17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] osova’nın nihai statüsünün görüşüldüğü müzakereler, taraflardan Belgrad’ın bağımsızlık dışında her şeyi kabul edeceği, Priştine’nin ise tam bağımsızlıktan başkasını kabul etmeyeceği tavrını kesinleştirdi. Ancak Sırbistan’ın itirazlarına rağmen Kosova her geçen gün bağımsızlığa bir adım daha yaklaşıyor. 10 Mart’ta Viyana’da gerçekleştirilen son turun ardından BM Kosova Özel Temsilcisi Martti Ahtisaari "müzakere potansiyelinin tükendiği" sözleriyle orta zemin bulunmasının imkânsız olduğunu açıklayarak müzakere sürecine son noktayı koydu. Sırbistan’ın parçası olan Kosova bölgesine anayasası, bayrağı, marşı olacak şekilde ve uluslararası örgütlere katılma ve uluslararası anlaşmalar imzalama yetkisiyle bağımsızlığa giden yolu açan bir statü öneriliyordu ve değişiklik talepleri doğrultusunda son kez gözden geçirilen öneri metninde öze ilişkin bir değişiklik yapılmadı.(1) Bundan sonra sırada tarafların hiçbir şekilde üzerinde uzlaşı sağlayamadığı Kosova’nın nihai statüsüne ilişkin "Ahtisaari planı"nın BM Güvenlik Konseyi’ne sunulması var. Öneriye göre, Kosova Sırbistan’dan bağımsız ve ancak uluslararası topluma bağımlı olacak. Kosova’nın bağımsızlığı her ne kadar uluslararası güçlerin vesayetinde olacaksa da Sırbistan ile kâğıt üzerinde kalan bağlarını tamamen koparacağı da kesinleşti. BM’NİN ZORAKİ ÇÖZÜMLERİ Kosova’da Arnavutlara sürecinde tarafların "basın toplantısı gösterilen anlayış KKTC’den Müzakere salonu kiralama bedeli" hariç hiçbir konuda anlaşamamasına rağmen müzakere sürecinin sonuç yıllardır esirgeniyor belgesi olarak Ahtisaari’nin önerisinin BM C S TRATEJİ K TEK YOL BAĞIMSIZLIK Kosova’nın nihai statüsünde AB ve ABD’nin tutumunun belirleyici bir rol oynadığına şüphe yok. Kosova’da zaman zaman artan şiddet olaylarıyla "kaleşnikof siyasetinin" hatırlatılması, Kosova’ya bağımsızlığının gecikmeksizin verilmesi gerektiği söylemine destek sağlıyor. Üstelik geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleşen bombalı eylemlerin simgesel olarak BM ve KFOR’u hedef alması çok önemliydi. Srebrenitsa’da 30 Hollandalı askere zarar gelmemesi pahasına 8 bin Boşnak’ı ölüme terk edebilen Batı siyaseti Kosova’nın arzusunu yerine getirmekten başka çıkar yol Kosova görüşmelerinde Arnavutlar ve Sırp hükümeti uzlaşma sağlayamadı. Bu aşamadan sonra Kosova’nın bağımsızlığı ülkelerin tanımalarıyla gerçekleşecek gibi görünüyor. Kosova’yı bağımsızlaştırmayı isteyen ABD ve AB’nin tavrı KKTC söz konusu olunca çifte standarda dönüşüyor. göremeyecektir. Neticede Batı Kosova politikasını zaten 1989’da ki anayasal değişiklikle Kosova’ya diğer cumhuriyetlerle eşit haklar tanıyan özerkliğinin kaldırılmış olması üzerinden kurgulamamıştı. Dolayısıyla Sırbistan’ın Kosova’da giriştiği katliamları "iç savaş" olarak değerlendiren siyasetten dönülemedi ve NATO bombardımanının ardından Kosova 1999’da BM'nin 1244 No'lu kararıyla geçici olarak BM idaresine bırakıldı. Ahtisaari’nin önerileri Arnavutlar tarafından yetersiz Sırbistan tarafından kabul edilemez olarak nitelendirildikçe ABD sabırsızlanıyor ve 2007 içerisinde Kosova’nın nihai statüsünün sonuçlanması gerektiği yönünde resmi ağızlardan beyanat veriyor. Bağımsızlığı zaten haritalandırılmış olan Kosova’nın nihai statüsünün farklı bir içerik taşıması ise mümkün değil. Batı’nın yaklaşımı öylesine keskin ki hazırlanan planın BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve/veya Çin tarafından veto edilmesi durumunda bu kez ülkeler nezdinde Kosova’nın bağımsız bir devlet olarak tanınması yoluyla "nihai son"un kesinleştirilmesi kaçınılmaz olacak. Kosova’nın nihai statüsü, Arnavutların kararlılığından çok ABD’nin naçizane (!) isteğinin bu yönde olması nedeniyle ve AB’nin istikrar adına başka çıkar yol görememe desteğiyle "bağımsızlık" olacak. Batı’nın çifte standardı Güvenlik Konseyi’ne sunuluyor olması ister istemez yakın tarihli bir başka BM planını hatırlatıyor. Koşullar, beklentiler ve dayatmalar dikkate alındığında 8 yıldır dünya gündemini meşgul eden "Kosova Sorunu" ile 40 yıldır süren "Kıbrıs Sorunu" karşılaştırmaya değer bir benzerlik taşıyor. Sırpların Sırp’tan başka bir unsur görmek istememesi ve Sırp yayılımını genişletmek istemesi Kosova’da yaşanan sorunun temelini oluştururken Kıbrıs’ta sorunu yaratan da Rumların Ada’yı tamamen Rumlaştırma arzusuydu. Her iki sorun da mevcut anayasal düzenin yok edilmesi ile başladı. Yine de, Kosova’da Arnavutların yükselen milliyetçiliği Sırp şiddetini kamçılarken Kıbrıs Türklerinin buna fırsat bulamadan gafil avlanması koşullar açısından bir fark oluşturuyor. Ancak Arnavutlar gibi Türkler de etnik mensubiyetleri ve dinleri nedeniyle istenmemişlerdi ve toprakları kendilerinin farz eden Sırplar ve Rumlar tarafından yok edilmek istenmişti. Sırplar gibi Hıristiyan Ortodoks olan Rumlar da kilisenin büyük desteğiyle Arnavutlar gibi Müslüman olan Türklere karşı katliam gerçekleştirdi. Arnavutlar gibi Türkler de en fazla "azınlık" olarak görüldü ve mümkün olduğunca da azaltılmak istendi muhataplarınca. Ne var ki her iki sorunlu bölgede de karışık evlilik yapamayacak denli birbirini birlikte yaşanmaz bulan Arnavut ve Sırplar için çözüm Kosova’nın bağımsızlığı olabiliyorken Türkler, Rumların şartlarına uygun bir birlikteliğe zorlanabiliyor. Kosova Arnavutları bugün kazanıyor, Kıbrıs Türkleri hala kaybetmeye zorlanıyor. Sırbistan bölünmeye zorlanırken, Kıbrıs’ta bölünmüş ülke ve halklar her türlü yöntemle birleştirilmeye çalışılıyor. Üstelik KKTC, 27 yıldır bağımsız bir devlet. Hala ambargoların kalkmasını bekliyor ayrı bir devlet olma iradesi gösterdiği için. BATI’NIN İRONİSİ Balkanlarda her gün yeni bir harita çizilirken Kıbrıs’ta iki ayrı devlet fikrinin kabul edilemiyor olması elbette ki farklı bölgelerde farklı çıkarlar gözeten Batı’nın tutumuyla ilgili. İlginçtir ki Batı, referandumda ‘evet’ demekle "virgin birth" tabiriyle bir devleti ortaya çıkarabilecek "Kurucu egemen siyasi irade"ye sahip gördüğü "toplum"u, bağımsızlığını talep etme iradesine sahip görmüyor. Dahası AB, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak ve mevcut hukuku çiğneyerek üyeliğini kabul ettiği Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türkleri üzerindeki izolasyonun yükünü taşınmaz kılmak için yaptığı her girişime taşeronluk yapacak kadar çifte standart uygulayabiliyor. Kosova’nın bağımsızlığı konusunda da dünya devletleri arasında bir fikir birliği oluşturulamadı ancak Rusya’ya, Çin’e, Yunanistan’a, İtalya’ya, Romanya’ya ve Polonya’ya rağmen ve hatta Güvenlik Konseyi’nde plan veto edilecek olsa dahi Kosova’nın bağımsız olacağı kesin. Süper gücün "tanıma"yı işaret etmesi müttefiki olduğu ya da etkisinin olduğu onlarca devleti Kosova’yı tanımaya itecektir: sekiz yıldır süren istikrarsızlık ve sorun çözülmeli mantığı yürütülerek. Ancak söz konusu KKTC olunca BM’de alınmış bir karar gerekçe gösterilerek kırk yıldır sözde birleşme zemini aranarak bölünmüşlük tanımsız bir şekilde izolasyonlar eşliğinde sürdürülüyor. Dipnotlar: 1 Ankara’nın da devreye girmesiyle öneri metninin Genel İlkeler başlığı altındaki 1.maddenin 6. bendine eklenen "Türk, Boşnak ve Rom dillerinin, Yasa’ya uygun olarak belediye düzeyinde resmi dil veya resmi kullanımdaki dil statüsüne sahip olacağı" şeklindeki ifade Türkçenin müstakbel Kosova Devleti’nin kurucu anlaşması sayılacak belgede garanti Ahtisaari altına alınmış olması bakımından oldukça önemli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle