02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

oy hakkı İngiltere’de 1928 yılında kişi başına düşen milli gelir 5.100 dolar seviyesinde iken, Fransa’da 1946 yılında kişi başına düşen milli gelir 3.800 dolar seviyesinde iken, Almanya’da 1946 yılında kişi başına düşen milli gelir 2.500 dolar seviyesinde iken, ABD’de 1965 yılında kişi başına düşen milli gelir 13.500 dolar seviyesinde iken uygulamaya geçti. C S TRATEJİ 7 vergilerinin 1929 yılına kadar değiştirilememesi buna izin vermez. 1929 yılında ise sanayileşmenin devlet eliyle gerçekleştirilmesi kararı alınır. 1930 krizine rağmen müthiş bir sanayileşme performansı yaratılır ve 10 sene içinde neredeyse bütün temel sanayiler kurulur. Üstelik bu fabrikalar dönemlerine göre yüksek standartlarla kurulmuştur. Kuruluş ve üretim aşamalarında ne çocuk işçi ne de 16 saatlik mesailer vardır. Çevrelerine sosyal açıdan çağ atlatırlar. Kendi teknolojilerini kendi kaynaklarıyla geliştirmeye çalışırlar. Doğal çevreye özen gösterilir. Türkiye’de sanayileşme ile demokrasi birbirini baltalayan öğeler olarak görülmemiş, genel oy hakkı sanayileşme hareketi başlamadan tanınmış, çok partili demokratik rejime ise batıdaki emsallerinin çok altında, kişi başı milli gelir seviyesi 1.000 dolar iken geçilmiştir. İŞGÜCÜ Gelişmiş ülkelerin zaman zaman mal ithal ettikleri ülkelerden küreselleşme çerçevesinde işgücü çalışma koşulları konusunda daha yüksek standartlar talep ettikleri görülmektedir. Oysa kendi gelişme süreçlerinde çalışma Batılı ekonomiler, koşulları özellikle araştırmageliştirme fiziki çalışma ortamı ve üzerine yoğunlaşıyor... çocuk işgücü açısından bugünün koşullarına göre çok çok kötü durumdaydı. 19. yüzyılın ilk yarısında sanayide çalışan işgücünün yaklaşık beşte birini çocuk işçiler oluşturuyordu. Özellikle madencilik sektöründe yeraltındaki dar galerilerde çalışabildikleri için çocuk işçi oranı daha da yükseliyordu. Örneğin 1861 yılında Fransa’nın Bethune kasabasında meydana gelen maden kazasında ölen 18 kişinin 7’si yaşları 9’un altındaki çocuklardı. Tekstil sektöründe kadın ve çocukların tercih edilme nedeni yetişkin erkek işçilerin üçte bir ücretine çalışmalarıydı. Çocuk işçilerin çalışma koşullarını düzenleyen uygulanabilir yasalar çıkartılması yüz yıldan fazla bir süre aldı ve 20. yüzyılın başlarında uygulamaya girdiler. 19. yüzyılda çalışma saatleri ise günde 12 ile 16 saat arasında değişiyordu. İngiltere’de 1847 yılında çıkan Fabrika Yasası kadınlar için günlük çalışma süresini 12 saat ile sınırlıyordu. Fransa’da 14 yaş altı işçi çalıştırma yasağı ise 1914 yılında yasalaştı. Çalışma süresinin haftada 4550 saatlere çekilmesi ise 1930’ları bekledi. 19. yüzyılda Avrupa’daki sanayi gettolarında alkol kullanma alışkanlığı çok yaygındı. 1870’lerde Belçika’da işçilerin yüzde 50’ye yakını alkol bağımlısıydı ve otuz kişiye bir meyhane düşüyordu. Günümüzde kalkınmakta olan ülkelere önerilen ekonomik reçeteler ise batılı ülkelerin aynı süreci yaşarken yapmadıkları YAPMADIĞINI gümrük duvarlarının ve teşviklerin kaldırılmasını içeriyor. Çin, İSTEMEK Gelişmiş ekonomiler kendi süreçlerinde, Rusya gibi ülkeler ise ulusal önceliklerini ön plana çıkararak gelişme günümüzde küreselleşme çerçevesinde gelişmekte kendilerini korumaya çalışıyorlar. olan ülkelere önerdikleri Assuan barajına karşı çıkıp kredisiz bırakmışlardır. Batı ülkelerinde çevre duyarlılığı sanayileşme sonrası gelen refah döneminde artmış ve bu konudaki yasal düzenlemeler genellikle 20. yüzyılın ortalarına sarkmıştır. TÜRKİYE Osmanlı İmparatorluğu 1839 yılında İngiltere, takip eden yıllarda da diğer gelişmiş sanayi ülkeleriyle imzaladığı ticaret anlaşmaları ile dış ticaretinde uyguladığı gümrük vergilerini kendisi tarafından belirleme hakkını kaybetmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1860’lara kadar devlet eliyle sanayileşme, 1860’dan sonra özel sektör eliyle ve korporatif örgütlenme yoluyla kurduğu sanayi kurumlarının çoğu, serbest ithal rejimi nedeniyle batıdan ithal edilen ucuz ürünlerle rekabet edememiş ve bebeklik çağında batmışlardır. Savaş koşullarında gümrük anlaşmalarını askıya almak olanağı doğduğu için bu dönemlerde hızla sanayi yatırımlarına girişilmiş ancak bu sefer de olağanüstü koşulların finans yetersizliğinden sonuca ulaşılamamıştır. 1923 yılında Cumhuriyet yönetiminin Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı, sanayi açısından neredeyse bomboş bir ülkedir. Üstelik Osmanlı’nın bir kısım borçları da üstlenilmek zorunda kalınmıştır. Ayrıca Lozan anlaşması 1929 yılına kadar gümrük vergilerinde yükselme yapmayı engellemektedir. Cumhuriyet yönetimi 1923 ve 1929 yıllarında aldığı kararlarla sanayileşmenin "milli iktisat" yoluyla yapılması kararını alır. 1923 yılında alınan kararlar sanayileşmenin özel sektör eliyle olması üzerinedir ancak hem sermayesizlik, hem de gümrük ÇEVRE Batı ülkeleri kalkınırken çevrelerini neredeyse tamamen tahrip etmişlerdir. Şu anda birincil madde elde edebilmek için çevreyi tahrip eden gelişen ülkeleri boykot etmekle tehdit eden gelişmiş ekonomilerin şu anki doğal çevreleri sanayileşme sonrası refah döneminde yeniden düzenlenmeye çalışılmış yapay bir çevredir. Kendi ormanlarını hammadde olarak kullanıp yok edenler bugün Amazon ormanlarını korumaya çalışmaktadırlar. 18. ve 19. yüzyılda kitle avıyla balinaların soylarını kuruma noktasına getirenler bugün yerlilerin balina avını engellemektedir. Hoover barajını yapanlar, standart, kurum ve kriterlerin yakınından bile geçmemişlerdir. Diğer taraftan gelişmiş ekonomiler zamanında sadece tarife koruması değil etkin sanayi ticaret ve teknoloji politikaları uygulamışlardır. Özetle bugünün kalkınmış ülkelerinde benimsenen politikaların ve kurumların bugün kalkınmakta olan ülkelere tavsiye edilenlerden farklı olduğu görülmektedir. Kişi başı milli gelir seviyesi 25.000 dolar ve üstünde olan ülkelerde uygulanan ekonomi politikalar ve standartların 5.000 dolar ve altı milli gelir seviyesindeki toplumlara uygulanmasından özellikle yoksul ülkeler tarafından beklenilen sonuçlar elde edilememiştir. Bu değerlendirme Koreli iktisatçı HaJoon Chang tarafından da ileri sürülmüştür. HaJoon Chang’a göre kalkınmış ülkeler kendilerini yukarı çıkaran merdiveni yukarıya ulaştıktan sonra itivermişlerdir. Uygulamaya baktığımız zaman, gelişmekte olan ülkeler safından gelişmiş ülke saflarına katılan ülkelerin, hiç de önerildiği gibi neoliberal politikalar izleyerek bu aşamaya gelmedikleri görülmektedir. Bunun tam tersine, Japonya, Kore ve bazı uzak doğu ülkelerinde gördüğümüz gibi önerilen maceracı neoliberal politikalardan uzak kaldıkları ölçüde ekonomik atılım yapabilmişlerdir. Aradaki farkı hızla kapatmaya başlayan Çin, Rusya gibi ülkeler dışa açık büyüme modellerini ulusal bir ekonomik plan çerçevesinde uygulayan birincil kaynaklarını ulusal bir yaklaşımla değerlendiren ülkelerdir. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların reçeteleriyle kalkınmaya çalışan ülkeler ise 810 senede bir başladıkları noktaya dönüp durmaktadırlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle