Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYVALIK 45 ‘Kiritikoz’ların Cundası Yazı ve fotoğraflar Ümit Otan yvalık’ta Orfanoz’un A kahvesinin önünde çayını yudumlayan mı yoksa Cunda’nın Taşkahve’sindeki mi dedemdi? Cunda’nın dar sokaklarında evlerinin önünde oturan yaşlı kadınların hangisi anneannem hangisi teyzemdi? Aslında hiçbiri yoktu. Hepsinden geriye Hüseyin Efendi’nin ‘‘kırık dökük’’ aşk öyküsü ve torunları kalmıştı. Yolum ne zaman Cunda’ya düşse içimi tuhaf bir hüzün sarar. Kimileri analarının kucağında, kimileri karnında geldiler. Kimilerinin baharı yaşayan sevdaları mübadeleye denk düştü; onlar da aşklarını taşıdılar Cunda’ya. Girit’in Resmolular’ı, Hanyalılar’ı, Kandiyalılar’ı aslında beraberlerinde Girit’i de getirdiler. Cunda Girit oldu sanki. Uzaklara bakılıp iç çekildi; en acıklı Türkçe ve Rumca şarkılar Ege’de birbiriyle kucaklaştı. Dedem o günleri, ‘‘Sanki Resmo’nun bir mahallesinden başka bir mahallesine göçmüş gibi olduk. Sanki oraları Cunda’ya taşımışlardı’’ diye anlatırken beyaz buruşuk mendiliyle de sürekli gözyaşlarını silerdi. Parke taş döşeli o dar sokaklar. Kapı önlerinde yaşlı kadınlar. Biri ıspanak ayıklıyor. Diğeri yan komşusuyla sohbette. ‘‘İdekanis’’ diyorum yaşlı kadına. O da Rumca bir şeyler söylemeye başlıyor. Hiçbir şey anlamıyorum. Bildiğim çok az Rumca kelimeden biri ‘‘nasılsın’’; Ayşe Teyze, gözlerimin rengine bakıp benim de ‘‘kiritikoz’’ olduğumu leri, karşıdaki köhne yapıların kim bilir nerelerinde gizli... Analarının kucağında ya da karnında gelenler şimdilerde torun sahibi. Girit’ten Cunda’ya taşınan yaşamlar hiç değişmemiş. Girit mutfağı tüm canlılığını koruyor. Kabak çiçeği dolması, deniz börülcesi, bol zeytinyağlı karışık salatalar Girit mutfağının en önemlileri. Cunda’ya gidilip papalina yenmeden olur mu? Papalina sardalyenin yavrusu, çilingir sofralarının baş konuğu. Kıyıda günbatımı saatleri şölene dönüşüyor. Şen kahkahalar, anason kokularına karışıyor. Burada keyifsiz olmanıza izin yok, belki biraz hüzünlü olabilirsiniz. Eğer bir gün yolunuz Cunda’ya düşerse ve Taşkahve’de şöyle bir çay molası verirseniz, aşkları mübadeleye denk düşenlerin kırık öykülerine de zamanınızın küçücük bir bölümünü ayırın. Yanınızda Ayvalıklı Yazar Ahmet Yorulmaz’ın ‘‘Girit’ten Sonra Ayvalık’’ kitabı olsun. İster dedem Hüseyin Efendi’nin, ister Ahmet Yorulmaz’ın Hasanaki’sinin peşine takılın. umitotan?imeyil.com söylüyor. Hüseyin Efendi’yi, karısı Hamide’yi, Cunda’dan ayrılmayan oğlu Kokucu Mustafa’yı tanıyor. ‘‘Mustafa da yakında öldü’’ diyor. Aslında ölenler yalnızca insanlar değil, ‘‘tarih’’ de ölüyor Cunda’da. Manastırlar neredeyse yok olmuş. Kiliselerin çoğu yok, biri enkaz halinde biri zorlukla ayakta duruyor. 1873’te yapılan Taksiyarhis Kilisesi’nin durumu içler acısı; talan edilmiş, harabeye döndürülmüş. Oysa Taksiyarhis ve Aya Nikola Kiliselerinin restore ve çevre düzenlemesi Kültür Bakanlığı’nın 1994 yılı programında var. Aradan yıllar geçmiş, değişen çok şey yok. Kıyıdaki Taşkahve, Rumlardan ayakta kalabilen neredeyse tek bina. Dışarıda balıkçılar ağlarını onarıyor. Bir ihtiyar tek başına oturuyor. Sanki Hüseyin Efendi. Bir tarafta yaşlılar diğer tarafta gençler kağıt oynuyor. Renkli camların Taşkahve’nin içinde yarattığı ışık cümbüşü insanı büyülüyor. Aşıklar tepesinden Cunda’ya bakmak ne güzel. Hüseyin Efendi Hamide Hanım’la kim bilir kaç kez bu tepeye geldi. El ele tutuştuğu sevgilisine söylediği sevda söz