25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Sahıbi: Cumhunyet Matbaacılık vc Gazetecilık Türk Anonım Şirketı adına N«dir N«di # Genel Yayın Muduru Hısan ( traıl. Muesscse Muduru: Emiııe Lşaklıgü. Yazı tşlen Muduru. Okıy Gooensio. 0 Habtr Merkezı Muduru Yılçıa B«ytr, Sayfa Duzcnı Yönetmenı Ali Aıv. • Temakıler ANKARA AJımn Tma, İZMİR Hifcmrt Çrtmkm. Iç Pobuka. Cttal B^bııvç. Dıs HabCTİer: trfua B^a, Ekononu: Oojtr I M u , !; Smdika: Şuknn Ktttnci, Kultüı Cttal Laer, E&um Gtncz; Şıyton. Habcr Vasti-Tna. 1*M Bcrkın, Yurt Habcrlcn "><Mİ« Oogu, Spor Danışmaro Abdulludır Yncdmuı. Dız taalar ktnm pdqkn, Ara$ünna: Sabnı Alpay. DUzttanc Abdalak Yıaa. % KoorthnaîOr Akmci korutsuı. 0 Malı IJICT ErtJ fcrtan. • Muhasfbr BMnM Vtntr • Batşr-PUnlama: Scofl fÎMiıllıi)i fllıı # Rridam. Ay* Tonın. # Ek YsyınJar AJtyol 9 Idarc: Hmc™ G m , • lşknnt: Öndtr Çdft, • Bılgı-lskm Nıfl Inal 9 Pcnonci: Snfi aıw/ı v* Yatm CumhunyH Maibaaoiık « Gazncolık T-VŞ. Tlrt Oca*ı C*L 39 41 W34 Is PtC 246-lsarbu) Td 512 0} 05 (20 hai). Teta. 22M6 FM. (1) 526 60 72 # Bumtar <U*n: Zıya Gokalp BK Inkılap S So 19/4, TH. 133 11 41-47, Telac 42344 FaK (4) 133 05 65 # t m r H Zıjı Ik 1352 İ2'3, Td 13 12 30, Ttte; 52359 Fw. (51) » 53 «0 # »•* Inonu Cad 119 S No 1 Kaı I Tcl 19 3' 52 14 h»ı Tdn. 62155. FK. (71) 19 37 52 TAKVIM: 22 OCAK 1990 Imsak: 5.47 Güneş: 7.16 Öğle: 12.20 tkindi: 14.51 Akşam: 17.14 Yatsı: 18.38 TAEK'in raporu: Işın tedavisi rasgele uygulanıyor Hastalara verilecek ışınları hassas olarak ölçen dozimetre, Türkiye'deki 70 radyoterapi aygıtından sadece 26'sında bulunuyor. Atom Enerjisi Kurumu'nun raporunda bu 26 aygıttan 5'inde dozimetrenin kullanılamadığı belirtiliyor. Rapora göre Türkiye'de 13'ü resmi, 7'si de özel olmak üzere 20 radyoterapi merkezi bulunuyor. Ancak faal durumda olan 17'si. A!SKARA (ANKA) — Lsulü- ne uygun ve iyi uygulanması ha- linde, tedavi şansı oldukça yuksek olan 'radyoterapi-ışınla tedavi' yönteminin, Türkiye'de sağlıksız koşullarda uygulandığı, Turkiye- deki radyoterapi merkezlerınin büyük bölümünün standart dışı olduğu belirlendi. Kanser hastala- rının bu merkezlerdeki tedavüeri- nin de âdeta "el >ordamı>la" ya- pıldığı anlaşıldı. Turkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) uzman- larınca hazırlanan bir raporda, Türkive'deki radyoterapi merkez- lerinin "ciddi eksikliklerinin bu- lunduğu" belirtildi. "Tiırkiye'de kurulu radyolerapi merkezlerinde standardizasyon" başlıklı raporda, radyoterapinin iyi uygulanması halinde, kanserli hastaların tedavi edilme şanslan- run yüzde 30 dolayında olduğu be- lirtilirken Türkiye'deki merkezle- rin bu tedavi şansını azaltacak du- rumda bulunduğu kaydedildi. Rapora gore Türkiye'de 13'u resmi, 7'si de özel olmak uzere 20 radyoterapi merkezi bulunuyor. Resmi nitelikli 13 radyoterapi mer- kezinin 3'unun hâlâ faaliyet gös- termediği belirtildi. Buna gore ha- len Türkiye'de faal durumda 17 özel ve resmi nitelikli radyoıerapi merkezi \ar. Bu merkezlerdeki radyoterapi aygıtı sayısı raporda 70 olarak be- lirtiliyor. Raporda, radyoterapi ay- gıtlarında bulunan hastalara veri- lecek ışınları "hassas" olarak ol- çen dozimetre sayısının oldukça yetersiz sayıda bulunduğu açıklan- dı. Buna gore Türkiye'deki 70 ay- gıtm sadece 26'sında, hastalara ve- rilecek ışın dozunu olçen, dozi- metre aleti bulunuyor. Bu durum, hastalara verilirken, "çok hassas bir şekilde hesaplanması gereken ışın do/unun, âdeta rastgele verilmesi" anlamına geliyor. PARIS Raporda, dozimetre bulundu- ran 26 radyoterapi ayguının 5'inde dozimetre kullanılamadığı belirti- liyor. TAEK'in raporunda şöyle denil- di: "Vapılan araşlırma sonucunda, ülkemizdeki merkezlerin bazıla- nnda dozimetre bulunmadığı, var olanlann ise uzun >ıllardır kalib rasyonunun yapılmadığı görul mektedir." Raporda, kanser hastalarının tedaviye alınmasından önce, "pro- va amaçlı tedavi" yapmayı sağla- yan "similalör" sa>nsının da yeter- siz olduğu belirtildi. Yani, pek çok merkezde. hastalara ön inceleme ve prova niteliğinde çalışmalar ya- pılmaksızın ışın verilebiliyor. Raporda, Türkiye'deki radyote- rapi merkezlerınin "ciddi eksikJik- lerinin dokumu" yapılırken bu ek- sikliklerin hangi nıerkezlere ait ol- duğu belirtilmedi. Ancak raporda, Türkiye'deki resmi radyoterapi merkezlerinın adlan şöyle sıralan- dı: "tstanbul I niversitesi Tıp Fa- kullesi, İslanbul İ niversitesi Cer- rahpaşa Tıp Fakültesi, Gülhane Askeri Tıp Akadcmisi. Şişli Etfal Hastanesi, Hacetlepe L niversite- si Tıp Fakültesi, Ankara Üniver- silesi Tıp Fakültesi, Ankara Onko- loji Hastanesi, Ankara Nuraune Hastanesi, Ege Üniversilesi Tıp Fakültesi, Zeynep Kâmil Çocuk Hastanesi, SSK Okmeydanı Has- tanesi ve Haseki Hastanesi." Türkiye'deki radyoterapi mer- kezlerinin, personel ve çevre açı- sından da tehlıkelere açık olduğu belirtilen raporda, bu unitelerde kullanılan radyum elementlerinin 1930'lu yıllard'a Turkiye'ye sokul- duğu ve anılan tarihten bu yana bu>uk bir çoğunluğunun "sızıntı >e bulaşma" tespitinin yapılmadı- ğına dikkat çekildi. Güney Anıt Projesi Erdal Soı^ucu'nun SABETAY VAROL PARİS — Yılmaz Guney'in Pa- ris'teki Pere-La Chaise Mezarlığı- nda yapılacak anıt-mezarı için başlatılan kampanya dün Paris 1 te Zenith Salonu'nda yapılan bir toplantı ile başladı. Toplantı öıı- cesinde açılan anıt projesi yarış- masını Ankaralı Mimar Erdal Sorgucu'nun kazandığı açıklandı. Giriş ücretlerinin oldukça yuk- sek olmasına rağmen (100 frank) çok geniş bir kitlenin Zenith Mu- zik Salonu'na âdeta hücum etmesi karşısında sinema sanaıçısmın eşi Fatoş Giıney. büyuk memnunluk duyduğunu gizlemedi. Yaklaşık 5 saat süren ve sonu- na kadar ilgiyle izlenen toplantı- da Edip Akba>ram. Ahmet ka>a, Arif Sağ \e Şıvan gibi sanatçılar. konser verdi. daha sonra Guney- in filmlerinden bir bölüm göste- rildi. Daha sonra Tank Akan, Şe- rif Goren, Tuncel Kurtiz, Zeki Ok- ten, Atıf Yılmaz ve Melike Demi- rag gibi Yılmaz Guney'in sinema yaşamında işbirliği yaptığı sanat- çılarla Adalet Ağaoğlu, Aziz Ne- sin, Erdal Öz ve S«rver Taniili ko- nuştular. ıNâzım Hikmet'in eşi Vera Hikmet de Rusça kısa bir konuş- ma ile Nâzım Hikmet ve \ılmaz Guney arasındaki ortak yanlar- dan soz etti. Fransa Cumhurbaş- kanımn eşi Danielle Mitterrand başkanhğındaki Fransa Özgurlük \'akfı Genel Sekreteri Rafeel Du- eb de bayan Mitterrand adına kı- sa bir konuşma yaptı. Konuşma- cılann buyuk çoğunluğu, Kürt halkının haklarından söz etüler. Arif Sa|, Ahmet Kaya ve Şı- \ an'ın yoğun alkışlar aldığı gece- de Cumhuriyet Gazetesi de uç ya- zar ile temsil edildi. Mustafa Ek- mekci, Mahmut Tali Öngören ve Atilla Dorsav. birer konuşma vaptı. SHP'den ihraç edilen ya da istifa eden Kürt asıllı 4 milletve- kili gece\e kısaca destek verdiler. tbrahim Aksoy, Salih Süraer, Ah- rnet Türk \e Fehmi Işıklar'ı tem- silen eski DISK Genel Sekreteri Işıkiar daha ayrıntılı konuştu ve SHP yonetimini suçladı. İnsan Hakları Derneği adına Nevzat Helvacı, Yazar Aziz Nesin ve Doç. Server Taniili de söz aldılar. Doç. Taniili, Yılmaz Güney adı- na uluslararası bir sinema odülu oluşturulmasını önerdi. Yılmaz Guney'in anıt-mezarı için açılan yarışmada birinci olan Erdal Sorgucu, proje yarışmalan- na daha once de katıldığını ve de- receler aldığını, ancak ilk kez bir anıt-mezar yarışmasına katıldığı- nı soyledi. Seramik sanatında 40, akademide 30yıllık çaba: SadiDiren Toprak ve ateşle bıduştu"Anadolu'dan pek çok uygarlık gelip geçmiş. Onları özümsemek ve çağdaş, özgün yorumunu yapmak önemli. Hitit Güneşi'ni yeniden yaparsanız, bu taklitolur." ALPAY KABACAL1 Dünyanın en eski zanaatların- dan çomlekçilik, zamanla seramik sanatına dönüşmüş. Ama teknik neredeyse hiç değişmemiş: Ana- dolu'da yaşayan en eski halkların günluk hayatına kadar giren bu zaatın temeli, çamuru işlemeye ve fırınlamaya dayaruyor. Seramik, "yuzeyscl ve bacimsel konulann iç içe olması, resim ve heykel ku- rallannı kapsaması, tekniğin us- taca kullanılması" ile sanata dö- nüşüyor. "Yüzeysel serarniklerde desen. renk ve kompozisvon; ha- cimli seramiklerde biçimle ilgili kurallar ujgulandıgı olçude" sa- nat yapıtı niteliğine bürunuyor ça- mur. Herbert Read, seramiği "sa- natlann en soyutu, bu yüzden de en zoru" olarak tanımlıyor; "bir ulusun sanatının ve duyarlık de- recesinin ölçiitü" olarak görüyor bir anlamda... Sadi Diren. işte böyle bir sana- tın ustası. Yabancı uzmanlar, Türkiye'de bu işten anJayanlar ondan övgüyle söz ediyorlar. Bunda "sanalının içinde yaşadı- ğı çağdaş dünyanın karmaşıklığıru yansıtması kadar, üzerinde yaşa- dığı topraklann varatıcı birikimini Hititlerden, Friglerden, Selçuklu- lara ve Osmanlılara kadar çanak çöraleklerin biçimlerivle, çinilerin sırlan ve renkieriyle özümlemesi- PORTRE Prof. SADİ DİREN Kişisel ve toplumsal sergiler 1927'de îstanbul'da doğdu. Saint-Michel Fransız Lisesi'ni (1946), Guzel Sanatlar Akademisi (şimdi Mimar Sinan Üniversitesi) Seramik Atölyesi'ni bitirdi (1953). Almanya'da seramik alanında on yıl kadar (1955-64) çalıştıktan sonra Turkiye'ye döndü. Bir yandan akademide oğretım üyeliği öte yandan bir seramik fabrikasında yönetici ve sanatçı olarak gorev yaptı. 197O'te profesör unvanını aldı. 1982-85'te Mimar Sinan Üniversitesi Guzel Sanatlar Fakültesi'nin dekanlığını üstlenen Prof. Diren, 1988'de yeniden aynı göreve getirildı. İlki 1953'te Maya Galerisi'nde olmak uzere. Türkiye'de ve yurtdışında pek çok kişisel sergi açtı, toplu sergilere katıldı. Seramikleri lstanbul, Düsseldorf, Köln ve Milano'da altı müzeye alındı. Birçok yapı için seramik kaplamalar ve panolar düzenledi. Bunlardan SADİ DtREN — Ljgulama içinde pişmeden sa- biri, T.C.'nin armağam olarak natçı olunmaz. (Fotoğraf: Erdogan Köseoğlu) Strasbourg'daki Avrupa Konseyi binasında. nin de payı var." (Cevat Çapan). Onun toprak ve ateşle buluş- masının kısa öykusü şoyle: Liseyı bitirince önce kuyumcu- lukla ilgileniyor, sonra dişhekim- liği fakültesine başvuruyor. Ora- ya fen bölümu mezunlarının alın- dığıru oğrenince ,\nkara'ya gidip hukuk fakültesine yazılıyor. Bi- rinci yılın sonunda sınavlarını ve- rip lstanbul Hukuk Fakültesi'ne aldırıyor kaydını, ikinci sınıfı Is- tanbul'da okuyor. Ders yılının bi- timinde. içındeki durtü>e ve tut- kuya uyarak güzel sanatlar aka- demisine şöyle bir uğruyor. Ve he- men kesin karannı veriyor: Bura- da öğrenim görecek. Hukuk fa- kültesi sınavlarınagirmekten vaz- geçip askere gidiyor. Dönüşünde akademi öğrencisidir artık... Kumaş desenleri bölümüne gi- riyorsa da orayı benimseyemiyor. İç mimari bölümüne başvuruyor. Ama orada masalar dağıtılmış, öğrenciler yerlerine yerleşmiş... "Başka masa yok", diyor hoca. O, "hangi atorye bos?" diye araş- tınrken, "bir seramik atölyesi var", diyorlar, "ama ögrencisi yok." O, öğrencisiz atölyenın tek öğ- rencisi artık. tki hocası var atöl- yenın: lsmail Hakkı Oygar ve Ve- dat Ar. Bir fınnı, iki de - çalıştırılmayan- tornası var... Bu atölyede dört yıl öğrenim görüyor Sadi Diren. Hayır, yal- nız bu atölyede değil... Tornayı nerede öğrenebileceğini soruştu- ruyor; "Göksu'da", diyorlar, "çömlekçilerin yanında". Gök- su'ya gidip Hasan Usta'nın yanın- da çalışıyor. Nice seramikçiye yar- dımlarda bulunmuş, iyilikle anı- lan bir ustadır o... Zamanla onun çatı katında atölyemsi bir yer de ediniyor Sadi Diren. İyilikle anılması gereken bir başka kişi, o zamanki akademi mudürü heykeltııaş Nijat Sirel... Uluslararası Sanat Eleştirmenle- ri Kongresi'nin İstanbul'da dü- zenleneceğini öğrenip de sergı aç- maya karar veren Sadi Diren, on- dan akademinin fınmnı kullanma izni istiyor. Sirel'in "takdirierini" ve iznini aldıktan sonra da hazır- lıklara ginşiyor. Göksu'da ve aka- demide gerçekleştirdiği seramik- Sophie'nin soylu güzelligİMa U cariS r iaa n İmparatorlugu Hasburg hanedanının en genç Uyesi Arşidüşes Sophie son aylarda Batı basınımn gozdesi haline geldi. Pırıl pırıl güzelliği ve çekiciliğinin yanında çok yönlü yaşamı ve ilgi alanlanyla gün geçmiyor ki bir dergiye kapak olmasın, hakkında bir gazetede ha- ber çıkraasın... Sophie'nin surpriz nişanı da bu voğun ilgiyi arttır- maya yetti. Fotomodel, stilist, gazeteci olan ve aynı zamanda İspanya'daki çocuk koylerine yardım eden 30 yaşındaki Sophie ço- cukluk aşkı Prens Hugo Windisch - Graetz ile evlenrneye karar ver- di. Fransa'da yayımlanan Paris Match Dergisi'nin haberine göre geçen ilkbaharda dokuz yıl sonra yeniden karşılaşan iki eski sev- gili bu kez birbirlerinden kopamayacaklannı dünya âlem duysun istediler. Bu sevgilerini perçinlemek için de Sophie nişanlısı Hu- go'ya tahtadan. kadrajı gümüş, rakam yerine Almanea "seni seviyorum" anlamına gelen 12 harfli "Ich liebe dich" yazılı bir sarkaçlı saal armağan etti. Hugo'nun sevgilisine nişan armağam ise çevresi pııiantalarla süslii kocaman safir taşlı bir yüzüktü. Adı yıllarca Monaco Prensesî Caroline'in eski kocası Philippe Junot ve jet sosyetenin birçok playboyuyla birlikte anılan Sophie de böy- lece Avrupa hanedanlannın koca bekleyen güzel kızları listesin- den silinmiş oldu. lerle 1953'te Turkıye'de ilk sera- mik sergisini açıyor. Kongrede üç eleştirmenden çağ- rı alıyor. Biri Fransız, biri Lük- semburglu, biri Alman. Bu so- nuncusu, Hans Marıa Wingler, ülkesine dönünce Sadi Diren'in seramiklerinin fotoğraflarını fe- dere devletin bakanına gösteriyor ve onun Frankfurt yakınındaki Offenbach Tatbiki Sanatlar Oku- lu'na oğretmen olarak atanması- nı sağlıyor. Resmi makamlardan, konsolosluktan onaylı çağrı mek- tubu gelince, O da Hasan Usta'- nın Göksu'daki çatı katından ay- rılıp Almanya'ya yollanıyor altı gunlük eşiyle birlikte. Yıl 1955. Almanya serüveni .^lmanya serüveni uzun. Tatbi- ki sanatlar okulunda işe başlıyor- sa da, onaylı resmi mektup kay- bolduğu ya da çalındığı için, kad- roya alınmıyor. Okulda seramik- ler yaparak Frankfurt'a gidip sa- tıyor. Bir ara belediyeden burs alı- yor... Para sıkıntısı içerisinde ge- çen bu birkaç aydan sonra Kob- lenz yakınındaki bir kasabada, bir atölyede kendi hesabına seramik yapıyor. Güııde 4 milyon parça seramik ureten bu bölgede yirmi üç ay yaşıyor. Ardından sanayi- ye geçiyor. 1964'e kadar kalıyor. Sadi Diren'in Akademı'ye ver- diği yılların sayısı -oğrencilik dö- nemıyle birlikte- otuzu, seramik sanatındaki çabası kırk ytlı bulu- yor. 1964'ten bu yana seramik bö- lümünde öğretim üyesi. Akademi'ye girdiğinde tek öğ- rencyidi, şimdi yuzü aşkın oğren- cisi var. Bugune kadar 367 öğren- ci yetiştirmiş. Usta-çırak yöntemi- ni sürdürdüklerini, bunun oğren- cinin yetışmesinde önemli rol oy- nadığını belirtiyor. Bugun Sera- mik Bölumu'nde sanayiden gel- me, yıllar boyu ateşin karşısında kavrulmuş ustalar var. Öğretim uyesi, ögrencisi, ustası hep birlik- te, çalışmanın sıcak ortamında can ve gönülden ter döküyorlar. Malzeme gereksinimi, universite butçesi yetmediği için bağış yoluy- la sağlamyor çoğu kez. Sanayide çalışmanm bazı çev- relerce küçumsendiğini ifade eden Sadi Diren, "Her öğrencinin ge- rek sanayide gerek alölyelerde, di- yelim çömlek yapılan Göksu'da çalışması gerekir" diyor. "Bu, bir çeşit stajdır. L'ygulama içinde piş- meden sanatçı olunmaz." Bugün öğretim ve sanayi yö- nünden de sanatçı yönunden de Türkiye'nin seramik alanında ileri bir düzeyde bulunduğuna inanı- yor Sadi Diren. Ekliyor: "Başka ülkelerde açılan sergilerde birçok Türk sanatçısımn ödüller aldığı- nı iftiharla görüyoruz." Yakındığı tek sorun var: "Baş- ka ülkeler, sanatçıyı korumak için herşeyi yapıyor. Devlet, sanatçı- dan eseri alıyor; gümrüğünü, ta- şınmasını, kargosunu yükümlenip uluslararası sergilere gönderivor. Hatta sanatçıyı da yolluyor. Biz, gümrukte, salyangoz ihraç eden bir tüccar gibi uğraşmak zorun- da kalıyoruz. " Anadolu, bir köprii Gelıyoruz Sadi Diren'ın sana- tına... İlk doneminde tarih önce- si Anadolu sanatından ve Osman- lı seramiğinden esinlendiği, daha sonra yuzeylerde plastik süslemeyi ön planda tuttuğu, bir dönem kendi bulduğu özgün sır tekniğiy- le büyük duvar seramikleri ger- çekleştirdiği, son yıllarda da sera- mik heykeller ve ayrıntıların ağır bastığı duvar seramikleri uzerin- de çalıştığı belirtiliyor. Kendisi, şu açıklamayı yapıyor: "Anadolu bir köprii... Bura- dan pek çok uygarlık gelip geç- miş. Bugün onu özümsemek ve çağdaş, özgün yorumunu yapmak önemli. Artık, iletişimin gelişme- sinden dolayı, bütûn dünya birbi- rinden büyük ölçüde etkileniyor. Etkiler, bazen taklit etme nokta- sına vanyor. Hatta. kitaplarda re- simkrini gördüğümüz çok eski eserlerin de taklit edildiği oluyor. Sözgelimi Hitit Güneşi pek çok kez yapıldı. Bu, çağdaş olmuyor taklit oluyor. Fuzuli'nin bir şiiri- nin tek noktasını bile değiştire- mezsiniz. Bu tür eserler de ona benzer." Kitap ve ilaç kaınpanyası • SLSURLUK(AA) — Susurluk Belediyesi, kitap ve ilaç toplama kampanyası ile ağaç dikme kampanyası başlattı. Belediye Baskanı Tahsin Bozoğlu, belediye kütuphanesi kurmak için girişimlerde bulunduklarıru, bu amaçla kitap toplama kampanyası başlattıklannı açıkladı. Bozoğlu, yoksul vatandaşların tedavisi için de ilaç toplamaya başladıklarını belirterek "İlaç çok pahalı, kullanılmayan ilaçları bu vatandaşların yaranna sunmak istiyoruz" dedi. Çevre konıma derneği • NEVŞEHİR (Cumhuriyet) — Nevşehir'de doğal yapının korunması ve bu alanda yapılacak çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla yeni bir dernek kuruldu. Nevşehir ll Çevre Kurulu üyeleri ile turizmci, sanayici ve çeşitli meslek gruplarından temsilcilerin kurucu üyeliğini yaptığı Nevşehir Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği, öncelikle bölgedeki doğal yapının korunması konusunda girişimlerde bulunacak. Daha temiz Isparta • ISPARTA (AA) — Ispartalı Minik Çevreciler Kulübü, "Çevre Kirliliği ve Çözüm Yollan" konulu danışma toplantısı düzenledi. Minik çevrecilerin 24 ocak çarşamba günü gerçekleştirecekleri toplantı için dağıttıkları davetiyede "Daha temiz ve daha yeşil bir şehirde yaşamak ve çevre kirlıliğinin yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak istiyorsanız, çevre kirliliği ve çözüm yollan konusunda duzenledığimız danışma toplantısına katılır mısınız? Saygılanmızla" denildi. Isparta Belediyesi'nin desteğiyle oluşturulan 117 üyeli Minik Çevreciler Kulübü, dördü ilkokul, biri de ortaokul ögrencisi olan beş öğrenci tarafından kuruldu. Pis su tesisaü • ANKARA (AA) — Turk Standartları Enstitüsü (TSE), hazırladığı yeni bir standartla binalarda pis su tesisatı yapımında uyulacak kuralları belirledi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın dünkü Resmi Gazete'de yar alan tebliğine göre TSE tarafından hazırlanan "Binalarda Pis Su Tesisatı Yapım Kuralları" standardı, 6 ay sonra zorunlu olarak uygulanacak. Bursa'da termik mitingi • BURSA (Cumhuriyet Burosu) — Yeşiller Partisi Bursa İl Örgütü tarafından düzenlenen "Orhaneli Termik Santralı'na Hayır" mitingi dün Fomara Alanı'nda yapıldı. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı mitingte, "Ölmek istiyorsak termik santrala evet" yazılı pankart dikkat çekti. Çeşitli konuşmaların yapıldığı mitingte, müzik eşliğinde halk oyunları gösterileri sunuldu. Mitinge katılanlar daha sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin kendilerine tahsis ettiği otobüslerle Orhaneli Termik Santralı'na gittiler. Sovyetler kürtaj rekortmeni Dış Haberler Servisi — Le- ningrad kliniklerinde gunde ortalama 250 kurtaj gerçekleş- tiriliyor. Sovyetler Birüği'nde kurtaj, yasal ve parasız. 1955 yılında kurtaja tekrar izin ve- rilen Sovyetler Birüği'nde ka- dınların pek çoğu. uzun bek- leme süreleri \e bürokratik en- gellerden kaçınmak amacıyla yasal olmayan yollara başvur- mayı tercih ediyor. Alman "Der Spiegel" Der- gisi'nin haberine göre Sovyet- ler Birüği'nde bir doğurna dört kürtaj duşuyor, her 100 yasal kürtajm karşısında ise yasal olmayan 106 kürtaı \er alıyor. Sovyetler Birüği'nde isten- meyen hamilelikten korunma yöntemleri çok sınırlı ve yeter- siz. Eczanelerin büyük bölu- münde prezervatif \e doğum kontro! hapları bulunmuvor. 47. Alîın Küre ödülleri sahiplerini buldu Savasaleyhtarının zaferi VECDİ SAYAR ALTIN Kİ RE ÖDİJLLERİ -Oliver Stone (sagda), "Doğum Tarihi 4 Temmuz" filmi ile En İyi Yö- netmen seçildi. Ron Koviç'in (ortadal anılarını anlatan lılmin baş oyuncusu Tom Cruise da (solda) En tyi Oyuncu ödulüne değer görüldü. (Fotoğraf: AP) Hollyvvood'daki yabancı basın mensuplarının oylarıyla belirlenen Altın Küre ödülleri, Vietnam Savaşı'nda sakat kalan bir askerin öyküsünu anlatan "Doğum Tarihi 4 Temmuz"un zaferiyle sonuçlandı. Oliver Stone'un yapıtı En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Oyuncu ödüllerini topladı. ~~ tarı çalışmalara adayan Kovic'i ayakta alkışlıyordu. "Doğum Tarihi 4 Temmuz" adlı film Vietnam'a inançlı, milliyetçi bir Amerikan askeri olarak giden, savaş sonrasında ise bilinçli bir sa- vaş aleyhtarına dönüşen Koviç'in anılarından kaynaklanıyordu. Ko- viç'in projesıne "Platoon"un yö- netmenı Oliver Stone sahip çıkmış ve Kovic'in düşunu gerçekleş- tirmişti. 47. Altın Kure ödülleri, yani Hollyvvood yabancı basın men- suplaruıın oylarıyla belirlenen yı- lın bu ilk önemli ödülleri "Doğum (Arkjsı J1. Sayfada) LOS ANGELES — Bundan tam 22 yıl önce 20 Ocak 1968'de Amerikan ordusunun genç bir as- keri Ron Kovic Vietnam'da yara- lanıyor ve yaşamının geri kalanı- nı tekerlekli iskemleye bağlı geçir- meye mahkûm oluyordu. 20 Ocak 1990 akşamı ise Kovic, yaşamının en mutlu anını yaşıyordu. Son 12 yıldır gerçekleşmesi için uğraş ver- diği proje bir zaferle noktalanmış- tı. 47. AUın Küre Ödul töreninin duzenlendıği Beverly Hills, Hil- ton'un salonunu dolduran sinema sanatçıları, yaşamını savaş aleyh-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear