25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 ŞUBAT 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Meteoroloji Genel Müdûriûğû'n- den alınan bıigiye göre; bûtün böl- gelerimiz parçalı. çok bulutlu yapişlı geçecek. Yağışlar yer yer etkili ve sürekli otmak ûzere geneliikle yağ- mur. yurdun ıç kesimterimn yöksek- len ile Doğu Anadolu'nun ku2ey ve dogusıı karla kanşık yağmur ve kar seklinde olacak. Hava sıcaklığı de- ğişmeyecek. Rûzgar gütvey ve baö \ m h | 2 l a e s e c e k peniz mutedil. yer yer kaba dalgalı ola- yûderden orta kuvveöe, yer yertov-^ D a i g a yûKsekliği 1 ila 2. Ege ve Marmara'da yer yer 3 vedice esecek. DenızJenmıaie Ruz- ^ ^ g û r û ş u a k l | j , 1 0 k m ^ a n ı n d a 3 .5 k m d o l a y i n . gâr: Gunbatısı ve lodostan 4-5, Ege d a b t J |u n a c a k V a n Gölû'nde hava: Çok bulutlu ve kar yağışlı ve Marmara'da 7 kuvvetinde saatte a e c e c e (( 16-27, Ege ve Marmara'da 33 deni2 ^ Myaman Aiyon A*ı Antora Amakya AıMya Artvm ftydm BalJkesı- Bıleon Bıngöl atns Bolu BursJ Çjjıal** Çorum Dentfi B 17° 8°DiyartMfcr Y 10° 4°E*me Y 12° S>tmnan Y 5° 0°Ef7unjm Y 0°-12° Estaşetıir Y 6° 0°Ga»ntBp B 15° 7°Giı«un Y 6° 0°HaHdri Y 12° 5°bparö Y 10° yistaıitıul Y 7° 2°tonir K Y Y Y Y Y 4°-6° Ksstamonu S° 0°Kaysen W """ " 10° 7° 10° «"Malatya Y 12° 4°Manisa Y 8° 3°KMaraş Y 1° -6° Meısın K CP-vrMuöla Y 5° 0°Mu* Y 11° 5°Miûde Y 10° 5°0f*J Y 5° -2° «a K 2°-4° Samsun B 6° 1° Siirt Y 9° «°Sinop Y 12° 5°&vas K Y Y Y Y Y Y Y 11° P B M° 5° Y W10° ' Y 11° 4° K 2°-5° Y 5° 0° Y 10° 5° Y W 5° Y 10° 5° Y 12° Helsmkı J lenıngrad DÜNYADA BUGÛN Moskova Amman Atna •Beriir ^ 1» J. • Vıvana 6° (PTratam 5° O°Tunc«S 7» 3°U?ak 5° 0°Vüı 5° 5° S» 4° #•-1° 8° 4° 10» 5° 4"-1° 6° 1° 0°-8° 4°-1° 8° 4° ı Zurıh Madrid rm m^\ i»> * B e l 9 r a ü ^~*^y AtınaCezayir Tunus O Barceiona Bjsel BeljrJt Berin Bontı Brtıeet Bodapeşte Cenem» Cezıy» Dtfde Dubayi Franfctutt Gime Hdsinki g £ sisi A-aç* B-buluHu G-günesl' K-karlı S-sıslı Y-yaJmurlu Kahıre* J Kopentag Kötn Lsftoşa Y 10° Y 16° Y 12° B 17° B 12° Y 7° Y 10° Y 8° Y 11° B 10° 8 10° B 8° B 4° B 20° B 20° Y 7° Y X"» K 3° Y 17° Y 9° Y 7° Y 16° üenngrad Umdra Matrid Mibno Montreai Uûniti Ne* York Oslo Paris Prjg Rıyad Roma Sofya Sam imus vlyana Y 8° Y 10° 3 12° y go B 27° B 4° Y 7° B 14° 1 5° Y 10° Y 7° e w Y 13° Y 7° Y 15° B 15° B 8° Y 7° Y 9° B 10°y WashmgtDnB Zûrih B 8° BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ ABD yönetüninin, lıan'a gizlice silah sa- tarak aldığı parayla Nikaragua'da hükü- mete karşı savaşan Kontralara yardım sağlaması skandalına verilen ad. 2/ Yanar- dağlardan fırlayan çok küçük katı parça. 3/ Parola... Yugoslav- ya'ıun ikinci büyük kenti. 4/ Kolay ışlene- bilen yumuşak bir element... Eskrimde bir karşılaşma (ürü. 5/ Pukulukta hatalı basümış pullar için kullanılan sözcük. 6/ Bir işi yaptırabilme gUcü... Her tür organik yağa verilen ad. 7/ Bir devle- tin başka bir devlete yaptığı bildirim.... llk damıtüan ve içinde anason bulun- mayan rakı. 8/ Dövülmek için harman yerine scrılen ekin sapları... Hayvan- lara vunılan damga. 9/ Bahçe sulamak için açılmış ark... Eli açık, cömert, yiğit. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Idare lambası. 2/ Eski bir Hint tannsı... Düzgün sanlmış halat yumağı. 3/ Eski bir siyasal partinin kısa yazüışı... Okutman. 4/ "Bir eşek var idi zaif ü....'.' (Şeyhi)... Kimi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik. 5/ Kuzgunkılıcı da denilen süs bitkisi... tlave. 6/ Suyosunu... Zarara uğrama tehlikesi. 7/ Dikişte kullanılan pamuk ıpligi... Polonyum elementinin simgesi. 8/ Bo- zulmak, ekşiyip çttrümek. 9/ Oyunda cezalı çoçuk... Teşhis. 60 YIL ÖNCE CumhurİYet Kadın ve erkek 13 ŞUBAT 1930 Genç bir kadın soruyor: "Erkeği küıbık yapan, kocasırun hareketlerine müdahale eden kadınlardır, diyorsunuz. Müşterek bir hayatta kadının erkeğe, erkeğin kadına hakkı müdahalesi yok mudur? Erkek, hayatta zaten serbesttir. Kadın erkeğini kendine bağlamak, onun hiyanetine manı olmak için, hayatma neden müdahale edemezmiş? Öyle olduğu takdirde aileye ne lüzum var?" Ne güzel mektup... Ben de bu suallere cevap vermesini pek isterim: Birincı sual: "Kadının erkege, erkeğin kadına müdahale hakkı yok mudur?" Acaba var mıdır? Erkek kadına, kadın erkeğe ne hakku salâhiyetie müdahale eder? Bu salâhiyeti veren karılık ve kocalık sıfatı mıdır? Neden?.. Aile bir hâkimle bir mahkûmun teşkil ettiği yuva ise, yıkılsın o aile!.. Kadın niçin hâkim, erkek niçin hâkim olsun?. Hayata bakarsak kadın butun tafralarına rağmen hakiki hayatın revişinde mahkûmdur. Yuvanın anahtarı erkeğin elinde... Para onun cebinde... Her kavganın sonunda, "lstersen!" Diye gür sesle haykırmak salâhiyeti onun hançeresinde... Kadına müdahale hakkını elindeki anahtarlardan ve cebindeki paralardan alıyor. Kadın erkeğe müdahale hakkını analığından, veya karılığından rru alacak? Ayni yuvada erkek te koca ve babadır. Ana ve karı olmak, koca veya baba olmak, insanlara birbirine tahakkûm hakkını vermez. En büyük hak, vazife ve mes'uliyete dayanır. îstihsal yapmıyan kadının vazife ve mesuliyeu yoktur; ve tabi hakkı da yoktur. Kadını mahkûm eden başkasının anahtarıle açılan yuvaya, tasahup edilmış bir mal gibi girmesi, bu alışverişe mukabil erkeğin istihsaline ortak oluşudur. Amma, arada anlaşma olduktan sonra benim müdahalelerim, samimı bir arkadaşlıktan ibarettir, diyeceksin kınm... Erkeğin bunu kabul ettiğj müddetçe bu bal gibi gider, fakat istemediği gün... 1leri gitmek için elindeki kuvvei müeyyide nedir? Hak ve salahiyet nedir? Spirozal n j h l t l u Kadın erkeğin hiyanetine kanşamaz mı? Elbette!.. Hatta bu hakkı kanun dahi vermiştir. Fakat söz aramızda kızım, bu 'hak ve kanundan istifade eden, bu sebeple talak mahkemesine düşen kaç kadın var biliyor musun? Mevcudun yüzde onu bile değil... Niçin susuyorlar? Biliyor musun? Yuvam yıkılırsa, erkeksiz kalırsam, açlık var... îşte bu dört başlı^czın acubesi kadını saçlarından yakalamış, saçlarile dilini bağlamıştır. O halde bu aileye ne lüzum var diyorsun, elbette kızım bu aileye ne lüzum var? CİCİ ANNE 30 YIL ÖNCE Cumhuriyel Mısır'da millileştirme 13 ŞUBAT 1960 Birlejik Arap Cumhuriyeti tktisat Vekili Abdülmünim Keysuni, dün gece basına verdiği beyanatta, "Milli Banka" ile "Mısır Bankası"mn millileştirildiğini açıklamıştır. Keysuni bankalann devletleştirilmesinin sebebini şöyle izah etmiştir: "— Mısır Bankası hükümete borçlu durümda idi. Hükümet, bankanın hissedarlarından borçlarını ödemelerini talep etmiş olsa, hissedarlar çok müşkül durumda kalabilirlerdi. Diğer bankaya gelince, hususi bir teşekkülün milli bir bankanın bütün haklarından faydalanması gaynmantıkidir. Nasır Hükümet bu iki bankanın millileştirilmesinin iktisadi kalkınmayı gelişmeyi hızlandıracağını ve memlekette istikrarı sağlayacağını ümit etmektedir!- Kahire'deki yabancı müşahitlere göre "Milli Banka" ve "Mısır Bankası"nm devletleştirilmesi kararı, Başkan Nasır'ın giriştiği iktisadi reform harekeünin en mühimlerindendir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Yeşilyurt olayı 13 ŞUBAT 1989 Yeşilyurt olayıru soruşturan mülkiye başmüfettişlerinin son olarak Mardin'de Binbaşı Cafer Tayyar Çağlâyan'ın ifadesini aldıktan sonra dün Ankara'ya döndükleri öğrenildi. Mardin Valisi Aykut Ozan, "Böylesine duyarlı bir olay olduğu için geciktirilmeden hazırlanacağını sandığı mufettiş raporlarına göre işlem yapılacağını" söyledi. Anımsanacağı gibi, İçişleri Bakanlığı'nca göreviendirildikten sonra Cizre'ye gelerek soruşturmalanna başlayan iki mülkiye başmüfettişi, bir hafta süre içinde şikâyetçUerle birlikte 40 köylunün ve biri başkomiser 6 polisin ifadesini almışlardı. T4RT1ŞMA Kadın ve Demokrasi Demokrasinin askıya alındığı her yerde kadının aşağılanması artıyor. Kadının doğurganlığını, analığını, eşine kölelik derecesinde bağlılığını fanatik biçimde yücelteH görüşler gelişme ortamı buluyor. Demokrasi konusunda çok şey yazılmıştır bugüne dek. Kadın konusunda yazılanlardan çok daha fazla. Nedir demokrasi? Toplumun her bireyinin hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması mı? Hangi konuda olursa olsun özgürce dü- şünüp söz söyleyebilmek şu ya da bu biçimde baskıyla kötü muameleyle karşüasmak güven- cesi mi? Yoksa kendi haklarının bilincinde ol- manın yanı sıra başkalannın haklannı da gö- zetebilmek mi? Belki hepsi. Belki bunları da içeren bunlardan öte bir şeydir. Bir davramş normu. Bir yaşam biçimi. Eğer demokrasi buysa kadınlann toplumun öteki üyelerinden daha da fazla demokrasiye gereksinimi vardır. Ekmek gibi su gibi. Ve ka- dınlar böylesi bir toplumun gerçekleşebilme- si için daha çok çaba harcamak zorundadır- lar. Çünkü demokrasi yoksunluğu kadını iki kez çarpar. Biri toplumda; işyerinde, sokak- ta, otobüste, vb. Diğeri de aile içinde. Bu bir- birine geçmiş ikili etki, kadını, kadınlığına ol- duğu kadar insana da yabancılaştırır. Kadını erkeğe yabancılastınr. Demokrasi olmayan bir ortamda kurulan ilişki sağlıklı olamaz. Eze- nin ezilene bakış açısıyla ezilenin ezene bakış açısı ortak bir paydada bulujabilir mi? Bu iliş- ki insanın tüm kültür düzeyini ortaya çıkanr. Bir bütün olarak toplumun gelişmişlik düze- yini sergiler, toplumun ne derece demokratik- leştiğini gösterir. Aile toplumun en küçük birimidir. tlkoku- lun ilk yıllannda öğreniyoruz bunu. Ama öğ- renmediğımiz çok şey var. Aile-içi demokra- sinin nasıl birşey olduğunu, demokratik bir ai- le yapısının ancak toplumun demokratikleş- mesiyle eşgüdümlü olarak kurulabileceğini öğ- reniyoruz. Bunu bize yaşam öğretiyor, ûğret- meli. Yaşam bize başka birşeyi de öğretiyor. Demokrasinin askıya alındığı her yerde kadı- nın aşağılanması artıyor. Kadının doğurgan- lığını, analığını, eşine kölelik derecesinde bağ- lılığını fanatik biçimde yücelten görüşler ge- lişme ortamı buluyor. Nazi Almnnya'sınm 3K "Kind, Knche, Kirhe" (Çocuk, Mutfak, Kili- se) formülünü anmak bile yeterli bir örnek, ama tek örnek değil. Bu yüzden kadın hakla- nyla demokrasi arasında kopmaz bir bağ ol- duğuna inamyorum. Sosyalist ülkelerin onlar- ca yıl suren pratiklerinde de bu sorunun çö- zfilememiş olması inancımı pekiştiriyor. Son zamanlarda bu ülkelerde ortaya çıkan demok- ratikleşme yolundaki hareketler, kadınların konumunun yeniden sorgulanmasını berabe- rinde getiriyor. Öte yandan her demokratikleşme adımı ka- dının toplumsal yaşama etkin katılımmm yo- lunu açıyor. Arjantin'deki Şili'deki kadınların eylemleri, özellikle Arjantin'de faşizmin sor- gulanması konusundaki kararlılıkları dikkat çekicidir. Demokrasi, ama göstermelik değil, gercek demokrasi. Kadınıyta, erkeğiyle her bireyin de- mokrasiyi içine sindirdiği bir toplum yapısı. Sonuç olarak, kadınlar demokrasi için mü- cadeleye daha sıkı sarılmalı. Kuşkusuz bun- dan kadın hakları (cınsel taciz, mesleki ayı- rımcılık, aşağılanma, dayak vb.) mücadelesi- nin bir kenara ıtileccği anlamı çıkarılmama- lı. Birbirini tamamlayan bir süreç bu. Kadınlar hak mücadelesini demokrasi mü- cadelesiyle birleştiremedikçe, kazanılan hak- lar güvenceye alınmadıkça dönüp dolaşıp ge- lecekleri nokta aynıdır. DİLEK A. KANAT tstanbul \ eııî Patronlar veya 6 Kırnıızı Ka phali^tler- Özel mülkiyet düzeninin mevcut yasaları kârın elde edilişi konusunda kriterler, kurallar, gelenekler koymuştur. Kârın kullanırnı ve paylaşımına yönelik olarak özgür sayılabilecek bir alan bulunmaktadır. Bu çoğulan için şaşırtıcı başlık, kendi dili- mizle ifade etmeye çalıştığımız bir fenomeni açıklamak için seçilmiştir. Üstelik konunun yazılı haJe getirilmesinde, basın yoluyla bu ko- nudaki düşüncemizin ileülmeye çalışılmasın- da, bizi de içine alan, haklı gibi görunen yay- gın bir eleşürinin payı düşüktür. Son yirmi yüın toplumsal gelişim süreci, ge- rek yerel, gerekse evrensel boyutta sınıfsız bir toplum ve evrensel bir eşitlık düzeni için fıkri ve bedeni emeğini sarf edenlerin, insanın en kıymetli varhğı olan canını bile bu yolda ge- rekirse ortaya koyanlarm düşündüğü bir çiz- gi izlememiştir. Düzen kurumlanrun işe almadaki gerici öl- çütleri, bilgi ve beceri ile yükselmenin önün- deki sicil dosyalan, düzen kurumlarındaki toplu işten çıkarüışlar, medeni bir insanın ya- şamını sürdürmede yeni arayaşılara yol açrruş- tır. Düzene karşı örgütlenmenin önündeki ya- sal engeüer, aidat veya bağış sistemi ile bu aç- mazlara çözüm bulma formülünü de uygula- namaz hale getirmiştir. Evrensel dayanışma anlayışı ise günümüzde devletlerarası çıkar iliş- kileri duzeyinde ve yalnızca ilgili devletin çı- kanru duşünen kadrolar seviyesinde tutulmuş, bu kaynak da bu nedenle yerel medeni insan- lar tarafından dışlanmıştır, Sosyal mülkiyet düzenini savunanların ya- ratıcı düşünce yöntemi, doğruluğunu, engel- leri aşmadaki beceri Ue kanıtlamaktadır. Özel mülkiyet düzeninin ekonomik gösterüişi olan ticarete girme, bilgi ve becerilerini ticari yön- de kullanma durumuna düşen sosyal mülki- yet yanlılanrun bu durumunu anlamak için sı- ralanan motifleri değerlendirmek gereklidir. Şüphesiz düşüncede sosyal, yaşantıda, özel- likle iktisadi yaşamda bireysel olan insanın iki kisilikli bir yaşam süreci göstereceğı bilinen bir gerçektir. Bilimsel düşünce sistemi ne kadar acımasız doğrularla kendisini kabul ettiriyor- sa, aym şekilde özel mülkiyet düzeninin ku- ralları da a>ıu acı gerçek doğrularla zorunlu- luğu ortaya koymaktadır. Bu ikilem yazımı- Kıyak Enıeklilik Daha önce Sayın Kenan Evren tarafından veto ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasa her şeye rağmen Meclis gündemine alınmış ve ANAP milletvekillerinin oylan ile acele kabul edilmiştir. TBMM'nin Sayın milletvekilleri son aldık- ları "Kıyak EmekHlik" yasası karar? ile rnil- lete hizmet için değil, kendilerine olanak sağ- lamak için bu göreve talip olduklannı tüm ka- muoyuna açıkiamışlardır. Daha önce Sayın Kenan Evren tarafından veto ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasa her şeye rağmen Meclis gündemi- ne alınmış ve ANAP milletvekillerinin oylan ile acele kabul edilmiştir. Muhalefet oyu ve- ren veya oylamaya katılmayan Sayın milletve- killerinden sadece bir ikisi bu parayı katiyen almayacaklarını açıklamışlar, diğerleri susup beklemeyi yeğlemişlerdir. Görülüyor ki kişi- sel menfaaüer her şeyin üstündedir. Vatandaş- ların çoğunluğu kuru ekmek savaşı içinde ol- sa bile.. Basından izlediğimız yazılarda Sayın millet- vekülerinden bazılan mesleklerinin çok yorucu olduğunu, adeta bir "maden Işçisi" gibi ça- lıştıklarım veya milletvekilliğinden aynhrlar- sa "ac, sefil kalma" korkusu içinden olduk- lannı belirtiyorlar da, maden işçisinin geliri- ni biraz olsun arttırma yolları aramayı, üç ay- lık emekli raaaşı ile 90 günü nasıl geçireceği- ni korku ile hasaplayan emeklinin sıkıntısını hafifletmeyi neden düşünemiyorlar? Sayın milletvekillerini kimse zorla Meclise getirmedi. Kendi hür iradeleri ile seçim mey- danlannda attıklan parlak nutuklarla, vatan- daşa bol keseden dağıtılan vaatler ve birbir- leri arasında yaptıklan kıyasıya mücadele so- nunda oraya geldiler. Topluma düzen, huzur, refah ve hizmet vaat ederek oy aldılar. Tabii çok çalışmaları gerektiğini ve milletvekilliği görevinin belirli bir süre sonra biteceğinin bi- za konu fenomende değil, bugün, evrensel dü- zeyde de kendisini göstermektedir. Sosyal mül- kiyet uygulamasının açmazlarıru çözmek için, özel mülkiyeti canlandırma olarak kaba bir formülasyonunu yapacağımız gidiş, toplum- sal boyutlan son derece yüksek bir iki kişi- likliliği ortaya çıkaracaktır. Burada yaratıcı düşünce, yeni uygülama yöntemlen bulmakla karşı karşıyadu*. Sosyal bir aktivite olan üretimin süreçlerini yeni bo- yutlarla zenginleştirmek bir çıkış yolu olarak düşünttlmelidir. Konu olarak üretim sürecinin en önemli öğesi kann paylaşımı ve kullanımında getiri- lecek yeni yöntemler alınmalıdır. özel mülki- yet düzeninin mevcut yasaları kânn elde edi- lişi konusunda kriterler, kurallar, gelenekler koymuştur. Kârın kullanımı ve paylaşımına yönelik olarak özgür sayılabilecek bir alan bu- lunmaktadır. Üretim sürecinin diğer öğeleri bizce sınırlı olanaklar ortaya koymakta, özellikle yasal ge- reklerden çok düzenin niteliğini doğrudan il- gilendiren kriter, kural ve gelenekler nedeniyle pek de özgür bir alan olarak görülmemekte- dir. Gerek medeni insan olma yolundaki birey- sel gelişmenin gerekse medeni bir toplum ol- ma yolundaki toplumsal gelişmenin içine, git- tikçe bedeni emeğin önüne geçen, beyinsel üre- timin dinamiği artarak katılmaktadır. Bu an- lamda üretim tarzında yeni bir dinamik yara- tabilecek yeni patronlar veya "kırmızı kapi- talistler"in yerel ve evrensel ölçekte yadsına- maz önemleri olacaktır. özel mülkiyet düzeninin bu yeni dinamiği ise yasalar, kural ve gelenekler ile engellendik- çe şahlanan bir girişimcilik ruhunu ortaya çı- karmaya aday olması bakımından da incelen- meye değer bir fenomendir. ATtLA SARP Ziraat Yüksek Mühendisi lincinde idiler. Secimler sonunda vatandaşın oylan ile geldikleri Türkiye Büyük Millet Mec- lisi çatısı altında Türk ulusunun vekili olmak onuruna kavuştular. Sadece bu büyük onura sahip olmak bile çalışmaya, yorulmaya değer. Kaldı ki yüce Türk müieti kendi vekillerine pek çok ayncalığı da layık görmektedir. Ayda net 5 milyon 347 bin TL. maaş, bedava dayalı dö- şeli lojmanlar, parasız servis otobüsleri, ucuz seyahat imkânlan, devletin ödediği telefon pa- ralan, özel çalışma odaları, özel sekreterler vb... Bütün bunlara karşın gönül isterdi ki Sa- yın milletvekilleri kendi geleceklerini düşün- mekten önce, ellerini vicdanlanna koyarak ve- kili olduklan Türk milietine neler getirdikle- rini, seçim meydanlanndaki vaatlerinden han- gilerini gerçekleştirebildiklerini ciddiyetle dü- şünebilseler. Bu hatalar zincirine devam ettikleri takdir- de vatandaş oylannı kendilerinden mutlaka geri çekecektir. Yoksa onca telaşın sebebi de bu mu? TÜRKAN AYTUNA OKURLARDAN Sözleşmeli Personel \asası Sözleşmeli Personel Yasası'nda amaç nedir? tnsanları sokağa dökmek mi? Yoksa açhktan öldürmek mi, nedir amaç? tlk önce bunun açıklarunası lazım. Bir yasa çıkartıhyor, güya sözleşmeli personel iş güvencesi alacakmış. Hani o güvence? Güvence değil daha beterini yaptılar. lnsanlar bu kadar ucuz mu? Değerleri bu kadar mı? Sen, insanı çalıştır, kafana göre beğenme, başka yere tayinini çıkart ve altı ay sonra kapı önüne koy. Bu mu devlet garantisi? Sen bankalardaki özel sandıklan fesh et, yıllarca buraya para yatırmış olan personeli devlet memuru üzerinden emekli yap, bu mu adalet, bu mu garanti, bu mu iş güvencesi? Bizlerden biri ve Kıyak Emeklilik Bizleıden biri çıktı, tstanbul kentine Belediye Başkanı seçildi, Haliç'i gözlenmin mavisi gibi yapacağım dedi; bırak Haliç'i mavi yapmayı koskoca Marmara Denizi'nin köküne kibrit suyu döktü, Marmara'yı ölü denize cevirdi, kimseden ne ses ne de seda. Arayan yok soran yok, adam dolaşır elini kolunu sallaya sallaya, okuduğuma göre parti kuracakmış, devletin başına geçme olasüıgı varmış, anlaşılan Türkiye'yi gözlerinin içi gibi mavi mavi masmavi yapacak. Bizlerden biri çıktı, doğalgaz da doğalgaz diye tutturdu. Borular her yöne döşeniyor, milyarlar harcanarak düzenlenen Bağdat Caddesi hasat vaziyette. Sözüm ona hava kirliliği kalkacakmış, hava kirjiliği daha da beter boyutlara Üst kademeyi sözleşmeli, hem de kadrolu yap. Sözleşmesi bitince kadrosu geri verilecek. Peki ya alt tabakada çalışanlar ne olacak? Anayasa Mahkemesi Sözleşmeli Personel Yasası'nı iptal etti. Etti de ne oldu? Daha kötüsü çıktı. Neden hiç kimse binlerce vatandaşın hakkını aramıyoı? Sizden sunu rica ediyorum, bu ulaştı. Kimse çıkıp da "Arkadaş hani şu doğalgaz havayı temizleyecekti, ne oldu?" diye sormuyor. Ankara kenti temiz havaya kavusacaktı, ne oldu kardeşim, ne oldu? Ankara'nın havası neden halen temizlenmiyor? Kimse sormuyor, araştırmıyor, eski tas eski hamam, olaylar devam ediyor. Bizlerden biri çıktı, kaçırılan eski eserler Türkiye'ye geri mektubu bizler yani sözleşmeli personeller adına yazıyoruın: Sizce çıkanlan sözleşmeli personel güvencesi bu ise tüm sözleşmeli personelin başı sağ olsun. Çünkü ölmeden mezara girdik. Ziraat Bankası vc Emlak Bankası calışanlan adıua gelecek dedi, tarihi eserler daha fazla kaçınlmaya başlandı. Gidenler gelmez, ne soran var, ne de araştıran. Ama bilinen bir gerçek var ki (işte bunu herkes biliyor): 33 yaşında emekli olup köşeyi dönmek. Bana yazıklar olsun, SS yaşıma kadar bekledim, primlerimi ödedim, "Kıyak" emekli oldurn. AHMETTHETE ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇJ Istanbul'da: (2) Bizimkilec, Kavgasından...Şişli Camisi'nden Zincırlikuyu'ya çabuk gittik; bu arada Emil Galip'le birbirimizi yrtîrdîk. Cumhuriyet'ten Anna Turay'la foto mu- habiri Uğur gelmişler olayı izlemeye. Anna: — Bizim araba var, Zıncirlikuyu'ya stzi de götürürüz, dedi. Bak- tık, şoför Kemal! Artık tanışıyoruz. Sümeyra'ya, Ruhi Su'nun çok yakınında bir gömüt yeri bulmuşlar; İstanbul Belediyesi'nde ça- lışan, eski bakanlardan Alev Coşkun yardımcı olmuş burada bir gömüt yeri bulmada. Ruhi Su'nun gömütünü gördüm, baktım, bir öğretmen de orada. Su gibi gömüt taşı Ruhi Su'nun; üç el kurşun atılıp delinmiş cam taş; olmamış, bu kez balyozla vuru- lup çeşitli yerlerinden parçalanmış, yine de bir şey yapamamış- lar, iyi mi? Bizim ilkelliğimiz, yabaniığımız sırıtıyor gömütlüklerde. Ruhi Su, Sümeyra neden çalınıp söylenmez televizyonlarda, rad- ydarda? Faşizmin nerelere uzandığını gösterir bu... Ruhi Su'nun gömütü, düz bir topraktı. Başucunda tanıştığım öğretmen: — Her baharda buraya buğday ekiyorum. dedi. Yaz gelince buğdayı biçiyorum. Kışa dek buğday sapları gömütün üzerinde kalıyor... Tanışalım, dedim. — Ben sizi tanıyorum dedi, Ekmekçi'siniz. Benim için de "Bir öğretmen" dersiniz! Öğretmen Hüseyin... Hakhydı öğretmen; "Sen misin Ruhi Su'nun gömütüne buğ- day eken?" derler, canına okurlardı öğretmenin... İki araba do- lusu "ekip", gömütlükte bekleşiyorlardı. Sümeyra gömüldü. Üzerinetoprakörtüldü. Hocaduaetti. Bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Sümeyra'ya ağıtlar yakıyordu: — Hk? günahı yok diyordu, onun hiç günahı yok! Ben düşüm- de gördüm, bir kuşun kanadındaydı. Kara, güzel gözleri vardı! Hoca dua okuyor, kadın ağlıyordu. — Yeter, diyorlardı ağlama, sen annesi de değilsin! — Annesi olmayayım, ona ben baktım! diyordu. Ağlayan ka- dın, Hasan Çakır'ın ablası Sevim Kokoç'tu. Ağıtlan, Anadolu ka- dınının ağıtlan. Yeniçeltek'te toprak altında kalan madencilere yakılan ağıtlar gibi. Sedat Veyis Örnek'in, halk ağzından derle- diği bir ağıt vardır, Isparta yörelerinden, şöyle: — ölüm ölüm hezen ölüm / Evden eve gezen ölüm / Her dü- zeni bozan ölüm! ölüm, her düzeni bozuyor da ona neden olanlann düzenleri- ni niye bozmuyor? Gerçek sorumlular hiçbir zaman hesap ver- mryoriar. Madende işçiler mi öldü, vatandaştan yardım toplanıyor! Ne yüzle? Sevim Hanım'ın ağıtlan, yakınmalan hocanın dualarına karı- şıyor. Hoca çok ince, efendi bir kişi. Duadan sonra konuşuyor: — Hepiniz lütfettiniz, şeref verdiniz, buraya kadar zahmet bu- yurdunuz. Tekrar haklarınızı helal ediniz! — Helal olsun! — Allah sizden razı olsun! Gömütü başında Sümeyra'nın, Yüksel Selek konuştu önce. Yüksel Selek, uzun sürgün yaşamından sonra bir süre önce yur- da dönmüştü. Kısa bir süre önce ölen Sabahattin Selek'in kar- deşiydi. Yüksel Selek özetle şunları söyledi: — Söylenecekler çok az; onu anlatabilmek mümkün değil, onu tanıyanlar bilir. Nasıl sevgi dolu bir yüreği, nasıl eşsiz bir sesi vardı. Nasıl halkına adamıştı bütün türkülerini. Halkı için, insanlık için söyledi hep. Ben hazırlıklı değilim. Ama ifade edilemez. Onu, ne yazık ki gurbette öldürdüler. O, Ruhi Su ile "Dostlar Korosu- 'nun Maden-iş kongresinde, "Enternasyonal"i söylediği için hak- kında yedi buçuk yıl dava açılmıştı. Onun için kaldı yurtdışında. Cenazesini bile getirmede güçlük çıkardılar. Bunların hesabı so- rulacak! Ondan sonra rejim, Yunanistan'daki soydaşlar için göz- yaşı döküyor. Kendi insanlarını sürgünde öldürüyor. Hapishanelerde öldürüyor Ama biz, öldürmekle bitmeyiz. Sü- meyra, sesiyle, sanatıyla sonsuza kadar yaşayacak. Bütün da- varpıza, yüreklerimize heyecan, coşku verecek. Onu unutmayacağız. Türküleri dillerde soylenecek. Onu gurbette öl- dürenter, bunun hesabını bir gün verecekler. Rahat uyu Sümeyra! (Yüksel Selek konuşurken Sevim Hanım hıçkırıyor, bağırıyordu: "Evet, rahat uyusun! O bir melek, o güvercin. Onun günahı yok- tu..." Gömütlüktekiler, Sümeyra'ya alkış tutuyoriardı. Ruhi Su Dostlar Korosu sanatçıları türküler söylemeye başladılar bir ağız- dan: "Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle, kaymak söy- le, bal söyle..") — Hosça kal allı turnam! dedi biri. — Güzel konuştun, sağ ol! dedim Yüksel Selek'e. Orada ta- nıdım onu. Koro, Dadaloğlu'ndan söylüyordu türküyü; Sümeyra'nın türk- üsü: "...Bıktım usandım canımdam / Ayrı düştüm vatanımdan / Bi- zimkiler kavgasından / Sağ selamet çıktı m'ola." Yüksel Selek'ten sonra Sümeyra'nın eşi, mimar Hasan Çakır konuştu, özetle şunları söyledi: — Değerbilir kardeşlerim! Sümeyra bütün türkülerini, insan- lığın değerlerini yaşatmak için söyledi. Ve o değerler, bizlerin ellerinde yaşayacak. Biz, Sümeyra'yı yasatacağız. Ruhi Su, Sü- meyra halkımızın öz değerierini yeniden diriltmişlerdir. Onun in- sancıl değerlerini türküleştirmişlerdir. Bu büyük insanlar, halkımızın yüreğinde tıpkı Yunus'lar gibi, Pir Sultan'lar gibi, ya- şayacaktardır. Ve siz, değerbilir dostları onlan yaşatacaklardır. Sümeyra, sevgili Ruhi Su gibi sonsuztürküsüne başladı. Şimdi siz, o türküleri söyleyin, sürdürün. Hoşça kahn! Sümeyra'dan sonra Ruhi Su'nun gömütüne gidildi; saygı du- ruşunda bulunulduktan sonra orada da türküler söylendi... Bir düzeltme: 11 şubat pazar günü çıkan "İstanbul'da (1)" baş- lıklı "Ankara Notlan"nın ikinci paragrafında, Adalet Sarayı önünde, Muammer Aksoy için düzenlenen törene katıIan tek yargıç Se- zer Özyörük'ün, Mukbil Özyörük'ün kardeşi olduğunu yazmış- tım. Kardeşi değii, eşiymiş. Düzeltir, yanlışlıktan dolayı yargıç Sezer Hanım'la, okurlardan özür dilerim. ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YflJMAZ^tPAL "Yurtdışında geçen 3 yıl" SORU: tlk kez 1962 yılında Sos>-al Sigortalar kapsanunda çaltşma- y« başladım. Bu çahşmam 1980 yılına kadar sürdü. 1980'de yortdışına gittira ve 1983e kadar 3 yıl yurt dışında kaldım. 1983 yılı ekim ajından bu yana da yine Sigortalı olarak ve aralıksız ealışmakta ve primlerimi tavandan ödemekteyim. Yurtdışında geçen sürelerimi borçlanmak isliyorum. Buna olanak tanıyan bir yasanın varlığından söz ettiler. Ben, yurtdışında jecen 3 yü için borçlanma yapabilir miyim ve ko- jallan nedir? YapabUirsem glacagım emekli aylığı nasıl etkiler? YAMT: 3201 sayılı, "Yurtdışında bulunan Türk vaıandaşlannın yurtdışında geçen sürelerinin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesi hak- kında kanun!' 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiştir. Yasa, iki kesimi ilgilendirmektedir. Birinci kesim, yasanın yürürlü- ğe girdiği 22 Mayıs 1985'ten sonra yurda kesin dönüş yapanlar. İkinci kesim ise yasanın yürürlüğe girişinden önce yurda kesin dönüş yap- mamış olanlar. 22 Mayıs 1985'ten sonra yurda kesin dönüş yapanlann borçlanmay- la ilgili isteklerini, kesin dönüş tarihini izleyen 2 yıl içinde yapmaları gerekmektedir. ömeğin, 1 Ocak 1989 günü yurda kesin dönüş yapanlann, yurtdı- şında geçen sürelerini borçlanabilmek için en geç 1 Ocak 1991 gününe kadar ilgili olduklan sosyal güvenlik kurumuna yazılı istekte bulun- maları koşuldur. Bu iki yılbk başvuru süresini geçirenler, borçlanma hakkını yitirmiş olurlar. 3201 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 gününden önce yurda kesin dönüş yapanlar ise 3201 sayılı yasadan önce yürürlükte olan 2147 sayılı yasaya göre "hizmet sürelerini değerlendirmemiş olanlar" için "en çok iki yü içinde yazıh istekte bulunmak" koşulu Ue "Yurt dışında geçen sürelerinin tamamını veya diledikleri kadanm" borçlanabilme hakkı tanınmıştı. Bu süre'22 Mayıs 1987 günü son bul- tnuştur. Kısaca, 22 Mayısı 1985 gününden önce yurtdışında geçen süreleri borçlanarak sosyal güvenlikleri yönünden değerlendirmek isteyenlerin, 3201 sayıl; yasadan yararlanma hakkı 22 Mayıs 1987'de son bulmuş- tur. Bu gün için bu haktan yararlanma olanağı yoktur. Bu haktan yararlanabilseydiniz, 3 yıl karşılığı 1.080 gün fazla prim ödemiş bir sigortalı olarak yaşlılık aylığınız °i» 4 oranında artacaktı. Bu *b 4'lik oran yaşlılık aylığı aJmaya hak kazanmış ve son 5 yılın prim- lerini de tavandan ödedikten sonra, 1990 yılında emekli olan bir si- gortalının yashhk aylığıru bugünün katsayı ve göstergesine göre ayda 43 bin 410 lira arttınrdı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear