Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÖŞE BUCAK 23 DÜZCE ÇEVRESİ venler bitince suyun seyrine dalıyoruz. Motor seslerine, otomobil kornalarına falan alışkın kulaklarımız suyun sesini yadırgamış. Ama hızla doğanın sesine uyum sağlıyor. Yavaş yavaş dinginlik egemen oluyor ortama. Etraf kuzguni yeşile boyanmış. Başka renk yok. Sofraya taze salata ve ekmek gelince acıktığını fark ediyor herkes ve balık gelinceye kadar ekmeklerle salata bitiveriyor. Balığın yanına yeniden söyleniyor. Etrafta malzemelerini alıp gelmiş ve mükellef piknik masası donatmış olanları görünce onlara da özenmiyor değiliz ama biz alabalığa mahkumuz hazırlıksız olduğumuz için. Bu arada unutmayın, şelale alanı saat 08.3019.00 arası açık. Suyun sesi, ormanın oksijeni, balığın lezzeti derken gün akşama dönüyor. Burada kalsak, kente dönmesek diye bir duygu kaplıyor içimizi. Aslında bir çözüm de var. 3 kilometre uzaklıkta Şimşirlik mevkisinde lokantası da olan bir pansiyon var. İki derenin arasında; üç odalı bir ev, bir konteyner, bir de kutup çadırı var. İsterseniz bir bakın (0555. 306 77 12). Ormanda kamp için izin gerekiyor önceden. (Milli Parklar 0374. 523 89 83). Düzce İstanbul’a 205, Ankara’ya 240 kilometre. Düzce Belediyesi’ne bitişik itfaiyenin sağından girip mezarlık geçiliyor. Hepsi 23 kilometre, son 9 kilometre toprak orman yolu. cumhuriyet@ekinyazim.com Cadıkazanı Cadıkazanı, sosyalsiyasal alanda kullanılan bir deyim. Ama derelerde de var işte. Suyun tabandaki kayaları sabırla oyarak oluşturduğu kuyulara “cadıkazanı” deniliyor. Buradakilerin 3.5 metre olanı var ama bazı yerlerde daha fazla derinliğe ulaşabiliyor. Dere yataklarında trekking yapanlar cadıkazanlarını severler, dikine duran bir küvet gibidir. Amatör gezginler için, düzenlenmiş alanın ötesine gitmek tehlikeli. Daha deneyimli guruplar, gerekli donanımla buralarda yürüyüş yapıyorlar. Seyahat acentelerinin düzenlediği doğa yürüyüşleri Abant’tan başlıyor ve Samandere Şelalesi’nde bitiyor. Yürünen parkur 4.55 saat kadar sürüyor ve orman içinde zevkli bir yolculuk... Etrafta yürümek güzel. Şelaleden çok daha fazla şey olduğunu fark ediyoruz. Orman etkileyici, pek uzaklaşmadan ağaçları, bitkileri inceleyin. Sonra buyurun alabalık ziyafetine. Böyle buz gibi ve temiz su olur da alabalık olmaz mı? Çağlayankaya Alabalık Restoranı Ziyaettin Şengül işletiyor. (0374. 561 11 41 ) Kırık, çıkık, incinme gibi durumlarda buranın alabalığının etini sardığımızda hemen iyileşeceğimi anlatıyor. Balık yaşatma havuzlarında alabalık ve bazen de mercan bulunuyor. Samandere Gündüz Mutluay irçok büyük kente yakın B ama çok da bilindiği söylenemez bir şelale var Düzce’nin oralarda bir yerde. Sıcaktan her şeyin kavrulduğu zamanda coşkuyla akarak etrafa serinlik saçıyor. Samandere Şelalesi’nden söz ediyoruz. Şelale “tabiat anıtı” olarak tescilli... Aslında burada beş şelale var. Ama bunları görmek biraz zor. Seyir platformu bir yana, ulaşmak için basit bir yolu bile yok. Ama Samandere Şelalesi kendi başına konuklarını mutlu etmeye yetiyor gene de! Şelaleye yaklaşınca önce sesi geliyor, sonra görüntüsü. Samandere şelale olup da kayalardan köpürerek düşmeden önce “finişe kalkmış” atlet gibi hızlanarak koşuyor. Bu kısa koşu 500 metre sürüyor, anıt ağaçların etraftaki kocaman kayaların ürpertici görüntüleri arasından akıyor su ve köpük köpük olup aşağıya düşüyor. Delicesine akıp şelaleye dönüşen çay bir de uğultu yaratıyor ki duymak gerek. İlk anda biraz ürkütücü gelse de biraz sonra alışıyor insan. Onun için de hemen basamaklara yönelmeyin, biraz etrafı seyredin ve suyun hızına da, sesine de alışın, deriz. Sonra suyun düştüğü yere, vadiye doğru demir merdivenin basamaklarını inmeye başlıyoruz. Suyun kaynağı öbür tarafta olsa da suyun kalbine iniyoruz gibi bir duygu kaplıyor içimizi. İleri teknoloji ürünü olmasa da, bu güzelim doğaya pek yakıştıramasak da merdiven sağlam. Seyir terasları da var. Suyun düştüğü yerde bir ara kaybolur gibi görüntüsü var. Orada oluşan bir mağaraya hızla girip çıkıyor. Koşusuna köpükler içinde devam ediyor. Burada durağanlığa yer yok. Her şey hızlı ve coşkulu. Bir de gürültülü. Merdi Baba Burnu K a r a d e n i z Ereğli Akçakoca Karasu DÜZCE Akyazı Samandere Dokurcun Mudurnu Göynük Çavuşlar