Katalog

Cumhuriyet Strateji 28 Temmuz 2008 / 213 HAZIRLIK SORUŞTURMASI Ergenekon operasyonu... C S TRATEJİ 19 etkilemekte ve bu zafiyet sonucu ortaya çıkan eylemlerin şehit haberleriyle sonuçlanması da kamuoyunu derinden etkilemektedir. İç güvenlikte PKK, Hizbullah ve El Kaide terör örgütlerine yönelik bir sıklet merkezi yapılması gerekirken polisin sahip olduğu imkan ve kabiliyetlerin henüz doğruluğu kanıtlanmamış sözde bir Ergenekon terör örgütüne yöneltilmesi iç güvenliği daha da açmaza sürüklemektedir. Nitekim bu açmazın sonucuna bağlı olarak ABD Başkonsolosluğuna yapılan saldırıda 3 polis memurumuz şehit edilmiştir. İç güvenlik cephesinde genel görünüm budur; temel anayasal özgürlüklerinin kullanılamadığı bir Doğu bölgesi, terörist yandaşlarının eylemleriyle kamu huzurunun bozulduğu bir Batı bölgesi ve her iki bölgede terörist oldukları kanıtlanmış örgütlere karşı etkinlik sağlamakla görevli olan ama dikkatini Ergenekon’a yoğunlaştırmış bir İçişleri Bakanlığı. Adalete gelince, Türk toplumunda adaletin sağlanmasından sorumlu olan makam bağımsız yargı yani adli otoritelerdir. Bağımsız yargı demek; adalet demektir. Adaletin en kısa sürede yerini bulması toplumun bağımsız yargıya olan güvenini pekiştirici bir unsurdur. Uzun yıllardır terörden acı çeken ve terör örgütlerine karşı adaletin yerini bulmasını isteyen Türk toplumu bir takım medyanın azılı bir terör örgütü olarak algılatmaya çalıştığı Ergenekon sözde terör örgütüne ilişkin soruşturmayı dikkatle izlemektedir. Bu soruşturmada gizlilik kuralının ihlal edilmesi, bu ihlallerin soruşturmayla yetkili ve görevli savcılık tarafından önlenememesi, terör örgütü olarak kamuya algılatılan bir olayda dal ve kolların mahkemeye intikal ettirilmesine karşılık sözde lider kişilerin ucu bucağı bilinmeyen bir soruşturma içerisinde tutuklu olarak hapiste bulundurulması kamu vicdanını önemli ölçüde rahatsız etmektedir. PKK terör örgütüne karşı gösterilen eylemsizliği kavramış olmakla zaten vicdan dengesi bozulmuş bir toplumun bir de varlığı kanıtlanmamış sözde bir terör örgütüne karşı yürütülen ve ne zaman biteceği bilinmeyen parçalanmış bir hazırlık soruşturması, uzatılmış bir yargılama süreci, hâkim karşısına çıkarılmayan tutuklular şeklinde bir tablo karşı karşıya kalması halinde vicdan ve adalet duyguları onanmaz bir biçimde yaralanacaktır. İç güvenlik ve adaleti sağlamak kamu görevlilerinin temel vazifesidir. Topluma karşı yerine getirilmesi gereken temel bir sorumluluktur. Kamu vicdanı PKK terör örgütüne tanınan serbestlikten aldığı yara ile bir de bu soruşturmadan doğabilecek olası yaralara dayanamayacak kadar zayıflamıştır. Kamu vicdanının güçlendirilmesi 13. Ağır Ceza Mahkemesinin adaleti çok kısa sürede tecelli ettirmesi ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırlık soruşturmasını parçalamadan bir bütün halinde çok kısa sürede tamamlamasıyla sağlanabilecektir. Aksi halde yerini bulmayan bir adalet iç güvenliği olumsuz etkileyecek zaten güvenlikten yoksun Türk milleti içten ve dıştan olası tehditlere karşı açık ve savunmasız bir hale gelebilecektir. İç güvenlik ve adalet ile arasındaki güçlü bağı görebilmek için hazırlık soruşturmasının temel özellik ve ilkelerini yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde incelemek gerekmektedir. Bu soruşturmanın ne şekilde yürütüleceğine ilişkin hükümler 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun madde 157’yle başlayan ikinci kitap birinci kısmında sıralanmıştır. Soruşturma amirinin cumhuriyet savcısının olduğu, kolluğun temel yardımcı sıfatını taşıdığı ve soruşturmanın gizliliğini açıklayan madde gerekçelerinde soruşturma evresindeki temel ilkelerin etkinlik, sürat, dürüstlük ve hakkaniyet olduğu vurgulanmıştır. Kolluk ve savcılığın katıldığı ceza adalet sisteminin hazırlık aşaması bir bütündür, parçalanmaz ve gizlidir. Bir örnekle konuya açıklık getirilmesi istenirse eğer Ergenekon adı altında yürütülen faaliyetler hazırlık soruşturmasının parçalarıdır ancak hedefinde bir örgüt çatısı altında işlenmiş olduğu iddia edilen suçları açığa çıkarmak olduğu için bir bütünün parçalarıdır. Bir yılı aşkın süredir yürüyen bu soruşturma kapsamında 48 kişi tutukludur ve iddianamenin 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesiyle hazırlıktan yargılama aşamasına geçilmiştir. Bu noktada soruşturmaya temel teşkil eden terör örgütü çatısının doğası gereği taşıdığı karakteristik özelliklerin gözden kaçırıldığı düşünülmektedir. Çünkü terör örgütleri her şeyden önce bir lider etrafında toplanmış dal ve kolların oluşturduğu bir ağ içerisinde şekillenir. Bu ağ içerisinde arşiv ve finansman ile silah ve cephanenin varlığı, bunun temini için bağlantılar, siyasi kol ve kanatları, yurt dışı destekleri, eleman temini, eğitimi ve alanları yer alır ki PKK terör örgütünün yapısı bu çatıya en somut örneği teşkil eder. Gerçekten de PKK terör örgütüne baktığımızda; lider, yönetici kadro, arşiv, kara para trafiği, eleman ve finans temini, silah ve cephane temini, yurt içi ve yurt dışı destekleri, yazılı ve görsel medya kaynakları, siyasi kol kanatlarıyla tam bir yapısal özellik taşıdığı kolayca görülmektedir. Gerçekleştirdiği terör eylemleriyle de yapısal bütünlüğü ortaya çıkmıştır. Ümraniye soruşturmasıyla başlayıp Ergenekon adıyla gelişerek sürdürülen soruşturmada ise medyanın deyimiyle örgüt lideri konumundaki kişiler yargılama sürecine dahil edilmemiş olduğundan sözde terör örgütünün yapısı parçalanmış dolayısıyla hazırlık soruşturması ikiye bölünmüştür; birincisi, yargılanması başlayacak olan örgütün kol ve dalları, ikincisi ise ne zaman yargılanacakları bilinmeyen örgütün sözde lider kadrolarıdır. Bu durum ceza adalet sisteminin işleyişi ile çelişkiye neden olmaktadır, çünkü görevli mahkeme yargılama süreci içerisinde sözde terör örgütünün yapısal bütünlüğünü göremeyecek ve sözde örgüt başları aynı yargıda olmadığından bütüne ait Terör örgütünün ülkenin doğu bölgesinde yürüttüğü faaliyetlere, bu faaliyetlerin sivil kollarına karşı etkin önlem alınamaması siyasi otoriteyi eleştiriye hedef yapıyor. Buna karşın bütün dikkatler hazırlık soruşturması parçalanmış bir konuya yöneltilmiş durumda… parçalar mahkemeyi bir karara varmakta zorlayacaktır. Karar sürecinin uzaması ise bir yanda yargıya konu olan kişilerin aleyhine işlerken öte yanda ceza adalet mekanizmasının işleyişini de aksatacaktır. Doğrudan insan hak ve özgürlükleri temelinde işleyen bu sistemde ortaya çıkacak böylesi bir aksaklık insan hakları ihlallerini gündeme taşıyacak ve sonuçta toplumda adalet duygusu sarsılacaktır. Bir terör örgütünün sözde lider kadrosu iddiasıyla tutuklu olup 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede adları yer almayan kişiler için yeni bir soruşturma süreci ortaya çıkmış bulunmaktadır. Soruşturmanın ne kadar süreceği bilinmemektedir. Yargılama sürecine ulaşabilmek için bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan kişilerin varlığı, bu sürece giremeyen tutukluların da daha uzunca bir süre cezaevinde kalacaklarını düşündürmektedir. Bu durum insan hak ve özgürlükleri temelinde bir ihlali öte yandan soruşturma bütünlüğü parçalandığı için adil yargılanma hakkının da bir ihlali olarak yakın bir gelecekte karşımıza çıkacaktır. İÇ GÜVENLİK VE ADALET İç güvenliğin sağlamasından sorumlu olan makam siyasi otoritedir. Türkiye resmine uzaktan bakıldığında özellikle Doğu bölgesinde emniyet ve asayişin sağlanamadığı, bireyin can ve mal güvenliğinin bulunmadığı, seyahat özgürlüğünün ise hiç bulunmadığı medyaya yansıyan olaylardan açıkça görülmektedir. PKK terör örgütü adına düzenlenen gösterilerde devlete isyan anlamına gelen Türk bayrağına saldırı, kamu mallarına zarar verilmesi, üniter yapıya karşıt söylemlerle ortaya çıkan eylemler, polis gücünün bu eylemler karşısındaki etkisizliği iç güvenlik zafiyetini Türkiye geneline taşımaktadır. PKK terör örgütünün siyasi kanadı durumuna gelen DTP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının siyasi irade tarafından kaldırılmaması nedeniyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanamaması, yurt dışındaki varlıklarını açıkça gösteren teröristlere karşı siyasi iradenin harekete geçmemesi iç güvenliği olumsuz