23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sayfalan bUe yetmedi. Sectigim şiiıierin birçoğunu dısarda bırakmak zorunda kaldım." Memet Fuat'ın, bu çahşmasıru, "Benim begendiklerim" temeline dayamaması, yukanya aldığun sözlerinden de gereğince anlaşılıyor; çağdaş Türk şiirinin renkÜliğini, çok yönlülügünü ortaya koymaktır onun asıl amacı. Bunda da gerçekten başarıya ermiş, yeni şürimizdeki çeşitli bakış açılannı, örnekleri ile gözler önüne sermiş. Sarunm, daha önceki şiirimiz için girişilecek böyle bir araştırma, benzeri sonuçları vermez. Bu bakımdan, kitabm adındaki "çagdaş" sötcüğü, tam yerine oturmuş demiyeyim, yepyeni bir kavramm gostergesi olmaktadır; çünkü bu sözcük, "yeni şiirimiz", "aitnuş yülık şiirimiz" sözlerinden başka bir anlamı vurguluyor. Gerçekten de Nazım Hikmet'in şaşırtıcı çıkışı, onun "dışa döniik, maddeci, toplmnsal" şürine karşı Necip Fazıl'ın "içe döniik, maneviyatcı, bireysel" şiiri, Ercüment Behzat'ın Gelecekçilik, Dadacüık gibi akımlann etkisindeki şiiri, Ahmet Muhip'in ve Cahit Sıtkı'nın Baudelaire'ci diyebileceğimiz şiiri, hece şiirini tatsızlıktan kurtaran ozanlar, Yedi Meşale, Garip akımı, lkinci Yeni... Aynntılara ginneden de, böylesine çeşitliligin altrruş yıl gibi kısa bir dönemde çiçeklenmesi, düşun yapısındaki çokseslilik bu şiire "çağdaş" denmesini zorunlu kılar. lşte Memet Fuat'ın ortaya koymak istediği, koyduğu bu. Yoksa, aruzdan heceye, heceden serbest nazma, oradan da düz söyleyişe geçiş gibi şiirin tekniğine ilişkin tanımlamalar, eğer bunlann özünde çeşitli anlayışlar olmasaydı, altmış yılı kapsayan bu şiire "çağdaş" nitemini takmak yerinde olmazdı. Bu şiir gerçekten de çağdaş dünyanın şiiridir. Yukanda çağdaş Türk şiirinin ortak özelliklerinden söz ettim. Bu konuyu Memet Fuat'ın, Giriş 'inden okuyahm: "Çağdaş Türk şiirinin bütün dönemlerini, bütün akımlannı kaplayan ortak özelliklerin başında dil gelir. Bu şiirlerin dili kesinlikle yapay bir dil değil, konuşulan Türkçeydi. Arada aşırılığa kaçanlar, zorlama bir öz Turkçeye, ya da Divan edebiyatının inceliklerine kapılarak Osmanlıcaya yönelenler oldu, ama bunlar tekil örneklerdi. Genellikle doğal gelişmesi içinde arınan, guzellikleri gittikçe daha açıkhkla ortaya cıkan konuşma dilimiz işlendi. Ortak özelliklerden biri de "manzumecilik"ten uzaklaşmasıydı. Çağdaş Türk şiiri heceden yararlanırken, manzumeciliğe düşmemek gibi son derece güç bir işi, her döneminde başanyla gerçekleştirdi. Akıl erdirUmesi hayli zor bir ortak özellik ise, lkinci Yeni gibi Fildişi Kule'ye çeken kuramlarla gelmiş bir akımı da içinde banndıran elli yülık çağdaş Türk şiirinin, her dönemde en yoğun basküar altında bile yasamla ilişkilerini korumuş, toplumsal kaygılardan hiçbir zaman uzaklaşmamış olmasıdır. Çağdaş şairlerimiz toplum sonınlanna hep ilgi duydular, doğrudan bir kavgaya girmediklerinde de, değerlendirmeleri, yaklaşımlan, seçmeleriyle bir açıyı, bağlandıklan dünya görüşünün açısını ortaya vurdular. Nazım Hikmet gibi, Necip Fazıl da bir kavga adamıydı. Arif Damar'ın şürine memleket kaygısı nasıl yansıdıysa, Cemal Süreya'mn şiirine de öylece yansıdı. Çağdaş Türk şiirinin korunmasız kalması, kapılann dışında bırakılması, öncelikle bu özelliğinden, kendi görüşünü savunmaktan çekinmeyen, özgürlüğüne düşkün sanatçılar elinde gelişmiş olmasındandır. Çağdaş Türk şüriyle kapıkulu sanatçı geleneği kesinlikle son bulmuştur." Memet Fuat'ın Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, şiire meraklı oisun olmasın, her okuryazarın evinde bulunması gereken bir kitap. Ben bu kitapta verilen örnekleri günlerden beri okumaktayım. Içlerinde bilmediklerim de var. Özgün Bir Seçki MELİH CEVDET ANDAY Hazırlanmakta olduğundan birkaç hafta önce gene burada söz ettiğim şiir antolojisi, Memet Fuat'm "Çagdaş Törk Şiiri Anlolojisi" bugünlerde satışa çıktı. Titiz bir araştırmacı olan ve şiir beğenisinin inceliği ve sağlamlığı ile tanınan Memet Fuat'ın bu yeni yapıtı, gerçekten büyük bir emek ürünü; 84 çağdaş ozandan seçilmiş şiirler yanında, çağdaş şiirimizi ana çizgileri ve belirgin akımları ile tanıtan doyurucu bir giriş yazısını içeriyor. Memet Fuat, kitabının sınınnı çirmekte ve şiirleri seçerken uyguladığı ölçüde tutarh bir yönteme uymuş: Çağdaş şiirimizin 1929'da "«35 Satır"la başladığını ve Garip ile yenilenip büyük bir yaygınlık kazandığını vurguladıktan sonra, önsöz'ünde (Giriş 'ten başka bir de önsöz var) daha gerilerden alarak, temelde Nedim Yahya Kemal Nazım Hikmet çizgisi ile, Şeyh Galip Ahmet Haşim Necip Fazıl çizgisi gibi iki karşıt şiir yaklaşımımn bulunduğu görüşünü ileri sürmeyi gerekli sayıyor ve hiçbir yeni şiirin gökten inmediği görilşüne uyup, kitabını Ahmet Haşim ve Yahya Kemal'den aldığı birkaç örnekle başlatıyor. Gerçi nerdeyse bütün şiir antolojüe PENCERE 3 MAYIS 1985 >.V, ozanlanmızın yenileşme sürecine katkılannı ortaya koymaya yönelirken, bunu gösteren şiirlerden elbette en beğendiklerini, en sevdiklerini ayırmış, ancak, önsöz'de belirttiğine göre, uzun şürlerden, destan benzeri ürünlerden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bu kitap üstüne konuştuğumuz gün söylediği ve önsöz'de yazdığı gibi, onu en çok ilgilendiren, değişmiş, çeşitli dönemler yaşamış ozanlanmızın bu değişik dönemlerini örneklendirme konusudur; şiirini başladığı gibi sürdürmUş olan ozanlanmızdan seçerken ise, yalnızca kendi beğenisini kullanmış elbet. Başka nasıl olabUirdi! Memet Fuat, 631 sayfa tutan bu büyük kitabı hazırlarken, çağdaş Türk şiiri ile Uk karşüaşmışçasına heyecanlıdır; bu duygusunu önsözde şöyle belirtiyor: "Sergflenen şiirin aiteliği de. nicdiği de şaşırücıdır. AJtmış yıl gibi kıs» bür zaman diliminde, böylesine renkli, böylesine çok yönltt bir şiir birikimi başka bir ülkede görülmüş müdür, bilmiyorum. Ama Türkiye'de Kurtnluş Savaşı'ndan bu yana yazüan •azgecilmez şiirleri bir araya toplamaya bu otdukça büyük, uka basa doldıırulmuş antotojinin rinin başında bu iKTunlü ozanımız bulunur, ama Memet Fuat bunu kendi özgün bakış açısına uyarak yapmaktadır. Yalnızca sürekliliğin gösterümesi için değil, çağdaş şiirimizin hangi koşullar içinde boy verdiğini anlamak için de gereklidir bu tutum. Çünkü şür sanatının süreci içinde, etki kadar tepki de önemlidir. Yoksa aruzdan heceye, heceden serbest nazma ve sonra serbest nazmın da içerdiği sakb bir ölçtt ve açık bir uyak anlayışından büsbütün uzaklaşüarak düzsöze atlanış nasıl açıklanabilirdi! Buraya kadar yazdıklanmdan belki anlaşdmıştır, Memet Fuat, nerdeyse bütün çağdaş Türk şiiri antolojilerinin ölçütü olan, yalnızca seçenin beğenisini yansıtma niteUğine, çağdaş şiirimizin, çeşitliliği içindeki ortakhğını gösterme yaklaşımını yeğlemiştir; başka bir deyişle, çağdaş şiirimizin özelliğini ortaya cıkarmak, çağdaş şiirimize toplu bir bakışı sağlamaktır onun amaa. Ama bundan, bu amaca yönelik seçişin, güzellik ölçüsünden vazgeçilerek uygulandığı sonucu çıkanlmamalıdır. Memet Fuat, Altta kalanın canı çıksın... Çağdaş toplum olmanın yolu sosyal güvenlikten geçer. Bu konuda iki soruya yanıt aramak gerekiyor: Ülkemızde çalışar nüfusun ne kadarı sosyal güvenlik düzenine bağlı? Ulusal ge lirden sosyal güvenlik için ayrılan pay nedir? Türkiye'de Emekli Sapdığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağkur gibi sosyal güvenlik kuruluşları var. Memurlar, işçiler ve esnafın bir bölümü sosyal güvenliğe sözde kavuşmuş gorünüyorlar; ama 1984 yılında çalışan nüfusun ancak yüzde 40'ının sigortalı olduğunu söylemek durumu açıklamak için yeterlidir. DPT (Deviet Planlama Teşkilatı) verilerine göre 3 milyon da issizimiz var. AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) üyelerinde her yıl ulusal gelirin yüzde 25'i sosyal güvenlik harcamalarına ayrılmaktadır. Türkiye'de bu pay yüzde 2.6'dır. Demek ki Türk toplumu "artta kalanın canı çıksın" felsefesinı benimsemıştir. "Köşeyi dönen" kendisini kurtaracaktır; işsiz kalan başını taşa vuracaktır, işi olanın ancak yüzde 4O'ı sosyal güvenliğe bağlanacaktır; ama ne biçim sosyal güvenlik? Emekli aylığı ancak sürünmeye yetecektir. Gelir dağılımındaki başdöndürücü uçurum gün geçtikçe derinleşirken ve zengin daha zengin, yoksul daha yoksul olurken, Türkiye ulusai gelirinin ancak yüzde 2.6'sını sosyal güvenliğe ayıracaktır. Bu gerçekleri dile getirenler de "vatan haini, ytkıcı" sayılacaktır. Bir de 65 yaşını aşmış olan yoksul yurttaşlannvz vardır kl bunlar Allah'a emanet edilmişlerdir. 65'inı aşmış olanların sayısı 1980 nüfus sayımına göre 2.072.316'dır. Yaşlı nüfus diye nrtelendirilen bu kitle içinde çalışanlar ve emekli aylığı alanların dışında 1 milyon 125 bin kişi bulunmaktadır. Acaba bu insanlar ne yapıyorlar? Nasıl yaşıyorlar? Nasıl geçiniyorlar? Bakıma muhtaç, güçsüz, kimsesiz yaşlılan öldürmek mi gerekiyor? Yaşatmak mı ? 1977 yılında çıkanlan bir yasayla "65 yaştnı doklurmuş, muhtaç, güçsüz, kimsesiz Türk yurttaşlarına aylık bağlanması" ön EVET/HAYIR OKIM AKBAL OKURLARDAN Muhasebeciler yanıt bekliyor Ben muhasebeci olarak (Serbest Meslek Erbabı) çalışmaktayım. Kattna Değer Vergisi Kanununun 27/5 maddesi "Serbest meslek faaliyetleri için ügili meslek teşekküllerince tesbit edilmis bir tarife varsa hizmetin bedeli bu tarifede gösterilen ucretten düşük olamaz" der. Mali Müsitvirler ve Muhasebeciler Birliği'nin 1985 yılı için tesbit ettiği taban flat tarifesi bizi KDV Kanununun 27/5 maddesi ile bağlayıp bağlamadığtmn, diğer bir deyişle "Mali Müsavirler ve Muhasebeciler Birliği'nin" KDV Kanununun 27/5 maddesinde belirtüen serbest meslek teşekkülü olarak kabul edilip edilemeyeceği hususunun Maliye Bakanlığı yetkililerince açıklığa kavuşturulmasını ben ve diğer muhasebeci arkadaslanm adına rica ediyorum. Sefer CİNEMRE A TAKÖY/ÎSTANBUL ağaçlar yüzde 100 telef oldu. Bu değerUndirmeyi gözlemlerime dayanarak yapıyorum. 