25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 HAZİRAN1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYE7 (Baftara/ı I. Sayfada) siyasal nitelik taşıyor. Onfara göre, taraflar oturmalı ve Fırat sulannı belirii kotalara gö- re paylaşmalıdır. Türkiye ise konuya daha gerçekçi ve uzıın vadeli yaklaşarak diyor ki: Konu, "Fırat'ı paylaşmak" değildir. Fırat ve Dicle havzası suları için kapsamlı bir or- tak kullanım projesi hazırlanmalıdır. Ulusla- rarası hukukta da kabul gören bir yaklaşım- dır bu. Irak ve Suriye'de hâJâ neredeyse Sü- merier'den kalma açık kanal sulama sisie- mi kuilanılıyor. Bu da buharlaşma yoluyla yüzde 50'lik bir su kaybına yol açıyor. O yüz- den, modern teknolojinin yöntemlerini, bir iş- birliği modeli çerçevesinde birlikle geliştire- lim. Bu arada, Fırat'tan Suriye'ye bıraktığı- mız 500 metreküp saniye su konusunda tu- tumumuzu esnekleştirebiliriz. Ankara'nın makul ve uluslararası hukuka uygun tutumu böylece özetlenebilir. Ne var ki, Şam ve Bağdat'ın şimdilik ken- di yaklaşımlannı Ankara'ya dayatmaktan öte bir şey düşünmedikleri ortaya çıkmıştır. Gerçekçi olmaktan çok uzaktır bu bakış açısı. Bağdat ve Şam, bu politikalarında ıs- rar ederek sonuç alabileceklerini sanıyoriar- sa yanılıyorlar. Bir noktayı vurgulamakta yarar var: GAP ve onun çerçevesinde Atatürk Barajı, Türki- ye'nin en yoksul yöresini kalkındırmak için gerçekleşme yolundadır. Fırat ve Dicle su- larından daha çağdaş ve düzenli biçimde ya- rarlanmak böylece gündeme gelmiştir. GAP'tan vazgeçilmesi herhalde söz konusu olamaz. Onun için, Güney komşulanmızın bundan rahatsız olmalarına gerek yoktur. Türkiye öteden beri tüm bölge ûlkeleriyle olduğu gibi, Irak ve Suriye'yle de iyi komşu- luk ilişkilerinden yanadır. Bu açıdan, ilişki- lere ekonomik bir taban oluşturulması için iyi niyetli girişimleri söz konusudur. Ama ne var ki, Türkiye özellikle Suriye'- den bugüne dek olumlu bir karşılık görmüş değildir. Türkiye'nin bütünlüğünü hedef alan PKK terörünün Şam'dan şu ya da bu biçim- de sağlamış olduğu himaye ise kuşkusuz yi- ne bu çerçevede değerlendirilmelidir. İkili ilişkilerde böylesine otumsuz bir faktöre kar- şın, Ankara'nın bunca yıl Şam'a karşı hayli sabırlı davrandığı befirtilmelidir. Evet, Ortadoğu'nun en önemli su kaynak- ları bugün Türkiye'dedir; üstelik yarın da bu durum değişmeyecektir. Dünyanın baska coğrafyaianna taşınama- yacağımıza göre, başta ekonomi ve ticaret olmak üzere her alanda işbirliği kurup geliş- tirmekten başka çare yoktur. Irak'm, Suriye'- nin ve Türkiye'nin birbırleriyle en iyi ilişkile- ri kurmaları, tümünün ortak çıkarınadır. Uluslararası konjonktûr ıle bölgede değiş- meye yûz tutan dengeler de göz önüne alın- dığında, bunun gerçekçilik olduğu da orta- ya _çıkar. Öyle değil mi? CÛNEYT ABCAYÜBEK yazıyor Sanstirde ilk uygulama (Baftarafı 1. Sayfada) büfünliigti aleyhine ve milii duy- gnlan zayıflancı nitelikte yayın yapmayı $iar edindikleri" öne sü- rüidü. Kapacma kararlan, basın kurulufları ve siyasal partiler ta- rafından tepkiyle karsılandı. İçişleri Bakanlığı, Olağanüsiü Hal Koordinasyon-Kurulu Baj- kanlıgı'nın 216.1990 tarihli karar- ları dün tstanbul'da uygulandı. Dün sabah ilk olarak Gürpmari da kuruJu Nafiz Dıcak'a ait Ilıcak Matbaası'na geien polisler, bakan- lık enorini matbaa rnüdürü Serdar Dıcslc'a tebli| ederek lesislerin 10 gün süreyle kapatıldıgııu bildirdi- ler. Istanbul Ernniyet Müdilrlü|ii GüvenJik Şube Müdür Yardımcı- sı Yiiksel ÇarhacıogJu ve polisle- rin düzenledikleri kapatma tuta- nagında, Içişlerı Bakanlığı'nın ya- zısına definilerek şöyle denildi: "Dıcak Tesisleri'nde basüan ve Olgğanustu Hal Bölgesi ve müca- vir illerde dağıtımı yapılan 2000'e Dognı dergûi ile Halk Gerveği ga- zetesi basıJdiğıodan bahislc Ola- ganüstii Hal Bölges'nde bu vavuı- Jann, faaliyederi yanlış aksettire- rek gercek dı$ı haber ve yorum yapmak sureliyle kamu dnzeninİD ciddi diızeyde bozulmasına, böl- ge ballunın hevecanlanmaana, gü- venlik kuvvetlerinin görevlerini gerefi gibi yerine getirmeierini en- gefleyecek şeiöldt rayımlanan ve Türkiye Camburiyeti'nin derleti ve milietiyle bolünmez bütünliigü aleybJne ve milli duygalan zayıf- latıcı nitelikte yayın vapmayı şiar edinraiş olan Halk Gerçegi ve 2000'e Doğru dergilerinin basım yeri olan Dıcak Tesisleri'nde mez- kur dergiierin basıiması nedeniy- le 424 sayılı kannn biiluoiiade kâ- rarnaraenin 1. maddesinin (a) bendi uyannca Olaganüslti Hal Bölge Valiliginin teklifı iızerine 10 gıin sıireyle kapaiılroası tçişleri Bakanlığı'nca uygun görülmu$- für." Matbaayı mühürleyen polisler daha sonra dergiierin dağıtınunı yapan Hür Dagıüm'a da aynı teb- İigaa yaparak Halk Gerçeği ve 2000'e Doğru'nun dağıtimmm sii- resiz yasakJandığını belirttiler. Da- ha sonra HaJk Gerçegi ve 2000'e Doğru'ya gelen aynı polisler ka- patma tutanaklaruu tebu'ğ ettiler. Halk Gerçeği'ne yapılan tebligat- ta gazetenin "namus. din, işken- ce, sârgün motiflerini işleyerek devlet ve guvenlik kuvveUerine kafşı gelmeye, siJahlı mücadele edenlerin desteklenmesini sagla- mava yönelik tamamen abartılı ve gerçek dışı vayın yaparak kamu düzeniniıı ciddi şekilde bozulma- sına neden oldugu" yazıldı. 2000'e Dogru'ya yapılan tebliğ- de ise derginin, "bölgedeki faali- yetleri yanlış aksettirerek gerçek dısı b«b«r ve yorum yapmak su- reti>1e bölgedeki kamu düzeninin ciddi şekilde bozuJmasma, bölge ballamn heyecanfanmasına, gii- venlık knvvederinin görevlerini geregi gibi yerine getirmeierini en- gelleyecek şekilde yayın yaptıgı" beürtildi. Tepkiler Sansür ve Sargün Kararnanıe- si'nin ilk kez uygtılanarak dergi ve matbaa kapatılması, basın kuru- luşlan ve siyas: partilerce tepkiy- le karsılandı. Kapatma kararmdan sonra bir basın toplantısı düzen- leyen 2000'e Doğru Dergisi Yaa Iş- eri Yönetmeni Höseyin Kanıniık, >astma haar iki sayının matbaa- un kapatılması nedeniyle basıla- layacağını söyledı. Dıcak Tesisle- i'nin lOgün kapauJması nedeniy- ; basın toplantısı yaptığı sırada, erginin dağıtımınm yasaklandı- haberini öğrenen Hüseyin Ka- nlık, 2000'e Doğru'nun susma- cağını, gerekirse baska bir adla niden yayına devam edeceklerini yledi. Sorunun basın özgurlüğü- ilgüendirdiğİTii ve Türkiye'de rarnameyle estiriJmek istenen iınanın kabul ediJerneyeeeğini ieyen Karanlık'a daha sonra isler tarafından derginin bası- un, dağıtımjnın, yayınının, ço- tılmasının süresiz yasaklandı- ebli| edildi. 000'e Doğru. Halk Gercegi, ürlük Dünyası. Demokrat. ık. İşçinin Sesi, Eylem, Adım- >e Devrimci Genclik adlı ya- ın basan Ilıcak Tesisleri sahibi z Ilıcak, matbaanın kapatıl- ndan sonra Cumhuriyet'e $u amayı yaptı: iz bastığımız yayınfarda ka- ntnamtye aykın bir yaa olrnama- suıa asın hassasiyet gösteriyoruz. Bu matbaacmın meselesi değil, basın o/gurlüğu meselesidir. Ne- reye vanlmak isleniyor bilemiyo- nım. Zaten kararname aoayasaya aykın. Yayını durdurmak varken, neden malbaayı kapauyorlar bil- miyorum. Bugün ANAP milJetve- killeri bile Kürtçenin serbest bıra- kılması için demecler veriyorlar. Bu karantameyi çıkaraıüar önce kendi mületvekillerini sustursun- lar. Bu kararla ticareti de yasak- lıyorlar. Bana yönelik bir gözda- gı oldugunu düsünüyorum." Nafiz Ilıcak, karann iptaü için Idare Mahkemesi'ne başvuracak- lannı da sözlerine ekledi. Istanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demiricenl de bun- dan sonraki geiişmelerin daha va- hirn olacağı şeklindeki endişelerini dile getirerek şöyle konuştu: "Oaha önce çıkartılan kanun kuvvetindeki kararnamenin u)-gu- lanmasına, dolayısıyla roafbaala- nn kapablması olayına tanık olu- yonu. Bundan sonraki gelismele- rin çok daha vaoim boyutiards olacagı İDancındayım. Unınca bir sdreden beri mevcut kısıtlamalar yiıriirlükte iken (erörun hâlâ de- vam etmesinin nasıl izah ediiece- ğini merak ediyonun. Yine çocnJc- lar öldüıülüyor, yine guvenlik kuvvetleri mensuplan sehit edili- yor. Yayın organlan susturtılmuş vaziyerte Acaba bir yanbş adres doğru gidiyor mu diye sormak ib- tiyacı içindeyim. Sanırım çüzum- leri başka yöntemlerde aramak ge- rekir." TGS Genel Baskanı Orhan Erinç de 2S hazirarun Türk basın tarihine kara gün olarak geçece- ğıni belirterek şöyie dedi: "424 sayılı kararnamenin lcis- leri Bakanı tarafından ilk kez uy- gulandığı 28 naziran, Türk basın tarihine kara bir gun olarak gece- cektir. 20 haziran günii Kütabya'da Türk basınınjn özgiir oldoğundan söz eden Içişleri Bakanı da bu uy- gulamasıyia basın larihinde bak ettiği yeri şüpbesiz alacaklır. 2000'e Doğru dergisinin basım, yayın ve dagıdmın duFduruimasıy- la Hıcak Matbaası'nın kapablmssı anayasanın öngordugu sınırlı ba- sın örgurlügüDun de tumden yok edilmesi anlamını taşımaktadır. Yetkiliier, tuttuklan yolun yan- lışhğını ve teblikesini anlamakta daha da geç kaimaraalıdırlar." Basın Konseyi Baskanı Oktay Ekşi, kapatma kararlannı Abdü- laziz döneminde yaşanan Âli Ka- rarnameye benzeterek şöyle dedi: "Türk basım, bugün Sultan Ab- diüaziz döneminde yayımiaoan ve basım baskı altına almayı amaç- lavan Âli Kararname'ninkinden de kötü ve kevfiliğe açık kararname- lerle ezilmek istenmektedir. Buna başta siyasi iktidann millctvekil- leri olmak iı/ere siyasi partilerimi- zin niçbirinin gerekli duyarlıgı göstermemeleri ayn bir kaygı ko- nusudur. Diinya ytiztinde suskun basın- la demokratik sistemin kurulabil- diğini ve işletilebildigini gösteren bir örnek bulonursa, siyasi parti- lerimiz de bu tutumlannda bir gün haklı çıkabilirler. Ancak sis- tem kilitlenip kendileri de bakla- nnı savunmak için özgiir bir ba- sına ihtiyaç duyduklannda, ço- gunca vakit çok geç olur." ÇGD Genel Baskanı Kaiuni ttl- dınra. kapatma karannı şöyle de- ğerlendirdi: "Matbaa kapatnıanın, gazete ve dergilere sansür uygulamanın te- röni önlerae amacıyla hiçbir ılgi- si yoktur. tktidar, terörle mücade- le ediyor göniniusü yaratabilraek için basına saldırmaktadır. Bası- na saldırmak guçsıiz iktidarlann işidir. Basım düşman gibi görmek ve karşısına almak, hicbir iktida- ra hayır getirmemtşrir ve getiıme- yecektir." Prof. Dr. Çetin Özek de Türki- ye'de basın özgürlüğünün tümüyle yok edildiğini vurgulayarak "Bu, | olaganüstü hal bahanesiyle Tür- kiye'de diktatörlük rejimini kaml- layan bir olgudur. Yargı yolu da yoktur. Kararname çıkanldığı za- man gerekli tepki gosterilmedi. Bunun sonu başkanlık sistemi de- ; ğil diktatörluklür" diye konustu. Sosyalist Parti Genel Baskanı Ferit Ilsever de yaptığı açıklama- da, Guneydoğu Kararnamesi'nin gerçek hedefine yöneldifirti belirt- ti. Ilıcak Matbaası'nın kapatılma- sına Gune>'doğu Böigesi'ndeki ha- berlerin "yanlıs aksettirilditi" şek- linde gerekçe gösterildiğini belir- lenllse\er, "Oysa daba gecen gün- lerde büyük bir katliam yasanan ÇevrimJi köviine 11 gun süreyle basın sokulmadı. Haber alma öz- gürhıgti kararnamelerden sonra kullanılmaz oldu. Basın sadece Olaganüstü Hal Böige Vaüiiği'nin yaptığı açıklamalar doğrnltusnn- da haber yazabilir bale getirildi" dedi. DYP Istanbul fl Baskanı Orhan Keçeli ise şöyle dedi: "Bonlar TüfiJye'yi yüz sene ge- rive götüriir. Banlor sansıirdür. Daba basılıp me>dana çıkmamıs herbangi bir gazete veya dergi için bu tür bir bareket jnnhştır. Hem hür ve derookrat olacağız, Avru- ps Konseji"ne gireceğiz, ama usuf- lerimiz de yöz sene öncesine ail olacak. Jkisi birbiriyle çelişkiye düşer. Basn diişiinür, duşündügü- nü yazar, fikirierinden oturü hiç- bir seküde suçlanmanıaiıdır." (Baftarafı 1. Sayfada) di. Yasadığımız alelacaip demok- ratik düzende yapımcı Uğur Dün- dar ile TRT yönetiminin haklı baskıya boyun eğmeleri bile de- ğeri azımsanmayacak bir davra- nış. Tü'lü Hodri Meydan kamu- oyunun hemen her kesiminde kötü puan aldı. Yapımcı ile yöne- tim başarıyla yarattıkları çirkin iz- lenimi silebilmek için muhalefet- le hemen diyaloğa girmek, hiç değilse otuz beşer dakika süre- lerde iki muhalefetin görüşlerini yansıtmak zorunda kaldılar. Liderlerie dün sabah yaptığı- mız telefon söyleşilerinde öğren- dik. Uğur Dündarotuz beş daki- kalık sürede on beş soru yönelt- mek istiyor. Örneğin, ekonomi- de halkı ezen uygulamaları na- sıl dûzeltebilecekferini soracak ya da iktidara geldiklerinde sos- yal, ekonomik, rejim açısından hangi yaptırımları gerçekleştire- ceklerinı duyurmak isteyecek. Her biri belli baslı konular. Otuz beşer dakikada böylesine önemli bu ve benzeri on beş konuya iki dakikada doyurucu biçimde ya- nrtiar nasıl verilebilir? TÖ ile söyleşi, öyle düzeyde gelişti ki bu geceki program hod- ri meydan olmaktan çıktı. Bir çe- şit cevap hakkının kullanılması- na dönüştü. Bu nedenle Uğur Dûndar'a bu gece büyük sorum- luiuk düşüyor. Moda deyışiyie tu- zak sorulardan kaçınması, TÖ'- nün siyasal eme/lerıne koşut ir- deiemelerıni halkın coğunluğunu simgeleyen muhalefetin açık se- çik yanıtlaması olanağını hazır- laması gerekiyor. Tersine davranışlar, yakışıklı meslektaşımız Uğur Dûndar'ın yine başını ağrıtacak sonuçlar verebilir. TÖ'yü haklı göstermek amacıyla iki muhalefet liderini ekrana getirdiği izlenimi doğabi- lir. Yapımcının bu duyarlı denge- yi kuracağı kanısı dûn sabah si- yasi çevrelere egemendi. Muhalefet kuşkusuz, TÖ'nün 1992'ye kadar Çankaya'da rahat nefes alabilmek için Hodri Mey- dan adını kullanarak yaptığı si- yasal çıkışlara gerekli karşılıkla- rı verecek. Bu geceki programın ilk ve önemli bölümü bu nokta- da toplanıyor. TÖ, 92'de hem genel seçim hem de cumhurbaş- kanını halkın seçmesini jstiyor- du. Tabii İnönü'ye göre TÖ biraz yardımcı olsa tarafsızlığını kanıt- lar görünse sorun kalmayacaktı ama halk böyle düşünmûyor. Sade insanlar TÖ'yü hâlâ başı- mızda görmenin sorumlusunu arıyor. Edindiğimiz izlenime göre mu- halefetin iki cephesi de TÖ'nün hem Çankaya seçimındeki ayar- sızlığa hem de eline geçirdiği yetkileri başkanlık sistemine uy- gun yürütmesine karşı çıkacak. O yûzden 92'ye kadar beklemek yerine, hemen erken seçim iste- yecek. Yeni parlamentonun hal- kın ya da yeni Medis'in cumhur- başkanını seçeceğîni vurgu- layacak. Cumhurbaşkanı seçimindeki yöntem farklılıklanna karşın bu gece Demirel ile Baykal'ın siya- sete uygun dille TÖ'yü ilk fırsat- ta aşağıya indireceklerini ve bu kararlılıklarını haika duyurmala- rı bekleniyor. Ana taktiğin ikinci bölümü mu- halefetin iktidara geldiğinde be- lirli konularda neler yapacağını içeriyor. İzleyiciden ve elbette Uğur Dündar'dan gelecek soru- larla -örneğin pahalılık- önlemle- rinin gündeme gelmesi bekleni- yor. Ekonomik ve siyasal konu- lardaki uygulamalarını yuvarlak cümlelerden kaçınarak muhale- fetin somut, anlaşılır biçimde or- taya koyması hem gerekiyor hem de zorunlu görünüyor. Şa- yet Uğur Dündar soru uğruna li- derlerin bu yöndeki kısa, özlü, somut açıklamalannı ağızlarına tıkamazsa muhalefetin bu eşsiz fırsatı yeterince değerlendirerek halkı gelecek açısından aydınlat- ması olası/ığı doğuyor. Muhalefete otuz beşer dakika veriterek tabii Çankaya konuğu- na bir yerde övünme payı da çı- karılryor. Ekranı yetmiş dakika iş- gal etme becerisini gösteren TO, yann iki muhalefetin bir TÖ et- mediğini şöylerse şaşırmayalım. Çünkü TÖ, her fırsattan kendine bir pay çıkarmada öylesine us- talaştı. Daha önceki gün SHP'fi belediyelerden yakınanlara oy verdikleri için beş yıl çekecekle- rini söylüyordu. Güya demokra- tik bir kavramı savunuyor. Oysa yedi yıl için ANAP oylarıyla se- çildiğini yedi yıl çekmemiz gerek- tiğini duyumsatıyor. Bu geceki program Çankaya konuğuna hizmet etme kaygısın- dan uzak kalırsa her açıdan ya- rarlı bir program izlenecek de- mektir. Ne var ki kapalı kapılar ardında neler döndûğünü bile- mediğimizden olmaz demeye- lim. İki liderin ekrana ayrı çıkma- sını sağlamak için araya konula- cak reklam kuşağında, bakarsı- nız ANAP "İcraatın İçinden" programlannın o renkli ve yuttur- macalı jeneriğini gösterime so- kar. Fabrikalar, yollar, barajlar, tabii bu arada parmağını miras aldığı eserlere uzatan başında kasklı bol bol TÖ... Devletin tüccar gibi davran- masını isteyerek KIT'lere saat başı zam yaptıranlar, oyu yok parası bol ANAP, neden bu ala- turka kurnazlığa başvurmasın? Yedi yıldır aldatmaca, günlük işleri değil mi? SSCB Türldye'ye uçak kaçırtna girişimi ^^° VA (AA l Sov y eüer b l gn- ^ ^ İ ( A A l ~ S o v y e ü e r bulunan 165 yolcu ve mürettebatı Bırlığı nde ıç hat sefen yapmakta kirayasal gazlarla zehirleme tehdi- olan bir yolcu uçağını Türkiye'ye dinde bulunarak uçağm Türkiyei kaçırmayaçalışanikihavakorsa- d e bir havaalanına indirilnusini nının eylemlen sırasında etkisiz hale getirilerek tutuklandıklan bil- dirildi. Resmi haber ajansı TASS'ın bil- dirdiğine göre Kuzey Kafkasya'da- ki Krasnodar keııtinden Sibirya- nın giineydoğusundaki Krasno- yarsk kentine gitmekte olan Tupo- lev 154 tipi yolcu uçağı, Batı Si- birya'daki Orenburg kenti üzerin- deyken iki hava korsanı, uçakta istediler. TASS, birisinin 17 yasındaki Vuri Kapirushov oldugunu, Öteki- nin kimİiğinin ise henüz belirlen- mediğini bildirdiği hava korsanla- nnın bu tehdidine karşuı, pilotun uçağı Orenburg Hava-ılanı'na in-g dirdiğıni ve iki hava korsanının "özel bir timin" desteğiyle ele ge- çirildiğini kaydetti. Lütfen dikkat? YaJnızca Yapı Kredi Türkiye'nin 6 büyük havaalanında 24 saat hizmet vermektedir. îstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Dalaman, Antalya ve Adana havaalanlarındaki TELEBANKA'iardan, diJediğiniz an para çekebilir, para ya da çekyatırabilir, havale gönderebilirsiniz. Tüm TELECARD ve Yapı Kredi kredi kartı sahiplerine duyurulur... Attention please L hızmette sınır yoktur GÖZLEMUĞUR (Baftara/ı 1. Sayfada) renmeyecek miyiz? 70 yıl önceki olaylan tartışacak mıyız, tartışmayacak mıyız? Sorun budur. Bu olaylan tartışamayacaksak, kitap yakan, film sansür eden Humeyni mollalarından soyler misiniz, nefarkımızka- lacaktır? Atatürk'ü sevmenin ve saymanın yolu bu olaylan öğren- mekten ve tartışmaktan geçer. Öğrenmek ve tartışmak için de araştırmak gerekir. Bu konuları araştırmak için de hiç- bir yasaJ engelin ve hiçbir yasağın olmaması gerekir. Evet, 'Tecrübe ile sabif: Yumruğu kuvvetli olanın Atatürkçülüğünün egemen ol- duğu dönemlerde 'sahte Atatürkçülük' hep devletin resmi ideoloj'isi oluyor. Bu resmi ideoloji de yasaklarla oluşuyor. Bu yasakçı dönemlerde Atatürk, yıllardır 'tören Atatürk- çûlüğü' anlayışı ile yok edildi; Kuvayı Milliyecilerin inanç kay. nağı olan iam bağımsızlık 1 ilkesini savunmak neredeyse suç sayıldı; laiklik, Nakşibendi tarikatına paspas yapıldıl Bırakın da araştırıp tartışalım; bu tartışmalardan Atatürk ve Kurtuluş Savaşı komutanları çok daha yüceleşecekter, genç kuşakların önünde çok daha büyüyeceklerdir. Bu yazı dizisinden iki genel sonuç çıkıyor: Bir: Karabekir'in şeriatçı ve dinci olmadığı; tersine, Batı- lı, laik ve demokrat olduğu. İki: Atatürk'ün büyük komutanlığı yanında yaman bir si- yaset ustası olduğu. Karabekir, emekli olur; iki çocuğu ile birlikte parasız ka- lır. Doktora, ilaca verecek paraları yoktur. —Ygtmif iira ile mûtekait bir adam ik&n, ikiz kızım da doğdu, olduk tamam Evet tamam.. Çünkü herkes kaçıyor benden Ve ben sabahlan erken Yavru/ara hazırlıyorum sütiehni Kaçıp gitti evdekiler Parasızı kim bek/er? Bu şiiri Karabekir yazmıştı. Şiirde daha sonra esi ve ikiz kızlarımn hastalandıklarını; doktor parasının hiçbir bütçeye yetmediğini anlatarak yoksulluktan yakınıyor. Karabekir'in başını iki eli arasına alıp düşündüğünü ve çaresizlikten kıv- randığını gören eşi İclal Hanım dedesinden kalan pırlarrta ile saatin satılmasını istiyor. —Dedelerimden kalan yadigâr Bir pırlanta ile bir saatim var Gönderin bedestene sattınn Bu ağır yükü benden attınn Bu, yüksek ruhlu bir Türk kızıydı Türk variığının bir yıldızıydı Taşlı saati uzattı bana Ben de gönderdim "saf salonuna Birkaç yüz İira geidi geriye Sıkıntıyı attık biz ileriye Fakat, refikam: Döndürürken duvara başını Gördüm iki dam/a gözyaşını Dedim: Lanet oisun böyle geçime Artık düştüm ben de kendi içime: Kulaklarım içimi dinliyor Her yerim inliyor Gözlerim içime bakıyor Ve gördüğû yeri yakıyor Kalbimi deldi o iki damla yaş Haksız yereydi bu çetin savaş Kurtuluş Savaşı'nın dört büyük paşasından birini düşü- nünüz ki, çocuklarına ilaç ve doktor parası bile bulamasjn. Ve eşi, dedesinden kalan pırlantalan satsın. Öyle geçinsin- ler! Vfe yine düşünün. Şu son yıllarda bankaların yönetim ku- rullarında temettü' paylaşan anlı-şanlı paşaları düşünün. Karabekir gibıler "millimücadelepaşalan"öır, ünlerini, rüt- belerini savaş alanlarında alan gerçek paşalar. Bunlar da ara rejimlerin banka yönetim kurullanna oturt- tuğu, bu koltuklarda milyonlar paylaşan "temettü paşala- n"dır; "temettü paşaları!" Karabekir'in kalbini delen bu iki damla gözyaşını ve bu gözyaşından süzülen duygu yüklü şiiri, oğullarına yatlar alan Milli Guvenlik Konseyi üyesi orgeneraller ile 12 Eylül'ün ban- ka yönetim kurullanna oturttuğu generallere armağan edi- yorum. Gerçek paşalara saygılarla... Ve temettü paşaları'na da kaygılarıyla... İSTAMBUL'dan HİKMET ÇETİNKAYA (Boştorafi 1. Sayfada) yor. Özellikle Bayrampasa ve Eti- mesgut'ta seçimi kazanma için değişik yöntemler arıyor. DYP'nin 13 ilçede belediye başkanlığı seçimlerine katılma- masının gerekçesi nüfusu 2 bin dolayında olan küçük yerieşim birimlerinin yaklaşık dokuzunda çok zayıf oluşu. Çünkû 26 Mart 1989 il genel meclisi seçimlerin- de ANAP'ın bu yörelerde aldığı oy oranı yüzde 70-45 arasında değişiyordu. Bu yüzden bireysel çıkar ilişkilerimn önde olacağı 19 ağustosta yapılacak mini yerel seçimlerde ANAP'ın 13 köy ve kasabanın çoğunda sandıktan birinci parti çıkması şaşmaz bir kural olarak gözüküyor. DYP'nin 19 ağustos mini ye- rel seçimlere katılmaması san- dıkian kaçmak mı? Bize sorarsanız elbet hayır, ama ANAP'ın bu olayı kamuo- yunda kullanacağı da su götür- mez bir gerçek. ANAP kurmay- lan, DYP'nin 13 ilçede seçime katılmamasını değerlendirirken "Erken seçim isteyenler sandık- tan kaçıyor" havasını yaymaya çalışıyorlar. Nitekim ANAP Ge- nel Başkanı ve Başbakan Yıldı- rım Akbulut, DYP'nin seçimlere katılmama kararmdan sonra şöy- le diyor: —Kaybedeceklerini bildikleri için katılmıyorlar, korkuyorlar.. SHP, 19 ağustosta_15 yerde mini seçime katılıyor. Üsteiik ço- ğu yerde ANAP'ın kazanacağı- nı bildiği halde seçimlere giriyor. Yani SHP şimdi ANAP'ın tuza- ğına mı düşüyor? Bize göre yine elbet hayır. SHP lideri İnönü, Demirel gibi değerlendirmiyor olayı, ANAP'- ın antidemokratik tutumuna uzun süreli bir demokrasi anla- yışıyla yaklaşıyor. Şöyle diyor İnönü: —İktidar bu ufak seçimleri, ol- mayan itibarını daha yüksek göstermek için kudanmak istiyor. İnönü bu görüşünü birkaç kez yinefemişti daha önce. ANAP'ın halk desteğini yitirdiğini, ayakta durabılmek için her türlü oyunu sahnelemek için çırpındığmı an- latmıştı bize. ANAP'ın küçük oyunlar peşin- de olduğu bir gerçek. Öyleyse mini seçimden kaçmalı mı SHP? İnönü'nün düşüncesi bu yönde Demirel'den farklı. inönü anlatıyor: —ANAP devletin hizmetini pa- zarlıyor. Böyle yönetim, derebeyi yönetimidir, baskı yönetimidir. Demokrasiyle ilgisi yoktur.. SHP Genel Merkezi, 19 ağus- tos akşamı çoğu yerde mini se- çimi yitireceğini biliyor. Bildiği halde de seçime giriyor. Niye, niçin? Demokrasiyi işletmek için. Uzun süreli bir savaştm. Salt de- mokrasiyi korumak ve kollamak amacıyla. İnönû diyor ki: —Biz kazanma şansımız o(- masa da seçimlere katılrna ka- rarı aldık. Ufak yerlerde iktidar kazanacak diye seçimden kaça- mayız. İnönü'ye bir soru: —DYP seçimlere katılmaya- cağını söylüyor. Yanıt: —Bizim demokrasiye bakışı- mız uzun vadeli. Biz, demokra- siye girmenin tek koşulu olarak görüyoruz seçimleri.. SHP 15, DYP 2 yerde seçime giriyor. 19 ağustos seçimlerinin özelliği, 13 yörenin dışında Bay- rampaşa ve Etimesgut. 26 Mart 1989 yerel seçimterinde iki ilçe- de de SHP birinci partrydi. SHP iki yeni ilçede mini seçi- mi kazanabilir mi? 111 bin seçmeni bulunan Bay- rampaşa'da 19 ağustos seçim- lerinin koordinasyonu Nurettin Sözen'e veriliyor. Sorunlarla do- lu İstanbul'da SHP'nin Bayram- paşa'da seçimi kazanıp kazan- mayacağı, çıkaracağı adayla bir- likte örgütün çalışıp çaJışmaya- cağı ile ilgili. Bu arada Sözen faktörü de unutulmamalı. Evet, SHP kazanamayacağını bildiği yörelerde seçime katılıyor. DYP salt iki ilçede seçime giri- yor. ANAP iktidan da bundan ya- rarlanmaya çalışıyor: —Korktular, kaçıyorlar. (Başıarafı 1. Sayfada) Suçlulanna Özgürlük" gibi pan- kartlar tasıyacaklar. 20'den fazla yazar ve jair yûrü- yüş izni için ilk kez 5 haziranda îstanbul VaJüiği'ne basvumıujtu. İlk başvuruda olumlu yanıt aJan yazarlar, yüriiyüşün yapılacajı 16 haziran gününden bir gün önce "DüşUnceje Özgürtnk" yürtiyflîa- nün "gerekçesiz" olarak iptal edil- diğini öğrcnmişti. Iznin aJmması- na ragmen yurüyüşün 15 gun son- raya erteienmesi yazar ve şairlerin tepkilerine yol açmıjtı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear