04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 BELÇİKA FRANSA SERMAYELİ BANKA ZORLU GRUBU’NA C ekonomi MİLYAR DOLAR ÖDEYECEK HAZİRAN CUMA Denizbank’ı Dexia aldı D exia, Zorlu Holding’in elindeki Denizbank’ın yaklaşık yüzde 75’ini alarak çoğunluk hissesine sahip oldu. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, satış bedeliyle yeni istihdam alanları yaratacaklarını söyledi. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER İş Cinayeti man maden meslek örgütlerinden gelen açıklamaların içinden, Jeoloji Mühendisleri Odası’nın olay yerinde uzman incelemesine, rapora da dayalı son açıklamasından bilgi aktarmakla yetineyim: Sadece kazanın olduğu değil, bölgede üretim yapan tüm madenlerin, üretim teknolojileri ilkel, önlemler yetersiz. İşçileri, işsiz kalmış, maden üretiminde çalışmamış, çok düşük ücretli tarım işçileri. Kazadan sonra bölgede olmadığı için teknik yardım kamu işletmelerinden getirilmiş. Aynı işyerinde bir yıl önce de bir ölümlü, kamuoyundan saklanmış kaza olmuş. Bölge madenleri çeşitli özel sektör elinde uzun yıllar kötü koşullarda işletildikten sonra 1978’de kamulaştırılmış, 1980’de tekrar özelleştirilmişler. Odanın basın açıklamasında bir de yıl içinde 75 işçinin ölümüne yol açan bütün maden kazalarının dökümü var.. Daha fazla söze, bilgiye gerek var mı? ??? Şaşırtıcı, ürkütücü olanı, Erdoğan Hükümeti adına sorumlu Bakan’ın, kamuoyunun dikkatini olaydan uzaklaştırmaya, belki de yöre insanının tepkisini, işçinin, sendikaların hak aramasını önlemeye yönelik savunma refleksi. İsterseniz kaza ile ilgili ilk günün haberini bir kez daha anımsamaya çalışın. AKP kadrolarının, olay yerine, cenaze törenlerine, ailelere başsalığında bulunmaya yönelik koşturmacalarını anımsayın. Siz siz olun, kamuoyu yönlendirmesi, bilinç saptırması ile, siyaseten bu davranışların doğru olduğunu düşünmeye, hele de söylemeye kalkışmayın.. Çok değil, bundan bir 1015 yıl öncesinde bu türden bir maden kazasında hükümetin başında, sorumlu makamlarda olanlar, kazanın nedenleri üzerinde hesap sorulacağını içeren bir başsağlığı dileği açıklamasını ancak yapmaya kalkışabilirlerdi. Bir sorumlu Bakan için ‘‘olagelen’’ yorumlamasının ağır siyasi bedeli olurdu. Türkİş, işkolunun en büyük maden sendikaları da herkesten önce ayağa kalkar, bilimsel iş cinayeti niteliğinde olan bu türden bir kazanın nedenlerini öncelikle onlar sorgularlardı. İşçilerin öldüğü yörede de alınmayan önlemlere ilişkin, anlamlı bir hesap sorma, öfke yaşanırdı.. Ilımlı İslam kimlikli siyasal iktidar, işsiz, yoksullaşmış, çaresiz insanların, körü körüne kadere dayalı kör inanca sarılmaları, sendikal örgütlülük, işçi bilinci erozyonu... Aklı, bilimi, insan yaşamının değerini, hak arama, hele de yaşam hakkı için savaşım refleksini böylesine ağır mı köreltti? [email protected] AVRUPA’DA İLK ’TE 1996 yılında Fransız Credit Local ve Belçikalı Credit Communal’ın birleşmesiyle ortaya çıkan Dexia, ortak para Avro ülkelerindeki bankalar liginde ilk 15 arasında yer alıyor. Hem Brüksel hem de Paris’te merkezi bulunan şirketin geçen yıl sonu itibarıyla aktifleri 509 milyar Avro, net kârı da 2 milyar 38 milyon Avro’yu buluyor. K Ekonomi Servisi Denizbank AŞ’nin sermayesinin yüzde 74.9965’ini temsil eden Zorlu Holding AŞ’ye ait hisselerin 2.4 milyar dolara BelçikaFransa sermayeli Dexia SA/NV’ye satışıyla ilgili, Dexia ile Zorlu Holding arasında anlaşma imzalandı. Varılan mutabakat çerçevesinde halen Denizbank’ın portföyünde bulunan yüzde 39.77 oranındaki Zorlu Enerji hisseleri, bankanın devrinin tamamlanmasından önce, Zorlu Holding tarafından Denizbank’tan devralınacak. Dexia satış bedelini gerekli izinler alındıktan sonra peşin olarak ödeyecek. Dexia’nın üst yöneticisi (CEO) Axel Miller, uzun süredir Türkiye’de genişlemek için arayışta olduklarını belirterek ‘‘Denizbank’ın alınması bizim için bir dönüm noktası. Faaliyet gösterdiğimiz alanlardaki hedefler açısından mümkün olan en iyi eşleşmeyi gerçekleştirdik’’ diye konuştu. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ise hisse satışıyla ilgili olarak ‘‘Çağrıda bulunacağız, azınlık hissedarlarımız da şu andaki alım sözleşmesinin bütün maddi koşullarından aynı şekilde ana hissedarımız Zorlu Grubu gibi yararlanacak’’ dedi. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu da satış bedeliyle daha fazla istihdam yaratmaya çalışacaklarını söyledi. Denizcilik sektörüne destek için kuruldu Denizbank, Türk denizcilik sektörüne finansman sağlamak amacıyla 1938 yılında devlet bankası statüsünde kuruldu. 1992 yılında hükümetin bazı devlet bankalarını birleştirme kararı sonrasında Denizbank, Emlakbank çatısı altına girmiş, 1997’de Emlakbank’tan ayrılarak ayrı bir tüzelkişilik olarak özelleştirilmişti. Özelleştirme aşamasında, 1992’den itibaren pasif konumda bulunan birkaç eski şube dışında, bankanın önemli bir aktifi bulunmuyordu. 1997 yılı başlarında Zorlu Grubu, Denizbank’ı Özelleştirme İdaresi’nden satın alarak aynı yılın eylül ayında faaliyete geçirmişti. Zorlu Grubu’nun finansal hizmetler alanındaki 13 şirketi, Denizbank’ın önderliğinde yapılandırılan Denizbank Finansal Hizmetler (DFH) Grubu’nu oluşturuyor. Denizbank’ın, 12 iştiraki, 1’i yurtdışında olmak üzere 244 şubesi bulunuyor. ‘Bankacılıkta beklentiler iyi’ Ekonomi Servisi Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) 49. Genel Kurulu’nda, birliğin yeni yönetim kurulu belirlendi. Yönetim Kurulu şu bankalardan oluştu: ‘‘Akbank, Finansbank, Ziraat Bankası, Garanti Bankası, Halk Bankası AŞ, İş Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Oyakbank, Şekerbank, Türk Ekonomi Bankası, Türk Eximbank ve Fortis Bank.’’Yeni TBB başkanının, yönetim kurulunun yapacağı ilk toplantıda belirleneceği ifade edildi. Şimdiki Başkan Ersin Özince, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, ‘‘Ülkemizde geleceğe ilişkin beklentiler daha iyidir. Kısa vadeli her türlü gelişmeye rağmen güven artmıştır’’ dedi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin de, ‘‘Dönem dönem büyük bankalar veya büyüklerle orta ve küçükler arasındaki, pazar payı büyütme tabanlı rekabet dikkatle izlenmeli ve gerekirse müdahale edilmeli” dedi. Ersin Özince ORTAKLIKTAN MİLYON AVRO’LUK CİRO SAĞLANMASI HEDEFLENİYOR Whirlpool Vestel’le Türkiye’de Beyaz eşya sektöründe faaliyet gösteren ABD’li Whirlpool, Türkiye pazarına Vestel ile birlikte girdi. Şirket, Vestel ile üretim, dağıtım ve ihracatı kapsayan çok yönlü bir işbirliği anlaşması imzaladı. Whirlpool Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Marc Bitzer, ortaklığın tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin son yıllarda hem üretim hem talep kaynağı olarak Avrupa’da çok önemli bir konuma yükseldiğini belirtti. Vestel Şirketler Grubu Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Levent Hatay ise Whirlpool için ikiüç yıl içinde 250 milyon Avro’luk bir ciro hedeflediklerini belirtti.Hatay, anlaşmanın uzun vadeli olduğunu ifade ederek ‘‘Bu bir stratejik işbirliği anlaşması. Whirlpool’un Rusya’da fabrikası yok. Orada üretimi Vestel’e teslim ediyorlar. Ayrıca bu anlaşma Vestel City için de önemli bir ihracat kaynağı olacak’’ diye konuştu. imbilir kaç yazımda, kaç kez bu sözcükleri kullanmak zorunda kalmışımdır. 40 yıllık gazetecilik yaşamım boyunca, nedensonuç ilişkileri ile kelimenin tam anlamı ile o kadar çok, kaza değil cinayet niteliğinde iş, maden kazası, grizu patlaması yaşandı ki.. O kadar çok bilimsel raporun içinde, kaza nedenleri ve sonuçları sayıldıktan sonra, durumun aynı sözcüklerle anlatıldığına tanık oldum ki... En son 17 işçinin ölümüne yol açan maden ocağı kazasında, sorumlu Bakan Güler, kelimenin tam anlamı ile sorumsuzca, olayı ‘‘Allah’ın takdiri’’ne, madenciliğin doğasına bağlayan bir açıklama yaptı. Siyaseten bu büyüklükte bir gafta yer yerinden oyanayabilirdi.. Sayın Bakan’ın, kazanın tarafı işveren sözcüsünün söylediklerine, ‘‘olagelen’’ tanımlamalarına, yani kimi madenlerde birdenbire patlayıcı gazın kaçınılmaz yükseldiğine inanacak, bırakınız maden işçisini, yörelerde yaşayan köylülerden kimseyi bulamazsınız. Bu çağda, maden işletmeciliğinin bilgi birikiminde, ocak özellikleri ne olursa olsun, yeterli havalandırma sistemi oluşturulduğunda, ocak işletmeciliğinin olmazsa olmaz güvenlik önlemleri alındığında, gereken teknolojiler uygulandığında, ‘‘kendiliğinden, birdenbire, önlenemeyen gaz birikimi’’ olmaz. Çünkü sistemde bir aksaklık bağlantılı tehlikeli ölçümlerde gaz birikimini yine sistemler haber verir. Patlamayı önleyici önlemler de böylece alınmış olur. ‘‘Kaza değil, iş cinayeti’’ kavramı da işte bu nedenlerle maden işletmeciliğinde yerleşmiş, bilgi birikimine dayalı bilimsel bir kavramdır. ??? Ne yazık ki, dünyada da ülkemizde de iş cinayeti niteliğinde iş kazalarında, doğrudan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığı, çalışma koşulları, üretim teknolojisi, hatta çalışanların sendikalı olup olmadıkları ile doğrudan ilişkiyi ortaya koyan istatistikler vardır. DursunbeyOdaköy iş cinayetinin ‘‘Takdiri İlahi’’ değil, ‘‘Takdiri İdari’’ olduğuna ilişkin bulgulara gelince... Kamuoyu ilgilenmediği için, duyarlı meslek örgütleri ile kimi sendikaların konuya ilişkin ilk günden başlayan, düne kadar süren basın açıklamalarıyla ilgilenen olmadı. Bakan’ın gerçeği kamuoyundan gizleme niteliği de olan açıklamasını eleştiren, ‘‘pişkinlik’’ olarak tanımlayan, sendikasızlaştırmanın, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmamasındaki etkilerini anlatan, önemli teknik bilgi de veren sendikaların açıklamaları yok sayıldı. Bir örnek oluşturması için, uz AKP’nin ‘mezarda emeklilik’ ısrarı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 15 maddesini TBMM’ye geri gönderdiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası TBMM Genel Kurulu’nda aynen kabul edildi. AKP iktidarının yasayı ‘‘temel yasa’’ kapsamında 6 bölüm halinde görüştürerek muhalefetin söz hakkını kısmasını protesto eden ana muhalefet partisi CHP, görüşmelere katılmadı. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 15 maddesini geri gönderdiği yasa üzerindeki görüşmelere başlandı. Sezer, bu maddeleri ‘‘Ülkemizde ortalama yaşama süresinin 66 yıl olduğu gözetildiğinde, yasa ile tüm sigortalılar yönünden emekli aylığı bağlama yaş sınırının zaman içinde de olsa 65’e yükseltilmesi; sürekli çalışma olanağı işverenin inisiyatifinde olan sigortalılar yönünden de prim ödeme gün sayısının 9 bine çıkarılmasının gelecek kuşakların emeklilik hakkına kavuşmasını olanaksız kılacağı, bu niteliği ile adil, makul ve ölçülü olmadığı açıktır’’ gerekçesiyle geri göndermişti. Yasanın tümü üzerinde söz alan CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin ‘‘temel yasa’’ acelesini hükümetin ‘‘IMF korkusuna’’ bağladı. AKP’nin 122 maddelik yasayı, ‘‘Ancak 5 ayda Meclis’ten geçer’’ gerekçesiyle ‘‘temel yasa’’ olarak görüştürdüğünü anımsatan Kılıçdaroğlu, şimdi 15 madde için de aynı yöntemin izlenmesinin ‘‘tipik bir iki yüzlü politika’’ olduğunu söyledi. AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz’un, ‘‘Bu bir hesap işi’’ diye laf atması üzerine Kılıçdaroğlu, ‘‘Hesap işi değil, halka hesap vermekten korkma işidir’’ karşılığını verdi. CHP, yasanın tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından sonra genel kurulu terk etti ve görüşmelere de katılmadı. CHP’liler salonu terk ederken, AKP’liler bu protestoya alkışlarla karşılık verdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında hükümetin tutumunu eleştirirken yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini bildirdi. BAŞESGİOĞLU: İKİ KEZ GAP BİTER Görüşmeler sırasında Anavatan Partisi ve DYP sözcüleri iktidarı eleştirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ise eleştirileri yanıtlarken ‘‘Sosyal güvenlik reformu, geleceğe karşı duyduğumuz sorumluluğun göstergesidir. Yeni sistemle önümüzdeki 10 yılda 100 milyar dolar tasarruf yaparsak GAP’ı iki kez bitirmiş oluruz. T ürkiye Cumhuriyeti’nin Berlin Büyükelçisi yuhalandı. Hem de Başbakan’ın konuşma yaptığı bir toplantıda. Başbakan, devlet yönetme gelenekleri ile bağdaşmayacak şekilde, kalabalığın ortasında, anlamadan, dinlemeden başbakanı olduğu ülkenin büyükelçisini sorgulamaya kalktı. Başbakan’ı desteklediğini sanan, yuhalamaya hazır kitle bu fırsatı kullandı. Olayı izleyen günlerde yuhalatan da, yuhalanan da bu olayı ‘‘yok’’ saydı. Oysa olay, ülkenin itibarının çiğnenmesiydi, yok sayılamazdı. Demokratik çağdaş devlet geleneğine sahip ülkelerde görülmesi olanaksız bir olay yaşandı, ama olmamış gibi yapıldı. Ne diyelim? En iyisi, uysa da uymasa da, üniversite hocalarımdan birinin anlattığı bir deneyi anlatalım. (Hocamın adını hatırlayamadığım için kaynak gösteremiyorum.) ??? İşsizliğin ve umutsuzluğun kol gezdiği bir ülkede, işsizler, insan davranışları konusunda deneysel araştırmalar yapan bilimsel bir kuruluşun ilanıyla heyecanlanmışlar. İlanda; ‘‘Kırk günde kırk bin dolar kazanmak istiyorsanız ve sağlıklıysanız bize başvu NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL Büyükelçiyi Yuhalatmak yan’’ diyerek projeyi ve işi adaylara açıklamış. Adaylar sevinç çığlıkları ile işi kabul etmişler. Kuralar çekilmiş. Kırk aday mahkum giysileri giyerek hücrelere girmiş, kırk aday da gardiyan giysileri giyerek ellerinde copları ile kapılara dikilmişler. ??? Deneyin ilk günlerinde bir terslik saptanmamış. Mahkumlar ve gardiyanlar birbirini tanıma çabası içerisinde sohbet etmişler. Beşinci günden sonra gardiyanların daha fazla konuştukları, mahkumların ise daha çok dinleyici konumuna çekildikleri gözlenmiş. Dokuzuncu günden sonra mahkumlardan bazılarının içe döndükleri, sadece gardiyanların sordukları sorulara yanıtlar verdikleri ve sessizleştikleri görülmüş. Mahkumlardaki ezikliğe karşılık bazı gardiyanların daha buyurgan oldukları, söylediklerini mahkumlara kabul ettirmek için tehditlere başladıkları görülmüş. Bu run’’ denilmekteymiş. Binlerce insan ilanda gösterilen adrese koşmuş. Kurum yetkilileri başvuran insanları ayrıntılı sağlık muayenelerinden geçirmişler ve sonunda seksen kişiyi ayırmışlar. Seksen sağlıklı insan bir salonda toplanmış. Kurum yetkilileri; ‘‘Sizler insan davranışları üzerinde yapılacak olan bir deneyde denek olmak üzere seçildiniz. Deney kırk gün sürecek. Bu kırk günün sonunda sizlere net kırk bin dolar ödenecek. Yapılacak iş çok basit. Biz sizleri kura ile kırkınız mahkum, kırkınız da gardiyan olmak üzere ayıracağız. Mahkumlar mahkum giysisi giydirilerek hücreye konulacak, gardiyanlar da gardiyan giysileri giyerek hücrelerin önünde nöbet bekleyecek. Biz de yirmi dört saat boyunca sizlerin davranışlarını kameralardan izleyeceğiz. Ancak sakın unutmayın, ne mahkumlar gerçek mahkum ne de gardiyanlar gerçek gardi aşamada deneyi yönetenler denekleri yeniden uyarma gereğini duymuşlar. Deneklere; ‘‘Saçmalamayın, ne mahkumlar gerçek mahkum ne de gardiyanlar gerçek gardiyan, sizler bir ay sonra normal yaşama dönecek özgür insanlarsınız’’ demişler. Deneyin on ikinci gününde, bazı gardiyanların mahkumlara, konuşurken hazırola geçme, her sabah kalkıp tıraş olma, yataklarını düzeltme gibi kurallar koydukları, uymayanlara da yaptırımlar uygulamaya başladıkları görülmüş. Bazı mahkumlar ise tamamen içlerine kapanıp, köşelerine sinip şizofrenik davranışlar sergilemeye başlamışlar. On altıncı günde bazı gardiyanların mahkumlara saldırmaya, işkence yapmaya kalkıştıkları görülmüş. Bunun üzerine, deneyin mahkumlarda büyük travmalar yaratması ve silinemeyecek izler bırakmasından korkulmuş ve deneye son verilmiş. Bu deney, özellikle eğitimsiz ve kendisine güveni oluşmamış insanların konumlarının gereği sandıkları davranışları abartarak sergileme eğiliminde oldukları sonucunu ortaya koymuş. Ancak demokrasiyi özümsemiş, hak ve özgürlüklere saygılı insanlarda, çağdaş ve insani yaklaşımlar konumlarla değişemez. Onur ise savunularak korunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle