25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 MART 1990 * • * • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 OLAYLARIN Milli Savunma Komisyonu Başkanı Ergun'dan öneri BAŞKENTTEN AHMETTAN GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) gibi davranıyor, kimi zaman par- ti lideri gibi konusuyor, kimi za- man da cumhurbaşkanı olduğu- nu anımsıyor. Nerede, nasıl, ne biçim davra- nacağına ilişkin hiçbir ölçüsü yok. Vaktiyle başbakan iken Dışiş- leri Bakam'nı ve bakanlığını zor duruma düşürecek her türlü ko- nuşmayı düşünmeden yapardu Çankaya'ya çıktıktan sonra da ölçüsünü ve endazesini yerli ye- rine oturtabilmiş değiL Daha başka söyleyişle Sayın özal, Çankaya'da şortla dolaş- maktan vazgeçmiş değil; ayağın- da ütülü bir pantolon da olsa şort gibi duruyor; sırtında frak bulunsa da tişört giymiş izleni- mini süemiyor. Gardrobunu ne kadar zenginleştirse, ölçüden ve endazeden yoksun kaldıkça, dev- let yaşamında nasıl giyineceğini bûmeyen bir cumhurbaşkanı ola- rak ün yapacak.. Şimdi öğreniyoruz ki Antal- ya'da düzenlenen Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonu toplantısına katılan Akdeniz Bölgesi ile ilişkilerinden sorum- hı Komiser Abel Matutes ile gö- rüşmek isteyen özal, özel GAP uçağını göndermiş; Matutes'i ça- ğırmış. Demek ki Sayın Cum- hurbaşkanı her kademeyi atlaya- ruk doğrudan bu işlerin içine gir- mek istiyor, eski huylarından vazgeçmiyor; başbakan iken Da- vos'ta Papandreu'yla konuşup Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir süreç başlatmaz mıydı? Bulgaristan'daki soydaşlanmız için sınır kapılannı sonuna kadar açmaz mıydı? Her ne kadar AT- nin kapılannı açmanın Edirne 1 de sınır kapılannı açmak kadar kolay olmadığını Sayın özal bil- mekteyse de yine yerinde dura- mıyor. Elbette cumhurbaşkanının Matutes'e özel uçağını gönder- mesinde bir hikmet-i hükümet vardır; ne olduğunu bilemeyiz; ama hikmet-i hükümetin cum- hurbaşkanından çok Başbakan Akbulut'u, Matutes'le görüşme- nin de Dışişleri Bakanı Bozer'i il- gilendirmesi gerekmez mi? Bizim gördüğümüz Sayın özal'ın ANAP iktidannm dağı- nıklığım Çankaya'ya taşımış ol- duğudur. Bu iyi biralâmet değil; dosyalar birbirine girmiş; görev- ler birbirine kanşnuş; gardropta ütülü giysiler dunıyor, ama cum- hurbaşkanı yine de tişört giymeyi yeğliyor, şortu seviyon oysa da- ha yaz mevsimine çok var; siya- sete, ekonomiye ve Güneydoğu- ya kar yağıyor. Antiterör harekâtı • * * Soruşturma Savcı tanıkları dinledi TURAN Y1LMAZ ~~ ELAZIĞ — Etibank Şark Kromlan Ferrokrom Işletrae Mü- essesesi yöneticüerinin öldüriilme- lerine ilişkin soruşturmada dün olayın görgü taıuklannın dinlen- mesine başlandı. Soruşturmayı yürüten Palu Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aydogan dün sabah ilk olarak katliamdan şans eseri kur- tulan tşletme Müdür Yardımcısı Dogan Demiray'ın ifadesine baş- vurdu. Savcı Aydoğan, dün öğle saat- lerinde olay yerinde aynca keşif yaptı. Keşif isleminin sonunda ya- nan araçlar Elazığ'a göturüldü. Savcı Aydoğan'ın katliamı ger- çekleştiren eylemcilerin olay sıra- sında serbest bıraktikları Alarko Holding'e mensup 20 kadar işçi ile Şark Kromları Ferrokrom tşlet- mesi'nin iki şoförünün de ifade- lerini almaya başladığı öğrenildi. Bazı görgü tanıklarının Palu'ya çağnldığı ve hazırlık soruşturması nedeniyle Palu Jandarma llçe Ko- mutanlığı'nda ilk ifadelerimn alın- dığı kaydedildi. Cenazede (Baştarafı 1. Sayfada) soneli katıldı. Bakan Özdemir, yaptığı konuşmada, ölenlerin ço- cuklannın ömür boyu eğitim rnas- raflannın karşılanacağını ve aile- lerine nerede oturmak istiyorlar- sa orada ev verileceğini söyledi. Kocatepe Camisi'nde kılınan öğ- le namazından sonra Çakır ve Er- dal'ın cenazeleri Karşıyaka Mezar- lığı'nda, Fidan'ın cenazesi de Ce- beci Asri Mesarhğı'nda toprağa verildi. Ölenlerden Asım Erdal'ın annesi Kıyafet Erdal, "Bu ne bi- çim dünya, bu ne biçim insanlık. Aslanım, sana nasıl silata sıkrüar" diye bağırdı. Erdal'ın kardeşi, Üs- teğmen Okay Erdal da bir ara yere oturarak belinden silahını çıkar- dı, silahı öpüp başına koyarken, •'Asım'ın kanı yerde kalmayacak. Tttrk Bayragı'na sanlıp şehit ol- sam da intikamını alacağım" de- di. Mühendis Hüseyin Yeğenoğlu- • nun cenazesi Ladik'te, mühendis Aydın İnceoglu'nun cenazesi de Eskişehir'de toprağa verildi. Eski- şehir'deki törende Devlet Bakanı Ccmii Çiçek de bulundu. Alarko muhasebecisi Zeki Özçelik'in ce- nazesi ise dün İstanbul'a