Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 DISNEYWORLD DISNEYWORLD 17 Para basan farenin öyküsü Nuyan Yiğit zay yolculuğunun çıkış giriş kapısı olan Cape U Kennedy’den batı yönüne döndüğünde hemen Orlando’ya varıyor insan. Sadece portakal çiçeklerinin tatlı kokuları ile renkli meyvelerinin olmasını sessizce bekleyip adeta pinekliyen bir kent, hatta bir yöre; fakat bir ‘‘fare efsanesi’’nin gelişi ile çıldırmış durumda. Evindeki sıçanın resmini çizerek onu filmleştiren ve dünya çocuklarının tümüne sevdiren Walt Disney, geçen asrın ortasında Kaliforniya’nın Los Angeles yakınlarında açtığı Disneyland eğlence parkını birkaç kez katlayacak büyüklükteki Disneyworld’ü Florida’nın göbeğinde 1971 yılında açınca ve de her gün buraya 100 bin ziyaretçi toplayınca yaşam şekli de, görünümünü de, kimyası da değişivermiş kentin. New York’un Manhattan adasının iki misli bir araziye yayılan Disneyworld’ün adı, para kelimesi ile eş anlamda. Ucu bucağı görülmeyen bu eğlence dünyasında beş ayrı park var. Monorail denen direkler üstünden bağlanmış tek rayda kayan bir hava treniyle bu parkların birinden diğerine uçup gidiveriyorsunuz. Parkların sadece birini gezmek için en az bir gün harcamak şart. Beş parkın her birini gezmek isterseniz beş gün dolanıp duracaksınız. Büyükler için beş günlük biletin fiyatı 340 dolar; üç yaşından büyük ve dokuz yaşından küçük çocukların bileti 275 dolar. Otel fiyatı buna dahil olmadığı gibi yiyecek ve içeceğinize ödeyecekleriniz de dahil değil. Hele bir ‘‘Disney Oteli’’nde kalmıyor iseniz ve otomobilinizi de otoparka koydu iseniz günde park parası için 53 doları da hazır etmeniz gerekiyor. Bu hesabı yaparken sakın yavrunuzun isteyeceği hatıra eşyalarının kesenizde açacağı deliği aklınızdan çıkartmayın. Unutmamanız gereken bir başka çok önemli husus da fotoğraf veya video kameralarınız ile onların filim, disket veya teyplerini yanınıza almanızdır. Pekiyi, bunca parayı ödemeye değer mi? Tek kelime ile değer. Harcadığınız parayı yeniden kazanabilirsiniz, yani giden parayı yeniden bir gün görebilirsiniz ama Disneyworld’ü görmedi iseniz tahayyül bile edemezsiniz. Hele bir çocuk iseniz... Sinderella’nın ünlü şatosunun kuleleri çarpar gözünüze ilk olarak. Sonra, beyaz perdeden tanış olduğunuz karakterler çıkar karşınıza: Miki Fare, sevgilisi Mini, arkadaşları Goofy, Pluto, gevrek sesli ördek Donald, papağan Jose Carioka, tabanca delisi horoz Gonzales, küt burunlu pembe domuz yavruları ve cüceleri ile Pamuk Prenses... Parkın içinde sekiz pavyon vardır. Her birinin teferruatı bile, insan aklının ve hayal gücünün sınırlarını zorlayarak meydana getirilmiş. Ormanlar aleminde gezerken papağan çığlıklarından kurbağa vıraklamalarına, aslan kükremelerinden yılan tıslamalarına kadar her çeşit ses harmonisi arasında hortumunu uzatıp sizi kavramasına ramak kalacak kadar yaklaşan kulaklarını açmış çılgın filden mi kaçacaksınız, yoksa testere dişli ağzını açmış koşan bir timsahtan mı, yahut ağacın tepesin0den üstünüze atlamak üzere yaylanan kaplandan mı kaçacaksınız? O anda birden beliriveren avcının patlayan silahının sesinden mi küçük dilinizi yutarsınız? Ben, ‘‘ormanlar’’ gezisinden çıkarken ana ve babalarına sımsıkı sarılmamış tek bir çocuk, delikanlıların boynuna kollarını dolamamış bir tek genç kız gör medim. Daha başka geziler de var. Karaib adalarında korsanların eline düşme tehlikesini mi yaşamak istersiniz, yoksa kafatası derinizin Kızılderililerce yüzülme korkusunu mu duymak istersiniz, veyahut tarihe bir yolculuk yapıp dinozorlar devrine mi gitmek istersiniz, Maya uygarlığındaki yaşamı mı görme merakındasınız? Paşa gönlünüze bağlı... Git başka bir pavyona, çık uzaya. Ay yakın mesafe. 2003’den beri Mars gezegenine, NASA tarafından verilen bilgiler ile götürüyorlar. Alın çocuğunuzu, giyin astronot kıyafetini, binin rokete ve gidin uzay dünyalarına. Daha başka şeyler görmek mi istiyorsunuz? İnsanin içine, beynine girin. Teknolojinin neler yapabileceğini, ağzınız açık seyredin. Bu pavyondan çıkan hemen herkesin yüzünde bir şüphe vardı: Doğru mu acaba? Beyin bu mu? Disney dünyasının içindeki bir başka büyük park: MGM Stüdyoları. Ünlü film sahnelerinde kullanılan dekorlardan oluşan sokaklarda yürür, beyaz perdede aşık olduğunuz güzel dilber veya adamların tıpatıp benzerleri ile karşılaşır ve bir filmin çekilmesine tanık olabilirsiniz. Film çekilen sette göreceğiniz tüm personel MGM’nin gerçek kadrosuna mensup kişilerdir ve çekilen film sahnesini de birkaç ay sonra sinemada görebilir ve kendi kendinize ‘’bu sahne çekilirken ben oradaydım’’ diyebilirsiniz. Bu parkın içindeki pavyonlardan birindeki minik salonlarda parayı bastırıp MGM filmlerinden veya dizilerden istediğiniz bölümü seyredebilmek de olası. Disney dünyası içindeki parklardan biri de Su Parkı. Engebesiz Florida’da, bu eğlence diyarına 40 met re yüksekliğinde bir tepecik yapmışlar ve üstünü de yapay kar ile kaplamışlar. Kayak yaptırıyorlar. Dağdan denize iniveriyor ve sukayağına geçebiliyorsunuz. Bu kayış 10 saniye sürüyor. Parkı günlerce dolaşmış hemen tüm çocuklar, sorduğunuzda en heyecanlı 10 saniyeyi karda kayma ve su üstünde uçmakla geçirdiğini söylüyor. Su Parkı’nın hemen yanında insan eli ile yapılmış bir Fırtına Gölü bulunuyor. Gölün dibine yerleştirilen cihazlar sayesinde belli aralıklarla bir buçuk metre yüksekliğinde dalgalar plajı dövüyor. Köpürerek gelen azgın dalgalar 2.5 dönümlük gölde yapay bir fırtına kopartıyor ve tayfunu, hortumu bol Florida’nın olağan yaşam düzeni hakkında bir çeşit örnek sergiliyor. Çok mu ballandırdım, az bile... Çünkü... Disneyworld bir farenin öyküsünden çok, insan ve doğanın evrimi.