1936 yıhndan bu yana yeşiltiğiyle göz zevkimizi, yaz kıs okşayan ağaçlar şimdi sapsan ve kupkuru! Bu yıl Marmara bölgesinden zeytin almak olası değü. Zeytinden başka hiçbir güvencesi olmayan bu insanlann ıstırabı, kurtarılması düşünülen şirketlerden çok daha önemlidİT. MÜMİN KABADAYI Mudanya Bir Mahkum Anlatıyor "Bir yazar, yazdığı birkaç satırdan öturü birkaç ay ya da birkaç yıl mahkum oldu diye, o yaztda söz konusu edilen gerçekler, doğrular, düşünceler ortadan kalkmaz. Tarih bize bunları binlerce kez kanıtlamıştır. Dün suç sayılan, suçlu görüten düşünce adamları, bir süre sonra ne denli haklı olduklannı kanıtlamışlar, toplumlar da o kişileri yüceltmişlerdir." 'Bir Mahkum'. On binlerce mahkumdan biri yalnızca... Bir gazete yazan, Lütfü Oflaz. Genç bir adam. Meslekte de yeni. Köşe yazarlığında ilk adımlarmı atıyor. Ama düşünce sağlamlığı, tutarlılığı içinde... Neyi, nasıl savunacağını bilıyor... Yazko Yayınlarında yeni çıkan 'Bir Mahkum' adlı kitabında yedisekiz aylık mahpusluk serüvenini, öncesiyle sonrasıyla anlatıyor. Açık açık, dosdoğru, hiçbir şeyi saklamadan... 10 Haziran 1982 günü 'Bir Yazar Bugün Özgür Oluyor' başlıklı yazımda yukarıdaki sözleri önemle belirtmişim: "Kişileri hapisle cezalandırmak, o kişilerin düşuncelerini ortadan kaldırmak sayılmaz. Kimi zaman tam ters sonuçlar verir, o düşüncelerin doğru olduğu kanısı büsbütün yaygınlaşır" diye de eklemişim... Ne demiş avukatı Oflaz'a: "Savunma bile yapamadık, çünkü senin davanın başlamasından önce yargıçla aramızda tartısma çıktı, biz de bu sartlar altında savunma yapmanın bir anlamı yok deyip dışarı çıktık. Dosyanda avukat savunması ve bilirkişi raporu olmadan mahkum edildın." Oflaz, Yargıtay'a da gidemedi, çünkü o hak da elinden alınmıştı. Bir süre uğraştı, didindi, hak aradı, sonra çaresiz Kızılcahamam Cezaevi'nin yolunu tuttu, bir buçuk yıllık mahkumluğunu çekmeye başladı. 'Bir Mahkum'. Nice mahkumlar var. Nice öyküler, acılar... Lütfü Oflaz kendi yaşamının bu en önemli kesitini yazmış. İyi etmiş. Başka mahkumlar da bir gün yazacaklar serüvenlerini. Koca bir kitaplık dolduracak bu anılar... İçinde yaşadığımız zaman parçasının anlamını verecek olan bunlar, yalnız bunlar... Lütfü Oflaz hapisten çıkar çıkmaz evine gıtmedi, doğru Adalet Bakanlığı'na gitti. Bakan Cevdet Menteş'le konuştu. Şöyle anlatıyor bu karşılaşmayı: "Hep birlikte oturmuştuk. Odada bulunan bakanlığın üst düzey yöneticılennin afalladıklannı, peımürde giysilenm ve bağcıksız ayakkabılanm üzerinde gözlerint gezdirdiklerıni farkediyordum. O sırada Bakan 'Tatlı yiyelim tatlı konuşalım' diyerek özelkalem müdürüne çikolata ikram etmesini söylemıştı. 'Tatlı yesem de tatiı konuşamayacağım' diyerek sözlerime başlamıştım. 'Nasıl adaletsizce yargılan• • I M İ ^ B Ü M i m dığımı biliyor musunuz?' Susuyortardı. 'Cezaev/erindefe" insanlık dışı kosulları biliyor musunuz?' Bakan bazı ş&yler mırıldanmıştı. "Cezaevine girmeden önce ne düşünüyorsa/n şimdi de aynı şeyteri düsündüğümü biliyor musunuz?' Tatlı mı acı mı olduğunu tam çözemediğim bir tebessüm dudaklarına yayılmıştı. 'Buraya bunlan söylemek ve kendim için değil, özgürfüğünden yoksun insanlar için bir şey istemeye geldim. Gene/ af istiyorum." Genel af. Yıllardır sözü edilen, ama bir türlü kesin bir sonuca bağlanamayan istek. Yazılıyor, çiziliyor, soyleniyor; Meclis'te, basında, toplantılarda; ama sonuç yok. Hapisteki insanlar 'af sözcüğünü duyar duymaz düşlere dalıyor, umutlara kapılıyorlar. Bir gün, beş gün, sonra korkunç bir uçuruma düşüyorlar... 'Bir Mahkurrf kitabını okurken nice mahkumları. tanıdıklarımı tanımadıklarımı; değişik siyasal görüşte, tutumda olanları düşündüm bir bir... Düşüncesi bizimkine benzemiyor diye niye insanları cezalandırmaya kalkışmalı? Zaman her şeyi çözümlüyor. İşte bir örnek. Celâl Bayar. Idama mahkum edilmişti. Idam sehpasına kadar gitti. Yıllarca hapis yattı. En ağır suçlamalara uğradı. Şimdi Meclis balkonundan kendisini alkışlayan milletvekillerini selâmlıyor, deviet büyüklerince ağırtanıyor. Bugün düşünce suçlarından hapiste olanların, yargılananların, cezalandırılanların, hatta idam sehpasında can verenlerin, yarın saygı ve sevgiyle karşılanmayacaklarını, anılmayacaklarını kim soyleyebılır? 'Bir Mahkum'u okusun tüm politikacılar, adalet adamları, savcılar, yargıçlar, hukuk öğrencileri, herkes okusun... İbretle!.. AÇ1KLAMA: S.B.F Dekanı Sayın Prof. Necdet Serin'den aldığım mektubu isteği üzerine okurlarıma sunuyorum. "27 Nisan 1985 cumartesi 1 tarihli Cumhuriyet Gazetesi (Arkosı TirSayfada) Dilimiz üzerine... 29 Mart 1985 günkü Cumhuriyet Gazetesi'nde, 50 yıl öncesinin Cumhuriyetinde ilginç bir haber okudum. Bu ilginç haberin başlığı şöyleydv "Memurlar Yeni Kelimeleri Kullanacaklar" Haberde, Içişleri Bakanlığı'nın, illere gönderdiği bir genelge ile, memurlann Osmanhca yerine yeni Türkçe sözcükleri kuüanmalan gerektiği bildiriliyor. Aynca Kültür Bakanlığı'nın da, öğretmenlerin derslerde yeni Türkçe sözcükleri kuUanmalannı istediği beürtitiyor. 1935 ytlına ilişkin bu haberin üstünden geçen 50 yıl sonra, "Yabancı diller boyunduruğundan kurtarmaya" çalıştığtmız Türk dili konusunda hangi noktaya döndüğümüzü görmek gerçekten üzücüdür. OKTAY SEVtNÇ Emekli öğretmen Zeytin üreticisini kim kurtaracak? öğretmenliğin yanı sıra, zeytin üreticisiyim. 800 kıisur zeytin fldanı yetiştirdim. Gerek yerel basın, gerek ulke çapındaki gazeteler Marmara bölgesi zeytin üreticilerinin başına gelen felaketi tam yansıtmış değiüer. Sahildeki zeytin ağaçlan yüzde 80 yandu Yesü görünen yüzde 20 ağacın da zeytin veren gözleri tümüyle yandu Deniz görmeyen iç bölgelerdeki Geçen hafta içinde YÖK Baskanı Prof. Dr. thsan Doğramacı tarafından açıklandığına göre, Yükseköğrenim harçlannın şu ana kadarki taksitlerinin tamamının 31 mart tarihine kadar yatırüması gerekiyor. Yatınlmadığı takdirde, bundan sonraki smavlara öğrenciler giremeyecekler. Bu durum açıkça biz öğrencilerin okulla ilisiğinin kesümesi demektir. Bizler, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na başvurarak yükseköğrenim harç kredisini almaya hak kazanmış ve gerekli tüm islemleri (noter senedi) yapmış bulunmaktayız. Bu noktada yükseköğrenim kunımundan ricamız, belirtüen tarihe kadar hak kazandtğımız, yükseköğrenim harç kredilerinin öğrenimimize devam ettiğimiz okullara bir an önce gönderilmesidir. Bu kredinin çok az gecikmesi bile bizleri mağdur duruma sokacaktır. Bu dileğimizin kurum tarafından dikkate aünması bizi sevindirecektir. ANADOLU ÜNÎVERSÎTESt'NDEN GRUP ÖĞRENCt BİR DHeğimiz dikkate alınmalı otobüs duraklannm da buraya yerleştirümesiyle, yetersiz kabnış ve adeta bir kaos yaratmtşttr. Trafik karmasası bir yana yayalann da artık zorlukla gidip geldiği bir kesim haline dönüşmüstür. Bu yörenin, çözümlenmesi bizce gündemin birind maddesini teşkil etmektedir. Duraklann bir bölümünün, başka bir kesime nakli kaçınılmazdır. (örneğin Muhurdar bölümündeki duraklar hayli boş ve müsaittir.) Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, cadde boyunca dizilen seyyar sancuar, bu karmaşayı bir kat daha körüklemektedirler. Artık gayesinden uzaklasan, çoğunluğunu aynı kişi ve esnafın olusturduğu "BELEDİYE TANZİM SA TIŞI" altındaki kamyorüu satıslar da kaldınbnalıdır. Ve o yüzdendir ki, zaman zaman burada tatsız olaylar hatta hatta kavgalara da tanık olunmaktadır. Kültür Merkezi olarak adlandmlan bu yörenin de temiz, bakımtı ve daha tutarh bir görünüm kazanmaa gerekli ve de zorunhı olmuştur. Çiçek gibi bir Kadıköy dilekleri slogan yapılmış ise, en görunümlü ve de merkezi olan bu yörede bu arzuiar kanıtlanmalıdır. Kadıköy Belediyesi'nden bu yöreye elini uzatmasını düiyor ve de bekliyoruz. ÖMER SAMİ Y1LDIRIM İSTANBUL Ayda 2760 lira aylık alarak... Bu durum bizde sosyal güvenlik yasalarının göstermelik olduğunu da vurgulamaktadır. Sosyai devtet ilkesi kâğıt üzerirv de kalmıştır. • Denebilir ki: Biz zengin bir ülke değiliz. Kişi başına ulusal gelirimiz 1980'in başında 1400 dolar dolayındayken, 1985'te 1000 doların altına kaydı. Durum böyleyken sosyal güvenlik harcamalarına giremeyiz. Sosyal güvenlik harcaması lüks müdür? Eğer lüks arıyorsanız, gözlerinizi toplumun egemen katmanlarına çevirin!... Dünyanın pek az ülkesinde görülebilecek savurganlığın harmanında har vuranlann yaşamlan söz konusu olduğunda kimsenin gıkı çıkıyor mu? Özel ellerde biriken parasal güç nereye harcanıyor? Türkiye bir cennet!.. Ama "ucuz emek cenneti" ve "vergi kaçakçılarının cenneti"... Oysa bu devletin sosyal adalete saygı duyan bir düzen kurmasını en başta 1982 Anayasası öngörmüştür. • Hiç olmazsa kendi kendimize karşı içtenlikli olalım; birbirimize yalan söylemeyelim. Bunun için ilk şart, anayasadaki sosyal devlet ilkesini kaldırmaktır. görülmüştür. 1983 yılında 614.706 kişi bu haktan yararlanmaktadır. Nasıl? DİŞHEKİMt Çiçek gibi bir Kadıköy Kadıköy lskele Meydanı ve rCıtım boyu, tüm dolmuş ve MÜNİR KICIKLAR Çalışma saatlerini 15 Mayıs !985'ten itibaren C.tesiPazar hariç hergün 13.0019.00 arası olarak degiştirmiştir. Sayın dost ve müşterilerine bildirir. Tel.: 524 04 46 Beslen Gıda Sanayi 3 yaşını kutluyor Beslen Makarna Türk Ekonomisinin ••• Tarımsal Sanayinin Devleşen Örneği 1984 Daha Çok İhracat Töresel ürünümüz buğdaya, yarının teknolojisini ekledik. Üretimde, dünya standardına bugünden ulaştık. Un, irmik ve makarna üretiyoruz. 1984 Güçlüyüz... Gururluyuz... Kıvançlıyız... Daha Çok Üretim 1982 Beslen Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. Makarna Uretim Kapasıtesı (ton/gün) Buğday Işleme Kapasitesi (ton/gün) İhracat (Dolar) Beslen, bir OKAN HOLDING Kuruluşudur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear