28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 MAYIS 2006 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C Görgü Tanığı... 3 Kaç Gün Geçti Saldırıdan Bu Yana? rdı ardına yapılan üç bombalı saldırının üstünden bir hafta geçtiği halde, güvenlik güçlerinin saldırganları yakalayamamasının yarattığı tepkiler, hedefteki ‘‘Cumhuriyet’’in yönetim binası önünde toplanacaklarını açıklayan CUMOK’lar tarafından dile getirilecek. Yönetim binamız, Şişli’de iki büyük ana caddenin ortasında bulunuyor. Bu caddelerden birisi ‘‘Halaskârgazi’’ adını taşıyor. A İkincisi de ‘‘Hürriyeti Ebediye’’. Bu iki caddeyi birbirine bağlayan ve Şişli Halk Pazarı’na da açılan bir yol, saldırganlar tarafından üç eylem sırasında da kullanılmış. Yönetim binasını kontrol eden kamera sistemi, o üç eylemde de saldırıyı yapanları kayıtlara geçirdiği için, güvenlik güçlerinin elinde benzer birçok eylemde olanın aksine, polis sağlam ipuçlarına sahip. Yukarıda belirttiğim gibi, binanın tam ortasında yer aldığı adayı kesen iki ana caddeyi birbirine bağlayan yolu, özellikle üçüncü eylem öncesinde önlem amacıyla görevli olan polis ekipleri ciddi bir kontrol altında tutmuş olsalardı; Halaskârgazi’den girerek ellerindeki bombayı fırlattıktan sonra Hürriyeti Ebediye ya da Şişli Halk Pazarı’na doğru koşarak kaçan saldırganlardan en az birisini yakalamak mümkün olacaktı. Ancak öyle anlaşılıyor ki görevli ekip, binanın çevresinde yer almakla yetinmiş. Üçüncü eylemi duyuran patlama sesi ile de ne olup bittiğini araştırırken, kameraların saptadığı gibi koşarak kaçan saldırganlar kendilerini sokaktaki kalabalığın arasında gözden kaybettirmişler. YANLIŞ BİR MAZERET Emniyet Müdürlüğü’nün sorumluları, bu elden ve gözden kaçırma için, okulları tatil olan öğrencilerin o sırada oluşturduğu kalabalığı neden göstermekle ilk yanlışı yaptılar. Öylelikle istenmeyerek de olsa, gelecek eylemler için, planlayıcıların eline bir de ipucu verilmiş oldu: ‘‘Dördüncü ve daha sonraki girişimler için sokağın kalabalık olduğu saatleri seçerseniz, önleme görevlisi olarak bulunan güvenlik ekiplerinin sizi yakalamasını da önlemiş olursunuz. Eylemciler gözden kaçıverir’’ denildi. DÜRBÜNÜN TERSİ İLE BAKAN BAşBAKAN Özellikle Başbakan’ın, E8’ler doruğundan dönerken Cumhuriyet’e yapılan saldırıyı sıradan bir eylem olarak göstermeye kalkışmasının, polisin çalışmalarını rölantiye almak amacına yönelik olup olmadığını anlamak gerçekten zor. Hiçbir gerekçe ya da bahane, şiddet kullanılarak yapılan bir eylemi haklı gösteremez. Ancak, seçilen hedeflerin konumu, kamuoyunda getireceği ses açısından olayın daha da değişik yorumlarla değerlendirilmesine yol açar. Başbakan’ın, uçakta bu konuda kendisine soru yönelten meslektaşlarımıza verdiği yanıt, o tür değerlendirmeler arasında kayıtlara geçecek niteliktedir. Çoğulculuktan yana olması gereken bir ülkenin Başbakanı, bir basın kurumuna ardı ardına yapılan üç saldırı karşısında ‘‘Ne olmuş yani. Ne bu gürültü’’ anlamına gelecek yanıtlar verirken, olayı önleyemeyen, hele üç eylemin faillerini ellerindeki film kayıtlarına karşın yakalayamayan görevlilerin en üst sorumlusunun kendisi olduğunu unutmamak durumundadır. Ben, bizim polisimizin bu tür eylemleri önünde sonunda ortaya çıkartacak donanım ve beceride olduğunu yakından bilenlerdenim. Cumhuriyet gibi, yaşı ve vakarı devletimizle özdeş bir saygın kuruma yapılmış olan saldırının faillerini aydınlığa çıkartmak için çalışacağına da inanmak istiyorum. Gazetemize yönelen bu son saldırılar, ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ sorusunu kamuoyu ile paylaşmakta ne denli haklı olduğumuzu kanıtlamıştır. Üç beş serseri eylemciden daha çok, onları bilerek ya da bilmeyerek korumaya kalkışan ‘‘kafa’’ direksiyonda oldukça, tehlikenin sürdüğünü, dahası çok önem kazandığının da önemli bir belgesi olmuştur. Tehlikenin farkında olanların sayısı ne ölçüde artarsa, ‘‘Cumhuriyet’’ o denli sağlam koruyucuların güvencesi altında görevini sürdürecektir. EMİNE ERDOĞAN HAH, ŞİMDİ UYUMLU BİR ÇİFT OLDUK.. ANKET SONUÇLARINA GÖRE ÖĞRENCİLER SORUMLULUKTAN KAÇIYOR Öğrencilerin derdi para FİGEN ATALAY Gençler, kendi geleceklerini kurtarma derdindeler. Toplumsal sorumluluk almaktan kaçınan gençler, zengin olmak, iyi bir işe sahip olmak istiyorlar. Özel Kültür Fen Lisesi’nde, öğrencilere, 11 maddelik bir değerler listesi verildi ve gençlerden önemli gördükleri beş maddeyi seçmeleri istendi. Bu küçük çaplı araştırmadan çıkan sonuçlar şöyle: ‘‘Öğrencilerin yüzde 84’ü iyi bir işe sahip olmak, yüzde 78’i kendi kararlarını vermek, yüzde 68’i hoş vakit geçirmek, yüzde 64’ü çok para kazanmak, yüzde 54’ü lider ve statü sahibi olmak istiyor. Gençlerin yalnızca yüzde 35’i topluma faydalı üretken bir birey olmak istediğini belirtmiş. Yüzde 31’i ise ‘Ülkemin gelişimine katkıda bulunmak için çalışmak isterim’ demiş.’’ Okulun uzmanları, bu sonuçları şöyle yorumluyorlar: ‘‘Buradan da görüyoruz ki bireyselcilik ön planda. Gençler kendi geleceklerini kurtarmak istiyorlar, özgür olmak istiyorlar. Aslında gençlerin hedefleri iyi. İyi bir yerlere varmak, iyi bir işe sahip olmak istiyorlar. Ancak toplumsal bir sorumluluk taşımıyorlar. Bunun nedeni ise içinde bulunduğumuz toplumun koşulları, geçmişe göre bireysel başarıya daha çok önem verilmesidir. Burada bizlere düşen görev ise gençlerimize bu ülkeyi sevmeyi, sahip çıkmayı, hem kendi gelişimleri hem de toplumun gelişimi için sorumluluk almayı öğretmek, onları kültür ve tarih mirasımızın bekçileri oldukları bilinci ile yetiştirmektir.’’ Özel Kültür Okulları rehberlik uzmanlarının annebabalara uyarıları ise şöyle: ‘‘Özellikle büyük şehirlerde yaşan gençlerimizin çevresinde birçok tehlikeli uyaran bulunmaktadır. Artık evinde bilgisayarı ve interneti olmayan gencin arkadaşları tarafından dışlandığını gözlemlemekteyiz. Bunun paralelinde okuma alışkanlığı günümüz gençliğinde yok denecek kadar az. ‘Hayatımda ders kitabı dışında hiç kitap okumadım’ diyen ve bunu göğsünü gere gere söyleyebilen bir öğrenci ve gençlik grubu görüyoruz. Bunun sonucu da kendini ifade edemeyen, yazım ve anlatım gücü düşük, kelime hazinesi dar bir gençlik ortaya çıkıyor.’’ ilan renkli Üç kişiydiler... Birisi cep telefonuyla konuşuyor, ikincisi el bombasını atıyordu... Üçüncü kişi, elinde silahla çevresindekilere gözdağı vermişti... Bir görgü tanığı, Terörle Mücadele Şubesi’nde güvenlik kameralarında saptanan kişilerden ikisiyle yüz yüze gelmişti... Üçünün de yaşları 2530 arasındaydı. Birisi uzun boylu, ikincisi biraz kambur, yüzü sivilceliydi. Üçüncüsü ise atletik yapılıydı. Polisten aldığım bilgiler, üç bombalama eylemini de gerçekleştirenlerin ‘‘dinci örgüt olduğu’’ ve en kısa sürede yakalanacakları yolunda... İki gündür Cumhuriyet, okurlarıyla dolup taşıyor... Gazeteler, televizyonlar ise sık sık şu soruları soruyor: ‘‘Hedef niçin Cumhuriyet?..’’ Cumhuriyet gazetesi 83 yıldır yaşamını sürdüren bir gazete... Yayın çizgisi belli!.. Burada salt Cumhuriyet gazetesi değil, basın özgürlüğünü, dolayısıyla laik, demokratik Cumhuriyet’i savunan herkes hedeftir... Bir gözdağı.. yıldırma, susturma!.. 83 yıl içinde böyle bir eylem gerçekleştirilemedi Cumhuriyet’e karşı!.. 5 Mayıs, 10 Mayıs ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde büyük olasılıkla ‘‘tetikçiler’’ böyle bir eylemi gerçekleştirdiler... Üçüncü saldırının, güvenlik güçlerinin gözleri önünde rahat bir biçimde tekbir getirerek yapılmış olması düşündürücü. Sistemli bir saldırı üçüncü kez yapılıyor... Demek ki saldırının arkasında bir örgüt var!.. İki saldırı ‘‘deneme’’ niteliğinde geceyarısı yapıldı, üçüncüsü güpegündüz... Polis, ilk iki eylemi bireysel olarak nitelendirdi, üçüncü eylemden sonra olayın arkasında ‘‘örgüt’’olduğu kanısına vardı. ??? 11 Mayıs saat 16.30’da gerçekleşen üçüncü saldırıda Muhasebe Servisi’nin camları kırıldı.. Mali ve İdari İşler Müdürü Bülent Yener şans eseri kurtuldu... Bülent Yener, pencereden bakıyor olsaydı, bombanın parçaları başına isabet edebilirdi. Olayın bir başka boyutu daha var: Anadolu Ajansı, haberlerinde ‘‘ses bombası’’ diye geçiyor... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin haber ajansı, olayı nedense küçümsüyor... Bazı televizyonlar hâlâ şu sözümü anlamış değiller: ‘‘Bu saldırı salt Cumhuriyet’e değil, basın özgürlüğüne, bağımsız medyaya, laik Cumhuriyet’e bir saldırıdır.’’ Cumhuriyet’e yapılan üç ayrı saldırı bireysel değil örgütsel... Konuştuğum görgü tanığı şöyle dedi: ‘‘PKK militanları eylemlerde kot pantolon giyerler. Bunlar kumaş pantolonluydular. Kaçarken gördüm ve kapkaççı sandım. Silahını çevresindekilere çekip otomobile bindiler. Görünüş olarak Güneydoğulu’ya benziyorlardı...’’ Aklıma değişik sorular geliyor... MKE yapımı (1991) el bombalarını nasıl buldu saldırganlar? Öğrendim ki Güneydoğu’da çok sayıda bu bombalardan varmış, Kuzey Irak’ta tezgâhta satılıyormuş!.. Türkiye bir dönemeçten geçiyor!.. Tarikatçı yapılanma ivme kazanıyor... Birileri bir yerden destek mi alıyor, korunuyor mu.. şimdilik bilinmiyor... Bir kez daha yineliyorum: ‘‘Cumhuriyet bu tür saldırılara, zorbalıklara ödün vermez. Bildiği yolda yürür. 83 yıldır ödün vermeden yürüdüğü gibi. Barış için, demokrasi için, özgürlük için, kardeşlik için.’’ ??? Yazımı noktalarken ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ sorusu yine aklıma geldi... Kimileri Cumhuriyet’in reklam kampanyasını ‘‘darbe çığırtkanlığı’’ olarak değerlendirmişlerdi... Ne yazık ki toplumun büyük bölümü hâlâ tehlikenin farkında değil!.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in uyarılarını dikkate almıyorlar; tarikat sermayelerinin arkasına gizlenen, AKP iktidarının ‘‘sıkmabaş şovu’’ndan yararlanan, din pazarlamacılarından destek bulan zorbalar İstanbul’un göbeğinde Şişli’de Cumhuriyet’e üçüncü bombayı atabiliyorlar... Üç saldırı böyle gerçekleşti... Umarız saldırganlar yakalanır!.. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle