Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Akademi OHAL’de siyaset Aykut Çoban Bu yazı, daha başlığı okunduğu anda bir paradoksla karşı karşıya kalacak... OHAL, resmi söyleyişle, FETÖ’yle, terörle, darbe girişimiyle zerre kadar ilgisi olmayan, solcu olmak dışında hiçbir suç isnat edilememiş kamu emekçilerinin ve gazetecilerin temel haklarını yok ederek onları hayattan koparıyor. Onlarla, yakın dostları, meslek odası ve sendikadaki yoldaşları, bir de siyasal bilince sahip olanlar isyan duygularıyla dayanışma içinde oluyorlar. Buna karşılık, halkın önemli bir kesimi, KHK’lerin olumsuz bir toplumsal etkisinin bulunmadığına, ya saflık ölçüsünü zorlayarak gerçekten inanıyor ya da vicdani bir çelişkiyle uğraşmamak için gözünü kapatıp olağanlaştırdığı kendi dünyasının keyfini sürüyor. Gözü pek bir tahmin olmakla birlikte, bu kesimin, yazının başlığını gördüğünde komşu sayfaya geçmesi beklenebilir, çünkü olmadığını sandığı bir halin, siyasetiyle de ilgilenmeyecektir. Ama paradoks da burada: OHAL yazı başlıkları OHAL’in hukuksuz uygulamalarını henüz deneyimlememiş olan halka ulaşmadığı ölçüde OHAL yanılsaması sürmüş oluyor. Bu sürdüğü ölçüde de OHAL’in kaldırılması siyaseti çoğu insanın ilgisini çekmiyor. Bir kısır döngü içinde OHAL olağanlaşıyor. AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Hiçbir vatandaşımızın günlük hayatı OHAL’den dolayı bugüne kadar etkilenmemiştir” sözü, bir bakıma bu sürekliliği sağlamaya, OHAL gerçeğinden habersiz olarak/ kalarak günlük rutinini sürdürenlere selam göndermeye yönelik olsa gerek. Öyle ya, kimse etkilenmediyse OHAL niye kaldırılsın? lİnsana da doğaya da OHAL Kişi kendinden bilirmiş. Yalnızca Ankara Üniversitesi’nde, benim de içinde olduğum 91 akademisyen barış talep eden bildiriyi imzaladığımız için, OHAL sayesinde ihraç edildik. Hakkımızda açılan ve aradan geçen bir buçuk yıla karşın hâlâ sonuçlandırılmayan idari soruşturmayla üniversiteden atılmamız olanaksızdı. Ne YÖK mevzuatı ne de Devlet Memurları Kanunu’yla hukuk sınırları içinde yapılması mümkün olan ih ADEM ALTAN/AFP Günlük hayatı OHAL’den dolayı etkilenen vatandaşlar arasında OHAL’e direnmeyi seçenler de var. Bir KHK ile ihraç edilen Veli Saçılık Yüksel Caddesi’nde. raçlar, bir KHK ile halledilebildi. Merak eden, EğitimSen, KESK, TTB’nin açıklama ve raporlarında bizimkine benzer binlerce örneği bulabilir. Akademisyen Mehmet Fatih Traş, geri döndürülmez bedeli yaşamıyla ödeyen onlarca kamu emekçisinden biri. Bu satırlar yazıldığı sırada Nuriye Gülmen ile Semih Özakça yaşamın kıyısındalar... OHAL’in yalnızca kamu emekçileri bakımından değil, medya kuruluşları, STK’ler, siyasi partiler, meslek örgütleri, sendikalar bakımından da doğurduğu sonuçları var. KHK’ler ile haksız, hukuksuz (resmi jargonda “hata” denilen) işlemler yapıldığı kabul edildiği içindir ki, bazı ihraç edilenler görevlerine iade edilmiş, kapatılan kuruluşlardan bazıları da başka bir KHK ile faaliyete yeniden başlatılmıştır. Asıl önemlisi, ihraç ve kapatma işleminin hukuka uygun olup olmadığı yargısal olarak denetlenmediği için (10 bin mi, 20 bin mi...) hangi boyutta “hata” yapılıp ne kadar çok mağduriyet yaratıldığını henüz bilmiyoruz. Pek akla gelmeyen OHAL etkilerinin yaygınlığı için örnek olsun, hasta yakınları yurtdışından gelecek yaşamsal ilaçların “OHAL nedeniyle gümrükten geçmesinin zor olduğunu” dile getiriyor. OHAL bahane edilerek grevler yasaklanmakta, siyasi partilerin, derneklerin, sendikaların salon ya da açık hava faaliyetleri engellenmektedir. Faaliyetleri engellenenler arasında, yaşam savunucuları adıyla anılan, doğa varlıklarının ve kendi yaşam alanlarının korunması için mücadele edenler de var. Zeytinliklerde termik santral kurulmasına, taş ocaklarına, kıyı yağmasına, madenlere, Kuzey Ormanları’nın yok edilmesine, nükleer enerjiye karşı direnenler OHAL yasaklamalarından bolca nasibini almaktadır. Demek ki, OHAL, doğada canlı namına ve o canlılığın sürmesinin fiziksel koşullarını sağlayan her ne varsa hepsi bakımından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. lOHAL’in olağandan farkları OHAL’de kolayca yapılan, faaliyet leri yasaklama, engelleme, yaptırmama gibi antidemokratik uygulamaların, Türkiye’de olağan dönemde de sıkça yapılan işlerden olduğunu hepimiz biliyoruz. Hukuk devleti ile lütufçu keyfilik arasındaki belirsizlik, yaşadığımız topraklar için yeni bir olgu değil ki. Bu vurguyla birlikte, OHAL ile olağan hal arasındaki, siyaseten önemli olabilecek dört farklılı 1ğı tartışabiliriz. Siyasetin kötürümleşmesi: OHAL’in yarattığı farklılıklarından ilki, siyasetin kötürümleşmesidir. Bu, bir gece, basit bir KHK ile işten atma/kuruluşu kapatma tehdidinin varlığıyla ilgilidir. KHK sopasıyla birlikte, iktidarın, henüz atmadığı kamu emekçilerini, henüz kapatmadığı medya kuruluşları 28 Haziran 2017 Çarşamba ?KİMDİR Aykut Çoban, 7 Şubat 2017 tarihli 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Siyaset Bilimi okudu. Barış imzacısı olduğu için profesörken üniversiteden atılıncaya kadar 26 yıl boyunca mezun olduğu fakültede akademisyen olarak çalıştı. Doktorasını devlet bursuyla gittiği Essex Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Leverhulm Vakfı’ndan kazandığı bursla tekrar gittiği Essex’te bir buçuk yıl araştırma yaptı. Çevre politikası, iklim siyaseti, siyasal ekoloji, yeşil hareket, ekoMarksizm, embriyo hakları, doğanın metalaştırılması, biyoteknoloji konularında yayımlanmış pek çok makalesi ve üç kitabı var. nı, onların yazarlarını, STK’leri, sendikaları, meslek örgütlerini ve bu kuruluşların çalışanlarını ve üyelerini rehin alma olasılığı doğar. Çünkü bizdeki OHAL’de her şey, bir KHK listesi yazmak kadar kolaydır. Bunlardan ne kadarının rehin olma olasılığından bağımsız olarak siyasal faaliyet yürütebildiği, kaç emekçinin işyerinde onurlu biçimde çalışabildiği sorusunun bir önemi yok. KHK tehdidinin kendisi, bireysel ve örgütsel olarak Türkiye’de etkili siyaset yapma olanağını kötürümleştirmektedir. Telefon dinlemenin çok yaygın olduğu olağan dönemde, olur olmaz herkesin dinleniyor gerekçesiyle telefonda bir siyasal görüş bildirirken duyduğu tedirginliği anımsayalım. Yüreğe nüfuz eden KHK tehdidi de kişilerin zihninde siyaset olarak görülen her ne ise onun alanını daralttığı gibi, AKP’li olmayanlarda genel bir siyaset dışı kalma refleksini yaygınlaştırmaktadır. “Önümüzdeki cuma akşamı yeni bir KHK çıkacakmış, yeni ihraçlar olacakmış...” “Mülkiye’yi, Sosyal Bilimler Üniversitesi’ne bağlayacaklarmış, yok kapatacaklarmış...” Eskilerin deyimiyle, bunların “Şüyuu vukuundan beterdir.” Bu söylentilere eşlik eden, örneğin, atılanlar bakımından “KHK’ye karşı haklı siyasal >>