Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Su hakkı nasıl SU HAKKI İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, hem de Toprak Ananın Hakları Evrensel Bildirgesi’nde su hakkı, yaşam hakkının bir parçası olarak kabul ediliyor. Bu haktan hareketle pek çok insan, içtiği ya da kullandığı suyun bir mal gibi satılmasına karşı çıkıyor. İşi yağmur suyunu bile ücretlendirmeye vardıran su politikalarına karşı kararlı bir ses yükseliyor: Şirketler değil, su yolunu bulsun! Köprülerin altından çok sular aktı... Orhan Veli, ”peynir ekmek değil ama acı su bedava” diyeli yarım asırdan fazla zaman oldu. Bir zamanlar köprülerin altından akan derelerin suyu şimdilerde HES şirketlerinin döşediği borulardan süzülüyor. Elli yılda o kadar çok şey değişti ki, parası olmayana su da yok, ekmek de... Ama su yolunu buluyor... Ve son zamanlarda kirletilen, önü kesilen dereler, kuruyan kaynaklar, kabaran faturalar arasından ”şirketler değil, su yolunu bulsun” sesleri yükseliyor. Suya erişimin yaşam hakkı olduğunu savunanlar, suyun önündeki engelleri kaldırmak için çaba gösteriyor. BEDAVA SU VERİNCE HAKKINDA DAVA AÇILMIŞTI Onlardan biri de Dikili Belediye eski Başkanı Osman Özgüven. 2008 yılında, 10 tona kadar suyu ücretsiz verdiğini açıkladığında, kamuyu zarara uğratmaktan hakkında dava açıldı. Çünkü kanun, musluktan akan suyun yönetim ve işletme giderlerini kullanıcıya yüklüyor, üstüne belediyenin kâr koymasını da zorunlu kılıyordu. İki yıl süren mahkeme, Özgüven’in iddia edilenin aksine uygulamalarında kamu yararı gözetiği için beraat etmesine karar verdi. Kanuna karşı gelmemek için, belirli bir miktara kadar kullanılan suya karşı1 kuruş bedel belirleyen 22 MART 2015 ihlal ediliyor? o Musluktan akan su için para ödemek zorunda kalıyoruz. o Çoğu kentte musluktan akan su içilemiyor. Bu nedenle ambalajlı içme suyuna ayrıca para ödemek zorunda kalıyoruz. o Su havzalarındaki yapılaşma faaliyetleri iyi denetlenmiyor. o Yer üstü ve yeraltı suları, tarımda kullanılan kimyasallar, sanayi ve evsel atıklarla kirletiliyor. Oya Ayman o HES inşaatları derelerin akış rejimini bozabiliyor ya da halkın yararlanmasına engel oluyor. Havzalardaki canlı yaşam ve gen kaynakları tahrip edilerek ekosistemler tahrip ediliyor. Şirketler değil su yolunu bulsun! sağlıklı ve güvenli olmadığı, suyun organik (benzen, akrilamid, vb.), inorganik (arsenik, kurşun, nitrat, vb.) maddelerle ve insan ya da hayvan dışkısıyla kirlendiği durumlarda ortaya çıkıyor. o Suyla ilişkili hastalıklar suyun Özgüven, ”Bu uygulama sayesinde Dikili’nin hiç su sıkıntısı çekmediğini, aksine tasarruf etiğini” söylüyordu. Ancak geçen yıl Dikili İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandıktan sonra, su faturalarında İzmir Su ve Kanalizsayon İdaresi’nin (İZSU) tarifeleri uygulanmaya başlandı. ANTALYA BELEDİYESİ İLE ŞİRKETLER KARŞI KARŞIYA 1519 Türkiye kişi başına düşen bin 519 m³’lük su miktarı ile ”su sıkıntısı çeken” ülkeler arasında. Dikili’de belediyenin vatandaşa teslim etiği su hakkı, Antalya’da, bu kez belediye tarafından vatandaşın elinden alınıp özel şirketlere verildi. 1996 yılında su ve hıfzıssıhha hizmetleri, Suez adlı Fransız su şirketi ve ENKA Holding konsorsiyumuna devredildi. Amaç, kayıpkaçak oranlarını azaltmak ve halka temiz, kaliteli suyu ödenebilir bir ücrete sağlamaktı. Ama beklenen olmadı. Su iyatları artı, su kaçağında ise kayda değer bir azalma olmadı. Hedelere ulaşılamayınca özelleştirme antlaşması 2002’de fes edildi. Şirketler Antalya Belediyesi’ni, belediye de şirketleri dava edip tazminat istedi. Dava hâlâ sürüyor. Dikili ve Antalya dünyada giderek yaygınlaşan bir eğilimin Türkiye’deki örnekleri. Hem İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, hem de Toprak Ananın Hakları Evrensel Bildirgesi’nde su hakkı, yaşam hakkının bir parçası olarak kabul ediliyor. Bu haktan hareketle 11