26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 17 Mart 1973 debiyatımıza kısır deniliyor. Başlangıçta kim yakıştırdıysa yakıştırdı, son yıllarda gittikçe yaygınlaştı bu yargı. Oysaki köyIümüze tembel demekle birdlr bu da. Bir o kadar da yanlış bir görüştür. Tembel midir köylümüz? Eğitim, topraK, sulama, kredi sorunlan cözümlenmemiş, köy. lere yakın küçük sanayi işletmeleri kurulmamış ülkemizd'e, bulabildiğl araçlarla buğdayı, tütünü, pamuğu, bütün öbür toprak ürünlerini yetiştircn, hayvan bakımı ile uğraşan, sonra da tanradan artan günlerini değerlendirebümek için gurbetlere düşen hep o tembel dedikleri köylümüzdür bizim. Bu koşullar altında, zaman zaman yağmurları, toprağın tav tutmasını, ürünün belli bir duruma gelmesini beklemek zorunda kalmasına bakıp da ona tembel diyenler gülünç olurlar ancak. Köylümüz tembel olmadıgı gibl edVbiyatımız da kısır değildir bizim. Önce şunu çözümleyelim: ölçüsü nedir kısırhğın? Tanmımız, sanayiimiz, bilim araştırmalanmız, sporumuz, öbür sanat kollarımız daha mı verimli edebiyatımızdan? Henüz yiyeceğimiz buğdayın bir bölümünü dışardan getirtiyoruz. Sanayiimize kimse var demiyor zaten. Bilim adamlarımızın (bir ikisi dışında) hiç bir araştırma yaptıkları tfuyulmuyor. Sporun her alanında yabancılsrdan geriyiz. Öbür sanat kollannda başandan, verimden söz edebilmek için Ise, önce edebiyata oranla yerlerini saptamamız gerekir. Gazetelerin sanat haberlerine, magazinlerin kopardıklan gürultülere bakarsanız tiyatromuzun Avrupa düzeyine eriştiğine inanmanız gerekir. Eîeştiricilerimiz bir yandan dudak bükerek tiyatro edebiyatımızı küçümserlerken nasıl olur da böyle bir savda (idcfiada) bulunabilirler, şaşarsınız! Çünkü bir memleketin tiyatrosu, o memleketin tiyatro edebiyatı ile doğru orantılldır. Bizde bazı kimseler, tek tük opera sanatçılarımızın, müzik icraeılanmmn yabancı ülkelerin sahnelerinde rol alma'arını, gerçekten parlak konserler vermelerini hayranîıkla karşılarlar da, şairlerimizin, yazarlarımızın yazdıklanna, Batıll edebiyatçılpnn yazdıkları yanında bir çeşit güvensizlik duyarlar. Bir bakıma bizde Batılılaşma akımınm yerleştirrilği aşağılık duygusunun bu alanda ortaya çıkışıdır bu tutum. Aryalar söyleyebilmek, piyano çalmak ne de olsa Batılılaşmak demektir E Olaylar ve gö*üşler EDEBİYATIMIZ KISIR MI? Necati CUMALI bu gibilere göre. Gençlerimiz bu alanlarda başanya ulaştıkça, bizim de opera sanatçılarımız, piyano virtüözlerimiz var gibilerdcn göstermelik bir böbürlenmeye kapılmalarım olağan karşüamak gerekir henüz bu aşamada olanlann. Onlar, bizim uluslararası üne ulaşmış opera sanatçılanmız, piyano, keman çalanlînmız var, Brodway'de oynanan müzikli korr.edileri Devlet Tiyatromuz mevsimi mevsimine oynar dedikçe. Batıhnın kayıtsızlığının, umursamazlığının nedenlerini, ille de şairleriniz, romancılarımz, tiyatro yazarlarınız nerede? dlye dayatmalartnın kaynağını bir türlü çözemiyorlar. Çünkü edebiyatın bir toplumun ana sanatı olduğunu, edebiyatçılann toplumlannın gerçek sözcüleri oldukları için Batıda elüstünde tutulduklannı bilmiyorlar. Yazdıkça, yarattıkça o anlatım gücünü iter, zorlar, daha ileriye ulaştınr, dilinin duyarlığını zenginleştirir. Örneğin Kafka Yahudi, Apollinaire'in annesi Polonyah, babası îtalyandır, Milosz, Lituaayalıdır. v.b. Fakat tsrailliler Kafka'yı Yahudi olarak değil Çek yazarı olarak görürler. Apollinaire ile Milosz Fransız şairi sayılırlar. Bir çok Belçikalı şair Fransız edebiyatı içinde yer alır Hatta Picasso'ya ts panyol ressamı demek güctür. Rus Poliakof, bizim Fikret Muallâ gibi onun da yeri Fransız ressamları arasındadlr. Fakat bir Türk şairi. bütün bir ömür Paris'te de yaşasa, Fransa'yı da anlatsa, yazdığı dü Türkçe ise Türk şairi olarak kalır. öbür sanat kollariyle, öbür üretim alanlariyle karşılaştırılınca edebiyatımız hiç de kısır sayılmaz bizim. Aksine. şairlerimizin, yazarlarımmn ünlerini yıldan yıla yurt dışma yaydıklan, bürtn olumsuz koşullara karsm, çevrildiklen dillerde beğenildikleri görülür. Unutmamah ki, bir toplumda edebiyatın gelişmesi (ya da gelişmemesi) ekonomik, sosyal etkenlere bağhdır. Sunu ile istek (arztalep) yasası, sürüm, pazarlama kosulları, toplumun siyasi yapısı, özgürlük, hoşgörürlük anlayışı, düşünce düzeyi, edebiyatın üstünde açık etkilerini gösterir. Aradaki Büyük Ayrım örn«ği şöyle anlatahm: Türk anadan, Türk babadan doğmuş bir çocuk, spor tekniği ileri bir ülkecfe, küçük yaşta atletizme, yüzmeye başlayarak yetisecek olursa, söz gelişi koleji, üniversiteyl ABD'de okursa, uluslararası rekorlar kırabilir. Ama bu rekorlar Türkiye rekoru olarak geçerli sayılamaz. Çünkü yabancı bir ülkenin teknik ilerlemesinin sagladığı rekorlardır. Türkiye pistlerinde, yüzme havuzlarında gelişip elde edilmemiştir. Türk opera sanatçısının, müzik icracısının başarılanna da, yabancı, doğru olarak, bu gözle bakar. Edebiyatçı için, ister yabancı ülkede, ister kendi yurdunda yelişsin. dumm böyle degildir Edebiyatçı yazdığı dllin anlatım gücü ile bağlıdır Okur Azlığı Araştıralım biraz: Kiıne sesleniyor Türk edebiyatçısı? Yazdıklannın alıcısı kimdir? însan sayımız 36 milyondur diyoruz. Bu sayının içinde edebiyatçıyı Jlgilendîren 5nce okur yazar olan dörtte bir, 9 milyon ile, bu dokuz milyon içinde de okuma çağında olan 45 milyondur. Yani Türk Edebiyatçısı, bu dokuz milyonun içinden yetişiyor henüz, yetiştikten sonra da bu dokuz milyonun yanslna seslenebiliyor. Burada, kitap almak isteyen bir kimsenin günün ağır ekonomik koşullan altında kazancınm ne kadarını kitaba ayırabildiğini, bizde okuma sevgisinin hangi yaşta başlayıp ne kadar sürdüğünü, bir de bunun yanında yabancı kültürlerin toplumumuzdaki geniş etkisini, kitap piyasamızda, tiyatrolarımızda çok düşük çizgideki yabancı yazarların bile kolaylıkla yerli yazarların önüne geçebildiklerini bir bir ansıyacak olursak sonuç şudur: Türk şairini, Türk yazarını okuyan bir avuç lise, üniversite Öğrencisi ile, aralarında öğretmenlerin çoŞunlukta olduğu ikinci bir avue aydın grubudur En iyimser bir hesapla bu iki grubun to' ırn sayısı 30 bini aşma* üstelik tfe çoğunlu r ile dar gelirli olan bu okuyucu kitlesinin aya.ı ortalama on beş liralık kitap aldığını, bu kitaplarrtan yansının yerli yazarlara ait olduğunu kabul etsek. yaymcılarımız yazara ki'ap fiyatının yüzde onu ölçüsünde telif hakkı ödediklerine göre, Türkiye'de bütün eriebivatçılara düsen aylık kazanç toplamı 22 500 TL'dır Yani edebiyatçılanmız bu toplamı bölüşeceklerdir (göro*ükleri ilgi öiçüsünde) aralarında. Bunun içindir ki. edebiyat meslek degildir henüz bizde. öte yandan. romanın. hikâyenin. yayın olanakları; oyunların oynanma şansları da çok dar, çok kısıtlıdır sanat dünyamızda. Dört beş dergimizcfe ayda ancak 78 küçük hikâye, günlük gazetelerimizde de yılda sanat değeri olan ancak bu sayıda roman yer alabilir. Yazarlanmızın her yazdıklannın bazı çevreler tarafından nasıl kötü gözle karşılandığı ise berkesçe bilinir. Bütün bu olumsuz koşullardan sonra bizde şlir vazmak. edebiyatla uğraşmak için kimse eline kalem almasa bile yeridir ama, ed'ebiyatçılarımız yine de bütün güçlüklerin üstesinden 6elerek yeni yeni yapıtlan ile durmadan yüzümüzü güldCrürler bizim KIBRIS'TA NELER OLUYOR? OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Türkiye'de Kansere Karşı Savaş Erken Teşhis KADINLARDA ERKEN TEŞHİS, SAVAŞI BAŞARIYA ULAŞTIRMIşnR. HER KENTTE KTTLE TARAMA MERKEZLERÎ GEREKLÎ.. Son yıllarda Batı kaynaklı istatistikler ile saptanmıştir ki kadınlarda görülen kanser hastahğmm °i>22 23'ü memeden, «,'ol718'i de kadm üreme organlanndan çıkmaktadır. tki grup toplanacak olursa kadınlarda görülen kanserlerin yarısına yakınımn kadınlık organlanndan kaynak aldıgı kolayca anlaçüır. Hemen şunu da belirtelim: Kadınlarda görülen bu tip kanserler çoğunlukla orta yaşlarda görülmektedir. Yani birey ve anne olarak en verimli olduklan yaşlarında!.. Bugün pratik tababette kanser tedavisinde geniş ufuklar açılmak la beraber daha yüzde yüz pozitif bir noktaya gelinememiştir. Ancak, özellikle son yıllardaki çalışmalar bu konuda başka yeni büyük bir kapı açmış bulunmaktadır: O da kanserden korunmaktır. Başka bir deyimle organlardaki kanser öncesi değişiklikleri veya erken devredeki kanseri tanımlamak (teşhis etmek) ve bu dönemde dernal tedaviye geçerek bir süre sonra durdurulmaz bir ejder olacak bu habis hastahğı daha tohum halindeyken ezmek, yoketmektir. Anatomik nedenlerle, özellikle kadmlarda Ureme organları ve meme kanserlerinin erken teşhisi imkânlan büyüktür. Bu nedenle de önoelikle ilk defa Amerika'da başlamak üzere bütün ileri Batı ülkelerinde, kadınlardaki üreme organlan ve meme kanserlermi başlangıç dönemlnde yakalayacak tarama merkezleri kurulmuştur. Bir yandan da bu konuda halk geniş şe endi sorunlanmız başuruzdan aşkın. Nerde kaldı Kıbns'ın sonınlarını düşüneceğiz! Bakın bir seçim yapıldı yeşil adamızda. Yıllann Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Türk Yönetimi Başkanı Dr. Küçük çekildi, yerini Bay Denktaş aldı. Hem de seçimle!... Ama nasıl oidu bu seçim? Hangi koşullar altında geçti bilen var mı? Yok. Düşünen, arayıp soran, o da yok... Bay Denktaş"ı tanırsınız. Sevimli bir kişidir. Bir Kıbnstadır, bir Londra'dadır, bir Ankara'dadır. Ada'da sevilir mi, sevilmez mi, nesiyle ünlüdür, Ada Türkleri için ne gibi yararlı iş'.eri yapmıştır. söyleyin bakalım? Hayır, bir şey diyemeyeceksiniz. Bay Denktaş ünlü bir Kıbrıs lideridir. Birşeyler yaprmş ki ün kazanmış bu kadar. Ama ne? Orasıru bilen yok... Kıbns Cumhuriyeti Başkan Yardımcısı Anayasa'ya göre Türk topluluğundan seçilir. Ne olacak? Adaylar ortaya çıkacak, seçmenler hangisini daha çok beğenir, tutar, oy verirse o seçilecek. Demokrasi dediğin böyle olur. Ama Kıbns Türkleri arasında böyle bir demokrasi anlayışı yok daha. Bir türlü kurulamıyor. beürli kişiler, çevreler daima ağır basıyor, kendi istedigini yapıyor, yaptınyor, herşeye kendi damgasmı vuruyor. Hatırlayacaksınız Başkan yardımcıhğına Bay Berberoğlu da adavlıgını koymuştu. Bir iki yerde söylev de vermişti. Sonra pözdaglan, korkutmalar sonucu adayhğmı eeri çekti, meydanda t?k aday olarak kalan Bay Denktaş da Başkan yardımcısı seçildi. Niye böyle oldu? Bu konuda Kıbns'taki okurlarımdan gelen mektuDİar işin içyüzünü apaçık gösteriyor. Herşeyin oldugu gibi bunun da bir içyüzü var. Işte o mektuplardan birinden bir parça siae: «Türkiye'de oldugu gibi, buradaki toplum düşmanlannm da en büyük sil&hı aydın bir kişiye «komünist» demektir. Bumm en yeni örneği seçimlerden önce Bay Denktaş'm yaptığı secim konuşmasıdır. Kendisinin tek aday olmasını önleyen Perbsroğlu'nu binlerce insan önünde «komünist» ve Akel partisi ü^esi olmakla suçladı. Bunlar her ne kadar demode olmus slo(?anlar ise de Türk halkı arasında daha hâlft gereken etkiyi gösterebilmekte ve komünistlikle suçlandınlanlar toplumca istenmemektedir. Sayın Denktaş'm seçim konuşmalannı din'.eyenler, 1963 de Ada'daki hürriyet mücadelesini onun yaptTsını sanacak! Oysa Denktas o zaman Ada'da bile değildi. Bütvrt mücad°levi halk verdi. Açlığa ve düşman kurşunlanna gogüs şrerdi. direndi, elinde olan her şeyi vatan uğruna kaybetti. Bu şanlı direnmenin üzerinde bugün liderlik taslayan parazitler oturmuş, toplumun kanını emmektedir. Çeşitli entrika yoluyle anavatanın yardımlarını ceplertne aktanyorlar. Lnndra'da bulunan Kıbnslı Türkler tarafmdan halka yardım için gönderilen paralar cebe indiriliyor.» K ERKEN TEŞHİSİ YAYGINLAŞTIRMALI DEVRİM HAREKETLERİNDE TAVİZİN BÜYÜĞÜ DE KÜÇÜĞÜ DE BİRDİR «MÜNBİT HtlÂL» DEĞİL «ANADOLU ATNALI» kilde aydınlatılmaya çalışüarak kadınlarm bu merkezlere basvur malarının sağlanmasına uğraşılmıştır. Bu sayede 100 binlerce kadın kontrolden geçirilip kanserle günUmUz şartlarında en kesin ve etkili şekilde mücadele edilmeye başlanmıştır. Bazı memleketlerde, örneğin genel saglık sigortası olan Almanya'da son yıllarda alınan bir kararla 30 yaşını geçmiş olan kadınlarda bu şekilde bjr kontrolden geçmek adeta zorunlu kılınmışltır. Şöyle kı daha önceden muntazam könTfoTaen geçmemiş kadmlarda 1lerde bu tip hastalıklar görtlldUgU zaman genel sağlık sigortası hastalığın masraflarmı kendi kapsamı içinde kabul etmemektedir. Kontrol muayeneleri genellikle basit ve şahıslara can acısı yönünden ktilfet olmayan klinik ve laboratuar muayenelerdir. Kadın Ureme organlannm kanserden korunması konusu ile ilgili, laboratuar muayenelerinin başında yayma (sme ar) yapmak gelmektedir ki bu da kadınlardaki üreme organlarının boşluklanna dökülmüş hücrelerin özel camlara yayılarak özel şekilde boyanıp mikroskopik incelemesidir. Aynı maksatla memelerdeki ifrazm incelenmesi meme kanallan içinde bir kanser başlangıcı olup olmadığını ortaya koyabilir. Bu metodun dışında kadın üreme organlan için özel boyama testlerinin kullanılması ya da özel büyütücü Sletlerle muayeneler (kolposkopi), smear kontrolunda gözden kaçan vak'alan yakalamaya yarar. Son yıllarda Batı ülkelerinde de göğüs kanserlerinin erken teşhisinde radyolojik muayenenin ilâvesi ileri derecede iyi sonuçlar vermistir. Ama, sol düşüncenin de birtakım önyargılan vardır. Yazann «ufak tefek» diye • tetemeden de olsa • küçümsediği devrim hareketlerini yonımlamalarmda bu önyargıdan sıjnlanuyor lar. SAMt N. ÖZERDtM Türk Tarih Kurumu Atatürk Merkezi, Ankara. «Mümbit Hilâl» Kıbns'ta seçim yapılmadı diyor bir başka okurum da.. Okuyahm birlikte: «T'ürk toplumu arasında seçim ha^rlığ; belki de zamanımızın en antidemokratik seçim hazırlıklarmdan biridir. Berberoğlu'na yapılan baskı ondan daha ileri fikirlere ve toplumcu görüşiere sahip olanlara karşı yamlan baskmın küçük bir örnegi olarak önemlidir. Bundan dolayı yapılan baskının bir azını size yazmayı yararlı buldum Iefkoşenin bütün Türk kesimi Denktaş'm resimltri ile süsıüyken öbür partinin afişlerine hiç rastlanmıyordu. Sadece orda burda el yazması bazı kâğıtlar asılıydı. «Fikir ve söz hürriyetine saygı», «Gönderilen paraların hesab.nı istiyoruz». «Hızlı sanayıleşme» gibi.... Neden bu muhalefet rjartisi afiş bastıramıyordu? Çünkü yasaktı. Hiçbir basımevi bu partinin aiişlerinı basamazdı. Üstelik Denktaş'm bütün seçim masrafian cemaat bütçesinden ödeniyordu. Bir Köye gitmeden özel yazılar hazırlatarak köye göndertiyor ve halk Kendisini bunlarla karşılıyordu. Bu kâğıtlann üzerinde «İzındeyiz». «Yolundan aynlmayacağız» diye yazılar vardı. Yani Denktaş kendini Atatürk sanıyordu! Yaptığı bütün geziler için cebinden tek kuruş ödemedi. Öbür partilere gelince gittikleri köylerde türlü zorluklarla karşılaştılar. Kahvehaneler kapatılıyor, teşkilât adamlan halkı onlara karşı kıskırtıyor evlerine kapanmaya zorluyordu.» Kıbns'lı okurum Denktaş . Berberoğlu seçim mücadelesinden örnekler veriyor. Eşitsizlik. baskı, yıldırma, sonunda da ilerici aday Berberoğîu'nun meydandan çekilmesi tek aday olarak kalan Denktaş'm da başkan varduncısı seçilmesi... Anlaşıîan şudur, Kıbns'ta bir avuç partizan, Kıbns Türklerine tam bir egemenlik kurmuştur: «Memurlarm tayininde muhakkak torpil lâzım. Memlekette işsiz üniversite mezunu dolup taşarken Ada'ya on gün önce gelen torpilli bir kişi işe alınıyor. Münhaller çıkanlmadan önce alınacak Kişi seçiliyor, aranan nitelikier ona uyacak biçımde ayarlanıyor Böylece yoksul halk çocukları, kendilerinden hoşlanılrnayan aydınlar işsiz kalıyor ve Adadan aynlıyor. Niteüm Ada dışına akım gün geçtikçe hızlanmaktadır.» Işte size Kıbns'tan haberîer... Bir başkan yardın.cısı seçiminden ilginç gözlemler... Yanlış mı? Sanmıyorum Bir aday neye çekilsin durup dururken, neye susmak, poütikadarı aynlmak zorunda kalsm? Okur mektuplan bütün bu sorularuı yanıtını veriyor. Yeterince veriyor hem de.. SATILIK MtlSİBÜS 1970 modej Ford Transit minlbüs satılıktır. Müracaat: 22 42 90 (Cumhuriyet 1714) İLAN Simav Belediye Baskanhğından: Belediye Encümeninin 2/3/1973 tarih ve 241 sayılı kararı gereğince Simav Belediyesi tarafmdan inşa ettirilecek Hamam bütün işçilik ve malzemelerı dahil olmak üzere 30/Mart/1973 tarihine rastlayan Cuma günü saat 14.30'da kapalı zarf usulü İle ihale edileceginden ; 1 Taliplilerin. muhammen bedeli olan 450 000.00 lira üzerinden geçici teminatı tutarı olan 21 750.00 lirayı ihale saatinden önce yatırmalan şarttlr 2 Taliplilerin 2490 sayılı Kanunun 31 ve müteakıp maddelerine uygun şekilde kapalı teklıf mektubunu hazırlayarak ihale saatinden bir saat evveline kadar alındı karşılıgında Belediyeye vermeleri mecburidir. 3 îstekliler, bu hususta hazırianan sartnameyi her gün mesai1 saatlerinde Yazı tşleri Servisinden görebilecekleri gibi, isteyenlerin adresine de gönderilebillr 4 Talip olanlann yukarıda belli edilen gün ve saatte ihaleye iştirak etmeleri ilân olunur. (Basın: 12479/1708) BU COĞRAFYA TERİMİNÎN KAPSADIĞ1 TOPRAKLAR AYurdumuzda da bu konuda NADOLUYU ÇEVRELEMEZ. yapılmıs organizasyonlar; kanser erken teşhis dernekleri varŞevket Süreyya Aydemir'in «Bir dır. Kuruluşlannın zenginliği oGerçek Aydının ölümü» başlıklı ranında bu dernekler büyük bu sayfada yayımlanan bir yaagayret içinde çalışmaktadlr. sında, coğrafî bir terim dikkatiAncak Sağlık Bakanlığı. Sos mizi çekti. Makalelerini her layal Sigortalar ve Üniversite Kli ,m^n, takdirle okuduğum saytn yanikleri yönünden daha, genis ça? zai, ÎÇpnya'nın Çumra ilçesinde lışmalann yapılmasınm ihtiyacl bulunan tarihî kalıntılarla pek esaçıktır. Kitfelerin eğitimi yaki Çatal Höyük'ten bahsederkea, nında, her'Icentte kitle tarama cBurası da (Mümbit hilâl) yani merkezlerinin organizasyonu, (verimli ay) dediğtak kavis üzebu konud'aki savaşı en yüksek rine düşer.» demektedir. Halbuki, seviyeye çıkaracaktır. özellikle Önasya kadrosu içinde, en eskl geniş maddi olanağa sahlp Sosve en parlak uygarhk merkezleyal Sigortalar Kurumunun errinden birisinl teşkil etmi? olan, ken kanser tanısında (teşhisinBatı DünyBSinın ve mesela Fran de) Batı ülkelerindekine para sızların «Croissant fertile» dedik lel zorunluluklar getirmesinde leri «Münbit hilâl» in tarihî ve coğ fayda büyüktür. rafî sınırlan buraya ulaşmaz Bu hilâlin bir ucu Filistin'den başÜniversitelerin de kamuyu lar, Suriye'ye doğru uzanır, gitkitle taramalarına teşvikte gegide genişler, bizim G. Antep'L niş katkıları beklenir. Adıyaman, Urfa. Diyarbakır ve Doç. Dr. Tnrmy ATASt Mardin'i içine alır, sonra, öbür Cerrahpaşa Tıp Fak. ucu Musrul'a ve Bağdad'a doğru öğretim üyesl uzanır. Bu suretle, Güneye doğru dönük olan bu hilâlin batısını Lübnan dağlan. Kuzeyini Doğu Toroslar, Doğusunu da Zağros dağları çevirir. (karnındaki boşlu Erol Toy*un, 1016 Şubat gün ğu da Suriye Çölü doldurur.) Bulerinde Cumhuriyefte yayımlanun, bizim taraftaki bölümüne Yu nan «Tarihimizde Reform Çabakan Mezopotamya, sonralan Yuları» başhklı yazı dizisi ilginç karı Elceıire denmişti Mümbit bir özettir. Ancak, yazının son Hilâl», kendisini üç taraftan çevitefrikasmda, bir tümceyi yadırren bu sıradağlardan inen bol gadım. sulan. bereketli ovalan ve parlak güneşiyle. o zamanların Slçüsüne Yazar, DPnin, Atattlrk devrimgöre. dünyanm en verimli böllerini yozlastırma çabalarmdan geleri arasında yer almıştır. Çasöz ederken: tsmet Paşa'nın da tal Höyük buraya dahil edilirse. ha önceden kendisinin yozlaştır Hilâl'ın tarih! ve çoğrafî ünitesi dığı tek eserini kaldınverdiler. bozulmuş olur ki, artık kökBunn, üst yapıda ufak tefek şey leşmiş olan bu tabirin sınırlarıyla ler izledi. (Ezanın kaldınlması, oynayamayız. dilin sadeleştirilmesinin eneeUenmeye çalışılması gibl. .) diyor. Böyle bir coğrafî şekillendirmeyi Oysa, Atatürk Devriminin teAnadoluda da görüyoruz. Anadomeltaşı lâyikliktlr. Ezaran TUrk lu Yanmadası, durumu, yüzey şe çeleştirilmesi, teokratik devletten killeri. iklim, bitki örtüsü, tarımlâyik devlete geçişin büyük ve sal ürünlerin ve öbür coğrafî fak cesaret isteyen atılımlanndan bi törler bakımmdan, esasmda. ild riydi. Nitekim, 1946'da ortaya cı hüyük coğrafî gruba ayrılın Sahil kan, asıl amaçları Atatürk devBöİKeleri. tç Bölgeler. Toplu bir rimini parçalamak olan politikaetütte, kıyı böleelerini. Akdeniz cılar, yülarca, Ararjça ezan üsBöleesi. Eçe Bölgesi. Marmara tünde işlediler. tktidara geçer Bölgesi, Karadeniz Bölgesi diye geçmez, ilk «iş» olarak ezanı A ayn ayn sayacak yerde hepsine rapçalaşrırdılar; halka verdikle birden, kısaca «Anadolu Atnalı» ri sözü yerine getirdiler. Pando denir. Meselâ «Anadolu Atnalı» ra kutusu sçıldı. bugüne degin çok çeşitli ve son derece değerli kapatılamadı. Birkaç yıl önce, tanm üriinleri çıkarır denirse, bu bir senatör ezanm TUrkçelestiuzun lâf etmekten kurtarır. aynı rilmesi için önerge verdiğinde zamanda ortak nitelik fıkrini de gerici basm kıyametleri kopar belirtmiş olur. dı. Milyonlarca insanı, bir «ezan» konusu ile. bunu izleyen ödülHöseyin SARAÇOfiLU lerle kendilerine baglı tutan poCoğrafya yazan, öğretmen litikacılann, ezanı «ufak tefek» bir is saymadıklan. açıkcası bu gerçeği yazarlardan iyi bildikleri belU değil midir? Hayvanlara pek düşkün bir küçük yeğenlm var. Yeryüzünde yaşayan hayvanlarm çoğunu biliyor, resimlerinden tamyor. Bu alanda benden daha bilgili. Bazan soruyorum: Bu ne? Afgan tazısı. Bu? Karınca yiyen. Şu? Panda. Panda'nın çok değerli bir ayı türü olduğunu büiyor mnydunuz? Çin gezisinde Nixon'a Panda armağan edilinceye kadar benim bu yaratıktan haberim yoktu. Her hayvanı tanımak. ne gereklidir, na de mümkündür. Ancak bazı hayvan ları herkes tanır. Aramızda deveye deve demiyecek Jdmse var mı? Köpek köpektir, eşek eşektir. Kimse köpeğe eşek, eşeğe köpek diyemez. Kutup ayısını aslan, fok balığını balina diye kimse yutturamaz. Karadenizli Temel, Almanya'ya işçi olarak gitmek için yazılmış. Aradan yıllar geçtikten sonra sırası gehniş: Bekliyoruz. diye haber salmışlar. Temel. hayvanlara, ve en başta keçisine düşkün adammış. Hayvanı ds Almanya'ya beraberinde götürmeyi tasarlamış. Pasaport işleri, gerekli belgeler ve sonra gümrüğe girilince memurlar keçiyi görmüşlen Bu ne? Temel cevap vermij: Köpek. Ya boynuzları? Temel: Rica ederim, demiş, hayvanm Szel hayaüna karısamazstnız. Yutmuşlar mı gümrük memurlan? Bilmiyoruz. Büdiğimiz, yaşadığımtz sürece eşeğe eşek, köpeğe köpek demek gereğini duyduğumuzdur. Bir deveye bakıp: Bu katırdır.. diyemez kimse. Bunun gibi bir rejime demokrasi diyebilmek için o rejimin demokrasi olması şarttır. O rejimde fikir özgürlüğü olacaktır, basın özgürlüğü olacaktır, insan haklaıı olacaktır, sosyal haklar olacaktır, yargıç güvencesi olacaktır, yargı bağımsızlığı olacaktır, hukukun temel ilkeleri yürürlükte olacaktır. Bunlar olmadığı zaman bir rejime Batı demokrasisl denilebilir mi? DünkC gazetelere göz atanlar, Cumhurbaskanlıgı »eçimine birinci sayfaların boydan boya ayrıldığını gördüler. Oysa Anayasa değişikliği Senato'dan geçmişÜ. Bu değişiklikle Güvenlik Mahkemeleri lçin olanak açıhyor, bu mahkemelerin yargıçlannın saptanmasında Hükümete yetki veriliyordu. Bu olay gereğince yansımadı basına . Demokrasinin temel ilkelerind'en birl yıkılıyorda. Yargı erki parçalanıyor, bir bölümü politikacının emrine giriyordu. Ama biz demokrasiyi demokrasinin temel ilkelerinde değil, parlamentodaki Cumhurbaskanlıgı seçimi turlarında arıyorduk. Seçim dördüncü tura bindirince, sevinçle: Demokrasivi kurtardık. diyorduk. Demokrasi Cumhurbaskanlıgı seçiminde degil, temel ilkelerin titizlikle korunmasında kurulur ve kurtanhr. Biz bu alanda demokrasiyi demokrasiye benzetemezseh istediğımız kadar tur atalım, bir yaran dokunmaz. Ama denecek kl: Toplum içindeki kuvvet dengeleri, egemen güçler ortaklığı böyle bir rejim istiyor, istediğini de ağırlığım koyarak gerçekleştiriyor. Onlann istediği olur. Doğrudur. Ancak her toplumda yasama organında ağır basan güçlerin istekleri ille de demokratiktir diye bir kanun yoktur. Rejimlere isim veren ilkeler, parlamentolarda saptanmaz; bilim kitaplarında yazılıdır. Nasıl biyolojı kitabında deve resminin altında deve yazıvorsa, bir sosyal bilim kitabında da Batı demokrasisinin açık • seçik tanımı vardır. Biz belki i; politikada kendi kendimizi kehdırabiliriz. Ama Avrupa'ya yöneldik mi gümrük memuru sorar: Bu ne? Demokrasi. , nnw)«rs Yaboymızlan? "••''. özel hayatma karışmayın... mı dlvece&iz adamlara? # Ya boYnuzlan? 1 ••••••••»••••»»••••••••••••»•••••••»••••••• önyargı Türkiye Amerika Birleşik Devletler! Kültürei Mübad«>1e Komisyonunca, 1974 75 ders yüında. Amerika'da Yüksek Lısans (Graduate) ve Doktora (Post Graduate» çalışmaları yapmak isteyen öğrencilere her sahada bir miktaı öğrenim bursu sağlanacaktır MÜRACAAT ŞARTLAR1: a. Türk vatandaşı olmak " b. 34 yaşuıdan büyük oîmamak c. lyi Ingilizce bümek d Üniversiteden veya dört senelik bir yüksek okuldan mezun olmak (1973 yaz döneminde mezun olacaklar burs için müracaat edebilirler) e. Yüksek tahsil süresince alınan notların ortalaması en aj «ÎYİ» olmak. Doldurulmuş müracaat formlarının en geç 13 Nisan 1973 afcşamına kadar Pulbright Komlsyonunda bulunması gerekmektedir Müracaat formları ve daha fazla bilgi aşağıdaki adresten temin edüebiUr. Pulbright Efithn Romisyona : Çelikkale Sokak 3/8. Kızilay. ANKARA HIIBRIGHI burslan s •»•••••»»•••••»»••»••»»•»•••»•»•»»»a»»»»»»» (Has: 1061/1706) Tepedelenlioğlu ailesinden merhum Mühendis Neşet Bey ile merhume Kadire Hanımın oğlu, merhume Behice Bilen'in eşi, Ganive Emir Buhari'nin babası Salme Aşkın, Naune öztekin ve Sabiha Görencan'ın ağabeyleri. Albay Turgut Erdil'in bü>ük kaympederi, Ismet Erdil'in dedesi, Türkân ve Erhan'ın büyükdedeleri. vefat etmiştir. Cenazesi 17 Mart Cumartesi günü (bugün) Şişli Camiinde küınacak öğle namazından sonra ZincirlikHyu Mezarhğına defnedilecektir. NOT: Çelenk gönderilmemesi rica olunur. GANİYE EMtR BUHARt Yeni Ajans: '883/1723 Arıf Bilen TEŞEKKÜR Ahmet Ulusoy'un *••*••••••••< Karasu C. Savcılığından ILAN 1 Karasu Kapalı Cezaevi 1973 mali yılı ekmek ve gıda maddeler kapalı zarf usulü ile ek«iltmeye cıkarılmıştır. 2 thale 3. Nisan. 1973 Salı günü saat 15'de C. Savcılığı odasında Komisyon huzurunda yapılacaktır. 3 Bu işe ait Şartname her gün mesai saatleri dahilinde Karasu C. Savcılığında görülebilir. 4 Taliplerin Kizumlu belgeleri ile muvakkat teminatın yatırıldıfına dair makbuzu ihale saatinden bir saat önce Komisyona vermeleri şarttır Postada gecikmeler ile telefon ve telgrafla müracaat hükümsüzdür. Cinsi : Ekmek Beyaz peynir Zeytin Kesme şeker Miktatı 750 gr MikUrı : 23.400 adet 405 kgr. 600 kgr 1.620 kgr. Muhammen hedel 28.080 TL. 8.1C0 TL. 7.800 TL. 8.100 TL. Mnvekkat temin a t 2106. TL. 607.50 TL. 585.00 T L . 607.50 T L . (Basın: 12443/17101 3 Mart 1973 tarihinde ölen babamiz emekli ziraat fen memuru, kıymetli insan cenazesinde bulunan. acımıza ortak olan bütün eş, dost, akraba ve çalışma arkadaşlanna teşekkürü borç biliriz. Çocuklan Atakan Ayten Ayşe «••naa» DENİZ KUVVETLERİ KOMUTAN1 Ssyttt OrttıttSfâ* Kanul KAYACMfın Mırwy«l«rind« TEŞEKKÜR Diyarbakır'da geçlrdigim kalp yetmezliği krizinde, anında mUdahalesi ile beni yeniden hayata döndüren ve hastalıfımı günlerce, yakından taktp eden, Diyarbakır Tıp Fakültesi Dahiliye MUtehassıslanndan eşsiz insan, değerli hekim, sayın TEŞEKKÜR 8.3.1973 günü Tarhan Klinlginde başanlı bir ameliyat ile beni sıhhatime kavuştu ran kurulujlan tarafmdan Türk Donanma Vakfı yararına ve hasılatı tamamen Türk Donannu Vakfı'na «It olmak ünra düzenlenen, Dr. Nurettin UÇAKHAN Narkozitör Bekir Mutlu. hemşire Nevin Böke'ye ve Tarhan Klini&i personeline teşekkürü bir borç büirim. Nurten ÜMÎT Cumhuriyet: 1720 • (Cumhunyet: 1715) U I» K 1 O K 1973 ilkbahar ve yaz modelled defilesi Dr. Sıtkı GÖRAL'A minnet ve şükranlanmı su nanm Hakkı KÜKKREKOL Cumhuriyet: 1721 i; Tarık Z. Kırbakan üen Saç ve Zuhrevi Hastalıkian Mütehascın tstlkiai Cad Parmakkapı No: OT TKL.r 44H73 21 mart 1973 gflnO, tMt 21.00'd* itlanbul Hllton Oteli ».loniannda, Ur «SALA» ehrak y»pıl.e«ktırM DAVtiiVELUR; Vakfın ll Başkanlığından, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası «ubelerinden temin edilebilir. (Cumhuriyet • 1713)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear