak örgütlenme, yani
sendika kurma, toplu iş sözleşmesi yapma, iş
uyuşmazlığı çıkarma ve sırası gelince de gene in-
san haklan belgelerinin herkes için öngördüğü.
kabul ettiği banşçı yollardan direnme. yürümt
ve isteklerini topluma açıklama, protestolarda
bulunma haklan engellendiği için yıllardan beri
ücretleri (aylıklan) hakça gelir bölüşümüne ve
sosyal adalet ilkelerine aykın olarak Sayın
Özal'ın istediği düzeylerde ve doğrultularda olu-
şuyor.Hele,SayınCumhurbaşkanı'nınortayaat-
tığı kişi başına 7000 dolar ulusal gelir savı doğru
ise, gelir bÖlüşümü adaletsızliği korkunç boyut-
lara ulaşıyor. Çünkü, kendılennden menkul bu
sav en düşük memur ayhğımn birbuçuk milyon
lira olmasını gerekürir. Oysa günümüzdeki en
düşük memur aylığı yanm milyonun bile altında-
dır.
Görülüyor ki, devlet, çalıştırdığı insanlan,
emeği aşın derecede ve insafsızca sömürüyor. Bu
acıklı durum, göklere çıkanlan çarpık liberal
ekonomik politikamn ve onun ürünlerinin man-
feti değil mi?
Işçi kesiminin durumu da memurunkinden
pek farklı değil. Yüriirlükteki en az ücret ayda 50
dolann biraz üstünde. Bu, insanların yaşam hak-
lannı bile tehdit eden bir gelir düzeyi. Bu durum-
da öyle görünüyor ki, bir yıl önce onayladığımız
Avrupa Toplumsal Temel Yasası'na dayanarak,
ışçiler ve memurlar, Avrupa Konseyi'ne başvu-
rabilecek ve insanbk onuruna yaraşır bir en az
(asgari) ücret ısteme haklannı işletebileceklerdir.
Ülkemizde işçiler, sendika kurabiliyor; toplu iş
sözleşmesi yapabiliyor ve oldukça sınırlı tutul-
muş bir grev hakkını kullanabiliyorlar. Fakat,
iki neden bu demokratik haklann ve özgürlükle-
rin etkınliklerine gölge düşürüyor. Nedenlerden
biri Sayın özal'ın nerede bulunmuşsa. ücretlere
hep müdahale etmiş olmasıdır. Bu konuda hiç li-
beral olmamıştır. MESS başkanlığı dönemınden
başlayarak başbakanlığı dönemine değin birçok
toplu iş sözleşmesinde ücret düzeyini kendisi be-
lirlemişür. MESS başkanı iken Türkiye Maden-
tş Sendikası'nın ve onun değerlı başkanı Kemal
Türkler'in toplu pazarlık görüşmelerinde Sayın
Özal'dan çekmedikleri kalmamıştı. öte yandan,
devlet iktisadi kuruluşlanndaki toplu iş sözleş-
mesi görüşmelerine de Sayın özal her zaman mü-
dahale etmiştir. Seydisehir'de. SEKA'da, ER-
E>emir'de, Eİemir Çelik Işletmeleri'nde ve baş-
kalannda devleti, aşın derecede zarara sokan ün-
lü inadını egemen ve geçerli kılmak için uzlaşma-
lan engelleyen davranışlan toplumun belleğin-
den henüz silinmiş değildir. Sayın özal'ın, baş-
bakanlığı sırasında toplu iş sözleşmelerine müda-
haleleri yalnız devlet kesimi ile de sınırlı kalma-
mıştır. Sırasında özel kesimi de çeşitli yollardan
baskı altına alarak, toplu iş sözleşmelerine yön
vermeye çahşmış ve güç gösterilerine girişmiştir.
Enflasyonla tutarsız ve başansız savaşımının bü-
tün yükünü ücret gelirlilere yüklemiş, ücretleri ve
aylıklan elinden geldiğince alt düzeylerde tutma-
ya çahşmıştır. Ama. kendisini ilgilendiren konu-
larda son derece eli açık, müsrif olmuş ve gelmiş
geçmiş başbakan ve cumhurbaşkanlan arasında
devlete aşın derecede pahalıya mal olmuştur.
Aynca 1982 Anayasası'nın ve 1983 tarihli Toplu
İş Sözleşmesi. Grev ve Lokavt Yasası'nın de-
mokrasi ile, sendikal hak ve özgürlüklerleçelişen -
hükümlerinden ve yasaklanndan da yararlana-
rak, işçi kesiminin gelirlerini memurlann gelir
düzeylerine doğru çekme yolunda yürümeyi hep
denemiş ve sevmiştir.
tkinci neden, işverenlerin, en azından bunlann
önemli bir bölümünün sendikal haklara karşı be-
nimsedikleri yollar ve davranışlardır. Işverenler.
genel olarak işçi-işveren ilişkilerinde hep bireysel
iş bağıtı düzenini yeğlemişlerdir. Oysa, emek ile
sermaye arasındaki ilişkilerde bireysel bağı t eme-
ğin sürekli sömürüsünü, toplu iş sözleşmesi düze-
ni ise güç dengesini. yani eşit pazarlık gücünü
simgeler. Sendikal haklar olmaksızın pazarlık
gücü dengesi korunamaz ve işçi alabildığine sö-
mürülebilir. İşçi sınıfirun tarihi, işçi-işveren iliş-
kilerinde, pazarlık gücü dengesini korumanın
başta gelen kurumu olan sendikal haklann ger-
çekleşmesine dönük savaşımlarla doludur.
lşsizliğin alabildiğine yaygınhk ve süreklilik
kazandığı, işsizlik sigortası, çalışma hakkı konu-
sunda devletin hiçbir duyarlıhğı bulunmadığı,
yeni çalışma olanaklan yaratmayı amaçlayan
herhangi bir programı, politikası olmadığı ve
kalkmma planlannın varlığının sembolik boyut-
lara çekildıği ülkemizde, işverenler on yıldan beri
sendikaya. toplu iş sözleşmeciliğine ve grev hak-
kına olumsuz bakma alışkanlığını elde etmişler-
dir. Böylece, bir yandan siyasal iktıdar, bir yan-
dan da işveren kesimi, 1980'den bu yana memur-
lan, işçileri yani tüm çahşanlan işbirlikçi ve burjo-
valasmış sendika liderlerinin de katkılan ik yok-
sulluğunsınırlannaçekmişlerdır.
Sonuç
Kuşkusuz bu durumun ve düzenin değişmesi
gerekir. "Karayotlan hür sisteroe, detniryolculuğn
komnnist ideolojiye uygundur** diyecek kadar ters
çalışan bır zihniyetin yönetimıni gerilerde bırak-
mak, yaşamsal ve ivedi bir nitelik kazanmış bulu-
nuyor. Atatürk'ün, "memlekete her vasıta ile bir
kanş fazla simendifer vücuda getirme" politikası-
nı, demıryolu politikasının ulusal bütünleşme
bakımından taşıdığı önemi hiç anlamamış böyle
bir zihniyetin yönetiminde bulunmak, ülkemizin
en büyük talihsızliklerinden biridir.
Atatürkçü düşüncenin yorulmaz ve büyük sa-
vaşımcısı Velidedeoğlu Hoca 15 Temmuz 1990
tarihli Cumhuriyet'teki ABD Hangi Hesapjarda,
Bizler Hangi Alemde başhklı haftalığında yöneti-
cilerimizi -eğer yönetiliyorsak- uyanyor, son dış
ve iç gelişmelere kısaca değindikten sonra, haklı
olarak, "Bütün banlar Türkiye Cumhuriyed'nin
yıkunını hazırlaraaktır" diyor. Daha ne densin?
Laik cumhuriyetin yıkımına doğru gidiş o kadar
acıkkiL
Evet, bugünkü siyasal yönetici kadro A'dan
Z'ye kadar değişmelidir. Aymazlıktan kurtulup
kendimize gelmeliyiz. Olanlan ve olacak olanlan
iyi, doğru değerlendirmeliyiz. Yanlış böbürlen-
melere, son derece abartılmış maksatlı övünme-
lere ve iyimserliklere aldanmamahyız. Işte bura-
da siyasal yaşamın muhalefet kanadına büyük ve
önemli bir görev düşüyor.
İKİNİZDE
YAŞIYORSINUZ..
ATAUY VE ARAL
AİLELERİ
StNEM ATALAY MÜFİT ATALAY
(23.1.1976 - 9.9.197») (12.3.1963 - 16.8.19SS)
OZGUR AKARSU
aramızdasın
FÜSUN-AYŞE
KENAN
Kızımız Bilgesu çikolata getirmen
için yolunu gözlüyor.
Seni unutmayacağız.
ÎKFAN KAYA,
NACtYE KAYA
SAYIN
DOKTORLARIMIZ
-V.AKOENİZ ROMATOLOJİ
KONGRESt VE
II. BEHÇET HASTALIKLARI
SEMPOZYUMU
Î0/T9 EKIM 1990/UADRID
(MADRİD/CORDOBA/SEVILLA/MALAGA/
GRANADA)
ROMATİZMA DERNEĞİNİN
VII. ULUSAL ROMATOLOJİ
INANILMAZ FIYATLARLA
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Kanlı Bir Serüvenden
Kaçınmak...On gündür Körfez bunalımıyla ilgılı nıce yazı, yorum. makale,
köşe yazısı, başmakale, demec okudum. Her kalem sahıbı uz-
man kesılmış! Bılen bilmeyen görüş belirtiyor! Hepsinı okuyun-
ca ınsanın aklı büsbütün karışıyor. Okuyorsun okuyorsun hiçbir
sonuca varamıyorsun! Varamazsın da, çünkü kimin ne yapaca-
ğı, ne zaman yapacağı belirsiz. Evet. okuduğum bütun yazılar
bana hiçbir yararlı bılgi vermedi. Yazanlar da gerçekleri bilmı-
yorlar ki, okurlarını aydınlatabilsinler...
Bu yüzden bu yorumcular kalabalığına katılmaktan kaçındım.
Körfez olaylarının ıçyüzünü bilıyor muyuz? Ne kadarını? Nerden
alıyoruz haberleri? Dış basından, dış TV'lerden, en başta
CNN'den.. Bu haber kaynakları acaba güvenilır mı? Verdıkleri
haberler, yaptıkları yorumlar kimin yararını kolluyor'' Kuveyt'te,
Irak'ta Türk basınının bir tek sağlam muhabırı yok. Olanlar da
dış ülkelere haber verebılmek olanağına sahıp değil. Irak'ta, Ku-
veyt'te neler o;up bitti, neler olup bitiyor, bilemiyoruz.
Kahıre'de toplanan Arap Konferansının sonuçlan nedır? Hiç!
Kimilerı Irak'a karşı tavır alınmasını ıstiyor, kimileri de Irak'ı des-
tekliyor, Körfez'de yabancı asker, yabancı savaş gemısı ıstemı-
yor. Arap ülkelerinin hemen hepsi ABD'nin Körfez'de bir savaş
çıkarmasına karşı. Bir Suudiler istiyor ABD yardımını. Ki herkes
bılir, Suudilerle ABD'liler ytllardır tam bir anlaşma, hatta işbirli-
ği halindedir. Suudı Arabistan çağdaş uygarlığa uzak mı uzak
bir ülke, Arap şeyhlerinin egemen olduğu bütün emırlikler de
onun gıbi .. Hepsi demokrasıden, insanca bir düzenden uzak-
ta...
Türkiye laik bır ülke, Atatürk devriminin yarattığı çağdaş bir
toplum. . Tarihımız boyunca Araplardan hiçbir dostluk. hiçbir ya-
rar görmemışız Bırıncı Dünya Savaşı'nda da arkamızdan vuran-
lar Araplar İngıliz altınını kapışmış, Turk askerıni hançerlemiş-
ler. Sonra da Ingiliz ve Fransız emperyalistlennın kurdukları sö-
zümona bağımsız devletler halınde ortaya çıkmışlar. Uzun yıllar
emperyalistlerın baskısı altında yaşamışlar Ancak 1945'ten sonra
bağımsızlıklarını elde etmışler Yine de yabancı etkisinden ken-
dilerinı kurtaramamışlar. Mısır'da Nasır, Libya'da Kaddafi ve Irak'ta
Saddam rejimleri -bırer dıkta yönetımı oldukları halde- yabancı
etkısıne, baskısına karşı çıkmak gereğinı duymuş
Türkiye butün komşularıyla barıs içinde yasamak özlemınde-
dir. Atatürk'ün dış politikası barışı korumaya dayanır. Bize duş-
manlık etmeyen. topraklanmıza göz dikmeyen her ülke dostu-
muzdur. Misak-ı Milli sınırtarı kesınlıkle çızılmıştır. Dış seruven-
lere kapılmamak ulusal politikamızdır Irak. Kuveyt'i toprakları-
na katmış Bu, bızı dolaylı olarak ılgılendirir Bir devletin başka
bir devlete saldınp, o devletin topraklarını ele geçirmesi elbette
kı kınanacak bir davranıştır. Türkiye bu sorunun, ancak Bırleş-
miş Mılletler Örgütu'nün bır uyesı olarak çozümlenmesınden ya-
nadır. Bırleşmiş Mılletler bu konuda hangi kararı alırsa bız ona
uyarız. Bunun dışında ABD'nin de NATO'nun da isteklerı Türkı-
ye'yi ılgilendırmez.
Halkımız tam bağımsızlıktan yanadır. Topraklarımızdakı üsler,
her ne kadar NATO ussü gibi görünüyorsa da gerçekte ABD;
nin çıkarlarını sağlama almaya yönelıktır. Yıllardır toprakiarımız-
dakı yabancı üslerin kaldırılmasını savunduk Bu uslerın bır gun
basımıza yanlış ısler açacağını düsünduğümuzden . Işte şimdi
bu üslerin Irak'a karşı kullanılmak istendığını göruyoruz Bay
Özal'ın son basın toplantısında. bu uslerın Türkiye'nin savun-
ması durumunda kullanılacağı belırtılmışse de konu yıne karan-
lıktadır Türkiye'nin savunması Irak'a karsı eyleme kalkışmasına
bağlı görulürse, bu üslerden kalkan uçaklar. Irak kentlerını bom-
balayacaklardır. Açıkçası, tehlıke büyüktür. Özal'ın soyledıkleri
bu konuda tatmin edici değildir
Kımı yazarlarımız da Türkiye'nin Körfez o/ayına kanşmasım sa-
vunuyorlar. Bunlardan bırı -kı vaktiyle hızlı bır NATO karşıtı ol-
duğunu soylemektedır- Türkiye'nin kıytırık' bır ulke olmaması
ıcın Batı sıstemı' içinde yer almasını savunuyor Yani Irak'a kar-
şı harekete geçen ABD ve NATO Sılahlı Kuvvetlen'nın yanında
yer almamızda yarar görüyor
1
Neyse kı basnımızın sağduyulu
yazarları bu tur serüvenc goruslere karsı cıkmaktadıriar Sağ-
duyu. ulusal cıkarlar da ulkemızın kanlı cıkmazlardan sakınma-
sını gerektırmektedir
İsfiklâl Marşımıza Ne Yapılmak tslenl> or?
JollyTöur
Bu marşın bestesi, bugünkü ne olacağı belli olmayan ortamda,
katiyen değişmemelidir. İnsanlanmız ona duygusal bir
yakınlıkla, tıpkı zorla değiştiremediğimiz hasta makamsal
müziğimizdeki gibi alışmıştır, bağhdır. Yapılacak iş, ulusal bir
kampanya açıp vaktiyle nasıl öğrenildi ise o yolu bulmak.
ruluğunu tanıtlayayım sizlere... Bu kadar
basit bu iş.
Vallkonaty C«d. Bafaren Apt. No:33/1 HarWy«/l«tar»bol
Ta4: 134 28 88 131 50 18
131 50 19 147 98 11 140 80 03
FETHİ KOPUZ Viyolonist,
Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek,
yaşamımda birkaç kez alevlenip yazmak is-
tediğim. Istiklâl Marşımızın bestesinin de-
ğiştirilmesi hususundaki düşüncelerime ko-
şut açıklamalarda bulundular.
Doğrusunu söylemek gerekiyorsa. ben
bu değiştirilme düşüncesinin başında olan-
lardan biri olmama karşın, ulusun bunca
sorunlan arasında ve özellikle bugünkü or-
tamda birdenbire ele alınışına se\ineme-
dım, tersıne karşıt düşüncelere saplandım.
Açıkçası kuşkuya düştüm. Dimyat'a pirin-
ce gıderken, evdeki bulgurdan ohnayahm
diye!..
Izin venrseniz bu ışi hep birlikte ele ala-
lım. Marşımızın nesı var nesi yok inceleye-
lim, sonuçta eminım ki birden heyecanla-
nan ve olaya benim açımdan bakmamış ve
anıden "değiştirilmesi lazımdır" diyen bir-
çok meslektaşım bu düşünceyi reddedecek-
lerdir.
Neden unuttuk
lstiklâl Marşımızın söylenmesi ve öğre-
nilmesi bakımından güçlüğü, birçok prozo-
di hatası bulunduğu, ses açıklıklannın alışı-
lagelmiş olmayışı, insan sesini zorlayan 1.5
oktavlık ses siası mevcut oluşu.herkesçe bi-
linır. Ama bu son şık. bence geçerli değil;
çünkü, Amerikahlann "Star Spangled Ban-
ner" adlı "national anthem"i ve Fransızla-
nn "hymne national"ı olan "La Marsaillai-
se", seslerin oradan oraya atlayışı, ses siası-
nın genişliği bakımından bizimkinden hiç
de aşağıya kalmayan çetin cevizlerdendir.
Yabıız, bir farkla ki onlar tonal müziği
kabul etmişler, insanlanna ciddi müziği ta-
rutmışlar, sevdirmiş ve onlan eğitmişlerdir.
Biz de hâlâ tonal mi olsun makamsal mı, bir
oktav 12 yanm sese mi,yoksa 120'ye mi bö-
lünsün, yok milli mi olsun yoksa kilometre-
li mi kavgasmı sürdürmekteyiz... Dahası
da, bir de geriye gitme eğilimlerimiz saklı bu
davranışlarda. Politik. ıdeolojik vb.
İstiklâl Marşımız acaba neden bizlere
gençliğimızde öğretilirdi de şimdi hiç kim-
se. ciddi olarak bu işi ele alıp araştırmıyor,
hemen değiştinlsin deyiveriyor? Basit, bi-
linçsiz olarak, kolayca "prozodisi bozuk.
kelimeleranlaşılmıyor, ses siası..." falan di-
ye, beylik laflar deyiveriyonız ya. Peki bi-
zim zamanımızda aym marş değil miydi
duyduğumuz yerde mıhlanıp dinlediğimiz,
şapkamızı çıkanp saygıyla, gözlerimiz yaş-
lı, kalbimiz daha sık atarak söylediğimiz
hep beraber?
Neden unuttuk, şimdi neden söyleyemi-
yoruz? Bizim zamanımızda güçlükleri, yan-
lışlan bulunmasına karşın, çeşitli yöntem-
lerle öğretirlerdi. Kolayca da notasını bulur
Emekli Profesör
alırdık. İnsanlanmız bugünkü gibi alıştın-
lıp. uyutulup, garip olaylara öylece bak-
mazlardı. Bu marş, güç de olsa yanlış da ol-
sa, görkemli idi. Sürükle>ici idi. Hep birlik-
te doğru olarak söylendiğinde heyecan veri-
ci idi. Saygı kalmadı kı, kimse söyleyemiyor
ki birlikte. Insanın yerini kasetler almış. Bu
yüzden zevkine varamıyoruz. Bu marş mü-
zik devrimi yapmış genç Türkiye'nin, mü-
zik davasını rayına koymuş, gelecekteki
müzık kaosunu düşünememiş, parlak kül-
tür aşaması planlamış bir Türkiye'nin İstik-
lâl Marşı idi. Ama geçen yı1larda bazı in-
sanlar neler yaptılar gördük ve halen de
görmekteyiz.
"Değişsin"diyenlere...
Sen, şimdi kalk. halkı egıtme. nitelikli
müzik hocası yetiştirme, okullardaki müzik
programlannı altüst et değiştir, marşın no-
tasını tüket, yeniden basma, Atatürk müzik
ilkelerini yok et, binlerce imam-hatip okulu
aç, sözlerini bile öğretme, unuttur, büsbü-
tün söylenemez hale getir, sonra da kalk
söyleyemiyoruz, öğretemiyoruz, öğrenemi-
yoruzgerekçesiyleyenisini iste!.. Doğru mu
söylediklerim, başta sayın hocalanmız ve
Atatürk müzik ilkeleri için gecmişte el ele
savaş verdiğimiz, düşünmeden "değişsin"
deyiveren dostlanm? Durun daha bitmedi
diyeceklerim. Peki, yenisi geldi, ne geleceği
ve kimlerin bu ise he diyeceği henüz belli de-
ğil ki; bu marş ne kadar kolay olacaktır da
arabeskten başka bir şey bilmeyen topluma
onu öğretebileceksiniz hemen? Bugün daha
marşımızın iki kıtasının sözlerini ezbere bı-
len kaç kişi var? Eğitiriz, diyeceksiniz kaça-
mak yanıt olarak. O halde yasal olan bir
marşı, tembellik ederek reddediyorsunuz,
ne için onu öğrenmek azmini göstermiyor,
yeni yöntemler aramıyoruz öğretmek için?
Kendimizi kandırmayahm: Biz Milli Mar-
şımızın, lstiklâl Marşımızın. varlığmı bile
unutmuşuz! Yazık bizlere. Eğitimsiz hiçbir
şey yapamayız dostlar.
Ben lstiklâl Marşı'nı yakinen incelemiş,
kafa yormuş bir insanım. Bugünkü haliyle,
ne yaparsak öğretebilıriz açısmdan hareket
ederek Atatürk'ün 100. doğum yılında, bir
banka tarafından halka parasız dağıülan
bir broşür haarlamıştım. Bu çalışmalann
birbölümü. bugün ortaokullanmızda oku-
tulmakta olan bir müzik kitabında da yer
almıştır. Aynca evimin karşısındaki bir
okulda da o dönemin çocuklanna. karşılık-
sız kurslar açarak yöntemlerimi uygulamış
ve çok iyi sonuçlar ateııştım. Yöntemleri-
min yararlı olduğunda iddialıyım. TV'de
halk huzurunda, verin bana kulağı müzik
sesi duyan 10 erkek 10 da kız çocuğu. doğ-
Ya maazallahdeğişirse?
İlk endışemız, bu araştırmada devreye
sokulan bilgisayar aracüığıdır. Anımsarsa-
nız TRT müzik programlannın yakın geç-
mişte bu yolla yaptığı kamu araştırması so-
nucu "işte şöyle istiyorlar", "böyle istiyor-
lar" gerekçesiyle sonuçta karşımıza, saksı
gibi sıraladığı kemanlan. çalgıalan. rengâ-
renk smokinimsi de frakla akraba, ama
renkçe gri gibi eflatun rengârenk giysiler
içindeki şarkıalan, kı>Tna kıyar gibi türedi
bestecileri. solistlen, darbukacılan, kud-
dümcüleri, şefçilik oynayan traflk memuru
örneği Toscanini ve Karayanlan, koro diye
yanlış adlandırdıklan, hep bir ağızdan aym
şeyi söyleyen insanlan dikmedi mi karşımı-
za? TRT'nin halı pürmelâli bu! Kötü bir
koplacılık, bilenlere saygısızlık, bilmeyen-
leredeavutmacılık...
Bugünün sokaktaki insanı arabeski yeğli-
yor. Artık Türkiye'de değiştirilen, yozlaştı-
nlan müzik eğitimi programlan okuldaki
çocuklara bir şey öğretemiyor. Bütün bun-
lara ek bir de vatan, millet ecdadımız, pala-
lanmız, köslerimiz, davullanmız ve şalvarlı
ka\Tiklu mehter takımlanmız devreye gir-
diler mi, yandı gülüm keten helva!.. Ya bir
de neveser ya da bestenigâr makamında bir
"korkma sönmez" mehter marşı doğarsa?
Gel gör sen o zaman çağ atlamış, Atatürk
devrimlerini yaşamış Türkiyemizi... Yok
yok kaş yaparken göz çıkarmayalım lütfen.
Yalan mı söylediklerim değiştinlsin deyive-
ren dostlar? Bir çıkannız varsa vazgeçin ve
sizler de "değişmemelidir" deyiniz lûtfen.
Sonuç
Bu marşın bestesi, bugünkü ne olacağı
belli olmayan ortamda. katiyen değişme-
melidir. İnsanlanmız ona duygusal bir ya-
kınlıkla, tıpkı zorla değiştiremediğimiz has-
ta makamsal müziğimizdeki gibi alışmıştır,
bağhdır. Yapılacak iş, ulusal bir kampanya
açıp vaktiyle nasıl öğrenildi ise o yolu bul-
mak, halkımızı meydanlarda, parklarda
TRT'de tertiplenecek programlarla eğite-
rek sıkı bir çalışma sonucu onu öğretmek-
tir. örneğin, bol miktarda metin basılıp da-
ğıtılmalı. enstrümantal niteliği dolayısıyla
şarkısız müziği bantlara geçırilerek her yer-
de, her an melodisi duyurularak insanlan-
mızın kafalanna adeta şınnga edılmelidır.
Sonra da bulunacak yöntemlerle müzik ve
sesler birlikte sunulmalıdır. Tüm müzik öğ-
retmenleri göreve, elbirliğine çağınlarak
yeni yöntemler açıklanmalı, bu onurlu öde-
\in başanlı olması sağlanmalıdır.
Ben yöntemlerimi daha iyiye götürmek
için tartışmaya açığım. Daha iyi düşüncele-
ri katarak ulusumuz insanlan için yararlı
hale sokabiliriz. Eğer bir kampanya başla-
tabilirsek. yöntemlerimi herkesin huzurun-
da açıklamaya hazır olduğumu. hizmetiniz-
de bulunacağımı saygılanmla bildiririm.
*Not. Kampanya nasıl olmalıdır adlı bır vazıyla bu-
nuyakıngelecektcaçıklayacağım F.K.
r... • •
SOSYALİST PARTİ
Kompuauuı
«Na BAfMN: Ftrtt IIKVHI
•aOİYE BA»MII «An: Estt BUDUUU
SAVASA HAYIR
\ Â
SEÇIM MITINGINE
17 AĞUSTOS CUMA SAAT: 17.00 | # A T I I
27MAYIS PARKI/BAYRAMPAŞA l l f i l I L
ntruın puri BTHMI a MBKEZI
«HM€T tMVr IM. >FW APT. M: M tALHJ TH: MI II N Kİ 01 44
I.M|A KÇN M I H : ia. M4 II 41
1.
Doğan Copy
16O 78 28
Hamur kağıda çok temiz
O T O KO P
60 TL. Ortabahçe Cad.
No: 6O Beşiktaş
AOKAYBIMIZ
Hopa eşrafından, saygıyla anılan, raümtaz insan, eğitimci
ÖZDEMİR CAN'ı
kaybetmiş bulunuyoruz.
Çalışma hayatında başannın fevkine ulaşmıs, iyilik temsili
saygı değer müdurumüzü rahmetle amyoruz. Cenazesı
16.8.1990 Perşembe günü Ordu ili Kirazlimanı Camii'nde
öğle namazını muteakip aile mezarlığına defnedilecektir.
ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU
Milli Eğitim camiasının değerli elemanlarından
ÖZDEMİR CAN'ı
kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Allahtan
rahmet diler, ailesine başsağhğı temenni ederiz.
ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KLRSU
ÇALIŞANLARI
ÇAĞDAŞ YAYIMLARI.
Çağdaş Yayınları
"Köy Enstitülerinin kuruluşunun
50. yıldönümüne armağan" kitaplarını
sunar:
İsmail Hakkı Tonguç
MEKTUPLARLA
KÖY ENSTİTÜLERİ
Eden: 6000 lira
Mahmut Makal
KÖY ENSTİTÜLERİ
Ederı: >000 lira
Talip Apaydın
KÖY ENSTİTÜSÜ
YILLARI
Ede^ı: 5000 lira
Mehmet Başaran
ÖZGÜRLEŞME EYLEMİ
Eden: 5000 lira
YENİ ÇIKTI lOdemelı ,
İsteme adresi:
Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-ISTASBUL