17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Kaan Kutlu ATAÇ Kosova ‘Genel Valiliği’nden, Kürt Parlamentosu’na danışmanlığa… C S TRATEJİ yaşam tarzının Kosova halkının yanı sıra bölgede görev yapan uluslararası memurlarca da eleştiri konusu olduğunu not olarak belirtmek lazım. Ancak Kouchner’in hakkını da teslim etmek gerekir; savaş yorgunu bir ülkede tüm tezatlıklara rağmen, kaliteli kavlardan seçilmiş Fransız şarabını içen Kouchner’in yüzündeki insan doğasının gururun ve kibrin en güzel yansımalarını da bulmak mümkündü. F ransa’da, imparatorluğun büyüleyici etkisini yitirmesinin üzerinden neredeyse bir asır geçti. Tarihin koridorlarında kendisine ayrılan bölümde Fransa’nın gölgesi artık uzamıyor. Kimi zaman bu gölgeyi ancak gözleri karanlığa alışmış olanlar, neredeyse tesadüfen fark edebiliyor. Geçmişin şaşasını özlemle ananlar, hatta arayanlar ise ancak, Avrupa’nın ve Fransa’nın kendi sorunlarının girdabında yitip gitmeye başlamasından bu yana uluslararası arenada cılız sesli çıkışlarla "biz de buradayız" deme gayreti içindeler. Bu gayretlerin şekillenmesinde ise Türkiye’nin AB içerisindeki ya da dışındaki olası pozisyonuyla ilgili politikalar da yer alacak. Kouchner’in Türkiye’ye bakışı Fransa’nın yeni başkanı Sarkozy’nin Türkiye karşıtı tutumunun ardından kabinesinde kimlere yer vereceği de tartışıldı. Ermeni kökenli Deveciyan’ın Dışişleri Bakanı olacağı beklentisi Ankara açısından pek sevimli değildi. Ancak yerine atanan Kouchner, Kosova’da Türkçe’yi resmi dil olmaktan çıkarması ve Erbil’de Kürt parlamentosuna danışmanlık yapmasıyla tanınıyor. Kosovalı Türklerin tarihe düştükleri bir çok not bulunmaktadır. Kosova Türk toplumunun hatıralarında Kouchner’in hatıralarının tazeliğini koruduğu ortadadır. Kosovalı Arnavutların da Kouchner ile ilişkilerinde, bir örnek olması bakımından, haklı gerekçeleriyle UNMIK, KFOR ve AGİT belgelerinde "Kosovo" yerine "Kosova" isminde ısrarlarını da hatırlamak gerekir. Savaş ve zulümden yeni çıkmış bir ülkede sürdürdüğü debdebeli KÜRT PARLAMENTOSUNA DANIŞMAN Kouchner’in Türkiye ile ilgili merakı ilerleyen yıllarda da kendini gösterdi. Irak’ın ABD liderliğindeki güçler tarafından işgalinin ardından Irak’ın kuzeyinde yaratılmak istenen otonom Kürt oluşumunun siyasi yansıması olan Kürt Parlamentosu’nun Anayasa hazırlıklarında Kouchner başdanışman olarak görev aldı. Kouchner 2003 yılında Erbil’deki parlamentoda bir de konuşma yapmıştı. İnsani müdahale yanlısı siyasal çizgideki doktor, Türkiye’nin Batısındaki ilgi sahasını güney sınırlarına kadar yaymayı başardı. Kouchner’in sicili, görevi süresince ABD’nin "sert" yüzünü "yumuşatacak" insani politikaların geliştirilmesi ve uygulanması aşamalarında Fransa’ya havale edilecek görevleri layığı ile yerine getirip getiremeyeceğine en güzel biçimde zaman tanıklık edecektir. Ancak Kouchner’in Dışişleri Bakanlığı görevinde, "sicili" ile doğru orantılı bir seyir izlemesi halinde, Türkiye’nin yalnızca AB ile ilişkileri değil fakat, bunun da ötesinde iç ve dış politikasının diğer sahalarında da ilginç bir sürecin yaşanması izlenmeye değer ve ilginç bir süreci işaret etmektedir. AB YERİNE AKDENİZ Sesini yükseltme ve duyurma gayretlerinde Fransa’nın "büyük ağabey" ABD’nin mikrofonluğuna ihtiyacı olduğunu fark edenlerin temsilcisi yeni Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin, Fransa’ya bir soluk getirip getiremeyeceği ise henüz meçhul. Ancak, Sarkozy’nin Türkiye’ye yönelik söylemi ve tutumu malum ve yönlendirdiği adres ise AB değil, Akdeniz havzası. Fransa’nın "doğal egemenlik alanı" olarak gördüğü bu coğrafyada Türkiye’ye nasıl bir pozisyon "lütfedildiğini" ise Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in icraatlarında görmek mümkün olabilecek. Ortaçağ’ın papalar kenti Avignon’lu Kouchner’in, sıcak gündemlerle sarsılan bu coğrafyaya Akdenizli kanının getirdiği heyecanı nasıl yansıtacağı ise merak konusu olmaya devam edecek. Kendine ait yatıyla Türkiye’nin Akdeniz sahillerinin en güzel ve ücra köşelerinde yelken basmayı seven, 2005 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 2006’da da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) liderliklerini almayı "beceremeyen" bu Akdenizli tıp doktoru, uluslararası camiada "insani müdahale" yanlısı tutumuyla tanınıyor. Nitekim kurucularından olduğu "Sınır Tanımayan Doktorlar" örgütü Nobel Barış Ödülü’nü almıştı. Komünist Parti’de başlayan ancak partiden ihraç edilmesiyle devam eden profesyonel bir siyasi yaşama sahip Kouchner’in, "sağcı" Sarkozy tarafından Dışişleri Bakanı olarak belirlenmesinde şaşılacak bir yön yok aslında. ABD’nin son yıllarda "askeri güç kullanarak önleyici müdahalelerde bulunma" politikasının gündemde olduğu bir süreçte, bu harekatları "insani müdahale"lerle destekleyecek bir doktor olan Kouchner’in, Fransa Dışişleri koltuğunda oturması ABD açısından şüphesiz ki arzu edilen bir durumdur. Kaldı ki, Kouchner’in bu dünya gücünün politikalarıyla ne kadar uyumlu bir siyaset izleyebileceğinin sinyalleri ABD liderliğindeki NATO’nun Kosova’ya gerçekleştirdiği askeri müdahale sonrasında görüldü. Kouchner, 1999’da Birleşmiş Milletler Kosova Geçici İdaresi’nin (UNMIK) ilk başkanı olmuştu. Kosova "genel valiliği" döneminin ilk gününden itibaren Kouchner’in "Türk" merakının yalnızca denizlerle sınırlı kalmadığı da hemen anlaşılmıştı. Kouchner’in Kosova’da yayınladığı "1" numaralı bildiri ile, bölgede Yugoslavya döneminden beri resmi dil olarak tanınan Türkçe devre dışı bırakıldı ve onun yerine İngilizce resmi dil oldu. Evladı Fatihan olarak bu toprakların insanı olarak yaşayan Türklere karşı takındığı tavırların Nobel Barış Ödülü sahibi bir örgüt kurucusuna nedenli uygun olduğu konusunda muhakkak ki, Kouchner
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle