23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 ARALIK 1990 îyimserlik Veren BirKonser MELtH CEVDET ANDAY Geçen hafta cuma akşamı, tstanbul Üniversi- lesi Devlet Konservatuvan öğrenci orkestrasının Atatûrk Kültür Merkezi'nde verdiği Mozart kon- serinde idim; en mutlu akşamlanmdan biri ol- duğunu söyleyebilirim. Genç müzikçUerimizin, solistlerimizin büyük başanlannı candan alkış- ladım; nedense son ydlarda pek az konser yöne- ten, övüncümüz Erol Erdinç*i içtenlikle kutladım. Salonu baştan başa doldurmuş olan müziksever- lerimiz, bu önemli olayı coşku ile karşüaddar. Ye- rinde bir beğeniydi bu. Programda Mozan'ın gözdem olan yapıtları yer almıştı: Konser, Figaro'nun Düğünü uvertü- rü ile başladı. Figaro'nun Düğünü, büyük bes- tecinin en ırasal yapıtlanndan biridir, doyum ol- maz canlüığı ile insanı sevince boğar. Bizde ilk olarak 1944 yılında Ankara'da oynanmıştı. Bu girişten sonra, sırası ile, No 3 Sol Majör Keman Konçertosu'nun 1. Bölümü; Do Majör Flüt-Arp Konçertosu'nun 1. Bölümü; Ara'dan sonra, No. 5 La Majör Keman Konçertosu'nun 1. Bölümü ve 40. Senfoni. Benden benim beğen- cime göre bir program isteselerdi, bu programı düzenlerdim sanjyorum. Bunun için de konser çağnsım bir ikram olarak benimsedim. Konçertolardan birer bölüm çalınmasıru, da- ha çok öğrencinin katkısım sağlamak amacına yönelik bir dü2enleme olarak açıkladı Sayın Er- dinç. Çok yerinde bir uygulamaydı bence. No: 3 Sol Majör Keman Konçertosu'nu solist olarak çalmak üzere Sayın Bahar Biricik sahne- ye geldiğinde heyecanımız doruğa çıkmıştı. Sı- nava giren öğrenciye dua ediyorduk içimizden. Bahar Çiçek gözlerini kapadı ve mükemmelliği ile her dinleyişimde gözlerimı yaşartan konçer- toyu tam bir başarı ile çaldı. Bahar Biricik, 1973 yıhnda Istanbul'da doğ- muş. llköğretimini bitirdikten sonra 1984 yıhn- da Istanbul Belediye Konservatuvan Keman Bö- lümü'ne giren Biricik, çalışmalanna Giray Ra- senfos'un keman sırufında başhyor. 1989 yılın- da I. Galati'nin yaz kursuna katılıyor. Konser- vatuvar etkinlikleri içinde çeşitli solo ve oda mü- ziği konserleri veriyor. Şimdi 3. sınıf öğrencisi. Flüt-Arp Konçertosu'ndaki solist öğrenciler ise, Metin Yavuz (Flüt) ile Yonca Özkan (Arp) idiler. Bu bir ustahk gösterisi idi. Iki solist de konçertonun havasına öylesine girmişlerdi ki, bir yandan çalıyor, bir yandan da çalgılarını başlan ile yönetiyorlardı. Faruk Yener, Müzik Kılavuzu adh kitabında bu güzel yapıt için şunlan söylüyor: "1778 yılın- da iki Fransız müzikçisinin siparişi üzerine bes- telenmiştir. Genel havasıyla mutlu, neşeli, uçan bir karaktere sahiptir. tki zarif çalgının tüm özel- likleri gözetilerek kurulan denge, konçerto ede- biyatında hayranlık uyandıran bir işçilik olarak kalmıştırT Yonca özkan, 1971 yıhnda doğmuş, müzik eği- timine 1982 yıhnda Istanbul Belediye Konserva- tuvan'nda keman öğrencisi olarak başlamış. 1985 yıhnda Arp bölumune geçmiş, şimdi kopserva- tuvann lisans 2. sınıf öğrencisi. 1990 temmuz ayında Uluslararası Arp Kongresi kapsamında yetenekli genç sanatçılar arasma seçilerek Paris- Şerves'de konser vermiş. Çahşmalarmı Yrd. Doç Ümit Tunak'la surdürüyor. Flütçü Metin Yavuz, 1970 yılmda doğmuş, 1984'te flut çalışmalanna başlamış. 1986 yıhn- da Guy Cottin, 1987-1989 yıllannda Gülşen Ta- tu, 1990'da Marie Ceüne Labbe"nin master kurs- lanna katılmış. Şimdi konservatuvar lise 2. sınıf öğrencisi. Çahşmalarmı Erkan Alpay ile sürdü- rüyor. Ara'dan sonraki Keman Konçertosu'nda (No: 5 La Majör) orkestranm concert meister'i Özcan Ulucan solist olarak ortaya geldi. Bu adı bir ya- na yazın sayın müzikseverler, onu ilerde çok al- kışlayacaksınız. K.V. 219 sayıh bu konçerto için gene sayın Fa- ruk Yener'in kitabına bir göz atahm: "Daima sağhkh ve alabildiğine canh karakte- riyle Mozart'ın en çok çalınan keman konçerto- su, 19 yaşındaki bir gencin esin zenginliğine ina- nılmaz bir örnek daha." Türk Konçertosu diye de bilinen bu konçer- toyu Özcan Ulucan öyle ustaca yorumladı ki, dinmez alkışlar sonucu olarak "bis" için sahne- ye geldi ve kısa bir Paganini çaldı. Kemana Özcan Ulucan 1973 yıhnda Bulgaris- tan'da doğmuş, 6 yaşında kemana başlamış. 1984 yıhnda Bulgaristan'da yapılan ulusal keman ya- nşmasında ikincilik ödülünu kazanmış. 1987 yı- hnda Çekoslovakya'nm Ustu-Nat-Orlitesi kentin- de gerçekleştirilen uluslararası gençlik yanşma- sında birinci gelmiş. Özcan 1989 yılında Türki- ye'ye göç ediyor ve aynı yıhn kasım ayında Mi- mar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan1 nın duzenlediği Ulusal Müzik Yanşmasfnda üçünculük ödülünu kazanıyor. Konçertolar bittikten sonra sıra benim dört gözle beklediğim 40. Senfoni'ye geldi. En sevdi- ğim senfoni budur (bir de No: 41). Özellikle bi- rinci bölümdeki ilk tema bana çeşitli esinler ve- rir, bundan ötürü de her dinleyişimde tinim zen- ginleşir. Müzik Kılavuzu'nda bu yapıt için şöyle deni- yor: "Mozart, Viyana'nın sayfiyesi Waehring'dedir, para sıkmtısı içindedir, altı ayhk kıa birkaç hafta önce ölmüştür. Bütün bu nedenlerin getirdiği bu- naltı, karamsarhk ve üzüntü "sol majör" senfo- niye yansımış, yapıtın bazı müzik uzmanlannca "trajik", "patetik"ya da "romantik" gibi adlar- la tanınmasına yol açmıştır!' Senfoninin yorumu her türlü beğeniyi hak ede- cek düzeyde idi. Nitekim dinleyici bunu alkışla- n ile öylesine belirtti ki, Sayın Erdinç, Birinci Bö- lümü "bis" olarak yineledi. Orkestra şefimizi bir daha kutlamak isterim. Ondan yıllar önceki çok başanlı bir konseri dolayısiyle burada söz etmiş- tim. Ünlü müzikçimizin özyaşam öyküsüne iliş- kin şu kısa bilgileri vermek istiyorum: "Ankara Devlet Konservatuvan'nda Necil Ka- zım Akses, llhan Usmanbaş ve A. Adnan Say- gun ile "kompozisyon", Gülay Uğurata ve T. Çe- tiz ile "piyano" çahşmalan yapan Erol Erdinç konservatuvarm kompozisyon yüksek sınıfuıdan 1973 yıhnda mezun oldu. 1969-1975 yıllan ara- sında Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde piya- nist, Ankara Devlet Konservatuvan'nda solfej ve armoni öğretmeni olarak çalışan Erdinç, bunun yanı sıra televizyonda çocuklar için eğitici mü- zik programlan hazırladı. Erol Erdinç 1975 yı- hnda orkestra şefliği öğrenimi için Fransa'ya gön- derildi ve Paris Ulusal Konservatuvan'nda bir yıl süre ile Jean Martinon ile çalıştıktan sonra Eco- le Normale de Musique'i de bitiren sanatçı, Na- dia Boulanger ve Pierre Petit ile "kompozisyon", P. Pontier ile "piyano eşlikçiliği", Pierre Boulez ve Kyrill Kondrashino Ue "orkestra şefliği" ça- hşmalan yaptı; Fransa, Brezilya, Çekoslovakya, Portekiz, Kuzey ve Güney Amerika'da konser- ler yönetti." Bu konser yalmzca mutluluk değil, iyimserlik de verdi bana. Toplumumuzun geleceği açısın- dan. llllllllllllll ULUSIARARASIINTERBANK ıııııııııııırTürk bankacılığında Uluslararası/lnterbank'ın daima iyi bir ismi olmuştur İNTER ...yeni ismi daha iyi olacak. w • Interbank, özellikle son 10 yıldır, ' çağdaş ve yenilikçi kurumsal bankacı- lığın öncüsü olmuştur. Şimdi bu yaklaşımı, ismine ve ismi- nin yazılışına da yansıtıyor. Artık, Türk kurumsal bankacılığının başanlı isminin daha dinamik, parlak... yeni bir görünümü var; üstelik söylenişi de daha kolay. Yatırım olanaklannı değerlendir- mede ve finans konularmda çağdaş ve yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyduğu- nuzda, Interbank ismini hatırlayın. Bu isim yaratıcılığın simgesidir. Orta ve lise öğrencilerine Ingilizce ders verilir. Tel.: 588 20 60 (Her gün 19.00'dan sonra) Şişli'de işyerine kiralık 85 m2 daire Tel: 147 46 27-146 95 06 Bodrum yat limanında kiralık dükkânlar. İst. Tel: 346 92 98 - 396 23 49 PENCERE Kıvırtmak... Ortıan Tokatlı, Milliyet'teki yazısına "günün anlam ve öne- m/"ne göre bir başlik kondurmuş: "Kıvırtıltyor mu?" Yanıt: * —Hem de nasıl!.. Kıvınlıyor, kıvırtılıyor, kıvır kıvır kıvranılıyor, kıvıra kıvıra bir hal otduk... Dostum Tokatlı, bu başlığı yazısının başlığına durup du- rurken koymadı; "ciddibir kaynak"\an esinlendi; sayın ve so- rumsuz Cumhurbaşkanı Özal, krvırtmak sözcüğünü siyasal yaşamda gündeme getırdi; seçim ve anayasa konularmda önerilerini gazetelere açıklarken, muhalefete dönük uyarısı- nı yapmakta kusur etmedi: '—Kıvırtmasınlar!.." Ne demişler: "Üslub-u beyan, ayniyle insan." Rjlitika borsasında "kıvırtmak" sözcüğünün değeri birden yükseliverdi; bu kez muhalefet partileri özal'a yüklenmek hakkına kavuştular: 't—Sen kıvırttyorsun!.." Sen kıvırtıyorsun, siz kıvırtıyorsunuz, o kıvırtıyor, derken kıvırmaca başladı. ANAP seçim tarihinde kıvınyor, muhale- fet sine-i millet edebiyatında kıvınyor, kıvıran kıvırana... • "Kıvırmak" dilimizin çok anlamlı sözcüklerinden biridir; ki- misi iyi iş kıvırır, kimisi iyi kalça kıvırır, kimisi moda diye ce- ketinin kollarını kıvırır, kimisi kadın saçı kıvırır, kimisi panto- lonunun paçalarını kıvırır, kimisi yalan kıvırır. Bizim kültürümüzde erkeklerin kalça kıvırması eskiden ayıp sayılır, bu işi yalnız köçekler yapardı; artık çağ atladık, şimdi düğünde, dernekte, sünnette, yıldönümü partilerinde, gece kulüplerınde kadınlı erkekli kıvırıyoruz; bir tür "stres atma" oluyormuş; arabesk gıygıylı elektronik aygıtların kulakları sa- ğır, insanları deli eden yankı çılgınlığında kıvır babam kıvır... Ancak olayı sakın azımsamayın, küçümsemeyin, ayıpla- mayın, kıvırma ve kıvırtma modası yakında Ortadoğu'nun ge- ce kulüplerinden Batı'ya atlayacak, ortalığı saracak; bütün dünya göbek atmaya, kalça kıvırmaya başlayacak. Kıvırtma sanatının Batı'daki izdüşümü "klip"\erde uç veriyor. Ne var ki bizler yalnız kalça kıvırmakla kalsak iyi, kafadan da kıvırtıyoruz, bu konuda döneklere bir diyeceğim yok; dö- nek, savunmasını göz yaşartıcı biçimde yapıyor: —Korkup döndüm.. —Gençtim, yiyemeyeceğim pilavın önüne oturmuşum, içi- me sindiremedim, döndüm.. —Sık sık fikir değiştirmek, tebdil-i hava gibidir, zihne küşa- yiş verir.. —Abi, bu tarafta para var. —Ah, ah.. 'Viran olası hanede evlad-ü iyal vaf diye dön- düm; yoksa döner miydım? Her gece kafayı buldum mu, ken- dime ianet yağdınyorum, ama ne yapayım?.. —Pişman oldum.. Döneklik meşrulastı. Kıvırtmak ya da krvırmak da "minidö- neklik'\\r. Şimdi siyaset piyasasında kimin kıvırdığı, kimin kı- vırmadığı üzerine açılan tartışmanın bu bakımdan kıymet-i harbiyesi ne? Kim kıvırttı ya da krvırdı? • Eskiler: —Gırtiak, demişler, dokuz boğum; bunun içindir ki bir söz söylerken dokuz kere yutkun!.. Artık gırtlaktan değıl. popodan konuşulduğuna göre, ata- sözü dınleyecek haiimız kaimadı. Kalçalar kıvır kıvır, bir o ya- na, bir bu yana!.. Halk enflasyondan kıvrım ktvrım kıvranır- ken, sen de seçim tarihini kıvırtmışsın, çok mu!.. Renk Turixm DURU TURİSTİK A.Ş. UÇAKLA A Z E R B A Y C A N İstanbul-Baku-İstanbul (Şeki - Gence) 28 ARALIK • 4 OCAK (8 GÜN) 200.000 TL -I- 6 5 0 DOLAR Geri ücretin«; Uçak, Otel, tûm yemekler, yılbaşı eğ- lencesi, şehir turlan ve rehberlik hizmetleri dahikjir, OZEL UÇAKLA K I B R I S 29 ARALIK • 2 OCAK (5 Gün) PAL*MB*E*ACH 1.200.000 ÖCRETE: Yanm Pansiyon kanakUmıa, OzH UçAk gidJf^önOf, yıltaşı balosu, transiartar, alan v*rgisl v» Kıbnı'ı ıyak hutı dtfıiMir. Ayrıcı GİRNE OTELLERİ 8 9 5 . 0 0 0 Tldantbaren TÛRK HA VA YOLLARI İLE O N D R A 27 ARALIK - 3 OCAK (8 Gün) 960.000 TL -I- 4 6 0 DOLAR Gsi ücnfra; Uç*» ?d#O6n£ş, 4 ytis* ctakk; <xfc, W M 4 tnrahrdMdk. LÜX NEOPLAN OTOBÛS İLE YUNANISTAN Selanik-Atina (Pire)-Kavala 29 ARALIK-05 OCAK (8 GÜN) 400.000 TL + 3 5 0 DOLAR G«i ücrttin*; Olobüs, 4 Yıldnlı Ottlltrd* UınKı M akf«n y*mtMtri I U S M göf» konıidana, ıthir gtzlttriyto mhbcıflk hizmtİMİ dahiMir. LÜXOTOBÜSİLE U L U D A G 28 ARALIK • 1 OCAK (5 Gûn) 1 KAR OTEL 550.000 ! ULAŞM: GkJiş<lonûş 95.000 151 63 64 (5 Hal) l!lıMI!M (6Hat) Mevlanâ'nın 717. vuslât yıldönümü dolayısıyla OTANTİK MÜZİK KONSERİ VE SEMA GÖSTERİSİ Yer: Divan Edebiyatı Müzesi (Eskr Galata Mevlevihanesi) 17 Arahk 1990 Saat 20.30 Rezervasyon Tel: 145 41 41 ISTANBUL SEMA GRUBU POÜKLİNİĞE Bayan jinekolog. Part-time olabilir. 168 26 29
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear