Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL 37 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr NURNBERG’DE ORTAÇAĞ! Üç kez Nürnberg’e gittim. Tümünde hava gri, kent renkliydi. 90’lı yılların ortasında daha çok kentin Türkleri çekmişti beni. Bir de Balkanlar’dan buraya gelen, toprağını yitirmiş, kökleri havada bitkiler gibi yaşayan göçmenler. Balkanlar’dan gelenler göçmen de, Türkiye’den gidenler değil mi? Hayır, değil... Onlar kendilerini göçmen saymıyorlar! İki Almanya’nın birleşmesinden sonra Doğu’dakiler Batı’yı tanımak için sık gidip gelmişlerdi. Anlatılan o ki; birleşmenin ilk sıcaklığı geçtikten sonra eski Doğu Almanya’dakiler yaşam koşullarının zorluğundan, fiyatların yüksekliğinden yakınmışlar. Bunun üzerine Türkler, Doğu Almanlar’a dönüp şöyle demişler: Gelmeseydiniz, biz mi çağırdık! Nürnberg’e en son geçen Mart ayında gittim. Kent yine gri. Türkler yerleşik yaşamı sürdürüyor ama, Türkiye ile nefes alıp vermeyi de ihmal etmiyor. Nürnberg’in tarihine bakınca kendime sormadan edemem: Bu kent Ortaçağ’ı bin yıl önce mi yaşadı, 1900’lerin ortasında mı? Ortaçağ deyince akla çoğunlukla bağnazlık, insanlar arasında ayrımcılık geliyor. Nürnberg bunu Hitler Almanya’sında yaşamadı mı? Yaşadı... Hem Hitler döneminin insanları kan grubuna göre ayıran o karanlık günlerini hem de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nazilerin yargılanışını... Bu anlamda belki de Nürnberg’e haksızlık ediliyor. Zira kentin adını duyanın aklına ilk, İkinci Dünya Savaşı ve sonrası geliyor. Nürnberg’in Ortaçağ’da nasıl bir kent olduğunu merak eden, ilk eski kentin bulunduğu, surlar ve köprüler içindeki bölüme gitmeli. Eski kentin en yüksek yerinde kurulu kaleye giden dik yollar, yanlardaki birbirinden güzel evlerle katlanılabilir hale geliyor. Eski kent, sadece yapılarıyla değil, yüzlerce yıllık geleneğiyle de tarihselliğini koruyor. Bölgenin, belki de Avrupa’nın en büyük el işi ürünler pazarı burada kuruluyor. Eski kentin sokaklarında dolaşırken, Nürnberg’in İkinci Dünya Savaşı’nda dörtte üçünün zarar gördüğüne inanmak zor. Almanlar, savaşın sonrasında ilk, güzel sanatlarla ilgili binalarını ve eski yapılarını restore etmişler ve yaşamın kopan damarlarını dikmişler. Adı Nürnberg’le bütünleşmiş pek çok Alman aydının başında Dürer geliyor. Evi öylesine güzel duruyor ki... İnsana şunu dedirtiyor: Bu binada oturanın adı Dürer, Zarar verirsen defterini dürer! Gezekalın Turizme bakış Özlem Kızıltepe Anadolu Turizm İşletmecileri Derneği’nin yaptığı Anadolu Turizm Araştırması’nda Anadolu insanının turizme bakış açısı netlik kazandı. Anadolu insanı beklenenin dışında hoşgörülü ve yeniliğe açık. Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e turizm sektörünün yenilik ve değişiklikleri artık yadırganmıyor. Turistlerin kılık kıyafetleri, alışkanlıkları konusundaki ahlaki yargılar sanıldığından daha fazla esnek. Adıyaman, Afyon, Ağrı, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, Hatay, Karabük, Kütahya, Konya, Mardin, Nevşehir, Sinop, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerini kapsayan araştırmada turizm kavramını katılımcıların üçte biri gezip dolaşmak, dörtte biri eğlence olarak tanımlanıyor. Genel olarak turistlerin kılık kıyafetleri konusunda ciddi bir tepki yok. Buna karşılık cami ve türbe gibi kutsal sayılan mekanları gezen turistlerin kılık kıyafetleri konusundaki hassasiyet yüksek. İnsanlar evlerinde turist ağırlama konusunda ılımlı bir tavır takınıyor. Bölgelerinde en az görmek istedikleri turistler Araplar. En çok tercih edilenler ise Avrupalılar. Turistlerle olan kültür alışverişi konusunda, Anadolu kültürünün turistlere aktarıldığı görüşü ve kültür iletişimi yaşandığı görülüyor. Turizmin ahlaki bozulmanın sebebi olduğu görüşü, dörtte bir oranında kabul görüyor. Ama turistlerin üstsüz güneşlenmesi konusundaki kabul oranı yüzde 38’de kalıyor. Turizm konusunda en önemli malzeme olarak tarihi ve doğal zenginlikler sayılıyor, bunu kültürel unsurlar izliyor. Doğa sporları gibi yeni gelişen ve iç turizmde çok fazla ön plana çıkmayan bir alanında tercih sebebi olması Anadolu insanın gelişen turizmi dikkate aldığını gösteriyor.