27 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 RÖPORTAJ Selçuklu usulü tatil ntalya Belek’te Kempinski The Dome Oteli’nde Selçuklu mimarisi esas alınmış. Ana giriş kapısı Konya Karatay Medresesi giriş kapısının tıpkısı. İç giriş Beyşehir Eşrefoğlu Camisi’nin ahşap kapısı... Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat Beyşehir için ‘‘Cennet varsa ya burası, ya toprağın altı’’ dermiş. Kempinsky The Dome’u yaptıran Ali Akkanat da, Konya Beyşehir’in Durak köyünden olduğu için oteli planlarken, büyük olasılıkla ‘‘cenneti yeryüzüne indirmek amacıyla’’ yola çıkmış... Benim tahminine göre ramak kalmış. Bin 350 dönüme varan bir araziye kurulmuş yapı, sanki otel değil, Selçuklu İmparatorluğu gibi... Alaattin Keykubat görseydi, sanırım fazla yadırgamazdı. Sultan, belki sadece fiyatlardan şikayet ederdi. Çünkü otel ve yemekleri pek ucuz değil... A Antalya’da Kempinski The Dome ülkemizin Akdeniz sahilindeki en pahalı otellerinden biri. Sahibi ‘‘Acaba cenneti yeryüzüne indirebilir miyim’’ diye yola çıkmış. Benim tahminime göre ramak kalmış. Kaliteli yabancı Avrupalı müşteri hedef alınmış. Yıllık ortalama fiyatlar; yarım pansiyon 100150 euro... Yaz sezonunda 225 euro ile Türkiye’nin Akdeniz sahilindeki en pahalı otellerinden biri. Otelin yöneticisi Bekir Akkaş yabancı ve kaliteli yani çok zengin turistleri tercih ettiklerini söylüyor. Bu yıl kuş gribi ve Danimarka’daki karikatür krizi ne deniyle özellikle İskandinav ülkelerindeki müşterileri epey korkmuşlar. Belki biraz gecikmeyle rezervasyonların açılacağı umut ediliyor. Otele gelince... Eleştirecek hemen hemen hiçbir şey bulamadım. Bununla birlikte kaldığım sürece (iki gün) banyo ve lavabodaki sıcak suyu da bulamadım. Işık sistemi de bir ölçüde karışıktı ama sonuçta azmin elinden kurtulamadı. Su sorunu daha farklı... Sanırım otelcilikte şöyle bir durum yaşanıyor: Musluk üreticileri her yıl nasıl yapalım da, otel müşterileri muslukları görünce afallasınlar, sıcak ve soğuk suyu bir türlü bir araya getiremesinler diye düşünerek bilme ce gibi su muslukları üretiyorlar. Yeni oteller de müşterilerin alışık oldukları musluklara itibar etmeyip, ille en yenilerini takıyorlar. Sonuç, benim durumum. Sıcak suyu ararken, soğuk suyla duş veya bunun tersi... İnsan telefonu açıp ‘‘Bu musluk nasıl çalışır’’ diye sormaya da çekiniyor doğrusu. Kadriye’de durum Otele taksi çağırdınız mı, en yakın köy alan Kadriye’nin şoförleri gelip sizi alıyor. Yolda otelin durumunu sözbirliği etmişçesine şu sözlerle yorumluyorlar: Adam devletin arazisine el koydu abi... Gerçek durum ise tam olarak şöyle: Araziyi devlet veriyor, oteli şirket ve devlet ortaklaşa yapıyor. Sonra otel sahibi devlete kira ve cirodan pay veriyor. Kadriye esnafı da ilk önce hangi otelde kaldığınızı soruyor: ‘‘Kempinski’’ derseniz gözleri parlıyor ve beğendiğiniz tşorta 75 eurodan kapı açıyor. Ben yeminbillah ederek iyi Türkçe konuşan bir yabancı değil, özbeöz İstanbullu olduğumu ehliyetimle kanıtladıktan sonra fiyat önce 20 euroya, ardından ‘‘sırf benim hatırım için’’ 10 yeni liraya iniyor. Yani Kempinski’de kalıyorsanız, Kadriye’de kazıklanmak Allah’ın emri...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle