22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KÜBA 21 Gerisi tütün ve pirinç. Rom her yerde. Şeker kamışının çocuğu o. 1600’lerde adı “şekerin şarabı”ymış. Farklı karışımlarla çeşit çeşit içki üretiyorlar. En yaygını bol naneli “Mohito” ve limonata muamelesi görüyor. Yani içmeye sabahtan başlanıyor... Puro fabrikalarını ise adanın en batı ucundaki Pınar del Rio’da görüyorum. Bu yöre kalker oluşumlarla , mağara ve dağlarla doğa harikası. Fabrika dedimse, orta boy odalar. Çoğu kadın, sıralara oturmuşlar, dizlerinde yaprakları açıyorlar sonra incecik parmaklarla içlerini tütünle doldurup sarıyorlar. Puronun lezzetli olması için müzik yayını yapılıyor ya da biri yüksek sesle kitap okuyor. Kimin İçin Çalıyor”u yazdığı otel, Ambos Mundos, kentin en gözde lokantası ve barı. Ama “daiquiri”sini yudumladığı mekan Floridita Bar. Nobel ödülünü kazandığında bara konan büstü ve boş koltuğu hala orada. Havana’dan 25 kilometre uzaklıktaki San Fransisco de Paula’daki evi, yazarın 9 bin kitabını ve yaşama biçimini sergileyen bir müze... Küba yoksul. Kübalılar yoksul. Ama, “Devrimden önce biz yine yoksulduk, yalnız egemen güçler varlıklıydı, şimdi yoksulluğu paylaşıyoruz” diyorlar. Ülke 1993’de turizme açıldı. Turizme açılmak “socialismo o muerte” yani “sosyalizm ya da ölüm” sloganlarıyla soluyan ülkede, elbet sorunları da birlikte getiriyor. Turistin yemekte bıraktığı bahşişle, öğretmen ya da doktorun aylığı eşit olursa, artık gerisini siz düşünün... Turizm amaçlı, Türkiye’den gidenlerin çoğu Havana ve tatil beldesi Varadero’yla yetiniyor. Ne büyük yanlış! Güneş , kum, deniz, bunları dünyanın her yerinde bulabilirsiniz. Seçimizi farklılıklardan, özgünlükten yana yapabilmeniz için yazdım bu yazıyı Küba Che anıtını, Bolivya’da pusuya düşürülüp öldürülen Che ve arkadaşlarının anıt mezarını, şimdi birkaç tümceyle geçemem. Onu ayrı bir bir yazıda anlatmalıyım. Santa Clara’dan 75 kilometre sonra Cienfuegos kenti. Denize, ince uzun bir dil gibi uzanmış... Cienguegos’dan 80 kilometre sonra Trinidad kenti. Küçük bir mücevher. Küba kentleri içinde, mimari özellikleri, yapıları, parkları, doğası en iyi korunmuş olanı. UNESCO bu kenti ve Ingenios Vadisini dünya kültür mirası listesine almış. Dapdar sokakları, yeşilin bin bir türünü barındıran iç avluları, ahşap çatkılı rengarenk boyalı evleri, çiçek açmış balkonları, damları, pencereleri, rom ve puro kokan havası var. İnsanları el işlerinden, zanaatkarlıktan arda kalan zamanda müzik yapıyor. Bu yazının başında “Salsa ritmi” altında söylediğim her şey bu üç küçük kent için de geçerli. Hemingway’in adası Daha önce söylemedim mi? Küba’da okuması yazması olmayan insan yok. Beş haneli minicik köylerde bile mutlak okul var. Bol keseden söylemiyorum. Kendi gözlerimle gördüm. Küba’ya gelip de hiç baba Hemingway’i anmamak olur mu! Hemingway, yaşamının 30 yılını geçirmiş Küba’da. Ayak bastığı her yer, bugün turizmin hizmetinde. Havana’da yıllarca kaldığı ve “Çanlar Rom ve Puro Bu üç kent arasında gidip gelirken uçsuz bucaksız şeker kamışı tarlalarını görüyorum. Yüzyıllar boyu Afrika’dan getirilen kölelerin çalıştığı şeker kamışı tarlalarının ortasında, geçmişin feodal ilişkilerini sergileyen müze evler yer alıyor. Küba, rom ve puro cenneti. Oldum olası tarım ülkesi. Ekili topraklarının yüzde 43’ü şeker kamışına ayrılmış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle