Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 ŞUBAT 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
Meteoroloji Genel Müdûriûğû'n-
den alınan bıigiye göre; bûtün böl-
gelerimiz parçalı. çok bulutlu yapişlı
geçecek. Yağışlar yer yer etkili ve
sürekli otmak ûzere geneliikle yağ-
mur. yurdun ıç kesimterimn yöksek-
len ile Doğu Anadolu'nun ku2ey ve
dogusıı karla kanşık yağmur ve kar
seklinde olacak. Hava sıcaklığı de-
ğişmeyecek. Rûzgar gütvey ve baö \ m h | 2 l a e s e c e k
peniz mutedil. yer yer kaba dalgalı ola-
yûderden orta kuvveöe, yer yertov-^ D a i g a
yûKsekliği 1 ila 2. Ege ve Marmara'da yer yer 3
vedice esecek. DenızJenmıaie Ruz- ^ ^ g û r û ş u a k l |
j , 1 0 k m
^ a n ı n d a 3
.5 k m d o l a y i n
.
gâr: Gunbatısı ve lodostan 4-5, Ege d a b t J
|u n a c a k V a n
Gölû'nde hava: Çok bulutlu ve kar yağışlı
ve Marmara'da 7 kuvvetinde saatte a e c e c e
((
16-27, Ege ve Marmara'da 33 deni2 ^
Myaman
Aiyon
A*ı
Antora
Amakya
AıMya
Artvm
ftydm
BalJkesı-
Bıleon
Bıngöl
atns
Bolu
BursJ
Çjjıal**
Çorum
Dentfi
B 17° 8°DiyartMfcr
Y 10° 4°E*me
Y 12° S>tmnan
Y 5° 0°Ef7unjm
Y 0°-12° Estaşetıir
Y 6° 0°Ga»ntBp
B 15° 7°Giı«un
Y 6° 0°HaHdri
Y 12° 5°bparö
Y 10° yistaıitıul
Y 7° 2°tonir
K
Y
Y
Y
Y
Y
4°-6° Ksstamonu
S° 0°Kaysen
W """ "
10°
7°
10° «"Malatya
Y 12° 4°Manisa
Y 8° 3°KMaraş
Y 1° -6° Meısın
K CP-vrMuöla
Y 5° 0°Mu*
Y 11° 5°Miûde
Y 10° 5°0f*J
Y 5° -2° «a
K 2°-4° Samsun
B 6° 1° Siirt
Y 9° «°Sinop
Y 12° 5°&vas
K
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y 11° P
B M° 5°
Y W10°
' Y 11° 4°
K 2°-5°
Y 5° 0°
Y 10° 5°
Y W 5°
Y 10° 5°
Y 12°
Helsmkı J
lenıngrad
DÜNYADA BUGÛN
Moskova
Amman
Atna
•Beriir ^
1» J.
• Vıvana
6° (PTratam
5° O°Tunc«S
7» 3°U?ak
5° 0°Vüı
5°
5°
S» 4°
#•-1°
8° 4°
10» 5°
4"-1°
6° 1°
0°-8°
4°-1°
8° 4°
ı Zurıh
Madrid rm
m^\ i»> * B e l 9 r a ü
^~*^y AtınaCezayir
Tunus
O
Barceiona
Bjsel
BeljrJt
Berin
Bontı
Brtıeet
Bodapeşte
Cenem»
Cezıy»
Dtfde
Dubayi
Franfctutt
Gime
Hdsinki
g £ sisi A-aç* B-buluHu G-günesl' K-karlı S-sıslı Y-yaJmurlu
Kahıre* J
Kopentag
Kötn
Lsftoşa
Y 10°
Y 16°
Y 12°
B 17°
B 12°
Y 7°
Y 10°
Y 8°
Y 11°
B 10°
8 10°
B 8°
B 4°
B 20°
B 20°
Y 7°
Y X"»
K 3°
Y 17°
Y 9°
Y 7°
Y 16°
üenngrad
Umdra
Matrid
Mibno
Montreai
Uûniti
Ne* York
Oslo
Paris
Prjg
Rıyad
Roma
Sofya
Sam
imus
vlyana
Y 8°
Y 10°
3 12°
y go
B 27°
B 4°
Y 7°
B 14°
1 5°
Y 10°
Y 7°
e w
Y 13°
Y 7°
Y 15°
B 15°
B 8°
Y 7°
Y 9°
B 10°y
WashmgtDnB
Zûrih B 8°
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ ABD yönetüninin,
lıan'a gizlice silah sa-
tarak aldığı parayla
Nikaragua'da hükü-
mete karşı savaşan
Kontralara yardım
sağlaması skandalına
verilen ad. 2/ Yanar-
dağlardan fırlayan
çok küçük katı parça.
3/ Parola... Yugoslav-
ya'ıun ikinci büyük
kenti. 4/ Kolay ışlene-
bilen yumuşak bir
element... Eskrimde
bir karşılaşma (ürü.
5/ Pukulukta hatalı basümış pullar
için kullanılan sözcük.
6/ Bir işi yaptırabilme gUcü... Her tür
organik yağa verilen ad. 7/ Bir devle-
tin başka bir devlete yaptığı bildirim....
llk damıtüan ve içinde anason bulun-
mayan rakı. 8/ Dövülmek için harman
yerine scrılen ekin sapları... Hayvan-
lara vunılan damga. 9/ Bahçe sulamak
için açılmış ark... Eli açık, cömert,
yiğit.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Idare lambası. 2/ Eski bir Hint tannsı... Düzgün sanlmış halat
yumağı. 3/ Eski bir siyasal partinin kısa yazüışı... Okutman. 4/ "Bir
eşek var idi zaif ü....'.' (Şeyhi)... Kimi hastalıklara karşı bağışıklık
sağlamak için vücuda verilen eriyik. 5/ Kuzgunkılıcı da denilen süs
bitkisi... tlave. 6/ Suyosunu... Zarara uğrama tehlikesi. 7/ Dikişte
kullanılan pamuk ıpligi... Polonyum elementinin simgesi. 8/ Bo-
zulmak, ekşiyip çttrümek. 9/ Oyunda cezalı çoçuk... Teşhis.
60 YIL ÖNCE CumhurİYet
Kadın ve erkek
13 ŞUBAT 1930
Genç bir kadın soruyor:
"Erkeği küıbık yapan, kocasırun hareketlerine müdahale
eden kadınlardır, diyorsunuz. Müşterek bir hayatta kadının
erkeğe, erkeğin kadına hakkı müdahalesi yok mudur?
Erkek, hayatta zaten serbesttir. Kadın erkeğini kendine
bağlamak, onun hiyanetine manı olmak için, hayatma neden
müdahale edemezmiş? Öyle olduğu takdirde aileye ne lüzum
var?"
Ne güzel mektup... Ben de bu suallere cevap vermesini pek
isterim:
Birincı sual: "Kadının erkege, erkeğin kadına müdahale
hakkı yok mudur?" Acaba var mıdır? Erkek kadına, kadın
erkeğe ne hakku salâhiyetie müdahale eder? Bu salâhiyeti
veren karılık ve kocalık sıfatı mıdır? Neden?.. Aile bir
hâkimle bir mahkûmun teşkil ettiği yuva ise, yıkılsın o
aile!.. Kadın niçin hâkim, erkek niçin hâkim olsun?. Hayata
bakarsak kadın butun tafralarına rağmen hakiki hayatın
revişinde mahkûmdur. Yuvanın anahtarı erkeğin elinde...
Para onun cebinde... Her kavganın sonunda, "lstersen!"
Diye gür sesle haykırmak salâhiyeti onun hançeresinde...
Kadına müdahale hakkını elindeki anahtarlardan ve
cebindeki paralardan alıyor.
Kadın erkeğe müdahale
hakkını analığından, veya
karılığından rru alacak? Ayni
yuvada erkek te koca ve
babadır. Ana ve karı olmak,
koca veya baba olmak,
insanlara birbirine tahakkûm
hakkını vermez.
En büyük hak, vazife ve
mes'uliyete dayanır. îstihsal
yapmıyan kadının vazife ve
mesuliyeu yoktur; ve tabi
hakkı da yoktur. Kadını
mahkûm eden başkasının anahtarıle açılan yuvaya, tasahup
edilmış bir mal gibi girmesi, bu alışverişe mukabil erkeğin
istihsaline ortak oluşudur.
Amma, arada anlaşma olduktan sonra benim
müdahalelerim, samimı bir arkadaşlıktan ibarettir,
diyeceksin kınm... Erkeğin bunu kabul ettiğj müddetçe bu
bal gibi gider, fakat istemediği gün... 1leri gitmek için
elindeki kuvvei müeyyide nedir? Hak ve salahiyet nedir?
Spirozal
n j h l t l u
Kadın erkeğin hiyanetine kanşamaz mı? Elbette!.. Hatta bu
hakkı kanun dahi vermiştir. Fakat söz aramızda kızım, bu
'hak ve kanundan istifade eden, bu sebeple talak
mahkemesine düşen kaç kadın var biliyor musun?
Mevcudun yüzde onu bile değil... Niçin susuyorlar? Biliyor
musun? Yuvam yıkılırsa, erkeksiz kalırsam, açlık var... îşte
bu dört başlı^czın acubesi kadını saçlarından yakalamış,
saçlarile dilini bağlamıştır.
O halde bu aileye ne lüzum var diyorsun, elbette kızım bu
aileye ne lüzum var?
CİCİ ANNE
30 YIL ÖNCE Cumhuriyel
Mısır'da millileştirme
13 ŞUBAT 1960
Birlejik Arap Cumhuriyeti tktisat Vekili Abdülmünim
Keysuni, dün gece basına verdiği beyanatta, "Milli Banka"
ile "Mısır Bankası"mn millileştirildiğini açıklamıştır.
Keysuni bankalann devletleştirilmesinin sebebini şöyle izah
etmiştir:
"— Mısır Bankası hükümete borçlu
durümda idi. Hükümet, bankanın
hissedarlarından borçlarını
ödemelerini talep etmiş olsa,
hissedarlar çok müşkül durumda
kalabilirlerdi. Diğer bankaya gelince,
hususi bir teşekkülün milli bir
bankanın bütün haklarından
faydalanması gaynmantıkidir. Nasır
Hükümet bu iki bankanın millileştirilmesinin iktisadi
kalkınmayı gelişmeyi hızlandıracağını ve memlekette istikrarı
sağlayacağını ümit etmektedir!-
Kahire'deki yabancı müşahitlere göre "Milli Banka" ve
"Mısır Bankası"nm devletleştirilmesi kararı, Başkan Nasır'ın
giriştiği iktisadi reform harekeünin en mühimlerindendir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Yeşilyurt olayı
13 ŞUBAT 1989
Yeşilyurt olayıru soruşturan mülkiye başmüfettişlerinin son
olarak Mardin'de Binbaşı Cafer Tayyar Çağlâyan'ın
ifadesini aldıktan sonra dün Ankara'ya döndükleri öğrenildi.
Mardin Valisi Aykut Ozan, "Böylesine duyarlı bir olay
olduğu için geciktirilmeden hazırlanacağını sandığı mufettiş
raporlarına göre işlem yapılacağını" söyledi.
Anımsanacağı gibi, İçişleri Bakanlığı'nca göreviendirildikten
sonra Cizre'ye gelerek soruşturmalanna başlayan iki mülkiye
başmüfettişi, bir hafta süre içinde şikâyetçUerle birlikte 40
köylunün ve biri başkomiser 6 polisin ifadesini almışlardı.
T4RT1ŞMA
Kadın ve Demokrasi
Demokrasinin askıya alındığı her yerde kadının aşağılanması
artıyor. Kadının doğurganlığını, analığını, eşine kölelik
derecesinde bağlılığını fanatik biçimde yücelteH görüşler
gelişme ortamı buluyor.
Demokrasi konusunda çok şey yazılmıştır
bugüne dek. Kadın konusunda yazılanlardan
çok daha fazla.
Nedir demokrasi? Toplumun her bireyinin
hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması
mı? Hangi konuda olursa olsun özgürce dü-
şünüp söz söyleyebilmek şu ya da bu biçimde
baskıyla kötü muameleyle karşüasmak güven-
cesi mi? Yoksa kendi haklarının bilincinde ol-
manın yanı sıra başkalannın haklannı da gö-
zetebilmek mi? Belki hepsi. Belki bunları da
içeren bunlardan öte bir şeydir. Bir davramş
normu. Bir yaşam biçimi.
Eğer demokrasi buysa kadınlann toplumun
öteki üyelerinden daha da fazla demokrasiye
gereksinimi vardır. Ekmek gibi su gibi. Ve ka-
dınlar böylesi bir toplumun gerçekleşebilme-
si için daha çok çaba harcamak zorundadır-
lar. Çünkü demokrasi yoksunluğu kadını iki
kez çarpar. Biri toplumda; işyerinde, sokak-
ta, otobüste, vb. Diğeri de aile içinde. Bu bir-
birine geçmiş ikili etki, kadını, kadınlığına ol-
duğu kadar insana da yabancılaştırır. Kadını
erkeğe yabancılastınr. Demokrasi olmayan bir
ortamda kurulan ilişki sağlıklı olamaz. Eze-
nin ezilene bakış açısıyla ezilenin ezene bakış
açısı ortak bir paydada bulujabilir mi? Bu iliş-
ki insanın tüm kültür düzeyini ortaya çıkanr.
Bir bütün olarak toplumun gelişmişlik düze-
yini sergiler, toplumun ne derece demokratik-
leştiğini gösterir.
Aile toplumun en küçük birimidir. tlkoku-
lun ilk yıllannda öğreniyoruz bunu. Ama öğ-
renmediğımiz çok şey var. Aile-içi demokra-
sinin nasıl birşey olduğunu, demokratik bir ai-
le yapısının ancak toplumun demokratikleş-
mesiyle eşgüdümlü olarak kurulabileceğini öğ-
reniyoruz. Bunu bize yaşam öğretiyor, ûğret-
meli. Yaşam bize başka birşeyi de öğretiyor.
Demokrasinin askıya alındığı her yerde kadı-
nın aşağılanması artıyor. Kadının doğurgan-
lığını, analığını, eşine kölelik derecesinde bağ-
lılığını fanatik biçimde yücelten görüşler ge-
lişme ortamı buluyor. Nazi Almnnya'sınm 3K
"Kind, Knche, Kirhe" (Çocuk, Mutfak, Kili-
se) formülünü anmak bile yeterli bir örnek,
ama tek örnek değil. Bu yüzden kadın hakla-
nyla demokrasi arasında kopmaz bir bağ ol-
duğuna inamyorum. Sosyalist ülkelerin onlar-
ca yıl suren pratiklerinde de bu sorunun çö-
zfilememiş olması inancımı pekiştiriyor. Son
zamanlarda bu ülkelerde ortaya çıkan demok-
ratikleşme yolundaki hareketler, kadınların
konumunun yeniden sorgulanmasını berabe-
rinde getiriyor.
Öte yandan her demokratikleşme adımı ka-
dının toplumsal yaşama etkin katılımmm yo-
lunu açıyor. Arjantin'deki Şili'deki kadınların
eylemleri, özellikle Arjantin'de faşizmin sor-
gulanması konusundaki kararlılıkları dikkat
çekicidir.
Demokrasi, ama göstermelik değil, gercek
demokrasi. Kadınıyta, erkeğiyle her bireyin de-
mokrasiyi içine sindirdiği bir toplum yapısı.
Sonuç olarak, kadınlar demokrasi için mü-
cadeleye daha sıkı sarılmalı. Kuşkusuz bun-
dan kadın hakları (cınsel taciz, mesleki ayı-
rımcılık, aşağılanma, dayak vb.) mücadelesi-
nin bir kenara ıtileccği anlamı çıkarılmama-
lı. Birbirini tamamlayan bir süreç bu.
Kadınlar hak mücadelesini demokrasi mü-
cadelesiyle birleştiremedikçe, kazanılan hak-
lar güvenceye alınmadıkça dönüp dolaşıp ge-
lecekleri nokta aynıdır.
DİLEK A. KANAT
tstanbul
\ eııî Patronlar veya
6
Kırnıızı Ka phali^tler-
Özel mülkiyet düzeninin mevcut yasaları kârın elde edilişi
konusunda kriterler, kurallar, gelenekler koymuştur. Kârın
kullanırnı ve paylaşımına yönelik olarak özgür
sayılabilecek bir alan bulunmaktadır.
Bu çoğulan için şaşırtıcı başlık, kendi dili-
mizle ifade etmeye çalıştığımız bir fenomeni
açıklamak için seçilmiştir. Üstelik konunun
yazılı haJe getirilmesinde, basın yoluyla bu ko-
nudaki düşüncemizin ileülmeye çalışılmasın-
da, bizi de içine alan, haklı gibi görunen yay-
gın bir eleşürinin payı düşüktür.
Son yirmi yüın toplumsal gelişim süreci, ge-
rek yerel, gerekse evrensel boyutta sınıfsız bir
toplum ve evrensel bir eşitlık düzeni için fıkri
ve bedeni emeğini sarf edenlerin, insanın en
kıymetli varhğı olan canını bile bu yolda ge-
rekirse ortaya koyanlarm düşündüğü bir çiz-
gi izlememiştir.
Düzen kurumlanrun işe almadaki gerici öl-
çütleri, bilgi ve beceri ile yükselmenin önün-
deki sicil dosyalan, düzen kurumlarındaki
toplu işten çıkarüışlar, medeni bir insanın ya-
şamını sürdürmede yeni arayaşılara yol açrruş-
tır. Düzene karşı örgütlenmenin önündeki ya-
sal engeüer, aidat veya bağış sistemi ile bu aç-
mazlara çözüm bulma formülünü de uygula-
namaz hale getirmiştir. Evrensel dayanışma
anlayışı ise günümüzde devletlerarası çıkar iliş-
kileri duzeyinde ve yalnızca ilgili devletin çı-
kanru duşünen kadrolar seviyesinde tutulmuş,
bu kaynak da bu nedenle yerel medeni insan-
lar tarafından dışlanmıştır,
Sosyal mülkiyet düzenini savunanların ya-
ratıcı düşünce yöntemi, doğruluğunu, engel-
leri aşmadaki beceri Ue kanıtlamaktadır. Özel
mülkiyet düzeninin ekonomik gösterüişi olan
ticarete girme, bilgi ve becerilerini ticari yön-
de kullanma durumuna düşen sosyal mülki-
yet yanlılanrun bu durumunu anlamak için sı-
ralanan motifleri değerlendirmek gereklidir.
Şüphesiz düşüncede sosyal, yaşantıda, özel-
likle iktisadi yaşamda bireysel olan insanın iki
kisilikli bir yaşam süreci göstereceğı bilinen bir
gerçektir. Bilimsel düşünce sistemi ne kadar
acımasız doğrularla kendisini kabul ettiriyor-
sa, aym şekilde özel mülkiyet düzeninin ku-
ralları da a>ıu acı gerçek doğrularla zorunlu-
luğu ortaya koymaktadır. Bu ikilem yazımı-
Kıyak Enıeklilik
Daha önce Sayın Kenan Evren tarafından veto ve Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen yasa her şeye rağmen
Meclis gündemine alınmış ve ANAP milletvekillerinin oylan
ile acele kabul edilmiştir.
TBMM'nin Sayın milletvekilleri son aldık-
ları "Kıyak EmekHlik" yasası karar? ile rnil-
lete hizmet için değil, kendilerine olanak sağ-
lamak için bu göreve talip olduklannı tüm ka-
muoyuna açıkiamışlardır.
Daha önce Sayın Kenan Evren tarafından
veto ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen yasa her şeye rağmen Meclis gündemi-
ne alınmış ve ANAP milletvekillerinin oylan
ile acele kabul edilmiştir. Muhalefet oyu ve-
ren veya oylamaya katılmayan Sayın milletve-
killerinden sadece bir ikisi bu parayı katiyen
almayacaklarını açıklamışlar, diğerleri susup
beklemeyi yeğlemişlerdir. Görülüyor ki kişi-
sel menfaaüer her şeyin üstündedir. Vatandaş-
ların çoğunluğu kuru ekmek savaşı içinde ol-
sa bile..
Basından izlediğimız yazılarda Sayın millet-
vekülerinden bazılan mesleklerinin çok yorucu
olduğunu, adeta bir "maden Işçisi" gibi ça-
lıştıklarım veya milletvekilliğinden aynhrlar-
sa "ac, sefil kalma" korkusu içinden olduk-
lannı belirtiyorlar da, maden işçisinin geliri-
ni biraz olsun arttırma yolları aramayı, üç ay-
lık emekli raaaşı ile 90 günü nasıl geçireceği-
ni korku ile hasaplayan emeklinin sıkıntısını
hafifletmeyi neden düşünemiyorlar?
Sayın milletvekillerini kimse zorla Meclise
getirmedi. Kendi hür iradeleri ile seçim mey-
danlannda attıklan parlak nutuklarla, vatan-
daşa bol keseden dağıtılan vaatler ve birbir-
leri arasında yaptıklan kıyasıya mücadele so-
nunda oraya geldiler. Topluma düzen, huzur,
refah ve hizmet vaat ederek oy aldılar. Tabii
çok çalışmaları gerektiğini ve milletvekilliği
görevinin belirli bir süre sonra biteceğinin bi-
za konu fenomende değil, bugün, evrensel dü-
zeyde de kendisini göstermektedir. Sosyal mül-
kiyet uygulamasının açmazlarıru çözmek için,
özel mülkiyeti canlandırma olarak kaba bir
formülasyonunu yapacağımız gidiş, toplum-
sal boyutlan son derece yüksek bir iki kişi-
likliliği ortaya çıkaracaktır.
Burada yaratıcı düşünce, yeni uygülama
yöntemlen bulmakla karşı karşıyadu*. Sosyal
bir aktivite olan üretimin süreçlerini yeni bo-
yutlarla zenginleştirmek bir çıkış yolu olarak
düşünttlmelidir.
Konu olarak üretim sürecinin en önemli
öğesi kann paylaşımı ve kullanımında getiri-
lecek yeni yöntemler alınmalıdır. özel mülki-
yet düzeninin mevcut yasaları kânn elde edi-
lişi konusunda kriterler, kurallar, gelenekler
koymuştur. Kârın kullanımı ve paylaşımına
yönelik olarak özgür sayılabilecek bir alan bu-
lunmaktadır.
Üretim sürecinin diğer öğeleri bizce sınırlı
olanaklar ortaya koymakta, özellikle yasal ge-
reklerden çok düzenin niteliğini doğrudan il-
gilendiren kriter, kural ve gelenekler nedeniyle
pek de özgür bir alan olarak görülmemekte-
dir.
Gerek medeni insan olma yolundaki birey-
sel gelişmenin gerekse medeni bir toplum ol-
ma yolundaki toplumsal gelişmenin içine, git-
tikçe bedeni emeğin önüne geçen, beyinsel üre-
timin dinamiği artarak katılmaktadır. Bu an-
lamda üretim tarzında yeni bir dinamik yara-
tabilecek yeni patronlar veya "kırmızı kapi-
talistler"in yerel ve evrensel ölçekte yadsına-
maz önemleri olacaktır.
özel mülkiyet düzeninin bu yeni dinamiği
ise yasalar, kural ve gelenekler ile engellendik-
çe şahlanan bir girişimcilik ruhunu ortaya çı-
karmaya aday olması bakımından da incelen-
meye değer bir fenomendir.
ATtLA SARP
Ziraat Yüksek Mühendisi
lincinde idiler. Secimler sonunda vatandaşın
oylan ile geldikleri Türkiye Büyük Millet Mec-
lisi çatısı altında Türk ulusunun vekili olmak
onuruna kavuştular. Sadece bu büyük onura
sahip olmak bile çalışmaya, yorulmaya değer.
Kaldı ki yüce Türk müieti kendi vekillerine pek
çok ayncalığı da layık görmektedir. Ayda net
5 milyon 347 bin TL. maaş, bedava dayalı dö-
şeli lojmanlar, parasız servis otobüsleri, ucuz
seyahat imkânlan, devletin ödediği telefon pa-
ralan, özel çalışma odaları, özel sekreterler
vb...
Bütün bunlara karşın gönül isterdi ki Sa-
yın milletvekilleri kendi geleceklerini düşün-
mekten önce, ellerini vicdanlanna koyarak ve-
kili olduklan Türk milietine neler getirdikle-
rini, seçim meydanlanndaki vaatlerinden han-
gilerini gerçekleştirebildiklerini ciddiyetle dü-
şünebilseler.
Bu hatalar zincirine devam ettikleri takdir-
de vatandaş oylannı kendilerinden mutlaka
geri çekecektir.
Yoksa onca telaşın sebebi de bu mu?
TÜRKAN AYTUNA
OKURLARDAN
Sözleşmeli Personel \asası
Sözleşmeli Personel Yasası'nda
amaç nedir? tnsanları sokağa
dökmek mi? Yoksa açhktan
öldürmek mi, nedir amaç? tlk
önce bunun açıklarunası lazım.
Bir yasa çıkartıhyor, güya
sözleşmeli personel iş güvencesi
alacakmış. Hani o güvence?
Güvence değil daha beterini
yaptılar. lnsanlar bu kadar
ucuz mu? Değerleri bu kadar
mı? Sen, insanı çalıştır, kafana
göre beğenme, başka yere
tayinini çıkart ve altı ay sonra
kapı önüne koy. Bu mu devlet
garantisi? Sen bankalardaki
özel sandıklan fesh et, yıllarca
buraya para yatırmış olan
personeli devlet memuru
üzerinden emekli yap, bu mu
adalet, bu mu garanti, bu mu
iş güvencesi?
Bizlerden biri ve Kıyak Emeklilik
Bizleıden biri çıktı, tstanbul
kentine Belediye Başkanı
seçildi, Haliç'i gözlenmin
mavisi gibi yapacağım dedi;
bırak Haliç'i mavi yapmayı
koskoca Marmara Denizi'nin
köküne kibrit suyu döktü,
Marmara'yı ölü denize cevirdi,
kimseden ne ses ne de seda.
Arayan yok soran yok, adam
dolaşır elini kolunu sallaya
sallaya, okuduğuma göre parti
kuracakmış, devletin başına
geçme olasüıgı varmış,
anlaşılan Türkiye'yi gözlerinin
içi gibi mavi mavi masmavi
yapacak.
Bizlerden biri çıktı, doğalgaz
da doğalgaz diye tutturdu.
Borular her yöne döşeniyor,
milyarlar harcanarak
düzenlenen Bağdat Caddesi
hasat vaziyette. Sözüm ona
hava kirliliği kalkacakmış, hava
kirjiliği daha da beter boyutlara
Üst kademeyi sözleşmeli, hem
de kadrolu yap. Sözleşmesi
bitince kadrosu geri verilecek.
Peki ya alt tabakada çalışanlar
ne olacak? Anayasa Mahkemesi
Sözleşmeli Personel Yasası'nı
iptal etti. Etti de ne oldu?
Daha kötüsü çıktı. Neden hiç
kimse binlerce vatandaşın
hakkını aramıyoı?
Sizden sunu rica ediyorum, bu
ulaştı. Kimse çıkıp da "Arkadaş
hani şu doğalgaz havayı
temizleyecekti, ne oldu?" diye
sormuyor. Ankara kenti temiz
havaya kavusacaktı, ne oldu
kardeşim, ne oldu? Ankara'nın
havası neden halen
temizlenmiyor? Kimse
sormuyor, araştırmıyor, eski tas
eski hamam, olaylar devam
ediyor.
Bizlerden biri çıktı, kaçırılan
eski eserler Türkiye'ye geri
mektubu bizler yani
sözleşmeli personeller adına
yazıyoruın:
Sizce çıkanlan sözleşmeli
personel güvencesi bu ise tüm
sözleşmeli personelin başı sağ
olsun. Çünkü ölmeden mezara
girdik.
Ziraat Bankası vc Emlak
Bankası calışanlan adıua
gelecek dedi, tarihi eserler daha
fazla kaçınlmaya başlandı.
Gidenler gelmez, ne soran var,
ne de araştıran.
Ama bilinen bir gerçek var ki
(işte bunu herkes biliyor): 33
yaşında emekli olup köşeyi
dönmek. Bana yazıklar olsun,
SS yaşıma kadar bekledim,
primlerimi ödedim, "Kıyak"
emekli oldurn.
AHMETTHETE
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇJ
Istanbul'da: (2)
Bizimkilec, Kavgasından...Şişli Camisi'nden Zincırlikuyu'ya çabuk gittik; bu arada Emil
Galip'le birbirimizi yrtîrdîk. Cumhuriyet'ten Anna Turay'la foto mu-
habiri Uğur gelmişler olayı izlemeye. Anna:
— Bizim araba var, Zıncirlikuyu'ya stzi de götürürüz, dedi. Bak-
tık, şoför Kemal! Artık tanışıyoruz. Sümeyra'ya, Ruhi Su'nun çok
yakınında bir gömüt yeri bulmuşlar; İstanbul Belediyesi'nde ça-
lışan, eski bakanlardan Alev Coşkun yardımcı olmuş burada bir
gömüt yeri bulmada. Ruhi Su'nun gömütünü gördüm, baktım,
bir öğretmen de orada. Su gibi gömüt taşı Ruhi Su'nun; üç el
kurşun atılıp delinmiş cam taş; olmamış, bu kez balyozla vuru-
lup çeşitli yerlerinden parçalanmış, yine de bir şey yapamamış-
lar, iyi mi? Bizim ilkelliğimiz, yabaniığımız sırıtıyor gömütlüklerde.
Ruhi Su, Sümeyra neden çalınıp söylenmez televizyonlarda, rad-
ydarda? Faşizmin nerelere uzandığını gösterir bu...
Ruhi Su'nun gömütü, düz bir topraktı. Başucunda tanıştığım
öğretmen:
— Her baharda buraya buğday ekiyorum. dedi. Yaz gelince
buğdayı biçiyorum. Kışa dek buğday sapları gömütün üzerinde
kalıyor...
Tanışalım, dedim.
— Ben sizi tanıyorum dedi, Ekmekçi'siniz. Benim için de "Bir
öğretmen" dersiniz! Öğretmen Hüseyin...
Hakhydı öğretmen; "Sen misin Ruhi Su'nun gömütüne buğ-
day eken?" derler, canına okurlardı öğretmenin... İki araba do-
lusu "ekip", gömütlükte bekleşiyorlardı.
Sümeyra gömüldü. Üzerinetoprakörtüldü. Hocaduaetti. Bir
kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Sümeyra'ya ağıtlar yakıyordu:
— Hk? günahı yok diyordu, onun hiç günahı yok! Ben düşüm-
de gördüm, bir kuşun kanadındaydı. Kara, güzel gözleri vardı!
Hoca dua okuyor, kadın ağlıyordu.
— Yeter, diyorlardı ağlama, sen annesi de değilsin!
— Annesi olmayayım, ona ben baktım! diyordu. Ağlayan ka-
dın, Hasan Çakır'ın ablası Sevim Kokoç'tu. Ağıtlan, Anadolu ka-
dınının ağıtlan. Yeniçeltek'te toprak altında kalan madencilere
yakılan ağıtlar gibi. Sedat Veyis Örnek'in, halk ağzından derle-
diği bir ağıt vardır, Isparta yörelerinden, şöyle:
— ölüm ölüm hezen ölüm / Evden eve gezen ölüm / Her dü-
zeni bozan ölüm!
ölüm, her düzeni bozuyor da ona neden olanlann düzenleri-
ni niye bozmuyor? Gerçek sorumlular hiçbir zaman hesap ver-
mryoriar. Madende işçiler mi öldü, vatandaştan yardım toplanıyor!
Ne yüzle?
Sevim Hanım'ın ağıtlan, yakınmalan hocanın dualarına karı-
şıyor.
Hoca çok ince, efendi bir kişi. Duadan sonra konuşuyor:
— Hepiniz lütfettiniz, şeref verdiniz, buraya kadar zahmet bu-
yurdunuz. Tekrar haklarınızı helal ediniz!
— Helal olsun!
— Allah sizden razı olsun!
Gömütü başında Sümeyra'nın, Yüksel Selek konuştu önce.
Yüksel Selek, uzun sürgün yaşamından sonra bir süre önce yur-
da dönmüştü. Kısa bir süre önce ölen Sabahattin Selek'in kar-
deşiydi. Yüksel Selek özetle şunları söyledi:
— Söylenecekler çok az; onu anlatabilmek mümkün değil, onu
tanıyanlar bilir. Nasıl sevgi dolu bir yüreği, nasıl eşsiz bir sesi
vardı. Nasıl halkına adamıştı bütün türkülerini. Halkı için, insanlık
için söyledi hep. Ben hazırlıklı değilim. Ama ifade edilemez. Onu,
ne yazık ki gurbette öldürdüler. O, Ruhi Su ile "Dostlar Korosu-
'nun Maden-iş kongresinde, "Enternasyonal"i söylediği için hak-
kında yedi buçuk yıl dava açılmıştı. Onun için kaldı yurtdışında.
Cenazesini bile getirmede güçlük çıkardılar. Bunların hesabı so-
rulacak! Ondan sonra rejim, Yunanistan'daki soydaşlar için göz-
yaşı döküyor. Kendi insanlarını sürgünde öldürüyor.
Hapishanelerde öldürüyor Ama biz, öldürmekle bitmeyiz. Sü-
meyra, sesiyle, sanatıyla sonsuza kadar yaşayacak. Bütün da-
varpıza, yüreklerimize heyecan, coşku verecek. Onu
unutmayacağız. Türküleri dillerde soylenecek. Onu gurbette öl-
dürenter, bunun hesabını bir gün verecekler. Rahat uyu Sümeyra!
(Yüksel Selek konuşurken Sevim Hanım hıçkırıyor, bağırıyordu:
"Evet, rahat uyusun! O bir melek, o güvercin. Onun günahı yok-
tu..." Gömütlüktekiler, Sümeyra'ya alkış tutuyoriardı. Ruhi Su
Dostlar Korosu sanatçıları türküler söylemeye başladılar bir ağız-
dan: "Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle, kaymak söy-
le, bal söyle..")
— Hosça kal allı turnam! dedi biri.
— Güzel konuştun, sağ ol! dedim Yüksel Selek'e. Orada ta-
nıdım onu.
Koro, Dadaloğlu'ndan söylüyordu türküyü; Sümeyra'nın türk-
üsü:
"...Bıktım usandım canımdam / Ayrı düştüm vatanımdan / Bi-
zimkiler kavgasından / Sağ selamet çıktı m'ola."
Yüksel Selek'ten sonra Sümeyra'nın eşi, mimar Hasan Çakır
konuştu, özetle şunları söyledi:
— Değerbilir kardeşlerim! Sümeyra bütün türkülerini, insan-
lığın değerlerini yaşatmak için söyledi. Ve o değerler, bizlerin
ellerinde yaşayacak. Biz, Sümeyra'yı yasatacağız. Ruhi Su, Sü-
meyra halkımızın öz değerierini yeniden diriltmişlerdir. Onun in-
sancıl değerlerini türküleştirmişlerdir. Bu büyük insanlar,
halkımızın yüreğinde tıpkı Yunus'lar gibi, Pir Sultan'lar gibi, ya-
şayacaktardır. Ve siz, değerbilir dostları onlan yaşatacaklardır.
Sümeyra, sevgili Ruhi Su gibi sonsuztürküsüne başladı. Şimdi
siz, o türküleri söyleyin, sürdürün. Hoşça kahn!
Sümeyra'dan sonra Ruhi Su'nun gömütüne gidildi; saygı du-
ruşunda bulunulduktan sonra orada da türküler söylendi...
Bir düzeltme: 11 şubat pazar günü çıkan "İstanbul'da (1)" baş-
lıklı "Ankara Notlan"nın ikinci paragrafında, Adalet Sarayı önünde,
Muammer Aksoy için düzenlenen törene katıIan tek yargıç Se-
zer Özyörük'ün, Mukbil Özyörük'ün kardeşi olduğunu yazmış-
tım. Kardeşi değii, eşiymiş. Düzeltir, yanlışlıktan dolayı yargıç
Sezer Hanım'la, okurlardan özür dilerim.
ÇAUŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YflJMAZ^tPAL
"Yurtdışında geçen 3 yıl"
SORU: tlk kez 1962 yılında Sos>-al Sigortalar kapsanunda çaltşma-
y« başladım. Bu çahşmam 1980 yılına kadar sürdü.
1980'de yortdışına gittira ve 1983e kadar 3 yıl yurt dışında kaldım.
1983 yılı ekim ajından bu yana da yine Sigortalı olarak ve aralıksız
ealışmakta ve primlerimi tavandan ödemekteyim.
Yurtdışında geçen sürelerimi borçlanmak isliyorum. Buna olanak
tanıyan bir yasanın varlığından söz ettiler.
Ben, yurtdışında jecen 3 yü için borçlanma yapabilir miyim ve ko-
jallan nedir?
YapabUirsem glacagım emekli aylığı nasıl etkiler?
YAMT:
3201 sayılı, "Yurtdışında bulunan Türk vaıandaşlannın yurtdışında
geçen sürelerinin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesi hak-
kında kanun!' 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanmış ve
aynı gün yürürlüğe girmiştir.
Yasa, iki kesimi ilgilendirmektedir. Birinci kesim, yasanın yürürlü-
ğe girdiği 22 Mayıs 1985'ten sonra yurda kesin dönüş yapanlar. İkinci
kesim ise yasanın yürürlüğe girişinden önce yurda kesin dönüş yap-
mamış olanlar.
22 Mayıs 1985'ten sonra yurda kesin dönüş yapanlann borçlanmay-
la ilgili isteklerini, kesin dönüş tarihini izleyen 2 yıl içinde yapmaları
gerekmektedir.
ömeğin, 1 Ocak 1989 günü yurda kesin dönüş yapanlann, yurtdı-
şında geçen sürelerini borçlanabilmek için en geç 1 Ocak 1991 gününe
kadar ilgili olduklan sosyal güvenlik kurumuna yazılı istekte bulun-
maları koşuldur. Bu iki yılbk başvuru süresini geçirenler, borçlanma
hakkını yitirmiş olurlar.
3201 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 gününden önce
yurda kesin dönüş yapanlar ise 3201 sayılı yasadan önce yürürlükte
olan 2147 sayılı yasaya göre "hizmet sürelerini değerlendirmemiş
olanlar" için "en çok iki yü içinde yazıh istekte bulunmak" koşulu Ue
"Yurt dışında geçen sürelerinin tamamını veya diledikleri kadanm"
borçlanabilme hakkı tanınmıştı. Bu süre'22 Mayıs 1987 günü son bul-
tnuştur.
Kısaca, 22 Mayısı 1985 gününden önce yurtdışında geçen süreleri
borçlanarak sosyal güvenlikleri yönünden değerlendirmek isteyenlerin,
3201 sayıl; yasadan yararlanma hakkı 22 Mayıs 1987'de son bulmuş-
tur. Bu gün için bu haktan yararlanma olanağı yoktur.
Bu haktan yararlanabilseydiniz, 3 yıl karşılığı 1.080 gün fazla prim
ödemiş bir sigortalı olarak yaşlılık aylığınız °i» 4 oranında artacaktı.
Bu *b 4'lik oran yaşlılık aylığı aJmaya hak kazanmış ve son 5 yılın prim-
lerini de tavandan ödedikten sonra, 1990 yılında emekli olan bir si-
gortalının yashhk aylığıru bugünün katsayı ve göstergesine göre ayda
43 bin 410 lira arttınrdı.