25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DtZÎ-RÖPORTAJ 17 EKİM 1990 Ünlü gezgin Batı'ya giderek vardığıyeni okyanusu üç ayda geçti, sakin sularına uygun bir tanım buldu Pasifik'e adını MacellânverdiPasıfik Okyanusu'nu ük goren Batıh Bal- boa, ufuk çızgısının otesındekı dunyadan habersızdı Oysa ben batı>a doğru bınler- ce mıl gıdıldığınde karşıma nasıl bır dun- yanın, ne tur ınsanların, hangı manzarala- rın çıkacağını, nelerle karşılaşabıleceğımı bdıyorum Pasıfîk'ın keşfınden bu >ana ıyı- ce kuçüldu dunyamız Her şey, en uzak, en ulaşılmaz sandığımız ulkeler bıle televızyon aracılığıyla evlerımızın ıçıne dek gırdı Uçaklar bırkaç saatte, bılemedın bır gun- de aşıyorlar okyanusu O\sa Macellân, sa- km oluşundan dolavı "Pasifık" adını ver- dığı okyanusu yelkenh gemısı\ le tam uç ay yırmı gunde geçmış, ulkesme gerı doneme- den bır yerhnın zehlrlı okuvla olmuştu Ma- cellân ve arkadaşlannın sonu kotu bıten, ama yıne de bıten yolculuklan gelıyor ak- lıma Balıkesır de, evın bır koşesıne çekı- lır, Bo>uk Kâşıfler Kitabı'ndan okurdum. Kıvırcık sakallı, zırhlı, ırı yarı bu cesur adamlann >olculuklan buyulerdı berıı On- larla bırlıkte ben de dunya>ı dolaşır, yel- kenlen rıizgârla şışen gemılerle \ ol alırdım engınde Macellân yalnızca bir denizci, usta bir kaptan değil, şairdi aynı zamanda. Çunku batıda, uzak, çok uzak bir yerde yeni bir denizin var olduğunu sezmişti. Tıpkı Eluard'ın dunyanın mavi bir portakal olduğunu sezdiği gibi. Her ikisinin de sezgileri doğru çıktı. Pusulam, usturlabım, tavfalarım ve ge- ce gökyuzunde yıldızlanm vardı lnsan a> a- ğı basmamış kumsalların açığında demır- ler, ormanlara dalar, ırmaklardan geçer, Sonunda çıktığım yolculuktan, atlattığım tehlıkelerden yorulmuş olarak donerdım odama Ertesı gün okulda sıra arkadaşlarıma Ko- lomb'un, Vasko do Gama'nın, Macellan'- m, Balboa'nın volculuklarını, keşfettıkle- n yeni denızlerle uzak ulkelerı anlatırdım Seyir defteri Evet, beş gemıyle çıktığı >olculuktan ge- nye dönemeden ölmuş Macellân. Ikı yuz otuz yedı gemıcıden ancak on sekıa sağ ka- labılmış zaten, beş gemıdense ıkısı Onla- nn Pasıfık'ı geçerken ne tur güçluklerle karşılaştıklarını amıral gemısınde seyır def- tenru tutan Pıgafetta'nın yazdıklanndan bı- byoruz Pıgafetta, henuz yuzunde tu> bnmemış bu Italyan delıkanlısı, lOAğustos 1519'da Sevılla'dan çıktığı dunya turundan tam uç yıl sonra dönebılmış gerıye Aç, susuz pe- rışan bir halde, yaşamını bağışladıgı ıçın şükran du>gulannı behrtmek uzere elınde yanan mumla Guadalkıvır ırmağının kıyı- smdakı kılıseye, top atışları ve dualarla uğurlandıklan Neustra Senora de la Victo- ria'ya doğru yürüyerek Pıgafetta 28 Ka- sım 152O'de şunları >azıyor sevır defterıne "Bin beş yuz yırmı yılının yırmi sekız ka- sım çarşamba gunu daha once soz ettiğım Pasifik'ın doğusunda San Francısco LJmani'ndan jelkenlıler çagından bir goruıtru. MacelluMu yuzMiUr ><>nnı Pasifik Okyanusu, Asya-Amerika'yı baglayan kopnı oldu. boğazı gecerek Pasifik denizine girdik. Ve hiçbır erzak almadan, kumanjamızı yeni- lemeden, tam uç ay yirmı gun yol aldık bu denızde. Farelenn kemırıp uzerlerıne ışe- diklen, un ufak olmuş ba>at bıskuMİerden başka vıveceğımız kalmamıştı. San renkli, berbat su>u ıçmek zorundaydık. Seren dı- regının halatları koparmaması ıçın kullan- dığımız okuz denlennı de vıyorduk. Guneş, jağmur ve nızgârla sertleşıp taşlaşmış de- rilerı Bu denlen beş altı gun denız suyun- da tuttuktan sonra ateşte kızartıp yemeje çalışıyorduk. Yongalarla, >akala>abıldıgı- mız farelen de yedıgımız oldu. Yolculuk boyunca on dokuz Ujfa oldu, otuzu da hastalandı. Pasifik denizınde aşağı yukan doıi mıl kadar gittık. Su ovlesıne durgundu kı, hıç- bır fırtınava tutulmadan, kuşlar ve ağaçlar- dan başka kımsenın >aşamadıgı adalardan gecerek, bu adalann kıyılan denn oldugun- dan onlerınde demırleyemeden \olumuza devam ettık.(...) Eger Tann ve Meryem yardımımıza vetışmeseydi uçsuz bucaksız denızde açlıktan olebılırdık. Bir daha hıç- bır tann kulunun boyle bir yolculuga çıka- cağını sanmıjorum". Zavalh Pıgafetta aynı denızde uskurlu gemılerle her bırı kocaman bır kent büyuk- luğundekı transatlanuklenn çok değıl dört vılz vıl sonra cınt atacaklannı, tepkılı uçak- ların on bm metre yukarıdan Pasıfık'ı ya- nm gunde geçecekleruu nereden büsın' Ma- cellân, ömru denızlerde geçmış, nıce savaş- lar, uzak ulkeler görmuş Portekızlı bu topal gemıcı de dunyayı do- laşan ılk kaptan sıfatı>la tarıhe geçeceğını bılmıyordu elbet Krıstof Kolomb'un, keş- fettığı toprakların yeni bır kıta olduğunu, bu yeru kıtarun bır gün dun>anın en guçlu ulkesı olacağını bılmedığı gıbı He> gıdı ko- ca Macellân, Portekız kralına kusup Ispan >ollarla anlaştığında dunyanın yuvarlak ol- duğunu bılmıyordun Uzakdoğu'ya bır baş- ka yoldan gıdılebıleceğını, bu yolun nıce tehlıkelerle, uçan balıklar \e zehırlı oklar la, her an ısyana hazır serserı tayfalarla do- lu olduğunu bılıyordun ama Batıda, yeni keşfedılen kıtanın ötekı ucunda bır başka denız otabıleceğını tah- mın etmıştın Ne var kı, bu denizin dunya nın en buyuk okyanusu olduğunu, doğuya varmak ıçın aylarca yol almak gerektığını geceler boyu uzerlennde çalıştığın o eskı ha- ntalardan anla>amazdın elbet Gece gun- duz Casa del Oceano'da çalışıyor, hesap- lar yapıyor, yeni evlendığın karını bıle ıh- mal edıyordun Ama o yakınmıyordu bu durumdan Umutluydu Karnında çocuğun buyurken zaferle döneceğını umuyordu hazırlıkları- nı buyuk bır gızlılık ıçınde surdurdüğün yolculuktan Ne yazık kı dönmedın. Ne ço- cuğunu görebıldın, ne de genç karının has- ret kaldığın huzunlu, güzel yuzunu Fılıpın- ler'de bır yerhnın zehırlı okuvla öldun Ma- cellân' Arkadaşların genye, Ispanya'ya donduklerınde bır efsaneydın ama Pıgafet- ta'nın deyımıyle "en buyuk kaptan"dın Her gun televızyonda havar raporuna ba- karken uzaydan çekılmış fotoğrafta dun- vamızı goruyorum Uçsuz bucaksız, yaşlı dunyamız mavı bır portakal kadar kuçuk Macellan'ın gemısı Trinıdat da bır cevız ka- buğu gıbıydı Pasifik Okvanusu'nda Işte bö>le, her şe> görece evrende Atomu par- çalayan ınsanoğlu guneş sıstemını, giderek tum uza>ı da dolaşacak bır gun Macellân valnızca bır denızcı, usta bır kaptan değıl, şaırdı a\nı zamanda Çunku batıda, uzak, çok uzak bır yerde yeni bır denizin var ol- duğunu sezmişti Tıpkı Eluard'ın dunyanın mavı bır portakal olduğunu sezdığı gıbı Her ıkısının sezgılen de dogru çıktı Git gidebilirsen Ufka bakiN orum Gıt gıdebıldığın kadar Ta kı "Dogan Guneşın Ulkesı"ne, yanı Ja- ponya'ya varasın Nıcedır bılıyoruz, dun- ya yuvarlak Batıya doğru gıttıkçe doğuda bulursun kendını Bunun tersı de geçerlı el- bet Yalnızca coğrafyada değıl, uygarlık ta- rıhınde de Toplumumuzun neredeyse ıkı >uz >ıldır gundemınden duşmeyen batıülaş- ma surecı, matla batıya varma ısteğımız, bır \olculuk gıbı algılandı Ne buyuk hata 1 Gıt gıdebıldığın kadar değıl, şarkıdakı gıbı "Gft gidebilirsen!". Butun mıtolojılerde dunyanın oluşumu- nun suyla açıklanması bır rastlantı olmasa gerek En eskı kozmogonılerde bıle yeryu- zu hep okyanustan çıkıyor Su yaratıyor varlığı Orta As>a toplumlarında, orneğın bız Turklerın mıtolojılennde olduğu kadar Amerıka yerhlerının mıtolojılerınde de bu bö>le Kolomb öncesı Meksıka toplumla- rının kozmogonısınde dunyanın oluşumu şöyle anlatılıyor "Önce ok>anus vardı. Her şe> karanlık- tı. Ne ay ne guneş ne insan ne bıtkı ne hay- van, hiçbır şey yoktu. Okyanusla kaplıvdı her yer. Okyanus anaydı. Ne ınsan ne de toprak olmayan, hiçbır şey olmayan bır ana. Olacaklann, duşunce ve belleğın ru- huydu okyanus". Neruda'nın anısı Sekız bın metre derınlıkten And Dağla- rı'nın karlı doruklanna sonsuz bır dunya okyanus Neruda Şilı Turkusu'nde ne gu zel anlatır ulkesımn oluşumunu Şaır Şılı kı yılannın, dağlarla sarp yamaçlann, ırmak- ların, göllerın oluşumunu hem bır yer bı- lımcı tıtızlığı hem de özgun ımgelerle dıle getırır "Çırılçıplak uvandıgında / dovme gıbi ırmaklarla damgalanmıştın / Ve ıslak do- nıklarda başın / yeni çıg damlalarıvla or- tuyordu topragı. / Su govdende urperıyor- du / Kaynaklarla halleşırken / Goller pa- nldırıyordu alnında." Butun yolculuklarımda olduğu gıbı bu yolculukta da şaırler peşımı bırakmıyor Yahya Kemal, Nâzım Hıkmet, Lautrea- mont, Ronsard, Eluard derken Neruda'ya geldık Yalnızca şaırler mı"> Anılar, eskı acı- lar da bırakmıyor peşımı. Neruda'nın ce- naze torenını anımsıyorum 12 Mart fırtı- nası dınmemıştı henuz Hem olen arkadaş- larımız hem Şılı kalbımızde bır yaraydı Pı- noşe faşızmınden kurtulabılenlenn çoğu Parıs'e atmışlardı kapağı Yıllarca bıtme- yecek bır surgunun, bır uzun yolculuğun başlangıcındaydılar kı Pablo Neruda öluverdı Dostiannı, bır uçtan bır uca katettığı dunyayı, yazmadığı şurlerı, okumadığı kı- tapları ardında bırakarak Ulkesının, taşı- na, toprağına, havasına, suyuna, çalışkan ve akıllı ınsanlarına, okyanusuna, bıtkı ör- tusu ve havvanlarına, evet her şeyıne âşık olduğu ulkesının özgurluk duşmanlarınca çığnenmesıne davanamamıştı şaır yureğı Okyanusu kuşbakışı gören, dunyanın dört bucağından toplayıp getırdığı bınbır çeşıt eşyayla dolu o guzel evınde yaşama gözlennı yummuştu Cenaze törenınde "Pablo Veruda!" çığhğına bir ağızdan "Burada!" dıye yanıt veren kalabalığı anımsıvorum Meksika soylencelerinde dunyanın oluşumu şöyle anlatılır: "Once okyanus vardı. Her şey karanhktı. Ne ay ne guneş ne insan ne bitki ne hayvan hiçbir şey yoktu. Okyanusla kaplıydı her yer. Okyanus anaydı. Olacakların, duşunce ve belleğin ruhuydu okyanus." Sılahlı askerlerın tehdıtlerıne karşın korkmadan haykıranlan, ağlayan gencecık kadınları, yorgun ve esmer erkeklerı, me- lez çocukları Televızyonda cenaze törenı- ne bakarken arka planda okyanusu da gör- muş muydum, yoksa Neruda'nın ölumüy- le okyanus arasında Şili Turkusu'nden ge- çen ımgesel bır bağ mı kurmuştum, şımdi pek ı>ı anımsayamıyorum Guney ya da Kuzey Pasifik Hep aynı de- nız, aynı su Dunya değışıvor ama Kuzey pasıfığın kıyısında, yıllar sonra, olup bıten- lerı duşunuyorum Koprulerın altından akan suları Yıkılan dıktatorluklerle yıkı- lan tabulan, yıkılan ınançlarımızla yıkılan hayallerımızı Ve okvanus, mılyonlarca yıldır var olan, bız ınsanlardan, hayvanlardan, bıtkılerden once de yaşamış koca okyanus, neredeyse gökyuzuyle yaşıt su, bunca yıkıntının or- tasında bızden bağımsız surdürüyor yaşa- mını Az sonra bu kumsaldan avrılıp arabaya bındığımızde, bırkaç gun sonra ülkelenmıze dondüğumuzde ve bu dunyadan çekıp gıt- tığımızde de böyle dıngın, böyle genış, uç- suz bucaksız surdurecek varlığını Hepımız- den çok yaşadı hepımızden sonra ölecek. "Ey kocamış okyanus, bııiigin sımgesi! Kendıne eşıtsin her zaman, selam sana ko- ca okvanus!" Yarın: Fokları izlerken GÜNEYDOĞU'DAN POKTRELER-3 Bay CengizKURS DERSANE EĞİTİM ÇANAJANS 151 00 44 FAX: 151 41 55 IŞIL OZGENTURK Bay Cengiz'ın butun bunlar nereden aklına geldı 9 Nereden buldu, Kız Kalesı'ndekı tarıhı ören yennı'' Hangı duşuncevle o harabelerın ıçıne beyaz cıbın- hklı bu yatak kurdu9 Neyı du- şünerek geceler boyu denıze vu- ran ayı seyrettı 9 Butun bu sorulann vanıtını dUşünurken bırden aklıma un- lü İtalyan yönetmenı Fellını'nın son nimının kahramanları 'Ay Insanlan', geldı Fellını onları şöyle tanımlıyordu "Onlann Mze aykın gelen davranışlannın gerisınde hep bır ıletışım kurma çabası gozledım. Bız, onlann kendi içlerinde kurduklan o mubteşem dunyanın kıyısında dururuz, onlar ay ınsanlarıdır. bize sankı başka bır dunvanın sozlerını fısıldariar." Bır antık tıyatronun taşlarını düzeltıp kendıne herkesı kıskan dıracak bır mekân yapan Bay Cengiz hıç kuşkusuz o 'ay ın- sanları'ndan bırıydı Bır başka dunyadan ışınlanmış gıbı beyaz cıbınlığının ıçınde tek başına ra- kısını yudumlarken kımselerın bılmedığı bır masalı yınelevıp duruyordu Ertesı gun, gun ışığında Bay Cengız'ı mekânında zıyaret et- tım Antık taşlara astığı Ata- tılrk'le Ismet Paşa'yı çok denn bır sohbet anında gösteren eskı bır fotoğraf, bır taş baskı resım, çevreyı kuşatan guzelım fesleğen saksıları, taşlar arasındakı ku- çuk tarlaya ekümış domates, bı- ber fıdanları, bır köşedekı çok duzenlı mutfak ve bır bal kaba- ğının ıçındekı ateş kırmızısı çı- çekler, Bay Cengız'ın bır ay ın- sanı olduğunu sessızce kulağıma fısıldadılar Bay Cengiz bana hemen bır çay demledı ve anlatmaya baş- ladı O anlatırken bu Akdenız Ulkesınde, bu Kız Kalesı'nde bır efsun olduğunu duşundum ve yaşamı bunca karmaşık hale ge- tıren bır o kadar da guzelleştı- ren tann hangısıydı dıye anım- samaya çalıştım O sırada antık taşların ustunde yan gelmış ya- tan bır Eros bana göz kırptı ya da ben öyle hıssettım, her şey olabılırdı burada, bu efsunlu nu görebılırdı Onu serbest bı- yerde raktılar Ay insanı nasıl olunur? Bay Cengiz'ın ay insanı olma- dan oncekı hıkâyesı çok kısay- dı Tarsus'ta çok ıyı ışleyen bu- muhasebe burosu vardı Barla- rıyla pavyonlarıyla hovardala rıyla ve gönlu açık kadınlarıvla meşhur olan bu kentte Bay Cen gız hem ıyi para kazanıyor hem de ışının gereğı gıttığı bar ve pavyonlarda muthış ıtıbar görü yordu Bay Cengiz, taa o za- manlardan guzel olan her şeye muptelavdı Iyı gıyınmeye, gu- zel resımlere, Tarsus pavyonla- rında dostlarla kadeh kal- dıımaya Bay Cengiz'ın kaderı, asıl gönlünu yazıhanesınde çalışan gencecık bır kıza kaptırınca de- ğışmeye başladı Bay Cengiz, hovarda, racon bılen, durust bır adamdı Sevdalandığı kıza kol kanat gerdı, ona ev tuttu Sev- dalısı ona ıkı erkek evlat verdı Beş yıl güzel guzel geçındıler Bay Cengız'ın nıkâhlı kansı da evdekı ötekı uç çocuğu buyut- meye adadı kendını Beş yılın sonunda bır şeyler değışmeye başladı Artık tam ne oldu bılınmez, kımler kanştı ışın ıçıne, kım ne dedı, Bay Cengız'- ın sevgüısı bır sabah vaktı ıkı ço- cuğunu alıp aılesının yanına kö- Mersın'de Kız Kalesi'nın tarıhı oren yerınde tı>atronun antık taşlarını düzeltıp kendıne mekân yapan Bay Cengiz kuşkusuz Felhni'nin sozunu ettiği Ay Insanlan'ndan bırıydi. Bav Cengiz şımdı huzurlu • Bav Cengiz aynı zamanda sosyal adaletten, ınsanların eşıt- lığınden yanaydı Turkıye Işçı Partısı'ne uye olmamış ama o zamanın parasıyla beş bın lıra- lık bır bağışı can-ı gonulden yapmıştı Kendı de>ımı>le ger- çek bır kadın olan hanımı onu her konuda ozgur bırakan çok ınce bır kadındı Insandı yanı Bay Cengiz elı açık gönlü bol olmanın nelere mal olabıleceğı- nı ılk 12 Mart sırasında gördu Bay Cengız'ı bır geceyansı evın- den alıp doğru karakola götur- duler Hakkında ıhbar vardı, bı- rılen, buyuk bır ıhtımaüe gun gun artan muhasebe defterlen- nı, müştenlennı çekemeyenler Onun ıçın "kıpkmldır", demış- lerdı Üstehk delıl de vardı Iş- te Işçı Partısı'ne beş bın lıralık bağiş makbuzu Bay Cengiz hiç- bır şeyı mkâr etmedı ancak ıh- bar mektubunda yazılanlar bı- raz fazla abartılmıştı, kım oku- sa ardındakı kıskançlık bulutu- ye dondu Bay Cengız de evıne Ama evlat hasretı başka bır şeydı, çok geçmeden Bay Cen- gız'ın burnunun dıreğı sızlama- ya başladı ve bır sabah daha fazla dayanamayıp her şeyı göze aldı Sevgılısının İcöyune gıttı ve buyuk oğlunu hemen bır araba- ya atıp Tarsus'takı kansma ge- tırdı "Bu da senın bir oglun- dur", dedı, kansı bu Uç yaşın- dakı oğlan çocuğunu sevdı ve dördüncü çocuğu olarak benım- sedı Zamanlar geçtı Bay Cengız'- ın kaderı ters dönmuştu bır ke- re, sevgılısını, kabadayı üç ağa- beyını, anasını tutmak mumkun değıldı Kız tarafı hemen bır mahkeme açtı ve Bay Cengiz bu kez karakola çocuk kaçırma su- çuyla getırıldı Mahkeme başkanı anlayışh bır adamdı. Ikı yana da hak ve- rıyordu Çocuğu kaçıran çocu- ğun babasıydı, oğlu üstünde hakkı vardı, öte yandan çocu- ğu ısteyen de anaydı Mahkeme çok eskı bır Çın oyununa başvurdu Çocuğu mahkeme salonuna çağırdı, onu tam orta yerde tuttu, bır tarafa çocuğun anasını yerleştırdı obur tarafa Bay Cengız'ın kansını, çunku bu kadın da yaklaşık dort yıldır çocuğa bakmış, "Bu be- nım oglumdur", demeye hak kazanmıştı Daha sonra mahke- me başkanı çocuğa tek tek sor- du, "Hangısı senin anan, han- gisine gıtmek ıstıyorsun?" Ço- cuk bır an şaşkın ıkı kadına baktı sonra çok kararlı bır tavır- Ia Bay Cengız'ın kansına doğ- ru yurudü ve "anne", dıye boy- nuna sarıldı Bu eskı Çın tera- zısı şaşmaz özellıkler taşırdı Boşuna değıldı yuzyıllardan bu- gune akıp gelmıştı Mahkeme başkanı gonlu ferah çocuğu Bay Cengiz ve kansına bıraktı Ö\Ie mi? Şimdi de solculuktan yatarsın lş tatlıya baglandı derken gunler geçtı Bav Cengiz hayatın- dan memnundu, arada sırada köydekı ötekı oğlu aklına gelı- yordu ama hıç olmazsa bırını kurtarmıştı ya, mutluydu Butun bunlar olurken ulkede çok şey değışmış askerı darbe olmuştu Bay Cengız'ın bır za- manlar sevdığı kadın ve sulale- sı bunu fırsat bıldıler Bır sabah Bav Cengiz sıkıyönetıme götu- ruldu. Hakkında bır zamanlar sevdığı, ıkı çocuğunun anası ka- dının ıhbarı vardı Kadın onun ıçın "Komunısttır, teronsttır, ve sol dergUer okur" dıyordu Ve Bay Cengiz o gunden baş- layarak uzun bır süre ışkencenın ne olduğunu öğrendı tnsanoğlunun ne denlı çok çığ sut ıçmış olduğunu gördu Aylar sonra sıkıyönetımden çıktığında artık o Bay Cengiz değıldı, kendını bır 'ay insanı' gıbı hıssedıyordu Geçmışını ve geleceğını unu- tan, kendı masalanna tutkun bı BİTTİ INGILIZCE KENTTE ÖĞRENİLİR^^^^^ 4 Audıo Vısual Yontem ^ ^ ^ ^ ^ ^ • Sıcak, Uygar Bır Ortam ^ 7 * KENT ENGLISH \ Baharıye Cad Reks Sıneması Kaışısı Kadıkoy İST ^ Tel: 347 27 91-92 "STOP EVE.RYTHING START ENGLISK" 1991'E INGILIZCE KONUŞARAK GİRIN LI SKÜ R ACT1VE ENGLISH Devreler Hafta Sonu 20 Ekım - Hafta Içı 22 Ekım MATHS ft SCIENCE FOR COLLEGES (Rlotojly» haartık) KADIKÖY 3491824-3491825 ERENKÖY (KANTARCI) 359 30 68 - 363 77 86 Özelhkle ANATOUAUPAIR Programt Sunar 1S8 53 42-161 43 86 kayıtlar sürüyor INOILI2CE CAMBRIDGE Cnıversitesı Şınavlan PBT-CFE - GENEL İNGİIİZCE Tüksek Standart Ekonomlk Fiyat REDE İNGİLİZCE ILM'nin ÜCRETSIZ yurtdışı hizmetlert AU-PAIR'lik (Ing aıleyanındaanneyardımcılığı) KAMPLARDA öğrencilere çalışarak para kazanma ve Ingillzce geliştirme Imkanı " İSTASBULLİSAN MERKEZİ KÂDİKOY 349 18 24-349 18 25 ERENKÖY (MNTAflCD 359 30 68- 363 77 86 Devreter Hafta Sonu 20 Ekım Haftafçı 5Kasım SURUCU IKURSU way to leam English Başlangıç düzeyi. Orta düzey. İleri düzey. Proficiency. Toefl Kurumlara ozel dersler. BESTsize Inailizceyı sevdirir, en iyi öâreîır. An Samı Yen Sok. No.2 Kat 3uyui< S^rmelı Otelı karşısı EVET Dıtedlâlniz ortamda Güvenılif yöntemle Kısa sûrede En uygun öcteme koşullarıyla YABANCIDİL ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ Lutfen blzl arayın 1407367-1460166 VIZYON Genç, çalışkan, pratik zekaya sahip, daktilo kullanabilen eleman aranıyor. llgilenenlerin 550 48 80-89'dan Funda Belendir'i aramaları rica olunur. BAKIRKÖY 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ . ESAS NO 989/475 kARAR NO 1990 377 Noksan gramajlı etıkeısız ekmek satttıaktan sanık Osman ve Fat- ma Alıye den olma 1939 D lu, Çavelı ılçesı Lımanko> Mah H 148 C 10/02 S 61'den nufusa kayıtlı Huseyın Cahıt Gınt hakkında mah- kememızde yapılan açık duruşma sonunda sanığın hareketıne uyan TCK, 363/1, 72, 398, 647/4, 72, maddelen gereğınce, 150 000 hra ağır para cezası ıle mahkûmıyetıne, TCK'nın 402 madde gereğınce 3-ay cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatın, tıcaretın tatılıne, fıılın ışlenış bıçımı ve nıtelığıne göre ışyerının takdıren 7 gun kapatılması- na TCK'mn 402/2 madde gereğıne karar ozetının buyuk harflerle va/ılmak suretıvle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ış- yerının goze çarpan bır yerıne vapıştırılmasına, avnca karar ozetı nın tırajı 100 000'ın uzerınde bulunan bır veya 2 gazetede yayımlanmasına karar venldı 14 9 990 Basın 3S293
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear