02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Dr. İrfan KALAYCI İnönü Üniversitesi İktisat Bölümü [email protected] "İstiklalini kaybetmenin en iyi yolu, sahip olmadığı(nız) parayı sarfetmektir." Atatürk tatürk döneminde izlenen para politikaları hep stratejik öneme sahip olmuştur. Çünkü iktisadi kalkınmayla Cumhuriyet’in varlığı arasında nasıl organik ilişki varsa, iktisadi kalkınmayla "sağlam ulusal para" arasında da aynı ilişki vardır. Ve para politikaları, ekonominin mali motoru kabul edilen merkez bankası ve bankacılık sektörüyle iç içedir. Eğer Atatürk’ün kurdurduğu hükümetler parasal politikalarda seçici ve ısrarcı davranmasaydı, ne devletin gelir ve harcamalarında disiplin sağlanabilir, ne de ulusal paranın dış değerinde aşınma engellenebilirdi. Cumhuriyetin ilk dönemindeki para politikasının stratejisi… C S TRATEJİ kurulmuş, Ekim 1931’de banka faaliyetlerine başlamış, piyasadaki yaklaşık 159 milyon liralık "evraknakdiye" yeni bankanın sorumluluğuna geçmiştir. 1933’te "Mevduatı Koruma Kanunu" ve kredi ile ilgili "Ödünç Para Verme Kanunu" çıkarılır. İlki aslında Cumhuriyet yönetiminin ilk bankalar yasası sayılır. 1920’lerde sayısı sadece 10 olan bankalara 34 tane daha eklenir. A Atatürk’ten günümüze dersler BÜTÇE DİSİPLİNİ Cumhuriyet’in ilk bütçesi, yaklaşık 120 milyon liraya bağlanıp 1 Mart 1924’te yürürlüğe girmiştir. Kamu harcama kalemleri; savunma 33 milyon, içişleri 15 milyon, eğitim 6.1, adalet 4.5 milyon, sağlık hizmetleri 2.2 milyon liradan oluşuyordu. 1928’de vergi gelirleri dört grupta toplanmıştır: Mali tekeller, tüketim ve gümrük vergileri, kazanç vergisi ve dolaylı vergiler, belediye ve özel idare vergileri. Kişi başına vergi yükü, vergi yükünün en büyük payını taşıyan İstanbul’da 32 lira idi. (k.b. milli gelir ulusal bazda 50 lira bile değildi.) İlk yıllarda ihtiyatlı bir maliye politikasında ısrar edildi. "Denk bütçe, düzgün ödeme" ilkesine bağlı kalındı. Atatürk döneminde 15 mali yıl bütçesi yapılmış ve uygulanmıştır. Bu bütçelerden 11’i denklikle sonuçlanırken, 3’ü fazla, sadece 1924 bütçesi açık vermiştir. ATATÜRK DÖNEMİ UYGULAMALARI Atatürk dönemi para politikacılığının dört ayağı vardır. Paranın türü ve basımı, merkez bankacılığı, bütçe disiplini, döviz kuru ve dış ticaret. Bunlar bir zincirin halkalarına benzer. Herhangi bir halkanın eksikliği ya da zayıflığı, para politikaları zincirini, dolayısıyla o zincire bağlı ulusal ekonomiyi zayıflatır. Yerli para ve emisyonu: Atatürk, kendisiyle yapılan bir söyleşide, ulusal mücadele için gerekli olan şey konusunda aydınların karamsar tavrına karşı, "herkes savaşta paraya ihtiyaç yeniden avuç açma durumuna düşmekten kaçınma’ duyar" derken şunları ekler: "… Biz bu işe şeklinde yorumlar. başladığımızda, bir grup aydın bana ‘paramız var mı, ordumuz var mı?’ diye sordular. Ben dedim ki, ‘hayır.’ ERKEZ BANKACILIĞI Bunun üzerine, ‘peki bundan sonra ne yapacaksınız?’ diye sorduklarında, ben de ‘paramız olacak, bir İlk Türk banknotunun eskizi... ordumuz olacak ve böylece bu ulus bağımsızlığını kazanacak’ dedim." Çünkü para, Atatürk’ün düşüncesine göre, "…her türlü aracın üstünde bir varlık silahı" idi. Cumhuriyet’in ilk banknotlarında, Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz devletlerin sembolleri ve her türlü katkısı vardır. Örneğin banknotlar İngiltere’de basılmış, Türkiye’ye gemilerle gönderilmişti, maliyetler pound cinsinden, üzeri Osmanlıca/Fransızca yazılıydı. Teknoloji kimdeyse güç ondaydı. Para basma teknolojisi Avrupalıların elindeydi ve onların bastığı parayı kullanmak zorundaydık. Atatürk döneminin ekonomi yöneticileri, hiçbir şekilde paranın değerini düşürmeyi, enflasyon, devalüasyon yoluna başvurmayı düşünmemişlerdir. Paranın değerinin korunması politikasının arkasında Atatürk’ün güçlü iradesi yatmaktadır. Ayrıca, İstiklal Savaşı sürecinde bile enflasyona gidilmemiş olması dikkate değer bir gelişmedir. Cumhuriyet, "sağlam para"yı iktisadi bağımsızlığın ve egemenliğin gereği saymıştır. İş Bankası Grubu Cumhuriyet’in ulusal parası gibi ulusal merkez ve Kadrocular, artan kamu harcamalarının finansmanı bankası da olmalıdır. Atatürk, yerli para piyasasının için emisyondan yana bir iktisat politikası önermişler, Türklerin yönetiminde olmasını istemiş, bu amaçla Başbakan İnönü bu öneriyi reddetmiştir. İlginçtir ki, danıştığı dünyanın iki ünlü merkez bankacısı Dr. H. İnönü’nün, emisyon, enflasyon gibi temel iktisadi Schacht ve K. Müller’in olumsuz görüşlerine rağmen, terimleri ancak Başbakan olduktan sonra öğrendiği Türk emisyon bankasını kurdurmuştur. Haziran söylenir. Avcıoğlu, İnönü’nün bu tavrını, ‘…ayağını 1930’da, 1715 sayılı yasayla Türkiye Cumhuriyet yorganına göre uzatmak’ ve ‘…Lord Curzonlar’a (Cumhuriyeti değil) Merkez Bankası (TCMB) Cumhuriyet tarihinde ilk kez bütçe yapıldığı yıl açık verdi, ardından Atatürk dönemindeki 11 yıl denk diğer yıllar ise fazlayla kapatıldı. Dışarıdan kaynak arayışı ‘Curzonlara el açmak’ olarak algılandı. Para çok BORÇ YÖNETİMİ Osmanlı devleti ilk dış borçlanmasını Kırım değerliydi, kitlelerin lehine Savaşı (1854) ile birlikte yaptı. Türkiye, Lozan’da da müzakere edilen dış borçlarının son deflasyonist bir yaklaşım vardı. taksitini 1954’te (yani Kırım Savaşı’ndan 100 M yıl sonra) ödeyecektir. Paranın iç ve dış değerinin sağlanması, gerçekte mali disiplin için; mali disiplin de ulusdevletin kurulması için şart sayılmaktaydı. Mali disiplin pek çok hedef için anahtardı; zira Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde mali disiplinsizliğin ve zayıflıkların olduğu çok iyi biliniyordu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında aşılması en zor sorun olarak mali sorun sayılmıştır. Hazine’nin ‘tam takırkuru bakır’ olduğu ve de kredi sisteminin yerleşmediği bir süreçte iken, uzmanlar ısrarla yabancı sermaye talebinden ve zorunluluğundan söz etmekteydiler. Atatürk’ün bu konudaki tavrı netti ve şu söz o tavrın belgesidir: "İstiklalini kaybetmenin en iyi yolu, sahip olmadığı[nız] parayı sarfetmektir." Atatürk, Osmanlı sultanlarının yabancıların parasıyla ülkeyi ne hale getirdiklerini hatırlatarak, Düyunu Umumiye İdaresi’ni "ölümcül bir yamaca" benzetmekteydi. O nedenle, dış borç ve dış sermaye yerine, içeride sermaye birikiminin tüm kaynaklarını denetim altına almak üzere milli ihtisas bankaları kurulmalıydı. Anahtar niteliğinde kamu sanayinin gelişmesi için Sümerbank, zengin Anadolu topraklarında faaliyet gösterecek madencilik (kömür, bakır, krom, vb.) işletmeleri için Etibank, özel sanayi ve ticaretin gelişmesi için İş Bankası kuruldu. Tarımsal alanda ise, Osmanlı’dan kalma Ziraat Bankası faaliyetlerini zaten sürdürmekteydi. Kısacası, uygulanan parasal ve mali politikalar sayesinde "denk bütçe+sağlam para" formülü elde edilmesini sağlamıştır. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası "tam bağımsızlık" felsefesi şöyle formüle edilebilir: "Tam bağımsızlık = Milli egemenlik + Mali
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle