25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYEU6 DİZHUJPOBTAJ 22 MART 1990 GENÇ MUSLUMANLAR VE ISLAMCI HAREKET Askeri raporda 'Nurcu ve Nakşiler'Gizli faaliyet: 1990'1arda ortaya çıkan tablo, daha yıllarca önce askeri raporlarda vurgulanıyordu. 1972'de düzenlenen bir "Yıkıcı Faaliyetler" brifinginde üst düzeyde komutanlara, resmi kaynaklardan şu bilgiler aktarılıyordu: "Halen yıkıcı durumda gizli olarak faaliyet gösteren teşkilatlı akım ve tarikatların başlıcaları şunlardır: Nurculuk, Süleymancılık, Nakşibendi, Ticani, Kadiri tarikatı." Kürt nüfusa çoğaltmak: Devlet brifinginde, Nurcu faaliyet şöyle anlatılıyor: "Nur risaleleri incelendiğinde Türkçe yazılmış olanlarında, erkeklere kadınlardan uzak kalmalarını, Doğu bölgelerinde dağıtılan yazılarda ise bilhassa kadınlara yanaşmalanm telkin ettiği görülür. Böylelikle Saidi Nursi, Kürt nüfusu çoğaltmayı düşünerek esas gayesinin üzerinde uğraşmıştır" CÜNEYT ARCAYÜREK 1980'den sekiz yıl geriye gidelim. 3 Kasım 1972. Devlet brifingi: Türkiye'de Yıkıcı Faali- yeüer. Brifing ekibi: Orgeneral Turgut Snnalp, Korgenerai Abdurrataman Ergec, Tümgene- ral Recai Engin, Tumgeneral Memduh Ün- lütıirk, Tumgeneral Fazıl Polat, Kur. Alb. Nahit Arda, Kur. Alb. Fikref KüpeU, P.Alb. Ali Pirgil, Dz. Hak. Alb. Turgul Akan, Hv. Alb. Ragıp Horozoglu, Hak. Yb. Sebahat- tin Ar, Kur. Alb. Necdet Timur. çizdikleri manzara ile 1990 aynı kapıya açı- lıyor. 1972 manzaraları, 12 Mart darbesin- den hemen sonra sergileniyordu. 12 Eylul'den sonra lslamcı örgütlere karşı as- keri yönetimin hangi duraksamalar içinden geçtiğini daha önce görmüştük. Brifing sürüyor: Teokratik devlet savunucuian: "Bu gayeyi tahakkuk ettirrnek icin halen faaliyet gös- teren gruplan üç kısım halinde inceleye- biliriz: —İslami kisveye bnrünmüş monr faali- yette bulunan teşkilatlı akım ve tarikatlar. —Siyasi partiler. —Yurtiçi ve dışı kuruluşlar. Osmanlı devleti zamanı dabil, karulan ta- Türban eylemleri, tslarncı hareketi su yiizüne taşıyan bir surecin ilk işaretlerini verdi. Brifıngde aşırı sagın amaçlan, kısa tarih- çesi uzun uzadıya anlatılıyor. Bir yerinde, 1970'ler tanımlanıyor. "Yannı asır önce 'Din elden gidiyor, kal- kın ey ehli vatan' sloganı ve feryatlan ile so- kaga dökülen aşırı sağcılar, bugün de (1970-72) gerçek gayelerini biçbir zaman söylemeksizin aynı 'cihat' çagnlan içinde ey- lemkrine devam etmektedirter. Daha son za- manlara kadar 'Masum namaz kılmalarla güdümlü cihat' provalan yapılıyor, ynrdun çeşitli yerlerinde loplu namazlarla siyasi bir renge bürünmeye çalışılıyor, 'Namazdan sonra gerektiğinde malı ile, canı ile, dili ile, eliyle, cihat da farzdır' denilerek rejime, cumburiyete ve Atatürk inkılaplanna karşı müşterek savaşılması teşvik ediliyordu." Brifingi düzenleyen askerlerdi. 1972'de rikatlann miktan 73 kadardır. Mezhep ay- nlıklannın uzun zaman birçok mücadelelere sebep olduğu bir gerçek iken, 73 tarikata mensup olan kitlelerin birbiriyle olan mü- cadeleleri böliicü ve ayıncı gayretler oldu- gundan, tehlikenin büyüklüğü ortadadır. (Peki, ama devlete iki kez müdahale ettik- ten sonra ne yaptımz?) Halen yıkıcı durumda gizli olarak faali- yet gösteren teşkilatlı akım ve tarikatların belli başlılan şunlardır: Nurculuk, Süley- mancılık, Nakşibendi Tarikatı, Ticani Ta- rikatı. Biberi Tarikatı, Kadiri Tarikatı. " Daha sonra tarikatlarla ilgili bilgiler ve- riliyor. Nasıl kuruldukları, nasıl gdiştikle- ri gibi. "Devlet brifingi" kıtabında bılinenlerin dışında ilginç olan kimi bilgiler şöyle: "Nur risaleleri incelendiğinde bunlann Türkçe yazılmtş olanlarında, erkeklere kadın- lardan uzak kalmalannı, Dogu bölgelerin- de dağıtılan yazılarda ise bilhassa kadınlara yanaşmalannı telkin ettiği görülür. Böyle- likle Saidi Nursi, Kürt nüfusunu çoğaltma- yı düşünerek esas gayesinin tahakkuku üzerinde uğraşmıştır. Ancak Tiırk cemiyet- lerinde bu fikri işleyişin sonucu, vabim sa- pıklık illetinin revaç bulması şeklinde tezahür etmiştir. Filhakika Nurculann, tat- bikatta bazı ufak çocuklan medrese ve ayin- lerine devşirerek ve geceleri hep beraber gecirerek kadından uzak kaldıklan daima raüşahsde olunagelen bir baldir" Günümüzde fazla sözü edilen 'Nakşiben- dilik'le ilgili şu bilgileri Devlet Brifingi ki- tabında buluyoruz: "Nakşibendi Tarikatı, Hkret'in 718. yı- lında Buhara'nın bir köyünde doğan Mu- hammet Bahattin Nakşibendi adlı bir zat tarafından knrnlmuştur. Bu tarikatta, 1776'da Şehri Zor'da doğan Mevlana Ziya- eddin Halit isimli bir şahsın pir olarak ka- bul edilmesinden sonra zararlı faaliyetler görülmüş, cumhuriyetin ilanı ile tekke ve za- viyelerin kapatılmasını müteakip, tarikat roensoplan yendtı faaliyetine başlamışlar ve Kürtlerin bagımsızhgı için gayTet göstermiş- lerdir. Gayesi, dergâh olarak belirtilen lider- lerinin evlerinde yapılan gizli toplantılarda şer'i kanunlann ve teokratik devlet düzeni- nin kurulması hususunda çalışmalar yapıl- maktadır. Faaliyet sahası daha ziyade cahil ve koyu müteassıp halk kitleleridir." Devlet brifıngine göre Yurtiçi ve dışı kuruluşlar: —Mncadele Birligi, tlim Yayma Cemiye- ti, Komünizmle Mücadele Derneği. Rabıta-' ttil Âlemi tslamin, Hızb-ÜI Tahrir. 1970'lerden örnekler "Ey millet! Uyuma! Bir tslam kadımnın veya kızının başörtüsüne yapılan tecavuz, bütün kadınlanmıza karşı yapılmış gibidir. Sıra senin kanna, senin krana gelmeden harekete geç! Ey ebl-i hamiyet! ÖMünüz mü? " (26 Ocak 1970 - Bugün Gazetesi "Maa- rifteki başörtü düşmanlanna lanet") "Laikliğin lemelleri şunlardır: 1—İçki içmek, sarhoş olmak, 2—Balo ter- tiplemek, 3—Dansetmek, 4—Kadınlan açık saçık gezdirmek, 5—Plajlara gitmek, 6—Müstehcen neşriyat, 7—Faiz yemek, 8—Metres tutmak." (7 Şubat 1970 - Mehmet Şevki Eygi — "Temel felsefeleri bunlar mı?" "Müslümanlık âleminin ümitleri Türki- ye üzerinde toplanmıştır. Beklenen mesut in- kılaba en mıisait ülke Türkiye'dir. Bütün âiem-i tslam Türkiye'den dogup dhana ya- yılacak bir nura intizar etmektedir. Niçin Turkiye? Çiinkü beklenen büyük inkılap 3-4 milyon nüfuslu, ufak ülkeli, kaynaklan za- yıf ve mazisi namevcut suni devletçiklerden umularaaz. Bütün âlera-i tslamda bu vazi- feyi yapabilecek iki veya üç Ulke vardır. En uygunu da Türkiye'dir." (6 Ocak 1970 - "Ümiüer Türkiye'de") "Türk ordusu milli bir mücadeleyi ma- son kozmopolitizmi ve komünist anli- militarizmi karşısında candan alkışlayacak- tır. Milliyetçi, vatansever ve İslama saygılı Türk ordusu, kelimenin gerçek manasında milli olan raücadelede en büyük destek ola- caknr." (Yeniden Milli Mücadele Dergisi - Aykut Edibâli 24 Şubat 1970 - Milli Mücadele srra- tejimiz ve pariamentarizm) "Kâinat ve hayatı ölü maddenin saltana- tı ile izah eden materyalizme ve her türlu doktrin sakathgına karşı milletler bugün her zamankinden ziyade, hakh tek doktrinin hu- znr ve saadet getiren sesine muhtaçtır. Bu ses, kainann ve hayaün Allah'ın eseri olduğu gerçeğini ilan eden sestir." (Milli mücadelede kadrolann vazifeleri - Aykut Edibâli - 1970 - Otağ Yayınları) "Nur oknllan, yahut Süleymancı kurslar adıyla damgaladıklan yerler netice itibanyla Müslüman hatkın dini kültürterini arttırmak için meydana getirdilderi sohbet toplannla- ndır ' (Yeniden Milli Mücadele - 9 Şubat 1971 - "Milletin hürriyeti ile oynamayınız.") NOT: Üç imamla bir Yüksek tslam Ens- titüsü öğrencisi, 18 Kasım 1967'de Konya'- da resmen kurduklan örgüte "Mücadele Birligi" adını koyuyorlar. Arnaç, düzen de- ğişikJiğini sağlayacak gerekli eylemlerin ya- pılması. 12 Mart darbesinden sonra Erim hüküme- ti kuruldu. Mücade Birliği'mn, resmi orga- nı 'Yeniden Milli Mücadele' askeri hükümete karşı şunları yazıyor: "tslam düşmanlarıyla aynı paralelde ya- pılacak hareketler milletin protestosuyla karşılaşacaktır. Programa (hükümet) alınan muglak ifadeler eğer milletin aleyhine işle- tilmeye çalışılır, mason localan ve komünist hücreleri, silahlı komünist caniler dururken, dini müesseselere, Kur'an kurslanna, imam- hatip okullanna el uzatılırsa, bu iyi sonuç- lar dogunnaz. Millet mukavemet eder. Karşı koyar. Ve Anadolu'da, millete dnşman bü- tün knvvetier imha edilir." (6 Nisan 1971 - Yeniden Milü Mücadele - 'Mücadele çizgisinden; "Kurtuluşun iki yolu vardır. Bu yola gi- rersek seJamete kavuşunız. Bu iki yol şun- lardır: 1—Allah'a ibadet ve itaat, 2—Sonra cihat. İbadet ve cihat, işte bizim asli vazife- miz. Namazdan sonra gerektiğinde malıy- la, canıyla, diliyle, eliyle cihat da farzdır." (Allah yoluna davet - 26 Temmuz 1968 - M.Ş. Eygi - Bugün) TARtKAT— 1983 yılında Adana'da yakalanan bir gnıp Kadiri tarikatı üyesi Adliye'de. S Ü R E C E K Genç tslamcılar, çagdaş toplumlann ekonomik işleyişini 'tslam'a göre düzenlemek umudundalar. Genç Müslümanlar, kapitalizme depiyasaya da sömürüye de karşı! İslam şıraru gelince sendikaya ne gerek' — 5 — GENCAY ŞAYLAN lslamcı gençler esas olarak mevcut top- lumsal düzene radikal bir tutumla yaklaş- makta ve bu düzende adaletin sağlanması- nın mümkün olmadığını ifade etraektedir- ler. Yani mevcut toplumsal düzende insan- lan ezen, sıkan sorunların Ustesinden gelmek olanağı yoktur. Çiinkü bu sistemin ilkeleri ve çözümleri beşeridir. Buna karşılık tslam'- ın kural ve düşünce olarak uygulandığı top- lumlarda, bugün giinlük yaşamda karşıla- şılan yoksulluk, pahalılık, bilgisizlik, ahlak- sızbk gibi sorunlar bulunmayacaktır. tslama gençlere göre bu her şeyden önce bir inanç sorunudur. Ancak toplumsal sorunlann somut düze>'- de tanışılmaya başlaması halinde, lslamcı gençler genel olarak somut sorunlara çö- zumlerin getirilmesinin esas olarak Islam bil- ginlerinin işi olduğunu ifade etmektedirler. Orneğin İslami bir toplumda adaletin taru- mı ve ekonomik yaşama uygulanması k o nusunda hukuk fakültesi ögrencisi daha çok genel düzeyde bir değerlendirme yapmayı tercih etmektedir: "Kapitalizmin özü sdmüriidür. Kapita- Uzmde insan insanı sömünnektedir. Kapi- talizme karşı olan komünizmde d« devtet in- sanı somüriir tslamda sömnni yoktur, in- sanlar hür olarak çalışır, vergisini ve zekâ- bnı verdikten sonra kazandığı onundnr. Ama bir tarafta zenginier, bir taraffa yok- sullar varsa tslam devleti zenginlerin serve- tine müdahale edebilir, bu servetin insanla- nn haynna kuilanılacak biçimde tasarrnf edilmesioi sağlayabilir." Sanayileşmiş toplumlarda sosyal adalet esas olarak çalısaniar ile çaJıştıraniar arasın- daki ilişkilerin düzenlenmesı ile sağlanmak- tadır. Bunun için çalışanların, kendi arala- rında örgütledikleri sendikajar ile çalıştıran kesimle pazarlık yapmaları, gerekirse grev gibi olanaklar ile uretimden paylarını ar(- tırmaian gibi düzenlemeler ortaya çıkmış- tır. Acaba sendikal örgütlenme, grev hakkı gibi kurumların tslami düzende yeri var mı- dır? Genç tslamcılar bu konuda ortak ve açık bir görüş geliştirmemişlerdir. örneğin Dil-Tarih ögrencisi gence göre bu tür sorun- Adalet Allah'ın hükmü "Önce adaleti Müslümanca tanımlamak gerekiyor. Adalet, Allah'ın indirdiği ile hiik- metmektir. Bunun ekonomik hayata yansı- ması, sosyal adaletin sağlanmasıdır. Sosyal adalet konusunda tslam çok hassastır. 'Her insan çağın gerektirdiği eve, bineğe, maddi araç ve gereçlere sahip olmalı, aksi takdir- de insan ibadetten zevk almaz' diye buyıı- nılmaktadır. Yani her ferde o çagın gerek- tirdiği yaşama imkânian tanınmaJıdır." tlginç olan bir nokta, görüş bildiren ts- lamcı gençlerin hepsinin çagdaş bir refah toplumu anlayışına sahip göztlkmeleridir. Ancak bunun nasıl sağlanacağı noktasında aynntıya girmekten kaçınmaktalar, sadece piyasa ekonomisi uygulanmasmın doğru olacağını ifade etmektedirler. Orneğin eko- nomi bölümü ögrencisi İslami düzende pi- yasa ekonomisinin uygulanması gerektiğini, Müslümanlann servet sahibi olmak için ça- lışmalannı önermektedir: "Müslüman sürekli olarak çalışan, çalış- mayı seven bir insandır. Çalışmanın netice- si olarak hasıl olan zenginlik çalışanın hak- kıdır. Herkes istedigi işi yapmalı, istediği sa- hada çabşmalıdır. Kimse, devlet dahi insan- lann çalışmasma kanşmamab, çahşan insan kazandığı servete sahip olmalıdır. Tabii ça- lışırken ahlaklı davranmak lazımdır. Eğer ben eksik tartan terazi ile ınal satıp zengin olursam, bu haksız bir servettir ve buna izin verilemez. tslam devleti çalışamayacak du- rumda olan acizlere. ihtiyarlara, dullara bakmak, onlara çagın gerektirdiği bir hayat tarzı sağlamak mecburiyetindedir." Serbest piyasa Serbest piyasa kuramı ya da anlayışı, top- lumda büyük servet farklüıklannm oluşa- cağıru, bunun akılcı bir sistemin geregi ol- duğunu varsaymaktadır. Ekonomik gelişme ve toplumsal refah, sermaye birikimi düze- yine bağlıdtr. Serbest piyasa duzeninde ser- maye birikimi, insan]ar arasında önemli bir servet farkülaşmasırun ortaya çıkması sonu- cunu vermekte; hatta gelişmek ve toplum- sal açıdan zenginleşmek için bu zorunlu ko- şul sayılmaktadır. Ancak toplumda servet farklılaşmasının belli toplumsal gerilimlere yol açtığı, toplumsal eşitlik duygu ve ilkesi ile ters düştüğü ileri sürülebilmektedir. Ni- tekim bu ekonomik düzene sahip toplum- larda ortaya çıkanana siyasi hareketlerden biri olan sosyalizm ya da sosyal demokra- si, sözü edilen eşitsizliği yumuşatmak için gereğinde özel mülkiyete müdahaleyi öne- ren çeşitli politika ve çözümleri gündeme ge- tirmektedirler. lslamcı gençler, beşeri bir çözüm olduğu gerekçesi ile sosyal demokrasiyi ve bir sis- tem olarak "kapitalizmi" kesin bir biçim- de yadsımaktadırlar. Bununla beraber ts- lamcı bir düzende özel mülkiyete müdaha- le konusunda kesin ve ortak bir tutum al- mamakta; genel olarak müdahaleye karşı ol- duklannı, servet farkından doğan sorunla- rın devlet eliyle refah sağlanarak çöztilebi- leceğini ifade etmektedirler. Ancak bir genç, millî görüşe sempati ile bakan Basın Yayın Yüksek Okulu ögrencisi, özel mülkiyete mü- dahale edilebileceğini düşünmektedir: GENÇÎSLAMCILAR NEDÜŞÜNÜYOR tslam devleti zenginlerin servetine müdahale edebilir, bu servetin insanların haynna kuilanılacak bicimde tasarruf edilmesini sağlayabilir. Şendika kapitalist toplum için lüzumludur. îşçilerin kapitalistler tarafından sömürülmesini önlemeye çalışır. Islam devleti kurulunca sendikaya da gre\' hakkma da gerek yoktur. İslam toplumunda bizim bugün karşılaştığımız türden enflasyon olmaması lazım. Enflasyonun esas şikâyet edilen yönü ahlaki yönüdür. Bazı îslam düşünürleri enflasyonun, kâğıt para yerine kıymetli madeni pâra kullandarak önlenebileceğini söylüyorlar. lar tslami toplumda baş göstermeyecekür, bunun için sendikaya ya da grev hakkma ge- rek yoktur: "Sendika, kapitalist toplum için lüzum- ludur. lşcilerin kapitalistler tarafından sö- mürülmesini önlemeye çalışır, ama bunu ba- şaramaz. Hicbir kapitalist toplumda, sömü- lü kalkmamışür, sendikalar bunu önleyeme- miştir. İslam ahlaki sömürayü reddeder. Şimdi bunu anlamak zor olabilir, ama ts- lam toplumu ve İslam devleti tesis edildiği zaman tslam şuunı, ahlaki egemen olmuş olacakbr. Bu durumda sendikaya da grev hakkma da gerek yoktur. Bütün bunlar be- şeri sistemin zaaflanna karşı, beşeri sistem tarafından getirilen tedbirlerdir. Beşeri ol- duklan için işe yaramazlar." Hukuk fakültesinde okuyan radikal ts- larncı genç ise aynı konuya daha esnek bir cerçeve içinde yaklaşmaktadır. "Hazrcti Peygamber'in bir hadisi şeriH var, 'tşçinin aûn teri kurumadan hakkını verin' diyor. tsnun işci hakkı konusunda çok •assas. AIiö terinin karşılıgı nasıl belirlene- cek diyorsunuz. İslam'da insanlann hak ara- malan önlenmerniştir, herkes kendi hakkı- nı arayabilir. Kesin olarak bilemeyeceğim, ama bu, sendika örgütlemekle ya da grev ya- parak da olabilir gibi geliyor. Diğer taraf- tan kapitalist sendikalann tslam toplumun- da kesinlikle yeri olmaması gerekir. Çalışa- nın hakkı, yani ücretin ne olacağı, ulema ve yöneticilerin belirleyecegi esaslar dahilinde çalışan ile çalıştıran arasında pazarlık ile be- Hrlenecektir. Evet buna göre tslam düzenin- de de ücreti arz ve talep belirler gibi gözü- kiiyor, ama bea tam olarak bUemeyecegiın. Aslında bu konuda bir sorü eser var, ama ben onlara güvenip böyledir dryemeyeceğiın. Şahsi fikrimi sorarsamz. İslam'da hak ara- ma engellenmediğine göre sendika ve grev hakkı olur diye düşunüyorum. Ama diger taraftan da biz, islamcı olarak bütün bun- lann kapitalist sistemin aldatmacalan oldu- ğunu biiiyoruz, işçilere birtakım sözde hak- lar verilerek onlar oyalanmaktadır. İslam devletinde, tabii, ulemanın işin içine ginnesi, sonınu çözmesi gerekmektedir. Benzer bir durum da İslam toplumunda örneğin enflasyonun olup olmayacağı ve eger enflasyon ile karşılaşılırsa ne tür önlem- ler alınabileceği tartışmasında ortaya çıkmış- tır. Gençler, esas olarak bu sorunu şimdiye kadar düşünmediklerini, bu nedenle bir ce- vap veremeyeceklerini ya da bir değerlendir- me yapamayacaklannı belirtmişlerdir. Yal- nız ekonomi bölumünde okuyan genç, bu noktada bazı şeyler söylernesi gerektiğini dü- şünerek soruna şöyle yaklaşmıştır: Enflasyon ahlaki "tslam toplumunda bizim bugün karşı- laşbgımız türden enflasyon olmaması lazım. Enflasyonun esas şikâyet edilen yönü ahla- ki yönüdür. Enflasyon fiyatlann artmasıdır ve fiyatlar artarken bir kısım insanlann sa- tın alma güçleri azalırsa ortada bir ahlak problemi vardır. Zaten bir kısım insanlar, kazançlan artsın diye fiyatlan şişirerek enf- lasyonu köriiklemektedir. İslam, enflasyon sebebiyle birtakım insanlann fakirleşroesi- ne izin vermez. Enflasyonun ahlaki yönden tahribat yapması önlenir. Benim bildigim kadan ile bazı Müslüman düşiinürier İslam duzeninde kâğıt para yerine kıymetli maden- lerin kullanılacagını söylüyorlar ve böylece enflasyon belasının önlenebileceğini belirti- yorlar. Bu da bir tedbir olabilir." Yine benzer bir sorun olarak orneğin ha- yali ihracatçılara tslam duzeninde nasıl bir ceza verileceği de bir tartışmaya neden ol- muş; gençlerin baalan hayali ihracatın dev- let hazinesinden çalma oldu|unu, bu nedenle bu işi yapanın elinin kesilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Buna karşı bazıian da bu su- ça kıssas hükumlerinin uygulanmasmın zor olduğunu ve ne tür bir ceza verileceğini za- manın koşullanna göre fakirlerin belirleye- ceğini söylemişlerdir. Buna göre burada bir yeni kural koyma söz konusu değildir dini bilgileri yüksek olan tslam hukukçulan, yani fakihler şeriat içinde işlenen suça verilecek cezayı tayin edebilecektir. Bilindiği gibi tslam. hukukunda özellikle belli suçlara karşı öngörülmüş cezaJar ko- nusunda bazı tartışmalar vardır. orneğin adam öldüren bir kişinin ölenin ailesine bir diyet vererek cezasını çekmesi, bırsızlık ya- panın elinin kesilmesi, zina yapanların ce- maat tarafından taşlanarak öldürülmesi gi- bi hususlar farkiı biçirnde yorumlanabilmek- tedir. Profesör Hüseyin Hatemi'ye göre zi- nada amaç taşlayarak öldürme değil, ahlak- sızlığı topluma teşhir etmedir. El kesme ye- rine de el üzerinde ince bir kesıkle ceza ve- rilebileceğini; böyle bir yoruma elverişli hü- kümier bulunduğunu ileri sürmektedir. Zina suçu ve öliim Ancak gençler şeriatın ceza hükümleri ko- nusunda kesin bir tavır almışlar ve bu hü- kümler sayesinde toplumda ahlaksızlığın, suç işlemenin büyük ölçüde azalacağını ile- ri sürmüşlerdir. Orneğin Hukuk Fakültesi'n- de okuyan genç, zina edenlerin taşlanarak öldürülmesüü öngören recm cezasını söyle değerlendirmektedir: "Bu konuya materyalist kafa ile yaklaş- mamak lazım. Bakın Hazreti Peygamber döneminde bir Maslüman geliyor, zina su- çu işledifini ve cezalandınlması gerektiğini söylüyor. Bugünkü materyalist toplum açı- sından baktıguoızda böyle bir şey mümkün olur nu? Kim. öldüriileceğini bile bile ge- lip cezaiandınlmayı ister? Ama bir Müslü- man için ceza, günahlarından annmayı sağ- lamaktadır, öbür dünyadaki yaşama iman edildiğinden. cezadan korkulmaz. Ölumiin ebedi mutluluga geçiş olduguna inanan içi» sorun yoktur, ama siz ahirete inanmıyorsa- nız tabii durum farklı olur. Biz Müslüman olmayanlann ceza ve ölüm olayına böyle yaklaşmasını anlayışla karşılıyoruz. tslami ceza hükümierinin yumuşaülarak yorumlan- ması kesinlikle mümkün değildir, hüküm ne ise o uygulanmalıdır." StRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear