27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 PARİS PARİS 25 Concorde’dan Champs Elysees’ye Paris’in en büyük meydanı Concorde ‘‘Barış’’ demek ama bu meydanda tam 1.343 kişinin başı giyotinle kesilmiş. 1836’da, meydanın ortasındaki giyotinin yerine Osmanlı’ya başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın hediyesi 220 tonluk dikilitaş dikilmiş. Paşa bu hediyesiyle, Fransızlara teşekkür borcunu ödemiş! Murat Özsoy Fotoğraflar İzzet Keribar flaya pofluya tırmandığımız Eyfel’den baktığımızda, içinde Napolyon’un mezarını saklayan InO valides Kilisesi’ni pırıl pırıl kubbesinden rahatlıkla seçebiliyoruz. Takvimler 1821 yılını gösterirken, hapsedildiği St.Helena adasında kimilerine göre kanserden, kimilerine göreyse arsenikle zehirlenerek ölür Napolyon. Naşının, Fransa’ya getirilebilmesi için can düşmanı İngilizlerden izin alınması ise tam yedi yıl sürer! Bin bir güçlükle ülkesine getirilen Napolyon’un cenazesi tıpkı Mısır firavunlarına yapıldığı gibi iç içe altı tabuta konur. Birincisi kalay, ikincisi maun, üçüncü ve dördüncüsü kurşun, beşincisi abanoz, altıncısı ise meşedendir bu tabutların! En sonunda da tüm tabutlar kırmızı granitten bir lahdin içine yerleştirilir! Eyfel Kulesi’nin çevresindeki yeşil alanda dolaşıyoruz! Fransız İhtilali sırasında pek çok festivale tanık olur burası. Haziran başında bu alanda festival düzenleyen ihtilalin liderlerinden Robespiyer’in, aradan daha iki ay bile geçmeden, Temmuz sonunda, beraber yola çıktığı insanlar tarafından idam edilmesi, o dönemin politik hareketliliği açısından hayli düşündürücü! Eyfel’den sonraki durağımız Paris Operası. İçerde, ünlü opera sahnelerinin maketlerine de yer verilmiş olması hayli ilgimizi çekiyor. 1875 yılında sahnelenen Hamlet’ten, 1884’teki Sapho’ya ve Mozart’ın Don Juan’ına kadar pek çok ünlü operanın unutulmaz sahnelerini hayranlıkla izliyoruz... 2 bin izleyici alabilen at nalı biçimindeki beş katlı opera binası içerisinde sürekli olarak güvenlik görevlileri köpekleriyle dolaşıyor. Her şey o derece değerli ki! Nefis tavan süslemeler, dev şamdanlar, muhteşem avizeler ve hele hele o güzelim seyirci localarıyla Paris Operası tek kelimeyle nefes kesici! ‘‘Hayat bir tiyatro salonudur, parası olanlar iyi yerlerde oturur’’ diye boşuna söylememiş eskiler! Gerçekten de, parası olanların iyi yerlerde oturduğu bu muhteşem binada 1896 yılında, ne olmuş dersiniz? Opera’nın altı tonluk avizesi seyircilerin üzerine düş müş! Aslında Mozart‘‘ diye başlıyorsunuz ve olana bakın, başınıza altı tonluk avize düşüyor! Ünlüler mezarlığı Fransız İhtilali’ni izleyen yıllarda önemli şahsiyetlerin gömüldüğü Pantheon’dayız. Victor Hugo’dan Emile Zola’ya, Voltaire’den Mirabeau ve Rousseau’ya dek tarihe mal olmuş şahsiyetlerin mezarı bulunuyor burada. 1789’da tamamlanmış Pantheon’un üzerinde, anavatanın evlatlarına minnettarlığını ifade eden bir söze yer verilmiş. Ünlülere kucak açmış çok önemli bir mezarlık daha var Paris’te. Balzac’tan Moliere’e, Danton’dan La Fontaine’e dek pek çok ünlü Fransız’ın yanı sıra, Chopin, Modigliani, Oscar Wilde ve Jim Morrison gibi Fransız olmayan ünlülerin de gömülü olduğu ünlü Pe reLachaise Mezarlığı. Aynı mezarlıkta Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya’nın da yan yana mezarları bulunuyor. Fransız ihtilal hükümeti Paris Komünü’nü 1871’de sona erdiren çatışmalar sırasında ‘’federeler duvarı’’nın dibinde kurşuna dizilen 147 komüncünün mezarı da burada. Concorde Meydanı Paris’in, en büyük meydanı Concorde’un adı ne anlama geliyor dersiniz: Barış. Parisliler, 8. Bölge’deki bu güzel meydana ‘‘Barış’’, ‘‘Hoşgörü’’ ya da ‘‘Sevgi’’ gibi bir ad vermekte, doğal olarak son derece özgürler tabii! Ancak, minicik bir sorun var galiba! Bu ‘‘Barış’’ meydanında giyotinle başı gövdesinden ayrılanların sayısı tam bin 343 kişiymiş! Gerçi, ihtilaller gülsuyu ile yapılmaz ama, Fransız İhtilali’nin taş üstünde taş bırakmadığı yıllarda, Concorde Meydanı’na yerleştirilen giyotin de omuz üstünde baş bırakmamış doğrusu! Dönemin önde gelen pek çok şahsiyetinin kafası bu meydanda giyotinle kesilmiş. 16. Louis, Kraliçe Marie Antoinette ve Robespiyer giyotinin hışmına uğrayan ünlülerden. Giyotin, sonraki yıllarda da görevini eksiksiz yerine getirmiş ve Fransa’da ölüm cezasının kaldırıldığı 1981 yılına dek bu kez de adi suçluların infazında kullanılmış. 1836 yılında, meydanın ortasına giyotin yerine Mısır’daki Mehmet Ali Paşa tarafından Fransa’ya hediye edilen 220 tonluk bir dikilitaş yerleştirilir. Mehmet Ali Paşa bu hediyesiyle, Mısır valisi iken Osmanlı’ya karşı ayaklanması ve sonunda da Mısır hükümdarı olması sürecinde kendisinden yardımlarını esirgemeyen Fransızlara teşekkür borcunu ödemiş! Champs Elysees ‘‘Dünyanın en güzel bulvarı hangisidir’’ sorusuna verilecek yanıtın, Zafer Takı’ndan başlayarak iki kilometre boyunca Concorde Meydanı’na doğru süzülen ChampsElysees olması gerektiği konusunda pek çok insan hemfikir. 1667’de tasarlanmış ve ‘‘dünyanın en güzeli’’ unvanına layık görülen bu bulvar bir zamanlar neymiş dersiniz? Sadece ve sadece iğrenç, sakil bir bataklık! Demek ki, insanlar gibi caddeler de aslını unutmamalı! Boşuna söylememişler, ‘‘aslını inkar eden haramzadedir’’ diye. Kente dev meydanlar ve inanılmaz genişlikte bulvarlar kazandıran insan kimdir diye soracak olursanız, bunun yanıtı Seine Valisi Baron Haussmann’dır hiç kuşkusuz! 2 bin seyirci alabilen, ancak, aldığı bu seyircilerin üzerine altı tonluk avizesi düşen muhteşem opera binasının da Haussmann’ın en önemli eseri olduğunda hemen herkes hemfikir. 1853 yılından itibaren 20 yılı aşkın bir süreyle Paris’i uçsuz, bucaksız bir şantiye haline getirir Haussmann. Sokakların geniş bulvarlara dönüştürülmesi arzusunun bir nedeni şehircilikle ilgili kaygılar ise, diğer nedeni de daracık sokaklarda kolaylıkla kuruluveren barikatlara engel olabilme düşüncesidir! ChampsElysees Bulvarı’nda, yeşil renkli minicik motorlu araçlarıyla kaldırımlarda dolaşıp çöp kovalarını boşaltan çöpçü kızlara rastlıyoruz. Bir yandan temizlik sürerken, öte yandan da ‘‘vitrin kirletme operasyonu’’ tüm hızıyla devam ediyor! Seyyar satıcılar, dükkanların camlarına yapışkanlı minik insan heykelleri fırlatıyor. Plastik heykeller, elleri, ayakları cama yapışa yapışa, yukardan aşağı vitrini dolaşıyor. Bu durumda, dükkan sahiplerinin her sabah ilk yaptığı şey, akşamki seyyar satıcıları hayırla anıp vitrini temizlemek olsa gerektir diye düşünmeden edemiyoruz!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle