Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYEU6 DİZHUJPOBTAJ 22 MART 1990
GENÇ MUSLUMANLAR VE ISLAMCI HAREKET
Askeri raporda 'Nurcu ve Nakşiler'Gizli faaliyet: 1990'1arda ortaya
çıkan tablo, daha yıllarca önce askeri
raporlarda vurgulanıyordu. 1972'de
düzenlenen bir "Yıkıcı Faaliyetler"
brifinginde üst düzeyde komutanlara,
resmi kaynaklardan şu bilgiler
aktarılıyordu: "Halen yıkıcı durumda
gizli olarak faaliyet gösteren teşkilatlı
akım ve tarikatların başlıcaları
şunlardır: Nurculuk, Süleymancılık,
Nakşibendi, Ticani, Kadiri tarikatı."
Kürt nüfusa çoğaltmak: Devlet
brifinginde, Nurcu faaliyet şöyle
anlatılıyor: "Nur risaleleri
incelendiğinde Türkçe yazılmış
olanlarında, erkeklere kadınlardan
uzak kalmalarını, Doğu bölgelerinde
dağıtılan yazılarda ise bilhassa
kadınlara yanaşmalanm telkin ettiği
görülür. Böylelikle Saidi Nursi, Kürt
nüfusu çoğaltmayı düşünerek esas
gayesinin üzerinde uğraşmıştır"
CÜNEYT ARCAYÜREK
1980'den sekiz yıl geriye gidelim.
3 Kasım 1972.
Devlet brifingi: Türkiye'de Yıkıcı Faali-
yeüer.
Brifing ekibi: Orgeneral Turgut Snnalp,
Korgenerai Abdurrataman Ergec, Tümgene-
ral Recai Engin, Tumgeneral Memduh Ün-
lütıirk, Tumgeneral Fazıl Polat, Kur. Alb.
Nahit Arda, Kur. Alb. Fikref KüpeU, P.Alb.
Ali Pirgil, Dz. Hak. Alb. Turgul Akan, Hv.
Alb. Ragıp Horozoglu, Hak. Yb. Sebahat-
tin Ar, Kur. Alb. Necdet Timur.
çizdikleri manzara ile 1990 aynı kapıya açı-
lıyor. 1972 manzaraları, 12 Mart darbesin-
den hemen sonra sergileniyordu. 12
Eylul'den sonra lslamcı örgütlere karşı as-
keri yönetimin hangi duraksamalar içinden
geçtiğini daha önce görmüştük.
Brifing sürüyor:
Teokratik devlet savunucuian: "Bu gayeyi
tahakkuk ettirrnek icin halen faaliyet gös-
teren gruplan üç kısım halinde inceleye-
biliriz:
—İslami kisveye bnrünmüş monr faali-
yette bulunan teşkilatlı akım ve tarikatlar.
—Siyasi partiler.
—Yurtiçi ve dışı kuruluşlar.
Osmanlı devleti zamanı dabil, karulan ta-
Türban eylemleri, tslarncı hareketi su yiizüne taşıyan bir surecin ilk işaretlerini verdi.
Brifıngde aşırı sagın amaçlan, kısa tarih-
çesi uzun uzadıya anlatılıyor. Bir yerinde,
1970'ler tanımlanıyor.
"Yannı asır önce 'Din elden gidiyor, kal-
kın ey ehli vatan' sloganı ve feryatlan ile so-
kaga dökülen aşırı sağcılar, bugün de
(1970-72) gerçek gayelerini biçbir zaman
söylemeksizin aynı 'cihat' çagnlan içinde ey-
lemkrine devam etmektedirter. Daha son za-
manlara kadar 'Masum namaz kılmalarla
güdümlü cihat' provalan yapılıyor, ynrdun
çeşitli yerlerinde loplu namazlarla siyasi bir
renge bürünmeye çalışılıyor, 'Namazdan
sonra gerektiğinde malı ile, canı ile, dili ile,
eliyle, cihat da farzdır' denilerek rejime,
cumburiyete ve Atatürk inkılaplanna karşı
müşterek savaşılması teşvik ediliyordu."
Brifingi düzenleyen askerlerdi. 1972'de
rikatlann miktan 73 kadardır. Mezhep ay-
nlıklannın uzun zaman birçok mücadelelere
sebep olduğu bir gerçek iken, 73 tarikata
mensup olan kitlelerin birbiriyle olan mü-
cadeleleri böliicü ve ayıncı gayretler oldu-
gundan, tehlikenin büyüklüğü ortadadır.
(Peki, ama devlete iki kez müdahale ettik-
ten sonra ne yaptımz?)
Halen yıkıcı durumda gizli olarak faali-
yet gösteren teşkilatlı akım ve tarikatların
belli başlılan şunlardır: Nurculuk, Süley-
mancılık, Nakşibendi Tarikatı, Ticani Ta-
rikatı. Biberi Tarikatı, Kadiri Tarikatı. "
Daha sonra tarikatlarla ilgili bilgiler ve-
riliyor. Nasıl kuruldukları, nasıl gdiştikle-
ri gibi. "Devlet brifingi" kıtabında
bılinenlerin dışında ilginç olan kimi bilgiler
şöyle:
"Nur risaleleri incelendiğinde bunlann
Türkçe yazılmtş olanlarında, erkeklere kadın-
lardan uzak kalmalannı, Dogu bölgelerin-
de dağıtılan yazılarda ise bilhassa kadınlara
yanaşmalannı telkin ettiği görülür. Böyle-
likle Saidi Nursi, Kürt nüfusunu çoğaltma-
yı düşünerek esas gayesinin tahakkuku
üzerinde uğraşmıştır. Ancak Tiırk cemiyet-
lerinde bu fikri işleyişin sonucu, vabim sa-
pıklık illetinin revaç bulması şeklinde
tezahür etmiştir. Filhakika Nurculann, tat-
bikatta bazı ufak çocuklan medrese ve ayin-
lerine devşirerek ve geceleri hep beraber
gecirerek kadından uzak kaldıklan daima
raüşahsde olunagelen bir baldir"
Günümüzde fazla sözü edilen 'Nakşiben-
dilik'le ilgili şu bilgileri Devlet Brifingi ki-
tabında buluyoruz:
"Nakşibendi Tarikatı, Hkret'in 718. yı-
lında Buhara'nın bir köyünde doğan Mu-
hammet Bahattin Nakşibendi adlı bir zat
tarafından knrnlmuştur. Bu tarikatta,
1776'da Şehri Zor'da doğan Mevlana Ziya-
eddin Halit isimli bir şahsın pir olarak ka-
bul edilmesinden sonra zararlı faaliyetler
görülmüş, cumhuriyetin ilanı ile tekke ve za-
viyelerin kapatılmasını müteakip, tarikat
roensoplan yendtı faaliyetine başlamışlar ve
Kürtlerin bagımsızhgı için gayTet göstermiş-
lerdir. Gayesi, dergâh olarak belirtilen lider-
lerinin evlerinde yapılan gizli toplantılarda
şer'i kanunlann ve teokratik devlet düzeni-
nin kurulması hususunda çalışmalar yapıl-
maktadır. Faaliyet sahası daha ziyade cahil
ve koyu müteassıp halk kitleleridir."
Devlet brifıngine göre
Yurtiçi ve dışı kuruluşlar:
—Mncadele Birligi, tlim Yayma Cemiye-
ti, Komünizmle Mücadele Derneği. Rabıta-'
ttil Âlemi tslamin, Hızb-ÜI Tahrir.
1970'lerden örnekler
"Ey millet! Uyuma! Bir tslam kadımnın
veya kızının başörtüsüne yapılan tecavuz,
bütün kadınlanmıza karşı yapılmış gibidir.
Sıra senin kanna, senin krana gelmeden
harekete geç!
Ey ebl-i hamiyet! ÖMünüz mü? "
(26 Ocak 1970 - Bugün Gazetesi "Maa-
rifteki başörtü düşmanlanna lanet")
"Laikliğin lemelleri şunlardır:
1—İçki içmek, sarhoş olmak, 2—Balo ter-
tiplemek, 3—Dansetmek, 4—Kadınlan açık
saçık gezdirmek, 5—Plajlara gitmek,
6—Müstehcen neşriyat, 7—Faiz yemek,
8—Metres tutmak."
(7 Şubat 1970 - Mehmet Şevki Eygi —
"Temel felsefeleri bunlar mı?"
"Müslümanlık âleminin ümitleri Türki-
ye üzerinde toplanmıştır. Beklenen mesut in-
kılaba en mıisait ülke Türkiye'dir. Bütün
âiem-i tslam Türkiye'den dogup dhana ya-
yılacak bir nura intizar etmektedir. Niçin
Turkiye? Çiinkü beklenen büyük inkılap 3-4
milyon nüfuslu, ufak ülkeli, kaynaklan za-
yıf ve mazisi namevcut suni devletçiklerden
umularaaz. Bütün âlera-i tslamda bu vazi-
feyi yapabilecek iki veya üç Ulke vardır. En
uygunu da Türkiye'dir." (6 Ocak 1970 -
"Ümiüer Türkiye'de")
"Türk ordusu milli bir mücadeleyi ma-
son kozmopolitizmi ve komünist anli-
militarizmi karşısında candan alkışlayacak-
tır. Milliyetçi, vatansever ve İslama saygılı
Türk ordusu, kelimenin gerçek manasında
milli olan raücadelede en büyük destek ola-
caknr."
(Yeniden Milli Mücadele Dergisi - Aykut
Edibâli 24 Şubat 1970 - Milli Mücadele srra-
tejimiz ve pariamentarizm)
"Kâinat ve hayatı ölü maddenin saltana-
tı ile izah eden materyalizme ve her türlu
doktrin sakathgına karşı milletler bugün her
zamankinden ziyade, hakh tek doktrinin hu-
znr ve saadet getiren sesine muhtaçtır. Bu
ses, kainann ve hayaün Allah'ın eseri olduğu
gerçeğini ilan eden sestir."
(Milli mücadelede kadrolann vazifeleri -
Aykut Edibâli - 1970 - Otağ Yayınları)
"Nur oknllan, yahut Süleymancı kurslar
adıyla damgaladıklan yerler netice itibanyla
Müslüman hatkın dini kültürterini arttırmak
için meydana getirdilderi sohbet toplannla-
ndır '
(Yeniden Milli Mücadele - 9 Şubat 1971
- "Milletin hürriyeti ile oynamayınız.")
NOT: Üç imamla bir Yüksek tslam Ens-
titüsü öğrencisi, 18 Kasım 1967'de Konya'-
da resmen kurduklan örgüte "Mücadele
Birligi" adını koyuyorlar. Arnaç, düzen de-
ğişikJiğini sağlayacak gerekli eylemlerin ya-
pılması.
12 Mart darbesinden sonra Erim hüküme-
ti kuruldu. Mücade Birliği'mn, resmi orga-
nı 'Yeniden Milli Mücadele' askeri
hükümete karşı şunları yazıyor:
"tslam düşmanlarıyla aynı paralelde ya-
pılacak hareketler milletin protestosuyla
karşılaşacaktır. Programa (hükümet) alınan
muglak ifadeler eğer milletin aleyhine işle-
tilmeye çalışılır, mason localan ve komünist
hücreleri, silahlı komünist caniler dururken,
dini müesseselere, Kur'an kurslanna, imam-
hatip okullanna el uzatılırsa, bu iyi sonuç-
lar dogunnaz. Millet mukavemet eder. Karşı
koyar. Ve Anadolu'da, millete dnşman bü-
tün knvvetier imha edilir."
(6 Nisan 1971 - Yeniden Milü Mücadele
- 'Mücadele çizgisinden;
"Kurtuluşun iki yolu vardır. Bu yola gi-
rersek seJamete kavuşunız. Bu iki yol şun-
lardır: 1—Allah'a ibadet ve itaat, 2—Sonra
cihat. İbadet ve cihat, işte bizim asli vazife-
miz. Namazdan sonra gerektiğinde malıy-
la, canıyla, diliyle, eliyle cihat da farzdır."
(Allah yoluna davet - 26 Temmuz 1968 -
M.Ş. Eygi - Bugün)
TARtKAT— 1983 yılında Adana'da yakalanan bir gnıp Kadiri tarikatı üyesi Adliye'de. S Ü R E C E K
Genç tslamcılar, çagdaş toplumlann ekonomik işleyişini 'tslam'a göre düzenlemek umudundalar.
Genç Müslümanlar, kapitalizme depiyasaya da sömürüye de karşı!
İslam şıraru gelince
sendikaya ne gerek'
— 5 —
GENCAY ŞAYLAN
lslamcı gençler esas olarak mevcut top-
lumsal düzene radikal bir tutumla yaklaş-
makta ve bu düzende adaletin sağlanması-
nın mümkün olmadığını ifade etraektedir-
ler. Yani mevcut toplumsal düzende insan-
lan ezen, sıkan sorunların Ustesinden gelmek
olanağı yoktur. Çiinkü bu sistemin ilkeleri
ve çözümleri beşeridir. Buna karşılık tslam'-
ın kural ve düşünce olarak uygulandığı top-
lumlarda, bugün giinlük yaşamda karşıla-
şılan yoksulluk, pahalılık, bilgisizlik, ahlak-
sızbk gibi sorunlar bulunmayacaktır. tslama
gençlere göre bu her şeyden önce bir inanç
sorunudur.
Ancak toplumsal sorunlann somut düze>'-
de tanışılmaya başlaması halinde, lslamcı
gençler genel olarak somut sorunlara çö-
zumlerin getirilmesinin esas olarak Islam bil-
ginlerinin işi olduğunu ifade etmektedirler.
Orneğin İslami bir toplumda adaletin taru-
mı ve ekonomik yaşama uygulanması k o
nusunda hukuk fakültesi ögrencisi daha çok
genel düzeyde bir değerlendirme yapmayı
tercih etmektedir:
"Kapitalizmin özü sdmüriidür. Kapita-
Uzmde insan insanı sömünnektedir. Kapi-
talizme karşı olan komünizmde d« devtet in-
sanı somüriir tslamda sömnni yoktur, in-
sanlar hür olarak çalışır, vergisini ve zekâ-
bnı verdikten sonra kazandığı onundnr.
Ama bir tarafta zenginier, bir taraffa yok-
sullar varsa tslam devleti zenginlerin serve-
tine müdahale edebilir, bu servetin insanla-
nn haynna kuilanılacak biçimde tasarrnf
edilmesioi sağlayabilir."
Sanayileşmiş toplumlarda sosyal adalet
esas olarak çalısaniar ile çaJıştıraniar arasın-
daki ilişkilerin düzenlenmesı ile sağlanmak-
tadır. Bunun için çalışanların, kendi arala-
rında örgütledikleri sendikajar ile çalıştıran
kesimle pazarlık yapmaları, gerekirse grev
gibi olanaklar ile uretimden paylarını ar(-
tırmaian gibi düzenlemeler ortaya çıkmış-
tır. Acaba sendikal örgütlenme, grev hakkı
gibi kurumların tslami düzende yeri var mı-
dır? Genç tslamcılar bu konuda ortak ve
açık bir görüş geliştirmemişlerdir. örneğin
Dil-Tarih ögrencisi gence göre bu tür sorun-
Adalet Allah'ın hükmü
"Önce adaleti Müslümanca tanımlamak
gerekiyor. Adalet, Allah'ın indirdiği ile hiik-
metmektir. Bunun ekonomik hayata yansı-
ması, sosyal adaletin sağlanmasıdır. Sosyal
adalet konusunda tslam çok hassastır. 'Her
insan çağın gerektirdiği eve, bineğe, maddi
araç ve gereçlere sahip olmalı, aksi takdir-
de insan ibadetten zevk almaz' diye buyıı-
nılmaktadır. Yani her ferde o çagın gerek-
tirdiği yaşama imkânian tanınmaJıdır."
tlginç olan bir nokta, görüş bildiren ts-
lamcı gençlerin hepsinin çagdaş bir refah
toplumu anlayışına sahip göztlkmeleridir.
Ancak bunun nasıl sağlanacağı noktasında
aynntıya girmekten kaçınmaktalar, sadece
piyasa ekonomisi uygulanmasmın doğru
olacağını ifade etmektedirler. Orneğin eko-
nomi bölümü ögrencisi İslami düzende pi-
yasa ekonomisinin uygulanması gerektiğini,
Müslümanlann servet sahibi olmak için ça-
lışmalannı önermektedir:
"Müslüman sürekli olarak çalışan, çalış-
mayı seven bir insandır. Çalışmanın netice-
si olarak hasıl olan zenginlik çalışanın hak-
kıdır. Herkes istedigi işi yapmalı, istediği sa-
hada çabşmalıdır. Kimse, devlet dahi insan-
lann çalışmasma kanşmamab, çahşan insan
kazandığı servete sahip olmalıdır. Tabii ça-
lışırken ahlaklı davranmak lazımdır. Eğer
ben eksik tartan terazi ile ınal satıp zengin
olursam, bu haksız bir servettir ve buna izin
verilemez. tslam devleti çalışamayacak du-
rumda olan acizlere. ihtiyarlara, dullara
bakmak, onlara çagın gerektirdiği bir hayat
tarzı sağlamak mecburiyetindedir."
Serbest piyasa
Serbest piyasa kuramı ya da anlayışı, top-
lumda büyük servet farklüıklannm oluşa-
cağıru, bunun akılcı bir sistemin geregi ol-
duğunu varsaymaktadır. Ekonomik gelişme
ve toplumsal refah, sermaye birikimi düze-
yine bağlıdtr. Serbest piyasa duzeninde ser-
maye birikimi, insan]ar arasında önemli bir
servet farkülaşmasırun ortaya çıkması sonu-
cunu vermekte; hatta gelişmek ve toplum-
sal açıdan zenginleşmek için bu zorunlu ko-
şul sayılmaktadır. Ancak toplumda servet
farklılaşmasının belli toplumsal gerilimlere
yol açtığı, toplumsal eşitlik duygu ve ilkesi
ile ters düştüğü ileri sürülebilmektedir. Ni-
tekim bu ekonomik düzene sahip toplum-
larda ortaya çıkanana siyasi hareketlerden
biri olan sosyalizm ya da sosyal demokra-
si, sözü edilen eşitsizliği yumuşatmak için
gereğinde özel mülkiyete müdahaleyi öne-
ren çeşitli politika ve çözümleri gündeme ge-
tirmektedirler.
lslamcı gençler, beşeri bir çözüm olduğu
gerekçesi ile sosyal demokrasiyi ve bir sis-
tem olarak "kapitalizmi" kesin bir biçim-
de yadsımaktadırlar. Bununla beraber ts-
lamcı bir düzende özel mülkiyete müdaha-
le konusunda kesin ve ortak bir tutum al-
mamakta; genel olarak müdahaleye karşı ol-
duklannı, servet farkından doğan sorunla-
rın devlet eliyle refah sağlanarak çöztilebi-
leceğini ifade etmektedirler. Ancak bir genç,
millî görüşe sempati ile bakan Basın Yayın
Yüksek Okulu ögrencisi, özel mülkiyete mü-
dahale edilebileceğini düşünmektedir:
GENÇÎSLAMCILAR
NEDÜŞÜNÜYOR
tslam devleti zenginlerin
servetine müdahale edebilir,
bu servetin insanların
haynna kuilanılacak
bicimde tasarruf edilmesini
sağlayabilir.
Şendika kapitalist toplum
için lüzumludur. îşçilerin
kapitalistler tarafından
sömürülmesini önlemeye
çalışır. Islam devleti
kurulunca sendikaya da
gre\' hakkma da gerek
yoktur.
İslam toplumunda bizim
bugün karşılaştığımız
türden enflasyon olmaması
lazım. Enflasyonun esas
şikâyet edilen yönü ahlaki
yönüdür.
Bazı îslam düşünürleri
enflasyonun, kâğıt para
yerine kıymetli madeni pâra
kullandarak
önlenebileceğini söylüyorlar.
lar tslami toplumda baş göstermeyecekür,
bunun için sendikaya ya da grev hakkma ge-
rek yoktur:
"Sendika, kapitalist toplum için lüzum-
ludur. lşcilerin kapitalistler tarafından sö-
mürülmesini önlemeye çalışır, ama bunu ba-
şaramaz. Hicbir kapitalist toplumda, sömü-
lü kalkmamışür, sendikalar bunu önleyeme-
miştir. İslam ahlaki sömürayü reddeder.
Şimdi bunu anlamak zor olabilir, ama ts-
lam toplumu ve İslam devleti tesis edildiği
zaman tslam şuunı, ahlaki egemen olmuş
olacakbr. Bu durumda sendikaya da grev
hakkma da gerek yoktur. Bütün bunlar be-
şeri sistemin zaaflanna karşı, beşeri sistem
tarafından getirilen tedbirlerdir. Beşeri ol-
duklan için işe yaramazlar."
Hukuk fakültesinde okuyan radikal ts-
larncı genç ise aynı konuya daha esnek bir
cerçeve içinde yaklaşmaktadır.
"Hazrcti Peygamber'in bir hadisi şeriH
var, 'tşçinin aûn teri kurumadan hakkını
verin' diyor. tsnun işci hakkı konusunda çok
•assas. AIiö terinin karşılıgı nasıl belirlene-
cek diyorsunuz. İslam'da insanlann hak ara-
malan önlenmerniştir, herkes kendi hakkı-
nı arayabilir. Kesin olarak bilemeyeceğim,
ama bu, sendika örgütlemekle ya da grev ya-
parak da olabilir gibi geliyor. Diğer taraf-
tan kapitalist sendikalann tslam toplumun-
da kesinlikle yeri olmaması gerekir. Çalışa-
nın hakkı, yani ücretin ne olacağı, ulema ve
yöneticilerin belirleyecegi esaslar dahilinde
çalışan ile çalıştıran arasında pazarlık ile be-
Hrlenecektir. Evet buna göre tslam düzenin-
de de ücreti arz ve talep belirler gibi gözü-
kiiyor, ama bea tam olarak bUemeyecegiın.
Aslında bu konuda bir sorü eser var, ama
ben onlara güvenip böyledir dryemeyeceğiın.
Şahsi fikrimi sorarsamz. İslam'da hak ara-
ma engellenmediğine göre sendika ve grev
hakkı olur diye düşunüyorum. Ama diger
taraftan da biz, islamcı olarak bütün bun-
lann kapitalist sistemin aldatmacalan oldu-
ğunu biiiyoruz, işçilere birtakım sözde hak-
lar verilerek onlar oyalanmaktadır. İslam
devletinde, tabii, ulemanın işin içine ginnesi,
sonınu çözmesi gerekmektedir.
Benzer bir durum da İslam toplumunda
örneğin enflasyonun olup olmayacağı ve
eger enflasyon ile karşılaşılırsa ne tür önlem-
ler alınabileceği tartışmasında ortaya çıkmış-
tır. Gençler, esas olarak bu sorunu şimdiye
kadar düşünmediklerini, bu nedenle bir ce-
vap veremeyeceklerini ya da bir değerlendir-
me yapamayacaklannı belirtmişlerdir. Yal-
nız ekonomi bölumünde okuyan genç, bu
noktada bazı şeyler söylernesi gerektiğini dü-
şünerek soruna şöyle yaklaşmıştır:
Enflasyon ahlaki
"tslam toplumunda bizim bugün karşı-
laşbgımız türden enflasyon olmaması lazım.
Enflasyonun esas şikâyet edilen yönü ahla-
ki yönüdür. Enflasyon fiyatlann artmasıdır
ve fiyatlar artarken bir kısım insanlann sa-
tın alma güçleri azalırsa ortada bir ahlak
problemi vardır. Zaten bir kısım insanlar,
kazançlan artsın diye fiyatlan şişirerek enf-
lasyonu köriiklemektedir. İslam, enflasyon
sebebiyle birtakım insanlann fakirleşroesi-
ne izin vermez. Enflasyonun ahlaki yönden
tahribat yapması önlenir. Benim bildigim
kadan ile bazı Müslüman düşiinürier İslam
duzeninde kâğıt para yerine kıymetli maden-
lerin kullanılacagını söylüyorlar ve böylece
enflasyon belasının önlenebileceğini belirti-
yorlar. Bu da bir tedbir olabilir."
Yine benzer bir sorun olarak orneğin ha-
yali ihracatçılara tslam duzeninde nasıl bir
ceza verileceği de bir tartışmaya neden ol-
muş; gençlerin baalan hayali ihracatın dev-
let hazinesinden çalma oldu|unu, bu nedenle
bu işi yapanın elinin kesilmesi gerektiğini
öne sürmüştür. Buna karşı bazıian da bu su-
ça kıssas hükumlerinin uygulanmasmın zor
olduğunu ve ne tür bir ceza verileceğini za-
manın koşullanna göre fakirlerin belirleye-
ceğini söylemişlerdir. Buna göre burada bir
yeni kural koyma söz konusu değildir dini
bilgileri yüksek olan tslam hukukçulan, yani
fakihler şeriat içinde işlenen suça verilecek
cezayı tayin edebilecektir.
Bilindiği gibi tslam. hukukunda özellikle
belli suçlara karşı öngörülmüş cezaJar ko-
nusunda bazı tartışmalar vardır. orneğin
adam öldüren bir kişinin ölenin ailesine bir
diyet vererek cezasını çekmesi, bırsızlık ya-
panın elinin kesilmesi, zina yapanların ce-
maat tarafından taşlanarak öldürülmesi gi-
bi hususlar farkiı biçirnde yorumlanabilmek-
tedir. Profesör Hüseyin Hatemi'ye göre zi-
nada amaç taşlayarak öldürme değil, ahlak-
sızlığı topluma teşhir etmedir. El kesme ye-
rine de el üzerinde ince bir kesıkle ceza ve-
rilebileceğini; böyle bir yoruma elverişli hü-
kümier bulunduğunu ileri sürmektedir.
Zina suçu ve öliim
Ancak gençler şeriatın ceza hükümleri ko-
nusunda kesin bir tavır almışlar ve bu hü-
kümler sayesinde toplumda ahlaksızlığın,
suç işlemenin büyük ölçüde azalacağını ile-
ri sürmüşlerdir. Orneğin Hukuk Fakültesi'n-
de okuyan genç, zina edenlerin taşlanarak
öldürülmesüü öngören recm cezasını söyle
değerlendirmektedir:
"Bu konuya materyalist kafa ile yaklaş-
mamak lazım. Bakın Hazreti Peygamber
döneminde bir Maslüman geliyor, zina su-
çu işledifini ve cezalandınlması gerektiğini
söylüyor. Bugünkü materyalist toplum açı-
sından baktıguoızda böyle bir şey mümkün
olur nu? Kim. öldüriileceğini bile bile ge-
lip cezaiandınlmayı ister? Ama bir Müslü-
man için ceza, günahlarından annmayı sağ-
lamaktadır, öbür dünyadaki yaşama iman
edildiğinden. cezadan korkulmaz. Ölumiin
ebedi mutluluga geçiş olduguna inanan içi»
sorun yoktur, ama siz ahirete inanmıyorsa-
nız tabii durum farklı olur. Biz Müslüman
olmayanlann ceza ve ölüm olayına böyle
yaklaşmasını anlayışla karşılıyoruz. tslami
ceza hükümierinin yumuşaülarak yorumlan-
ması kesinlikle mümkün değildir, hüküm ne
ise o uygulanmalıdır."
StRECEK