Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 MART 1990 * • * • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
OLAYLARIN Milli Savunma Komisyonu Başkanı Ergun'dan öneri BAŞKENTTEN AHMETTAN
GERCEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
gibi davranıyor, kimi zaman par-
ti lideri gibi konusuyor, kimi za-
man da cumhurbaşkanı olduğu-
nu anımsıyor.
Nerede, nasıl, ne biçim davra-
nacağına ilişkin hiçbir ölçüsü
yok.
Vaktiyle başbakan iken Dışiş-
leri Bakam'nı ve bakanlığını zor
duruma düşürecek her türlü ko-
nuşmayı düşünmeden yapardu
Çankaya'ya çıktıktan sonra da
ölçüsünü ve endazesini yerli ye-
rine oturtabilmiş değiL
Daha başka söyleyişle Sayın
özal, Çankaya'da şortla dolaş-
maktan vazgeçmiş değil; ayağın-
da ütülü bir pantolon da olsa
şort gibi duruyor; sırtında frak
bulunsa da tişört giymiş izleni-
mini süemiyor. Gardrobunu ne
kadar zenginleştirse, ölçüden ve
endazeden yoksun kaldıkça, dev-
let yaşamında nasıl giyineceğini
bûmeyen bir cumhurbaşkanı ola-
rak ün yapacak..
Şimdi öğreniyoruz ki Antal-
ya'da düzenlenen Türkiye-AT
Karma Parlamento Komisyonu
toplantısına katılan Akdeniz
Bölgesi ile ilişkilerinden sorum-
hı Komiser Abel Matutes ile gö-
rüşmek isteyen özal, özel GAP
uçağını göndermiş; Matutes'i ça-
ğırmış. Demek ki Sayın Cum-
hurbaşkanı her kademeyi atlaya-
ruk doğrudan bu işlerin içine gir-
mek istiyor, eski huylarından
vazgeçmiyor; başbakan iken Da-
vos'ta Papandreu'yla konuşup
Türkiye ile Yunanistan arasında
yeni bir süreç başlatmaz mıydı?
Bulgaristan'daki soydaşlanmız
için sınır kapılannı sonuna kadar
açmaz mıydı? Her ne kadar AT-
nin kapılannı açmanın Edirne
1
de sınır kapılannı açmak kadar
kolay olmadığını Sayın özal bil-
mekteyse de yine yerinde dura-
mıyor.
Elbette cumhurbaşkanının
Matutes'e özel uçağını gönder-
mesinde bir hikmet-i hükümet
vardır; ne olduğunu bilemeyiz;
ama hikmet-i hükümetin cum-
hurbaşkanından çok Başbakan
Akbulut'u, Matutes'le görüşme-
nin de Dışişleri Bakanı Bozer'i il-
gilendirmesi gerekmez mi?
Bizim gördüğümüz Sayın
özal'ın ANAP iktidannm dağı-
nıklığım Çankaya'ya taşımış ol-
duğudur. Bu iyi biralâmet değil;
dosyalar birbirine girmiş; görev-
ler birbirine kanşnuş; gardropta
ütülü giysiler dunıyor, ama cum-
hurbaşkanı yine de tişört giymeyi
yeğliyor, şortu seviyon oysa da-
ha yaz mevsimine çok var; siya-
sete, ekonomiye ve Güneydoğu-
ya kar yağıyor.
Antiterör harekâtı
• * *
Soruşturma
Savcı
tanıkları
dinledi
TURAN Y1LMAZ ~~
ELAZIĞ — Etibank Şark
Kromlan Ferrokrom Işletrae Mü-
essesesi yöneticüerinin öldüriilme-
lerine ilişkin soruşturmada dün
olayın görgü taıuklannın dinlen-
mesine başlandı. Soruşturmayı
yürüten Palu Cumhuriyet Savcısı
Mehmet Aydogan dün sabah ilk
olarak katliamdan şans eseri kur-
tulan tşletme Müdür Yardımcısı
Dogan Demiray'ın ifadesine baş-
vurdu.
Savcı Aydoğan, dün öğle saat-
lerinde olay yerinde aynca keşif
yaptı. Keşif isleminin sonunda ya-
nan araçlar Elazığ'a göturüldü.
Savcı Aydoğan'ın katliamı ger-
çekleştiren eylemcilerin olay sıra-
sında serbest bıraktikları Alarko
Holding'e mensup 20 kadar işçi ile
Şark Kromları Ferrokrom tşlet-
mesi'nin iki şoförünün de ifade-
lerini almaya başladığı öğrenildi.
Bazı görgü tanıklarının Palu'ya
çağnldığı ve hazırlık soruşturması
nedeniyle Palu Jandarma llçe Ko-
mutanlığı'nda ilk ifadelerimn alın-
dığı kaydedildi.
Cenazede
(Baştarafı 1. Sayfada)
soneli katıldı. Bakan Özdemir,
yaptığı konuşmada, ölenlerin ço-
cuklannın ömür boyu eğitim rnas-
raflannın karşılanacağını ve aile-
lerine nerede oturmak istiyorlar-
sa orada ev verileceğini söyledi.
Kocatepe Camisi'nde kılınan öğ-
le namazından sonra Çakır ve Er-
dal'ın cenazeleri Karşıyaka Mezar-
lığı'nda, Fidan'ın cenazesi de Ce-
beci Asri Mesarhğı'nda toprağa
verildi. Ölenlerden Asım Erdal'ın
annesi Kıyafet Erdal, "Bu ne bi-
çim dünya, bu ne biçim insanlık.
Aslanım, sana nasıl silata sıkrüar"
diye bağırdı. Erdal'ın kardeşi, Üs-
teğmen Okay Erdal da bir ara yere
oturarak belinden silahını çıkar-
dı, silahı öpüp başına koyarken,
•'Asım'ın kanı yerde kalmayacak.
Tttrk Bayragı'na sanlıp şehit ol-
sam da intikamını alacağım" de-
di. Mühendis Hüseyin Yeğenoğlu-
• nun cenazesi Ladik'te, mühendis
Aydın İnceoglu'nun cenazesi de
Eskişehir'de toprağa verildi. Eski-
şehir'deki törende Devlet Bakanı
Ccmii Çiçek de bulundu. Alarko
muhasebecisi Zeki Özçelik'in ce-
nazesi ise dün İstanbul'a getirildi.
Özçevik'in cenazesi bugün Kara-
caahmet Şehitlik Camii'nde kılı-
nacak öğle namazından sonra Sa-
tnandra aile mezarlığında topra-
ğa verilecek.
Onlar bizimle örtülü harp yapıyorlar. Geliyorlar
vatandaşlarımızı, ekonomik tesislerimizi vuruyorlar.
Bunun karşı hareketini geliştirmek lazım. Yani
antiterör hareketleri ve usulleri vardır. Devletler
hukukunda bunun yeri de vardır.
CANAN GEDtK
ANKARA — Eski sıkıyönetim
komutanı ve MİT müsteşar yar-
dımcüarından TBMM Milli Sa-
vunma Komisyonu Başkanı Re-
cep Ergnn, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'ndeki son olay-
lan değerlendirirken sımr ötesi
operasyonlan da içerecek antite-
rör harekâtı önerdi. Ergun, terö-
ristlerin komşu bazı ülkelerdeki
kamplarda eğitildiğini ve Türki-
ye'ye gönderildiğini belirterek
"Bunlar bizimle örtülü barp ya-
ptyoriar. Aynı biçimde örtülü har-
bin mukabil hareketini getistinne-
liyiz. Banun devletler bukukunda
da yeri vardır" dedi.
Ergun, bazı komşu ülkelerde,
tahmin edilenin çok üzerinde te-
röristin eğitim gördüğünü ifade
ederek Elazığ'da 7'si mühendis 9
kişinin öldürülmesinin de yurtdı-
şındaki kamplarda özel eğitim
görmüş teröristlerce yapıldığını
anlattı. Ergun, Doğu ve Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nden sıkı-
yönetimin kaldınlarak Olağanüs-
tü Hal Bölge Valiliği'nin oluştu-
rulmasına karşı çıktığım ifade
ederek bölgede yeniden sıkıyöne-
tim ilanının da "zor bir karar" ol-
duğunu kaydetti. Ergun, sıkı bir
kontrol ve sağlam bir ıstihbarat
ağı oluştunılması gerektiğini, an-
titerör hareketi için özel timin ge-
rektiğini savundu.
Ergun, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'ndeki son olay-
lar ve çözüm önerileri konusun-
da sorulanmızı şöyle yanıtladı:
" — Dogu ve Gnneydogu'daki
olaylan nasıl degerlendiriyorso-
nuz?
ERGUN — Temenni ettiğimi-
zaman? Karar vermiş çünkü. Ka-
rarı savcıya değil, kamuoyuna
verdirdiler. özel tim için kamuo-
yunda bu kanaatin oluşmasma
endişe ile bakıyorum. özel tim
orada görev yapıyor. Orada ölü-
yorlar. Haşin ve yanlış tarafları
varsa, eğitilmeliler. özel timin
içindeki münferit bazı olaylan,
ferdi davranışlarda da bir haşin-
lik varsa bu aynca terbiye edilir,
ama tümünden 'özel tim yanltsür'
demek, mümkün değıldır. Çünkü
antiterör hareketi, örtülü harbin
mukabil hareketi ancak bu özel
tim ile mümkün olabilecektir.
Yoksa mümkün değildir.
— Olağanüstü Hal ile Genel-
kurmay arasında bir koordinas-
yon sonınu var mı?
ERGUN — Bilmiyorum. Hiz-
met hiyerarşisinde, emir, bölün-
tüye tahammül etmez. Emreden
kişinin tek olması lazımdır ve em-
rettiği kişinin de kesin onun em-
rinde olması lazımdır. Bu bağlantı
biraz palyatif bir bağlantıdır. O
bölgedeki görevliler, bazen her ta-
rafa bağlantılı durumdadırlar. Bu
sakatlık, ta başında Olağanüstü
Bölge Valiliği oluşturulurken var,
bana hiç sorulmadı, ama o zaman
söyledim, bu yanlıştı. 'Buradan
sıkıyönerJmi kaldırmak yanlışbr.
Sıkıyönetim bu bölgede bu işi
bitirmeiidir' dedim. Tabii benim
bu görüşüm ret olunmuştur.
Olayların beni doğruluyor olma-
sından dolayı üzulüyorum, ama
iyi niyetle sıkıyönetimi kaldırmak
yanlış olmuştur. İyi niyetle dış
dünyaya karşı 'Amk $dayönetim
kalmadı' demiş olmak için veril-
miştir, şimdi bunun sıkıntısı çekil-
mektedir.
— Yeniden bir sıkıyönetim Ua-
nına gerek var mı?
ERGUN — O da biraz zor.
— Siyasi olarak mı zor?
ERGUN — Bilemiyorum. Sıkı-
yönetimi kaldırdıktan sonra yeni-
den koymak zor. Psikolojik etki-
si başka türlü oluyor. Dış dünya-
da ve Türk kamuoyunda psikolo-
jik etkisi başka türlü oluyor."
Krom soygıınunda
(Baştarafı 1. Sayfada)
riaden gittiği belirtildi. Ancak şo-
för aranarak bulunda" dedi.
Genel Müdür Vekili Yalçuı,
Cumhuriyet muhabirinin krom
hırsızlığına ve bölgedeki faaliyet-
lere ilişkin sorulanna şu yanıtı ver-
di:
— Oradaki görevüleria güven-
lik önlemi istemeyişlerİBİn nede-
niaeydi?
YALÇIN — Daha önceki mü-
durümüz Arif Yjlmaz Ergiıı arka-
daşımız 3 - 3.S sene orada kaldı.
Krom hırsızlığı meselesinden do-
layı da epey yıprandı. Doğu'da gö-
GUN Temenni ettiğimi «* yapmanın şartlan çok ağır.
zin, tahmin ettiğimizin hilafına Onun ıçın personel orada kalmak
dış kamplarda beklediğimizin ve- "stemıyor.
ya hasapladığımızın çok daha üs- — Mudamıınz ne seUMe yıp-
tünde bir kitleyi eğitiyorlar. Şu " * ? *
7
ı r i N „ . . .
olaylar ve bu boyutlar itibanyla YAI^IN — Krom rursızlıgı ko-
gösteriyorkiyöredetabanayayıl- nusunda aleyhınde o an bırçok
mış bir reaksiyon ve mukavemet gnıp pldu. Bir haylı sıkıntılar ol-
hareketi söz konusu değildir. Si-
d u
- Haağ ıpnde arkadaşınuzı dö-
lopi, Nusaybin ve Cizre olaylan ^P varaladılar. Uzun bir süre
dahü, halkm bazılanmn güvenlik hastanede yattı. Onun için 1989
kuvvetleriyle karşı karşıya gelmesi y"
11111 &nhk a
y
n d a
arkadaşımı-
olayı vardır ki bu kişiler yine de
z l
ÇaŞrdık, 'Bız seni başka yerde
dışandan gelen provokatörlerin, görevlendirmek ıstiyonız' dedik.
terörisüerin teşviki ve perdelemesi °
d a
' ^ " 3 * gönderirscruz oraya
ile vuku bulmuş olaylardır. Hal- &*m
m
dedi. Metin Çakır arka-
ka ve tabana yayılmış ve devlete daşımız ıse Bursa Müessese Mü-
karşı olan bir'hareket söz konu- dürü'ydü. Bursa müessesemiz ka-
su değildir. Ben 1970-1974 yılla- panınca arkadaşımız boşta kaldı.
nnda bölgede görev yaparken, sa-
M e t i n
arkadaşımız kabma sığma-
tuldığı gibi bir halk hareketi olma- ^
s o n d e r e c e
Çalışkan ve azimlı
dığını, memur ve görevlilerin bi-
b u
" teknısyendi. Bız yönetim ku-
raz kuşku ve telaşının olduğunu, ™
lu o l a r a k b u
arkadaşımıza Ela-
zamanın başbakanına, Genelkur-
a
% bölgesinde görevi teklif ettik.
may Başkaru'na Uetmiştim. Ela-
A r a ü k a v l l
^
nde
* arkadaşımız
zığ'da 9 kişi özel eğitim görmüş 8
o r e v e
başladı. Elaağ'dakı tesısı-
teröristlerce öldürulmüştür. özel
n u z
1°
b m t o n
kapasıtedır. Bunu
eğitim görmüş bu insanlar kimler-
1 5
°
b l n t o n a
Çikarmak ıçın çalış-
dir? Bunları kimler eğitiyor? Bu-
m a J a r d e v a m
ed'yord"- B" arka-
nu kimler Türkiye'ye sevk ediyor? daşımız ile teknik işlerden sorum-
Kimler finanse ediyor? Bunlann
l u M ü d ü r
Muavini yine rahmetü
araşünlmasında büyük yarar var- Hüseyin Yeğenoğlu'nu Ankara'ya
dır. çağırdık, 'Güvenlik yönünden bir
eksiğiniz var mı' diye sordum. Biz
orada Keban Holding'e bağlı ic-
radan yeni bir fabrika saün almış-
ük. Oraya da güvenlik gerekiyordu
du ve bunun için 15 kadromuz
vardı. Ama arkadaşımız Metin,
'Güvenliğe ihtiyacımız yok, hatta
ben elimizdeki güvenlik görevlile-
— Bu eğitim kamplannın bu-
lunduğu ülkelere karşı ne yapıl-
malı? •
ERGUN — Bunun siyasi yön-
temleri vardır. Onlar örtülü bir
harp yaptıklanna göre vardır.
Onlar bizimle örtülü harp yapı-
yorlar. Geliyorlar vatandaşlanmı-
zı, ekonomik tesislerimizi vuru- rinden bir kısmını büro hizmetle-
yorlar. Bunun karşı hareketini ge-
n n e
Kaydırmak ıstıyorum' dedi.
üştirmek laam. Yani antiterör ha-
B u n u b l z k a b u l
«medik, arkada-
reketleri ve usulleri vardır. Dev- 5
ı n u z
yatırımlann hızlandınlma-
letier hukukunda bunun yeri de
vardır.
— Stnır ötesi operasyon mu
öneriyorsunuz?
ERGUN — O da olabilir. On-
ların yaptığı gibi. Daima yönteme
karşı yöntem. Ama hedefi tam
nokîta halinde bilrnek lazım. Çün-
kü bunlar belki bulunduklan o ül-
kelerin de baş belasıdır.
— Güvenlik güçleri yeterli mi?
tstahbarat ve tecbizat olarak...
ERGUN — Konu çok zor. Ki-
min bunu yaptığmı bilmediğiniz
sürece, orada yaşayan 3-4 milyon
vatandaşımız varsa, 4 milyon va-
tandaşın yanına koruyucu gönde-
remezsiniz. Bu mümkün değil. Bi-
raz daha güvenlik kuvveti demek,
her koyunun üzerinde bir heybe
olduğu göriilmüş. Heybelerin içi-
ne de 5'er, 10'ar kiloluk feıro
krom doldurulmuş, müteahhite
satacaklar. Müteahhide geldiği za-
man da olay yasal oluyor. İsken-
derun'a gidiyor. Yani silah kaçak-
çılığına gidiyor.
— Krom hırsızlığı yılda ne ka-
dar?
YALÇIN — Herhalde 5 bin ton
veya daha fazla. Türkiye'nin krom
ihracatı 80-100 bin ton. Bu hırsız-
lık biraz önlendi, ama tam olarak
değil. Şimdi 4-5 ton kromdan 1
ton ferrokrom imal ediliyor. Bu-
nun tonu 500 dolar. 10 bin ton 5
milyon dolar eder. Bu da PKK'ya
büyük bir destektir. Onun için bu
hırsızlığı küçümsememek lazım.
PKK'nın Elazığ'da iki örgütü var.
Bin 7 kişilik, bin 8 kişilik. Bun-
lardan olayı vapanlardan 3'ü te-
spit edildi.
— Tesislerin içinde PKK'mn ör-
giitlenmesi var mı?
YALÇIN — Bariz bir örgütlen-
mesi yok, ama 2 bin 300 personel
içinde birkaç kişi PKK'ya yardım
edebilir. Şimdi oradaki bütün gö-
revlilerimiz ruhsath silah vermek
için tçişleri Bakanlığı'na başvur-
duk, kabul edildi. Bizim orada
kendi silahlanmız var, ama bir gü-
venlik amirimiz tesis dışına çıktı
mı silah taşıyamaz.
— Hırsızlığı önlemek için ne
yapılması gerekiyor?
NACt GÜRBÜZ (Bakanlık
Müşavirife Etibank Teftiş Kuru-
lu Başkanı) — Hadisenin olduğu
bölgede bizim krom sahalanmızuı
dışında çok önceden özel sektörün
de ruhsat alarak işletmeye açtığı
krom sahalan var. Krom çok pa-
ra ettiğı için bu sahayı uhdesine
geçirmişler. Bu sahaların ruhsat-
lan ve sevk evraklan var. Ana yola
çıkartıp tskenderun'a gönderiyor-
lar. Buradaki krom hırsızJığının
tamamen önlenebilmesi için o
bölgedeki özel sektörün yani
krom sahalarının Etibank uhde-
sine geçmesi gerekiyor. Etibank'a
geçsin ki hepsi kontrol edilebilir
hale gelsin. Arkadaşlanmız göreve
geldiğinde krom hırsızlığı büyük
ölçüde azaldı, ama bitmedi.
sı için bizden bazı yetkiler istedi,
biz de yönetim kurulu karanyla
kendisine bu yetkiyi verdik. Hü-
seyin Yeğenoğİu arkadaşımızın da
çok hizmeti geçmişti. 'Sen çok yo-
ruldun seni bu görevden alalım'
dedik o da 'Bana bir 6 ay süre ta-
nıyın bu tesisi tamamlayayım on-
dan sonra vereceğiniz göreve
hazırım' dedi.
— Sizce katliamın altında ya-
tan başka bir nedeni krom hırsız-
lığı?
YALÇIN — Ben PKK'nın bu-
rada önlem almmadığı için eyle-
me giriştiğine inamyorum. Bir de
biraz önce de belirttiğim gibi
krom hırsızlannın parmağı olabi-
lir olayda. Çünkü Metin arkada-
akla ilk gelen şey, ama pratik de- 5
| ı m z
hırsızlığa karşı önlemler al-
ğil. Zaten o zaman hedef değişti- ""S"-B a z l
görevlilenn tesis ıçın-
riyor teröristİCT. Asıl olan, çok sı- d e
yerlennı değiştırdı. Ancak
kı bir kontrol ağı kurabilmektir. Alarko'ya ait mühendislenn de öl-
dürülmesi bu ihtimalı azaltıyor.Kontrolü ne derece yapılıyor bi-
lemiyorum. Yol üzerinden gecen
arabalan durdurup aramak ne de-
rece etkili? İnsanlar bundan ra-
hatsız olup tepki gösteriyorlar.
Kontrol daha sıkı olmalı diye dü-
şünüyorum. Sınır kontrolünün ye-
tersiz olduğu yüzde ytiz belli.
Ama refahımızdan fedakarlık
edip orada Majino hattı gibi bir
"hat yapmaya da taraftar değilim.
Daha başka yöntemleri vardır.
Kuvvetli, çevik, özel eğitilmiş güç-
ler sıkı kontrol ve doğru istihba-
rat ile terörün önüne geçebih'r.
Ama öncelikle bu kamplardaki
meselenin çözülmesi lazım. Siya-
si olarak çözülmesi lazımdır.
— Bölge halkında özel üme
karşı tepki olduğu söyleniyor. Siz-
ce özel tim başanlı mı? Yoksa ba-
zı bölge milletvekillerinin de öner-
diği gibi özel tim geri mi çekilme-
li?
ERGUN — Bu yaygın bir gö-
rüş mü? Yerinde izlenmiş mi?
Mületvekili arkadaşlann iyi niyetli
olduklanna inamyorum, ama bu
gibi olaylarda savcıdan evvel, mil-
letvekilleri ve basının meseleyi
hükme bağlaması, yapılması ge-
reken çalışmalarda caydırıcı olu-
yor. Tahkikat gizlidir. Daha tah-
kikat sonuçlanmadan milletveki-
li çıkıyor, 'Suçlu fılandır* diyor.
'Suçlu polistir, güvenlik
görevlileridir' diyor. Ne olacak o
Çünkü mühendisler Elaağh.
— Yöneticilerin hakkında hiç
soruşturma yapıldı mı? Bir başka
olaydan dolayı?
YALÇIN — Hayır iki müesse-
se müdürü de çalışkan ve dürüst
arkadaşlanmızdı. Zaten öyle bir
durum olsa bu kişileri görevde tut-
mayız. Yönetici hakkında soruş-
turma yok da çalışanlar hakkın-
da var. Bir ferrokrom hırsızhğı ol-
muştu. Tesisin içinden bir kamyo-
na ferrokrom doldurulmuş, kaçı-
nlırken yakalandılar. Bunun ön-
lemini almadığı için güvenlik ami-
rini başka bir yere gönderdim.
— Krom hırsızlığı nasıl oluyor?
YALÇIN — Krom arazide çok
dağınık ve bol miktarda var. Her-
kes araziden, tarlasmdan, bahçe-
sinden krom çıkarıyor. Biz kendi
ruhsat sahamız dışında çıkana bir
şey demiyoruz. Orada çıkan
kromların çoğu da ihale ile Eti-
bank'a satılıyor. Bunları ferrok-
rom haline getirerek ihraç ediyo-
ruz. Ama buna rağmen kötü ni-
yetli kişiler PKK'ya ve silah ka-
çakcılığına destek sağlayan kaçak-
çılar var. Buna mani olamadık.
Bize gelmeyen krom bu. Size bir
örnek vereyim: Birkaç sene önce
dağdan itıen koyunlardan dür-
bünle bakılarak şüphelenilmış.
Koyunların üzerinde bir şey oldu-
ğu görülmüş. 5-10 kilometre son-
ra jandarma yollannı kesmiş ve
Genelkurmay
PKK,
Suriye'den
destek
görüyor
EVREN DEĞER ~
ANKARA — Genelkurmay
Başkanlığı'nda yapılan değerlen-
dirmelerde, PKK kaynaklı terörün
güneydeki komşu ülkelerden des-
tek gördüğü bildirildi. Değerlen-
dirmelere göre PKK bu bölgede en
büyük desteği Surive'den görüyor.
PKK aynca Suriye içindeki faali-
yetlerini bu devletin resmi istihba-
rat ve güvenlik kuvvetlerinin
bilgisi dahilinde yürütüyor.
Genelkurmay Başkanlığı'na,
özel Harekât tcra Komutanlığı ta-
rafından sunulan "PKK hakkın-
da bilgiler" başhklı raporda,
PKK'nın Ortadoğu bölgesinde
bulunan Suriye, Iran ve Irak'la
ilişkileri irdelendi. Raporda,
PKK'nın Suriye ile olan ilişkileri
şöyle belirtiliyor.
"1. PKK en büyük yardım ve
desteği Surive'den gönnektedir.
2. Suriye içindeki faaliyetlerini,
bu devletin resmi ıstihbarat ve gü-
venlik kuvvetleri bilgisi dahilinde
yürütmektedir.
3. PKK'nın ileri gelenleri dev-
let roensuplanna tanınan imti>az-
lardan istifade ettiği gibi devletin
en yetkili yöneticileri Ue de temas
etmektedir.
4. Örgütiin silah, mühimmat,
malzetne ve diger ihtiy^çlan Su-
riye tarafından karşılanmaktadır."
Raporda, PKK'mn Kuzey Irak-
ta, Kürdistan Demokratik Parti-
si'nin kontrolünde bulunan 32
kampın, 17'sinden yararlandığı da
belirtiliyor.
Genelkurmay BaşkankğYna su-
nulan rapora göre PKK'nın Türk-
iye'nin güneyindeki komşuları
arasında en az yararlandığı ülke
İran. Raporda, lran'da başta KDP
olmak üzere bazı ayrılıkçı unsur-
lar tarafından kullanüan bazı
kâmp bölgelerinin bulunduğu, an-
cak PKK'nın bu kamplardan sü-
rekli olarak yararlanmadığı
vurgulanıyor.
(Baştarafı 1. Sayfada)
rumluyorlar.
Matutes kim?
Matutes AT'nin Brüksel'deki
karargâhında Akdeniz bölgesin-
den sorumlu komiseri. Diploma-
tik protokoldeki yeri Dışişleri
Bakanı'na eşdeğer sayılıyor.
Şimdi konuk bir Dışişleri Baka-
nı'nın ülkenin hükümet başkanı
dururken, doğrudan Cumhurbaş-
kam ile görüşme yapması en azın-
dan ilginç.
lspanyalı Sinyor Matutes AT-
TBMM Karma Parlamento Ko-
misyonu'nun toplantısı için önceki
gece Türkiye'ye geldi. Ancak top-
lantının yapılacağı Antalya'ya uy-
gun saatte bir uçak olmadığı için
Ozal, özel uçağını Ankara'dan İs-
tanbul'a gönderdi ve Matutes'i
Antalya'ya "aldırdı."
Matutes ise dün sabah karma
komisyondaki görevini tamamla-
yıp Antalya'dan Ankara'ya gecti.
Önceki akşam Antalya'da ken-
disine Ankara'ya gidiş nedenini
sorduk. "Cumhurbaşkanı Ue gö-
riişmek için" dedi.
Bu arada Sayın lnönü'den öğ-
rendiğimize göre kendisi SHP li-
deri ile de görüşmek istemiş. Ama
zaman ve gündem sıkışıklığı ne-
deninden tnönü ile buluşma ola-
nağı olmamış.
Avnıpa Topluluğu Karma Par-
lamento Komisyonu Eşbaşkanı
Bulent Akarodı, Matutes'in Cum-
hurbaşkanı ile görüşmesini fazla
ilginç bulmuyor.
Ama Cumhuriyet'e ilginç bir
açıklama yapıyor:
"Sayın Cumburbaşkanı'nın
ATnin Akdeniz sonımlusu Bay
Matutes'i kabul etmesi, Türkiye^
nin AT ilişkilerine gösterdigi öne-
min bir ifadesidir. Kaldı ki Sayın
Özal ve Matutes eskiden beri bir-
birlerini yakından tamrlar."
Bu durumda, Türkiye'nin Sov-
yetler Birlıği ile ilişkilerine verdi-
ği önemi vurgulamak üzere
Cumhurbaşkanı'nın Sovyet Büyü-
kelçiliği'nden bir başkatiple ara-
da bir buluşınasında yarar var.
özal'ın "Dışişleri Bakanı"na eş-
değer statüde bir AT yetkilisi ile
görüşmesi bir "nezaket" ziyareti
olarak kabul edilebilir.
Ama bu durumda, aynı AT yet-
kilisinin aynı nezaketi Başbakan'a
niye göstermek gereği duymadığı
akla gelir.
Üstelik, böyle bir nezaketi gös-
termek için üç "zorunlulnk" or-
Olaysız
(Baştarafı 1. Sayfada)
lamayanlar yeleklerini, ceketleri-
ni serip, üzerlerinde namaza dur-
muşlardı. Çıt çıkmıyordu. Bu ses-
sizlik "gelen fırtına mı" diye sor-
duyordu insana.
Namaz bitti. İnsanlar seccade-
lerini, ceketlerini, yeleklerini sil-
keleyip Cizre mezarlığına yönel-
diler. Yine sessizdfler. Ortada tek
bir güvenlik göröHisi görünmü-
yordu. Mezarlığa gjrildi. Salı gü-
nü çıkan olaylar sırasında ölen
Emin Gün'ün mezan başında top-
landı kalabalık. Yeni kazılmış
toprak hemen belli oluyordu.
Kürtçe bağırdı biri: "Şehitlerimiz
ölmez..." Buna diğerleri katıldı.
"tnüfada sürecek" diye bağırdı-
lar hep beraber. Sonra alkış baş-
ladı. Mezarlıkta yatan ölülerin
arasındakiler sloganlara karışan
alkışlann arasında diğer mezarlan
da gezdiler.
lkinci bir grupla buluştuklann-
da artık büyük bir kalabalık ol-
muşlardı. Sesi duyan koşuyordu.
Kadınlar başlarını yan örtmüş,
fırlayıp evlerinden katılıyorlardı
kalabalığa. Çocuklar zaten ora-
daydı. "Özgürlük" dedikleri,
"baskı" dedikleri, "işkence" de-
dikleri anlaşılıyordu. Şehir çıkı-
şmdaki jandarma panzerinin ya-
nından geçip gittiler. Güvenlik
güçleri soğukkanlıydı. öylesine
ustaca, öylesine sakin denetleme-
ye çalışıyorlardı ki kalabalığı,
"Neden daha önce değil de
şimdi" sorusu geüyordu akla.
Cizre, içindeki yürüyüşlerine
ikinci tunı bindiren kadınlı, ço-
cuklu, yaşlılı kalabalık, yeniden
E-24 Karayolu'na çıküğında he-
yecanının doruğuna tırmanmıştı.
Her an "taşkınuk yapabilirler"
izlenimini veriyorlardı. Yürüyüşü
kontrol altında tutmaya çalışan-
lar kalabalığı süreldi olarak "pro-
vokasyona gelmeyin" diye uyan-
yordu. Filistin'in de simgesi olan
poşular, sopalann üzerine asürmş-
tı. Yürüyüşü yönlendiren banla-
n da yüzlerine poşulan sarmışlar-
dı. Çocuklar da yeniyetme genç-
ler de onlara özeniyordu.
Artık tansiyon son noktasına
çıkmıstı kalabahkta. Bir ara kont-
rolden çıkar gibi de oldular. An-
cak yürüyüşü yönetenler hemen
önlem aldı. Hatta yürüyüşte bu-
lunan yaşlılardan da yardım iste-
diler. Onlar da halkı "Bizim tah-
silliler söylnyor, artık yeter" di-
ye uyardı. Erkeklerin bağırtılan,
çocuklann çığlıkları, kadınların
"lululu" diye çektikleri "zılgıt",
kapalı kepenklere vurularak çı-
kartılan gürültüye eklenince, in-
sanın kulağını sağır eden bir gü-
rültü yayılmaya başladı Cizre'-
den. Sessizliğin patlamasıydı bu.
Sanki bir yanıt veriyorlardı, ge-
çen gün ateş açanlara, "tşte ba-
kın bize dokunmazsamz olay çık-
maz" diye. tşte "sessizliğin
patlaraası" doruktayken de bir
anda herkes dağılıverdi. Birkaç
dakika içinde ortalıkta kimse kal-
mamıştı. Devrik bidonlar, kapa-
h kepenkler dışında tek bir şey gö-
rünmüyordu. Sadece salı günkü
olaylardan arta kâlan ölü bir kö-
pek ve rüzgârla uçuşan kara, yağlı
küller...
Patlayan sessizlik, bir anda or-
talıktan kaybolmuş, yerini Ölü bir
kente bırakmıştı. Tıpkı, klasik bir
girişle başlayan vvestern filmlerin-
de kovboyun geldiği kimsesiz ken-
te dönmüştü Cizre. Patlayan ses-
sizlik, sesini de alıp evine çekil-
mişti şimdilik...
tada iken:
Birinci zorunluluk, AT yetkili-
si Matutes'in, ATnin aday üyesi
Türkiye'nin yeni Başbakanı ile he-
nüz tanışmamış olması.
Ikincisi, resmi bir görevle gel-
diğine göre Matutes'in önce
"nezaketi" hükümet başkanına
göstermesi gerek.
Üçüncüsü, Akarcah'nın da
açıkladığı gibi Matutes'in emrine
verilen uçak •'Başbakanlığa ait"
olduğuna göre Akbulut'a bir te-
şekkür etmek herhalde uygun
olacaku.
Ama Matutes bu üç zorunlulu-
ğa rağmen Cumhurbaşkanı ile gö-
rüşüp Türkiye'den ayrıldı.
Türkiye'de bir hükümet bulundu-
ğu, bu hükümetin bir başkanı ol-
duğu, AT ile ilişkileri bu
hükümetin yürüttüğü unu-
tulmuştu.
Bu "unutkanlıklar" aslında
Cumhurbaşkam özal'ın başansı.
özal, Birleşik Amerika'ya ve
Başkanı Bush'a nasıl Türkiye'de
bir hükümet başkanı olduğunu
unutturmuş, devletin ve her işin
başının kendisi olduğunu kabul
ettirmiş ise aynı şeyi Avnıpa Top-
luluğu'na da yaptırmayı başardı.
Artık hem ABD, hem de AT
standanlanna göre Türkiye, Baş-
kanlık sistemine geçmiş bulunu-
yor. Üçüncü ülkelere ve Türk
milletine duyurulur.
SOFYA
Kîntex'in
silah
sattığı
doğrulandı
Dış Haberler Servisi — Bulga-
ristan'da, çok sayıda yabancı ül-
keye ve bazı ülkelerdeki terör ör-
gütlerine silah satışı yapmakla
suçlanan Kintex adlı devlet kuru-
luşunun direktörü, söz konusu sa-
tışlan ilk kez doğruladı.
AP'nin haberine göre, Bulga-
ristan'ın resmi sendikasının yayın
organı Trud'a bir açıklama yapan
Kintex'in Direktörü tvan Dam^a-
nov, kunıluşun dış ülkelere yap-
tığı satışlardan elde ettiği gelirin,
toplam gelirin yüzde 55'ini oluş-
turduğunu söyledi. Ancak, Dam-
yanov, bu satışlann hangi ülkelere
veya hangi örgütlere yapıldığı ko-
nusunda aynntıya girmekten ka-
çındı.
Kintex'in "gizlice" silah sattı-
ğı "mnsteriler" arasında çok sa-
yıda terör örgütüııün de bulundu-
ğu öne sürülüyor ancak bu iddi-
alar Bulgaristan hükümeti tara-
fından her defasında yalanlanı-
yordu.
Gazetemiz yazarlanndan Uğur
Mumcu, 12 Eylül 1980 öncesinde
yazdığı kaçakçıhk ve terör konu-
lu kitap ve günlük yazılarmda
Kintex şirketinin Türkiye'ye silah
soktuğunu belgeleriyle açıklamış-
tı. Ugur Mumcu, Cumhuriyet
muhabirinin bu konudaki sorusu-
na, "10 yıl önce belgelere daya-
narak Kintex şirketinin Türkiye'-
ye silah soktuğunu ileri sürmüş-
tiım. Bu yaymlara karşı Şişmanov
adlı bir Bulgar görevlisi. Sofya
radyosundan benim C1A veya
MlT ajanı oldugumu ileri sür-
müş tü. Aradan geçen zaman ya-
yınlanmızın dognıluğunu bir kez
daha kanıtlanmışür" dedi.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
ÜGD genel başkan yardımcısınm isviçre'de cezaevinde
bulunmasının nedeni "uyuşturucu madde kaçakçılığı" su-
çuydu!
Isviçre'nin Basel kentindeki davada Çatlı ile birlikte Meh-
met Şener de yargılanmış, Basel'de 25 Ekim 1984 günû beş
yıl ağır hapis cezasına çarptırılan Şener'in bu cezası üst
mahkeme tarafından bozulmuştu.
Şener, o gün bugün serbest!
Kimdi Şener?
Mehmet Şener, İpekçi cinayetini planlayan ülkücüdür.
Şener ve Çatlı, bu cinayetlerden sonra izlerini kaybetti-
rip yurtdışına kaçmışlardı.
Çatlı ve Şener, 22 Şubat 1982 günü Zürih'te yakalandı-
lar. Abdullah Çatlı'nın hemen Türkiye'ye "iade" edilmesi ge-
rekiyordu. Ancak ne olduysa oldu Çatlı, 24 şubat günü ser-
best bırakıldı.
Mehmet Şener'in Türkiye'ye "iadesi" İsviçre Federal Mah-
kemesi'nin 23 Mart 1983 gün ve 455/82/KL sayılı kararı ile
önlendi.
Gerekçe neydi?
Gerekçe, Şener'in "Kürt kökenli" oluşuydu!
M.AIi Ağca.. Oral Çelik.. Çatlı ve Mehmet Şener...
Bu dört teröristin ardında 12 Eytül öncesinin terör bilme-
cesi saklıdır.
Ağca, Milliyet gazetesi genel yayın müdürü Abdi İpekçi1
nin öldürülmesinden sonra bir "ihbar" üzerine yakalanmıştı.
Ağca'yı güvenlik örgütlerine ihbar eden Ramazan Gündüz,
bir süre sonra öldürüldü.
M.AIi Ağca da tutuklu bulunduğu İstanbul Kartal-Maltepe
Askeri Cezaevi'nden kaçırılmıştı, Ağca'yı cezaevinden ka-
çıran örgütün içinde Oral Çelik de vardı. Çelik, Malatya kö-
kenli bir ülkücü teröristti. İpekçi cinayetinde Oral Çelik de
vardı.
Ağca, İstanbul'da önce Çatlı'nın evinde kalır, sonra da 34
RF 601 plaka sayılı araba ile Ankara'ya götürülür.
Bu araç> Mehmet Şener'in kardeşi Hasan Hüseyin Şe-
ner'in üzerine kayıtlıdır.
Araç, Yalçın Özbey adındaki bir ü|kücü tarafından Hasan
Hüseyin Şener'e satılmıştır. Yalçın Özbey'in de Ağca ile or-
tak banka hesapları olduğu, polis ve MİT'çe de bilinmekte-
dir.
Bu araç, eski ve yeni sahipleri ile birlikte polisçe bilin-
mesi, tanınması gereken bir araçtır.
Ağca, Papa suikastından önce Ispanya'nın Majorka ada-
sına niçin gitmişti? İpekçi cinayetini araştıran istihbarat gö-
revlisinin o sıralar Majorka'da bir turizm bürosunda çalışır
görünmesi de acaba rastlantı mıydı?
Ve Ağca ve öteki ülkücülere "kimlik kartlan" verdiği ileri
sürülen Şahin Tolunoğlu'nun MİT'teki görevi neydi?
Bu konular hiçbir zaman aydınlanmadı; bu gidişle hiçbir
zaman da aydınlanmayacak..
Bu konular, Çatlı'nın cezaevinden kaçışıyla daha da kar-
maşık hale gelmiştır.
Çatlı'yı önceki gün İsviçre'de cezaevinden kaçıranlar kim-
lerdir?
Çatlı'nın, Avusturyah silah kaçakçıları Horts Grillmayer ve
Otto Tinter'den satın aldığı "Brcwning" mark tabancalar-
dan biri Papa suikastında kullanıldı. Bu tabancanın seri nu-
marasını izleyen tabanca da Hollanda'da Samet Arslan
adındaki bir ülkücünün üzerinde yakalandı.
Türkiye'ye gönderilen Samet Arslan, Ağrı'da tutuklu bu-
lunduğu cezaevinde intihar etti.
Bu bilmeceye bir kare daha ekleyelim:
Ünlü kaçakçı Abuzer Uğurlu, Ağca'ya para yardımı yap-
mış; Uğurlu, Yeşilköy gümrük muhafaza memuriarından Do-
ğan Yıİdınm aracılığı ile Ağca'ya 1000 mark göndermiş, bu
para, Ömer Mersan tarafından Ağca'ya Bulgaristan'da des-
lim edilmiştir.
Bütün bu olayların kilit adamı Oral Çelik'e Türkiye'den
sahte pasaportlar düzenlenip gönderildiği, Geltk'in sahte
kimtikler altında Fransa'da yaşadığı ileri sürülüyor.
Çatlı'nın olduğu her yerde Çelik; Çelik'in bulunduğu her
eylemde Ağca ve Şener de bulunurlar.
Bugün Çatlı kaçırıldı; yann da bakarsınız Ağca kaçırılır!
Çatlı, hiç kuşku yok, Isviçre'deki cezaevinden yine bir ör-
güt tarafından kaçırılmıştır. Bu örgüt, bugünlerde Avrupa
1
da ve Türkiye'de büyük yankılar yapacak yeni cinayetler iş-
leyebilir.
İpekçi cinayeti zamanında aydınlansaydı. birçok olay da
kendiliğinden gün ışığına çıkacaktı.
Başta basın olarak bizler bu konularda görevimizi yaptık
mı? Ne acı ki hayır yapmadık; çoğumuz kayıtsız kaldık; ci-
nayeti aydınlatmaya çalışanlar da ilkel saldınlarla, sövgü-
lerle ve karalamalarla karşılaştılar!
Birtakım karanlık çevreler, "İpekçi cinayeti"n\r\ aydınlan-
masını istemediler.
Niçin acaba?
Gözler hükümette(Baştarafı 1. Sayfada)
Üzerinde değerlendirme yapılan
konular ve ilkeler şöyle özet-
leniyor:
"— Kara Kuvvetleri'ne ait bir-
liklerin terör olaylanndan uzak
tutulması esastır.
— Sıcak raücadelede yalnızca
jandarma birlikkri. polis gücü ve
özel ekipler kullanılmalıdır.
— Jandarmada geniş bir orga-
nizasyon ve yeniden yapılanma
kaçınılmazdır.
— Mecburi askerlik süresinin
sımriılığı bölgede deneyim kazan-
mış birliklerin görev yapmasını
engelliyor.
— Bölgedeki jandarma giicü-
nün ağırlığını 'profesyonel' ele-
manlar oluşturmalıdır.
— Jandarma birlikleri Kara
Kuvvetlerf nin elindeki ve emrin-
deki silah ve teçhizatla donanlma-
lıdır."
Genelkurmay'a yakın kaynak-
lar, "silaha karşı silahla" mücade-
le edilmesi gereğine işaret ederek,
PKK ile işbirliği yapanların da
"düşman kabul edilmesi"nin öne-
mini vurguladılar. Askeri çevreler,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Necip Torumtay'ın terör olaylan
ile ilgili 17 Ağustos 1989'daki açık-
lamasının bugün de önemini ko-
ruduğunu belirttiler. Orgeneral
Torumtay, söz konusu açıklama-
sında şöyle demişti:
"Mücadele alanlanna gelince,
terörist örgütler uzun vadeli he-
deflerine ulaşmak için öncelikle
silahı tercih etmişlerdir. Biz de çe-
şitli alanlardaki uzun vadeli ön-
lemlerimiz ve projelerimiz yanın-
da, öncelikle silaha karşı silah kul-
lanmak zorundayız. Dolayısıyla
milli varhğımıza ve bütünlüğümü-
ze silah çeken ve onun yanında bi-
lerek ve isteyerek yer alan ve des-
tekleyen kimseleri düşman kabul
etmek ve ona göre gerekli etken
tedbirleri almaktan başka secene-
ğimiz yoktur."
Öte yandan bazı askeri yetkili-
ler ve bölgede daha önceden gö-
rev yapmış kaynakların gelişmele-
re ilişkin saptamalan şöyle:
Asker-sivil koordanisyonu: Böl-
gedeki Olağanüstü Hal Bölge Va-
lisi devre dışı bırakılmış bif ko-
numda. Asayiş birlikleri komutanı
emirleri direkt olarak Genelkur-
may karargâhından alıyor. Asayiş
birükleri komutanı, daha önce
Genelkurmay Harp Tarihi ve Stra-
tejik Etüdler Daire Başkanı ola-
rak görev yapmıştı.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi
Hayri Kozakçıoğlu'na yakın kay-
nakların verdiği bilgiler de bu gö-
rüşleri doğrular nitelik taşıyor. Bu
kaynaklar, sıkıyönetim dönemin-
de bölgede 16 komando taburu-
nun bulunduğunu, sıkıyönetimin
sona ermesinin hemen ardından
bu komando taburlannın geri çe-
kildiğini belirttiler. Verilen bilgi-
ye göre, Kozakçıoğlu'nun çeşitli
girişimleri ile bölgede daha sonra
13 komando taburu görev aldı.
Korncu sistemi: Askeri çe\reler,
bölgedeki korucu sisteminin etkili
olduğu kanısını taşıyorlar. Bölge-
de 4 bin 923 köy ve 7 bin 104 mez-
ra bulunduğunu kaydeden bu kay-
naklar, korucu sisteminin kaldınl-
ma&ı halinde, bu yerleşim birim-
lerine asker yerleştirilmesinin gün-
deme gelebileceğini. bunun da
olanaksız olduğunu kaydettiler.
Aynı kaynaklar, PKK'nın bölge-
de, özellikle korucular üzerine git-
tiğini ve bugüne kadar toplam 56
korucuyu öldürdüklerini bildirdi-
ler.
Sınır güvenliği: Bölgedeki sırur-
lann Jandarma Genel Komutan-
hğı'ndan Kara Kuvvetleri Komu-
tanlığı'na devri devam ediyor. Bu-
güne kadar yalnızca 3. Tugay, Ka-
ra Kuvvetleri Komutanlığı'na dev-
redildi. Öteki tugaylarm da devri
konusunda çalışmalar sürdürülü-
yor.
Sınır güvenliği için kurulan fi-
ziki engel sisteminin ise Suriye sı-
nırı ile ilgili işlemi tamamlandı.
Ancak yine de Suriye smırından
girişlerin devamı, askeri çevreleri
düşündürüyor. Bu konuda akla
gelen tek olasılık ise bölgede gö-
revi devralan Kara Kuvvetleri bir-
Hklerinin, kaçakçıhk olaylarını
dikkate almaması nedeniyle ayrı-
lıkçı grupların, "kaçakçı" rolünu
üstlenerek giriş yaptıklarfkuşkü-
su üzerinde yoğunlaşıyor.
Asker sayısı: Bölgede halihazır-
da 65 bin jandarma askeri bulu-
nuyör. Aynca Kara Kuvvtleri'nin
asayiş blrlikler komutanı için tah-
sis ettiği çeşitli piyade taburları,
komando tugayı ve bir piyade tu-
ga>i görev yapıyor. Bunlann dışın-
da da bölgede 10'ar kişiden olu-
şan yaklaşık 150 polis özel timi
bulunuyor.
Tüm bunlann yetersiz kalması
halinde ise yine Kara Kuvvetlerii
ne ait zırhlı tugaylar asayiş birlik-
leri komutanının emrine giriyor.
Tüm bu nedenlerle askeri çev-
reler, hükümetten direktif alma-
dan bölgeye başka birliklerle et-
kin müdahale etmek istemiyorlar.
Sınır ötesi harekât: Dışişleri
kaynaklan halihazırda Suriye ve
Irak nezdinde sınır ötesi bir hare-
kât için girişimde bulunmadıkla-
rını belirttiler. Ancak askeri çev-
reler bu konuda çeşitli senaryolar
üzerinde çahşıyorlar. Bu senaryo-
lar özellikle Suriye üzerinde yo-
ğunlaşıyor. Ancak Suriye Ordu-
su'nun Sovyet silahları ile teçhiz
edilmiş olması, hava kuvvetlerin-
de Sovyet yapısı MlG-23,
MtG-25, MİG-29 tipi uçaklann
olması ve Suriye'nin erken uyan
sisteminin güçlü olması caydıncı
faktörler arasında sayılıyor.
Bölgedeki kayıplar
Jandarma Genel Kotmıtanhğı-
nın saptamalarına göre, bölgede
1984 yılından günümüze kadar ce-
reyan eden olaylar sonucunda
meydana gelen ölüm olaylannın
dökümü şöyle:
"Subay: 25, astsubay: 24, er ve
erbaş: 237, emniyet görevlisi: 23,
korucu: 56, muhtar: 11, öğretmen:
15, sivil halk: 568!'
Resmi rakamlara göre PKK'nın
verdiği ölü sayısı ise 574.
Tatile giderken
kalbinizi kontrol
ettiriniz.
TÜRK KALP VAKFI
175 12 44/45- 148 58 66
172 87 24