24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 Haziran 2017 Çarşamba ÖZGÜR GÖKMEN Akademi 15 Haldun Taner’in 1960’da üniversitelerinden uzaklaştırılan 147’lerle dayanışma için Dostoyevski’nin öyküsünden oyunlaştırdığı Timsah hâlâ gündemde. İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez’in uyarladığı haliyle ilk olarak 27 Mayıs 2017’de Şişli’de sahnelendi. Sahnede barış imzacısı oldukları, demokrasiyi, özgürlükleri savundukları için OHAL koşulları altında KHK’ler ile ihraç edilenler vardı. >> tutuklanması, görevden uzaklaştırılması, öğrenci eylemlerinde orantısız güç kullanımı üniversiteleri 27 Mayıs müdahalesinin paydaşı, destekçisi konumuna sürükledi. Nitekim Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs askeri müdahalesinin meşruluğunu ortaya koymak için, aynı gün akademisyenleri göreve çağırarak askeri müdahaleyi “yoldan çıkan demokrasinin yeniden yoluna koyulması” olarak değerlendiren bir rapor hazırlattı. Milli Birlik Komitesi devamında aldığı ilk kararla tutuklu bulunan subaylarla birlikte, tutuklu üniversite öğrencilerinin serbest bırakılmasına karar verdi. Bununla yetinilmedi. Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel, İstanbul Üniversitesi’ne yaptığı teşekkür ziyaretinde, üniversite bahçesinde kendisini karşılayan öğrencilere yaptığı konuşmada “Hareminize girmeye cüret ettiler. Sizin hakiki vasfınızı bilmeyenler size copla hücum ettiler. Onlar bedbahttır. Onlar alçaktır. Onlar haindir. Daha fenası cahildir. İlim yuvasına copla, tabanca ile tecavüz edilmez. Türk tarihine kara bir sahife yazdırıldı” diyerek devrik iktidarı kınamış, “Sizin hürriyetinize, haysiyetinize el uzatanları yıktınız” diyerek akademiyi kutlamıştır. l115 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler Milli Birlik Komitesi ile yakın ilişki akademiyi harekete geçirmiş, yeni bir üniversite yasası hazırlanması için çalışmalar başlatılmıştır. Milli Birlik Komitesi üniversite yasası çıkarılırken birlikte çalışılacağını söylemesine karşın üniversitelerin, değişik çalışma gruplarının önerilerini dikkate almadan, 27 Ekim 1960’da 115 sayılı Kanun’la Üniversiteler Kanunu’nu değiştirdi. Bu yasanın özelliği üniversite özerkliğini genişletmesi ve hükümet dışı kurum haline getirmesidir. Üniversitelerin Darülfünun’dan, 115 sayılı Kanun’un çıktığı güne kadar bir biçimde bağımlı kılındıkları Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılmasıdır. Örneğin 1946 yılında üniversitelere özerklik verilirken üniversiteler Milli Eğitim Bakanı’na bağlı kılınmıştı. Bakan bütün üniversitelerin üst yöneticisiydi. Üniversiteleri hükümet adına denetlerdi. Üniversitelerarası Kurul’a başkanlık ederdi. 115 sayılı Kanun ile bu bağımlılık koparılmış, yetkiler bütün üyeleri üniversite çalışanlarından oluşan Üniversitelerarası Kurul’a bırakılmıştır. l 114 sayılı kanun Ancak Milli Birlik Komitesi bir yandan üniversitelere özerklik anlamında en büyük katkıyı yaparken, öte yandan önceki iktidarlar gibi üniversiteleri kontrol etmek istedi. Bu nedenle 115 sayılı Kanun’un ikiz kardeşi olarak 114 sayılı “Üniversite Öğretim Üyelerinden Bazılarının Vazifelerinden Affına ve Bazılarının Diğer Fakülte ve Yüksekokullara Nakline Dair Kanun”u da çıkardı. Bu yasa “tembel, yeteneksiz ve reform düşmanı” oldukları gerekçesiyle çeşitli üniversitelerden profesör, doçent ve asistanların “vazifelerinden affetme” adı altında üniversitelerle ilişkilerinin kesilmesi uygulamasıdır. Bu uygulama ile 147 öğretim üyesi ve yardımcısı, bir daha öğretim üyesi olmamak üzere görevlerinden alındı. Dört öğretim üyesiyse farklı fakülte ve yüksekokullarda görevlendirildi. Bu uygulama üniversite tarihine 147’ler tasfiyesi olarak geçti. Ali Fuat Başgil, Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya, Mina Urgan, Haldun Taner, İsmet Giritli tasfiye edilenler arasındaydı. Anılan dönemler iktidarüniversite ilişkisinde üniversitelerin özgür, özerk yapılanmasının ve siyasal iktidarın üniversiteleri kontrol etme istencinin birlikte yürüdüğünü göstermesi açısından önemlidir. Bu dönemlerde de siyasal iktidarın baskı ve kontrol etme istencine karşı üniversite içinde direnç vardı. 12 Mart, 12 Eylül askeri darbe dönemleri, şimdi yaşanmakta olan OHAL sürecindeki “sopa” sallamalara karşı akademinin sessizliği farklı bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Tüm bu süreçlerde ortak olan yan, dün “kara cüppeliler”, bugün “aydın bozuntuları” olarak anılanların sırtına sopanın olanca hızla inmeye devam etmesidir. nw
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle