23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ŞUBAT 1987 HABERLER CUMHURİYET/7 Düşünce suçu yarsa demokrasi yoktıır Yeni Ceza Yasası ön tasansı üzerindeki tartışmalar başlaYeni ön tasarı nasıl yaida^ıyAr devlı kavdığı gibi aniden kesildi. Oysa, birçok eksiklik ve çağdaş ceza nunına? hukuku kavramı açısından yanlışhkla dolu olan tasanyla il ÖZEK Tasarı, günümuzün anayasalyjvumlugili daha geniş kapsamh çalışmalann yanı sıra, eleştirileri top Nitekim, tasan gerekçesinde, XIX. yü2^ dur. iayışımn % F layacak, değerlendirecek ve yasama organına yol gösterecekürünü ve ceza yasamızın kaynağı olan 1889 İtal$t|gfi|yt»Yasasrbir komisyonun kurulması zorunluydu. Hatta muhalefet par "devleti korumak" konusundaki yetersizliği eHtjüuekte, adı nın tilerinin ömeğin SHP'nin bir ceza yasası komisyonu oluşturarulmadan, ikı arasının devleti korumak açısından etken faşist d r. Gerekçe, "özellikle devlet ve topması beklenebilirdi. lumun ana korumak amacıyla kişi Yeni Ceza Yasası taslağı ile ilgili olarak, geniş bir açıklaözgürlükleri mayapması ve tasandaki kavramların, yeni suçlarm neler oln ihmal edilmemesi" gereğini vurgulav bir manduğunu ceza hukuku ve anayasa ilkeleri açısından açıklamame suçlan tığı dile getiriyor. ' sı için Prof.dr. Çetin özek ile görüştük. suçSaytn özek'in göriişlerini yansıtırken, tüm bu elestiri ve ihdasedüip, (elılik. larmı çoğaltmak y görüşleri değerlendirecek bir komisyonun bir an önce kurusağlamak mantığınm ürünüdür. labilmesi için hükümete, muhatefete, barolara, Barolar Birliği'ne yeniden çağnda bulunmayı da bir görev sayıyoruz. venliğinin güvencesnJLoluşturan' uygulanış ve anlayışj|idan vazg ALİ SİRMEN tildiği ve böylece mÖdelerin uy . Sayıo Çetin Özek, yeni bazırlanan T.C.K. ön tasansı belirtilmektedir. nın önce bir genel değerlendirmesini yapar mısınız? ÖZEK Ceza Yasamıan değiştirilmesine birkaç kez kalkışılmış Kaypak suç tanımı Ülkemizde "suçta kanunilik" kuraİırun, yjjbrulacak deıecede, katı tır. Bu kez de, "ulusal", "yepyeni", "çağdaş" bir ceza yasası nazırlandığı savı ileri sürüldü. Gerçekte mevcut Ceza Yasası'nın de uygulandığı halde, kişiler düşünceferini açıkladıkten içhr*'ta|rtfren" vapnsn suç ğjştirilmiş şekli kamuoyuna açıklandı. Türk Ceza Yasası'nın suçlu sayıldığı, her anlama çekilen kaypak ke aı bulundu"sisteınatiğinj" ters yüz ederek, mevcut suç tiplerini hemen hemen, tanımlan nedeniyle her kişinin her an suçlann aynen tekrarlayan tasanya, "genel hükümlerie" ilgili, temel man ğu, inançlan nedeniyle kişilerin cezalandınldığı duspnulecek ohırtığı değiştirmeyen, ayrıntı sayılabilecek baa kurallar getiriyor. Bu sa, suçta kanunilik kuralı konusunda tanınan esnflT)ğin, ceza sokurallann tümü de, "DönmezerEnnan"ın, "Nazari Tatbiki Ceza rumluluğunu ne derece yaygınlaştıracağı ortaya çıkar. Özellikle "tefcHukuku" isimli kitaplarında savundukları görüşlerden ibaret. Ge like suçlanmn" arttırılması ve suçta kanunilik ilkesinin esnetye nellikle 1930 ftaJyan Ceza Yasası'ndan kaynaklanan bu görüşlerin, rilmesi birleştiğinde, kişi güvenliği tümden hayal olacaktır. Anay yasalaştırüması, gerçekte "Nazari Tatbiki Ceza Hukuku" eserinin yasal düzenimizın idareye tanıdığı yetkilfcr ve genel sistemi de rıdaki mantığa uygun bir ceza yasasıyla birleştiğinde, devle "yasaJaştınlması" anlamına geliyor. Tasanyı hazırlayan komisyonun yapısı, ceza hukuku öğretisinde runmasmın bedeii, "kişi özgürlüklerinin yitirilmesi" olaçak.,,. Peki siyasi suçlaria ilgili genel hükümler? ' .* var olan görüşlerin tartışılıp, değerlendirilmesine olanak bırakmaÖZEK ittsanrun, yabancı memleKette işlenilen suçlann Türkîdığı gibi, komisyonda egemen görüş ve siyasal eğilimlerin de tasanye'de takibi açısından kabul ettiği sıstem dahi, tasanyı hazırlayannın baskın niteliklerini belirleyici etken olması sonucunu yaratmış. ların siyasal suçlara nasıl baktığını. nasdteub ve subjektif davrandıklannı ortaya çıkarmaktadır. Gerçek tsa^BBrı,siyasal suçfardiğer T suçlar aynmını yaparak, yurtdışında işleflRvşyasal suçlarm •' Ceza Yasası Tasansı, "genel hükümlerle" ilgili temel iye'de kovuşturulması açısından, siyasal suçluİarın ateyhıne mantığı değiştirmeyen "aynntı" sayılabilecek bazı temi benimsemiştir. Buna göre, yurtdışında siyasal suç ışle>enje kurallar getiriyor ki, bunlann tümü de "Dönmezerbu suçlan nedeniyle yurtdışında cezalandınlsalar dahi Turkiye'd. Erman"ın "Nazari Tatbiki Ceza Hukuku" kitabmm yeniden yargılanabiliyorlar ve lehte yasa kuralından yararlanamısavundukları görüşler. Bu açıdan tasarı, "Nazari Tatbiki yorlar. Kaldı ki, siyasal suçlular, tasanya göre "özel tehlikeli siyasi Ceza Hukuku" eserinin "yasallaştınlması" anlamına suçlu" olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de, siyasal suçlular hakkında, cezanın dışında, "güvenlik tedbirleri" de uygulanabiliyor. l "İtiyadi suçlu" sayılan, özel tehlikeli suçlu hakkında uygulanacak 'güvenlik tedbiri "gözetim altında ıslah edilme" olarak belirlenmiş. 3u açıdan, tasannın, gerek ceza hukukunun teknik sonınlan, ge "Örgütlenmiş suçlu" sayılan, özel tehlikeli sayılan siyasal suçlu hakek "kişi özgürlüğüne" siyasaJ yaklaşımı açısından düşüncelerin ser kında uygulanacak "gıivenlik tedbiri" ise yargıc'ın takdirine bıraplenmesine olanak bırakılmaksızın hazırlandığı bir gerçek. Tasarı kılmış. Tasanmn güvenlik tedbirinin uygulanma koşullannın belirıın içeriği ve düzenlemeleri, özellikle "kişi özgürlügü", "devletin lenmesini, bu konuda çıkartılacak "tüznk"e bıraktığı da düşünülonınmas", "siyasal suç", "düsünce suçu, "uluslararası ilişkiler" pbi kavram ve sorunlara yaklaşım biçimiyle, demokratik ve çağlas ilkelerle bağdaşmayan, otoriter, cezalandırıcı ve bu konularda ert tutumun ve düşüncenin komisyonda egemenlik kazandığım kautiıyor. Ancak bu ön tasannın cezalarda indirim yaptığı söyleniyor? \ ÖZEK Suçlarm çoğunluğunun cezasında indirim yâpıldığı ve 'ceza tedbirieri"nin düzenlediği doğru. Tasanmn gerekçesinde de, ezaları ağırlaştırarak suçlann Önlenemeyeceği dile getiriliyor. Ben e aynı kanıdayım. Cezaların gerçekten, olağanüstü ağır olduğuna e üıdirilmesi gerekliliğine inanıyorum. Fakat, kendimizle tutarlı olıak istiyorsak, bilimsel davranmak istiyorsak, demokratik siyasal aşamın ilkelerine uygun davrandığımızı ileri sürüyorsak, < a "düsünce suçu" kavramına yer olmadıgını ve diMere ka ınn da cezalarının ağır olduğunu kabul etmemiz ve buna göre tî ırı hazırlamamız zorunludur. Bu zorunluluğu ve objektifliği bi ana itip, devlete karşı işlenilen suçlar açısından, Mussolini ltalyq nı mumla aratacak "suç tiplerine" ve "cezalara" yer verip, ı tedbirlerini" dahi siyasal suçluları sindirecek birer araç oli iizenlersek, diğer suçlarm cezalarını ise indirirsek, bilerek,! >ilimlerimizin etkisiyle kendimizle tutarsızlığa düşmüş olu ÖZEK 141, 142, 163.. madddertieki "düsünce suçlan", anayasamn cebren değiştirilmeSi netfcesine yöhelik "tehlikeyi" cezalandırıyor. Somut bir fiil olmadığı halde,' anayasal "temel ilkelerin ve ideolojinin" değiştirilmesini amaçîa>fcn "düşünce acıklaması" suç sayılıyor. Bu açıdan, belirtilen '''düşünce suçlan" ile "anayasayı ihlal" siıçu arasında yapısal birilîşki ve bütünlük var. "Anayasayı ihlal" fiili "sonuç suç". 141; 142 ve 163. maddedeki "düşünce suçlan" ise "sonuç snça yönelik hazırlık başlangıcı hareketleri". Anayasayı, anayasal hükümlere ve usullere uygun olarak değiştinnek ve suç olmadığına göre, anayasal düzenin tümünün veya belirli niteiiklerinin değiştirilmesine yönelik düşünce açıklamalarının da "cebri" öngörmesi, değişimin anayasanın kabul etmediği usullerle gerçekleştirilmesi görüşünü kapsaması durumunda, suç teşkil etmesi gerekmez mi? Halbuki tasarı "düşünce suçlan"nın oluşması için "cebir" unsurunu öngörmüyor. Durum böyle olunca, anayasal usullerle anayasal düzenin değiştirilmesine yönelmek suç olmuyor, fakat bu konuda düşünce açıklamak suç teşkil ediyor. Tasan gerekçesinde, "düşünce suçlanmn" anayasal sistemle de uyumlu olduğu belirtiüyor. Esasen anayasal değişimden yana düşünce açıklamak ve siyasaJ parti olarak örgütlenmek suç sayılmca, anayasamn anayasal usullere uygun olarak değjştirilmesi yöntemleri ceza tehdidiyle engellenmiş oluyor. sanda da sürdürülüyor. Bunun yanında, tasanmn 346. maddesi, yeni bir suç tipi yaratarak devlet yararları ve siyasal sebeplerle yayımlanmayan bakanlar kuruiu işlemlerine ait bilgilerin açıklanmasını da "gizli kalması gereken bilgi" olarak nitelendiriyor. Prof. Çetin Özek, Ali Sirmen'e ceza yasası taslağı üzerine düşüncelerini anlattı Basın özgürlüğü yok ediliyor Böylece yayımlanmamış Bakanlar Kuruiu kararlarının açıklanması, "casusluk ve devlet sırlanna karşı" suç durumuna geliyor. Tasannın 305. maddesi de, yeni bir suç yaratarak, devletin ekonomik itibarını sarsacak ve bu konulardaki anlaşmaların bozulmasına yol açacak "yalan haber ve havadis" yayılmasının 6 yıla kadar uzanan ceza ile cezalandırümasını öngörüyor. Bu türden, her yana çekilebilecek nitelikteki suç tanımlarının "suçta kanunilik" Ukesinde öngörülen esneklik anlayışıyla birlikte uygulandığında, basm yoluyla düşünce açıklama özgürlüğünün ne hale geleceğini kavramak için "müneccim" olmaya da gerek yok. Kaldı ki "yalan baber ve havadis", "gizli kalması gereken bilgi". "yasaklanan bilgi", "milli yararlara aykın yayın" gibi durumların var olup olmadığmı da siyasal iktidar saptayacak. Böylece siyasal iktidar yargı organlannı bağlayıcı ve bu yolla basın özgürlüğünü yok edici bir güce sahip çıkıyor. Düşünce suçlannda değişiklik yok 141, 142, 163. maddelerdeki değişiklikler neler Jasarıda? ÖZEK Söz konusu "düşünce suçlan" varlığım aynen sürdürüyor. Esasen çağdaş anlamda demokratik olmayan siyasal ortamhazırlanacak da, demokrasiyle bağdaşmaz anayasalceza yasası tasarısının, siyasal ortam ve çelişen bir şert kilde demokratik olması beklenoapadi/ffe o omisyonu apısı, düşünce suçlannın kaldJSnasına ve> içşbulüne olanak vermezdi. Bu Jonudakı ura flnpmaddeleriypışhafaza etmekle beraber, k.. 142, 163. maddeier ile fiilen anayasal düzenin usu!!?rt> uygun olarak dahi değişmezliği kabu, iişmezliğin güvencesi de düşünce ışunce elrafmda birleşmenin sında bulunuyor. Gerçekter. Ul. 142. nidudelerde •propaganda" ve "birlesme" füllerinin, hukuka aykın sayılan sonuçlara erişmek "amacıyla gerçekleştirilmesi aranıyor. Yani failin "özel kastı" hukuka aykırı sonuç elde etmek maksadıyla hareket ettiğinin kamtlanması gertNİ'. Tasarıda ise "amacıyla" kelimesi yerine "için" kelimesi kulh yor. Böylece kişinin maksadı ne olursa olsun, açıkladığı düş nin veya oluşturulan birleşmenin, objektif olarak hukuka ayk nuçlara yönelik görülüp, suçlanması ve kişinin ıradesi dışın^ lan sonuçlardan dolayı cezalandınlması yollgrı açılıyor. Bug BaşSakan, geçenlerde "Şimdiye kadar millet devlet içindir. Artık devleti millet için kabul etmek gerekir" demiştir. Eğer bu sözlerinde içten ise ve kendisiyle tutarlı istiyorsa, bu tasannın yasallaşmaması gerekir. Söz konusu suç turleri, gerçekte halkın haber almak hakkını ordan jialdıracağı için, sağlıkh bir kamuoyu oluşması ve sağüklı bir siyasafjercih uygulaması olanağı da gideriliyor. Belki de demokra"" ^tenilen de bu. Bir de biiirkişi konusu var degil mi? •z,tıv Tasannın 396. maddesinde ilginç bir suç tipi düzenlenBuna göre, biürkişinin gerçeğe aykın "mütalaa'da bulunmaç sayılıyor. Benzeri hüküm, 1930 Italyan Ceza Kanunu'nda lunmakla beraber,suçun oluşması belirli koşullara bağlanıu koşullar tasarıdaki suç tanımında yer almıyor. Türkiye'de özellikle düşünce suçlan konusunda bilirkişiye gidilmesi yaygın bir uygulama. Değişik bilirkişilerin, aynı konuda birbiriyle çelişik raporlar verdikkaide yaygın bir olgu. Gerçek tek olacağına göre, birbirhle çelişen H^rkişi raporları verildiğinde, bu biiirkişi raporlannd'an hıç değa|E birinin gerçeğe aykırılığınm kabul edilmesi geıe Bilirkişiyejjfeza '.* bazı bthrk . raporlanna dayanılarak verilen mahkumiyet Yaıgıtay tarafından biiirkişi raporu geçersiz sayılada düşünülecek olursa, biiirkişi hakkında tasanmn ,.ı %gulanması gerekebilecek. Zira belirtilen durumda, şmeden gerçeğe aykın bir rapor düzenlemiştir; bu du"" ', biiirkişi olamaz. Ya da bilerek, siyasal eğilimleri aykırı rapor vermiştir; bu durumda da suçtur. Teğilim ve anlayışına göre biiirkişi raporu vermeyi irmiş olanlann, tasarımn 396. maddesini dikkatle ar vardır. yasallastıgında Avrupa ile bntünlesme kolaylazoriasacak mı? ve yasal sistemimizin demokrasinin birçok i!kesi\!e ç^PBli oluşu, Türkiye'nin Batı demokrasilerinde zaman zaman dışlanması sonucunu yaratmaktadır. Batı demokrasilerinio ejtonomik bütünleşmesi ilkesi dahi, türdeş siyasal yapılar için söz Vonusudur. Bu açıdan "serbest dolaşım sözleşmesinin" uygulanamasının, AET'ye alınmamıza karşı çıkılmasırun nedeni, salt ekonomik olmayıp, siyasaldır da. Tasarı yasallaştığı takdirde, Türkiye'nin Batı demokrasilerince daha da dışlanması kaçırnlmazdır. Bu konuda tasannın dünyayı "düşroandost üJkeler" diye ikiye ayırari 437 ve 438. maddelerine işaret etmek isterim. 437. madde, "Tiirkiye devletiyle aralannda savaş için ittifak" bulunan ulkelerin düşmanma yardım etmeyi, bu yabancı ülkenin askerini itaatsizliğe teşviki, savaş yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, ittifak halindeki devletin güvenliğine iiişkin bilgilerin açıklanması fiillerinin aynen Türkiye'ye karşı işlenmiş suçlar gibi cezalandunlmasıru öngörüyor. 438. madde de "diişman devlette aralannda savaş için ittifak" bulunan devlete yardım ve bu türden devlet yaranna casusluk yapılmasını, fiiller sanki Türkiye aleyhine işlenmiş gibi cezalandınyor. dHP'lilere ceza indirimi Demokrasinin ilkeleriyle çelişkiye düşmüş oluruz. Tasannın gekçesinde, ne kadar "çagdaş" olduğumuzu ileri sürersek sürelim, ağdaşhkla" bağdaşmayan bir tutumu sergilemiş oluruz. özellik, de\ lete karşı suçlann uygulama alarunı genişletip, cezalannı artirken, MHP'li eylemcilere uygulanan maddenin cezasını indirip, gulama alamnı sınırlar, "katliam" suçunu devlete karşı suç olaktan çıkanp, anayasanın 14. maddesinde yer alan "af yasa'ğı" tpsamı dışına çıkartırsak, bilimsel açıdan açıklanması olanağı bunmayan bu tutumumuzun, objektif, yansız ve çağdaş olduğunu ısıl iddia edebiliriz? Burada bir nokta önem kazanıyor "devleti korumak". Liitfen devleti korumak kavnunını biraz açar mısınız? ÖZEK Devletin varlığı, siyasaJ biçimi ne olursa olsun devletin za yasalanyla korunur. Ama devleti koruyucu hükümler devletin yandığı siyasal ilkelere göre belirlenir. Eğer devletin siyasal biçinin adıyla, biçimin anayasal düzenlenmesi ve koruyucu ceza normı arasında uyumluluk yoksa biçimin adıyla ilkeleri kurallan araıda da uyumluluk yok demektir. Örneğin bir yandan "demokrabukuk devleti"nden söz app, öte yandan devleti korumak banesiyle kişi özgürlüklerinin özünü yok edici yasal duzenlemeyi gerdeştirecek olursak, o siyasal biçimin sadece adı demokrasi olur. 'Taslakta Mussolini Italyası nı mumla aratacak suç tiplerine ve lecek olursa, siyasal suçlunu»akib«tinin, siyasal iktidann insafınî terk edildiği ortaya çıkar. ..' * hî uygulama bu yöne saptınlmışken, kişini» düşünce çzgi^tüğünün bjusbütun sınırlandınlması yasai^JKılmak isteniyor. Ânlışanlı bazı hukukçularımızın "varsayılan hukuka aykınlık" görüşfl, tasan>a girmij oluyor. Ceza sorumU^uğunun yaygmlaştırüması yönelişi 163. madde açısından da geçerlı. Din propagandasımn ve "birleşmenin", laikliğe aykırı olmak şeklindeki "cezalandınlabilme şartı" kaldırılıyor. Böylece mevcut laik düzenin teokratik düzene dönüşmesini amaçlamayan, dinsel görüş açıklamalarının dahi suçlanabilmesine kapı açüiypr. , Tasarı gerâcçesinde bilimsel inceiemenin özgür olduğu belirtilirken. "bilimsel göriintü" ardında "propaganda ve birleşme" fiilinın ışlenebileceği, bu hususun saptanmasının yargıcın "takdirine" kaldığı belirtilerek, "bilim özgürlüğü" de sınırlanıp "kabul edilen bilim kabul edilmeyen bilim" aynmı yapılmış oluyor. Sonra da bilime "ambargo" getiren tasarı "çağdaş" olarak nitelendiriliyor. Siyasal suçlu düşrnan mı? Tasan, siyasjlsı Julara "düsman" gözüyle bakmalpkonusurrda, yabancılan%a ıhmal etmemiş. Bir yabancı, Türkiye devletinifi şahsiyetine karşı suç i^diğinde, îşlediği suçun cezası ne olursa olsun, adalet bakaouun tafebine baüı olmaksızın Türkiye'de yeniden yargılanıp, cezajmdınlabih'yor. Ö&esinde yargılanıp beraat etmiş olsa dahi, TürkrŞf'de yeniden yaıgıfeımbüiyor. Kısaca değinilen sıstem, ceza yasası taslağında yer alan eşi görülmemiş suç tiplerinden habersiz yabancılar açısından da tehlike yaratıyor. 141, 142, 163 madde gibi "düşünce suçlannı" savunanlann pek sevdikleri "hürriyeti yok etmek hurriyeti yoktur" sözü de, "yakın ve berrak tehlikeyi" ortaya çıkaran somut fiillerin cezalandınlması gerekçesi olarak söylenir. Düşüncenin kendisi, "tehlikeli" sayılmaz ki, "hurriyeti yok edici" nitelikte görülsün. Düşünce açıklama hakkını, düşüncenin içeriğine göre tanımak, beürli düşüncelerin açıklanmasını yasaklayıp, egemen ve "kabul edilmiş" düşünceye ayrıcalık tanımak, insanlann tek tip düşünmesini zorunlu sayan faşist düzenlere özgüdür. Bu arada bir noktayı da vurgulamak isterim. Türkiye'de düşünce suçlanmn varlığını yadsıyanlar ilginç bir yola başvuruyorlar. Türkiye'de adalet bakanlan, özgür düşünceden korkanlar, düşünce suçu olmadığı propagandanm "eylem" oluşturduğu gibi, bilimsel ve çağdaş demokrasi kavramıyla bağdaşmayan görüşler ileri sürüyorlar. "Madem ki 141, 142, 163. maddeier propagandayı cezalandırıyor, öyleyse propaganda düşünce suçu değüdir" gibi gibi sözler söyleyen, yasamn düşünce açıklamasını cezalandırmasımn "düşünce suçunu" ortadan kaldıramayacağını, yasamn "düşünce suçu olmaz, demokratik ilkesiyle" çelişebileceğini görmeyen, böylesine Ukel mantık oyunları yapan yönetimden sorumlu kişiler görmek acısına katlanmak zorunda kalıyoruz. "Propaganda" eylemdir. 141,142,163. maddeier düşünce suçu değildir diyen anlı şanh hukukçularımızın varlığı ise daha üzücu oluyor. Hele bunlar bir de çağdaşlık iddiasında iseler. Kraldan çok kralcı Bu maddelerle Türkiye'nin bağh olduğu ittifak dışında kalan bütün ittifaklara bağb devletler düşman sayılıyor. Bir devletin "dttşman" sayılması için "savaş hali" bulunması da zorunlu değil. Tasannın gerekçesinde de ittifaklara bağlılığınuz kutsallaştınlarak, dosta karşı işlenilen fülin Türkiye'ye karşı işlenmiş sayılacağı savunuluyor. Gözden uzak tutulan, örnek vermek gerekirse, ABD'nin tran'a gizlice silah satıp elde ettiği parayla Nikaragua'da gerülalan desteklediği Amerikan gazetelerinde yayımlandığında suç teşkil etmiyor. Buna karşılık belirtilen olay bir Türk gazetecisi tarafından saptamp Türkiye'de yayımlansa suç teşkil ediyor. Böyle bir "knüdan ziyade kralcı"aniayışla dünyadaki gelişmeleri bir yana itip, ttlkeleri "dostdüsman" devletler olarak ayırmaktaki katılıkla, Batı ile bütünJeşebileceğimizi sanıyorsak aldanınz. İnanıyorum ki, bu türden kurallara, en başta Batı demokrasileri karşı çıkar. Bu tasannın 1982 Anayasasının esprisine uygun olduğunu söylüyorsunuz. Yine de bu tasanmn 1982 Anayasasıyla bile çelişen yanlan yok mu? ÖZBEK Tasanmn özgürlükleri sırurlandıran kurallanyla ve genel sistemiyle 1982 Anayasası'yla dahi çelişkiye düştüğü kanısında ıçlartn çoğunda ceza indirimi yapılıyor. Ama öte ndan da devlete karşı işlenen suçlann cezası iirümiyor. Mussolini İtalyası'm mumla aratacak "suç Herine" ve "cezalara" yer vermek tutarsızlıktır. )emokrasi "çogulcu", "uzlaşmacı", "dönüşüme açık" ve bu açıı başta düşünce açıklama özgürlüğü olmak üzere, kişi hak ve özlüğünün kişi güvenliğinin benimsendiği ve anayasai güvence alt aündığı siyasal biçimin adıdır. Esasen anayasa devleti kişiye karşı il, kişiyi siyasal iktidann yetki sapmalarma karşı korumak, kişi urlüklerini güvence altma almak amacıyla yapıldığında demokk nitelik taşır. tizim 1961 Anayasamız bu nitelikteydi. 1961 Ânayasası'run 11. idesi siyasal iktidara genel sınırlama getirerek özgürlükleri güce altına almayı amaçlamıştı. Düşünce açıklama özgürlüğü sıızdı. Uygulama ve yasal düzenleme ise, anayasal sistemle çelialdu. Anayasamn sistemiyle, 141,142,163. maddelerde yer alan iince suçlannı ve bu maddelerin uygulanma yaygınlığinı bağdaşbilmek olanağı yoktu. 2 Eylül "askeri darbesi"nin ürünü olan 1982 Anayasası ise deair. mel haklara sınırlama )61 Anayasası, 10. maddesinde "temel haklann korunmasından sederken, 1982 Anayasası'nın 13. ve 14. maddeleri "temel hak ürriyetlerin sınırlandınlması, kötiiye kullanılması"ndan söz ediDiğer bir deyişle 1961 Anayasamız açısından amaç "özgüriükı konınması" iken 1982 Anayasası'nda "hedef", "hiirriyetleunıriandmJması" oluyor. * Peki günümüzde çağdaş demokrasilerde devletin ve kişi özgürlüklerinin güvencesi dengesi nasıl sağlanıyor? ZEK Günümüzde denetimsiz kişisei olanaklann sınırsızlığıayanan jandarma devletin yerini, kişüerin hak ve özgürlükleriivence alttna almaya ve onlara insanca bir yaşam sağlamakla imlü "demokratik sosyai devlet" almıştır. Özgürlük "kişisei i" olarak anlaşılmaktan çıkmış, "kisisiyasal iklidar" ilişkisinişinin davranış alamnı ve olanakian ve güvence aJtında bulunnı ifade eden bir kavram olmuştur. Bu anlayıs cerçevesinde, normlara uygun davranmak, siyasal iktidar düzeni değişimini asal usuller cerçevesinde gerçekleştirmek durumundadır. Buırşm, siyasal iktidar da, kişi özgürlüklerinin güvencesini ve hakın yararlanabilmenin somut koşullarını sağlamakla yükümlüBu açıdandır ki, siyasal iktidar, kişi hak ve özgürlüklerinin yasal nlemesini yaparken, kişi özgürlüklerinin özüne dokunmamak nluluğuyla bağımlı, sınırlı bir iktidardır. Demokrasilerde "Kilayasal düzene uygun düşünmek zorunda olmayıp, uygun davak zorundadır." Denge böylece kurulmuştur. Hükümet ve Mectisin korunması konusnnda ne gibi yenilikler var? ÖZEK Tasannın, 319. ve 320. maddelerinde "aoayasanın bükömlerine ve anayasanın müsaade etmediği usullerie" TBMM'yi ve "hiikümeti" ortadan kaldırmak ve "görevlerini yapmalannı engellemek" suç olarak düzenlenmiş. Benzer hükümler şimdiki yasamızda da var. Sadece anlaşılamayan anayasa hükümleri, TBMM'nin ve hükümetin ortadan kaldırümasını kabul etmiş ve usullerini saptamış değil ki, "anayasal usullere aykınlık" söz konusu olabilsin. Tasarı maddesinin yazılışından ise, anayasal usullere göre, hukuka uygun olarak TBMM'nin ve hükümetin kaldınlabileceğinin kabul edildiği anlamı çıkıyor. Bu konudaki "hukuka uygun usuller" nedir? Belki de tasanyı hazırlayanlar "tç Hizmet Kanununa" göre TBMM'nin ve hükümetin ortadan kaldırılmasını, anayasal hükümlere ve usullere uygun sayıyorlar. Belki de bu konuda yaşadığımız olguları, bir "anayasal gelenek" olarak görüyorlar ve bundan sonra da aynı yöntemlerin hukuka uygun sayılacağını belirtmek istiyorlar. Kişi güvenliği açısından tasarı hakkında ne söylenebilir? ÖZEK Anayasa yasal yapımızla bütünleşen bir biçimde taDüşünce özgürlüğü propagandayı kapsar san, tümden kişi güvenliğini tehlikeye düşürücü yapı taşıyor. DeGerçekte ve çağdaş demokrasilerde, düşünce özgürlüğü, düşün mokrasinin tüm gerekleri ve unsurlarıyla işlemediği ülkemizde, "suçcenin açıklanmasını "propagandasını" da kapsar. Açıklanması ya ta kanunilik" ilkesinin "esnekliğini" sayunmak dahi, kişi güvenlisaklanan düşüncenin özgürlüğü olmaz. Bu açıdandır ki, demokra ğini tümden sınırlayıcı sonuçlar yaratır. özellikle "devlete karşı işlenilen suçlar" bölümü, kişi güvenliğine kurulan tuzaklarla dolu. Başka bir örnek daha verelim. Tasannın 150 ve 151. maddelerinde, özellikle devlete karşı suçlann uygulama alamnı kişiler arasmdaki konuşmalann dinlenilmesi, kayda alınması suç olarak düzenlenmiş. Yerinde ve yeni bir hüküm. Buna karşılık, aynı genişletip cezalarını arttınrken, MHP'li eylemcilere fiil, acele olan hallerde "kanunun yetkili kıldığı merciin" emriyle, uygulanan maddenin cezasını indirip uygulama alamnı görevliler tarafından işlenirse, bu fiil, tasanmn 154. maddesine gösınırlar, "katliam" suçunu devlete karşı suç olmaktan çıkanp anayasamn 14. maddesinde yer alan "af yasağı" , re "hukuka uygun" sayılıyor. Böylece yargı kararı ve güvencesi olkapsamı dışına cıkartırsak, tutumumuzun objektif, yansız madan, kişinin özsel yaşamına saldırı, gizli dinleme, banda alma, görüntüleme Fıilleri hukuka uygun duruma getiriliyor. Bunun dove çağdaş olduğunu nasıl iddia edebiliriz? ğal sonucu olarak da, insan haklan bildirgeieriyle çelişen, özünde hukuka aykın olarak kişinin özel yaşamına saldırı teşkil eden fiilsilerde, "düşünce açıklama, ifade" özgürlüğü terimleri kullanılır. lerle sağlanan verilerin, geçerli kanıt sayılması sağlanıyor. Bu duSalt düşüncenin açıklanıp, düşünce etrafında birleşmek amacıyla rumda, acaba kişinin siyasal iktidara karşı "kişi güvenliği" vardır propaganda yapılması "eylem" değildir. "Eylem", dış dünyada de diyebilir miyiz? Hukuka aykırılığın yasalaştınldığı bir siyasal yapığişikiik yaratmaya yönelik somut, hukuka aykırı fiildir. Düşünce yı demokrasi sayabilir miyiz? Bu tasanya çağdaş ve demokratik diaçıklaması, propaganda ve birleşme, demokratik siyasal yaşamda, yebilir miyiz? vazgeçilmez bir haktır. Demokrasinin özündeki varhk koşuludur ve Tasan için basın hurriyeti açısından ne söylenebilir? bu nedenle hukuka aykırı değildir. Hukuka aykırı olan, yığıntarın, ÖZEK Düşünce suçlan basın yoluyla da işlenebilen suçlar olanayasal usullere aykırı olarak, cebir yoluyla, anayasal sistemin de duğu için, bu suçlann türünün çoğalması ve uygulama alanınm geğiştirilmesi konusunda tahriki ve bu doğrultuda harekete geçilme nişletilmesi, doğal olarak "basın yoluyla düşünce açıklanma sidir. Ancak bu durumda, eylem söz konusudur ve kişi anayasal usul özgürlüğünün" de büsbütün sınırlandınlması, elde kalanlann da yilere aykırı davranışlara girişmiş sayılır, "zarar tehlikesi" ancak bu tirilmesi sonucunu doğuruyor. Örneğin "devlet sırlarının durumda varsayılır. açıklanması" suçlanyla ilgili olarak kullanılan "gizli kalması gereŞu noktayı da belirtmek isterim: "Bir ülkede düşünce suçu" ka ken bilgi", "yetkili makamların açıklamasını yasakladığı bilgi", "devletin güvenliği açısından gizli kalması gereken bilgi" gibi esbul edildiginde "demokrasi yok" demektir. Taslakta anayasanın korunması ile ilgili hükümler ne nek, her yana çekilebilecek terimlerin kullanılması suretiyle, basının yayımladığı haberlerin her an cezaandırılması tehlikesi, yeni talerdir? Hükümetin usulüne uygun kaldırılması nasıl olacak? Tasan, bir yandan hürriyetleri kısıtlayan 1982 Anayasası'nm esprisine uygun düşerken, öte yandan aynı anayasanın 38. ve 105. maddelerine bile ters düşecek kadar ileri gidiyor. yım. Bu konuda iki örneğe değinmek istiyorum. Anayasanın 38. maddesine göre, ceza tedbirleri kanunla konulur. Tasan ise ceza tedbirlerinin neler oiduğunu sıralayıp, hangi suçlar için uygulanacağının vurgulanacağını belirtmiş, fakat tedbirlerin içeriği ve uygulanması koşullannı çıkamlacak tüzüğe bırakmış.Bir müeyyidenin en önemli öğesi ise, o müeyyidenin uygulanma koşul ve sistemidir. Bunu saptayacak olan da tüzük. Bu durumda ceza tedbirleri yasa ile konulmamış oluyor. Böylece anayasanın "kanunilik" ilkesi ile çelişiyor. Vatana ihanet nedir? Anayasanın 105. maddesine göre Cumhurbaşkanı "vatana ihanetCen" dolayı suçlandırılabilir. Cumhurbaşkarurun işlediği bir fülin "vatana ihanet" niteliğinde bulunup bulünmadığı, anayasaya ve tarihsel örneğe göre yasama organınca saptanır. Diğer bir deyişle, anayasaya göre cumhurbaşkanının işlediği herhangi bir fiili, örneğin yargı organlannı etkileme fiilini TBMM "vatana ibanet" niteliğinde bulabilir. Anayasal durum böyle iken, Ceza Yasası Tasansı ayrı bir başlık altında "vatana ibanel suçlan"nı gruplandırıp bu kavramı sınırlandırmış. Ülke bütünlüğüne aykırı fıilleri içeren tasandaki vatana ihanet suçlannı cumhurbaşkanının işleyebileceği düşünülemez. Kaldı ki "vatana ihanet" belirli suç tiplerinin adı olarak kabul edilince, bu fiiller dışında kalan fiilleri yasama organınm vatana ihanet olarak nitelendirebilmesi olanağı kalmıyor. Bu durumda örneğin cumhurbaşkamnın birtakım silahlı güçlerle birleşip anayasayı TBMM'yi hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmesi halinde, bu fiiller tasandaki "vatana ibanet" suçlan dışında kaldığı için cumhurbaşkanı sorumlu tutulamayacak. Böylece fiilen ceza tasansı anayasayı da değiştirmeye kalkışmış oluyor. Yasa tasansı hazırlayarak gerçekleştirilen bu kalkışma, anayasal usullere uygun mudur, değil midir bilemem. Size göre tasan yasalaşır mı? ÖZEK Başbakan geçenlerde yaklaşık olarak "Devlet baba değil. Devlet baba olursa, özgürlükler kısıtlanır. Şimdiye kadar miliel devlet içindi. Artık devleti millet için kabul etmek gerekir" şeklinde bir beyanda bulunmuştu. Başbakan, bu beyanda buluuurken içtenlikle hareket etmişse ve kendisiyle tutarlı olmak istiyorsa, bu yasa tasarısının yasallaşmaması gerekir. Yeni bir ceza yasası yapılması zorunluysa, bu yasamn yapılması için demokrasinin tam koşullarıyla yerleşeceği "devletin millel için olacağı" zamanı beklemek gerekir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear