13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 8 NİSAN 1990 Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Idaresi Başkanı Ökkeş Özuygur: Amaç, borsayı Anadolu'ya taşımak80'li yıllarda ekonomileri darboğaza giren ülkelerde IMF ve Dünya Bankası'nın önerileri sonucu gündeme gelen "özelleştirme", Türkiye'de de ANAP'ın iktidara geldiği 1983 sonundan bu yana ekonomi politikaların önemliparçasıoldu. Ortaya çıkan sorunlar ve kamuoyunun tepkisi sonucu, KİT'leri halka açma konusunda yeni yöntem arayışlan hız kazandı. Yarın başlayacak olan yeni bir uygulama ile de Erdemir, Çukurova Elektrik, Arçelik gibi bazı önemli şirketlerdeki kamu payları İş Bankası şubeleri aracıhğıyla ülke çapında satışa çıkarılacak. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Ökkeş Özuygur, özelleştirme uygulamaları ve ortaya çıkan sorunlar, kamu ortaklığı fonu ve Toplu Konut Kredileri konularında arkadaşımız Bilal Çetin'in sorularını yanıtladı. SÖYLEŞİ BİLAL ÇETİN ~ I Sayın Özuygur; özelleştirme ile ilgili olarak yarın yeni bir kampanyanız başlıyor. Bazı kamu hisseleri tş Bankası aracıhğıyla yurt çapında satışa sunulacak. Bu yontemle neyı amaçladığınızı ve beklentinizi kısaca açıklar mısınız? Buradaki amacımız, uzun vadeli politikala- rımızın bir başlangıç noktası diyebiliriz. Şöy- le ki, borsaya yoğun bir talep var. Ancak, bor- sada tasarrufçuya hizmet veren aracı kurum- lar, bu talebe cevap verebilecek altyapıya sa- hip değiller bugün. Yani şu anda küçük tasar- rufçu borsaya giremiyor. Bırakın Anadolu'yu, Istanbul'daki giremiyor. Aracı kurumlar 50 milyon liranın altındaki ahm ve satım emirle- rini yerine getiremiyorlar. Bizim buradaki amacımız, gerek İstanbul'da, gerekse Anado- lu'da çok küçük meblağlarda ahm satım im- kânı yaratmak, tüm Anadolıı'ya bu hizmeti göturmektir. Bu kampanyarun ağırlık noktalarından biri de satış sonrası hizmetlerdir. Senedi alan in- sanlar, temettü kuponunun tahsili, sermaye arttınmında, rüçhan hakkı uyguiamasmda ya şirket merkezine ya da şirketlerin bu hizmet- leri verdiği 3-5 büyük şehre gitmek zorunda ka- lıyorlardı. İşte bunları ortadan kaldıracağız, bu hizmetleri Anadolu'ya, her şehre ve İş Ban- kası'nın bilgisayar ağına dahil tüm şubelerine yaymış olacağız yeni uygulamayla. Bu aslın- da son derece önemli bir gelişmedir. Böylelik- •le, Anadolu'daki potansiyel harekete geçirile- cek, hem sermayenin tabana yayılması, hem de gerçekçi bir çözümle yaklaşılarak borsaya daha fazla derinlik kazandırabilecek bir talep yaratılabilecekür. Yani Anadolu'daki ölü du- ran talebin harekete geçirilmesi amaçlanıyor. ^ ^ • B Sayın özuygur, özelleştirme konusun- da konuşabilmek için öncelikle büyük tartış- malara yol açan, yabancılara blok satış yön- temine değinmek gerekiyor. Bu yontemle, özel- leştirilen USAŞ ve ÇİTOSAN konusundakı ge- lişmeler ve yargı kararlan, sizin görüşlerinizı ne yönde etkiledi? Devletin ekonomideki, sanayideki ağırlığı- nın mutlaka azaltılması gerektiğini düşünüyo- rum. Göreve başladığımda da öyleydim, bu- gün de öyleyim. Ancak mutlaka dinamik bir süreç bu. Yöntemlerde, nasıl yapüması gerek- tiğinde, zaman içinde tecrübelerimizle birlik- te bizim de düşüncelerimiz belirli ölçüde olgun- laştı. Bundan sonra da devam edecek dinamik bir öğrenme sür,ecidir bu. O yüzden, geçen yıl içinde değişik modelleri gündeme getirmeyi he- defledik. Aslında özelleştirmeyi devletin sanayideki payının küçultülmesi olarak ele alırsak, en ba- sit ve kolay yöntem, yerli veya yabancı serma- yeye dönük satış ihaleleri açmak ve blok ola- rak satmaktır. Ûlkemizde, gerek sermaye pi- yasalarının gerekse Türk işadamlannın şirket değerlendirme ve fiyatlandırma konusundaki yetersizlikleri, yabancı sermayeye blok satış olayını, en azından fiyatlandırma standartla- nnın saptanması ve yerleşmesi açısından ka- çınılmaz kılrruştır. Fiyatlama mekanizması, ha- zır olan lstanbul Menkul Kıymetler Borsası'n- da yeterince sağlıklı ve gerçekçi yapılamamış- tır o dönemlerde. Gerçek değerleri yansıtma- yan çok düşük fıyat/kazanç oranlan görüyor- duk lstanbul Borsası'nda. Dolayısıyla o denli düşük fiyat/kazanç oranlarında devletin şir- ketlerini satmak yanlış bir politika olurdu. Borsadakinin üzerinde bir fiyat/kazanç oranı üzerinde bunları piyasaya sürmek de gerçek- çilikten uzaklaşmayı beraberinde getirecekti. Ayrıca Türk sanayicisi, yabancı sermayenin verdiği fiyattan çok daha düşük fıyat vermiş- tir. ^ • ^ M Fiyatlamayı bilmediğinden mi, kay- nak yetersızliğinden mi? Ama öyle, ama böyle. Kaynak yetersizliği bir neden olarak gösterildiği halde, ben özel- likle şuna da inanıyorum, Batı'h ülkelerde, ser- maye piyasasmın gelişmiş olduğu ekonomiler- de, şirketler, şirket yöneticileri, şirket satın al- malanna ve şirket evliliklerine çok önceden başladıkları için bu konuda deneyimliydiler. Halbuki bizim işadamlarımız bu konuda çok deneyimli değillerdi. En önemli nedeni budur. Aynca Türk işadamları tarafmdan öne sü- rülen kaynak yetersizliği meselesini de çözmek için yeni model arayışları içine girdik. Ağus- tos 89'dan bu yana sermaye piyasalarının ge- lişmesi 32 sayılı karann da etkisiyle son dere- ce önemli rol oynadı ve bildiğiruz gibi biz "Ser- maye piyasalannda bugüne kadar yaklaşık 300 milyar liralık bir portföyü' -ki ağırlıklı olarak Erdemir ve Çukurova Elektrik hisselerinden oluşmaktadır- lstanbul Borsası'nda halka sat- tık. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı'nm borsa- daki ana amacı, piyasa düzenleyicisi olmak ve- ya "market maker"lik yapmak değil. Borsa- nın sağlıklı çauşması doğrultusunda elindeki hisselerini özelleştirmektir. t^mmm USAŞ ve ÇtTOSAN'm satışında, Yüksek Planlama Kurulu 'nun 54 sayılı çerçe- ve kararına bile aykırı davranümasını nasıl açıkltyorsunuz? 54 sayılı karar, KİT'lerin küçük tasarrufa, halka ve çalışanlara açılmasını öngörmuştü. Ancak pratiğe geçildiğinde, bu miktar ve bü- yüklükteki şirketleri tamamen halka satmanın olanaksızlığıfiüen gorülmüştür. Bununüzerine bir de sermaye piyasalannın gelişmemişliğini de eklersek, böyle bir çıkmaz karşısında yaban- cı sermayenin, gerek bir fiyatlama anlayışının ûlkemizde yerleşmesi açısından gerekse de halkta belirli bir talebi uyandırmak açısından önemli rolü olmuştur. Her alternatifi savunmak mümkün. Önce böyle yapılmış olmasını kuvvetle savunmak mümkün. Ama başka turlü yapılabilir miydi? O andaki şartlar neydi onu da oturup değer- lendirmek lazım. Bir yerde, gerek kurumun öğ- renme eğrisi gerekse YPK'nin ve o andaki Top- lu Konut yönetiminin tercihleri bunu belirle- miştir. Ben bunu her aşamada savundum. bu- gün de savunurum. Ama ille böyle yapılması şart mıydı sorusunun yanıtı: Elbette ki başka şeyler de yapılabilirdi, ancak çok daha zordu. Şunu da söyleyeyim; örneğin biz bu 5 çimen- to fabrikası için 105 milyon dolar değer biçip halka arz etmeye kalksaydık, "Niye halka bu kadar yüksek fiyattan satış yapıyorsunuz" diye eleştiri de alabüirdik. Yani bir anlamda yaban- cı sermaye de modelin tamamlayıcısı olarak düşünülmelidir. Ancak bütün KİT'ler yaban- cı sermayeye satılacak gibi bir anlam çıkanl- ması da son derece yanlış olur. I Peki o dönemde sorumlu siz olsaydı- mz yine aynı sözleşmeleri yapar mıydınız? PAZAR KONUĞU ökkeş Özuygur 1957 yılında Adana'da doğdu. Ortaokulu Tarsus Amerikan Kolejı'nde, liseyi de Roberi Kolej'de okudu. 1979 yılında Boğazıçi Ünıversıtesi Elektrik Mühendisliği bölümunden mezun olduktan sonra, .Vew York Columbia Üniversitesi'nde fınans. pazarlama ve yöneylem araştırması konularında lisansustü öğrenimi yaptı. 1984-88 yılları arasmda Kavala Şirketler Grubu 'nun Dış Ticaret ve Finans Koordinatörlüğü 'nü yurtiten özuygur, 1988 yılında kamuya transfer oldu. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi'nde önce başkan yardımcılığı görevini yürüten Özuygur 1989 yılmdan bu yana da kurumun başkanltğmı yapıyor. Ingi/izce bilen Özuygur, evli ve bir çocuk babası. Cumhurıyetin ilk yıllarından itıbaren, halkın dişinden tırnağmdan artırdığı tasarruf- larla kurulmuş KIT'len satıyorsunuz. Buna ka- muoyunda bir tep'.'i var "Haraç - mezat satı- yorlar' *, ' • Yok pahasına satıyorlar'' iddiaları da ortaya atılıyor. Bunlar sizi nasıl etkiliyor ya da sizde nasıl bir duygu yaratıyor? Bir kere işin üzerinde son derece titizlikle du- ruyoruz. Fiyatlamalan yaparken yanımızda bir mali danışmanlık şirketi, bir hukukla ilgili da- nışmanırruz, şirketin büyüklüğü ve teknoloji durumuna göre bir de teknik danışman grubu bulunmakta. Doğrudur, hepimizin cumhuriyetin ilk yıl- larında dedelerimizin, babalanmızın biriktir- diği tasarruflarla bugune gelinmiş, bunlar ku- rulmuş. Peki bundan sonra biriktireceklerimi- ze veya bugün biriktirdiklerimize satışların et- kisi ne olacak? Bunlar satılmasaydı ne olacak- tı? Şöyle özetleyeyim; örneğin bu 5 çimento fabrikasında modernizasyon, kapasite arttırı- mı yatınmlan yapüamayacaktı veya butçeden sınırlı kaynaklarla ancak yıllar süren çabalar sonucu böyle bir şey yapılabilecekti. Şimdi bu şirketlerin verimliliği artacak. Çevre kirliliği konusunda belki devletin yapamayacağı şey- ler yapılacak. A>Tica aldığımız 105 milyon do- ları nereye harcadığımız da önemli. Kaynak- lar bugüne kadar ya ilgili kuruluşlara verilmiş- tir ya Kamu Ortaklığı veya Hazine'ye verilmiş- tir. Türkiye'nin altyapısının finanse edildiği şu son yıllar çerçevesinde bu paraların önemli öl- çüde altyapı yatırımlarında kullanıldığı görü- lüyor. Aynca özel sektörü teşvik etmekte kul- lanılan Kalkınma Bankası ve Eximbank'a ak- tarılması şeklinde de duşünceler var. Bu alan- larda kullanıldığı takdirde herhalde duygusal bir yaklaşım yerine daha realist bir yaklaşım- la bunların eİconomiye toplam katkısının da- ha fazla olacağına, daha olumlu bir sonuca gi- dilebileceğine ben yuzde yüz eminim. Bu açı- dan da bunlan yaparken gerek siyasi iktida- rın bu konudaki kararlılığı gerekse de bizim yaptığımız görüşmelerın şeffaflığı ve yaptığı- mız fiyatlamaların da dünya ölcülerinde kabul gormesi bizi rahatlatıyor. • İ ^ ^ H YPK'nin, yani siyasi otoritenm karar- larını uyguluyoruz diyorsunuz. Muhalefet uy- gulama konusunda yargı yoluna gidiyor, ka- muoyunun tepkisi var. Bütün bunlara rağmen, siz ilerisi için en azından kendi açınızdan en- dişe duymuyor musunuz? Biz mevcut siyasi iktidarın almış olduğu ka- rarlarm uygulayıcısı olarak meseleyi değerlen- Ökkeş Özuygur, Türkiye'de devletin ana gorevlerine yatınm yapması gerektigini, sanayicilik yapmamn ancak hiç gelişmemiş ülkelerde devletin anagörevi olabile cegini söylüyor. Özuygur, ozelleştirmenin sokuktaki vatandaş için her açıdan yarariı olacağını belirtiyor. (Fotoğraf: Banş Bil) O sözleşmeleri zaten ben imzaladım. Bu, ta- mamen bir kurumun surekliliğinden doğan bir durumdur ve satışlan onayladığımın da bir göstergesidir. Doğru, olayın çerçevesi benden önce kurulmuşıu. Ama ben olsaydım ne yapar- dım, bugün söylemesi çok zor. Başka bir yol da bulunabilir miydi? Bilemiyorum. Çünkü her yiğidin yoğurt yiyişi farkhdır. Dolayısıyla daha değişik bir kombinasyon gündeme gele- bilirdi, ama o belki de daha fazla eleştirilirdi, onu bilemem. — USAŞ ve ÇİTOSAN'ın satışıyla il- gili fiyatlandırma mekanizması da epey tartı- şıldı... YM. arın uygulanmaya başlanacak kampanyayla, Anadolu'daki potansiyelin de harekete geçirilmesi amaçlanıyor. Böylelikle borsaya daha fazla derinlik kazandırabiiecek bir talep yaratılacak. Fiyatların gerçekçi olduğuna inanıyorum. 105 milyon dolarhk fiyat öyle ucuz bir fıyat değil. Bu sonuna kadar savunulabilir, orada gönlümüz rahat. • • • • özelleştırmede bir amacın da devlet tekellerini kırmak olduğu söyleniyordu. Ancak çimento örneğinde olduğu gibi bu işin bir de ekonomide yabancı tekeller yaratma sakınca- sı yok mu? Türkiye'nin toplam çimento üretimine şöyle bir baktığımızda, bunun mevcut yabancı ser- mayeye yapılan satışlardan çok fazla etkilen- mediği soylenebilir. Aksi olsa bile önlem alı- nabilir. Ülkede şu anda bir "anri-tekel yasası" da yok. Ancak ithalat ile tekelleşmeye karşı önemli ölçüde önlem alınabilir. İ^HBB Özelleştirme konusunda bürokrasiden ve ANAP çevrelerinden değişik bazı model önerileri geliyor. Siz bunları ne ölçüde dikka- te alıyorsunuz? Şunu söyleyeyim, özel sektör zihniyetiyle ve bir anlamda tekelciliğe karşıysak biz bunu ken- di ypnetim mekanizmalarımızda da gerçekleş- tiriyoruz. Yani biz, Sümerbank yönetimine de PETKİM yönetimine de onların alternatif özel- leştirme modelleri varsa veya geliştirmeleri söz konusuysa "Hayır geliştirmeyin, bunlan konuşmayiD" demeyiz. Ancak bunlar konu- şulur, tartışılır ve en son karar organı ise yine YPK'dir. Değişik görüşlerin öne sürülmesi bi- zim belki özel sektörden gelmiş olmamızın, ne kadar demokratik ve çoğulcu duşündüğümü- zün de kanıtıdır. • İ M M Bir ara, hisse takası modeli gündeme gelmişti. Bununla ilgili çalışmalar ve kesinleş- miş yeni bir özelleştirme modeli olup olmadı- ğı konusunda bilgi verir misinız? Gerçekten kârlı ve iyi şirketler için hisse se- nedi takas modeli üzerinde çahşıyoruz. Bu mo- del YPK'de onaylandığı taktirde, Türk sana- yicisinin, işadamının bir ölçüde kaynak soru- nunu çözebilecek bir modeldir. Kaynak olarak nakit yerine azınlık oranlarında iyi özel sek- tor şirketlerinin hisseleri alınıp hisse senedi pi- yasasına uzun vadede sürülduğü zaman, bu model sermaye piyasasına daha fazla ve çeşit- li hisse senedi arzını da kolaylaştırır. Aile şir- ketlerinin başlangıçta azınlık hisselerini serma- ye piyasalarına açmaya ve sermaye piyasala- rımn gelişmesine buyük katkısı olabilir düşün- cesindeyiz. diriyoruz. Yaptığımız bütün işler de şeffaf ve açık olduğu için başka bir hükümet geldiği tak- dirde de kendimize bir şey yönelmesinin pek mümkün olmadığı görüşündeyiz açıkçası. Ama olduğu takdirde de mutlaka bunun da he- sabını veririz. m^^^Sizce özelleştirmenin Türkiye'ye ve Türk ekonomisine en önemli yararı nedir? • Özelleştirmeden elde edilecek kaynaklarla altyapı sağlanacak , eğitime, sağbğa, guvenli- ğe daha fazla önem verilecek, yani devletin ana görevlerine yatınm yapılacaktır. Sanayicilik ancak ve ancak hiç gelişmemiş ülkelerde dev- Toplu Konut ve Kamu Ortakhğı'nın borsadaki ana amacı, piyasa düzenleyicisi olmak veya 'market maker'lık yapmak değil, borsanın sağlıkh çalışması doğrultusunda elindeki hisseleri özelleştirmektir. letin ana gorevi sayılabilir. Türkiye'de de bu- na artık gerek olmadığma göre ana görevlere dönmenin faydası vardır. Aksi takdirde, dev- let daha uzun yıllar ana gorevlerine dönemez; çünkü bunun için yeterli kaynağı olmaz. As- lında özelleştirmenin her açıdan sokaktaki va- tandaşa faydası vardır. Niçin sokaktaki vatan- daş çamurlu sokakta dolaşsm, niçin hastane kapısında beklesin, niçin bizim universite öğ- rencimiz daha iyi bir dil öğrenimi yapamasın? Devletin bu olanakları vatandaşa sağlayabil- mesi için de küçülerek ana görevlerine dönmesi gerekmektedir. Kamu Ortaklığı Fonu'nun gelir ortak- lığı senetleri satışında bir yavaşlama gözleni- yor. Satacak altyapı tesisi mi kalmadı? Yoksa finansman dengelerinde mi bir bozukluk mey- dana geldi? Fonun, fınansmamnı ustlendiği altyapı te- sisleri için borçlanması doğal. Buradaki man- tık, sonrâdan buradan sağlanacak gelirleri alıp bu borcunu ödeyebilmesi. Buradaki dengenin iyi kurulması lazım. Çünkü TL borçlanmala- nnda şöyle bir dezavantajı var; altyapı tesis- lerinin yapımı en az birkaç seneyi aldığı için bu tür tesislerin finansmanında mutlaka ve mutlaka anaparanın da sonraya ertelenmesi gerekir. Aksi takdirde tesis daha hizmete gir- meden siz anaparayı peyder pey ödüyor olur- sunuz. Bu yüzdendir ki anaparadaki enflasyon far- kının yine anapara içinde kaldığı dövize endeks- li tahviller, Kamu Ortaklığı Fonu'nun altya- pı tesislerinin finansmanı için tercih edilmiş- tir ve bununla ilgili olarak da çahşanların ta- sarruflarını teşvik hesabının nemalandırılma- sıyla ilgili gelir ortaklığı senetleri çıkanlmış olup bunlar da 3-4 ve 5 yıl vadeli olup libor faizi içermektedirler. Hem tasarrufçunun pa- rası bu şekilde enflasyondan korunmuş, iyi bir ranta getirilmiş hem de dediğim gibi finansman açısından anaparanın ertelendiği her yıl ana- paradan da belirli bir odeme yapılmadığı bir fınansman şekline dönulmuştür. ^ • ^ H Bu uygulama ne zaman başladı ve ne kadarlık birfon bu şekilde değerlendirildi? Geçen yıl YPK'nin aldığı bir kararla yapıl- dığı ve daha önceden Konut Edindirme Yar- dımı ve Tasarrufları Teşvik Fonu hesabmdan Kamu Ortaklığı Fonu bünyesine alınmış olan paralar da dövize endeksli hale çevrilerek bu şekle getirildi. -Diz mevcut siyasi iktidann almış olduğu kararlarm uygulayıcısıyız. Yaptığımız bütün işler de şeffaf ve açık olduğu için başka bir hükümet geldiği takdirde de kendimize bir şey yönelmesinin mümkün olmadığı görüşündeyiz. Rakam verebilir misiniz? Toplam rakam şu anda 750 milyon dolar ci- vanndadır. Piyasaya da çıkarılması düşünülmü- yor mu dövize endeksli senetlerin? Piyasada talep olduğu takdirde evet. Ama bizim bugune kadar yaptığımız piyasa araştır- malarında, dövize endeksli senetlere bir talep olmadığı için piyasaya çıkmadık. Kamu Ortaklığı Fonu 'ndan kalkınma- da öncelikliyörelere de kredi veriliyor. Ancak bu tür kredilerin dikkati çeken iki özelliği var; geçmişte verilenlerin önemli bir bölümü bugün batık kredi haline gelmiş. Diğer bir özellik de kredilerden aslan payını hep Malatya ili almış? Şunu söyleyeyim, tamamen tesadüf. Çok enteresandır, yeterince talep gelmiyor. Yani Doğu Anadolu'da çok yaygın bir sanayileşme olup da bunlar arasında birçok talep olup da bunlar arasından belirli bir yöre seçilmiş de- ğil. Fonlarımız var talep yok. Dolayısıyla bu- rada karşılaştığımız durum, aslında yeterli olan fonlarımız gerekli ölçüde kullanılamıyor. Ta- lep olduğu takdirde kaynaklarımızı Doğu Ana- dolu'da seferber etmeye hazırız. Herhalde geç- mişte de benzeri oldu. Son olarak da toplu konuta gelmek is- tıyorum. Toplu konut kredisi uygulaması iyi başladı. Birçok kişi ve kooperatife kredi açıl- dı. Evsiz insanlara büyük umutlar aşılandı. Ancak son dönemde, kredilerin kısılmasıyla, çok sayıda kooperatif inşaattnın zor duruma düştüğü, geçım sıkıntısı çeken insanların ko- operatif kredilerinin çıkmaması nedeniyle çok büyük güçlüklerle karşı karşıya bırakıldığı öne sürülüyor. Sizin bu konudaki görüşünüzü ala- bilir miyiz? Toplu Konut Fonu aslında hem büyük ve önemli hem de hizmet ettiği kitle açısından son derece sosyal ağırlığı olan bir fondur. Özelleş- tirme ve Kamu Ortaklığı Fonu uygulamalann- da olduğu gibi toplu konut uygulamalarında da bir öğrenme eğrisinden geçtiğimiz görül- mektedir. İlk başta, kredilendirme yapıhrken iki önemli konuya yeterince ağırlık verememi- şiz. Birisi yıllık şu kadar konuta kredi verece- ğiz diye bir açıklama yaptlmamış olmasından ötürü, vatandaşın tum Türkiye çapında nasıl olsa toplu konuttan krediyi alınz diye düşü- nerek inşaata başlamasıdır. Nitekim biz artık hatırlarsanız geçen yıl, 100 bin konuta kredi vereceğiz diye taahhütte bulunduk ve bunun da 50 binini tamamladık. Bundan böyle de her yıl ne kadar konutu kredilendirebileceğimizi belirli bir programa bağlayıp açıklayacağız. Ikinci olay, ki bu birinciden de önemli. Bu kredilerin verilirken sabit faizli verilmesi ve bu faizin de düşüklüğü nedeniyle ilk uygulama- lann sübvansiyonlu krediler biçimine dönüş- mesidir. Biz bunu da değiştirdik. Son verdiği- miz krediler tamamen enflasyona endekslidir. Şöyle bir çalışma yaptırdık, 89 yılı ortalann- da yeni yönetmeliği hazırladığımız sırada 630 bin konut kredilendirilmişti. Acaba biz ilk kre- dileri de enflasyona endeksli vermiş olsaydık, kredi geri dönüşleri de enflasyona karşı bu denli erozyona uğramamış olacak, daha fazla gelir getirecekti fona ve bir anlamda fonu bes- leyecekti. Dolayısıyla ne kadar daha fazla eve kredi verebilirdik? Çok çarpıcı bir rakam çık- tı ortaya. En tutucu şekilde yapılan hesapla bi- le 200 bin konuta daha kredi verilebileceği çıktı ortaya. Bir anlamda o ilk krediyi alan 630 bin kişiye sağlanan sübvansiyon 200 bin kişinin o dönemde kredi almasını engellemiş oluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear