Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 BERLİN BERLİN 17 le tekstil ürünleri ve hemen hemen hemen kız erkek her gencin giydiği kot pantolonlar tam yazmasa bile Mavi Jean olduğu kesin. Ancak fiyatları üçe dörde katlamanız gayet normal. Çok lüks lokantalar var,ama galiba Berlinliler ‘‘fastfood’’dan vazgeçemiyor. Mc Donald’s’lar burayı da işgal etmiş. Bu arada Hitler’in binlerce kitabı yaktırdığı meydandan yazarları adına dikilen bir anıtın önünden geçiyoruz. Berlin’de yaşayan 200 bin Türk, Kruzberg denilen bölgede yaşıyor. Almanların söylediğine göre Türkler operayı sevmez, GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr ORTA ASYA’NIN KADINLARI! Aklımda yer eden bölge gezilerinin başında Orta Asya geliyor... 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından bağımsızlıklarına kavuşan bu ülkelerin her birinde ötekiyle örtüşençelişen geleneklere, davranışlara, yaşam biçimlerine tanık oldum... Pek çoğunda kendimi Anadolu’nun ortasında hissettim. Çin’in Sincan Uygur özerk bölgesindeki Turfan’dan Kazakistan’ın Yesi’sine, Özbekistan’ın Semerkant’ından Azerbaycan’ın Bakü’süne kadar pek çok kentte yerel motifleri yansıtan insanlarla konuşurken, kendimden de parçalar buldum. Orta Asya’da dikkatimi çekenlerden biri de kadının yeri oldu. Dede Korkut hikayelerinden Doğan Avcıoğlu’nun Türklerin Tarihi’ndeki anlatımlarına kadar pek çok yerde Orta Asya’daki Türklerin kadınlara önem verdiğini, kadınların da ülketopluluk yönetiminde söz sahibi olduğunu okumuştum. Okuyarak öğrenmekle gezerek öğrenmenin bence temel farkı şu: Okuyarak öğrenmek, karada yüzme dersi almak... Gezerek öğrenmek, boyunu aşan denizde kulaçlamak... Seçenek sizin, hangisini yeğlerseniz... Her neyse yerimiz dar; Orta Asya kadınlarına geçelim... Üç yerden örnek vermek isterim... Moğolistan’da Orhun Anıtları’nın hemen ötesindeki çadırlarda Orta Asya’nın beyaz şarabı kımız içerken evin en etkili ve yetkili kişisi bir kadındı. Adı Jurencav. Etrafında gelinler... Önce fotoğraf çektirmek istemediğini söyledi. Israr edince başladı poz vermeye... Kırgızistan’da Issık Göl kıyısındaki Balbay kasabasında, yol girişkenliğinin cesaretiyle tanıştığım bir grup... Kendimi tanıttım. Sonra onlar tek tek tanıttılar; Çınara, Tugay, Hakkıbeg, Şaygül, Buked, Almakan, Zurakan, Gülüy, Altınay, Kunduz, Dinara, Gulbara... Herkes Gülüy’de ayrıca durdu. Lakabı şuymuş: Kasabanın generali! Takılmak için, sert bir şekilde haykırdım: General Gülüüüy! Öyle bir selam verişi vardı ki; kasabanın generalini daha sonra ayrıca anlatmak isterim... Kazakistan’ın Türkistan bölgesinin başkenti Yesi, Çimkent’in kuzeyinde. Çimkent ne güzel isim... Yesi sokaklarında gezinirken çok güzel kadın erkek fotoğrafları çektim... Kadınlar, elleriyle fotoğrafımı çekmeyin diyerek öylesine güzel pozlar veriyorlardı ki! Onlarla konuşurken, fotoğraflarını çekerken, ‘‘Kadını kapatmaya yönelik bağnazlığın buralara uğraması çok zor’’ diye düşündüm... Gezekalın... Utanç duvarından 70 metrelik bir örnek. Duvar Yazı ve fotoğraflar “Çek Point Çarli”de anı fotoğrafı. Brendenburg kapısındaki anıt. Abdülkadir Yücelman erlin’e yakışmayacak denli ufak bir haB vaalanı Tempel’e indik. Otelimiz yıkılan meşhur duvarın doğu tarafında. Otelin adını not edip sokağa düştüm. Amacım bir Sony mağazası bulmak, ses alıcım için mini kaset almaktı. Sokakta beni polen ordusu karşılamaz mı, boğulacak gibi oldum. Berlin’e daha önce de gelmiştim ama hiç de böyle bir polen ordusuyla karşılaşmamıştım. Sonradan öğreniyorum ki bu ordu doğuda varmış sadece. Kendimi atacak bir taksi aradım ama nafile, duraklardan başka yerde taksi bulmak olanaksız. Kırmızı ışıkta bekleyen boş bir taksiye attım kendimi, şoförün yanına oturuverdim, dikiz aynasının yanında Türk bayrağı görünce bir vatandaşın taksisine bindiğimi anladım. Tekirdağlıymış, 26 yıl önce gelmiş, 55 yaşındaymış. Emekli olmak için 65 yaşını bekleyecekmiş, ‘‘Türkiye’de olsam bir gün beklemezdim’’ diyor. Konuşa konuşa giderken yolun sol tarafında aradığım mağazayı gördüm, ama burası Almanya öyle pat diye karşıya geçmek kolay mı? Tekirdağlı ilk uygun bir yerden dönüverdi! 26 yıl da geçse alışkanlıklarımız yasakları unutturuyor. Berlin dümdüz bir kent. Maç günü Berlin’e gelen yabancıların meydanları caddeleri işgal etmeleri dışında araçlar ve yayalar trafiği zorlamıyorlar. Otelin lobisinde öğleden sonrası maçlarını izliyoruz, sonra yine sokaklara düşüyoruz. İlk duBerlin’in batısı ışıl ışıl. yıkılmış ama Taşlarının yerinde duvar vardı rağımız Berlin’e hoş geldiniz kapısı Brandenbuırg. Kentin simgesi ve krallığın görkemini ifade eden Brendenburg 1788’de yapılmış. Berlin’e gelip de uğramadan geçilmeyecek bir anıt. Pariser Platz’daki bu anıt kapı Berlin’in 18 kapısından kalan tek kapı. Kapı ve üzerindeki antik dönemi ifade eden dört atlı iki tekerlekli araba 1806’da Napolyon tarafından Paris’e götürülmüş, 1814’de yeniden getirilerek ay marın projelendirdiği Reischtag ultramodern bir bina. 65 metre yükseklikteki binanın tepesinde yarım küre şeklinde bir ayrı bölüme döne döne çıkılıyor. Yukarıdan bakılınca 65 metre aşağıdaki toplantı salonunda parlamenterlerin konuşmaları akustik nedenle rahatlıkla dinlenebiliyormuş. Akşam yemeğini Parlamento’nun çatısında yiyoruz. Alman mutfağı daha ziyade proteini yüksek yemeklerden oluşuyor, bize Arjantin bifteği ikram ediliyor. 1970, 1974 ve 1977 de geldiğim Berlin’in doğusu hala bir değişikliğe uğramamış. Havai tren S’bahn yine doğu kesiminin ulaşımını sağlıyor. Televizyon kulesi yine yerinde. Ye ile casusların takas edildikleri noktada Rus ve ABD bayraklı iki kızın arasında 1 euro verip fotoğraf çektirenler adeta kuyruk oluşturmuştu. Doğudan Batıya geçmeyi engelleyen duvar 1961’de 1314 Ağustos arası iki günde tamamlanmış; 1989’da yıkılmıştı. Utanç duvarından bugün sadece 70 metrelik bir bölüm örnek olarak bırakılmış. Berlin’in doğusu hala kültür ve üniversiteler kesimi olarak tanınıyor. Berlin’e gelip de Türkiye’den kaçırılarak müze yapılan Pergamon’u yani Bergama’yı görmeden gitmek olmaz. Ancak Pergamon’u gelecek hafta daha geniş olarak anlatacağım. Almanya Mersedes, Adidas gibi önem Berlin’in en büyük kilisesi Dom. tiyatroya gitmez, kendi bölgelerinde Tatlıses, Müslüm Baba ya da ona benzer türkücüleri getirip eğlenirler, kendi bölgelerinde Türkiye’deymiş gibi özgürce yaşarlarmış. Ancak son yıllarda çocuklarını başka yerlerde okutmak isteyenlerin sayısı artıyormuş. Almanlara uyum sağlamak kolay mı? Çifte pasaportlu iki vatandaşın açtığı kulüp Artemis’i merak etmeyin, gidenler 70 kadın 300 üryan erkeğin bir havuzdaki raksını seyretmişler, hepsi, o kadar. doğu doğuda batı batıda nı yere konulmuş. Bugün bu kapının tam önünde Dünya Futbol Şampiyonası’nın sembolü olarak dev bir futbol topu yer alıyor. Yolumuz üzerinde Parlamento binası var. Hitler döneminden sonra dört mini yapılan binalar ise yine eskisi gibi yatay genişliyor. Batı kesiminde ise gökdelenler adeta yarış ediyor. Berlin’in casusluk filmlerine sahne olmuş onlarca senaryolara sahne olan ‘‘Çek Point Çarli’’ Doğu ile Batı Berlin’in giriş çıkış noktası. Burada nice olaylara tanık olmuştum yıllar önce. Batıdan gelenleri tepeden tırnağa ararlar, hatta Batı Berlin’de çalışıp Doğu’da evlenen Türkleri göz hapsine alırlardı. Casusların takas edildikleri bu yer adeta ana baba günüydü. Turistlere yıkılan duvarın parçalarını satan dükkanlar li markaların doğduğu yer. Berlin, eğlence, alışveriş ve ticaret merkezi. Doğu ne denli sakin ve sessiz ise Batı bir hayli gürültülü. Kürfünstendamm Berlin’in alış veriş bulvarı. Moda merkezleri de bu caddede. Ancak etiketlere yaklaşılır gibi değil. ÖzellikParlamento binası Reischtag ultramodern bir yapı.