26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 27 Mart 1973 elevizyon toplumlara sürekli olarak yenilik ve canlılık getirebilecelc bir yayın organıdır. Günlük olayları ve yaşantımızı gerçeği saklamadan ve tarafsızhkla izlediği taktirde televizyonun bu canlıhğı ve yenüiği seyirciye aşılaması mümkündür. Aynca, televizyon, kültürü ancak günlük yaşantıya uygun bir düzeyde izlerse topluma bir hareket verir. Fakat televizyon bu amaç lar için kullanılmadığı zaman da insanlan durgunlaştırır ve mutsuzlastırır. Bir başka anlatımla, televizyonun, kişilerin çevrelerindeki faaliyete katılma gücünü azaltan bir yayın organı olduğunu da ileriye sürebiliriz. Beşinci yılıru tamamlamış olan Türk televizyonunun henüz yolun başında bulunduğunu hâlâ ileriye sürenler var. Fakat artık yalnız Ankaraya yaym yapılmadığını. öbür Ulerimize de çoktan televizyonla erişildiğini unutmamak gerekiyor. Dolayısiyle bu yaym organımn etkileyiciliğini olumlu bir çizgide gelistirmek şarttır. Hbette hareketsiz ve çevresindeki topluma ilgisiz kalan bir televizyon da etkili olacaktır. Ne var ki bu çeşit etkileyicilik afyonun uyuşturuculuğundan da daha korkunç olsa gerek. Yalruz şu gerçeği de unutmayalım: Televiz. yon hiç bir zaman Pandora'nın kutusu değildir. Içinden yalnız kötü etkiler cıkmaz. Televizyon genelükle Truva atmı andırır. İçinden ne çıkacağı belli olmaz. Insanların arasındaki ilişkileri zayıflatabileceği gibi, onları güçlendirir de. Dolayısiyle televizyonun. hizmet edeceği toplumun özelliklerine ve gereksinmesine göre programlannı ayarlaması gerekir. Burada televizyon yayınlannm «program politikasi'nı çizenlerin ve programlan hazırlayanların önemi ortaya çıkmaktadır. Onların elinde tehlikeli ve pahalı bir oyuncak olan televizyon, hizmet ettifji toplumun koşullarına göre okuma hevesini de «rttırabilir, kişinin yaratma ve düşünme gücünü de yok edebilir. Yayın. lan hanrlayanlann soracakları sorular arasmda şunlar bulunmalıdır Sözgelişi, kadın prograrmnda «reçel yapmak» ya da cetek dikmek> gibi konulara mı yer vermeli? Yoksa kadmın toplumumuzdaki yerinl belirtirken karşılaşılan sonmları mı incelemeli? Yayınları dış pazarlarda hazırlanan bir. takım dizi filimlerle mi doldurmah? Yoksa onlan n yerine seyircinin çevresiyle olan ilişkilerini geliştirecek yerli programlar mı koymalı? Eğer sorularuı birinci bölümleri yaymcınm seçtiği birer yol lse televizyon ülkemizde seyirciye değil. seyircM uykuda tutmak isteyenlere hizmet edlyor ve onda olumsuz etkiler yaratıyor demektir. T Olaylar ve göraşler Televizyonda Dizi Filmler Mahmut T. ÖNGÖREN kacağuu bilmediğimizi yukarıda belirttik. Ondan ne denli yarar umarsak umahrn, bir o denli zarar beklemek ve bu zarara katlanmak zorundayız. Fakat hiç olmazsa bu rararın çoğunu ortadan kaldırabiliriz. Bu işi yapabilmek için televizyonumuzda gös terilen ve dış pazarların ürünü olan dizi filmlerin va sinema filimlerinin seçiminde titiz davranmamız gerekiyor. rinde, TV kongrelerinde ve haberleşme okullarında seminerler yapılır ve bu gibi özelliğe sahlp fılimler eleştirilir. Hattâ bu konudaki bir semlnere 1970 yılında TRT mensuplan da Monte Carlo'da fcatilmı;1ar ve halen raflarda uyumakta o . lan raporlarını TRT Genel Müdürlüğüne vermişlerdir. Fakat tüm bilgilere, uyarılara ve 1971'in başına dek yapılan engellemeye rağmen söz konusu dizi filimlerin televizyonumuzu etki alanı içine alması önlenememiştir. Yerli programların seyirciyi memnun edememesi karşısında yabancı kaynakh yapımlarla eles. tirileri önleyebileceklerini düşünen TV yöneticileri yaymlan bu gibi dizi filimlerle doldurmaya başladıktan sonra yine Tercüman Gazetesinin 29 Ocak 1973 tarihli sayısmda da Sayuı Yavuz Donat şunlan yazdı: «Diğer taraftan öğretmenler ise «Görevimiz Tehlike» serisinin yayından kaldınlmasını istiyorlar ve öğrencilerine «bu filimleri seyretmeyin» diyorlar.. Sebep olarak da bu filim lerde gösterilen bazı marifetlerin öğrenciler tarafmdan benimsendiğinl üerl sürüyoriar.. Öğrencileri hırsızlığa alışürabileceğini iddia ediyorlar.». Dizi Filmlerin Durumu Televizyonumuzdald ilk dizi film «999'u Çeviriniz» adını taşıyordu. Yalnız Ankaralüarm izleyebüdiği bu film dizist daha sonra güvenlik kuvvetleri mensuplarına öraek olacak nitelikte de bulunmuş ve onlara gösterilmek üzere Ugfli makamlara teslim edilmişti. Daha sonra, 1972 yılının ortalarına doğru, artık çeşitli illere de yayın yapabilen televizyonumuzda «Görevimiz Tehlike» adlı dizi filmin yayınlanacağını ve «iç program kaynaklarının geliştirileceği yerde, dış film pazarları ile ilişkilerin arttırılmasına önem verileceğini> öğrenince, Toplum Dergisi'nin 16. sayısında junlan yazmıştım: Dış fllm pazarlan elbette «ancak ücret karsıhgmda bize film vermeye yanasmaktadırlar. Bu filmler de casusluk ya da polis serüvenlerinden baska bir şey değildir. Üstelik bu serüven filimlerini yayınlayan TV kuruluşları kendi ülkelerinde eleştiriimekte ve kınan. maktadırlar. Çünkü pek çok kimse, artık bizim ekranlarımızı da aydınlatacak olan bu terüven filimlerinin gençllğı adam öldürmeye, banka soymava, yani düzenli bir toplumun kabul edemiyeceği yasa dışı davranışlara sürükledlgini 1leri sür mektedir. Şimdi biz, bu gibi filrmlere döviı ödtmeye de hazırlamyoruz.» Bu yazının yayımlandığı tarîhten tam 9 ay sonra, 27 ocak 1973'te Tercüman'daki bir köşe yazan da bulunan TRT'deki pek çok davranışı eskisine kıyasla yerinde bulmasına rağmen «Çok beğenilen piyesler ve fılimler üzerinde kuşkulu olmahyız. Meselâ «Görevimiz Tehlike» adlı sürekli filmin. bazı çevrelerde çok beğenildiğini okuyorum. Oysa bu filmde, gençliğe tehlikeli yollar, usuller gösterecek parçalar vardır. demekten kendini alamamıştır. Işte dizl fUimlerin ögrettiği bu tehlikeli yollan önlemek üzere TV festivalle ki bir TV kuruluşu daima seyircinin tuttuğu ya da beğendiği konuları değil, aynı zamanda yararlı olan programları yayımlamakla da yükümlüdür. Hiç bir sanat değeri olmayan bu dizi filimlerin yukarıda verdiğimiz örneklerle yalnız gençliği kötü yollara sürüklemekle kalmadıkları, kötü bir propagandaya alet edildilderi de rahatlıkla anlaşılıyor. .Görevimiz Tehlike»nin dışında, televizj'onumuzda gösterilen ve gösterilecek olan diğer dizi filimlerin ise se. yirciyi ujruşturacağı. onun çevresiyle ilgilenmesini önleyeceği ve bu şekilde de hepsinin seyircilerimi. zi uykuda tutmak isteyenlerin amacma hizmet edecekleri muhakkaktır. Üstelik «Uzay Yolu» adı ile televizyonumuzda yayımlanan bir başka dizi filmin, yukarıda açıklanan kötülüklere ek olarak. uzay hikâyelerine ve gelişmiş toplumlardaki elektronik yeniliklere alışık bulunmayan seyircimizin muhayyilesini bir takım saçmalıklarla zorladıgı da bir başka gerçek. Tüm bu filimlerin dünya televizyonlannda yay. gm bir sekilde gösterildiklerini ise yadayamayız. Bu satırların yazarı TV ile ilgili olarak ziyaret ettiği Amerika, tngiltere. îs\eç, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, Batı Almanya. Fransa. ttalya, Bahama Adaları, tsviçre, Macaristan, Malezya, Singapur, Tayland, Pakistan ve tran'da özellikle bu gerçeği araştırdı ve hepsinin söz konusu edilen dizi filimlerden kaçmamamış olduklannı gördü. Yalnız Hindistan'da Bombay Televizyon Müdürü Bay Krishnamoorthy ülkesinde yeni yayılmakta olan televizyon yönetiminin yabancı kaynakh dizi filimleri satm almamaya kararlı olduğunu söyledi Pakistan'da ise oldukça önemli bir yetkili de bana son derece ciddi bir şekilde «Bu dizi filimlerle Ba tı bizi uyuşturmak istiyor» diye bir açıklamada bulundu. Demek ki bir tane de olsa bu gibl filimlerden uzak durmaya kararlı bir ülke var. Demek ki çe»itll sorunlann kaynaştığı Pakistan'da bile bu dizi filimlerin yarattıgı tehlike, biraz abartılmıs bir şekilde de OIM, biliniyor. Üstelik diri filimlerin gös. terildigini yukanda adlan ile belirttiğim ülkelerin hepsinde bu gibi uyufturucu ya da kötü etki yara tan filimlere karşılık hemen hemen her yaş düzeyindeki gençler ve yetişkinler için eerçek eğitim programlan da yayunlanmaktadır. Bir başka anlatımla. bu ülkeler televizyonun engel olamadıklan kötülüğünü olumlu yayınlarla dengelemeye ve Truva atmın içinden çıkacak zarara katlanırken, ondan jrarar elde etmenin de ölçemlerini ateıaya çalıjıyorlar. Simdi biz, daha doğru dürüst eğitim programlarına başlamadan televizyonumuzun yayınlarını bu gibi zararlı dizi filimlerle doldurmaya başladığımıza göre, kendi kendimize soralım: Televizyonumuzun yayılmaya başladığı yıllarda yabancı kaynakh dizi filimlerden uzak duramaz mıydık? Yoksa toplumumuzun televizyondan bir şeyler öğrenmesini istemediğimiz için mi bu dizi filimlerle seyircimizin uyuşuk kalmasmı Utiyoruz? Televizyonun ilk yıllanndaki yaymlan beğenmeyenler acaba bu görüsümüzü de mi «tehlikeli ve bozguncu» bulacaklar?.. Demokrasiyle Sanayileşme i i Ikemiz ihracatı 1972 yılında 885 dolara ulaşırken, tuI I rizm gelirleri ve yurt dışındaki işçilerin gönderdiği " 7 5 0 milyon dolarla dıs ticaret açığı kapandı. Ithalât bfr buçuk milyar dolan aşmıştı. Fiyatlar 1971'de yüzde 20, 1972'de yüzde 18'lik artış gösterdl. Kişi başına düşen milli gelir 425 dolar. Nüfusun yüzde 10'u millî gelirin yüzde 45'ini alırken, geriye kalan yüzde 90 da millî gelirin yüzde 55'ini paylaşıyor. Sanayi ürünleri tüm üretimin yüzde 20'sini aşıyor. Sanayi üriinlerinin ihracattaki payı yüzde 27'ye vardı. (Bu rakamlann hepsi Le Monde gazetesinde alınmıştır.) thracattaki sanayi ürünlerinin durumunu da dünkü Cumhuriyet'te yayımlanan bir tebloda tekrar görelim: 1972 yılında Türkiye'den çeşitli ülkelere toplam 884 milyon 969 bin dolarlık ihracat yapılmıştır. (Anadolu Ajansının verdiği bilgiye göre) tanm ve hayvancılık ürünlerinden 607 milyon 417 bin, madencilik ve ocakçıhk ürünlerinden 35 milyon 91 bin, sanayi mamullerinden 242 milyon 461 bin dolarhk ihracıt yapılmıştır. Bu bölümlerin dökümü şöy ledir: Tanm firünlerl Dolar Genel ihracat İçindeki yeri '.'. 3.78 16.46 49.42 3J4 0« 10.40 S.32 0.42 222 0.93 2.58 İyi Nivet Sart Başka Marifetler •Görevimiz Tehlike» adlı dizinin marifetl yal nız bu denli değil. Bu dizinin kahramanı olan ekip istediği miktarda para harcayabilmekte, en gizli işleri çevirebilecek yetkiye sahip görünmekte, çeşitli ülkelerde çeşitli dalaverelere girerek devletlerin içişlerine kanşmakta ve bağh oldukları ülke aleyhindeki kötü propagandaları bile bi zim televizyonumuzun ekranlannda temlz* çıkarmaktadır. Daha açıkçac, bizde yayımlaaan ilk bölümde de belirtildiji üzert «Görevimiz Tehlike<deki ekip bugün ipliği pazara çıkmı bulunan. devletler hukukunu çiğneyerek hükümetler d«viren ve artık Amerikan halkmdan belli bir topluluğun bile desteğini kaybetmiş olan gizli Amerikan kuruluşundan başkasma bağlı değildir. Biz de, üstelik döviz ödeyerek, bu gizli kuruluşun faaliyetlerini seyircimize »evimli göstermek çabasındayız. Bu eleştiriler karsınnda belkl sorumlular «Ne yapalun? Seyirci bu filimleri tutuyor. Üstelik dünyada «Görevimiz Tehlikeyi» gösteren tek TV kurulutu biz dejiliz» diyeceklerdir. Unutmayalun 36.161.000 Hububat ve baklagiller 197.362.000 Meyve ve sebzeler 337 645.000 Sanayi bitklleri 27.054.000 Hayvancılık ürünleri 9.195.000 Su ürünleri Sanayi mamOllerl 87373.000 Gıda ve Içki mamulleri 54.844.000 Dokumacılık mamulleri 4.868.000 Orman ürünleri mamulleri 21540.000 Deri • kösele lsleme 11.155.000 Kimyasal mamuller Petrol mamulleri 22.303 000 Çimento 15.163.000 3.689.000 Cam • seramik mamulleri 11.229.000 Demlr dısı metal mamul 4.083.000 Madenl esya ve maklna 881.000 Elektrikll cihazlar 5.333.000 Diger sanayi mamulleri K4J69.000 IX» 02» 0J5 0J8 0.01 031 Türk televizyonunun yaym alanı genlşledikçe, bu noktanın üzerinde daha çok durmalıyız. Türk televizvonu yayıldıkça. seyircilerin çevreleriyle olan ilişkilerini güçlendirmeli. onları toplumu geliştirmeye zorlamalıdır. Eğer bizim televizyonumuz bunu yapamazsa, önümüzdeki yıllarda milyonlarca insanm yaşantısındaki boşluklan muhakkak ki dolduracak. aıtıa bu boşluklardan uyuşukluktan ve olumsuz etkilerin tepkilerinden başka şeyler filizlenmeyeeektir. Televizyonun yaratacağı uyuşuklufun ve olumsuz etkilerin tümünü ortadan kaldırmaya olanak yok. Çünkü Truva atmın içinden ne çı DON KtŞOT JALE CANDAN lalk, aydın, ordu, gençlik, politikacı gibi toplum kesimleri Ihakkında genellemeye gidecek bunları bağdaşmaz gruplar 'halinde görmek ve göstermek bilimsel açıdan geçersizdir. Ne var ki, özellikle son yıllarda, bu tutumun propaganda aracı olarak kullanıldığı da bir gerçektir. Su sözleri sık sık duyuyonız: Aydın halka tepeden bakar. Fildişi kulesine çekilmistlr. Halkı oradan yöneltmeye koyulur. Oysa hâkimiyet milletindir. Ya da tam tersine: Halk cahildir. Cahil kalmaya da mahkumdur. Kendi çıkarma hareketleri desteklemez, hele bu hareketlere öncülük hiç etmez. Yöneltümelidir.. Gençlik sorumsuzdur; başı I505' disiplinsiz bırakılırsa ülkeyi felâkete sürükler. Politikacılar vatan sevgisini kendi oy çıkarına perde olarak kullanan samimiyetsiz kişilerdir. Yalan, ekmekleridir. Ülke bunlara bırakılamaz. Ordu yalnız emretmesini billr. Ülke sorunlanna başka açıdan bakamaz. Sınırlanmızm bekçisidir, oradan ayrılmamahdır. Söylenen bu tür sözlerde, toplum kesimlerinin. kendi özelliklerinden doğma bir gerçek payı olmakla beraber, son derece de abartılmıştır. Genelleme isabetsizdir. Hele bu, yurttaşları karşı karçıya getirmek, düzen içindeki iş birliğini bozmak için kullanıldığı zaman son derece sakmcalıdır. Halk, cahil kalmaya elbette ki mahkum değildir. Eğitimi yoksa da kendisine özgü 61çülere. şaşmaz bır sağ duyuya sahiptir. Yönetime kanlmasında sayısız yararlar vardır. Aydın fil dişi kulesinden çoktan çıkmıştır. çıkar tutkularından kurtulduğu zaman, öncülük yapabilir. Gençlik bir toplumun yarınıdır. umududur. Büyüklerin iki rjzlülüğüne. çıkarcılığına isyan eden gençlerin, sabırsızlık içinde hesapsızca ileriye atıhmları bile. iyi değerlendirildiğinde, yerinde savma e§ilimini gösteren büyükler için yararlıdır. Çirkin politikacı yalnız bizde değil dünyada, çoğunlukta görünüyor. Anı» sfmokratik «ı.^rpm:erde, DOİitikscının. sürekli bir degişim içL:oe bîiyniujurn! unutmamak gerekir. Tutarü DOlitikacıy dçsteklemek, tjtarsızınm karjısına çıknıak da, seçmen için r*p»ismeî bir pörevdir. Ordu elbette si askerlik disiplini içir,<?edir Bu rieslefin verdigi özeHiklrri tasır ama, tarihimiz. nelki yine bıı df.«iplin sayesinde. sivü hayata atıldıgı zarr.an kenulsini cr vi yetiştiren sivasıler arasınds askerleri s?yar. Ay;ıea, rmu kabul etmek gerelcir kı, savaşlann smırlardai çok bsskp alanJara çekildigi nagımızda, elbette ki orduriön görevi de bir defişikliğe ugrayacaktı. Bu Rörev s:!?h 7ortı ile devlet vönetimi değiidir elbette ama, belirli bJ.r Slcüde v» d;vVtin gtlvenliğim Roruma ve kollama Rörevidir. Askeı kişj pol'tika yapmarroıhdır Arna ülke soruniar.tı: valnr'îan v'emeii, bilmeİKİir tîr.rlonnadan ayrıhnca da herhpngi b:ı vsiandaş Bibi avru livnkatla nolitika yapabileceği kabul edilmelidir. tlkokul öğrenimi yapan yurttaşa lanıtiığinuc hakkı rülcsek ögrenım eörmth asker kisive tarumazlık elbef.ç. edemeyiz. Yuka.T'.a savcligım^ toplum kesimlert oroi' aanll, sınıf*al çıkar ayrıhH'ârınm k*rsı karşıya getırdiği sosva) srftçler olmadık'an icirı brnlan penellemeler vaparak birbirine dü»ürTe çah3kırı hictır biünıselliğe dayandıri(amaz duypusal«ır ve politrlracıirjTn. ç*rkin!eri tarafmdan, vaypniastınlînaktadır. Haik ^ s i n i n d s n bir ger.ç okur yetiüi aydm olur, ordu arrim kesiın içind<Hîir. halk tüm bunJarı kapsar. oolitikaoı aui!i;ıır, ijinden nkar. Yani emekçı kaoitalıst gibi bir flyırıma ptmfiK cla:ıak.v7dır Emekçi ve kapitaiist bir noktada. mıil'.aklrak lîarşı karsıya gelir. Paylaştıkları biı pkonomik temei sot Konuvıriur da ondan. Demokrasilerde bunun da çaresi bulunmustur. F.jr ınasaya oturulur. Konuşujur hallesilir.. Ama, bı«r<ıda bir sınıf R'/ırunı gerçekten söa konusucur «Bizim sınıfsız toplum»dan amaç da zaten sınıflan inkâr anlamına gelmez, aradaki duvarlann kaldınlması, çatışmanın önlenmesi, kaynastırma hedefini gösterir örneŞin üretici, kanun yolundan, kanını emen aracıya. tefeciye karşı savaşını muhakkak vereeektir ama halkın orduya karar verecek bir savaşı yoktur. Tam tersine halk, aydın, ortîu, gençlik. politikacı bugün elele vermek, işbirliği içinde bulunmak, birbirlerini sevmek v e anlamak durumundadırlar Hiçbir söz hiçbir davranı? buna gölge düsürmemelidir. Bu ülkede Syle günler olmuştur ki, tüm gençler sokaklarda suçlu gibi dolaşmış, kiralık bir ev bile bulamamış, sanık hattâ suçlu olsrak görülmüştür. ö y l e günler olmuştur ki, aydın • halk ayırımı yapılmış, insa»lar birbirine düşürülmek istenmiştir Yazık ki, bugün halk ve ordu İki ayrı güç halinde sösterilmek isteniyor. Ve SUleyman Demirel kuvvet komutanlanna karsı çıktı, davete uy madı diye kahraman üân edilivor. Eğer ordu, Cumhurbaşkanı seçimine zorlayıcı bir güç olarak çıksavdı Demirelln 315 oyu ne yapabilirdi? Karsısırda böyle bir zorlama yoksa. bu zafere ne demeli? Eh erkeklik öldüyse. Donkişotluk da 61medi ya!... Halit Ziya Uşaklıgil'in Ardından Türk hikiye v« romancıhgtnın en büyük doruklanndan biri olan Halit Ziya Uşaklıgil'i 27 mart 1945'te yJUrmiştilc. Bugün üstadı, fllümünün 28. yıldönümünde saygıyla anryoruz. Büjnik sanatçırun baş yapıtlanndan olan «Mai ve Siyah» ila «Aşkı Memnu» ju otuz yıl kadar önce okumuştum. O zamandan beri her ikisi de olanca canlılıklariyle belleğimde yssamaktadır. Hslit Ziya'dan aldığım roman tadını, biraz da aynı düzeyde tutabilmek endisesiyle yazann başka bir yapıtını okumaya doğ rusu pek cesaret edememistim. Birkaç gün önce, sanatçınrn genç lik yıllannda yazdığı «Ferdl ve Şurekâsı» (1) adlı kitabının sadelestirilmiş yenl basımı elime geçti. Bu yapıt, her ne kadar önceleri yazannca belll bir oranda sadeleştlrilmişse de, geçen yıllar yine de kitabın dilini biraz eskitmis bulunuyofdu. Hemen belirteyim kl bu kltap Nevzat Kızılcan tarafından günümüz TUrkçesine kazandınlmıştır. Böy lece bugünün gençliği, Halit Ziya'nın ilk yapıtlanndan biri olan «Ferdl ve Şurekâsm nı rahatlıkla okumak olanağına kavusmus oluyor. «Mai ve Siyah» ile «Aşkı Memnu» yu okuyuşumun Uzerinden oldukça uzun bir süre geçtikten sonra, yeni basımı yapılmış olan «Ferdl ve Şurekâsı» nı dognısu biraz da duraksama ile okumaya başladım. Çokluk, geçen yıllarla insanlann b«f«nlleri çeşitli süzgeçlerden geçtiginden güç beğenir olurlar. Ben de aynı düşüncelerle satırlan okumaya başladım. Fakat sayfalar üerledlkçe kitap, benl o kadar ilgi çemberi icine aldı ki, bitirmeden eümden bırakamadım. Edindiğim izlenime pöre, bu kltaptaki anlatun ve tasvir gücü, ruhsal çörümlemeler, toplumsal te^ıa^an n islenlşi yirmi küsur yaşındaki bir sanatçmın (o yaşlarda yazmıştı) çok üstünde ldi. H HALİT ZİYA UŞAKLIGİL, TANZİMAT ROMANI İLE BUGÜNKÜ ROMANIMIZ ARASINDA SAĞLAM BİR KÖPRÜ KURMUŞ, BİR TEKNİK GETİRMÎŞTİR. Mustafa BAYDAR ğu sıralarda btanbul'un en clddl bir dergisi olan «Hazinei Evrak.da yazılarını yayınlatmayı basarmısür. Yan hayabndaki bagımnzlıgı ise Izmir'de iki arkadaşı ile birlikte kurduklan «Nevruz» CİSM) admdaki dergi ile baslamiftır. lzmir'den ayrılık Istanbul'a gelinceye kadar ise bütfin yacılannı arkadaşı Tevfik Nevzat ile blrlikte çıkardıklan •Hizmetı Gazetesinde (1886) yayunlanmi|tır. Yukanda belirtüdiğl gibi Usaklıgil. çok küçük yasta yazma hevesine kapılmış, çocuk denecek yasta iken yazdığı yaııları tzmirden Istanbul'a göndermi», bunlar basıldıkça hevesi artmif, arkadaş lariyle dergi ve gazete çıkarmıs ve basın hayatınm tamımen Içln* fdrerek bu mesleğin bütün özelliklerlni yakından izlemek ve ögrenmek fırsatını bulmuştur. haslp olarak çalısmasınm büyUk payı vardır. Yani burada Uşaklıgil, vaktiyle içinde bulunduğu bir yasjun parçasını canladırmak tadır. Burada flzet olarak, hemen her şeyi açabüen paranın, kalp kapüarmı açmakta yeterince başanlı olamadıgı anlatılmak istenmektedir. Aynca yoksulluk ve Eenginllgin yonımlanışı gibi sosyal temalar da islenmektedir. Derin ve sarsıcı ruh çözümlemeleri ve canlı tasvirlerle örülU bu eser, bazı aynntılar üzerinde durularak eleştirilebilir. Fakat kitap, gerek roman tekniği, gerek dUsUnce ve heyecan dengesi ve uyumu bakımmdan baaarılıdır. îlkin dildeki özleştirmeye şiddetle karsı çıkan ve yabancı ter kipleri atmayı, agzımızdaki dişleri sökmek gibi bir girisim sayan H. Z. Uşaklıgil, aradan kırk yıl geçtikten sonra yazdığı bir yazıda bu tutumun, o zamanın bir hastalıgı olduğunu, türkçeden ne kadar uzaklasırsa o kadar çok hllner gösterilmis olacagı kurun tusuyle bu gariblerin icat edildigini yazmaktan kendini alıkoyamamışür. ( ö . A. Aksoy, Gelişen ve özlesen dilimiz, Ank. 1970, Sh, 6768) Usaklıgil, bu yenilglye seve se. ve razı olmuş ve ölümünden önceki son yazı hayatı da eserlerini sadeleştirmekle geçmiştir. Fakat biraa geç kalrnıs, İstediği sonuca ulasmasına vakti ve sağlığı yetmemiştir Nitekim kendisinl ziyaret eden Şemsettin Kutlu'ya bu konuda söyledikleri aynen şöy ledir: «Hayır; istediğlm gibi olmadı. Bu, daha geniş bir zaman ve emek ister, benim samanım ve sıhhatim ise buna elvermiyor.» (Cumhuriyet, 27 Mart 1964) Büyük romanamız öldügü gün evlerini siyarete gelen Aksam yazan Cemaleddin Bildik'e, oğlu Bülent usaklıgil, babasının son günleri ve peleceğe ait bazı düşünceleri hakkmda acılı bir dille asağıdaM bllpileri vermiştir; «Bir hikâye külliyatı olan «Bir hikâyei Sevda'sınm ismini «Bir sevda hikâyesi» diye değistirmiş tl. Sadeleştirdiği eserleri arasmda «Solgun Demets «Ferdi ve Şurekâsı» da vardır. Bir de «Izmir Hikâyeleri» vardır. Harf inkılâbından sonra yazdığı bu hikâyelerin de toplanmasını istemişti. Bunlan topladık. Bana: «Başlamasiyle sen mesgul olurEun» (2) dedi. Bunlardan başka babaroın bastırmak istediği bir kitap da zaman zaman yazıp gazetelerde nesrettiği Fransız ve tngiliz ediplerine dair seri halinde makaleleriydi ve bunları bir araya toplayan kitabı üniversite gençliğine ithaf etmek istiyordu. Hattâ bu mevzuda konuşulurken: .Ben onlan daha yazarken bile üniversite gençliğine ithaf edeceğim bir kitap halinde bastırmayı düşünmüştüra» derdl (Akşam, 29 Mart 1945) H. Z. Usaklıgil, Tanzimat romanı ile bugünkü romanımız arasında sağlam bir köprü kurmuştur. Bizde roman ve hikâyenin, Baö tekni ğinde ilk olgun meyvalannı veren odur. Onun romanlannda yasadığı dönemin bütün bir atmosferi soluk almaktadır. Dilinde bir kendine özgülük vardı. Geliyormuşçasına, seviyor. muşçasına gibi zarflar, aynca bağ laçlar ve noktalı virgüllerle ayrıl mif uzun cümleler kullanırdı. Mai ve Siyah'ta olduğu gibi bazan bir buçuk sayfayı bulan soluklu cüm lelere de rastlanırdı. Bununla birlikte başlayışla bitif arasmda en ufak bir sarsıntı. en küçük bir ak sama görülmezdi. Dili tumturakh, ağdalı, terkipll ve süslü idi. Kısaca, yazdıklannda Edebiyatı Cedîde'nin sanatı, dili yansımaktaydı. Nitekim Halit Ziya, Kırık Hayatlar»da dUini biraz sadeleştirmeye yönelince Meh met Rauf kendisine, «dikkat ediyo rum, Edebiyatı Çedide'den ayrüı yorsun» demisti. Yetkili hemen bütün büyük ka Iemlerimiz, onun dev sanatçıhğmı teslim etmişlerdir. Sonuç olarak diyebiliriz ki onun nesrinde Türk cümlesi guçlenmiş, genişlemiş, anlatım gücünü arttır mıştır. (1) Halit Ziya CşaMıgfl, Ferdi ve Şurekâsı, tnkılâp ve Aka Kitabevleri, Sadeleştiren: Nev. zat Kızılcan, tst; 1973. (2) «Izmir Hikâyeleri» 1950 yılmda oğlu Bülent Usaklıgil Urafından bastınlmıstır ü O K I O R Gflrüldüğü gibi sanayi ürünleri gibi gösterilen Ihraeat mallarının gerçek sanayi ürünleri olduğunu iddia etmek zordur. tçkl, orman ürünleri, deri ve kösele gibi geleneksel iflerimizi sanayi ürünleri sayıp iyimserliğe yönelmek yararlı mıdır? Yoksa daha gerçekçi olmak, yolumuzu dah^ doğru saptamak için gerekli midir? Hiç kuşkusuz Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve hattâ Mısır gibi yakm komşulanyla dış ticaret iliskilerinde geride kaldığmı görmektedir. Kısa sflrede içinde bulunduğumuz kısır döngüyu parçalamak ve endüstriye dönük bir toplum yaratmak için ne gerekirse yapıbnalı. Bu konuda herkes beraberdir. Ne var ki endüstrıye dönük toplumun kararlannı kim verecektir? Ekonomik tabloya tekrar baktığımız zaman sunu gSrüyoruz: Dış ticaretimlz açıkür. lçerde yatırım yapabilmek İçin bize yatırun araçlan gerekir. Endüstri kurabilmek için her tür fabrikalar, makineler dışardan satın almmaktadır. Bu fabrikalan ve makineleri satın alabilmek için elimizde döviz bulunmalıdır. DSviz yoksa. maklne ve fabrika ithal edemeylz. Dövizler dışarıdaki işçilerimizin gönderdikleridir; içerdekl köylü ve çiftçinin yetiştirdiei ürünlerin ihraçatından saelanan. dır. Demek ki bugünkü Türkiye'nin kalkınma hamlesini sağlayscak birikimin kaynaklan ortadsdır. Dış ödeme dengesi, öretle içerdeki, köylüniin ürettiğini dışarı satmak ve dışardakl Uçinin biriktirdiğlni Türkiye'ye ithal etmek sayesinde saelanıyor. öyleyse bu vatandaşların ekonomik kararlarda öncelikle söz sahibi olmaları Türkiye'de demokrasinin işlemesl demektir. Peki, bu vatandaşlann isteklerl, siya«l mekanizmada karar nlteliSine dönüşebiliyor mu? K8ylQ ve küçük çiftçi: Tanm ürünlerinin fiyatlarını artınn! dediği zaman kimse kulak asıyor nra? Dışarıdaki işçilerimizin yolladığı dövizler sanayllesm* yolund» gerçekçi bir planlamaya yöneltiliyor mu? . Türkiye'de demokrasiyle sanayileşmeyi bağdaştırmak bugün başhc» sorun olarak karşımızdadır. Bu sorunu çözümleye. cek ki|l de herhalde yenl Cumhurbaşkanımız olmıyacak. Dil Özelliği TEK KİŞİLİK SAUNA Hastanelere Salonlara • Evlere • VAPOZONE Cildlyecilere Güzellik Uzmanlanna " 2 ADET İNDOLA SAÇ KURUTMA MAKİNASI Kuaförlere sahlbinden satılıktır. Telefon: 52 09 19 Cumhuriyet 1958 «Ferdi ve Şurekâsı» VeDil Işte böyle bir birikimle Istanbul'a gelen Usaklıgil. o zamanın en ünlü dergisi Servetifünunun baş köşesinde, kaleminin hakkı olan yerini almıştır Burada yayımladığı Mai ve Siyah'U da havasını aldığl, bütünü lle tanıdıgı o zamanın basın hayattmn başan, h hir kesitini vermiştir. Halit Ziya'nm önemli ve Onlü romanlanndan biri de Askı Mem nu'dur. Burada Gustave Flaubert'. in sanaundan yer yer Izler bulunduğu söylenebilir. Fakat bu ptkiler. kişilerde ve cevrede değil, üslupta ve roman tekniğinde kendini göstermektedir. Biz. bu yazımızda üstadın yeniden sadeleştirilerek son yayımlanan kitabı ve dilde arüaşma düşünceleri, tu tu"iu üstünde duracağız: tlkin 1894 yılında İzmir'de «Hizmet» gazetesinde tefrika edilen bu eser, Halit Ziya'nm, yirmi küsur yaşlannın yani tam gençlik yıllannm Urünüdür. Burada ömür boyu rakamlarla boSusmaya yargılı muhasebeci psikolojisi çok bajanh blr biçim de canlandınlmaktadır. Bu başa nda hiç knskusuî. Halit Ziyanm îzmir'de Osmanlı Bankasmda mu Türk Hava Yollan Anonım Ortaklığı. Genel Müdürlüğünden 1 Ortaklıgımızın Oıüyacı olarak dört renk ofset tekniğl ile yilda üç sayı (Dört ayda bir) «THY MAĞAZtN» mecmuası bastırüacaktır. 2 İlk sayı 5 forma + kap'ak olmak ü?ere 20.000 adet, müteakip sayüar 4 forma + kapak olmak Uzere 7^00'er adet olacaktır. 3 Muhammen bedel 537500, TL. dır. TL. ve geçici teminat 16.125, Yazı Hayatına Başlayışı M. Salfihaddin'e verdigi bir mülâkattan öğrendielmize göre onbes yaşlannda iken üstadm, «aşkımın mezarı» adını tasıyan ilk yazısı TercÜmanı Hakikat'in Muallim Naci tarafından yönetilen edebivat savfasmda yayımlanmış tır. fYenl Kltap. Nu: 9. eski yazı. tarihi yszıh değil.> Yine aynı konusmada belirtildigine Böre 17 yaşlannda bulundu Tarık Z. Kırbakan Deri. Sao ve ZOhrevl HasUlıkJan Mfitehasam tstlklâl Cad Parmakkapı No! 68 TEL.; «4 10 73 4 Kapalı zarfla teklif mektuplan 12 Nisan 1973 Persembe günü saat 15.00'e kadar Gümüşsuyu Caddea) Dersan Han N o : 90*daa Malzeme Müdürlüğümüze verllecektir. 5 Şartname aynı adresten temln olunabilir. 6 OrtaJchgımı» 2490 sayılı kanuna tâbi değildir. t Cumhuriyet 1964 | T. C. D /*• Iv. K.. TAŞKIZAK TERSANESİ DÖNER SIERMAYE GENEL MÜDÜRLÜCÜ HASKÖY İSTANBUL ONAY NO: 11 Taskızak Tersanesi Döner Sermaye Gene! MUdürlUğü aş«ğıda c:ns ve miktan yazılı (4) ka'em malzemeyi ilgili teknik ve idari şartnamesine göre kapalı zarf usulU ile satm alacaktır. Son Malzemenln cins ve teklif venne evsafı Miktan Geçici teminat tünu taati 1 Valf, Celik hendilli 10* 10 Ad. VaU. Celik hendılsiz 10" 14 » Valf, Celik hendill) 6" 2 » 14.150. 10.4.1973 11.00 VaU, Celtk nendilsiz 6* 8 • 1 Tekllfler idari sartnamede yanlı Olduğu şekilde verileeektir. 2 Sstmalmacak <t) kalem malzemeye alt idari ve teknik sartname.'er Taskızak Tersanesi Döner Sermaye Satın Alma Komlsyonu Başkanlığından 100. (Yüa TL.) lık Dnnanma Vakfına vardı m makbuzu karşı iığı nda temln edilir. 3 Posta ile şartname gönderümez ve postada vâki gecîlcmeler kabul edilmez. 4 Taskızak Tersanesi Döner Sermaye Gecel MUdUrlUgu 2490 sayılı kanuna tâbi değildir. S Genel Müdürlüğümtiz herhangi blr teklifi seçmesi ve üzerinde muameleye geçmesi Genel MüdUrlük ile SATICI arasında oaglantı garantisi yüklemez. 6 Tahminl bedel tutan 260.000. TL. (Iklyüzaltmısbln) <J1T. 7 îhaleye tstirak eden Hrmalar tekliflerini şu şekilde vereceklerdir. ö n c e maktu geçld teminat veznemtze yatınlarak veys vadesiz banka teminat mektubu verilerek abnacak makbus teklif zarfmm içine konup satm alma oflsine kaydettirilecek ve sonra Döner Sermaye Satın Alma Komisyonu Başkanlıgma vertlecektir. 8 Teklifler 10.4.1973 günü saat UJO0 de Saün Alma Komisyonu Ba?kanhğınca açılacaktır. (Basın: 12864) 1947 DOKTOR ARANIYOR 657 sayılı kanuna tâbi olarak lşletmemlsde lstlhdarrj edilmek üzere en az 5 yıl tecrübe görmüs mütehassıs ve prattsyeo doktor almacaktır. Mütehassıs hefclmlere her ay aytıklan dıçında 3000. TL. pratisyen taekimlere de 2300. Hr» tazmlnat Odenecek ve ik&metlertne tenvlr ve teshln edllmis otrer tojman tahsis olunacakur. Görev almak İsteyenlerin fcısa oftl tercümeJertyle Dirilkte aşağıdaki adresimlse mUracaatlan rica olunur. VEFAT VE TESEKKÜR 9 Biridk kızımıa ŞEBNEM KARMAN'IN 2t Mart 19T3 cünü velat.'r<1t bizleri vainız bırakmayır büvük acımzı paylaşaı Gö'e O.vnzenu suba> as'subay ve aılelerine minnet ve şükran duyg/..i»nmun sunanz. OVHAN vc M(\MMI KAKMAN ETİBANK ERGANİ BAKIR İŞLETMESİ MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ MADEN (Basın: 12730) 1949
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear