24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Akademi 28 Haziran 2017 Çarşamba Akademiye sopa sallamak İrfan O. Hatipoğlu Türk üniversite tarihine baktığımızda üniversiteiktidar ilişkilerinin daima sıkıntılı olduğunu görürüz. Osmanlı yönetimi Darülfünun’u defalarca kapatıp açmış. Öğretim izlencesine müdahale edilmiş. Farklı düşünen öğretim elemanları kurumdan uzaklaştırılmış. Cumhuriyet yönetimi ise Darülfünun’un ülkenin yeniden inşasına katkı sunmaktan yoksun olması, buna duyarsız kalması nedeniyle ve Darülfünun’un iç bağnazlığından kurtulmak için 1933 yılında Darülfünun’u kapatıp, yerine İstanbul Üniversitesi’ni kurarak bir başlangıç yaptı. Yeni süreçte üniversite anlayışı değişti, gelişti, farklılaştı. Değişmeyen tek şey üniversitelerin iktidarların “resmi söylemi” dışında düşünmelerine izin verilmemesi oldu. Aksi gerçekleştiğinde iktidarlar koltuklarının yanında duran sopalarını ellerine aldılar. Ve algılarının düzeyine göre bu sopayı bazen salladılar, bazen de olanca güçleri ile akademi dünyasının sırtına vurdular. Çağdaş üniversite tarihinde 1946’yı başlama noktası olarak kabul edip iktidarüniversite ilişkilerini irdeleyerek günümüze ulaşmak öğretici olacaktır. l4936 sayılı Üniversiteler Kanunu 2. Dünya Savaşı sonunda dünyada gelişen özgürleşme sürecinden etkilenen iktidar en önemli düzenlemelerden birini üniversite yasasında yaptı. Türk üniversite tarihinin en özgürlükçü, en demokratik ve üniversiteleri özerk kılan 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu 1946’da kabul edildi. Yasa “Üniversiteler fakültelerden, enstitü, okul ve bilimsel kurumlardan oluşmuş, özerkliği ve tüzel kişiliği olan yüksek araştırma ve öğretim birlikleridir. Her üniversite genel özelliği ve tüzel kişiliği içinde, o üniversiteyi oluşturan fakülteler de bu kanun hükümlerine göre bilim ve yönetim özerkliğine ve tüzel kişiliğe sahiptir” diyerek özgür, özerk üniversitenin önünü açtı. Ancak tasarıların demokratik, çağdaş hukuk anlayışı içinde hazırlanıp yasalaşması yeterli Darülfünun’un devamı olan İstanbul Üniversitesi 1 Ağustos 1933’te yeni bir kadroyla açıldı. değildir. Yasa koyucu ve uygulayıcıların zihinlerinde, yaşam biçimlerinde hukukun üstünlüğü yer etmemişse yasalara fazla anlam yüklenmemelidir. Çıkartılan üniversite yasasının başına gelen de budur. Yasa iktidar tarafından konjonktürel olarak hazırlanmış ve çıkartılmıştır. Ne getirip ne götürdüğüne bakılmadığını iktidarın bakış açısında, uygulamasında görüyoruz. Yasanın çıkarılmasından hemen sonra 1946’da kurulan yeni hükümet, çıkardığı yasanın içeriğini dikkate almadan üniversitelere öğrenci alım yöntemiyle ilgili müdahalede bulunmuş, yasa hükümleri anımsatılınca üniversiteiktidar kavgasını başlatmıştır. İktidar sözcülerince üniversitelerin ne tip insan yetiştirmesi gerektiği işaret edildi. Ders içeriklerine saldırılarda bulunuldu. Döneme damgasını vuransa iktidarın “komünist” öğrenci yetiştirmekle suçladığı üç öğretim üyesini üniversiteden kovma mücadelesi oluşturdu. Üniversitenin direnmesine karşın iktidar, bu akademisyenleri “meclis kararıyla kovma” kararı alarak üniversite tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. lDemokrat Parti dönemi Özgürlük ve demokrasi adına, “Yeter söz milletindir” diyerek 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, iktidarın ilk yılında özgür, özerk üniversitenin yanında olmuştu. İlerleyen süreçte akademinin iktidarın uygulamalarını eleştirmesini, ?KİMDİR İrfan O. Hatipoğlu, Mustafa Kemal Üniversitesi’nde çalışıyor. Yerel üniversitelerin iç sorunları ile ilgili ulusal düzeyde günlük gazete ve dergilerde yazılar yazıyor. Yazılarını topladığı Üniversitenin İçinden Notlar ile taşra üniversiteleri rektörlerinin yönetim anlayışını anlatan Bir Rektörün Trajikomik Maceraları (2016) adlı yayımlanmış kitapları vardır. uyarılarını kabullenmedi ve üniversiteleri toplumsal gerilimin artmasından sorumlu görerek, üniversitelerin susturulmasını gündemine aldı. Artan gerilimle birlikte 1953’te yaptığı yasal düzenlemeyle akademisyenlerin siyaset ile uğraşmasını (parti üyeliği) ve siyasi konularda açıklama yapmasını yasaklandı. Üniversiteiktidar arasında başlayan gerilim, 18 Nisan 1960’da Meclis Tahkikat Komisyonu kurulup öncelikli olarak üniversitelerde inceleme başlatılması ile yeni bir boyuta ulaştı. Kavganın büyümesi üniversitelerde baskının artmasını getirdi. Bir rektör yerlerde sürüklendi, bir dekan, öğretim elemanları bakanlık emrine alınarak akademiden koparıldı. Uygulamaya tepki duyan öğretim elemanlarının üniversitelerden istifa etmeleri, cüppelerini giyip yürümeleri iktidarı öfkelendirdi. Dönemin başbakanı şöyle diyecekti: Memlekette hürriyet olmadığından bahsediyorlar. Bizim hürriyeti yok ettiğimizi söylüyorlar. Hâlbuki bütün hürriyetler o derece suiistimal ediliyor ki, sokaklarda kabadayılar, en açık tahrikatı yapmakta, kendileri için en küçük bir tehlike görmüyorlar. Bu kahraman profesörler, 1950’den evvel neredeydiler? Bir zümre tarafından kiralanmış birtakım kara cüppe giymiş kuklaların, aldatılmış, iğfal edilmiş masum vatandaşların, milletin iradesine rağmen harekete geçmeye teşebbüs etmelerinin akıbeti Türk milleti tarafından tayin edilecektir... Demokrat Parti iktidarı tarafından üniversitelerin baskılanma girişimi, öğretim elemanlarının >>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle