25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ARALIK 1987 * * * • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/11 26 Yıl Önce, 26 Yıl Sonra... (Baştarafı 1. Sayfada) mirağ'm ayağa da kalkmadıklan dikkati çeker. Alkış tutmayanlar arasında tek tuk CKMP'liler de vardır. 27 Mayıs'ın lideri Gürsel Paşa TBMM'den işte böyle uğurlanır. Tam 26 yıl öncesi. Ya 26 yıl sonra... Bu kez 12 Eylül'ün lideri dün TBMM'de benzer bir protestoyla karşılaşmıştır. SHP ve DYP grubu ayağa kalkmayarak, alkışlamayarak Cumhurbaşkanı'nı sessiz biçimde protesto etmiştir. Kimileri de ya genel kurul saionuna girmemisler ya da Sayın Evren kürsüde yerini alırken salonu terk etmeyi yeglemişlerdir. 26 yıl önce, 26 yıl sonra... Acaba tarih tekerrür mü ediyordu? Bu sorunun karşılığından önce, bir iki hususun altını çizmek yerinde olabilir. Muhalefet safianndan kaynaklanan dünkü tepkiyi değeriendirirken, 1980 sonrasında yaşananlarla, Sayın Evren'in bir askeri yönetimin lideri olduğu unutulmamalıdır. 12 Eylül'ün bir AP'yi, bir CHP'yi kapatmış olduğu, Sayın Evren'in bu partilerin lider kadrolarını yıllarca tek taraflı suçladığı, mahkum etmeye çalıştığı gözden uzak tutulmamalıdır. Genel kurulda dün bulunan üyeler arasında 12 Eyiül'ün hapse attığı, işsiz bıraktığı çok kişi vardı. Protesto olayinın bu boyutu görmezlikien gelinemez. Yaşananların bırakttğı izler vardır. Bu izlerin silinip gitmesi kolay değildir. Zamana ihtiyaç vardır. Aynca bir toplumda herkesin bir askeri ycnetimi ve liderini tümüyle içine sindirmesini bekleyemeyiz. Zaman içinde oluşan duyarlılıkların, şu ya da bu biçimde dışa vurması da doğaldır; aynı zamanda demokratik bir protesto biçimidir. 26 yıl öncesi, 26 yıl sonra yinelendi mi, sorusuna gelince... Denilebilir ki, tarih, kendisinden ders alınmadığı zaman tekerrür eder. Bu açıdan 12 Eylül öncesinden çıkarılacak çok ders vardır kuşkusuz. Ama bunun gibi onar yıllık aralaria gelen askeri müdahalelerden de alınması gereken çok ders vardır. Doğrudur, sivil siyasal kadrolar ülkenin neden zaman zaman "yönetilebilir olmaktan çıkt>ğı"nı düşünmelidirler. Ama bunun gibi askeri yönetimlerin de ülkenin sorunlannı düze çıkaramadıkları gözden uzak tutulmamalıdır. Sivilasker aynmı yapılmaksızın, birlikte yol alınması gerektiğinin biiincine varılmalıdır. Sivilin işi nedir, askerinki nedir, ordunun anayasal düzen içindeki yeri nedir? Bütün bunlar da artık Türkiye'de özenle yerli yerine oturtulmalıdır. Meclîste ilk yumruk ne ANAP'lı Tekinei surdürdü. Kastamonu milletvekillerinin ant içmesine sıra geldığinde Tekinel, yerini ANAP'lı arkadası Özdemir'e bırakmak istedi. Bu sırada SHP'li Sangül anonslan yapmak için gırişımde bu lununca, Tekinel'in engellemesi ile karşılaştı. Sangül, anons için ısrarlı davranınca Tekinel, kendisine yumnıkla karşılık verdi. Bunun uzerine, yüzüne iki yumruk alan Sangül, Tekinel'e karşılık verroemek için kendini güçlükle tuttu. Bu sırada, Genel Kurul Salonu bir anda karıştı. SHP'liler ile birükte DYP'liIer kursüye yürüyerek, olayı protesto ettiler. Başkan Coşkunoğlu da bu sırada SHP'li kâtip üyelerden divanı terk etmelerini istedi ve "sizin sıfatmız yok" dedi. Ancak, Kul ve Sangül yerlerinden aynlmayınca, birleşime 10 dakika ara verildi. Başbakan özal'ın da izlediği olaya ANAP'lüar tepki göstermediler. SHP Genel Başkanı İnönü, kuliste olayı değeriendirirken, "Başta olay ciddiye abnmayiDca, gayri ciddilik sürdii. Yemin ederken sert olmanın bir yaran yok. Önemli olan giiven verici yemin etmek. Bizim arkadaşlanmızın \eminleri guven >ericiydi. ANAP'lılannki ise, eglendirici oldu " diye konuştu. Oturuma ara verilince ANAP Genel Başkan Başyardımcısı Mehmet Keçeciler, gazetecilerin Tekinel'in davranışı ile Ugili sorulan Uzerine, "Efendi adamdır. Nasıl yaptı bilmiyonım?" yanıtını verdi. tstanbul ANAP Milletvekili Adnan Kahveci de, olayın araştınlması gerektiğini söylerken, Doiancan Akyürek, "Ne MKÜSTE UVfiA Başkanlık drvanı uyeterinm yumrukiaşmalan üzerine TBMM'nin 18. dönem ilk toplantısında olaylar çıkb. Fotojratta SHP Genel Sekreteri Rkn Safllar ve baa SHP'lıler başkanlık divanı önünde durumu protesto ederlerken göruluyor. CONEYT ARCAYÜREK nzınr (Baştarafı 1. Sayfada) ralann yerinde oturması, önemlı bir bölümünün de kondora çıkmalan Medis'in ilk gunü konuşulan tek konu. Naklen yayın yapan TV; Cumhurbaşkanını ayakta alkışlayan ANAP grubunu özenle gösteriyor. kıyıdan köşeden muhalefet sıralarındaki durumu yansıtıyor. Meclise karşı TV'den kaçak güreş. Böylece uzun yıllardır görmediğimiz "tepki"y\ izliyoruz TBMM'de 1946 seçimlerine hile karıştığını, İnönü'nün cumhurbaşkanlığının tartışmah olduğunu öne sürerek Bayar yönetimindeki Demokrat Parti, Meclisin ilk günü inönü'yü ayağa kalkmadan selamlamış, açış konuşmasını alkışlamamıştı. Bu Karar Bayar Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da surüp gitmişti. DP. Millet Meclisi'nin her makamdan daha yüce olduğunu söyleyerek, cumhurbaşkanına ayağa kalkıtmayacağınt gelenekselleştirmiştı. Dün kuhste, özellıkle DYP'lıler DP'nin yarattığı geleneğe uyduklannı söylüyortardı. 1946'da DP'nin hileli seçimle gelen inönü'ye gösterdiği tepki, dün 1982 Anayasa halkoylamasıyta Cumhurbaşkanı konumuna giren Evren'de sürüyordu. Cumhurbaşkanı Evren'in konuşması dikkatle dmlendi. Evren, kürsuye gelmiş, Meclis'e bakıyordu. Sağına düşen muhalefet sıralarındaki beklemedıği eylemi görunce böyte durumlarda yaptığı gibi gözlerını kıstı. Belkı fazla ışıktan belkı de "beklemediği bu tür tepkiden". Konuşurken sesi hafıf sınirlı, belkı de mıkrofonun azizliğınden madeni tınlamalar içindeydi. Konuşmayı bitirip giderken tepkisini gösterdimuhalefet sıralarına hiç bakmadı Belki aceleden, belki 1980'den bu yana hiç karşılaşmadığı, elbet geniş anlamlar verdiği muhalefet evleminden kaynaklanıyordu bu davranışı Evren'in konuşması kuliste derınlemesine önem taşıyan tepkilere yol açmadı. Sıradan bir konuşma diyenler çokluktaydı, yeni bir şey getirmediğinı söyleyip bir hükümet programı özeti diye yorumlayanlar geneldeydi. "Elde edilen bılgilere göre" diye başlayan, hangi kanallardan Çankaya'ya ulaştıgı bilinen ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Mecliste dün Kahramanmaraş milletvekillerinin ant içmesi sırasınCumhurbaşkanı Sayın Evren konuşmasıda divanda görev yapan SHP ve nın bir yerinde şöyle diyor: ANAP'lı kâtip üyeler arasında kavga çıktı. Anons takdimi yüzünden çı"Ülkemizin bütün sorunlanna sadece bu kan olay sırasında ANAP Kastamoçatı altında çözüm bulunabileceği guven ve nu Milletvekili Nurtıan Tekind, SHP inancını, yüce milletimize mutlak vermek dulstanbul Milletvekili Mustafa Sanrumundayız. Sürekii zıtiaşmanm, genginlik yagüi'ü yummkladı. Tdevizyonun kavratmanın ve karalamalarm, demokratik ga sırasında yayınını keserek müzik pariamenter sistemi zedeleyeceğini hiçbir zayayıru yapması tepkiyle karşılandı. man aklımızdan çıkarmayalım. Hoşgörüyü, Başkanlık divanında meydana gelen kavgaya, sabah divanın oluşumu yiıkarsılıklı diyaloğu kendimize rehber alacak zunden ortaya çıkan anlaşmazlık neolursak, sistemimizin eksiksiz şekilde işlemeden oldu. TBMM'nin en genç iki sine yardım etmiş oluruz." üyesi SHP'li Mustafa Knl ve Mustafa Sangttl, Cumhurbaşkanı "nın koSayın Evren'in bu görüşlerine katılıyoruz. nuşması sırasında ayakta durulmaGeçmişten sivil asker herkesin yeterince sına karşı çıkıldığından, partisi taraders çıkarmış olduğunu ummak isteriz. O zafından divandan çekildiler. Bunun man tarih d e tekerrür etmez... uzerine divanda kâtip olarak, ANAP Dileğimiz de zaten budur. Kastamonu Milletvekili ve Devlet Bakanı Mustafa Tınaz Titiz'in eski Özel Kalem MüdUrü Nnrhan Tekind ile ANAP Ordu Milletvekili Ertuğrul Özdemir kâtip üye olarak göTKP'nın resmen kurulmamasıyla il ği şeyler tartışma konusu olur. Me rev aldı. Ant içecek milletvekillerisete Cumhurbaşkanının söytediği gi nin anonslanm Tekinel yaptı. Tekigili nedenler, kulise göre, Evren'selbi değil. Bir nevi hukumet programı di, klasikti nel'in ANAP'lıların anonsları sıraokunuyor izlenimi var. Bu da çeşitli Ulaştırmadan sağlıktan başlayasında özellikle vurgulamalar yapaşekilde tarbşılabilir. Cumhurtıaşkanf rak, rak pek çok hizmet sektörüyle ılgilı bağırması muhalefet na Meclis Başkanının yemin ikramı irdelemeleri ise havuz balıkçılığına. milletvekillerinin tepkisine yol açtı. yanlıştır. Bölge valilıği, demokrasinin TBMM'nin Genel Kurul Toplantısftrafiğe daha geniş neden yer verilmedıği gibi eleştirilerte değerlendi unsurian tartışılabilir. Meclıs Başka na bir saat ara verilmesinden sonra nının ayakta durması yanlıştır, lu da ANAP'lı Tekinel ve Özdemir, dirilıyordu. Bir bakıma Türklş. küçük bir zafer kazanmıştı. Evren, sonun zumsuzdur. irade üstünlüğü ile bağ vandakı yerlerini terk etmediler. da enflasyona değinıyordu, on üç daşmaz." SHP'li en genç üyeler Sangül ve Bu tepkilerin seslendirildiği orsatır içinde enfiasyondan yakınıyorKul'da divana çıkınca, iç tüzük kudu. Ama nedense bugünkü paha tamda ant içme töreni sürüp gıdirallanna aykın olarak divanda iki yeyordıı. Bakalım, canlı ve değışik halılığı herhalde 1980 öncesinı rine 4 kâtip uye görev yapmak duva veren bu Meclis "irade üstünlüdokundararak "yılların bırikimiyle rumunda kaldı. Ancak. anonslan yiğü savaşımını" kazanabilecek mi? meydana gelmiş" diye niteliyordu. Evren kürsüden ayjılmış, ant içmeler başlamışken, Özal'ın övüne övüne bitıremedıği "elektrik içinde pırıl pınl Türkiye'yi" yalanlarcasına Meclıs karanlıklara gömüldü. Jeneratör imdada geldı. Meclıs, yarısı karanlık yarısı aydınlık, yedı saat süreceği hesaplanan çalışmalara girdi. SHP'nin yarısı ayakta, yarısı oturuyor, bir bölümü dışarda, acep neden? Henuz milletvekillen birbirini iyi tanımiyor, bu dağınıkliğa tepki alınamıyordu. Ama, Inönü oturumdan önce içeri girip Cumhurbaşkanını ayakta selamlayarak konuşmayı dinlemeyı uygun gördüğünü grubuna yaynnıştı. Doksan dokuzluk grup, bu gorüşü payiaşmadı, dışarda kalanların geçmişine ve 1980'den sonra çektiklerıne bakılırsa, haklıydılar. içeri girip ayağa kalkmayanlann da yakın geçmışle çok yakın anıları vardı. Demirel, milletvekılleriyle parti merkezinde buluşmuş, ayağa kalkalım ya da kalkmayalım diye tek cümle söylememıştı. Ne var ki, Meclise geldığinde sihırli bir ses Demirel'in ayağa kalkmayacağını gruba duyurmuş, DYP lideri yerinde oturunca grubu da uymuştu. İnönü'den bu eyteme, Evren'in konuşmasına hemen bir tepki alamıyorduk. Manisa Milletvekili Ümit Canuyar'la Demırel'e küçük bir not gönderdik. "Dışan çtkmayacaksınız uzun süre, kısa bir ızlenim tepkiverir misiniz yaznvız içın?" Yanıt tepki geldi el yazısıyla: "Cumhurbaşkanının konuşmasında kimseyi açıkian rahatsız edecek bir durum yok. Ama tartışılabılecek konular var. Seçim hakkında suyledi olursa olsun kursude yumnık atdması hoş görülecek bir davranış değil" diye konuştu. Oturum açıldıktan sonra Nurhan Tekinel, ANAP'lı Bülent Akarcalı, Mehmet Perçiö ve Tınaz Titiz'in arasında TBMM Genel Kurul Salonu'na girdi. Oturum yeniden başladığında Tekinel'in kursude yer almadığı dikkat çekti. Nurhan Tekinel'in ant için ismini, kısa süre önce yumruk attığı Mustafa Sangül anons etti. TV'ye tepki Meclisteki kavga uzerine birleşime 10 dakika ara verilirken, televizyon da yayını kesti ve yarım saate yakın müzik yayımladı, Meclisteki olayı öğrenmek isteyen çok sayıda yurttaş gazete bürolarını arayarak bilgi almaya çalıştı, bu arada televizyonun yayımı kesmesi de izieyicilerin tepkisine neden oldu. Divanda geceyarısına doğnı yine tartışma çıkınca birleşime yine ara verildi, bu kez kâtip üyelerden Mustafa Sangül ile Ertuğrul özdemir arasında isim okuma yüzünden tartışma başladı. Tartışma uzayınca Başkan Coşkunoğlu, "Divanda ihtilaf var" diyerek birleşime dörduncü kez ara verdi. SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar'ın araya ginnesiyle sorun çözüldü ve ANAP'lı özdemir mületvekülerini çagunaya devam etti. Başbakan özal, TBMM'den aynhrken ANAP'lı Tekinel'in SHP'li Sangül'e saldınsını "Önemli bir olay defcil" biçiminde değerlendirdi. (Baştarafı 1. Sayfada) neden acaba, Sayın Cumhurbaskanımız Millet Meclisi Başkanının kürsüsünde konuşuyor? Bu davranışın anayasadan kaynaklanan bir anlamı var mı? Cumhurbaşkanlannın hangi kürsüde konuşacaklarını düzenleyici bir anayasa ya da içtüzük kuralı yok. Bu yüzden geçmiş ömeklere bakılıyor. "Geçmiş örnek" denilen de yine Sayın Evren'in daha önce Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmalardır. Denilebilir ki: İşte efendim, 12 Eyiül'den sonra böyle bir gelenek oluşmuş, bu yüzden Cumhurbaşkanı, Meclis Başkam'nın kürsüsünde konuşuyor.. Bir "gelenek" nasıl oluşuyor? Yazılı olmayan bir kuralın yıllarca uygulanması ile.. Bu bakımdan, 6 Kasım paıiamentosundaki uygulamalan "gelenek" olarak benimsemek yanlıştır Ve tutarlı değildir. Kaldı ki Millet Meclisi içtüzüğü, 12 Eylül öncesi döneminin ictüzüğüdür. "Gelenek" aranıyorsa, o zaman bu "gelenek" cumhuriyetimizin kuruluşundaki Meclislerde aranmalıdır. İşte Atatürk, cumhuriyeti kuran o büyük adam, tek partili MeclıslerrJe bite konuşmasını Millet Meclisi Başkam'nın kürsüsünden yapmıyor. Çünkü, "Millet Meclisi Başkanı" o anda "mHletin manevi kişiliğini" temsil eder. Kimse milleten üstün değildir. Cumhurbaşkanı, devietin baştdır. Bu yetkryie cumhuriyeti ve "milletJn biriiğini" simgeler. Parti ve devlet özdeşliğinin var olduğu tek parti dönemlerinde cumhurbaşkanlan ya "ebedi şef' ya "milli şef" olarak anılmışlardır. Buna karşın, parti ve devletin özdeş sayikjrğı dönemlerde Atatürk gibi "ebedi şef ya da İsmet inönü gibi bir "milli şef" konuşmalarını Millet Meclisi Başkanlığı kürsüsünden yapmamışlardır. Sayın Cumhurbaskanımız acaba Atatürk ve İnönü'nün bu davranışlannı nasıl yorumlamaktadır? Atatürk ve İnönü, isteselerdi, Millet Meclisi başkanları ve divan üyelerini belediye zabıta bandoları gibi ayakta tutabilirlerdi. Ama yapmadılar. Çünkü biliyorlardı ki devlet başkanları, milletin üstünde bir yetkiye ve güce sahip değillerdi. Devieti evet onlar kurmuşiardı, o günlerde, ne dılerlerse, o olurdu. Ama Kurtuluş Savaşı'nın o en umutsuz günlerinde bile gazetemiz kurucusu Yunus Nadi'ye "Önce Meclis Nadi Bey, önce Meclis" diyen Atatürk, kendi kişiliğini, milletin manevi kişiliğinden hiçbir zaman üstün görmemişti. 12 Eylül ile gelen bir "siyasal anlayışı" devletimiz temelini oluşturan bu "gelenekleri" bir yana itmiş, yerine bugünkü uygulamaları ve yine bugünkü "devlet anlayışım" getirmiştir Olay budur. Meclisin dün tatsız tarbsmalar ile açılması üzucüdür. Umanz, bundan böyle bu tür tartışmalar yasanmaz. Ancak, ne yapalım ki, bu bir "neden" değil, olsa olsa "sonuç" tur. Insanları "zorta susturdum" sanmanın ve devlet felsefesini buna dayatmanın kaçıntlmaz sonuçlarıdır bunlar. Evet, "tohum" ve "toprak" .. Ne ekildiyse, o biçiliyor. GOZLEM Hafifyijin. Hafifleyin! Siz, hafif yemeye ve sağlıklı beslenmeye önem veriyorsunuz. Hafıf yemenin ve sağlıkh beslenmenin zinde, sağlıklı ve mutlu bir yaşama doğru atümış bir adım olduğunun bilincindesiniz. İşte bu yeni yaşam biçiminize bir adım daha: Flora. Hafıf ve sağlıklı bir margarin* Flora size ayçiçek yağının hafifliğini ve sağüğını sunuyor. Hazmı kolay, yumuşak, lezzetli. Kahvaltılannızda, yemeklerinizde Flora kullanın. Hafıf yiyin... Hafifleyin. Toplu kaçakçılık davası EsenboğaVla polisle gümrükçü anlaşamadığı için buradayız9 ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Toplu hayali ihracat yaptıklan gerekçesiyle aralannda eski Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı'nın koruma görev lisi Mehmet Tahir Bozayın da bulunduğu 12 kişinin yargılanmasına DGM'de başlanıldı. Sanıklardan Tahir Bozay, Ankara Esenboğa Havaalanı gümrük görevlilerini ve polislerini suçladı. Bozay, "Gümrük ve polis anlaşamadıkları için bu insanlar buraya geldiler. Bu olay böyle gelişti" dedi. 4 BM'de ANKARA'tfan YALÇIN DOĞAN Yukarıda Erdal İnönü, kuliste Deniz Baykal ile Ali Topuz, "yapılacak ilk muhalefetin yöntemini" tartışıyorlar. Cumhurbaşkanı Evren'in konuşması sırasında içerideoturulacak mı? SHP'nin divan başkanlığındaki kâtibi, Evren konuşmasını yaparken ayakta mı dinleyecek, yoksa oturacak mı? Konuşma sonrası sessiz mi kalınacak, yoksa alkışlanacak mı? SHP kulisi Meclisin ilk gününde bu sorularla çalkalanıyor. Daha sonra bir kısmı alkışlamıyor, bir kısmı Evren'in konuşmaya başlayacağı sırada genel kurul salonunu terkediyor, bir kısmı ayağa kalkmıyor. Danışma Meclisı'nden, yani 12 Eylül askeri yönetiminin oluşturduğu "yapma Meclisten" şimdi halkın oylanyla seçilmiş Meclise gelen 7 üye var. SHP'den Kamer Genç, Ozer Gürbuz, DYP'den Yıldırım Aı«ı ve ANAP'tan Fenni İslimyeli, Şadan Tuzcu, Mehmet Akdemir, imren Aykut. Yeni seçilen milletvekillen ve Danışma Meclisi'nden gelenler Meclisin "dana ilk gününde" muhalefet yöntemlerı üzerinde yapılan tartışmaları dikkatle izliyor. Bir kısmı muhalefetle yeni tanışıyor, bir kısmı "muhalefct etmek için izın alınması gereken" dönemi anımsıyor. Oysa, Meclis renginı daha ilk gününden belli ediyor. Bu Meclis "iktidarın M&clisi" değil, "muhalefetin Meclisi" olacağa benzer. Yasalar Meclisten geçebilir, ama, görünen, değil her yasada, her cümlede bile muhalefet iktidara kök söktüreceğe benzer. (Baştarafı 1. Sayfada) minleri birbirini izliyor. Sanırız, kabine totoda "banko isimler" Hüsnü Doğan, Safa Gıray, Kâzım Oksay, Kaya Erdem. Onların arkasından Mesut Yılmaz ile Hasan Celal Güzel'e "şanslan çok yüksek" diye bakılıyor. Meclıs Başkanlığı'na Necmettin Karaduman'ın "yeniden aday" göstenleceği üzennde ısrarta duruluyor. ANAP grubunun ilk toplantısı ol" duğunagöre, normal olarak başkan Turgut Özal'dan kendi grubuna iktidar partisı olarak "hedef göstermesi" bekleniyor. Ancak Özal'ın konuşmasında böyle bir hedef yok. Sadece 4 yıldır vurguladığı "döviz darboğazı siyasal istikrarsızlık" bağlantısını yeniden göz önüne seriyor. Yani, "döt/iz darboğazının Turk siyasal tarihinde askeri ihtilallere yol açtığı" tezini tekrar anlatıyor. Kısaca, "yeni bir ufuk, yenı bir hedef" Özal'ın konuşmasında soluk kalıyor. Özal, ANAP grubunda bılinenleri tekrarlarken Süleyman Demirel Meclise "yedi yıl sonra" büyük bir gürültü ile geliyor. Partililer ve gazeteciler ordusu ile TBMM'ye giren Demirel, neşeli ve kararlı bir ses tonuyla "Duvan deleceğiz dedik, deldik" diyor. Ardından SHP'Iİ "eski dostlan" ile kucaklaşıvor Deniz Baykal'la, Ali Topuz'la, Mehmet Can'la, Hikmet Çetin'le. Yani 1980 öncesi parlamenterlerle. SHP'liler ıse bir tartışma içinde. \emeklerinizde... Kahvaltılarınızda (Baştarafı 1. Sayfada) legesi Constantine Zepos da Büyükelçi Türkmen'e verdiği yanıtta adada Türk askerlerinin bulunması için yeterli neden olmadığını, 1974'teki darbe girişimine yeltenenlerin Yunanistan'da yargılanarak ömür boyu hapis cezasına çarptınldıklannı söyledi. Türkiye'nin bilinçli olarak olayları çarpıttığını ve varlığını resmileştirmeye çalıştığını öne surdü. Kıbrıs Rum BM Daimi Delegesi Constanline Moushoustas ise, BM Genel Sekreteri'nin raporlarında Türkiye'nin askeri gücunü arttırdığından şikâyet etmesinc dikkati çekti. Aynca Maraşla ilgili olarak da Genel Sekreter'in endiselerim raporlarından gösterdiği örneklerle dile getirdi. Kutlu ve (Baştarafı 1. Sayfada) Kutlu ve Sargın'ın avukatlan lutuklanma karanrun kaldınlmasını isteyerek dün 3 sayfalık bir itiraz dilekçesı verdiler. Ankara DGM Başkanlığı'na verilen dilekçede avukatlar, "Ynrtdışında iken yurda dönen ve bu dönüşü gizli olarak değil, daha dönüşleriniıı öncesİDdf kamuojuna açıklayarak bildiren mövekkiUerimizio kaçmalanndaıı naajşuphe duyulabUir?" dediler. DGM Savcılığı'nın hazırlık dosyasını kendilerine inceletmediğini bildiren avukatlar, yasaya göre müdafün her türlü evrak ve belgeyi inceleyebileceğini söylediler. Avukatlar, bir tutuklama nedeni gösterilmediğini de belirterek, tutuklama müzakeresinde "kuvvetli emareler", "ağır cezahk nitelik", "devlet ve bükumet nüfuzunu luran suçlar" ibarelerinin kullamldığım, bunlann somut kavramlar olmadığını bildirdiler. Avukatlar, "Bu durumda tutuklulağun surdunılmesi, movekkillerimizin şahsında demokratik hak ve özgürlüklerin durdurulmasıdır" dediler. Kutlu ve Sargın'ın Ankara Kapalı Cezaevi'ne konduktan sonra kendilerine emniyette iskence edildiği iddiasıyla Yenimahalle Savcılığı'na başvurduklan öğrenildi. Savcılık yetkilileri, iddiarun derinlemesine sonışturulduğunu söylediler. öte yandan, TKP Merkez Komitesi Sözcüsü Cemal Kıral, Paris'te yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Genel sekreterieriıniz Nihat Sargın ve Hgydar Kullu'ya işkence yapdması, Türkiye'de devlet teronınün pervasuca ve açıkça ilanıdır. tki geme\ sekreterimiz, çok eminim ki işkeace altında dahi sadece söyleyeceklerini söylemişlerdir. Söylemeyt :eklerini de kesinlikle söylememislerdir." hafif ve lezzetli KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1987/56 Kayyum Ta. Kadıköy Kozyatagı Mah. Yeni Açılan Yol sokak mevkiinde bulunan 176 pafta 621 ada 134 parsel saydı 1352 metre miktarlı bahçeli kâgir evin hissedarlarından Nursan Kenikut hak ve menfaatlerinin korunmasınm ve kayyum tayini yapılması ihbar edilmiş olmakla adı geçenin yapılan zabıta tahkikallannda bulunmadığından adresi de tespit edilememjş olduğundan duruşmanın bırakıldığı 29.12.1987 gunu saat 9.30'da Nursan Kenikut'un bizzat veya bir vekille duruşmada temsil ettirilmesi aksi halde hak ve menfaatlerınin korunması için kayyum tayin edilsceji ilan olunur. 11.11.1987 u Sağlıklı yaşama yeni bir adım." Flora, ' » 0 0 I. U./I0O gr A VİUmın, 100 I.U./100 p D Vîumını 5mg/100gr E Viumını vt ztngın onndı polıdoynumı; J*İ)*x ihtivs eder Koksterobüzdur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear