Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Strateji 28 Temmuz 2008 / 213 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net İsrail ile Hizbullah arasında esir değişimi… C S TRATEJİ 13 söz konusu esir/mahkum değişimi. Zira bu son değişim ile İsrail’in elinde bilinen, canlı Lübnanlı esir/mahkum kalmadı. Bundan da önemlisi Hizbullah’ın 2 asker karşılığında canlı olarak aldığı 5 Lübnanlıdan biri olan Samir Kuntar ismi sadece Lübnan "direnişi" için değil Filistin "direnişi" için de simgesel bir anlam taşıyor. İsrail hapishanelerinde en uzun süre tutuklu kalma "rekoruna" sahip olan Kuntar henüz 16 yaşındayken, İsrailli bir polisi ve Nahariye’de yaşayan İsrailli Yahudi bir aileyi "canice yok etmek" suçundan 542 yıl hapis cezası almış bir isimdi. Ancak son yapılan takasla "özgürlüğüne kavuşan" Kuntar, Lübnan’a ayak basar basmaz etnik köken olarak bir Dürzi olmasına rağmen Şii Hizbullah saflarına katılıp, Hizbullah komutanlarının giydiği askeri üniformayı giyerek bir anlamda yeniden direniş saflarında yer aldığını göstermiş oldu. Kısacası İsrail bu denli "tehlikeli" bir düşmanı kendi elleri ile yeniden cepheye göndermiş oldu, hem de en zayıf olduğu "Hizbullah cephesi"ne. Kaldı ki İsrail bu durumu geçmişte de yaşamıştı. 1985’te Filistinlilerin elindeki 3 İsrail askeri karşılığında serbest bıraktığı 1500 Filistinli arasında İntifada’nın önemli isimleri ve bugünkü en büyük düşmanlarından olan Hamas’ın kurucusu ve ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin de bulunuyordu. O rtadoğu öylesine nevi şahsına münhasır (kendisine özgü) bir coğrafya ki akıllara gelebilecek her türlü olay, olgu vs. her ortamda savaşta ya da barışta hatta her fırsatta bir takım muhasebeler için pazarlık konusu olabiliyor. Hatta her konuda edilen bu pazarlıklar çoğu zaman her yönü ile asimetrik nitelikler taşıyor. Zira pazarlık masasına oturan taraflar, maddi ya da manevi olarak karşılaştırıldığında çoğu zaman oldukça dengesiz kazanımlar elde ediyor ya da aynı şekilde dengesiz daha doğrusu ters orantılı kayıplara uğruyorlar. Hatta pazarlık için sıkılan eller her zaman için aynı statülerde olmuyorlar; genel olarak tarafların biri devlet bir diğeri de devlet dışı bir aktör oluyor. Zaten Ortadoğu’da 80’li yıllardan itibaren savaşlar da hep bu şekilde kurgulanıyor. Devletler ve devlet dışı aktörler savaşıyor ya da henüz böyle bir durum gerçekleşmedi ama barış yapmaya çalışıyorlar. Ortadoğu’da bölge içinden ya da okyanus İsrail’in deyimi ile mahkumlar, Hizbullah’ın deyimi ötesinden hiç fark etmez kimin ne hesabı varsa ile esirler. 1996 yılında gerçekleşen ilk İsraildevlet dışı aktörleri "gölge" olarak kullanarak rant Hizbullah esir/mahkum değişiminden bu yana ikili sağlamaya çalışıyor. İşte Ortadoğu’da oluşan ve arasında belirli aralıklarla "esir pazarları" kuruluyor artık neredeyse tamamen kemikleşen bu sistem tabiri caizse. Son esir pazarı da geçtiğimiz sayesinde bölgede o kadar çok ve o kadar güçlü günlerde gerçekleşti ve Hizbullah niceliksel olarak devlet dışı aktörler oluşmuş durumda ki ister ele alındığında "asimetrik" olan bu takas sonucunda istemez söz konusu aktörler savaşta, barışta ya da kendi adına "büyük bir zafer" kazandı. herhangi bir şekilde bir pazarlıkta taraf olarak ortaya çıkabiliyor. Sözü edilen bu sistemin artık "doğal" bir durum HİZBULLAH ZAFERİ’ olarak algılanmaya başlandığı Ortadoğu’da, hiç İsrail, 12 Temmuz 2006'da Hizbullah tarafından şüphe yok ki en güçlü devlet dışı aktör Hizbullah. kaçırılan ve uğurlarında birçok açıdan ülkeyi 1982 yılında, İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesine tepki sarsan bir savaşa giriştiği iki askeri Ehud olarak kurulan, ideoloji olarak İran İslam Devrimi Goldwasser ve Eldad Regev’i geri almak için ile Ortadoğu’da yayılmaya başlayan Şiiİslam Alman istihbaratı aracılığı ile başlattığı pazarlıklar ideolojisi ve Arap milliyetçiliğinin sentezi ile sonucunda 2 askerinin karşılığında 5 Lübnanlı oluşmuş kendi deyimleriyle "direniş ideolojisini" esiri/mahkumu ve 1 Filistinli ile 199 Lübnanlı benimseyen ancak başta İsrail ve ABD olmak üzere cenazeyi teslim etti. İsrail’in "Oğullarınız Geri birçok Batı ülkesine göre "azılı bir terör örgütü" Dönecek", Hizbullah’ın ise geçtiğimiz aylarda olan Hizbullah, bugün Ortadoğu’da "direniş" Şam’da uğradığı bir suikast sonucu hayatını anlamında bir efsane haline gelmiş durumda. 2000 kaybeden üst düzey komutanlarından Hacı Rıdvan yılında İsrail’in Lübnan’dan çekilmesinde üstlendiği lakaplı İmad Mugniye’nin anısına "Rıdvan başat rol ve 2006 yılında yaşanan "34 Gün Operasyonu" adını verdiği esir/mahkum değişimi Savaşı"nda İsrail karşısında aldığı taraflar için farklı anlamlar içeriyor. Hizbullah için psikolojik/ideolojik zafer ile Araplar arasında her şeyden önce 3. büyük zafer anlamına geliyor, oluşmuş olan "İsrail’in yenilmezliği" imajını ciddi biçimde sarsan Hizbullah, İsrail ile Hizbullah arasındaki esir değişimi... Ortadoğu’da "direnişin" tartışılmaz en büyük simgesi olarak görülüyor artık. Nitekim son yıllarda yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında "en gözde Arap lideri" sıfatını kimselere kaptırmayan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah da Arap dünyasının 21. yüzyıldaki "ilk kahramanı" unvanını şimdiden almış durumda. Hizbullah bu denli yücelip her açıdan güçlendikçe yukarıda sözü edilen pazarlıklarda da en ön saflarda yer alıyor doğal olarak. Karşısında da tabii ki İsrail var. 1990’lı yıllardan beri çeşitli konularda "Ortadoğu usulü" pazarlıklara girişen ikilinin en önde gelen "metası" ise Tartışmalı takas İsrail ile Hizbullah arasındaki esir değişiminin Şii örgüt lehine sonuçlandığı gözleniyor. İsrail’de esir değişimiyle Hizbullah’a ‘zaferin altın tepside sunulduğu’ eleştirileri yer alıyor. DİPSİZ KUYULAR İsrail ise, Hizbullah’ın kendi deyimi ile 3. büyük zaferini kazandığı bu değişim sonucunda aldığı ve son ana kadar öldüklerini bile belirleyemediği iki askerinin yasını tutarken bir yandan da için için kaynıyor. Başta Yahudi dininin gerekleri, ordunun halk arasındaki imajı ve halkın, özellikle de asker ailelerinin baskısı nedeni ile "alelacele" bir kararla yapılan esir/mahkum değişimi, İsrail’i iki yıl öncesine, "34 Gün Savaşı" dönemine geri götüreceğe benziyor. Nitekim bu son takas sonrasında özellikle de Hizbullah’ın yaptığı büyük gövde gösterisi sonrasında İsrail’de sinirler iyice gerilmiş görünüyor. Basın topyekun bir şekilde esir/mahkum değişimini yerden yere vuruyor. Muhalefette de aynı şekilde homurdanmalar başlamış bile. Eleştiriler daha çok İsrail’in en büyük düşmanı Hizbullah’ı kendi elleri ile bir kez daha zafere taşıdığı, hatta zaferi altın tepside kendi elleri ile Nasrallah’a sunduğu böylece "acemice" adımlar atılarak İsrail’in kendisini küçük düşürdüğü noktalarında birleşiyor. Bu konudaki eleştirileri Yediot Ahoronot’tan Ron BenYishai’nin "Teşekkürler Nasrallah, İsrail’in üst düzey savunma yetkililerinin ne kadar ehliyetsiz, beceriksiz ve ordumuzun topyekün bir savaş için ne kadar hazırlıksız olduğunu sayende öğrendik…" ifadeleri çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor olsa gerek. Ortadoğu’da yine bir esir/mahkum pazarlığı bu tartışmalarla sona erdi. Sırada Hizbullah’ın "zaferi"nden cesaret alan ve yine "Ortadoğu usulü" bir pazarlık için elinde tuttuğu İsrailli onbaşı Gilat Shalit olan Hamas var. Ama her şeyden önce bu son pazarlığın İsrail’de yarattığı depremin sonuçlarını görmek gerekiyor. Zira iki yıl önceki savaşla sarsılan ama bir şekilde koltuğuna tutunmayı başaran İsrail’in mevcut hükümetinin şansı bu defa yaver gitmeyebilir… ‘3.