23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 2 ATATÜRK ÖZEL EKÎ 36. ölüm yıldönümünde sorunlarımız Bu yılın 28 eylülünde, jranl Dll Bayramı"nda. Atatürk"un « yıl önce kurmuş olduğu Dil Kurumunun yönetim kuruluyla birlikta Anıtkabrl riyaret edip saygı duruşunda bulunduk ve çelenk koyduk. 86 jnl önce, lkl oğlumuzdan blri yanımızda, öbürll kucagımda olmak Uzere, eşimle birlikta Dolmabahçe'deki katafalkın önünden geçerken duyduğum bUyük Uzüntüyü duydum yine. Ata'nın gerek Ankara Etnografya MUzesindeki gecid kabrlni, gerek sonradan nakledildiği Anıtkabrl her riyaretimde o üzüntüyü yeniden yaşarım. Ankara'nın güneşli btr gününde ve yaylanın açık mavl gökkubbesl altında yaptığımız bu saygı ziyaretinde de öyle oldu. Mustafa Kemal Paşa'nın adını ilk kez Birlnci DUnya Savaşında, Yozgat Ortaokulunda bulunduğum sırada duymuş, kendisini lse 1919 aralık ayında Ankan'da lise öğrencisl Iken gOrmüş, oradan sonra 1938 yılınm bitimine değin Büyük Nutuk dahil hemen bütün söylevlerini yakından izlemiş ve dinlemiş mutlu klşilerden birl olmakla beraber, Anıtkabir ziyaretlerinden her zaman derin bir hü«ünle ayrılır ve sonra derin duşüncelere dalarım. pılmaktadır. Tllrk ulusu bağımsızlığına düşürUlen gölgelerln jravas yavaş aydınlığa dönüştürülmesi yoluna girmiş bulunuyor. Bu yol amacına ulasacaktır. Hıfzı Veldet VELİDEDEOGLU • Ata'nın Özlemleri Atatürk döneminde ulusal egemenlik gerçeklesmiş, fakat halk yönetimi demek olan çok partili demokrasi yönetirni 1924 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930 Serbest Pırka denemelerine ragmen gerçekleşememişti. Oysa Ata'mn özleml Ülkede iktidar muhalefet diyaloguna dayanan Batılı demokrasiyi kurmaktı. Onun bu özlemini gerçekJeştirme girişimlerini başarısızlıga ugratan etken, Cumhuriyet rejiminin henüz çok genç olması, layik temele dayajıılarak gerçekleştirilen devrimin her demokrasi girişiminde tehlikeye düşmesi, irticanın hortlaması, hatta Ulkenin başına büyük gaileler açmasıydı. Atatürk'ün ölümünden 8 yü sonra, 1946'da. înönU'nün yeniden başlattığı bu girişim, aradan geçen 28 yıl lçinde birçok sarsıntüar» uğramasma, hatta faşist uygulamalardan geçmesine karşm, yürümuş ve 14 ekim 1973 seçimleriyle bugünkü aşamaya ulaşmıştır. Bu aşama elbette eksiksiz olarak nitelenemez ve Batı'nın demokratik düzeyine ulaştığımız, demokrasi yolunda da her türlü engeli ve tehlikeyi kesin olarak aştığımız söylenemez. Bununla birlikte, gelecek için umut verici bir aşamada olduğumuz da inkar edüemez. Bursa Askeri Lisesinin 28 eylülde 13 yıllık bir aradan sonra yeniden öğrenime açıldığı gün bir büyük komutanımızm öğrencilere: «Türldye ancak demokrasi ilkeleriyle kalkınabilir» demesi ve böylece bu gerçeğin bir askeri okulda yüksek yetkili bir asker kişi tarafından belirtilmesi, Büyük Atatürk'ün ruhunu rahatlatacak olan önemli bir olaydır. Demokrasi, halkın sadece seçimden seçime sandık başında katıldığı ve onun gözleri önünde yalnız aydınların oynadıgı siyasal bir oyun olmaktan artık çıkmış, 27 Mayıs 1960 Anayasasının getirdiği özgürlük ve hukuk garantüeri havası içinde bilinçlenen bütün halkın her an uyanık olarak içinde bulundugu bir siyasal rejim durumuna gelmiştir Bundan böyle bu rejimi yozlaştırma girişimleri, ancak tutucu siyasal partileîin uzlaşmaz ve Ulkeyl geriye götürücü tutum ve davranışlan sonunda belirebilir ki, bunca acı tecrübeden ve çekilen ıstıraplardan conra böyle bir olasılığı düşünmek güçtür. Şu halde Atatürk'ün çok partill demokrast özleml de genl» 01çüde gerçekleşmis ve gelişme yoluna girmiştir, derülebUlr. bir uygarlık düzeyine ulaıamayaeağını bllen Atatürk, gerek Yurttaşlar Yasası (Medenl Kanun), gerek seçim yasalan ile Türk kadınını özgürlük içinda yetişme ve gelişme olanaklarını açtı. Kıiacık ömrünün, Bagımsızhk Savasından ve Cumhurıyetln kurulmasından sonra geçen kısacık «15 yılında», yüzyıllardan beri geri bırakılmıs fakir ülkemizin binbir sorunu arasında kadın ve kadınlık >orununa bu denli büyük bir yer vermesi, O'nun uzağı görm« yeteneğinln güçlülüğünü gösterir. O lster ve beklerdi kl, naiil Türk kadını Ulusal Bagımsızhk Mücadelesinde, kocasının, karde;inin, oğlunun yanıbasında vatanın kurtulusu İçin eylemli olarak tavaşmısıa, Cumhuriyetten sonra kendine tanınan haklan korumı, geliştirmt, köylere kadar yayma amaeı içtn dt gerekirıe kurbanlar vererek öylece »avassınl Işte bu özlem henüz gerçeklesme yoluna glrmedt. Bunun nedenini sadece aydın kadınlarımızın yüreksizliğinde değil, bir yandan toplumun erkek bencilliğine ve bağnazlığına dayanan baskııının yarattığı ve gittik;e güçlendirdigi engellerde, öte yandan kadının ekonomik bağımsızhğs sahip bulunmamasında aramak gerekir. tlerici siyasal partilerimlz, Türk kadınınm kendi kislliği yönünde bllinçlenmesi ve Atatürk'ün kadın haklan konusundaki özlemlnin gerçekleşmesi için genis halk yığınlan arasında etkln olaeak büyük bir çaba harcamalıdırlar. Atatürk'ün gerçekleşmeyen özlemlerinden birisi d«, laylkllk llkesinin bütün Türklerin kafasında dört başı mamur biçimde yerlesmesl konusundaki özlemdir. Bilindiği gibi, layiklik dindarllğa aykın değildir. Herkes kendl vicdant inanıslannda özgürdür. Ne var ki, Cumhuriyetin 51. yılında koaliıyon ortağı bir «iya•al partinin lideri, «Ben yüzünü peçeyle kapayan kadına saygı duyanm» diyebilmektedir hilâ. Atatürk llke ve özlemlerine taban tabana karşıt olan bu davranıs, henüz O'nun layiklik yönündekl özleminin tam gerçeklesme asamasından çok uzaklarda bulunduğunu açıkça gösteriyor. Hele sermaye zümrelerinin akıttıkları büyük para yardımlanyl» yasayan Kur'an kurslannda, körpe Türk kızlarının bajlanm, 11 yaşından başlayarak, belirli biçimde tek model örtüyle örtmek, onlan dlnimlzde yeri olmayan rahibe ruhuyla yetlsürmeğe çalısmak, erkek ögrenclleri de eskl ilmiy» nnıfı (hocalar) dogrultusuna yöneltmek, geleceğin Türkiyesi için korkunç gaila kazanlarından birinl şimdlden kaynatmaktan başka bir anlam tajımaz. Layikllge aykırı bir yönetimin sosyal tohumlan, şeriat öğretiml yapan ve geridllk yuvalan durumuna getirilen hâiu okullannda y*»«nnekt«dir. Çocuklaruu Kur'an kurtla nna gSndermeyen devlet görevlllerinl bazı bakanlann baska lere atamalarına ilişkin gazete haberleri, Atatürk Türkiyesind» inanılması güç bir zihniyetir» kol gezdiğinl göstermektedir. O'nun ölümünün 36. yılında, yeni Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temel direklerden biri olan layiklik ilkesi üzerinde ne denli çok durulsa azdır. Atatürk'ün ölüm günü olan bugün. gerici ve tutueu gazetelerın ilk sayfalarına ve köşelerinde belll imzalarla çıkan yazılara lütfen bir göz atarsanız, Atatürk'ün ve gerçekleştirdigl devrimin düşmanlannı ve layiklik ilkesinln klmler ve hangi çevrelerce kemirildiğini açık açık görürsünüz. • Tam Gerçeklesme Yoluna Giren Bir özlem Atatürk öldüğü zaman nüfusu 18 mllyon olan Türkiy» bugfl* 40 mllyona ulaşmak üzeredlr. Avrupa gazetelerlnde ülkemlz için: «Büyük bir devlet doguyor» baslıklı yazılar çıkmıçtır. Bir uluıu ayakta tutan. temel dlreklerln basında onun öz dill gellr. Bunu bllen Atatürk, Türk Dill arastırmaları yapmak ve dilimlzl bağım»ızlığına kavusturmak amacıyla, bu yazının basında sözünü etUğlm Dil Kurumunu kurmuştu. O tarihten bu yana dllimlz o dtnll anlaştı, o denli serpMp güzelleştl ki, bunu yadsımak olanaksııdır. «Olanak» »özcüğü karşısında öfkelenip köpürenler ne denli öfkelervseler de, bu akımı durdurma olanağı yoktur. DilimU yabancı kurallardan kurtulmuş, iç yapısına yabancı «özeüklerin ç*> ğundan arınmıştır. Yüzlerce yıldan beri Arapça re Farıçanın salgınına uğrayan ve bağımsızlığını yitiren Türkçemlz simdi tara bağımsızlığına kavuşma yolundadır ve bu yolda bir hayll önemli mesafc almıştır. Bununla birlikte simdi yeni bir »algın baslamı», Batıdan, özellikle Amerikancadan gelen sözcükler dillmlzde kullanılır olmuştur. Ulusça bu noktada çok dlkkatli olmalıyıı. Almanlar. Fransızlar bu tehlikeyi sezmiş ve AngloSakson kökenli sözcükleri ayıklamağa başlamıslardır. Bit de aynı yönteml u>T^lamalıyız. Yoksa nelecek kusaklar Türkçemizl bu kez Batt kökenll sözcüklerin saldırısından kurtarmak için yeni bir dll ı«vasına glrmek zorunda kalacaklardır. • Ata'nın Sorunlan Tam 3« yıl önce bugün yaşama gözlerlnl yuman AtatUrk içln en önde gelen iç sorun, kurmuş oldugu yeni Türk devletlnin, daha doğrusu Cumhuriyet rejiminin ayakta durması ve Türk halkmm refah ve mutluluğu; dış sorun ise devletin tam bağımsızlığma gölge düşürülmemesi idi. Atatürk bugün, bir an için, gözlerini açsa, Cumhuriyet rejiminin artık yerleşmiş ve bu rejiml koruyacak yeni kuşakların yetişmiş oldugunu; ülke bağımsızlığının da geçen bulutlu ve gölgeli yıllara rağmen sürüp gittiğini görerek sonsuzluk uykusuna yeniden rahatça dalabilirdi. Doğruyu söylemek gerekirse, O. Türk ulusuna olan güveni ve o şaşmaz sezgisl ile bu sonucu zaten görüyordu. «Benim ölümlü vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkire Cumhuriyeti sonsuza değin ayakta kalacaktır» sözünü bu inanç ve güvene dayanarak söylemişti. Cumhuriyet rejimi ülkede o denli sağlam yerleşmiş ve kök «almıştır ki, Atatürk'ün kurduğu partinin iktidar ortağı bulundugu bir dönemde çıkanlan Af Yasasmdan yarariansn Osmanoğullarının erkek üyelerinin de yurda dönmesi, sarsınü şöyle dursun, küçük bir sakınca bile dogurmamış ve kimi gerici gazefelerin resimlerle süslü pohpohlayıcı yazılarına ragmen, bu yüzden ülkede kimsenin kılı bile kıpırdamamıştır. Türkiye'nin bağımsızlığına gölge duşürücU kimi ekonomlk yasaların ve uluslararası baa anlaşmalann geçmiş iktidarlarca kabulü ise, Atatürk'ün tam bağımsızlık ilkesine bağlı kalan kişiler cevreler ve gençlerce sürekli olarak elestiri konusu vamlmıs ve va • Kıbns Sorunu Atanın 3S. ölüm yılındt, basımızda bir Kıbm tonıını Tt». O'nun iaglığlnda yoktu böyle bir sorun. Yunanlılan doıt yapmı»b y» yapmak lstlyordu. Fakat Yunan Mejalo îdeaıı yenldan hortladı. Bu durumda, e«er ıag olsaydı ne yapardı Atatürk? Hiç knfknmin olmaan. Ecevltin ve büyük Türk OrdUftnOB 4 ay önce yapbgını yapardı. Hem d« TüUre* Bne*. • Gerçekleşmeyen Özlemler Kadını ileri olmayaa toplumlann hiçblr alanda gerç«k T« tam ATATÜRK Duyuyor musun kaç yıl oluyor, Yiğit goklerimizden köpürraus sulınmızdan Sonsuzluğa civar olan vakU; İleri çalısmamızda Sıcak uykulanmızdan. Gün henüz çok erken Duyuyormusun «saat kaç» dediîlnl. Parlak ve kardes ülkelere yonelmi» Nesillerin kahraman hayatında ölmediğini. Birdendi hâli hatırlanm Kelimei sahadetle ağır agır, Vatan canla aziz idi, Varlığın bir «abah havasıyli dolmustu gtSgSümüze Uluslar büyuk oğullanyla loluk alır. Çarpılmıs bütün ihtilallerl. bütün devirlerln Cihangirane bir hırsın rüyalan ile ahmak. Yalnız senin gözlerin mahrem yerlerde durmuf Yalnız senin almnda însanın şerefi hak. Bir evliyasınki yeni zamanlar ısıgın, Bajlanır gönüller hürriyete sende. Pencereden uluslar görür birbirlerini • *» .&.it6ijı«ı * *flry«Ya katfir belkl Çin'den belki Maçln'dtlg' r.'T *;<' Bfr mum değil bir insan yanar türbende. i iafcmn • ?d » Artık fethedilemez lstllâlarla ate; ttey Uzak ihtiyarlar nazlı tarlalannı eksin. Artık hıçblr üstün insan gelmeyecek dünyamızt Sen üstün degilsin Atatürk, Gerçeksin. Verdiğin selâmet genijledlkce asfl Dalgalanır safakla. Kişilerin talihl kaderinle büyüyor Duyuyor musun seni yasatıyoruz dost düsmsn, Inanmakla. Duyuyor musun yürüyor herşey, An hâlâ o andır. Genç ellerlnde hlirriyet ve cesaret, Uzan daha uzan, daglarıma Ki senin fatihandır. FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (Anıtkabtr 1953) 19 Kasım 1938 sabahı bötfln îstanbnl Dolmabahç* Sarayi İle Sanybonra araaındaM yollan, meydanlan, meydanlann yol» bakan öonnnlenm ooıonnnnstu. Dolmabahçe SaraymdaM katafallrtıı bftyflk At«türk'e saygı durusunda bulunanlar slmdl de onu ton yolculuguna u|urlu>ordu. AUtürk'ün ujruna lavaflaı v«rdl|l bayraja sanU Ubutuns Uaıyau top arabannın tekerleklerinln sesine yalnııca hıçkınk ««alerl karıjıjordıı. Atatürk, saltanatı nasıl atmıştı? 1 Kasun 1922 Cuma günü: Sal tanatın kalkacagı gün. Meclis'te adım atacak yer yok. Oç encümen; «Teşkilâtı Esasiye», «Şer1iye», «Adliye» encümenleri, salo nun karşısındaki büyükçe odada Ealtanatın kaldınlmasına ilişkin kanun maddesini görüşüyorlar. Gürültülü sesler arasında saatler geçmektedir. Akşam oluyor, gece basıyor ancak görüsmelerden henüz bir sonuç yok. Meraktan çatlayacagız. Duramadım, ben de girdim içeri. Ortadaki genişçe masanın etrafında görüşmeyi yapan Uyeler gıralanmış. Çogu sanklı. Zaten başkanhgı bile Hoca Müfid Efen dl yapıyor. Gazi masadan biraı açıkta oturmu?. îlk kes gördtigüm Dışisleri Bakanı tsmet Pa sa ise masanın yakınında. Müzakere çok gürültülü v« ha raretli: Saltanatla hilâfet birbirinden ayrılır mı? Kitap ne diyor, şeriat ne diyor. Kavuklar mağrur; kavuklar, çözümü yalmz kendilerine özgü bir sorunu ele almışlar, çekiyorlar, kabartıyorlar, uzatıyorlar; ayetler, ha disler; heyecandan masaya yum ruk vuruşlar... Birden Gazi ayağa kalktı. Bel li artık sabrı tükenmiş, «Buraya sorunun özünü çözümlemek için toplanmadık o zaten halledilmiş, bitmiştir» diyor, şöyle devam ediyordu: «SaJtanat hakimiyeti; hanedan onu kurretla almıştı, gtmdi de millet o hakimiyeti kendl kuvvetiyle kendi eline aldı. Artık o hakimiyet hiç bir yere bırakılamaz. Sizler fiil halindeki bu ha kikatin sadece formUlünü bulacaksınız, yoksa... Yoksa bunu anlamayanlann kafalan kesllir.ı Deminki mağrur kavuklar ıim dl pestil glbl. Benlzlerde kan yok. Başkanlıktakl Hoca MUfid Efendi telâşla kekeliyor, «Madem ki esas mesele halledilmiş, öyleyse hemen maddelerin müıakerestoe geçelim.» Ve sanki hiç birşey olmamış gibl Hoca Müfid Efendi simdi maddeler) okumak tadır. tlk İSMAİL HABİB «fhlnlen tnjtn bir burgu gibi oyup durmaktadır. Hoca Nusret' in sorusu Uzerine hepimlz dikkat le Gaziye bakıyoruz. Ayağa kalk tı. Ağır, tek, kesin söylüyor: «Böyle bir endişeya asla mahal yoktur. tstanbul'daki teşkilâtımıza lcab eden bütün emirler TO rilmiş. Eğer lstersek bUtUn hazinayi bir saat içinde an emln bir yera kaldırabileoeğiı.» Ooh... Zihinleri tırmalayan bur gu bir anda, ters dönerek, zdhinlerdan aüldı. Hem saltanat kalkmış, hem hazlne kalmışU. Hepimlz odadan sevinçle çıkarkan ben ayrus» böyle bir tarlhl sahneye tanık olmaktan dolayı kendimi kutluyordum. (25 Artv lık 1938 . Cumhuriyvt) GAZI PAZAR YERİNDE Sakarya aavaşından sonra idi. Ilık bir güz gabahı Aksehir'in pazar yeri karınca yuvası gibi kaynıyor. Bin ağızdan btn ses. Blr aralık ortalıktaki uğultu perde perde sönmeye bışlıyor, pazar yerini bir tapınak sessizliği kaplıyor. Yalnız kulaktan kulağa blr fısıltı: Gazi gelmiş, Gazi. Bütün gözler mutlu bakışlarla aynı yöne dönüyor; Gazi, o ölçülü, güzel yürüyüşüyle yavaş yavaş ilerlemekte, ara sıra «ergilerin önünde durup ilgllenmekte. Belli, alışverişe çıkmıs; ama O, başka bir şey değil, yalnız gönül alıyor. Böylece gönül ala ala satıcı kadınlann keslmine gellyor. Nasılsınız bacılar? T Şağ ol Paşam, duacıyı». Katfınlar Paşalannı özlem dolu gözlerle kana karva seyrederken, kendilerini tutamıyorlar: Güzel Paşam. Yiğit Paşam. Yiğitlerin yiğidi Paşam. Paşa utangaç; bu sevgi haykırışlannl durdurmak İçin blrtne soruyor: Erin var mı bacımT Var Paşam, cephede. Ya senin? Kanı helâl olsun, benlmM Çanakkale'de kaldı. Paşa, gözleri buğulanmış, blr an düşünüyor ve hemen, bu kas, »evecen adımlarla, geldiği yana yöneliyor, bir kuyumcunun lergisi önünde durduktan sonra elinrfe blr avuç yüzükle dönüyor. O gün pazardan köye dönen bacılann parmakları. Gazl'nin armağan ettlği yüzüklerle süslü, yürekleri yasantılarının en böyuk övüncü İle dolu idi. lsm«t met Paşamn tekllflrj» före, Mrinci maddedeki «Saltanat tari he müntakildir» (tarihe derrolmustur) cUmlesinden önce «ebe diyen» (sonsuza dek) kelimesi konulmalıdır. V* kabul kabul sözleri İle saltanat artık gltmlsUr. Sonra gene tsmat Pasm <Hilâf«t TUrk devletin» T« Hanedanı All Osman'a aittlr» dive başlayan ikioci maddedeki cTUrk devletine» kelimelerinin çıkmrtü masinı teklif ettl. Bundaki incelik «çıktı. Hilâfet TUrk derletine kalırsa halifede de devlet lik kalısıs olacak. Birincı madd* lla kalkan saltanatı lktaci madda İle ainsi sinsl yaşatmak... lav nwt Pifanm teklili e bortlak •raell förttnmeı bir kıiıg nen fl* dürtmüs gibi kaldınverdi. Madde göruşmelerinin bitiminden aonra Erzurum mllletvekill Hoca Nusret Efendi Gaıiden Topkapı Saraymdaki «Emanatı Mukaddeae» (Muk&ddes emanetler)ln korunması İçin tedbir alı nıp ahnmadığım sordu. Hocalar sadece Peygambere ait baa eşyaJardan olusan mukadde* ama neti dUsUnüyorlardı. Oysa, Sarayda bundan baska dünya değer bir hazine vardı. Saltanatın kaldınlacagını gören aon sultan ya bu harineyi bir îngiliz sirhlısına yUkleterak kacıp gldirerlnaT... Bu anıllşa ikl gündür saltanate k«ldınİMa|mı bllaa bütün Ata'nın, Adana seyahati ve Hatay 1923 Martının 12'nci Pazartesi geoesi: Ankara'da diğer gazetecı arkadaşlarla beraber, küçük valizlerimız ellerimizde, geceyansı başlıyacak olan geziye katümak üzere keyifli keyifli konuşarak istasyonda bekliyoruz. Gazi eşiyle birlikte tam vaktinde geldi. Tren neredeyse kalkacak. Karşımızdaki kompartımanın basamağında Başyaver Salih Bey göründü: «Gazı Hazretleri gazeteci olarak yalnız Ismail Habibı kabul ediyorlar.» Ertesi gün ajans temsilciliği görevtnln de bana verildiği bildirildi. Ancak gezinin gidişinde değil Adanaya vardıktan sonra başlayacak. Adanaya da Perşem \y sabahı varacağız. Şu halde ikl gün görev yapmağa olanak yok. Vakit geçirmek için, kompartımanda küçük bir poker ysp mak istiyoruz. Bavullan üstüste koyarak bir masa yaptık. KüiÇ All, Konya MületveMU Refik, Başyaver Salih ve ben. Yarım ura kav, yüz para bop. şansım iyi, hep ben kazamyorum. önüme beş altı lira yıgildı. Birdenbl re bir ses, onun sesi «Bakın şu beceriklilere, hiç yoktan masa da yapmışlar» Baskuıa uğramış gibi telaşia kâgıtlan toplamağa çalışıyoruz. $ef keyifli, «Yoo, dedi, devam, ben de oynıyacağım.» Oturdu. Güya oyun devam ediyordu. O boyuna rest çekip durmaktadır. Blöf diye gör, doğru; doğru di ye gör, blöf; belli dengj değiliz. Para lar hep onun önüne toplandı. Fakat sonunda harman yapıl dı ve oyunda yenen o, parası cebinde kalan biz... Şef ilk kez, kendi eşlni bu gezide peçesiz bir yüzle milletlne gösterecekti. Zaten hrp «Ben sa dece evlenmek için evlenmek ls temiyonım. Vatanutuzda yeni bir aile hayatı yaratmak için Onoa kendim ömek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kahr mıT» der di. Bu gezl de böylece sadece balayı değil aynı zamanda bir devrim ve ders gezisl olacaktı. Nitekim Adana'da bir grup hanım, eşinl kendilerine mlsafir olmak üzere davet ettikleri zaman şef onlara, «Benlm bulu namıyacağım yerde kanm da bulunamaz» dedi. Türkiye'de harem ve sel&mlık aynlığımn gömülüsü bu cümleyle baslar. Adana'ya vardığımızda büyük bir kalabahk İstasyonda toplanmış, Gaziyi bekliyorlardı. tnsan duvarını andıran kalabalığın lçinden yürürken ortaya çıkan bir görünüm öncekilerden çok baçkaydı. Matem sembolleri gibl baştanbasa siyahlara bürürunttı bir küma kadıa lçinden İkl pankart Utıyan lklşerden dört klı blrdenbir» yolun ortasına dikildi. Bu iki pan kartta Antakya ile tskenderun yazılıydı ve Büyük Kurtancıya kendllerinin da kurtanlmaıını söylüyorlardı. Pankart taşıyan dört kısın önüne bir baska kız geldl. 18 yaslarında •evimll bir kız, söylev veriyor. Ellnde klgıt yok, ruhtan gelen v» ruhlara giden söylevi dinliyoruz. Beş daklkalık bir söylev; fakat bu bir söy levden çok IÖZ hallna girmis bir hıçkırıktı. Söylemiyor, lnliyor. Ancak bu kez herkesln ağlamaya başladığl tırada, Büyük kurtancıya kurtar dlye yalvaran kız susmuştu. Şimdi bütün gözler kurtarıcıya dikildi. Ne diyecek dlye bekliyoruz. în«ana o an gökten lniyor hla«inl veren bir tonla tane tarıS »urOan »oyledl: «Xırk aaırluc Ttlrk yurtltı aenebl •Hnd* ktl«maz.» Antakyalı fcmn o soyleviyle Şefin o cevabı Hatay •orununun an basında bir bayrak gibi duruyor. Davft zalerle bitti. Fakat saferl nasü kazandık? AtatUrk clğerinden hastadır. Fransadan getirilen doktor mutlak dinlenmeye gerek duymakta dır. Hatay sorununun »ivrildigi günler... Fransız telsizl AtatUrk' Un hasta oldugunu ilân ettl. Ne? Ha»ta mı? O divtyı çözümlemek İçin onun hastalığina mı güvenlyorlar? Hasta yatagmdan fırladı, hasta, Başkumandanlık unlformasını ^iy miştir; hasta trene atlryor; hasta, hasta olmadığını kanıtlaınak için Hatay yakmındakl topraklara gldiyor. 16 yıl önce «Kırk asır lık TUrk yurdu ecneb! ellnde kalamaz» dedigi topraklara. O topraklarda günlaroa iüreo dongtlameden tonra tam dOrt M at ayakta durarak ordusuna ga çlt törenl yaptırdı. Hasta mı? Nerenln hastası? Dört saat, blr heykel metanetiyle ayakta duran adarn: öte yanda harıl hanl telg raflar işliyor, telâşlı konuşmalar yapılıyor ama... Hatay kurtulmuştur bila. Hatay kurtuldu, ancak Hatay*ı kurtaran Şef, bedeninde ne ka dar guç T» ruhunda ne kadar narji varsa hepsini hasta ciğerin hıkkından alaralk o dört saate verdi. BUtUn ömrünce yiğit ola rak bastığı bu topraklarda son ayakta durabildiğl dört saat; davanın ugruna ve ciğerinin pahasına dlmdik ayağa kaldıran dört saat: Dava muzaffer, ciğer bitik ve Şef bir daha kalkmamak Uze ra yataktadır. Hatay, HatayI Seni kurtaran aynı zamanda senin şehidin oldu. (27 Aralık 1938 Cumhuriyet) ATATÜRK'LE ÇOBAN AUtürk «rada blr güzel havalarda kırlara çıkmayı severdl. Bir arabaya atlar, bir «üre glttikten sonra arabadan iner, biraz da yayan dolaşırdı. Böyle bir gezinti sırasında dağ başında, kendisini tammı* yan bir çobanla ahbaphğa girişmiş, «ürüd'en, koyundan söz ettlkten sonra aralannda şöyle blr konuşma geçmiş: Sen Atatürk'ü bilir misinî Bilmez miyim efendi? Ona Oazi Paşa da derler. Pekl, ne yapmış Gazi PaşaT Efendi, onun neler yaptığını san benden iyi bileceğln Onu görmek ister misln? ? Ah Efendi, lstemem mi, ama ben onu nerden göreyim? öyleyse bana bak. o bana çok benzer. Çoban övünme saydığı bu söz üzerine dıııiak bükerelt: «Haydi ordan! Senin kılıgında Atatürk mü olur? Sskalın bıyığın bile yok.. KarşılıjŞını vermiş. Ata, çobanın bu küçümsemesini sevimli bir anı diye anlatır ve şöyle bitirirdi: Çobanın masum hayalini bozmadım ve onun kafasında bıyıklı sakalh kalmaya razı oldum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear