22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 AĞUSTOS 1990 CUMHURİYET/15 HAVA OURUMU TÜRKİYE'DE BUGÛN Meteoroloji Genel Müdûrlü- ğü'nden alınan bilgiye göre, yurdun kuzey kesimlerı parçalı bulutlu, diğer yerter az bulutlu ve açık geçecek. HAVA SICAK- LIĞI:ÖnemlibırdeğişiMikoima- yacak. RÜZGÂR: Kuzey ve batı yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek. Denizlerde rûzgâr, Marmara, Kuzey Ege ve cek. Görüş uzaklığı 10 km.'nin altında bulunaeak. van Karadeniz yıldız ve poyrazdan, Gölü'nde hava: Az bulutlu ve açık geçecek, rûzgâr ku- Güney Ege ve Akdeniz'de gün- zey ve doğu yönlerden hafif ara ara orta kuvvette ese- batısı ve lodostan 2 ile 4, yer cek, qöl kûçûkdalgalı olacak. yer 5 kuvvetinde saatte 4 ila 16, Mana Adapazarı Mıyaman Alyon AJn Ankara Antakya Antatya A 34° 25° Dıyartıatar A 29° 16° Edıme A 39° 25° Erancan A 31° 12° Erzurum A 28° 12° Estaşefor A 30° 16" GaaantEp A 32°27°ûresun A 39°2«°Mamsa A 34° 16° K Maraş A 32°15PM«fsm A 2 9 ° 1 2 ° M u * A 30° 13° Muş A 38° 24° Nı&Je A ZPZFOntu Bılec* BngU BMs Bolu Ekjrsa Çanakkaıe Çorum Deara A 33°29»Güfliü?u»A 26°15°to A 26°W>HaW*i A 34° 19°Saman A 37» 21° Isparta A 33° 14° Siırt A 31° 15° teotıbul A 29° 20° Sınop A32°M°lan» A 35°22°Sıvas A 30° 14° Kare A 27° 13° Tetardafl A 30° 14» Kasamonu A 28° 12° Trabzon A 29°12t> Ka«aen A 30= 13° funcei A 32° 15° Krttant A 3t» «° Uşak A31°20°Ktt*l A31°18"V«ı A28°20°KuW«a A32°M°YtBB>t A 32°19°HWatya A 3S»20°ZanguUak A 36» 23° A 37» 22° A 31° 25° A 36°24° A 34° 19° A 29=16° A 28° 17° A 28° 20° A 27° 19° A 35° 23° A 27° 16° A 28° 12° A 29° 16° A 29°2î° A 34° 17° A 32° 15° A 28° O» A 26° t ? A 25° 17° yer yer 21 deniz mili hızla ese- &- ** rkv* A-aç* B-bulullu G-güne** K-kart S * s i Y-yjJmurtı , BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yaltuz başına iler- leyen ve öbür hasta- lıklı durumlara ba- ğımlı olmayan ilkel hastalık. 2/ BUyük hindistancevizi... Ku- zu sesi. 3/ Klorun simgesi... Yunan mi- tolojisinde savaş tan- rısı. 4/ Bir yeıde otur- ma. 5/ Mezar... Metal saplama. 6/ Kasta- monu'nun bir ilçesi. 7/ lnce deri ya da in- ce kabuk... Yurdu- muzda turistik bir göl. */ Belli bir bölgede yetişen hay- vanlann tümü... Yüze sürülen pembe duzgün. 9/ Turkçede ilgi adılı... Fili- ka büyüklüğünde bir deniz teknesi. YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Turk muziğinde fasıl topluluğuna verilen ad. 2/ Şube, kol... Göreceli. 3/ Iridyuraun elementinin simgesi... Ve- da döneminde en büyük Hint tanrısı. 4/ Taş ya da maden çıkarılan yer... Sı- nır boyu. 5/ Kılıç, bıçak gibi saplı şey- lerin sap içinde kalan bolümü. 6/ Kubbe, minare, bayrak direkleri- ne takılan madeni tepelik... Bayındır, mamur. 7/ Mürekkepbalığm- dan elde edilen koyu siyah boyaya ve boya ile yapılan resimlere ve- rilen ad. 8/ Işaret... Titan elementinin simgesi... Ekmek. 9/ tskambil oyunlarında kâğıt atma sjrası... Gazel ve kasidenin ilk beyti. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Doğru Değil mi? 16 AĞUSTOS 1930 Evvelce her lokantada yemek yiyenler, isterlerse şarap içebilirlerdi. Çünkü bu suretle şarap sarfıyatı yapacak lokantalar cüzi bir "zecriye" resmi verirlerdi. Müşterilerine açık şarap satrnak isteyen lokantalar şimdi ağır vergılere tabi tutuldular. Bu ağırlık dolayısile lokantaların yüzde doksan beşi şarap bulundurmadılar, bittabi vergiyi de vermediler. Müskirat inhisannın bazı tedbirleri de şarap sarfiyatını tahdit eyledi. Ağır tekâlif ile yüksek varidat temini nazariyesi mükellefinin miktarını bir hiç menzelesine indirince netice de aksi olarak zuhur etti. Halbuki mükelleften az bir resim alınsaydı bunun hasılı, miktarı az mükelleflerden alınmakta olan ytıksek rüsumun hasılırun belki ytiz misline baliğ olurdu. Ne fayda ki yemeğini şarap ile yemek isteyenler ve şarabı mugaddi bir ilaç gjbi kullanmak zaruretinde bulunanlar ancak kadehle müskirat satan lokamalara gitmek mecburiyetinde bulunuyorlar ki, bu bir zorluktur. Şarapçılık bir servettir. Onun sarfiyatını tahdit değil, bilâkis tezyit etmek ve bu suretle bağlarımızı mahvolmaktan kurtarmağa çalışmak mecburiyetindeyiz. Esasen şarap müskirattan hiçbirine benzemez. Rakı ve bira gibi akşamcılık itiyatlarına uymaz ve ekseriyetle yemek esnasında kuİlanılır. Binaenaleyh yemek yiyenlere kadehle şarap verecek lokantalara çok az bir resim mukabilinde müsaade ve ruhsat verilmelidir. Uzüm bağlanmız, işte zahiren ehemmiyetsiz gibi görünen hep böyle yanlış tedbirler ve manasız tahditler neticesi daima inhitata doğru gidiyor diyoruz. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Cumhuriyet ilân edildi 16 ACUSTOS 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti bu gece saat 24'ü birkaç dakika geçe resmen ilan edilmiş bulunuyor. Adanın bağımsızlığını ilan eden vesikanın Makarios, Dr. Kuçük, Mr. Foot ve Türk ve Yunan Buyük Elçileri tarafından imzalanmasından sonra 21 pare top atışı ile ilan edilen Cumhuriyet, Kıbrısın dört köşesinden coşkun bir neş'e içersinde, fener alayları ve eğlencelerle kutlarunaya baslandı. Gürsel'in mesajı Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna ait anlaşmaların bu gece saat 24 de imzalanmasından sonra Kıbrıs temsilcimiz Vecdi Türel, Devlet Başkaru Cemâl Gürsel'in şu mesajını okumuştur: "Genç Kıbrıs Cumhuriyetinin tessüs ettiği şu anda ilk Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkan Muavirü sıfatiyle zâtıâlilerinize en samımi tebriklerimi ve bütün Kıbrıslılara daha buyuk bir CGnrsel huzur ve refah içersinde daimi muvaffakiyet ve saadet temennilerimi ifade etmek isterim. Kıbrıs'ın ve Kıbnslıların kaderi ve istikbali ile daima yakından ve samimiyetle alâkalanmış olan Türkiye ve Türk Milleti, Kıbnslıların ustün vasıflanrun kendilerini layık kıldığı bir idareye ve maddi refah seviyesine erişmesini her zaman istemiş ve bunun temini için mumkün olanı yapmaya çalışmıştır. Kıbrıs Cumhuriyetinin, Türkiye, Yunanistan ve tngiltere ile mevcut anlaşmalan ve bu dört memleket arasında daha da kuvvetlenecek olan sıkı dostluk ve müsbet işbirliği sayesinde Kıbnslıların refah ve hayat seviyelerini süratle arttırabilmek için geniş imkânlara sahip olacağına ve her bakımdan parlak bir isükbale namzet bulunduğuna kaniim. Kıbrıslılara ve genç Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetine engin muvaffakiyetler ve saadetler dilerim. Türkiye Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemâl Gürsel GEÇEN YIL BUGÜN iüü Doğu'da terör günü 16 AĞUSTOS 1989 Doğu ve Guneydoğu Anadolu Bolgesi'nde dün eylemli bir gun yaşandı. PKK'nın eylemlere başlangıcımn 5. yıldönümü ola 15 ağustos günu gerçekleştirdiği terör olayları yoğunlaşırken yasadışı TtKKO-Partizan örgütünce de Gümüşhane'nin Şıran ilçesi yakınlarındaki Kozağaç Jandarma Karakolu'na duzenlenen baskında biri astsubay 7 asker şehit oldu, karakolda bulunan köyün eski muhtan öldurüldü. Kaçan teröristler Erzincan yakınlannda polisle çatışmaya girdiler, birı ağır üç polıs memuru yaralandı, bir terorist yaralı olarak ele geçirilirken ötekiler kaçtılar. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu baskının geçen yıl Metris Cezaevi'nden kaçan bir grup terorist tarafından gerçekleştirildiğini söyledı. OUNYA'DA BUGUN Amsterdam Y 24° Amman A 38° Atına BaOdat Bareelana Bdgrad Btrin Kahıre • A 3*° A 38° A 29° A 23° A 32" A 24» A 25° A 26° Budapeşte A 32° CenBTO A 24° Ceayır Crtde Duba FranHurt ûme Hdsnki KjNre Kbpenlug KMı Uftoşa A 36° A 40° A 42° ; 25° A 32° Y 23» A 37» V 24° A 24° A 34» lenıngrad Looo-3 Madnd Mlano Montreaı MostaM Mûr* N w W r k OSID Paris Prag Ryai Roma Sotya Şam lelAviv Tunus Va^ova Venedîk Vıyana A 26° V 24° A 33° A 27° A 31° A 22° A 24° A 29° Y 20° A 28° A 30° A 41° 29° 30° 37" 36° 34° 25° 24° 27° VVashmçtofiA 30° Zûrih A 24° TART1SMA LEMME Projesi Anlaşılan üniversiteler gençlerin eğitim sorunlarına çözüm getirmek yerine topu Milli Eğitim Bakanlığı'na atmayı yeğlemektedirler. 28 Temmuz 1990 günlü Cnmhoriyet'in ha- berine göre LİMME (Lise Mezunlarına Mes- lek Edindırme) Projesi Koordinasyon toplan- tısı 27 Temmuz 1990 günü YÖK, üniversiteler ve özel sektör ternsilcilerinin katılımı ile Milli Eğitim Bakaoı Avni Akyol'un başkarüığında gerçekleştirilmiş bulunuyor. Proje ile bakan- lık bünyesinde lise mezunlarına mesleki bilgi ve beceri kazandıracak örgün ve yaygın eği- tim kurumları oluşturulması amaçlanıyor. Bu tür bir amaca yönelme çok olumlu bir geliş- medir, fakat aynı olumlu görusü yöntem için belirtmek olanaksızdır. Anayasanın 42. mad- desi ile 62S sayılı Özel Eğitim Kunımlan Ka- nunu, Milli Eğitim Bakanlığı ile gerçek ve özel tüzel kişilere hem örgün hem de yaygın eği- tim kurumları açma yetkisi verirken diğer ba- kanlıkların kunıluş kanunlan yerine geçen KHK'lar da bu bakanlıklara yalnızca kendi alanlarında yaygın eğitim kurumları açma yet- kisi veriyor. Anayasa ve söz konusu kanunlar uyarınca eğitim kurumları açma Milli Eğitim Bakanlığı'nın temel görevi ise de LİMME pro- jesinde anayasanın 130. maddesinin de dikkate ahnrruş olması gcrekmekte idi. 130. madde çe- şitli dal ve düzeylerde ortaöğretime (liseye) da- yalı eğitim verme yetkisini yalnızca üniversi- telere ve vakıflar tarafından kurulmuş Bilkeat gibi yükseköğretim kurumlanna taruyor. Milli Eğitim Bakanlığı da dahil hiçbir baİcanlık li- se mezunları için eğitim kurumları açma yet- kisine, başka bir deyişle kendi bünyesindeki eğitim kurumlanna öğrenci kabulünde öğren- cilerde lise düzeyinde eğitim görmüş olma ko- şulunu arama yetkisine sahip değildir. öğrenci kabulünde lise düzeyinde eğitim görmüş ol- ma koşulu arama yetkisi üniversite ve yükse- köğretim kurumlannın tekelinde bulunmak- tadır. Milli Eğitim Bakanlığı ile gerçek ve özel tüzel kişiler yalnızca ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde örgün eğitim kurumları açabilirler. 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu'nun 40, 41 ve 42. maddelerinde tanımlanan yaygın eğitim kurumlanna öğrtnci kabulünde ise kanun uyannca herhangi bir düzeyde eğitim görmüş olma koşulu aranamamaktadır. Anayasanın 130. maddesine aykin başka bir tür uygulama da Turizm Bakaalığı'nca sürdü- rülmektedir. Turizm Bakanlığı'nın kunıluş ka- nunu yerine geçen 355 sayılı KHK'nın 21/e maddesi Bakanlık Eğitim Dairesi'ne yalnızca yaygın eğitim yetkisi vermiş iken bakanlık aç- tığı yaygın eğitim, turist rehberliği kurslanna öğrenci kabulünde lise düzeyinde eğitim gör- müş olma koşulunu arayarak anayasaya da 1739 sayılı kanuna da kendi kunıluş kararna- mesine de ters düşmektedir. Turizm Bakanlığı bu konuda daha da ileri gitmiş, 15 Mayıs 1990 gün ve 20159 sayılı Res- mi Gİzete'de yayımlanan turist rehberliği yö- netmeliğinin, "Bakanlıktan başka hiçbir kişi ve kuruluş, turist rehberliği eğitimi ve eğitim belgesi veremez" şeklindeki 49. madde hük- mü ile Ege Üniversitesi Çeşme Meslek Yiiksek Okulu'nun merkezi sistemle öğrenci kabul eden turist rehberliği eğitim programını dahi geçersiz kılma girişiminde bulunmuştur. Ba- kanlık yetkilileri, üniversitelere, Milli Eğitim Bakanlığı'na, gerçek ve özel tüzel kişilere eği- tim kurumları açma yetkisini veren anayasa ve kanun hükümlerinin yönetmelik hükümkri ile geçersiz kılınamayacağını, dikkate alma- mışlardır. Bu durumda Turizm Bakanlığı Hu- kuk Miişavirliği'nin görevinin ne olduğu so- rusu gündeme geliyor. LİMME projesi toplantısırun en ilginç yö- nü toplantıya katılan YÖK ve çeşitli üniversi- te yetkililerinin kendi yetki alanlanna giren Milli Eğitim Bakanlığı'm anayasanın 130. maddesi konusunda uyarmamış olmalandır. Anlaşılan üniversiteler gençlerin eğitim sorun- lanna çözüm getirmek yerine, topu Milli Eği- tim Bakanlığı'na atmayı yeğlemektedirler. Proje ile amaçlanan öğretim kurumları ya üniversite bünyesinde açılır ya da Milli Eği- tim Bakanlığı bünyesinde açılacaksa; eğitim görmüş olanlann başarılı olabileceği düzey- de giriş sınavları ile öğrenci kabulü yöntemi- ne başvurulur. Anayasaya aykın yöntemde di- renilir ise lise mezunu olmadıkları halde ba- kanlığın açacağı söz konusu eğitim kurumla- nna başvuracak olanlar, lise mezunu olma ko- şulunu idari dava konusu yaparak öğrenim hakkını elde ederler. CENGİZ ALATLI Karşıyaka/lzmir OKURLARDAN Adalet Bakanlığı 9 nın dikkatine 25.6.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3653 sayılı yasa, "mahkûma bir çok ijdleştirme yapıldı" denilerek âdeta bir göz boyama şeklinde kamuoyuna duyuruldu. Birçok mahkûm ailesi gibi benim ailem ve ben de sevindik. Ancak sonradan gördük ki çıkan yasa iyileştirme yerine mevcut yasalan, daha da ağırlaştırma yoluna gidiyor. Benim burada öğrenmek istediğim şey şu; bakanlığınız mahkûmun duygulannı istismar etmekten ne zaman vazgececek? Her seferinde yaşadığınuz bu kâbus, sirf bakanlığınızın bir şeyler yapbğını kamuoyuna gösterme gayretinden kaynaklanıyor. Fakat sormak istiyorum, bu kandırmaca daha ne kadar devam edecek? Zaten mevcut olan yasalan, "temcit pilavı" gibi ikide bir önümüze sürmenin ne âlemi var? Bu yapılanlan anlamak mümkün değil. 33 sene 4 aya hükümlüyüm, 1978-79 yıUannda tutuklu iken TCK'nın 304. maddesinde yargılanarak ceza aldıra. O yıllaıdan beri infaz yasasmda defalarca iyileştirme adı altında değişikük yapıldı, fakat ben hâlâ bir müebbet mahkûmundan daha fazla ceza yatacağım. 13 senedir yatıyonım ve bu "îyileştirilmiş*' yasaya göre daha 5 yıl yatmam gerekiyor. Sizden istediğim, lütfen mahkûmun duygulanyla oynamayın. Binlerce mahkûm ve ailderi sizden bunu bekliyor. EMİN KARAGÜLLE özel Tip Cezaevi / Bursa AKGÜVERCİNLİ BAYRAĞI BAYRAMPAŞA'DA DİKİYORU ÜÜBÜYÜK BAYRAMPAŞA MİTİNGİ Bugün Saat: 18.00 ismetpaşa Mah. 27 Mayıs Parkı'nda ECEVİT DSP BAYRAMPAŞA'DA Ali ÖZBOZ'dan torununa Hoşgeldin dünyamıza ARDA, Selamlıyoruz, seni. O kadar yıldız arasından, Bizimkini seçtin kendine. Cesaretine hayranız doğrusu. 5.8.1990 Frankfurt İLAN İSTANBUL 9. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1990/287 Davacı Maliye Hazinesi (S.S.Y.B. Istanbul Sağlık Mudürluğü adına) tarafından, dava- lılar Ahmet Nazmi Erdem, Mehmet Şimşek ve Fatma Fidan aleyhlerine açılan tescıl da- vasında yapılan açık duruşma sonunda; Davalılardan Mehmet Şimşek uzun arama- lara rağnıen bulunamadığından ve adresinin de tesbit edılemediğinden gıyabında verilen karar gereğmce; davanın kabulü ile Emino- nu Süleymaniye Mahallesi, Şifahane Sokak, 101 pafta, 619 ada, 35 f>arsel sayılı taşınmaz- daki davalı paylarının 2942 sayılı yasanın 16. maddesi geregince davacı Hazine adına lapu- ya tesciline, masraf \c ucreti vekâlet takdiri- ne karar verilmış olup işbu karar davetiye ye- rine kaim olmak üzerc ilanmdan 15 gun sonra kesinlesmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 31.909 \uTus cüzdanımı kaybetlim. Hukumsüzdür. EDIBE MERİH ÛZGÜÇ (DÛLEN) İSTANBUL ÖZEL ATA LİSESİ VE İLKOKULU Okulumuz 1989-1990 yılı lise son sınıfı öğrencilerimizin Üniversite Öğrenci Yerleştirme Sınavı'nda başarı oranı °/o 71 'dir. Kamuoyuna duyurulur ANKARA NOTIARI MUSTAFA EKMEKÇİ Eğitim-İş'in İşi Göç... ören'de yapılan "öğretmenlerin Sendikal Hakları ve Tür- kiye Eğitimi'nin Dünü-Bugünü" konulu toplantıda, anladım ki Niyazi Altunya'ların kurmayı amaçladıkları Eğitim-lş Sen- dikası'nı büyük güçlükler beklemekte. Gûçlüklerin başında, Ankara Valiliği'nin yasaklama, açığa alma gibi kararları gö- rünüyorsa da asıl güçlük buradan kaynaklanmıyor. ûğret- menler arasındaki çekişmelerden doguyor. Toplantıda, bu çekişmenin bir kanadının temsilcisi durumunda Ismail Sarı- oglu vardı. ismail Sarıoğlu, Eğit-Der Istanbul Şubesi'nin yö- netim kurulu üyelerindenmiş. Kırlaşmışsaçları, insandaol- gun bir öğretmenle karşı karşıya olduğunuz izlenimini veri- yor; ama hayır, öyle değil! Konuşmalar biterken, "llle, sözü- mü bir daha söyleyeceğim!" havasında birkaç söz söylemek istedi. özetle şunları söyledi: -Başta da belirttim, Niyazi Altunya'ya devletin yapmış ol- duğu tavıra karşıyız Ama Niyazi Altunya'nın, öğretmenlerin gündemini saprjrmasına da karşıyız. Oğretmenler, sendika için, halk için, birlikte olmak için sokaklara dökülmûş, "zam- lara hayır" diyor, "sadakaya hayır" diyor; "sendika istiyo- ruz" diyor, "işçi-memur el ele, genel grev" diyor; ben Sayın Altunya'nın niyetleri nedir bilmiyorum, onun niyetlerinden bağımsız, bu.. hedef şaşırtmaktır. Bana göre, bana göre... Toplantıyı yöneten Ismail Hakkı Bayram, araya girdı. Şöy- le dedi: -Sizin görüşlerinizi dinledik. Eğitim-lş'le birlikte olur mu- sunuz, olmaz mısınız? Onu belirtin... Ismail Sarıoğlu, son sözünü söyledi, ama ne söyledi? -Eğitim-lş'i Sayın Ekmekçi de kurtaramaz! Haydaaaa! Eğitim-lş, daha mahkemelerden. yasaklardan kendini kurtaramamış. Anlaşılıyor, Eğit-Der ikiye bölünmüş; hatta söylentilere göre Eğıtim-lş'e karşı olanlar, Istanbul'da ağırlıklıymışlar; Ali Bozkurt'ların kurdukları "Abece" dergi- sini de ele geçirmlşler. Bundan sonra dergide, onların boru- ları ötecekmiş! Ismail Sarıoğlu, ilk konuşmasında -o da zehir zemberekti- açıkladı; özetle şunları söyledi: -Şimdi, burada şahsım adına olduğu kadar, Istanbul Eği- timciler Derneği'nin de (Istanbul Eğit-Der Şubesi) görüşleri- ni size aktarmak istiyorum: Biz, şimdiye kadar konuşan iki arkadaşımızla {Niyazi Altunya ile Balıkesir Eğit-Der Şube Başkanı Halil öncül'û söylemek ıstiyor) sendikalaşma me- selesinde, çokfarklı bir konumdayız. Onlargibi düşünmüyo- ruz. Düşünmek de istemiyoruz. Bir söz vardır: "Iş insan ile doğa arasında cereyan eden bir süreçtir" derler. Hatta, "Iş, insan yaşamının ilk temel koşuludur" diyenler de vardır. Bundan bir süre önce 25 hazirandan sonra özellikle Istan- bul, Izmir, Adana, Eskişehir gibi kentlerde çok önemli me- mur eylemleri yaşandı. Bunlar çok önemli işlerdir. Bunlar, sert saman alevi gibi sönen veya belli bir süreçte ortaya çı- kan, yok olan hadiseler değildir. (Toplantıda bulunan bir gruptan sürekli alkışlar). Son memur eylemleri, sendikalaş- ma sürecinin önemli bir ivmesi, hem de çok önemli bir ivme- si, onun sendikalaşmaya dönüşmek üzere olan somut bir parçası ve daha önemlisi de, yerel memur sendikalarının güçbirliği içinde, hiçbir fraksiyonel veya düşûnsel ayrıma düşmeden, güçbirliği içinde örgütledikleri, yasalara rağ- men örgütledikleri ve kimsenin, Demirel'i dahil, Erbakan'ı dahil, Türk-lş Başkanı dahil, hiç kimsenin "Bunlar anarşist- lerin eylemidir. Bunlar maceracı eylemlerdir!" gibi yattalar asamadığı, gerçek kitleeylemleridir. Sendika, gerçek sendi- ka, işte buradan çıkacaktır. Başka türlü sendika çıkması mümkün değildir bize göre. (Yine bir gruptan alkışlar.) Ka- mu çalışanlartmn sendikalaşma eylemi, mutlak surette, önümüzdeki sonbaharda eylül veya ekim ayında, ete kemi- ğe bürünecek ve kamu çalışanlarının gerçek, hitap ettiği kit- leyı birleştiren, rnücadeleci direnme örgütü olarak sendika- lan mutlak surette kurulacaktır. Bunun dışında, Eğit-Der Is- tanbul Şubesi'nin, Niyazi Altunya arkadaşımın şahsında so- rnutlanan ve bugün onun genel başkanlığını yaptığı sendika- ya karşı, ayrıca içerik anlamında da birçok itirazı vardır. (Ismail Sarı, sendikal savaşımı daha geniş tuttuklarını açıklıyordu). -Bu şekilde bir sendika kesinlikle sınıfı temsil edemez, sı- nıiın mücadelesine önderlik edemez. Eğitim-lş Sendikası, özgürlük için mücadeleyi, demokrasi için mücadeleyi, ge- nelde kapitalizme karşı mücadeleyi hiçbir şekilde gündemi- ne almıyor. Bunlar, siyasi partilerin işleridir. Ama, bunlar kitle örgütlerinin, sendikaların da işidir. Sendikalar da bu iki tip mücadeleyi, mutlak surette, birbiriyle birleştirmek zorun- dadır ve bunların birini diğerine tercih etmemek durumun- dadır. (Sarıoğlu, Eğitim-lş'i, öğretmenlerin ücret durumla- rıyla ilgilenmekle yetindiği savıyla suçluyor.) Bunun dışında bir anlayış, bizi "tarafsız" sendikalara, daha doğrusu "taraf- sızlık" adı altında "düzen sendikalarına" götürür. Düzenin payandası, onun istediği düzlemde mücadele eder, daha doğrusu hitabettiği kitlenin çıkarlarını değil, onların çıkarla- nna karşı olmayı savunan sendikalar yaratır... Talip Apaydın, Hamdi Konur, Halil Oncül'ün de konuştuk- ları toplantının sonuna doğru, sorulan bir soruyu yanıtlar- ken, Eğitim-lş Sendikası Başkanı Niyazi Altunya özetle şöy- lededi: -Bana sorulan soruda, Eğit-Der'in görüşünü, olurunu al- madan sendika kurduğumuz için açığa alınmam konusunda herhangi bir destek olmadığı, kendimin de kendimi savun- madığım belirtiliyor. Değerli arkadaşlarım, ben maceracı fi- lan değilim. Aslında açığa alınmak o kadar da hoşuma git- miş değil. Üzülmüyorum, ayrı. Bu ilk de değil. Ama, hiç de hoşuma gitmedi. Daha işin başındayken, böyle bir şeyin ya- pılması hiç hoşuma gitmedi. Ama, bir şey var; sayın arkada- şımı zevkle dinledim Ismail Sivri'yi (Sarıoğlu diyecekken Sivri dedi, Sarıoğlu da sivriydi hani!) zevkle dinledim ve doğrusu, yirmi yıl önceki gençliğimi hatırladım ve heyecan- landım. O zaman ben de öyle konuşuyordum. Saygı duyuyo- rum. Eğer kendisini burada görmemiş olsaydım, delikanlı birisi olduğunu böyle, çok genç olduğunu filan düşünecek- tim. Yine de genç olmak kendisine yakışıyor. Çok teşekkür ederim kendisine. Ancak, bir şey var; soruyla da bağlantılı, onun için belirtiyorum. Kendileri, dikkat ederseniz, bir sen- dika tanımı değil, bir parti tanımı yaptı. Bir partlydi, tanımla- dığı şey. (Bir gruptan protestolar, "ikinci tura mı geçtik, uza- tıyor" sözleri). Kesiyorum. Şimdi, grev hakkımızolup olma- dığı konusunda bir soru var: (Protestolar sürüyor; Ismail Hakkı Bayram'ın "Karşılıklı tartışmayalım" sözleri, soru ye- niden okunuyor). Şimdi, ben 500 bin öğretmenin tek benim için yollara düşmesini istemiyorum. Onun için söyledim "Ben maceracı değilim" diye. Sendikamız, örgütlülüğünü sürdürüyor. "Grevyoktur, yasalar engelliyor" biçiminde ba- hanelerle sendika kurmamak da ipe un sermektir. Sendika- mız, birlik ve bütünlüğü sağlayacaktır. Ben burada, hemen bir üzüntümü belirterek kapatayım: Çok değişik kuşaklar- dan tanıdığım arkadaşlar, dostlar ve ağabeylerimiz özellik- le, böylesine kırıcı konuşmaları, davranışları gördükçe, on- lar da "yine mi?" der gibi bakıyorlar. Benim küçücük gözle- rimden kaçmadı bu husus. Bunu belirtmek istiyorum; ve ar- kadaşlarımızı sendikamıza çağırıyorum. Gelmeyebilirler. (Uzun alkışlar). Başka bir sendika, arzu ediyorlarsa kurabi- lirler. Saygılar sunuyorum. (Uzun alkışlar sürüyor.) Ismail Hakkı Bayram, toplantıyı kaparken şöyle diyor. -Ben öğretmenlerin, çok kısa sürede bu bunalımı aşacağı kanısındayım... Toplantı bitti, ama ayakta tartışmalar sürdü. Toplantıyı iz- leyenlerden biri, benim Eğitim-İş'in çalışmalarını över biçi- mindeki konuşmamı beğenmemiş, "ne olacak, dedikodu ya- zarı!" demiş Hamdi Konur da, nasibini almış. Ona da "yaşı yetmiş, işi bitmiş!" mi demişler ne? İLAN ESKİŞEHİR İKİNCİ SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Sanık: ADNAN BÜLBÜL, Şerafettin ve Müne\ver'den olma, 1956 doğumlu, Bolu ili Düzce Keremitocagı köyu nüfusuna kayıtlı, halen Ekişehir Vişnelik Mah. Savaş Cad. No: 40'ta oturur. HÜKÜM ÖZETİ: Sanığın Ataturk Caddesı No: 192'de Kafkas Ba- haratlan dükkânında toptan aldığı biberlerin içerisine talaş vesaire gibi yabancı madde karıştırarak pakellemek suretiyle halka satmak suv'undan yukarıda açık kimliğı yazılı sanık hakkında mahkememi- zin 21.6.1990 tanh ve 1990/163-335 esas ve karar sayılı ilarru ile TCK'nın 398, 647, 4-1, 402' 1-2'nci maddeleri geregince 32.000 TL ağır para ce- «IM ile ceialandırılmasına, sanığın curme \asua kıldığı meslek zana- al ve licarcıinin lakdıren uv a> sure ile tatiline ve takdiren yedi gün ıVH'rının kapatılmasına karar verılmiştir. Karaı 'ıcnıyi/ edilmeyerek 23.7.1990 tarihinde kesinleşmiştir. İlan olunur 6>.1990 31741
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear