25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ARALIK 1990 HABERLER CUMHURİYET/3 K? bir daha geri gelmezlerse? Babann son konnklan da gidiyor artık, 'son kuşlar' da aynlıyor. Gelen kıştan kaçarak sıcak iklimlere kanat çırpan bir sıgırcık siirüsö, Konya Ovası'nda yüksek gerilim hattının teUerinden yararianarak 'nefes molası' veriyor. Geciken kış mevsimiyle göçlerini de geciktireu sıgırcıklar, hep bir gagadan çıkardıklan sesle düşmanlannı korkutuyorlar. Gerçekten korkutabiliyorlar mı? Kuşlann dogal nrtamını boZSH 'yiTÜCl insanlar'ını kimseden korkusu yok. Insan emeğine, iininle karşihk veren doga, insan tahribatına nasıl karşılık verecek? Bahar, sıgırcıklann kaçını geri getirecek? Gclenler topraklan bırakükJan gibi bnlabflecekler mi? Ya bir gun sığırcıklar hiç geri gelmezse, o zaman kuş taklidi mi yapacağız? (Fotograf: Rıza Ezer) 25 daireli Yargıtay'da üye başma 3 bin dava dosyası düşüyor Devlet, vatandaşla mahkemelikCeza ve hukuk davalannın sayısının 3.5 milyonun üzerinde olduğu belirtilerek her 5 kişiden birinin mahkemelik olduğu' kaydedildi. Yargıtay 8. Dairesi üyesi Naci Ünver, "Kurumlar, vatandaşın haklı olduğunu bile bile yargı yoluna gidebiliyorlar. Kira tespiti gibi birçok ülkede yerel yönetimlerin oluşturduğu komisyonlarda çözülen sorun bizde yargıya geliyor" dedi. göre 1 milyon 756 bin 800 ccza, 1 mil- yon 815 bin 148 de hukuk davası açıl- dığını anunsatan Ünver, aynı ağır iş yü- künün Yargıtay'a da yansıdığını, so- nuçta 25 daireli Yargıtay'da "üye ba- sına 3 bin civannda dosya" gibi ağır bir tablonun ortaya çıktığını söyledi. TURAN YILMAZ ANKARA — Türkiye, vatandaşı ile davalı devletler sıralamasında en ön sı- rada yer alıyor. Devletin, basit idari düzenlemelerle çözülebilecek işleri bi- le yargıya havale ettiği, sonuçta da iş yükünün daha da ağırlaşmasına yol aç- tığı savunuldu. "Yargıda işi çogaltan devtet" diyen Yargıtay 8. Ceza Daire- si üyesi Naci Ünver, bu idari düzenle- melerin yapılması halinde yargıdaki iş yükünün yüzde 40 oranında azalaca- ğını belirtti. Naci Ünver, bugün için Türkiye'de çeşitli yargı yerlerinde görülen ceza ve hukuk davaİannın sayısının 3.5 milyo- nun üzerinde olduğunu belirterek bu- nun da ülkede her 5 kişiden birinin mahkemelik olduğu sonucunu doğur- duğunu kaydetti. 1988 istatistiklerine Bu ağır iş yükünün oluşumunda dev- letin önemli bir rol oynadığını da be- lirten Ünver, "Biz, vatandaşı ik davalı devletler sıralamasında ilk sırada yer alıyoruz. Toplumsal banşı sağlaması gereken devlet, vatandaşı ile davalı ko- numunda. Bu çok önemli bir çelişki" dedi. Halen Yargıtay'ın 5 ve 10. Hu- kuk Daireleri'nin kamulaştırma, 7 ve 16. Hukuk Daireleri'nin tapulama, 3. Hukuk Dairesi'nin kira tespit davala- n ile uğraşüğını, bunlann sayısının on- binler düzeyinde olduğunu da kayde- den Ünver, "Bu tttr davalarda kurum- lar, vatandaşın haklı olduğunu bile bik yargı yoluna gidebiliyorlar. Ya da ay- nı konuda verilmiş benzer kararlar or- tada iken yeniden bu yola gidiyorlar. Böylece aynı konuda binlerce dava, binlerce karar olabiliyor. Ya da kira tespiti gibi, birçok ülkede yerel yöne- timlerin oluşturduğu özel komisyonlar eliyle çözülen bu tiir bir sorun, bizde yargıya gidiyor." Benzer bir durumun ceza yargılama- sı alanında da olduğunu kaydeden Ün- ver, "Bizde cumhuriyet savcılannın kanıtlan serbestçe değeriendirip raah- kûmiyete yeter kanıt gördügü takdir- de dava açması, yoksa ithamı erteleme- si gibi bir düzenlemeye gidilmemiş. Çok soyut birtakım iddialar, çok >e- tersiz birtakım kanıt kınntıları ile ka- mu davalan açılmakta, aynca adli kol- luğun kurulmaması nedeniyle de konu- nun uzmanı olmayan zabıta birimlerin- den gelen soruşturma evraklarının ço- ğunluğu kamu davasına dönüşmekte- dir. Oysa kiml iilkelerde, örnegin Ja- ponya'da, savcıların yeterli kanıt olmaması halinde ithamı erteleme yet- kileri bulunmaktadır. Bunun sonucun- da da bu ülkede mahkumiyet oranı yüzde 98, bizde ise yüzde 60 civannda olmaktadır" diye konuştu. Ünver, ver- gi yönetimince ahnacak basit önlemler- le çözülebilecek 'kasa Fışi kesmeme" gi- bi bir suça ilişkin davalann Yargıtay'a yansıyabildiğini belirti. Bugün için Ce- za Yasası'nda mala yönelik suçlara, in- sana yönelik suçlara oranla daha fazla yaptırım getirildiğini, bunun da uygu- lamada çok çelişkili örnekler yarattığını kaydeden Ünver, şöyle dedi: "A'nın B'yi kavga sonucu hastane- lik ettigüıi döşünelim. B'ye 10 gün işin- den kalacak şekilde rapor verilmiş ol- sun. Ama kavga sırasında A'nın ayn- ca B'ye ait bir pencere camını da kır- dıgını varsayalım. Hastanelik ederce- sine dövmenin cezası 2 ay hapistir. Bu çoğunlukla da 40 bin lira para cezası olarak uygulanmaktadır. Camı kırma- nın cezası ise 1-7 yıla kadar hapistir. Dövmeden ötürü verilen para cezası kesin hüküm niteliğinde olduğu için YargıUy'a temyiz edilemiyor, ancak camı kırmanın cezası paraya çevrilse bile Yargıtay'a gelebiliyor." Hükümetlerin ise yargıdaki iş yükü- nü azaltmak için sorunun kaynağına eğilmek yerine, örneğin Yargıtay'da ol- duğu gibi daire sayısını arturmak gibi sonuçta herhangi bir cözüm getirme- yen yollara başvurduklarını kaydeden Ünver, "Türkiye'de kimi devlet ku- nımlan, küçük çapta yeni bir yapılan- ma ve klasik devlet anlayışından uzak- laşma ile (yani çağdaş bir devlet anla- yışına yaklaşmakla) yurttaşlanyla da- valı devlet kuruluşu olmakfan çıkariar. Sonuçta da yargı rahat bir soluk alır, daha rahat, daha çagdaş bir işleve kavuşur" diye konuştu. Ağır iş yükü Resmi verüere göre Yargıtay'a gelen iş miktan ve Yargıtay'ın yıllar içinde- ki daire sayısı artışı şöyle: 1945: 101 bin 413 dosya 1959: 180 bin 7% dosya 1968: 200 bin 986 dosya 1973: 270 bin 842 dosya 1981: 239 bin 484 dosya 1985: 297 bin 843 dosya 1987: 416 bin 189 dosya 1988: 4H bin 178 dosya 1945: 12 Daire 1959: 16 Daire 1964:18 Daire 1973: 24 Daire Bugün: 25 Daire. Veteriner hekimliğin 148. yılı 'Hayvancılık bakanlığı kıınılsun ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)— Veteriner Hekimler Der- neği Başkanı Hasan Metin, "Türkiye'de kişi başma et tiike- timinin yılda 15 kilograma düş- tttğünü, bunun Avnıpa ülkele- rinde 80-100 kilogram arasında olduğunu" söyledi. Veteriner Hekimlik Kurumu'nun Türkiye de oluşturulmasının 148. yıldö- nümünde veteriner hekimlerin, hayvancılıkla ilgilı bir bakanlı- ğın kurulmasını istediklerini be- lirten Metin, "Türkiye'de hayvan türleri yaşanan sorunlar nede- niyle giderek azalıyor" dedi. Hasan Metin, veteriner he- kimliğin 148. yılı dolayısıyla Cumhuriyet'in sorularım şöyle yanıtladı: — Hayvancdığımızın başlıca sorunlan neler? METİN— Ülkemizde hay- vancılığm, bitkisel üretimin için- de bir ayrıntı olarak görülmesi ve buna dayalı olarak Tanm Or- man ve Köyişleri Bakanlığı'nın giriştiğireorganizasyonciddi so- ranlara yol açtı. Türk hayvancı- lığı ciddi darboğazlarla karşı karşıya kaldı. Hayvan popülas- yonu giderek azaldı. — Veteriner hekimliğin Tur- kiye'deki başlıca sorunu nedir? METİN— Açılan çok sayıda veteriner fakültesinden mezun olan hekim arkadaşımız kamu- da yaşanan iş daraltılması sonu- cu işsiz kalmıştır. Türk Veteriner Hekimleri Bir- liği Başkanı Yücel Aluncı da hayvanalık sektörünün devlet tarafından desteklerunesi gerek- tiğini bildirdi. Akıncı, düzenle- diği basın toplantısında, Türki- ye'de sanayi atıhmı yapılırken ta- nm ve hayvancılığın ihmal edil- memesi gerektiğini söyledi. Hay- vancılık sektöründe organizas- yon yanlışları olduğunu, bu ne- denle veteriner hekimlerin 'bü- ro memunı" durumuna düştük- lerini, üretici ile veteriner hekim- ler arasındaki köprünün yıkıldı- ğını ileri süren Akıncı, hayvan- alık bakanlığı kurulmasının zo- runlu hale geldiğini kaydetti. Peride Celal'in yeni romanı 'Kurtlar' kokteylle basııia tanıtıldı 24 saatte Türkiye'nîn 20 yıh REFİK DURBAŞ Akşam. Güneş batmış, vak- ti kerahat. Hani derler ya tam 'Iki tek" atma zamanı. Nişantaşı'nda "Figeyra" Bar. Bu akşam masalarda çiçeklerin yerini kitaplar almış. Her ma- sada Peride Celal'in "Kurtlar" romanı, çiçek açmış okurunu beküyor. Bu akşam Celal'in ye- ni yayımlanan romanının bası- na ve eleştirmenlere tanıtımı var. Dünyada sıkça, ama belki de ülkemizde ilk kez yapılan ta- nıtımı. İçkiler içilecek; roman üzerine, sanat, kültür üzerine konuşmalar yapılacak. Peride Celal, ak saçlanmn Ustündeki siyah şapkasıyla bir yuvarlak masada oturuyor. Sa- ğında Sami Karaören ve Vedat Günyol, solunda Doğan Hız- lan, karşısında Selim tleri. Ve Celal'in arkasında bir uzun kuyruk... Masalardan kitaplar alınıp yazarına imzalatılıyor. Kitap kolay taşınsm diye Can Yayınları zarif çantalar da ha- zırlatmış... İlk kadehler bitti mi? Öyley- se tören başlasın. İlk sözü "Kurtlar"ın yayunası Erdal Öz alıyor. öz, konuklara teşekkür- den sonra sözün ucunu getiri- yor: "Bu küçük toplanüyı, degi- şik sunuş biçimini biraz da Türk basıaımn o tenhada kal- nuş Türk edebiyatına. sanaüna, kültürüne daha vakın ilgi duy- masını sağlamak amacıyla dü- şttnmüştüm." öz, daha sonra "Knrtlar" üzerine baa bilgiler vererek ko- nuşmasım bağlıyor: . "Peride Celal benim çok öz- giin bir yazanm. Çok da kitap yazmış. Sanıyorum bu roma- nıyla 1991 yıhnda Türk edebi- yatında bir olay yaratacaktır. Neler yok ki bu romanda? Ro- manın kahramanı da bir kadın romana. Bir tür yazann kendi- ni anlattıgı bir roman, ama yal- nızca bir özgeçmiş romanı de- gil. Türkiye'nin son yirmi yılı var bu romanda. Ve kimler yok bu romanda? Türk düşünce ha- BÜTÜN ZARAFETtYLE PERİDE CELAL — Peride Celal, ak saçlanmn üzerindeki siyah şapkasıyla yuvarlak bir masanın başında. Yeni romanının tanıtımı sırasında, kuyruga giren okurlanna kitap imzalıyor. (Fotograf: tbrahim Günel) yatmda gelen geçen bir yığm in- san. Bazılarını adlanyla göre- ceksiniz, bazılannı anlayacak- sınız. Roman 24 saat içinde ge- çiyor. Vazar. Türkiye'nin geçmi- şine çok güzel bakışlar, geri dö- nüşlerle çok güzel insanlan anı- lanyla, aşklarıyla dile getiren bir roman oluşturmak istemiş. Bir ıınlü şair var, o ünlü şairin bir kansı var, Turkiye'den kaç- mak zonında kalan bir şair. Yunus Nadi var. Bülent Ecevit var, Mehmet Ali Aybar var. Ve adlannı söyleyemediğim bazı ünlü kişiler..." Öz, "Şimdi bu romanın ilk okuru ve romanm gizli kahra- manlanndan Vedat GUnyol'a veriyorum sözü" diyerek ta- mamlıyor konuşmasını. Vedat Günyol, "Pek konuş- masını beceremem" diye başla- dığı konuşmasına, "Kurtlar"ın arkasına yazdığı, ama imzasını koymadığı yansı ile siirdürü- yor. Kitabı okuyacaklar nasıl olsa önce bu yazıya göz atacak- lardır. Onun için sözü fazla uzatmaya gerek yok. Ama yine de Günyol'dan dinlemeli: "Kurtlar, yakın gecmişimiz- de anarşi ve kargaşaya bulan- mış, dört bir yanı kurtlarla sa- nlmış bir kentte, kocasını yeni yitirmiş bir romancı kadının, bir sabah bunalımlar içinde uyanışıyla başlıyor. Romanın baş kişisi, yani romancının ken- disi, aşagı yukan yirmi dört sa- atlik bir siireye sıgdvdıgı anıla- nna dönerek sevgiler, dostluk- larla dopdulu geçmiş olsa da yalmzlığa yazgılı yasamını göz- den gecirip düşle gerçek arasın- da gide gele, kendisiyle kesin ve acımasız bir hesaplaşmaya giri- yor." Günyol, "Bu, Peride Celal'- in en olgun romanıdır" diyerek bitiriyor sözlerini. Romanın yayımcısı konuşu- yor, kahramanlarından biri de... Ya romanı yazan? Peride Celal konuşmak iste- miyor. Akşamın ilerleyen saatinde Peride Celal'e izlenimlerini so- ruyorum. PORTRE PERİDE CELAL Aşktangözleme 1915'te Istanbul'da doğan Peride Celal, Saint Pulcherie Fransız okulunda okudu. 1944'te Isviçre'ye giderek Bern Ataşeliği'nde sekreterlik yapan Peride Celal, dönüşünde Basın- Yayın Kurumu'nda Yabancı îşçüerle Irtibat Bürosu'nda görev aldı, Yeni tstanbul'da çalıştı, Son Posta, Cumhuriyet, Tan ve Milliyet'te röportajlar, öyküler, romanlar yayımladı. Romancılığının ilk 15 yıhnda aşk ve serüven romanlanyla tanınan Peride Celal, daha sonralan gozlem ve çözumlemeleriyle daha gerçekçi nitelikler taşıyan romanlara geçti. Dilin yalınlığına, anlatım özgürlüğüne önem veren Üç Kadının Romanı, Kırkıncı Oda, Gecenin Ucundaki Işık, Güz Şarkısı, Evli Bir Kadının Günlüğünden, Üç Yirmidört Saat, üç Kadın gibi romanlanyla Türk romanının gelişim çizgisine ağırhğını koyan Peride Celal, 1977'de Üç Yirmidört Saat adlı yapıtıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü Fazıl Hüsnü Daglarca ile paylaştı. Bütün zarafetiyle kısa bir ya- mt veriyor: "Bu akşam gerçekten çok mutluyum. Böyle bir şey bek- lemiyordum. Ben biraz çekilmiş yaşayan bir insanım, yaşımın da bunda rolü var. Yoruluyorum. Burada olmaktan mutluyum, başka ne diyebilirim ki..." Masalarda kitaplar çiçek açı- yor. Akşam, geceye yol almak üzere. İçkiler tükenecek, ama sözün bitmesi ne mümkün... Hümeyra, toplantıyı nokta- lıyor: "Çok keyifli bir şey. İlk kez imzalı bir kitabım oldu..." "Tenhada kalmış" Türk ede- biyatı için bu da bir şey değil mi? Proje bu yıl başlıyor Bügisayarh eğithne uyan Prof. Emrah Orhun, Milli Eğitim Bakanhğı'mn Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi için "Seçilecek donanım, gelişen teknolojiye uyum sağlayacak şekilde olmalı. Sistemler birkaç yıl içinde çağdışı kalabüir" dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Milli Eğitim Bakan- hğı'mn yıllardır süruncemede kalan Bilgisayar Destekli Eği- tim Projesi bu yıl başlatılırken Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Donanımı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emrah Orhun, "Başan için hedefler iyi belirlenmeli ve se- çilecek donanım ber şeyden ön- ce gelişen teknolojiye uyum sağiayabilecek nhelikte olmalı. Bugün pek nitdikli olmayan sistemlerin birkaç yıl içinde çağdışı kalacagı acıktır" dedi. BDE Projesi (BUgisayar Des- tekli Eğitim) yıllardır gündem- de. Değisen milli eğitim bakan- lan ve konuyla ilgili devlet ba- kanlan ile birlikte bu konuda izlenen politikalar da değişti. Son olarak 6.500 bilgisayar alınması ve 73 ildeki 454 okul- da projenin başlatüması karar- laştırıldı. Ege Üniversitesi Mü- hendislik Fakültesi Bilgisayar Donanımı Anabilim Dalı Baş- kanı Prof. Dr. Emrah Orhun projenin başansı için hedefle- rin iyi saptanması gerektiğini belirterek şunlan söyledi: "Çok yönlü araşürmalar ya- pılmalı. Bu araştırmalar iki yönden ele ahnabilir. Bunlar- dan birincisi, bu konudaki ge- reksinimlerin ve hedeflerin ke- sin olarak saptanması ve bun- lara bağlı olarak uygun dona- nım ve yazthmın seçilmesine yönelik olmalıdır. tkinci araş- tırma hedefi ise bilgisayar des- tekli öğretim izlencelerinin ge- liştirilmesi sürecinde teknik ve pedagojik açılardan uygulan- ması gereken yöntemlerin beür- lenmesi olmalıdır. Seçilecek donanım her şeyden önce geli- şen teknolojiye uyum sağlaya- cak niteiikte olmalıdır. Bugün pek nitelikli olmayan sistemle- rin birkaç yıl içinde çağdışı ka- lacağı kesindir." Prof. Dr. Emrah Orhun, bil- gisayar destekli öğretim prog- ramlarınm geliştirilmesi çalış- malannın olumlu sonuçlar ver- mesinin, hazırlanan ürünlerin geniş öğrenci kitleleri üzerinde uygulanabilir olması anlamım taşıdığuu vurgulayarak sözleri- ni şöyle sürdürdü: "Bunun gerçekkştirUebilme- si için öncelikle hedeflerin iyi seçilmesi ve bunlara uygun or- tamlann seçimi gerekmektedir. Çalışmalar çok önemli bir ko- nuyu içerdiğinden, öğretimsel yönüyle etkin bir ortamın ya- ratılabilmesi için gerekü tam koşullann sağlanmasma dikkat edilmelidir. Sunulan bilginin icerigi yanında, ögrenctterin iz- lence süresince dikkatinin top- lanması önemlidir. Ancak dik- kat toplamaya yönelik teknik- lerin aşırı ya da gereksiz kulla- nımının da öğrenmeyi kötfi yönde etkileyeceği unutulma- mahdır." KISA KISA • Yeniçeltek Amasya'nın Merzifon ilçesi Yeniçeltek Kömür Işletmesi'nde 'grizu faciası' sonucu ölen işçilerden 6'sının cesedi daha çıkarıldı. Cesetlerin kimlikleri kask ve giysilerinden tamnabildi. Kurtca Aykut, Cafer Akbulut, Ihsan Topçu, Hasan Arslan, Sedat Çiçek ve Muhsin Sirkeci'nin cesetleri, Merzifon Cumhuriyet Savası Nuri Savaş tarafından ailelerine teslim ediîdi. 7 şubatta meydana gelen faciada ölen 68 işçiden bugüne kadar 26'sının cesedi çıkartıldı. • Karaduman Antalya'da yakalanan yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Enis Karaduman'm Türkiye'ye dönüşünde, yakın arkadaşı Murat Ersin'in Selanik'te yakalanmasımn büyük rel oynadığı öne sürüldü. Atina'da Karadunıan'a yakın kaynaklar, 'Karaduman, Murat Ersin'in Selanik'te yakalanması üzerine, konuşur korkusuyla Türkiye'ye kactı" dediler. • Evren Samsun'un Çarşamba ilçesinde bulunan Kenan Evren Ortaokulu, önceki gece kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce yakılmak istendi. Edinilen bilgiye göre Kenan Evren Ortaokulu'nun pencere camını kırarak içeriye giren saldırganlar, müdür odasımn kapısım kazmayla parçalayarak burada bulunan bazı belgeleri yaktılar. Saldırganlar, daha sonra bazı yerleri tutuşturarak kaçtılar. Ancak yangın büyümeden kendiüğinden söndü. • Atama Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı 'nda açık bulunan Bakanlık MUşavirliği'ne Ender Vardar atandı. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan atama kararma göre Dominik'in La Romanı Fahri Başkonsolosluğu'na da Gustavo Adolfo Cabbera Carcia getirüdi. • Trafik Sakarya ve Izmir'de dün meydana gelen trafik kazalannda 3 kişi öldü, 4'ü ağır 6 kişi yaralandı. Sakarya'nın Hendek ilçesine bağlı Akova Köyü yakınlanndaki kazada, otobüsün altına girerek ezilen otomobilin sürücüsü Hikmet Topçu ile otomobilde bulunan Yaşar Samaz olay yerinde öldüler. lzmir'in Buca ilçesindeki kazada da aşırı derecede hızlı giden minibüsün çarptığı Sedat Akyüz adlı çocuk öldü. Minibüsün carptığı Emine ve Zeynep Aksöz adlı çocuklarda ağır yaralandılar. ÖLÜM ~ • Nevşehir Nevşehir'in DYP'li Belediye Başkanı Necdet Ersen, dün geçirdiği trafik kazası sonucu öldü. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Ersen'in, ailesi ve yakınlanna başsağlığı mesajı göndererek, Uzüntülerini dile getirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear