Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
RUSYA 31 Çocukların Moskova’sı Yazı ve fotoğraflar Ümit Otan entin neresinde olursak olalım hemen yanı başıK mızdalar. Şarkılar söyleyerek, düzenli sıralar halinde, önümüzden geçip gidiyorlar. Kızıl Meydan’da öğretmenleri bir şeyler anlatıyor, onlar dinliyor. Müzelerin, tiyatroların, galerilerin önünde kuyruktalar. Özel bir gün ya da hafta mı acaba? Hayır, değilmiş. Küçük yaşta kentlerini tanımaya, toplumsallaşmaya başlayıp sanata, kültüre ‘‘ısınıyorlar’’mış. Moskova’da öncelik onların, çocuklarınmış. Loş bir salonda yılların ‘‘uykusunu’’ sürdüren Lenin’in kırmızı ışığın etkisiyle pembeleşmiş yüzüyle karşı karşıya gelmek tabii ki etkileyici; Dışişleri Bakanlığı binasının hemen arkasındaki Ünlüler Mezarlığı’nda Gogol, Şolohov, Bulgakov, Ayzenştayn gibi sanatı, kültürüyle ülkesine katkıda bulunmuş ‘‘ünlülerle’’ yan yana yatan ve vatan hasretinin bitmesini bekleyen Nazım Hikmet’e bir demet karanfil sunmak tabii ki çok heyecan verici; Russian Oteli’ndeki odamızın penceresinden Kızıl Meydan’a bakarak uykuya dalmak ve sabah o muhteşem manzarayla uyanmak tabii ki büyüleyici. kağı’ndaki Türk lokantalarında yiyebilir, hemen köşedeki ‘‘kazıkazan’’cıda şansınızı deneyebilir, daha fazlasını isterseniz otellerin kumar makinelerinin başında sabahlayabilirsiniz. Petro’ların, Korkunç İvan’ların da Lenin’lerin, Çehov’ların, Puşkin’lerin de kenti Moskova. ‘‘Bu günlerde kimin?’’ diye sorarsanız, ‘‘çocukların’’ derim. Belki de bizim çok alışık olmadığımız görüntülerdi. Bizim özel günlerde, törenlerde, etkinliklerde rastlayabileceklerimizi onlar her çıkıyorlar. Öğretmenlerinden biri iki çocuğun ellerinden tutmuş. Diğer öğretmenler çocukların etrafında. Hepsi güleç, hepsi keyifli. Moskova’nın bütün çocukları, neredeyse sokaklardaydı. Bu bir rastlantı mıydı? Bize rehberlik yapan Türkoloji öğrencisinin anlattıklarıyla yetinmeyip, öğretmenlerle konuşmamız için yardımcı olmasını istiyoruz. Haftanın belirli günlerinde çocuklarla ‘‘sokağa’’ çıkılıyormuş ve bu çok önemliymiş. Çocuklar İlle de çocuklar Kar yağmakla yağmamak arasında ‘‘kararsız’’; Moskova beyaza boyanmaya hazır, bekliyor. Kente ‘‘komünistler’’ değil daha çok iş adamları akın etmiş. Alış veriş merkezleri İstanbul’u aratmıyor desek abartmış mı oluruz? Dünyanın tüm ‘‘önemli’’ markaları vitrinlerde yerini almış. Bizim en güzel ev yemeklerini Arbat So gün yaşıyorlardı. ‘‘Manzara’’ şu: Puşkin Müzesi’nin önünde uzun kuyruk var, ama en önde onlar; 69 yaş grubu çocuklar. ‘‘Olabilir’’ diyorsunuz. Neredeyse ormanı andıran parkın içinden geçiyorsunuz, yine onlar. Paltoları, atkıları, ayakkabıları; özetle giyimleri harika. Sanki bir bahar havasındaymışlar gibi rahatlar, şarkı söylüyorlar. Kızıl Meydan’ın bir köşesinde biraz daha ‘‘büyükler’’ öğretmenlerini dinliyor. Moskova Irmağı’nın yanındaki parke taşlı yoldan yine karşımıza kentlerini küçük yaşta tanımaya başlıyor, toplumsallaşıyor, kültür, sanat etkinlikleriyle tanışıyorlarmış. Küçük yaşlarda müzelere, konserlere, tiyatrolara giden çocukların ilgi alanları da şekilleniyormuş. Gördüklerimiz de kesinlikle bir rastlantı değil, kentin her zamanki haliymiş. Yani anlayacağımız, çocuklar için sıradan bir günmüş...Biriki küçükle de sohbet imkanı yarattı rehberimiz. Kırmızı bereli ve montlu oradan oraya zıplayan güleç kız, baleye meraklıymış ve ders alıyormuş. Erkek kardeşi müziğe ilgi duyuyormuş, keman çalıyormuş, ama ileride çello çalmak istiyormuş. Birlikte fotoğraf çektiriyoruz, fotoğraflarını çekiyoruz. Güleç yüzlerini yanımızda getiriyoruz. Moskova, yaldızlı kubbeli kiliseleri, katedralleriyle; Çarlık Rusya’sının gizemli tarihiyle, Kremlin’i, nöbet değişimleri, metrosu, acılı votkası, Arbat Sokağı, yaşlı komünistleriyle etkileyiciydi. Ama, bana sorarsanız, en çok etkilendiğim, Moskova’nın çocuklarıydı. umitotan?gmail.com