getirildi. Özçevik'in cenazesi bugün Kara- caahmet Şehitlik Camii'nde kılı- nacak öğle namazından sonra Sa- tnandra aile mezarlığında topra- ğa verilecek. Onlar bizimle örtülü harp yapıyorlar. Geliyorlar vatandaşlarımızı, ekonomik tesislerimizi vuruyorlar. Bunun karşı hareketini geliştirmek lazım. Yani antiterör hareketleri ve usulleri vardır. Devletler hukukunda bunun yeri de vardır. CANAN GEDtK ANKARA — Eski sıkıyönetim komutanı ve MİT müsteşar yar- dımcüarından TBMM Milli Sa- vunma Komisyonu Başkanı Re- cep Ergnn, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki son olay- lan değerlendirirken sımr ötesi operasyonlan da içerecek antite- rör harekâtı önerdi. Ergun, terö- ristlerin komşu bazı ülkelerdeki kamplarda eğitildiğini ve Türki- ye'ye gönderildiğini belirterek "Bunlar bizimle örtülü barp ya- ptyoriar. Aynı biçimde örtülü har- bin mukabil hareketini getistinne- liyiz. Banun devletler bukukunda da yeri vardır" dedi. Ergun, bazı komşu ülkelerde, tahmin edilenin çok üzerinde te- röristin eğitim gördüğünü ifade ederek Elazığ'da 7'si mühendis 9 kişinin öldürülmesinin de yurtdı- şındaki kamplarda özel eğitim görmüş teröristlerce yapıldığını anlattı. Ergun, Doğu ve Güney- doğu Anadolu Bölgesi'nden sıkı- yönetimin kaldınlarak Olağanüs- tü Hal Bölge Valiliği'nin oluştu- rulmasına karşı çıktığım ifade ederek bölgede yeniden sıkıyöne- tim ilanının da "zor bir karar" ol- duğunu kaydetti. Ergun, sıkı bir kontrol ve sağlam bir ıstihbarat ağı oluştunılması gerektiğini, an- titerör hareketi için özel timin ge- rektiğini savundu. Ergun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki son olay- lar ve çözüm önerileri konusun- da sorulanmızı şöyle yanıtladı: " — Dogu ve Gnneydogu'daki olaylan nasıl degerlendiriyorso- nuz? ERGUN — Temenni ettiğimi- zaman? Karar vermiş çünkü. Ka- rarı savcıya değil, kamuoyuna verdirdiler. özel tim için kamuo- yunda bu kanaatin oluşmasma endişe ile bakıyorum. özel tim orada görev yapıyor. Orada ölü- yorlar. Haşin ve yanlış tarafları varsa, eğitilmeliler. özel timin içindeki münferit bazı olaylan, ferdi davranışlarda da bir haşin- lik varsa bu aynca terbiye edilir, ama tümünden 'özel tim yanltsür' demek, mümkün değıldır. Çünkü antiterör hareketi, örtülü harbin mukabil hareketi ancak bu özel tim ile mümkün olabilecektir. Yoksa mümkün değildir. — Olağanüstü Hal ile Genel- kurmay arasında bir koordinas- yon sonınu var mı? ERGUN — Bilmiyorum. Hiz- met hiyerarşisinde, emir, bölün- tüye tahammül etmez. Emreden kişinin tek olması lazımdır ve em- rettiği kişinin de kesin onun em- rinde olması lazımdır. Bu bağlantı biraz palyatif bir bağlantıdır. O bölgedeki görevliler, bazen her ta- rafa bağlantılı durumdadırlar. Bu sakatlık, ta başında Olağanüstü Bölge Valiliği oluşturulurken var, bana hiç sorulmadı, ama o zaman söyledim, bu yanlıştı. 'Buradan sıkıyönerJmi kaldırmak yanlışbr. Sıkıyönetim bu bölgede bu işi bitirmeiidir' dedim. Tabii benim bu görüşüm ret olunmuştur. Olayların beni doğruluyor olma- sından dolayı üzulüyorum, ama iyi niyetle sıkıyönetimi kaldırmak yanlış olmuştur. İyi niyetle dış dünyaya karşı 'Amk $dayönetim kalmadı' demiş olmak için veril- miştir, şimdi bunun sıkıntısı çekil- mektedir. — Yeniden bir sıkıyönetim Ua- nına gerek var mı? ERGUN — O da biraz zor. — Siyasi olarak mı zor? ERGUN — Bilemiyorum. Sıkı- yönetimi kaldırdıktan sonra yeni- den koymak zor. Psikolojik etki- si başka türlü oluyor. Dış dünya- da ve Türk kamuoyunda psikolo- jik etkisi başka türlü oluyor." Krom soygıınunda (Baştarafı 1. Sayfada) riaden gittiği belirtildi. Ancak şo- för aranarak bulunda" dedi. Genel Müdür Vekili Yalçuı, Cumhuriyet muhabirinin krom hırsızlığına ve bölgedeki faaliyet- lere ilişkin sorulanna şu yanıtı ver- di: — Oradaki görevüleria güven- lik önlemi istemeyişlerİBİn nede- niaeydi? YALÇIN — Daha önceki mü- durümüz Arif Yjlmaz Ergiıı arka- daşımız 3 - 3.S sene orada kaldı. Krom hırsızlığı meselesinden do- layı da epey yıprandı. Doğu'da gö- GUN Temenni ettiğimi «* yapmanın şartlan çok ağır. zin, tahmin ettiğimizin hilafına Onun ıçın personel orada kalmak dış kamplarda beklediğimizin ve- "stemıyor. ya hasapladığımızın çok daha üs- — Mudamıınz ne seUMe yıp- tünde bir kitleyi eğitiyorlar. Şu " * ? * 7 ı r i N „ . . . olaylar ve bu boyutlar itibanyla YAI^IN — Krom rursızlıgı ko- gösteriyorkiyöredetabanayayıl- nusunda aleyhınde o an bırçok mış bir reaksiyon ve mukavemet gnıp pldu. Bir haylı sıkıntılar ol- hareketi söz konusu değildir. Si- d u - Haağ ıpnde arkadaşınuzı dö- lopi, Nusaybin ve Cizre olaylan ^P varaladılar. Uzun bir süre dahü, halkm bazılanmn güvenlik hastanede yattı. Onun için 1989 kuvvetleriyle karşı karşıya gelmesi y" 11111 &nhk a y n d a arkadaşımı- olayı vardır ki bu kişiler yine de z l ÇaŞrdık, 'Bız seni başka yerde dışandan gelen provokatörlerin, görevlendirmek ıstiyonız' dedik. terörisüerin teşviki ve perdelemesi ° d a ' ^ " 3 * gönderirscruz oraya ile vuku bulmuş olaylardır. Hal- &*m m dedi. Metin Çakır arka- ka ve tabana yayılmış ve devlete daşımız ıse Bursa Müessese Mü- karşı olan bir'hareket söz konu- dürü'ydü. Bursa müessesemiz ka- su değildir. Ben 1970-1974 yılla- panınca arkadaşımız boşta kaldı. nnda bölgede görev yaparken, sa- M e t i n arkadaşımız kabma sığma- tuldığı gibi bir halk hareketi olma- ^ s o n d e r e c e Çalışkan ve azimlı dığını, memur ve görevlilerin bi- b u " teknısyendi. Bız yönetim ku- raz kuşku ve telaşının olduğunu, ™ lu o l a r a k b u arkadaşımıza Ela- zamanın başbakanına, Genelkur- a % bölgesinde görevi teklif ettik. may Başkaru'na Uetmiştim. Ela- A r a ü k a v l l ^ nde * arkadaşımız zığ'da 9 kişi özel eğitim görmüş 8 o r e v e başladı. Elaağ'dakı tesısı- teröristlerce öldürulmüştür. özel n u z 1° b m t o n kapasıtedır. Bunu eğitim görmüş bu insanlar kimler- 1 5 ° b l n t o n a Çikarmak ıçın çalış- dir? Bunları kimler eğitiyor? Bu- m a J a r d e v a m ed'yord"- B" arka- nu kimler Türkiye'ye sevk ediyor? daşımız ile teknik işlerden sorum- Kimler finanse ediyor? Bunlann l u M ü d ü r Muavini yine rahmetü araşünlmasında büyük yarar var- Hüseyin Yeğenoğlu'nu Ankara'ya dır. çağırdık, 'Güvenlik yönünden bir eksiğiniz var mı' diye sordum. Biz orada Keban Holding'e bağlı ic- radan yeni bir fabrika saün almış- ük. Oraya da güvenlik gerekiyordu du ve bunun için 15 kadromuz vardı. Ama arkadaşımız Metin, 'Güvenliğe ihtiyacımız yok, hatta ben elimizdeki güvenlik görevlile- — Bu eğitim kamplannın bu- lunduğu ülkelere karşı ne yapıl- malı? • ERGUN — Bunun siyasi yön- temleri vardır. Onlar örtülü bir harp yaptıklanna göre vardır. Onlar bizimle örtülü harp yapı- yorlar. Geliyorlar vatandaşlanmı- zı, ekonomik tesislerimizi vuru- rinden bir kısmını büro hizmetle- yorlar. Bunun karşı hareketini ge- n n e Kaydırmak ıstıyorum' dedi. üştirmek laam. Yani antiterör ha- B u n u b l z k a b u l «medik, arkada- reketleri ve usulleri vardır. Dev- 5 ı n u z yatırımlann hızlandınlma- letier hukukunda bunun yeri de vardır. — Stnır ötesi operasyon mu öneriyorsunuz? ERGUN — O da olabilir. On- ların yaptığı gibi. Daima yönteme karşı yöntem. Ama hedefi tam nokîta halinde bilrnek lazım. Çün- kü bunlar belki bulunduklan o ül- kelerin de baş belasıdır. — Güvenlik güçleri yeterli mi? tstahbarat ve tecbizat olarak... ERGUN — Konu çok zor. Ki- min bunu yaptığmı bilmediğiniz sürece, orada yaşayan 3-4 milyon vatandaşımız varsa, 4 milyon va- tandaşın yanına koruyucu gönde- remezsiniz. Bu mümkün değil. Bi- raz daha güvenlik kuvveti demek, her koyunun üzerinde bir heybe olduğu göriilmüş. Heybelerin içi- ne de 5'er, 10'ar kiloluk feıro krom doldurulmuş, müteahhite satacaklar. Müteahhide geldiği za- man da olay yasal oluyor. İsken- derun'a gidiyor. Yani silah kaçak- çılığına gidiyor. — Krom hırsızlığı yılda ne ka- dar? YALÇIN — Herhalde 5 bin ton veya daha fazla. Türkiye'nin krom ihracatı 80-100 bin ton. Bu hırsız- lık biraz önlendi, ama tam olarak değil. Şimdi 4-5 ton kromdan 1 ton ferrokrom imal ediliyor. Bu- nun tonu 500 dolar. 10 bin ton 5 milyon dolar eder. Bu da PKK'ya büyük bir destektir. Onun için bu hırsızlığı küçümsememek lazım. PKK'nın Elazığ'da iki örgütü var. Bin 7 kişilik, bin 8 kişilik. Bun- lardan olayı vapanlardan 3'ü te- spit edildi. — Tesislerin içinde PKK'mn ör- giitlenmesi var mı? YALÇIN — Bariz bir örgütlen- mesi yok, ama 2 bin 300 personel içinde birkaç kişi PKK'ya yardım edebilir. Şimdi oradaki bütün gö- revlilerimiz ruhsath silah vermek için tçişleri Bakanlığı'na başvur- duk, kabul edildi. Bizim orada kendi silahlanmız var, ama bir gü- venlik amirimiz tesis dışına çıktı mı silah taşıyamaz. — Hırsızlığı önlemek için ne yapılması gerekiyor? NACt GÜRBÜZ (Bakanlık Müşavirife Etibank Teftiş Kuru- lu Başkanı) — Hadisenin olduğu bölgede bizim krom sahalanmızuı dışında çok önceden özel sektörün de ruhsat alarak işletmeye açtığı krom sahalan var. Krom çok pa- ra ettiğı için bu sahayı uhdesine geçirmişler. Bu sahaların ruhsat- lan ve sevk evraklan var. Ana yola çıkartıp tskenderun'a gönderiyor- lar. Buradaki krom hırsızJığının tamamen önlenebilmesi için o bölgedeki özel sektörün yani krom sahalarının Etibank uhde- sine geçmesi gerekiyor. Etibank'a geçsin ki hepsi kontrol edilebilir hale gelsin. Arkadaşlanmız göreve geldiğinde krom hırsızlığı büyük ölçüde azaldı, ama bitmedi. sı için bizden bazı yetkiler istedi, biz de yönetim kurulu karanyla kendisine bu yetkiyi verdik. Hü- seyin Yeğenoğİu arkadaşımızın da çok hizmeti geçmişti. 'Sen çok yo- ruldun seni bu görevden alalım' dedik o da 'Bana bir 6 ay süre ta- nıyın bu tesisi tamamlayayım on- dan sonra vereceğiniz göreve hazırım' dedi. — Sizce katliamın altında ya- tan başka bir nedeni krom hırsız- lığı? YALÇIN — Ben PKK'nın bu- rada önlem almmadığı için eyle- me giriştiğine inamyorum. Bir de biraz önce de belirttiğim gibi krom hırsızlannın parmağı olabi- lir olayda. Çünkü Metin arkada- akla ilk gelen şey, ama pratik de- 5 | ı m z hırsızlığa karşı önlemler al- ğil. Zaten o zaman hedef değişti- ""S"-B a z l görevlilenn tesis ıçın- riyor teröristİCT. Asıl olan, çok sı- d e yerlennı değiştırdı. Ancak kı bir kontrol ağı kurabilmektir. Alarko'ya ait mühendislenn de öl- dürülmesi bu ihtimalı azaltıyor.Kontrolü ne derece yapılıyor bi- lemiyorum. Yol üzerinden gecen arabalan durdurup aramak ne de- rece etkili? İnsanlar bundan ra- hatsız olup tepki gösteriyorlar. Kontrol daha sıkı olmalı diye dü- şünüyorum. Sınır kontrolünün ye- tersiz olduğu yüzde ytiz belli. Ama refahımızdan fedakarlık edip orada Majino hattı gibi bir "hat yapmaya da taraftar değilim. Daha başka yöntemleri vardır. Kuvvetli, çevik, özel eğitilmiş güç- ler sıkı kontrol ve doğru istihba- rat ile terörün önüne geçebih'r. Ama öncelikle bu kamplardaki meselenin çözülmesi lazım. Siya- si olarak çözülmesi lazımdır. — Bölge halkında özel üme karşı tepki olduğu söyleniyor. Siz- ce özel tim başanlı mı? Yoksa ba- zı bölge milletvekillerinin de öner- diği gibi özel tim geri mi çekilme- li? ERGUN — Bu yaygın bir gö- rüş mü? Yerinde izlenmiş mi? Mületvekili arkadaşlann iyi niyetli olduklanna inamyorum, ama bu gibi olaylarda savcıdan evvel, mil- letvekilleri ve basının meseleyi hükme bağlaması, yapılması ge- reken çalışmalarda caydırıcı olu- yor. Tahkikat gizlidir. Daha tah- kikat sonuçlanmadan milletveki- li çıkıyor, 'Suçlu fılandır* diyor. 'Suçlu polistir, güvenlik görevlileridir' diyor. Ne olacak o Çünkü mühendisler Elaağh. — Yöneticilerin hakkında hiç soruşturma yapıldı mı? Bir başka olaydan dolayı? YALÇIN — Hayır iki müesse- se müdürü de çalışkan ve dürüst arkadaşlanmızdı. Zaten öyle bir durum olsa bu kişileri görevde tut- mayız. Yönetici hakkında soruş- turma yok da çalışanlar hakkın- da var. Bir ferrokrom hırsızhğı ol- muştu. Tesisin içinden bir kamyo- na ferrokrom doldurulmuş, kaçı- nlırken yakalandılar. Bunun ön- lemini almadığı için güvenlik ami- rini başka bir yere gönderdim. — Krom hırsızlığı nasıl oluyor? YALÇIN — Krom arazide çok dağınık ve bol miktarda var. Her- kes araziden, tarlasmdan, bahçe- sinden krom çıkarıyor. Biz kendi ruhsat sahamız dışında çıkana bir şey demiyoruz. Orada çıkan kromların çoğu da ihale ile Eti- bank'a satılıyor. Bunları ferrok- rom haline getirerek ihraç ediyo- ruz. Ama buna rağmen kötü ni- yetli kişiler PKK'ya ve silah ka- çakcılığına destek sağlayan kaçak- çılar var. Buna mani olamadık. Bize gelmeyen krom bu. Size bir örnek vereyim: Birkaç sene önce dağdan itıen koyunlardan dür- bünle bakılarak şüphelenilmış. Koyunların üzerinde bir şey oldu- ğu görülmüş. 5-10 kilometre son- ra jandarma yollannı kesmiş ve Genelkurmay PKK, Suriye'den destek görüyor EVREN DEĞER ~ ANKARA — Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan değerlen- dirmelerde, PKK kaynaklı terörün güneydeki komşu ülkelerden des- tek gördüğü bildirildi. Değerlen- dirmelere göre PKK bu bölgede en büyük desteği Surive'den görüyor. PKK aynca Suriye içindeki faali- yetlerini bu devletin resmi istihba- rat ve güvenlik kuvvetlerinin bilgisi dahilinde yürütüyor. Genelkurmay Başkanlığı'na, özel Harekât tcra Komutanlığı ta- rafından sunulan "PKK hakkın- da bilgiler" başhklı raporda, PKK'nın Ortadoğu bölgesinde bulunan Suriye, Iran ve Irak'la ilişkileri irdelendi. Raporda, PKK'nın Suriye ile olan ilişkileri şöyle belirtiliyor. "1. PKK en büyük yardım ve desteği Surive'den gönnektedir. 2. Suriye içindeki faaliyetlerini, bu devletin resmi ıstihbarat ve gü- venlik kuvvetleri bilgisi dahilinde yürütmektedir. 3. PKK'nın ileri gelenleri dev- let roensuplanna tanınan imti>az- lardan istifade ettiği gibi devletin en yetkili yöneticileri Ue de temas etmektedir. 4. Örgütiin silah, mühimmat, malzetne ve diger ihtiy^çlan Su- riye tarafından karşılanmaktadır." Raporda, PKK'mn Kuzey Irak- ta, Kürdistan Demokratik Parti- si'nin kontrolünde bulunan 32 kampın, 17'sinden yararlandığı da belirtiliyor. Genelkurmay BaşkankğYna su- nulan rapora göre PKK'nın Türk- iye'nin güneyindeki komşuları arasında en az yararlandığı ülke İran. Raporda, lran'da başta KDP olmak üzere bazı ayrılıkçı unsur- lar tarafından kullanüan bazı kâmp bölgelerinin bulunduğu, an- cak PKK'nın bu kamplardan sü- rekli olarak yararlanmadığı vurgulanıyor. (Baştarafı 1. Sayfada) rumluyorlar. Matutes kim? Matutes AT'nin Brüksel'deki karargâhında Akdeniz bölgesin- den sorumlu komiseri. Diploma- tik protokoldeki yeri Dışişleri Bakanı'na eşdeğer sayılıyor. Şimdi konuk bir Dışişleri Baka- nı'nın ülkenin hükümet başkanı dururken, doğrudan Cumhurbaş- kam ile görüşme yapması en azın- dan ilginç. lspanyalı Sinyor Matutes AT- TBMM Karma Parlamento Ko- misyonu'nun toplantısı için önceki gece Türkiye'ye geldi. Ancak top- lantının yapılacağı Antalya'ya uy- gun saatte bir uçak olmadığı için Ozal, özel uçağını Ankara'dan İs- tanbul'a gönderdi ve Matutes'i Antalya'ya "aldırdı." Matutes ise dün sabah karma komisyondaki görevini tamamla- yıp Antalya'dan Ankara'ya gecti. Önceki akşam Antalya'da ken- disine Ankara'ya gidiş nedenini sorduk. "Cumhurbaşkanı Ue gö- riişmek için" dedi. Bu arada Sayın lnönü'den öğ- rendiğimize göre kendisi SHP li- deri ile de görüşmek istemiş. Ama zaman ve gündem sıkışıklığı ne- deninden tnönü ile buluşma ola- nağı olmamış. Avnıpa Topluluğu Karma Par- lamento Komisyonu Eşbaşkanı Bulent Akarodı, Matutes'in Cum- hurbaşkanı ile görüşmesini fazla ilginç bulmuyor. Ama Cumhuriyet'e ilginç bir açıklama yapıyor: "Sayın Cumburbaşkanı'nın ATnin Akdeniz sonımlusu Bay Matutes'i kabul etmesi, Türkiye^ nin AT ilişkilerine gösterdigi öne- min bir ifadesidir. Kaldı ki Sayın Özal ve Matutes eskiden beri bir- birlerini yakından tamrlar." Bu durumda, Türkiye'nin Sov- yetler Birlıği ile ilişkilerine verdi- ği önemi vurgulamak üzere Cumhurbaşkanı'nın Sovyet Büyü- kelçiliği'nden bir başkatiple ara- da bir buluşınasında yarar var. özal'ın "Dışişleri Bakanı"na eş- değer statüde bir AT yetkilisi ile görüşmesi bir "nezaket" ziyareti olarak kabul edilebilir. Ama bu durumda, aynı AT yet- kilisinin aynı nezaketi Başbakan'a niye göstermek gereği duymadığı akla gelir. Üstelik, böyle bir nezaketi gös- termek için üç "zorunlulnk" or- Olaysız (Baştarafı 1. Sayfada) lamayanlar yeleklerini, ceketleri- ni serip, üzerlerinde namaza dur- muşlardı. Çıt çıkmıyordu. Bu ses- sizlik "gelen fırtına mı" diye sor- duyordu insana. Namaz bitti. İnsanlar seccade- lerini, ceketlerini, yeleklerini sil- keleyip Cizre mezarlığına yönel- diler. Yine sessizdfler. Ortada tek bir güvenlik göröHisi görünmü- yordu. Mezarlığa gjrildi. Salı gü- nü çıkan olaylar sırasında ölen Emin Gün'ün mezan başında top- landı kalabalık. Yeni kazılmış toprak hemen belli oluyordu. Kürtçe bağırdı biri: "Şehitlerimiz ölmez..." Buna diğerleri katıldı. "tnüfada sürecek" diye bağırdı- lar hep beraber. Sonra alkış baş- ladı. Mezarlıkta yatan ölülerin arasındakiler sloganlara karışan alkışlann arasında diğer mezarlan da gezdiler. lkinci bir grupla buluştuklann- da artık büyük bir kalabalık ol- muşlardı. Sesi duyan koşuyordu. Kadınlar başlarını yan örtmüş, fırlayıp evlerinden katılıyorlardı kalabalığa. Çocuklar zaten ora- daydı. "Özgürlük" dedikleri, "baskı" dedikleri, "işkence" de- dikleri anlaşılıyordu. Şehir çıkı- şmdaki jandarma panzerinin ya- nından geçip gittiler. Güvenlik güçleri soğukkanlıydı. öylesine ustaca, öylesine sakin denetleme- ye çalışıyorlardı ki kalabalığı, "Neden daha önce değil de şimdi" sorusu geüyordu akla. Cizre, içindeki yürüyüşlerine ikinci tunı bindiren kadınlı, ço- cuklu, yaşlılı kalabalık, yeniden E-24 Karayolu'na çıküğında he- yecanının doruğuna tırmanmıştı. Her an "taşkınuk yapabilirler" izlenimini veriyorlardı. Yürüyüşü kontrol altında tutmaya çalışan- lar kalabalığı süreldi olarak "pro- vokasyona gelmeyin" diye uyan- yordu. Filistin'in de simgesi olan poşular, sopalann üzerine asürmş- tı. Yürüyüşü yönlendiren banla- n da yüzlerine poşulan sarmışlar- dı. Çocuklar da yeniyetme genç- ler de onlara özeniyordu. Artık tansiyon son noktasına çıkmıstı kalabahkta. Bir ara kont- rolden çıkar gibi de oldular. An- cak yürüyüşü yönetenler hemen önlem aldı. Hatta yürüyüşte bu- lunan yaşlılardan da yardım iste- diler. Onlar da halkı "Bizim tah- silliler söylnyor, artık yeter" di- ye uyardı. Erkeklerin bağırtılan, çocuklann çığlıkları, kadınların "lululu" diye çektikleri "zılgıt", kapalı kepenklere vurularak çı- kartılan gürültüye eklenince, in- sanın kulağını sağır eden bir gü- rültü yayılmaya başladı Cizre'- den. Sessizliğin patlamasıydı bu. Sanki bir yanıt veriyorlardı, ge- çen gün ateş açanlara, "tşte ba- kın bize dokunmazsamz olay çık- maz" diye. tşte "sessizliğin patlaraası" doruktayken de bir anda herkes dağılıverdi. Birkaç dakika içinde ortalıkta kimse kal- mamıştı. Devrik bidonlar, kapa- h kepenkler dışında tek bir şey gö- rünmüyordu. Sadece salı günkü olaylardan arta kâlan ölü bir kö- pek ve rüzgârla uçuşan kara, yağlı küller... Patlayan sessizlik, bir anda or- talıktan kaybolmuş, yerini Ölü bir kente bırakmıştı. Tıpkı, klasik bir girişle başlayan vvestern filmlerin- de kovboyun geldiği kimsesiz ken- te dönmüştü Cizre. Patlayan ses- sizlik, sesini de alıp evine çekil- mişti şimdilik... tada iken: Birinci zorunluluk, AT yetkili- si Matutes'in, ATnin aday üyesi Türkiye'nin yeni Başbakanı ile he- nüz tanışmamış olması. Ikincisi, resmi bir görevle gel- diğine göre Matutes'in önce "nezaketi" hükümet başkanına göstermesi gerek. Üçüncüsü, Akarcah'nın da açıkladığı gibi Matutes'in emrine verilen uçak •'Başbakanlığa ait" olduğuna göre Akbulut'a bir te- şekkür etmek herhalde uygun olacaku. Ama Matutes bu üç zorunlulu- ğa rağmen Cumhurbaşkanı ile gö- rüşüp Türkiye'den ayrıldı. Türkiye'de bir hükümet bulundu- ğu, bu hükümetin bir başkanı ol- duğu, AT ile ilişkileri bu hükümetin yürüttüğü unu- tulmuştu. Bu "unutkanlıklar" aslında Cumhurbaşkam özal'ın başansı. özal, Birleşik Amerika'ya ve Başkanı Bush'a nasıl Türkiye'de bir hükümet başkanı olduğunu unutturmuş, devletin ve her işin başının kendisi olduğunu kabul ettirmiş ise aynı şeyi Avnıpa Top- luluğu'na da yaptırmayı başardı. Artık hem ABD, hem de AT standanlanna göre Türkiye, Baş- kanlık sistemine geçmiş bulunu- yor. Üçüncü ülkelere ve Türk milletine duyurulur. SOFYA Kîntex'in silah sattığı doğrulandı Dış Haberler Servisi — Bulga- ristan'da, çok sayıda yabancı ül- keye ve bazı ülkelerdeki terör ör- gütlerine silah satışı yapmakla suçlanan Kintex adlı devlet kuru- luşunun direktörü, söz konusu sa- tışlan ilk kez doğruladı. AP'nin haberine göre, Bulga- ristan'ın resmi sendikasının yayın organı Trud'a bir açıklama yapan Kintex'in Direktörü tvan Dam^a- nov, kunıluşun dış ülkelere yap- tığı satışlardan elde ettiği gelirin, toplam gelirin yüzde 55'ini oluş- turduğunu söyledi. Ancak, Dam- yanov, bu satışlann hangi ülkelere veya hangi örgütlere yapıldığı ko- nusunda aynntıya girmekten ka- çındı. Kintex'in "gizlice" silah sattı- ğı "mnsteriler" arasında çok sa- yıda terör örgütüııün de bulundu- ğu öne sürülüyor ancak bu iddi- alar Bulgaristan hükümeti tara- fından her defasında yalanlanı- yordu. Gazetemiz yazarlanndan Uğur Mumcu, 12 Eylül 1980 öncesinde yazdığı kaçakçıhk ve terör konu- lu kitap ve günlük yazılarmda Kintex şirketinin Türkiye'ye silah soktuğunu belgeleriyle açıklamış- tı. Ugur Mumcu, Cumhuriyet muhabirinin bu konudaki sorusu- na, "10 yıl önce belgelere daya- narak Kintex şirketinin Türkiye'- ye silah soktuğunu ileri sürmüş- tiım. Bu yaymlara karşı Şişmanov adlı bir Bulgar görevlisi. Sofya radyosundan benim C1A veya MlT ajanı oldugumu ileri sür- müş tü. Aradan geçen zaman ya- yınlanmızın dognıluğunu bir kez daha kanıtlanmışür" dedi. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) ÜGD genel başkan yardımcısınm isviçre'de cezaevinde bulunmasının nedeni "uyuşturucu madde kaçakçılığı" su- çuydu! Isviçre'nin Basel kentindeki davada Çatlı ile birlikte Meh- met Şener de yargılanmış, Basel'de 25 Ekim 1984 günû beş yıl ağır hapis cezasına çarptırılan Şener'in bu cezası üst mahkeme tarafından bozulmuştu. Şener, o gün bugün serbest! Kimdi Şener? Mehmet Şener, İpekçi cinayetini planlayan ülkücüdür. Şener ve Çatlı, bu cinayetlerden sonra izlerini kaybetti- rip yurtdışına kaçmışlardı. Çatlı ve Şener, 22 Şubat 1982 günü Zürih'te yakalandı- lar. Abdullah Çatlı'nın hemen Türkiye'ye "iade" edilmesi ge- rekiyordu. Ancak ne olduysa oldu Çatlı, 24 şubat günü ser- best bırakıldı. Mehmet Şener'in Türkiye'ye "iadesi" İsviçre Federal Mah- kemesi'nin 23 Mart 1983 gün ve 455/82/KL sayılı kararı ile önlendi. Gerekçe neydi? Gerekçe, Şener'in "Kürt kökenli" oluşuydu! M.AIi Ağca.. Oral Çelik.. Çatlı ve Mehmet Şener... Bu dört teröristin ardında 12 Eytül öncesinin terör bilme- cesi saklıdır. Ağca, Milliyet gazetesi genel yayın müdürü Abdi İpekçi1 nin öldürülmesinden sonra bir "ihbar" üzerine yakalanmıştı. Ağca'yı güvenlik örgütlerine ihbar eden Ramazan Gündüz, bir süre sonra öldürüldü. M.AIi Ağca da tutuklu bulunduğu İstanbul Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırılmıştı, Ağca'yı cezaevinden ka- çıran örgütün içinde Oral Çelik de vardı. Çelik, Malatya kö- kenli bir ülkücü teröristti. İpekçi cinayetinde Oral Çelik de vardı. Ağca, İstanbul'da önce Çatlı'nın evinde kalır, sonra da 34 RF 601 plaka sayılı araba ile Ankara'ya götürülür. Bu araç> Mehmet Şener'in kardeşi Hasan Hüseyin Şe- ner'in üzerine kayıtlıdır. Araç, Yalçın Özbey adındaki bir ü|kücü tarafından Hasan Hüseyin Şener'e satılmıştır. Yalçın Özbey'in de Ağca ile or- tak banka hesapları olduğu, polis ve MİT'çe de bilinmekte- dir. Bu araç, eski ve yeni sahipleri ile birlikte polisçe bilin- mesi, tanınması gereken bir araçtır. Ağca, Papa suikastından önce Ispanya'nın Majorka ada- sına niçin gitmişti? İpekçi cinayetini araştıran istihbarat gö- revlisinin o sıralar Majorka'da bir turizm bürosunda çalışır görünmesi de acaba rastlantı mıydı? Ve Ağca ve öteki ülkücülere "kimlik kartlan" verdiği ileri sürülen Şahin Tolunoğlu'nun MİT'teki görevi neydi? Bu konular hiçbir zaman aydınlanmadı; bu gidişle hiçbir zaman da aydınlanmayacak.. Bu konular, Çatlı'nın cezaevinden kaçışıyla daha da kar- maşık hale gelmiştır. Çatlı'yı önceki gün İsviçre'de cezaevinden kaçıranlar kim- lerdir? Çatlı'nın, Avusturyah silah kaçakçıları Horts Grillmayer ve Otto Tinter'den satın aldığı "Brcwning" mark tabancalar- dan biri Papa suikastında kullanıldı. Bu tabancanın seri nu- marasını izleyen tabanca da Hollanda'da Samet Arslan adındaki bir ülkücünün üzerinde yakalandı. Türkiye'ye gönderilen Samet Arslan, Ağrı'da tutuklu bu- lunduğu cezaevinde intihar etti. Bu bilmeceye bir kare daha ekleyelim: Ünlü kaçakçı Abuzer Uğurlu, Ağca'ya para yardımı yap- mış; Uğurlu, Yeşilköy gümrük muhafaza memuriarından Do- ğan Yıİdınm aracılığı ile Ağca'ya 1000 mark göndermiş, bu para, Ömer Mersan tarafından Ağca'ya Bulgaristan'da des- lim edilmiştir. Bütün bu olayların kilit adamı Oral Çelik'e Türkiye'den sahte pasaportlar düzenlenip gönderildiği, Geltk'in sahte kimtikler altında Fransa'da yaşadığı ileri sürülüyor. Çatlı'nın olduğu her yerde Çelik; Çelik'in bulunduğu her eylemde Ağca ve Şener de bulunurlar. Bugün Çatlı kaçırıldı; yann da bakarsınız Ağca kaçırılır! Çatlı, hiç kuşku yok, Isviçre'deki cezaevinden yine bir ör- güt tarafından kaçırılmıştır. Bu örgüt, bugünlerde Avrupa 1 da ve Türkiye'de büyük yankılar yapacak yeni cinayetler iş- leyebilir. İpekçi cinayeti zamanında aydınlansaydı. birçok olay da kendiliğinden gün ışığına çıkacaktı. Başta basın olarak bizler bu konularda görevimizi yaptık mı? Ne acı ki hayır yapmadık; çoğumuz kayıtsız kaldık; ci- nayeti aydınlatmaya çalışanlar da ilkel saldınlarla, sövgü- lerle ve karalamalarla karşılaştılar! Birtakım karanlık çevreler, "İpekçi cinayeti"n\r\ aydınlan- masını istemediler. Niçin acaba? Gözler hükümette(Baştarafı 1. Sayfada) Üzerinde değerlendirme yapılan konular ve ilkeler şöyle özet- leniyor: "— Kara Kuvvetleri'ne ait bir- liklerin terör olaylanndan uzak tutulması esastır. — Sıcak raücadelede yalnızca jandarma birlikkri. polis gücü ve özel ekipler kullanılmalıdır. — Jandarmada geniş bir orga- nizasyon ve yeniden yapılanma kaçınılmazdır. — Mecburi askerlik süresinin sımriılığı bölgede deneyim kazan- mış birliklerin görev yapmasını engelliyor. — Bölgedeki jandarma giicü- nün ağırlığını 'profesyonel' ele- manlar oluşturmalıdır. — Jandarma birlikleri Kara Kuvvetlerf nin elindeki ve emrin- deki silah ve teçhizatla donanlma- lıdır." Genelkurmay'a yakın kaynak- lar, "silaha karşı silahla" mücade- le edilmesi gereğine işaret ederek, PKK ile işbirliği yapanların da "düşman kabul edilmesi"nin öne- mini vurguladılar. Askeri çevreler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın terör olaylan ile ilgili 17 Ağustos 1989'daki açık- lamasının bugün de önemini ko- ruduğunu belirttiler. Orgeneral Torumtay, söz konusu açıklama- sında şöyle demişti: "Mücadele alanlanna gelince, terörist örgütler uzun vadeli he- deflerine ulaşmak için öncelikle silahı tercih etmişlerdir. Biz de çe- şitli alanlardaki uzun vadeli ön- lemlerimiz ve projelerimiz yanın- da, öncelikle silaha karşı silah kul- lanmak zorundayız. Dolayısıyla milli varhğımıza ve bütünlüğümü- ze silah çeken ve onun yanında bi- lerek ve isteyerek yer alan ve des- tekleyen kimseleri düşman kabul etmek ve ona göre gerekli etken tedbirleri almaktan başka secene- ğimiz yoktur." Öte yandan bazı askeri yetkili- ler ve bölgede daha önceden gö- rev yapmış kaynakların gelişmele- re ilişkin saptamalan şöyle: Asker-sivil koordanisyonu: Böl- gedeki Olağanüstü Hal Bölge Va- lisi devre dışı bırakılmış bif ko- numda. Asayiş birlikleri komutanı emirleri direkt olarak Genelkur- may karargâhından alıyor. Asayiş birükleri komutanı, daha önce Genelkurmay Harp Tarihi ve Stra- tejik Etüdler Daire Başkanı ola- rak görev yapmıştı. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'na yakın kay- nakların verdiği bilgiler de bu gö- rüşleri doğrular nitelik taşıyor. Bu kaynaklar, sıkıyönetim dönemin- de bölgede 16 komando taburu- nun bulunduğunu, sıkıyönetimin sona ermesinin hemen ardından bu komando taburlannın geri çe- kildiğini belirttiler. Verilen bilgi- ye göre, Kozakçıoğlu'nun çeşitli girişimleri ile bölgede daha sonra 13 komando taburu görev aldı. Korncu sistemi: Askeri çe\reler, bölgedeki korucu sisteminin etkili olduğu kanısını taşıyorlar. Bölge- de 4 bin 923 köy ve 7 bin 104 mez- ra bulunduğunu kaydeden bu kay- naklar, korucu sisteminin kaldınl- ma&ı halinde, bu yerleşim birim- lerine asker yerleştirilmesinin gün- deme gelebileceğini. bunun da olanaksız olduğunu kaydettiler. Aynı kaynaklar, PKK'nın bölge- de, özellikle korucular üzerine git- tiğini ve bugüne kadar toplam 56 korucuyu öldürdüklerini bildirdi- ler. Sınır güvenliği: Bölgedeki sırur- lann Jandarma Genel Komutan- hğı'ndan Kara Kuvvetleri Komu- tanlığı'na devri devam ediyor. Bu- güne kadar yalnızca 3. Tugay, Ka- ra Kuvvetleri Komutanlığı'na dev- redildi. Öteki tugaylarm da devri konusunda çalışmalar sürdürülü- yor. Sınır güvenliği için kurulan fi- ziki engel sisteminin ise Suriye sı- nırı ile ilgili işlemi tamamlandı. Ancak yine de Suriye smırından girişlerin devamı, askeri çevreleri düşündürüyor. Bu konuda akla gelen tek olasılık ise bölgede gö- revi devralan Kara Kuvvetleri bir- Hklerinin, kaçakçıhk olaylarını dikkate almaması nedeniyle ayrı- lıkçı grupların, "kaçakçı" rolünu üstlenerek giriş yaptıklarfkuşkü- su üzerinde yoğunlaşıyor. Asker sayısı: Bölgede halihazır- da 65 bin jandarma askeri bulu- nuyör. Aynca Kara Kuvvtleri'nin asayiş blrlikler komutanı için tah- sis ettiği çeşitli piyade taburları, komando tugayı ve bir piyade tu- ga>i görev yapıyor. Bunlann dışın- da da bölgede 10'ar kişiden olu- şan yaklaşık 150 polis özel timi bulunuyor. Tüm bunlann yetersiz kalması halinde ise yine Kara Kuvvetlerii ne ait zırhlı tugaylar asayiş birlik- leri komutanının emrine giriyor. Tüm bu nedenlerle askeri çev- reler, hükümetten direktif alma- dan bölgeye başka birliklerle et- kin müdahale etmek istemiyorlar. Sınır ötesi harekât: Dışişleri kaynaklan halihazırda Suriye ve Irak nezdinde sınır ötesi bir hare- kât için girişimde bulunmadıkla- rını belirttiler. Ancak askeri çev- reler bu konuda çeşitli senaryolar üzerinde çahşıyorlar. Bu senaryo- lar özellikle Suriye üzerinde yo- ğunlaşıyor. Ancak Suriye Ordu- su'nun Sovyet silahları ile teçhiz edilmiş olması, hava kuvvetlerin- de Sovyet yapısı MlG-23, MtG-25, MİG-29 tipi uçaklann olması ve Suriye'nin erken uyan sisteminin güçlü olması caydıncı faktörler arasında sayılıyor. Bölgedeki kayıplar Jandarma Genel Kotmıtanhğı- nın saptamalarına göre, bölgede 1984 yılından günümüze kadar ce- reyan eden olaylar sonucunda meydana gelen ölüm olaylannın dökümü şöyle: "Subay: 25, astsubay: 24, er ve erbaş: 237, emniyet görevlisi: 23, korucu: 56, muhtar: 11, öğretmen: 15, sivil halk: 568!' Resmi rakamlara göre PKK'nın verdiği ölü sayısı ise 574. Tatile giderken kalbinizi kontrol ettiriniz. TÜRK KALP VAKFI 175 12 44/45- 148 58 66 172 87 24
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear