23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 BEMÇ AK SBVEMA ATtLLA DORSAY KİM KİME DUM DUMA Küçük, ama gerçek bir başyapıt Hannah ve Ktzkardeş leri (Hannah and Her Sisters) / Yönetmen: Woody Allen / Senaryo: W. Allen / Göruntü: Carlo di Palma / Oyuncular: Woody Allen, Mia Farrow, Michael Caine, Barbara Hershey, Dianne West, Lloyd Nolan, Maureen O'Sullivan, Carrie Fisher, Max Von Sydovt, Sam fVaterston / Bir Orion Pictures yapımı (Emek, Akün) özyaşamsal nitelikli bir Allen fılmt 'Hannah ve Kızkardeşleri' VVoody Allen, ilk fılmlerinde oldukça uzak, "yabancı" egzotik ülkelerin, yörelerin, dönemlerin öykülerini anlatırdı. "Bananas"ta bir Latin Amerika ülkesindeki devrim çılgınlığını, "2060 Yü Sonra Sleeper"da geleceğin robotlar dunyasını, "Aşk ve Ölüm"de Napolyon dönemi Avrupası'nı... Ama "Annk HalT'le başlayan dönemde. Allen bir şeyi iyice fark etmişe benziyor: lnsanla ilişkili uç noktaları aramak, yükseliş veya sefilliği göstennek için zaman ve mekân içinde uzaklara gitmeye gerek yok. Allen'in "yHitJu" Manhattan'da da fantezinin veya karabasanın en koyusu yaşanabiliyor. Ve dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika'nın en büyük metropolü New York'un en "zengin" semti olan Manhattan':n yüreğinde çöreklenmiş Yahudi kökenli, maddi olarak çoktan köşeyi dönmüş, Woody AUen'in kişiliğinde simgelenen insanlar için de "yaşam bin bir sonınla dolu..." Alen bunu fark ettiğinden beri dehasını çok daha parlak biçimde dışavurmaya başladı. Çünkü Manhattan'ın göbeğindeki "insan cangüı"ru çok daha iyi biliyor, dolayısıyla c k daha iyi anlatabiliyordu. "Annie HaD", "Manhattan", "Stardast Memories"den goçip "Radio Days"e uzanan b.r çizgi üzerin PIKNİK PİYALE MADRA ÇEHOV'UII İ K M U m tfBize Çehov'u döşOnduren Hann '. .. arrow), Lee (Barbara Hershey) ve Hoiiy (Dianne West) kızkardeşlerin çevresinde eski ve yeni kocalar, enişteler, flöröer, anababalar, iş arkadaşian, doktorlar, din adamlan vb 'den oluşan kalabalık bir grup insan var. de, Allen Fılmleri git gide daha özyaşamsal, daha kişisel özellikler taşımaya başlıyorlar... Arada sırada "Broadway Danny Rose"Ia Cbaplin sinemasına veya "Kahire'nin Mor Gölü"yle 1930'ların filmlerine "atıfta" bulunmak gibi değişik yönelişlerin dışında... "Hannah ve Kızkardeşleri", özyaşamsal nitelikli Allen filmlerinin sankı bir topıamı, bir sonraki "Radio Days'Me de devam edecek olan, bir tür aile düzeyinde sergileme ve hesaplaşma... "Hannah ve Kızkardeşleri"nin olabildiğince "küçük", alçakgönüllü bir film görünümü altındaki zenginliklerini nerden başlayıp, nasıl anlatmalı? Bir düzineyi aşkın kişisiyle son derece ustaca, dengeli biçimde kurulmuş bu filmde Allen, tüm kişilerinin temel özelliklerini, kişiliklerini, sorunlarını küçük fırça darbeleriyle bize gerçekten vermeyi başanyor. Elbette Çehov'u düşündüren Hannah, Lee ve Holly kızkardeşlerin çevresinde eski ve yeni kocalar, enişteler, flörtler, anababalar, iş arkadaşian, doktorlar, din adamlan vb.'den oluşan kalabalık bir grup insan var. İki yıla yayılan ve iki "Şükran Günii" yemeği arasma sıkışan bu Allen filminde, başrolde olmamakla birlikte, filmin temel temalarını toparlayan bir Woody var "bizzat": Allen'in simgekişiliğinin ölüm, yaşlanma, hastalık, inançsızuk, A1DS, "hardrock", işsizlik, "soyun devamı" vb. konulardaki kaygılan, korkulan, tepkileri... Ve tüm bu kaygılar ve arayışlar, sonuç olarak ve bir kez daha AUen'in küçük dünyasırun ne denli bir Ingmar Bergman dünyasına yakın olduğunu gösteriyor. Bergman'a hayranhğını hiç saklamamış ve "tç Dünyalar Interiors"la açıkca Bergman'cı bir film yapmış olan Allen, dış görünümlerindeki tüm farkhhğa karşın, ölümden korkan, ölümsüzlük ve Tann üzerine sorular soran, Manhattan'ın göbeğinde soğuk Stockholm gecelerindeki iletişimsizliği yaşayan kişileriyle, kafasındaki sorunsallann temelde Bergman'dan pek farldı olmadığını bir kez daha ilan ediyor. Ancak, bir Bergman oyuncusu olan Max Won Sydow'a fılminin belki en anlaşılmaz, opak ve antipatik kişiliği olan Frederick rolünü yakıştırarak bir tur Bergman ironisine yanaşırken, Bergman temalarının aslında hiç de karamsar gözükmeyen, nerdeyse neşeli bir kuçük film aracılığıyla da pekâlâ iletilebileceğini gösteriyor. Doğallıkla bu yalmzca bir göruntu... Aslında "Hannah ve Kızkardeşleri"ndeki glzli hüzün, bir Bergman fılmindekinden hiç de az değil. Küçük Woody'nin marifeti, bu hüznü çok dolaylı olarak verebüme yeteneğinde... "Hannab ve Kızkardeşleri" küçük, ama gerçek bir başyapıt... Kaçırmayın. CBİCEVE. ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARAC1 AĞAÇ YAŞKEN EĞtLİR KEMAL GÖKHAN İç serüvenlere, iç dünyalara eğilen bir yönetmen: ömer Kavur Yönetim ve b***ıryo: ömer Kavur / Görüntü: Salih Dikişçi / Müzik: Attila özdemiroğlu / Oyuncular: Aytaç Arman, Macit Koper, Şafıika Tekand, Aslan Kacar, Orhan Çağman, Nurseli Çamlıbel, Osman Alyanak ve Ziihal Olcay / Bir Alfa Film yapımı (Dünya, Kadıköy) Yönetmenlerimiz artık dış serüvenleTden iç serüvenlere yönelmeye, iç dünyalan, alabildiğine kişisel bunalîmlan, özne! ve de ozel sorunsallan anlatmaya başladılar. Sinemamız için aslında yeni bir çaba.. ömer Kavur, bunu deneyen yönetmenlerin başlarında geliyor. "Anayurt OteH"nde bu tür bir iç yolcuhığu büyük bir başanyla verdikten sonra, bu kez, belki daha özyaşamsal öğelerden kaynaklanabilecek bir "gece yolculugu"nun öyküsünü anlatıyor bize.. Yönetmen Aü'nin birfilmçekimi eşiğinde geçirdiği bunalım, filmi bırakması ve vaktiyle Rumlar tarafaıdan terk edilmiş bir köyde (Fethiye yakınlanndaki ünlü köy) bir kiliseye kapanıp yalmz başına, yeni bir senaryo (yeni bir yaşam biçimi?) oluşturmaya çahşması, bu arada çevresinde, kimi Yeşilçam'dan kimi köyden çeşitli kişilerle ilişkileri, filmin örgüsünü oluştunıyor. Bu, "So da Yanardaki gibi bir "yaratma bnnalunı"ndan çok, bir kişilik bunalımı, anlamsız bir biçim almış bir yaşama yeni bir anlam bulma çabası... Yönetmenimiz, sonunda belki gerçekten de bir film olabilecek son yapıtını (senaryosunu) doğaya fırlatıp atüktan sonra, belki tam anlamıyla bir "gece yokulugu"na çıkacaktır.. O kolay geri dönülemeyen yolculuklardan birine... "Gece Yokulugu" artık belirginleşen bir Ömer Kavur sinemasının çeşitli öğelerini ve bu sinemanın kimi heyecan verici sahnelerini içeriyor. Telefonu açık bırakıp giden adarru, terk edilmiş köyün ilk görünuşünü, kilisede zaman ve mekân ötesi bir anda, 1920'lerde tüm köy erkeklerini peşinde koştunnuş Rum dilberi Stella ile kurulan yakınlığı... Bunlan ve başka kimi sahneleri nasıl unutabilirsiniz? Kavur, aslında oldukça Batıh bir temanın peşinde koşuyor bu filmde: Kişisel bir bunalımın, çözülmenin veya değişimin, ne derseniz deyin, belli bir mekânla olan ilintisini araştırıyor.. En son akhnıza gelen örnekleriyle, Tanner'in "Beyaz Kentte" veya Peter Greenaway'in "Mimann KarnıThe BeUy of the Architect" fılmlerinde olduğu gibi... Ancak şu söylenebilir: Kavur, bu ruhbilimsel irdeleme/mekân ilişkisi araştırmasıru sonuna dek götüremiyor. Eski, terk edilmiş Gec« \oU uluğu / ilintisi Nantes için bir açıklama Nantes Şenliği'nde yapılan Türk Sineması Toplu Gösterisi'ne ne denli önem verdiğimizi, okurlanmız geçen yazılanmızdan sanırım anlamışlardır. Bu şenliğin hazırhk serüveni üzerine, bizzat kanştığım noktalan ön plana alarak geçen pazar yazdığım yazı, sanırım yanlış anlaşılabilir. Bu yazıda, Nantes'ın tüm serüvenini anlatmak savım yoktu. Onun için Nantes'a emeği geçen (kuşkusuz benden çok daha fazla geçen) kişileri ayrı ayrı anmadım. Ama sonuçta, kendı katkımı çok önemsiyormuşum gibi bir hava doğdu. Bunu düzeltmek için: Nantes Şenligi'ndeki toplugösterinin hazırlanmasında, görevi olmadığı halde, burada bir şenlik bürosu gibi çalışan Istanbul Sinema Günleri yöneticisi Hülya Uçansu, filmlerin kopyalanıu kendi arşivinden sağlamak için büyük çaba harcayan ve birkaç kopyayı da son dakikada basan SinemaTV Enstitüsü Müdürü Sami Şekeroglu, kendi elindeki değerli kopyaları veren TRT Genel Müdürü Tunca Toskay, Jalladeau'lara fihn seçimi sırasında yardjmcı olan ve şenlik kitabındaki metinleri ' hazırlayan yönetmen Duygu Sağıroglu ve geçen yazımda da andığım Kültür ve Turizm eski Bakanı Mesut Yılmaz'ın bu olay a büyük katkıları ol* duğunu belirtmek isterim. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 25 Arahk AFGANISTAN IŞGALDE!. 13?9'PA 8U6ÜM, SOVYET AStC£m.L£IZt TAKl'A Gİ&MıŞT'. <ABİL HAVAALAMf'VA M/£A/ soi/yer UÇAKLARIMDAAJ BOŞALAH &/& LCR.I/JI TUTMAYA BAŞLAM/ŞT/. t'Ç tC4G(?rKL(KLAR SueetSKElJ PAK.BE YAP/MJ SAS/eAK &}£MAL, Y/A/e S/ie AS££je/~ DA/ZSEYLe İfOİDARA SELMlÇ OLAM HAFIZULLAH EMlAJ'i 608'IRLJĞI 'AJ/AJ PesreĞfYLE Dei/cer Ş KANUĞI tODLTUGl/NA YEg.LE.Ci/SfCEU,AFGAM DılSEKJ/Ş Ö/S.GÜrLEG.1 OE GEISJLSolda, Afğan clirej>ııççı(eri SovyeJ ask&r/eryle saı/açfrlceM görüfüyon. Z, AYHI GUM BAfK£/Vr/M ÖMeMU Ye£ KİİTDE BİR KİÜSE Yönetmen Ali'nin (Aytaç Arman) bir film çekimi eşiğinde geçirdiği bunalımla filmi bırakması ve vaktiyle Rumlar tarafından terk edilmiş bir köyde bir kiliseye kapanıp yalmz başına, yeni bir senaryo oluşturmaya çalışması ve buradaki ilişkileri filmin örgüsünü oluşturuyor. Rum köyünün, yönetmenimizin içine kapandığı yıkık kilisenin, mobilya galerisine dönüşmüş sinemanın, tüm bu dekor/mekânlann Ali'nin "gece yoknlugu" ile ilişkisi belirmiyor. Değişik fonlar üzerinde yaşanan bu nıh serüveninin, bu içsel hesaplaşmanın anlamı, yapısı, mekanizması pek belirmiyor perdede... Bu açıdan film, benzer kıvamda bir serüveni anlatan "Anayurt OteU"nin gergin çekiciliğine, insanı bir an bırakmayan sürükleyiciliğine sahip değil... Ama bu arayışa girilmesinin, bu tür bir iç yolculuğunun konu edilmesinin bile başlı başına bir serüven, hele bizim sinemamız için, başlı başına bir olay olduğunu düşünüyorsanız... Elbette haklısınız.. O zaman "Gece Yolculugu"na siz de katıhn. Gece veya gündüz, Ömer Kavur'un davetini taşıyan tüm yolculuklara çıkmaya değer bundan böyle, samyorum... Â f 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet tiyatrosu, Ankarada Şehir Ankara şehirEvkaf Ankaradaki apartımamnda bulunan Tiyntrosu sahnede çalışacaktır. Kuruluyor Tuluatçılar Hükumet, Ankarada bir şehir Kongresi tiyatrosu tesisine karar vermiştir ve bu işe aid hazırhklann ikmal ve intacı için artist Raşid Rızo şehirimize gelmişlir. Ankarada tesis edilecek olan şehir tiyatrosuna Istanbuldan artist Sadi ve iştirak edecek, bundan başka Şehir Tiyatrosundan Şaziye, Kemal, Yaşar ve Avni de dairni surette Ankara tiyatrosunda çalışacaklardır. 25 Arahk 1937 19371987 Çağdaş aşk masab: îpekçe fpefcçe / Eser: Osman Şahin / Senaryo ve YOnetim: Bilge Olgaç / Görüntü: Aytekin Çakmakçı / Müzik: Serdar Yalçın / Oyuncular: Perihan Savaş, Berhan Şimşek, Gülsen Tuncer, Oktar Durukan, Şener Gezgen, Kemal lnci / Varlık Film yapımı (Levent Melodi) Bilge Olgaç, talihsiz bir yönetmen... Filmleri bir türlü doğnı dürüst gösterime çıkamıyor. "Gülüjın", sinemalarda oynamadan TVde (kesilmiş olarak) gösterildi. "Kaşık Duşmanı", Fransa'da ticari sinemalarda oynadığı halde Türkiye'de oynamadı. "3 Halka Yirmlbeş" de öyle... Son filmi 'îpekçe", Antalya'da (bizce haksız biçimde) elendi, şimdiyse Iştanbul'da tek bir sinemada oynuyor. Dilerim üginizi çeker, çünkü "Îpekçe" bunu hak ediyor... Değişik bir aşk öyküsü anlatıyor film.. Bir kadınla bir köyün, evet tüm bir köyün aşkım... Görkemli bir TIR kamyonuyla Ege'nin Adatepe köyüne getirilip bırakılan, hüzünlü hali ve upuzun, sapsarı saçlarıyla sanki köye, kenti ve "gerçek kadın"ı getiren Aylin, köylü tarafından "fpekce" adıyla hemen seviliyor, köylü onu bağnna basıyor, ahyor, bir ev dayayıpdöşüyor, besleyipyediriyor. Ipekçe'nin evi süsleyen nakış ustası Seyyit'le aşkı, onun tüm köyle yaşadığı benzersiz aşkm yalmzca bir izdüşümüdür sanki... Film, tpekçe'nin Aylin kişiliğini ve onun gizlediği korkunc acılarla, gizlerle dolu yaşamını bırakıp tümden Ipekçeüğe sıvanmasının ^ko<;ünü anlatıyor. Ama acaba bu mümkün müdür? "Ipekçe" sanki çağdaş bir masaL. Bilge Olgaç'm Osman Şahin'in çok güzel hikâyesinden yapuğı senaryo/fıhn çalışmasımn temel başansı, bizce bu "masaT yanmı koruyabilmesioluyor. Daha ilk andan beri tpekçe'nin îpekçe oknadığım, onun başka, bambaşka, olasılıkla "kötii yazgdı" bir kadın olduğunu, o "ipekçe" saçlann da "takma" olduğunu duyumsuyorsunuz. Ama film boyunca îpekçe'yi Adatepe köylüsünün gözüyle görmekten, sanki bir mucize beklemekten, sanki bir masal yaşamaktan da kendinizi alıkoyamıyorsunuz, seyirci olarak... Olgaç, kimi zaman sakin, durağan, İcimi zaman ise elde gezen, kıpır kıpır bir kamerayla, özd merceklerle sağlanmış dışavurumcu etkileri de savsaklamaksızın, bir "flhision" bir yamhama olayını sinemalaştırmayı başanyor. Bu alanda çok önemli bir desteği de, Serdar Yalçın'ın değişik müziğinden alıyor. Bilmiyorum, Yalçın'ın ilkfilmmüziği çalışması mı bu? Ama bir film bestecisi kazandığımızı söyleyebilirim... "tpekçe"nin kuşkusuz kimi lcusurlan da var. Filmi izlerken, keşke senaryo biraz daha çalışüsaydı da, başta lpekçe'yi getiren ve son kerte yumuşak davranan adamla, sonda almaya gelen ve alabüdiğine şirretlik eden adam ayn kişiler olsaydı, keşke o ırmakta yıkama/yıkanma sahnesi 2 kez yinelenmeseydi, keşke o "duvarian yıkma" düşsahnesi daha tutarh olsaydi, keşke nakışçının duvar resimleri daha zengin olsaydı diyorsunuz. Ancak bu eksikliklcre karşın, "İpekçe" ilginç, özgün bir film, sinemamızda yeni bir tad.. Filmin başansında Aytekin Çakmakçt'nın görüntülerinin ve Perihan Savaş'ın filmin havasma iyi uyan stilize oyunuyla, yeni bir oyuncunun, Berhan Şimşek'in yalın kompozisyonunun da katkısı var. Hıikümet, tiyatro işlerine ehemmiyet atfetmektedir. Anadolunun muhtelif şehirlerinde icrayi faaliyet eden tuluatçılar bu sene Ankarada bir toplantıya davet edileceklerdir. Bu kongrede tuluat kumpanyalarmın ıslahı meselesi görüşulecektir. Her şehirde bir temsil heyeti kurulması müzakere mevzuları Onbir aylık ithalat ve ihracatımız arasındadır. Köylerde temsiller 17 milyon ve ihracatta 16 verecek seyyar temsil heyetleri milyon lira artış teşkilide düşünülmektedir. göstermektedir. tthalata nazaran ihracat fazlası 16 milyon liradır. DlS MACIINI toı ENSIrtMILERIOlR Ankara 24 (cuı.) Istatistik Umum Müdurlıiğü 11 aylık harici ticaret istatistiklerini tamamlamıştır. Alınan neticelere nazaran ikinciteşrin sonuna kadar ithalat kıymeti 101 ve ihracat kıymeti 117 milyon liraya baliğ olmuştur. Bu miktarlar 1936 senesinin aynı aylarına nazaran ithalatta BOTOT tüm zamanların en iyisi... master Personel Computer AOANA Makro BURSA Bıbım sott MEHSIN Sabahgıl 391 S3 22 99 52 178 45 master SAMAV VE TlCARfî K$ Sağlık Sokak No: 3 1 Sıhhıye ANKARA YETKILI SATICILARIMIZ • ANKARA Bıldos SeftOfllU Gınşım Işlem Gloöe 125 94 70 125 02 85117 83 43 117 76 79 133 10 73 230 15 56 Tel: 94 133 95 11 132 09 82 Telex 46 882 mstb.tr. Fax: 230 68 08 İZMbt: 121 29 11 • DENIZLI 187 69 Dosbıi • BOLU (Duzco) 67 85 Sam • IZMIR 122 45 96 Mlkro
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear