29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 HAZİRAN 1990 CUMHURÎYET/15 ' HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN Meteoroloji Genel Müdürlû- ğü'nden alınan bilgiye göre yur- dun kıızeydoğu kesımteri parça- lı, Doğu Karadenız ile Doğu Anadolu'nun kuzey doğu kesim- leri saganak, diğer yerter az bu- lutlu ve açık geçecek. HAVA Sl- CAKLIĞI: Artmaya devam ede- cek. RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yönlerden hafrf, ara sıra orta , _.,., . . kuvvette esecek Denizlerimiz- n i z muiBClil dalgalı olacak. Van Golu nde hava: Parça- de rûzgâr: Yıldız ve poyrazdan '" ve az bulutiu geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yön- 3 ila 5 kuvvetinde saatte 10 ila ^^n taffi • a r a s ı r a o r t a kuvvette esecek. 21 deniz mili hızia esecek. De- Adana A 35° 20° OıyaDalur A p Mıyaman Afyon Afin Ankara Antakya Antalya Artvm A^dtn BaJıkesr Bılecık Bıngft Bıttas Bolu Bursa y A 31° 16° Edme A 31° 16° Erancan B A 27° 1P Eramjm Y Y 21» «°Eskı$etw A A 28° 12° Gaaantep A A 33° 22° Gıresun v A 36° 19° Gûmfelune Y Y 22° 14° HaBıirı A 36° 22° Isparîa A 33° 13° Istanbul A 29° 14° bmr B 25° 10° Kare B 24° 12° KasBfnonu A Ç Çonım DennS A 24° 8°Kaysen A 31° 14° Kırttarelı A 30° 16° Konya 8 26° 11° Kûtatiya A 33°W°Malttya 32° 17° Manısa 32° 16° K Maraş 24° 12° Meran 22° 4°Muğla 27° 11C Muş 32°16°Nığ<)e 24° 12° Ortu 19° 10°fte 28° 15° Samsun 3T° 13° Smt 29° 18° Sınop 34°22°Snas 19° 3°fekırda4 23°10°Trateon 26° 11° Incelı 29°15°Uşak 26° 12° «an 28°12°YazBat 30° V ZonguM* A 34° 21° A 33° 16° A 30° 21° A 35° 20° B 28° 14° A 25° 10° B 25° 17° V 23° 17° B 24° 16° A 30° 16° A 25° 18° A 24° 10° A 30° 17° Y 24° 16° B 29° 13° A 28° 13° B 22° 10° A 25* 9° A 24» 16° : « * ^ y a 0 n u k ı m s s l A-aç*B-buMlufrçûnes»K-kart S-sst Y-yaOmuriu 'Oslo f[ , ı Kopenhag,'1 Helsmki J ı ^ 9 « Lenıngrad /tg^ h . J Moskova ^ Madrıd r-^-" ->H'A •B e l 8r a d T" " ^ Ö ' O -f^V- Tunus Ankara • Tebrız »Sam DÜNYAOA BUGÜN Amsterdam Amman Atına Bajdat Barcelona Basel Belgrad Bertn Bonn Brüksel Budapeş» Cenevre Cezaytr Cdde Dybaı FrarJcfurt Gme Hefeınlu Kahre Kopenhag K6tn Leltaça Y 26° A 36° A 34° A 38° A 31° A 30° A 29° Y 25° Y 23° Y 24° 8 27° B 30° A 31° A 41° A 44° Y 25° A 33° Y 23° A 38° Y 20° Y 24° A 35° Lenıngrad Londra Madnd Mteno Montrtal Mosfcova MMı NevYork 0 * Paris Prag Rryad Roma Sotya Şam TelAvtv HJOUS Varşora Venedik Viyana Zünh A 23° Y 22° A 36° A 32° B 26° A 27° Y 24° B 29° Y 20° Y 27° B 27° A 43° A 31° A 27° A 37° A 28° A 34° Y 28° A 29° A 28° A 32° B 28 BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Kadınların, cildi pürüzsüz göstermesi ve renk vermesi için yüzlerine sürdükleri krem. 2/ Uluslarara- sı Tiyatro EnstitiisU- nün simgesi... Aruz ölçüsünde uzun okunması gereken bir heceyi, kalıba uydur- mak için kısaltma. 3/ Yel, şimşek ve gök gü- rültüsü ile ortaya çı- kan sağanak yağışlı hava olayı... Deniz ta- rafından örtülen, de rin ve parçalanmış koylar meydana ge- tiren gömülmüş vadi. 4/ Nine... Kimi dillerde erkek cinsten sayılan sözcük. 5/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Pamuk ipliğini sarmaya yarayan el çıkrığı. 6/ Dogma... Tavlada bir sayı. 7/ Levreğe benzer bir balık. 8/ Halk dilinde ba- deme verilen ad... Baryum elementinin simgesi. 9/ Pamuktan dokunmuş bas- ma... Çorak toprak. YUKARIDAN AŞAĞIVA: 1/ Kan ve lenf senımunda bulunan albüminli bir madde 2/ Çift yönlü geniş yol... Matematikte kullanılan bir sayı. 3/ Gücii de de- nilen ve bez tezgâhında ipliği ayarlayan tarak... Aşık ve bilye oyun- larında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış bo- yalı kemik. 4/ Eskiden îstanbul'da Köprü ile Adalar arasında de- niz taşımacıhğını üstlenen işletme. 5/ Subjektif... Uzakdoğu'da ye- tişen bazı ağaçlardan elde edilen ve eşyaları suslemekte kullanılan zarnk. 6/ Boru sesi... Töre, gelenek. 7/ Zerdüşl dininde kötulük tan- nsı. 8/ Divan şiirinde sebk-i hindi akımının öncusu olan XVII. yuz- yıl şairi... Asya'da bir ırmak. 9/ Bir nota... Plan. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Asrî kaplıcalar 29 HAZİRAN 1930 Asrî Kaplıcalar şirketinin otelini yapacak olan (Foks broder) Amerikan şirketinin mümessilleri buraya geldiler. Yeni plânlara nazaran; otel binası, yolun tam kenannda yapılacaktır. Halbuki Asrî Kaplıcalar şirketinin ilk projesinde otel binası için Gazi Hazretlerine ait köşkün garbindeki düz ve yüksek saha tespit ve intihap edilmiştir. Burası hem çok münasip bir mevki idi, hem de yol üzerinde inşaat yapabilmek için imlâ ve hafriyat masrafı olan (38.000) lira tasarruf edilecekti. Evvelâ otelin yol üzerinde inşaası çok mahzurludur. Çunkü: tedavi veya istirahat için buraya gelecek züvvar, vesaiti nakliye gûrültüsünden rahatsız olacaktır. Yolun toz topragı oteli berbat edecektir. Gazino, kumar salonu, bahçe ve stnre gibi ıtıüşternilâtın otelin arka cihetine atılması çok münasebetsLz olacaktır. Evvelce tespit edilen mevki çok iyidir. Hava ve manzara itibarile de her tarafa faiktir. Bu mevkiin nasıl bir düşünce ile tebdil edildiğine hayret ediyoruz.. Eğer, Asrî Kaplıcalar şirketi, Foks broder inşaat şirketine, toprak kazma parası olarak açıktan 38.000 lira vermek istiyorsa o başka.. Henüz inşaat başlamadan bu mevki tashih edilse fena olmayacak... * • • Halen Çekirge'deki bazı otellerin, banyo ve yemeklerden pek fahiş ücretler aldıklarını işitiyoruz. Yabancilar ve misafirler bundan müştekidir. Hatta bazı yerlerde tstanbul'un en lüks lokantalarından daha yüksek fiyat karşısında kaiıyorlarmış ki: Hangi konfora güvenerek bunu istiyorlar anlıyamadık.. Hem Bursa'ya çok ziyaretci celbetmek isteriz, hem de her şeyden ateş pahası dendiği kadar yakıcı ücretler alırız... Bursa belediyesinin ehemmi>ctle nazari dikkatine celbederim. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet John F. Kennedy 29 HAZİRAN 1960 Demokrat Parti tarafından Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmeyi uman Senatör John F.Kennedy, eski bir Amerikan Devlet Reisinin "yumuşak konuş, fakat elinden iri bir sopayı eksik etme" yolundaki nasihatinin bugün de BAmerika tarafından tutulması gerektiği inancını belirtmiştir. Bu söz müteveffa Cumhurbaşkanı Theodore Roosevelt'e atfedilmektedir. i o h B *• Senatör Kennedy burada yaptığı basın toplantısında Roosevelt'in bu nasihatine uyulmaması yüzünden B.Amerikanın hariçte prestijini kaybettiğini ileri sürmüştür. Kennedy, Başkan Eisenhovver'in yabana memleketlere yaptığı ziyaretlerin zaman bakımından yanlış hesaplandığını ve faydalı olmadığını söylemiştir. Dil kurultayı 9. Türk Dil Kurultayı 11 temmuz pazartesi günü saat 10 da törenle açılacaktır.. Açılıştan evvel saat 9 da Anıt Kabir ziyaret olunacak, çelenk konacaktır. Saat 10 da Istiklâl Marşı ile Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi konferans salonunda başlayacak olan toplantıyı Kurum Başkanı bir konuşma ile açtıktan sonra Kurultay Başkanlık Kurulu seçilecektir. Mütaakıben, Genel Yazman, Yönetim Kurulu raporunu okuyacak ve denetleme raporunun da okunmasından sonra komisyonlann seçimleri yapılacaktır. Saat 15 te komisyonlar çalışmalanna başlayacaklardır. 13 temmuz çarşamba gününe kadar komisyonların ve tüzük komisyonunun çalışması devam edecek ve o gün saat 15 te Genel Kurul ikinci toplantısını yaparak komisyon raporlarını görüsecektir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Yunus Nadi Armağanı 29 HAZtRAN 1989 Bu yıl beş dalda düzenlenen, 27 ödüllü 43. Yunus Nadi Armağanı Yanşması'nda dereceye girenler ve mansıyon kazananlar belli oldu. Ödüle değer görülenlerin arraağanları önceki akşam Ibrahim Paşa Sarayı'ndaki törenle dağıtıldı. Törene ödüllerin verildiği dallarla ilgili yazar, çizer ve sanatçılarla çeşitli sanat-kültur örgütlerinin temsilcileri katıldı. Yanşmada birinciye 1.5 milyon, ikinciye 1 milyon, uçüncüye ise 500 bin lira, mansiyon kazananlara ise 250'şer bin lira verildi. Törende bir konuşma yapan yazarımız llhan Selçuk, bugün Türkiye"de pek çok ödulün olduğunu belirterek Yunus Nadi Armağam'nın 1946 yılında verilmeye başlandığını ve o tarihlerde bugün olduğu gibi Turk küiturune hizmet etmek için birbirleriyle yarışan kurumlar olmadığını söyledi. 1ARTISMA Zor Profcsörliik (?) Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı bilimsel toplantılarda bildiri sunmak ise son derece kolay bir iş. Eğer yol parasını üniversitenizden alabilmişseniz. Çünkü kabul için aranan tek şart sadece bir özet ve eğer son derece saçma bir özet yollamadığımz takdirde reddedilmeniz mümkün değil. 19 Haziran 1990 tarihli Tarbşma köşesinde Sn. Doç. Dr. Banş Akreboğlu'nun yazısı uzun suredir kamuoyunda çeşitli şekillerde değer- lendirilen bir konuya değiniyor. Senelerdir ge- rek kadro kısıtlamaları gerekse devamlı deği- şen yönetmelikler sonucu doçenüiğe veya pro- fesörlüğe atanması gerçekleşemeyen öğretim üyelerinin büyük bir çoğunluğu, 1988 yüından sonra birdenbire bu unvanlara kavuştular. YÖK'ün uygulamaya çalıştıgı piramit sistemi şimdi tam tersine dönmüş durumda. Her ne kadar askeri bir piramit sisteminin üniversi- telerde yeri olmadığına inansak da şu günler- de uygulanmakta olan sistemi de kabul etmek mümkün değil. Bununla beraber bu sisteme de olan itirazlar oldukça farklı açılardan ola- biliyor. Üniversiteleri diğer eğitim kurumlarından ayıran en büyük fark bilimsel araştırmalardır. Bir ileri unvana atanmalann bu alandaki kat- kılann değerlendirilmesi ile yapılması gerekir. Ne yazık ki öğretim üyelerini sadece ders ve- ren kişiler olarak gören yetkililer, ek-ders gi- bi çağdışı birtakım kavramlarla zaten bozuk olan bir sistemi daha da calışraaz hale getir- mişlerdir. Bu arada olan da bilimsel araştır- rnalara olmuştur. Bilimsel araştırmalann adil kıstası ise ya- yındır. Tabii bu konuda çeşitli görüşler bulun- maktadır. Ama en geçerli ölçek, konunun uz- manı bilim adamlarının vereceği raporlardır. Yapılan bilimsel araştırmanın yeniliği ve bili- me olan katkısı tarafsızca incelendikten son- ra yayımlanma konusunda karar verilir. Ma- alesef ülkemizde yayımlanan bilimsel dergi- lerde bu mekanizma çalışmamaktadır. Çoğu zaman hakemlerin kimlikleri bilüımekte, bu insanlara baskılar yapılmakta veya tamamıy- la kişisel ilişkiler kullarularak arastırma sonuç- lannın basılması sağlanmaktadır. Bu neden- lerledir ki yurtdışmda yapılan yayımların bir süre daha geçerli kıstas olarak kalması şart- tır. Ne zaman ki ulusal dergilerimiz de yurt- dışı dergilerin bilimsel saygmlığına ulaşu-, o za- man bu kıstasların arasında olabilirler. Sn. Akreboğhı'na katılmadıgım epeyce nok- ta var. Science Citation Index'de lngilizce dı- şı yayımlann ve yurtdışında basılmış kitapla- nn bulunmadığı doğru değil. Ancak belirli bi- limsel saygınlığa ulaşmamış yayımlar dışvı- da bırakılmıştır. Almanca ve Fransızca maka- leler içeren pek çok dergiyi orada bulmak mümkün, ayrıca Source indes kısmına bak- tığınız zaman kitapları da bulabilirsiniz. Bu nedenle Science Citation Index'in geçerli bir ölçek olarak kullanılması son derece yerinde. Ama bir iki yayınla profesör olmaya da hayır. Bir diğer nokta da Sayın Akreboğlu'nun üzerinde durduğu ders verme, ders notlan yaz- ma, seminer ve tebliğlerle bilimsel toplantıla- ra katılma olarak belirtilen çalışmalar. Bütün bunlar öğretim üyelerinin görevleri arasında olmakla beraber, görüşüm odur ki bilimsd ye- terliliğin bir ölçüsü olamazlar. Nedenleri de biraz önce belirtilen tarafsız hakemlerce de- ğerlendirrae olanaklarıru bulunmamasıdır. Ders verme zaten hepimizin iyi veya kötü yap- tığınuz ve yapmak zorunda olduğumuz bir gö- rev. Bugün senelerce verilen derslerde on sene önce haarlanmış notlann veya hatta ögren- cilerin tuttuğu notlann bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan bir ders notunun yeterliüğine kim karar verecek? Başka seçeneği olmayan öğren- ciler mi yoksa arkadaşlan olan bölümün di- ğer öğretim üyeleri mi? Gerek yurtiçi geTekse yurtdışı bilimsel toplantılarda bildiri sunmak ise son derece kolay bir iş. Eğer yol parasını üm'versitenizden alabilmişseniz. Çünkü kabul için aranan tek şart sadece bir özet ve eğer son derece saçma bir özet yollamadığınız takdir- de reddedilmeniz mümkün değil. Hiç olmaz- sa ben kabul edilmeyen bir bildiri duymadım. Tabii gidip orada rezil olmak katılan kişinin bileceği bir şey. Sonuç olarak, ben gene de Science Citati- on Index taraması gibi ölçeklerin henüz Tlirid- ye*de tek geçerli ölçek olduğuna inanıyorum. Tabii bütün bu tartışma tıp, mühendislik ve temel bilimler için geçerli. Sosyal bilimlerde başka kıstaslara ihtiyaç olabilir. Zaten YÖK'ün en büyük hatası tıp, hukuk, temf-' bilimler, zi- raat veya sanat gibi birbirinden çok farklı ni- teliklerdeki öğretim kurumlannı tek tip bir plan altında toparlamaya çalışması olmuştur. PROF. DR. ERSİN YURTSEVER ODTÜ, Kimya Bölumü Sayın Aydın Aybay ve Bilkent Bir devlet, bir hükümet mevcut iken üniversite kurmak üzere eğer bir vakıf oluşturulabiliyor ve vatandaşlar (yurttaşlar) yasasına (Medeni Kanun) göre de bu vakıf bir üniversite kurabiliyorsa kusuru kimde veya kimlerde aramak gerekecektir? "Cumhuriyet Gazetesf'nin 11 Haziran 1990 günlü sayısının "Tartışma" sütununda Sayın Aydın Aybay "Öfke" başhklı yazısın- da, oyle anlaşılıyor ki YÖK Başkanı Sayın Dograraacı'yı eleştirmek isterken aslında ve her nedense BUkent Üniversitesi'ni hedef almıştır. Sayın Doğramacı'nın YÖK Başkanı olarak yaptığı tasarruflar elbette eleştirilebilir, YÖK'- ün varlığı da eleştirilere hedef kıhnabilir. An- cak Bilkent Üniversitesi söz konusu olunca, kanımca çok ölçülü davranmak gerekmekte- dir. Sayın Aydın Aybay söz konusu yazısına, Sayın Doç. Nurkut İnan'ın rnektubundan söz ederek başlamış ve fakat sürekli olarak Bil- kent'in üniversite niteliği ile uğraşmıştır. Hal- buki Sayın Doç. Nurkut İnan, 12 Haziran 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin aynı su- tunundaki "Doğramacı Sonınu" başhklı ya- zısında, Bilkent'ten soz ederken Sayın Ay- bay'ın iddialarının aksine ve aynen. "... Bil- kenl'e kesinlikle karşı değilim. Dogramacı'- yı Bilkent'i kurdugu için eleştirmek aklımdan bile geçmedi... Bilkent'in şimdilik son dere- ce başanlı bir yükseköğrenim kurumu oldn- ğu kanısında>ım. Bilkent'i jeğleyen binlerce lise mezununun da yerinde davrandıklannı sa- nıyorum..." sozcuklerini kullanmıştır. Kişıyi değil de kuruluşu ele alınca doğruyu Sayın Nurkut İnan'ın belirttigiri kabul etmek gerekecektir. Pozitif hukuk açısından ve anayasa bakı- mından böyle bir vakıf üniversitesinin kurul- muş olması hiç kuşkusuz tartışılabilir. Vak- tiyle de üniversite kurmak devlete tanınmı; bir hak ve görev iken ticari amaçlarla özel kişi ve kuruluşlar tarafından benzer tasarruflarda bu- lunulmuş ve kurulan bu yükseköğrenim mü- esseselerinde bir kısım sayın doçentler ve pro- fesörler dersler de vermişlerdi. Bir devlet,.bir hükümet mevcut iken üni- versite kurmak üzere eğer bir vakıf oluşturu- labiliyor ve vatandaşlar (yurttaşlar) yasasına (Medeni Kanun) göre de bu vakıf bir üniver- site kurabiliyorsa kusuru kimde veya kimler- de aramak gerekecektir? Bir kusur var ise aca- ba bunu sadece Sayın Doğramacf da mı ara- mak gerekecektir? Sayın Doç. Nurkut İnan'ın deyişi ile bin- lerce lise mezunu (hem de yapılan seçme ve yerleştirme sınavında en ust düzeyde notlan alanların birçoğu) paralı veya karşılıksız ve- rilen burs ile bu üniversiteyi seçerken bir devlet güvencesinin varlığına inanıp onu kabullene- rek kayıtlannı yaptırmışlardır. Ben bir vesile ile bu değerli kuruluşu gezip gorebildim. Derslikleri, laboratuvarlan, yurt- lan, spor salonunu, kantinleri, hele o çok gör- kemli ve zengin kitaplıkları ile Bilkent Üni- versitesi'ni takdir etmemek olası değildir. Bir uluslararası eğitim kuruluşunun tarumı ile Bil- kent; Britanya Adaları dışında, Kıta Avrupa- sı'nın en ileri duzeydeki universitelerinden bi- risidir. Aslında her üniversite ilk kuruluş yıllann- da bir emekleme dönemi geçirir. Bu bakım- dan Sayın Aybay'ın yazısının 2, 3 ve 5 numa- ralı paragraflannı doğrusu çok yadırgadım. Sayın Aybay'ın anlayışı ile hareket edilirse acaba hangi üniversitemizin hele birçok ders- leri boş geçen yahut profesör kadrolannın ço- ğunun doldurulamadığı, yeterli derslik, labo- ratuvar, kitaplık vb gibi önemli ihtiyaçlarının sağlanamadıgı çöğu Anadolu öniversitelerini gerçek anlamda üniversite olarak tanımlaya- bilir miyiz? Sayın Doğramacı'nın Bilkent Üniversitesi için 1989 yılı eylül ayına kadar doksan mil- yar Tfyi aşkın harcama yaptığını kesin kay- dı ile öğrenmiş idirn. Bu denli büyük bir pa- rayı Bilkent gibi bir öğrenim kuruluşu için sırf aile gelirlerinden karşılayanlara en azından bir teşekkür edilmez ise ne yapılır? Sayın Aybay'ın, çok değerli ve yetenekli, orta halli veya ortanın altındaki ailelerden burslu olarak bu değerli kuruluşu seçmiş ve seçecek olan gençlerimizi de göz önünde tu- tarak aslında parlak bir yükseköğrenim ku- ruluşu olan Bilkent Üniversitesi'ni, hiç de hak etmediği şekilde küçümsemesini kabul edebil- mek olası değildir. Bilindiği uzere Oxford ve Cambridge üni- versiteleri dahi ortaçağlarda once kilise, da- ha sonraları ise tüccarların yardımları ile okul (college) olarak kurulmuşlardır. Bu üni- versiteleri oluşturanların bir kısmı bugün hâ- lâ örneğin Kings College, Magdelena Colle- ge vb diye anılırlar. Halbuki buntarın yanında Bilkent Üniver- sitesi yaşça henüz çok körpe bir genç sayıla- cak durumdadır. Sayın Aybay, izin verin de belirli dönemlerden geçerek büyüyüp gürbuz- leşebilsin. O takdirde sadece ve sadece bu yurt ve ulus kazanacaktır. Saygılanmla. NECDET KUBANÇ Kadıköy-İstanbul GALERİ •ATÖLYE PERA 146 97 38-132 64 26 TC KULTLR BAJCANLIĞI TURK VE ISLAM ESERLERİ MÜZESİ B A L K A N NACİ İSLİMYELİ 18 HAZİRAN - 30 THMMLZ 1990 ' ıS 5. KURULUŞ YILINDA V E S T E L l N DEĞERLİ KATKILARIYLA GÜNÜMÜZ SANATÇILARI 1 1 . I s t a n b u l S e r g i s i 22 Haziran - 31 Aguetos Oolmabahçe Sarayi I Harekât Köşkü 159 47 39 SergiP tesı-Perş gunlerıdışındasaat 10 00-17 OOarası gezıleOılır GMİ£RY BOOKSTCRE TARİH • ANI FELSEFE SEYAHAT • MÜZİK SAHAF Her ditde Wtap- Kırmınlı Kn IsHkM dü. 390/4|l«vtç Ba^kmMlnluğıı kartııı) Bcyağlu 151 44 69 VEFAT VE TEŞEKKÜR 18 Haziran 1990 tarihinde Emet'te Hakkın rahmetine kavuşan, ailemizin çok değerli varhğı A.MUHÎTnN ÖĞÜTÇİPnün beklenmedik bir anda ani vefatı dolayısıyla evimize gelerek buyük acımızı paylaşan, cenaze torenine katılan, telefon ve telgrafla baş- sağlığı dileğinde bulunan tüm dost ve yakınlanmıza, vefakâr ve kadırşinas komşu hemşerilerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunanz. ÖĞÜTÇÜ VE DAYIOĞLU AİLELERİ HASAN TÜRKMEJI Nerede güneş gülümseyiş ve türküler varsa ve uç veren fîliz orada sen canlısın NLRAN-KEMAL KORKMAZ MLHARREM KAVAAĞIL KENAN AKÇAM NUSRET DURGUT Değerli Hocamız, Ağabeyimiz ve Kardeşimiz ORHANTÜRKMEN O, yaşamı boyunca Hacı Bektaş felsefesine gönülden inanmış ve O'nun sevgisiyle yoğrulmuştu... Çalışmalarıyla Hacı Bektaş semahını yaşatmış ve canlandırmıştı. Bu gönül yolunda semah ekibi ve dostlarıyla görevden dönerken kanlı Kızıhrmağın sularına gömüldü gitti... Onu her zaman sevgimizle saygımızla anıp yaşatmaya and içtik. HACI BEKTAŞ SEMAH EKİBİ HALİD ZfYA UŞAKLIGİL NESL-İ AHÎR Bu^uk rnmancımız Halid Ziya UyakJtgil'ın bugune tudar gazrtc sahıfelerınd* kilrr ilk kez kıtaptajank gün ifiğına çıktı Bu biıyuk ronunı ılgıyle okuy romanı gunumuz dıhyEc basıma hazırlayan Şcauetün Kuttu'nun tanıtma ve ı^ıklamalarını dj buUcaksınız. tNKlLAP KTTABEVİ Sahibinden 1972 Ford minibüs Tel: 511 46 18 ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOGLU Çankaya'da Bir Arsa Başkentin gündeminde önemli bir sorun var uzun süredir. Bir arsa sorunu. Otuz yıldır Ankara'da yaşayan bir kişi olarak ben de bu soruna ilgi duyuyorum. İlginin ötesinde tepkimi belirtmek istiyorum. Vatandaşlık görevini yerine getirmek gerekiyor. Sevin- dirici birolay, başkentliler de tepkilerini demokratik biçimde be- lirtiyorlar. Çankaya'da bir arsanın hayü uzun bir öyküsü var. Başkent Ar>- kara'nın ilk planını yapan Jansen'e kadar uzanıyor. Jansen pla- nında Ankara'da iki ana arter var. Birbiriyle dik olarak kesişiyor. Bu arterlerde trafik çok yoğun. Biri Dikimevt-Bahçelievler yönün- de uzanır, öteki Ulus'tan Çankaya'ya. Bu arter Yıldız-Oran yo- lundan Konya yoluna bağlanıyor şimdi. Protokol yolu denilen bir yolun uzantısı olarak. Sözü geçen arsa da bu yol üzerinde, Ana- yasa Mahkemesi'nin karşısında bir köşe, Jansen planında çarşı ve pazar yeri diye düşünülüyor. Sahibi de Ankara Beledıyesi. Ancak 1980'li yıllara gelince durum değişiyor. 1985 yılmda arsa, Toplu rfenut ve Kamu Ortaklığı'na başkanlık binası yeri olarak verlliyor İki ytl sonra Çankaya Belediye Meclisi ve Encümeni- nin kararıyla arsanın amacı değişiyor, yüzölçümü de genişliyor. Bir otopark cebi de öngörülüyor bu arsada. Derken bir serüven başlıyor. Mılli Emlak Müdürlüğü'nün bir yazısıyla arsa Diyanet İşleri Başkanlığı'na geçıvor. Büyükşehir beledıyesi de bir karar alıyor, arsayı cami yeri olarak öngörüyor. 1989 yılının ocak ayı. Mart ayında yerel yönetim seçımlerini SHP kazanınca durum ye- niden değişiyor Çankayalıların da isteği doğrultusunda arsanın yeşil alana dönüşmesini öngörüyor Çankaya Beledıyesi. Hazır- lıklar yapılıyor. Çankaya'nın kararını anakent beledıyesi de onay- lıyor, ama Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Milli Emlak Mûdürlüğü, Çankaya-Yıldız Mahallesi muhtariığı, Diyanet Vakfı ve Diyanet Iş- lerı Başkanlığı karara karşı çıkıyortar. ANAP iktidarına yaraşır doğal bir olay. Maliye ve Gümrük Ba- kanı kim o zaman; Ekrem Pakdemirli, başka yorum gerekmez değil mi? Dinsel politikaya öncelik verenler, kamu görevinde de bu politikayı araç olarak kullanıyor çoğu zaman. Oysa bu arsa- da cami yapılması zorunlu mu acaba? Bu arsa çevresinde dört cami var, namaz kılmak isteyenler o camilere gidebilirler, hatta Kbcatepe Camisi'ne kadar uzanabilirler. Çankaya'da bir arsada yapılacak bir cami, belli bir politikada direnmenin simgesi olur ancak. Ama bir de çocuklanmız var. Başkent çocukları, belki de dinsel politikayı uygulayanlann çocukları, Çankaya'nın seçkin so- kaklannda değil, çevredeki gecekondularda da oturan çocuk- lar, onlar sokaklarda1 Bir parktan yoksun büyüyorlar Başkentin soluk havasını kokluyorlar. Bilim adamları, uzmanlar durmadan vurguluyor, başkentin soluğu kesiliyor artık, yeşili soluyor, bilimsel bir arastırma yapılsa kirli havadan kaç kişi yaşamını yitiriyor, so- lunum yolları hastalıkları, akcığer kanseri hangi oranda artıyor ortaya çıkar. Bir arsa bunları önleyecek değil elbet, ama o arsa- yı yeşertmek, çocuklanmıza taze soluk vermek yerine, bir cami kondurmak biraz günah değil mi? Ayrıca Batı toplumlanyla ca- mi yaparak mı bütünleşeceğiz? Kentçilik açısından da bir suç işlenır bence. Çankaya, başken- tin doruk tepesi, o tepede çağdaş bir kule yükseliyor, o kulenin çevresine yeşil alanlar, parklar daha çok yakışmaz mı? Bir ikti- dar döneminde belli eğilimler ağııiık kazanınca, rastgele karar- lar almakta sakınca görünmüyor, ama hiçbir iktidar kalıcı değil. Ayrıca seçimle göreve gelenlenn, toplumun beklentilerine doğ- ru yanıtlar vermesi gerekir. ANAP Ankara'da yerel seçimleri ni- çin yitirdi, politikası onaylanmadığı için değil mi? İnişe geçen bir iktidarın onaylanmayan bir politikada direnmesi ters bir olay. Nitekim yerel seçimlerde SHP'yi destekleyenler Çankaya Bele- diyesi'nin kararını da destekliyorlar. Bir imza kampanyası baş- ladı, herkes imzayı basıyor, çocuk bahçesini ve yeşil parkı ön- görüyor. Bence SHP yö.ieticilerinin de bu konudaki görüşlerini açıkla- maları gerekiyor. Bu tür konularda yan çizenler için altını çize- rek belirtiyorum bu zorunluluğu. SHP bu tür konuları sessiz ge- çiştirerek hayli çelişik duruma düşüyor. Bu partiye umut bağla- yanlar düş kırıklığına uğruyor, partinin belli konulara bakışını açık seçik bilmek istiyorlar. Çağdaş bir parti, çağdışı bir ortamla uyum sağlamaz değil mi? O ortamı değiştirmek ister. Unutmamalı. ge- nel seçim şansını yerel yönetimler güçlendirir. Bu nedenle par- tinin biraz toparlanması, yerel yöneticilere sahip çıkması gere- kir. Onlan eleştirerek, sorguya çekerek kamuoyunu dalgalandır- mak, ödünler vermek, hatta kurban vermek tutartı bir politika de- ğil. Yerel yönetimlerin sorunlarına eğılmek, yanlışların nasıl dü- zeleceğini araştırmak, kamuoyunu da aydınlatmak gerekir. is- tanbul'a taa Fahrettin Kerim Gökay'ın başkanlığı döneminde Sa- panca gölünden su getirmeyi düşündüler Aradan kaç yıl geçti. Istanbul'un nüfusu milyonlara ulaştı, çarpık kentleşme dallandı budaklandı. Susuzluktan kaynaklanan tepkiler Nurettin Sözen'e yöneliyor bugün! Ondan önce kimler geldi, kimler geçti! Kimi ANAP'lıları dinlerken şaşırryorum. Ne rahat konuşuyorlar, çok yakın olayları bile yaşanmamış sanryorlar, oysa belleklerimiz kül- lenmedi! Dönelim yine Çankaya'daki arsaya. SHP yöneticilerinin bu ko- nuya eğilmesi gerekir bence. İki bin yılına doğru Çankaya'da bir arsada cami mi yaptırmak gerekir, yeşil park ve çocuk bahçesi mi? Görüşlerini belirtsinler. Yerel yöneticileri yalnız bırakrnasın- lar, en azından halkın eğilimlerine, imza kampanyasına her yaş- tan, herçevreden katılanlara kulak versinler. vatandaş ucuz po- litikayı affetmiyor. Bir başkentli olarak, başkentte üretilen güzellikleri bu köşede yansrtan, çirkinlikleri de üzüntüyle belirten bir yazar olarak o ar- sanın yerinde yeşil bir park özlüyorum ben. O parkta çocukları- mızın neşeyle oynamasını diliyorum. Başkenti yeşertmek çaba- larını da içten destekliyorum. Yakında o yeşil parkta buluşmak umuduyla hepinize güzel bay- ramlar. ' I Biz îstanbul'da çalışan dershane öğretmenleri olarak Eğitim-İş (Eğitim İşkolu Kamu Görevlileri Sendikası'nın) kuruluşunu kutluyor ve coşkuyla selamlıyoruz. Nihat ÖZER, ZaU ÜLOEN, H«hııwt TÜRKKAN, Ay**l TÜRKKAN, Neyzat AKSOY, Hineyln ALTUNYA, Ramuan &*HİN, H.Basri BİŞKİN, MehnMt KABALCI, Erol TEM1Z, ZrnfntH GÜL, AII CEYLAN, Süleyman TOKLU, Bahar TOKLU, Fikrat SONER, Ha«an BUYUKYAVUZ, Ayhan KALEBEK, IhMuMt KANAR, Hıdır ŞENGEZEfl, AII ALTUNKAŞ, BaM ÖZTÜRK, MOaebUye ÖZTÜflK, Rurıi OZDEMİR, Hldayet ÖZTEKİN, hhan KURT, ZeM AYABAKAN, Şavkl HESAPC1, Edlp SALTAĞLU, Abdurrahman VERİM, Zatar ALTUNKAYA, H M m SAĞLAM, Nejat YILGÖR, Fttma ÖZMEN, Mustafa BAYRAKTAR, R«fnzi KAZAN, özgen BİLGİSEL, IbtaMm ÖZTOPRAK, Faruk ÇAĞLAR, S^tm ENOİN, Endar ZEYREK, Stllevman HECEBİL, Gûter OURMUŞ, GönOI DÖRTLEMEZ, Nazmi ARIKAN, Canlp MENGUL, Turtıan ÖZtHLEK, Vahap AKPINAR, AII AYGÜN, Mellha SAĞLAM, N«cla KAYA, bnwt ÇATIKU, MuMwwn ÇANUOĞLU, KemaMUn GÖNGÖR, Kaan NADİR, Ftac«p ÇAP, Abdullah SERÇE, Tamor TEZİN, Maral AYDIN, GüH«n ERGÖR, Ayten ÇELİK, Necdet ERGÛN, Setahattin ÇETİNKOL, Tevflk ASLAN, Muzaffer OEMİR. Lütfl MERİÇ, ibrahlm TURAN, Hayri KAYA, C«ta» KÖMEÇ, Cemal ÇAĞU, Basrt ÖZDEMİR, Falk GÛKALTAY, Artf ÖZTÜRK. Semlh ZULFİKAR, M.Murat YILOIRIM, Yaşar RAMOGLU, Altan ECİR, AII KIOMAN, Haştm COŞKUN, AII EKİZ, Ilyas YALÇIN, Erkan ŞAHPAZ, Saüh CİVELEK, Emkı N. İYİM, MctntMt ÇEÜK, Meral KARAKOÇ, Sebahattin KURT, Jülide GENÇAY, Ahmat KARABAY, Mürvei YILMAZ, K.Şen GÖKNİL, SOIeytnan ŞAHİN, Uğur ÇINAROĞLU, Söleyman AYDOĞAN, Muret İNAN, F«rtha KURTARICI, Namık ERDOĞAN, Fatma ERDOĞAN, tbrahtm KJPIK, Halas ONBULAK, Cemil TOPAL, Ellf TEKEL, Ötner ÖZTEL, YaMmln Gülsen TURAN, Sefa TARHAN, BeMr ÖNCEL, Şanfettin ŞİRİN, Şaklr İNCE, Bayram AN ÜNER, Şükran BİLGİN, Nurgül AKBULUT Özgürlük yürüyüşlerinin hep sürmesini istiyoruz ve destekliyoruz. YAZARLAR EVİ TOPRAKOĞLU Size "özgür yaşam" ve "ucuz tatil" olanağı sunuyoruz. Deniz otobüsûyle Istanbul'a 2 saat mesafede Bayramda; 8 gece-9 gün (30 haziran-8 temmuz) 2 kişi tam pansiyon 1.200.000 TL 3 kişi tam pansiyon 1.500.000 TL 4 kişi tam pansiyon 1.800.000 TL o ü n V a MARMARA ADASI ÇINARLI KÖYÜ Rezervasyon- 5223419-5226371-5720209 Marmara Çınariı: (9) 1984 1425'ten 110 ocmpsTURİSTİK TESİSLERİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear