17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KKTC hükümetinin, KTHY hisselerini kamu bankaları aracılığıyla devralıp devletçilikte ısrarına bir anlam veremediğini belirtmiştir. Konuya ilişkin basın bülteninde şu görüşlere de yer verilmiştir: "KTHY’nin Türkiye’nin ikinci ulusal hava yolu olmasından kaynaklanan avantajları ve imtiyazları vardır. Devletçilik anlayışıyla işletilen ve yönetilen bu şirket devlet bütçesi üzerinde baskı oluşturmakta, etkin ve verimli çalışmamakta ve bu alanda özel şirketlerin gelişimini de haksız rekabet yaratarak engellemektedir. KTHY hisse yapısının, özel sektörün ilgisini artıracak yapıya kavuşturularak, Türkiye’deki özelleştirmeye paralel olarak, KKTC hisselerinin de eş zamanlı olarak sonucu önceden belli olmayan, şeffaf ve adil ihale yöntemiyle özelleştirilmesini; Kamu bankaları aracılığıyla KTHY hisselerinin alınıp sonradan özele devredileceği tavrı yerine, doğrudan özel sektörün ve özel bankaların, rekabete açık bir yöntemle bu hisselere ilgi duymasının motive edilmesi, her ülkeden katılımın sağlanması; halka açık şirket kurulmasının özendirilmesi; yabancı sermaye düşmanlığını ön plana çıkaran "ya KTHY başkalarının eline geçerse naparız!" endişesinin ve yaklaşımının, "dünyaya ve AB’ye açılmak isteyen" bir yaklaşım olmadığı ve KKTC hükümetinin özeleştiri yaparak bu konuda yıpranan güveni yeniden tesis etmenin yollarını araması" önerileri getirilmiştir. Bunun ardından Güney Rum Kesimi’nde yayımlanan Sunday Mail gazetesi, Kıbrıslı Türk işadamı Aziz Kent’in borç batağında bulunan ve satışa çıkarılması gündemde olan Rum Hava Yolları şirketini satın almaya talip olduğunu yazdı. Aziz Kent, Londra’da gazeteye yaptığı açıklamada: "iki tarafta da hizmet etmesi kaydıyla Rum Hava Yolları’nı satın almaya istekli birçok insanımız var" demişti ve: "Rum Hava Yolları’nın Güney Kıbrıs’a çok iyi hizmet verdiğini, ancak bu şirketin kendisinin olması halinde, tüm Kıbrıs’a hizmet edebileceğini ve barış için bir köprü teşkil edeceğini" söylemişti.(3) Ali Erel 05.08.2002 tarihinde yaptığı açıklamada; AB uyum yasalarıyla, Kemalist Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin emperyal çıkarlarına bağlayan AKP iktidarına da övgüler düzmüştür: KTTO, TBMM’nin AB uyum yasalarından oluşan paketi kabul ederek "Türkiye’nin ve Kıbrıs’ta çözümün önünü açtığını, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği yolunda dev bir adım attığını" vurgulamıştır. Erel, söz konusu yasaların kabul edilmesinde "siyasilerin olduğu kadar sivil toplumun da bir başarısı olduğunu" da eklemiştir. Ayrıca Erel, şunları da eklemiştir: "değiştirilen yasaların uygulanması, Türkiye’de yapılacak seçimin sonuçları ve Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşılması, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden tarih alması için önemli etkenler olacaktır. Kıbrıs’ta çözüm olmaz ve Güney Kıbrıs bu yılın sonunda AB üyesi olursa, Türkiye ve KKTC elinde bulundurduğu kozlarından önemli bir bölümünü yitirecek ve o noktadan sonra Kıbrıs’ta çözüm bulmak ve Türkiye’nin AB üyeliği yolunda ilerleme kaydetmesi olanaksız hale gelecektir." AD DEĞİŞTİREN PARTI KKTC’de 29.10.2004 tarihinde 8. Olağan Genel Kurultayını yapan Yurtsever Birlik Hareketi Partisi; örgütsel kimlik değişimini vurgulamış ve parti yürütme kurulu şu açıklamaları yapmıştır: "Yurtsever Birlik Hareketi önemli bir dönüşüme doğru yol alıyor: aslına geri dönüp, Yeni Kıbrıs Partisi ismine (yeniden) kavuşuyor; tüm Kıbrıslıları kucaklayan ilk ve modern politik parti olma yolunda adım atıyor; etnik kökeni ne olursa olsun, tüm Kıbrıslıları bu partiye katılmaya çağırıyor. 1989 yılında kurulan Yeni Kıbrıs Partisi, yeni bir Kıbrıs yaratmak için Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Avrupa yurttaşlarının bu yeni oluşuma katılımlarını sağlamak amacıyla program değişikliğine gidiyor. C S TRATEJİ 21 30 Ekimde toplanacak olan kongrenin "Yeni bir Kıbrıs–Yeni bir Avrupa" misyonuna paralel olarak Yurtsever Birlik Hareketi ismini terk edip orijinal ismi olan Yeni Kıbrıs Partisi ismini alması için değişiklik önerisini onaylaması beklenmektedir." KKTC’nin çözülmesi ve Yunan adası olması yönündeki çabalara Türkiye’den olağanüstü destek gelmiştir. AKP iktidarının basiretsiz politikaları nedeniyle, KKTC’nin üvey evlat muamelesiyle karşılanması, KKTC’nin yitmesine neden olmuştur. Jean Monnet bursuyla Birmingham Üniversitesi’nde post doktora çalışması Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunun, Türkiye’de sivil toplumun gelişimine etkileri konusunda yapan Dr. Alper Kaliber, "Kıbrıs sorununun güvenlik söylemi dışına çıkarılması ve bürokratik alandan siyasalın alanına taşınması için atılacak her adımın hem soruna adil ve sürdürülebilir bir çözümün bulunmasına hem de Türkiye’de siyasal rejimin demokratik dönüşümüne katkıda bulunacağını" TESEV himayesinde söylemekteydi.(4) Türkiye Avrupa Birliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Günuğur da Türk Ulusu’na şunları söylemekteydi: "Türkiye’nin dikkat etmesi gereken husus, 30 yıldır ve sadece Türkiye’nin tanıdığı bir devletin geleceğine de karar verilecektir. Keşke Annan Planı kabul edilseydi, o zaman Birleşik Kıbrıs zaten olacaktı. Türk kesimi de kurucu devlet olacaktı."(5) Türkiye’yi arkadan hançerleyen Türkiye Komünist Partisi yayın organında Ahmet An isimli kişi, şunları söylemekteydi: "1974 yazından beridir, Kıbrıs’ın Türk Ordusu tarafından işgal altında tutulan kuzey bölgesinde düzenlenen erken milletvekili seçimleri…"(6) Adaya TSK’nin barışı getirmesi, Türklere karşı yapılan katliamların önünün kesilmesi ve Türkiye’nin dünya kamuoyuna karşı tek başına hareket edebilmesinin psikolojik boyutu(7) temel olarak "sorun"dur. Emperyalizm ve işbirlikçisi Yunan’ın ve Rum’un oyununun bozulması değil de nedir sorun? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinde sadece yukarıda açıklamaya çalıştığımız ve somut örnekleriyle verdiğimiz geleceği olmayan ulusal onurdan yoksun söylemler ve uygulamalar baskı oluşturmamaktadır. KKTC’ye ve Türkiye’ye içeriden ve dışarıdan büyük kuşatılmışlık egemen olmuş ve Türkün saygınlığı, haklılığı yiten bir değerden başka bir değerlendirmeye alınamayacak düzeye düşmüştür. KKTC’nin coğrafi, ekonomik, siyasal, kültürel niteliğinin ve öneminin farkında olanlar ve emperyal güçlerin bağlamlarını çözebilmiş olanlar sayesindedir ki Türk Bayrağı ve Kıbrıs Bayrağı dalgalanmaktadır. Aslında onların egemenlik adına, güç adına, bağımsızlık adına bir anlamı kalmamıştır. Dipnotlar: 1 KTTO Avrupa Bilgi Merkezi Haber Bülteni Sayı:18, 11 – 22 Ekim 2004 2 Oya Berberoğlu, Akşam Gazetesi 04.02.2003 3 İktisadi Kalkınma ve Sosyal Atılım Derneği, KKTC’li İşadamı Rum Havayoluna Talip, Müzakere Günlüğü, Sayı: 10, 14.11.2005 4 Dr. Alper Kaliber, Güvenlikleştirme Söylemi ve Kıbrıs: Türkiye İç Politikasına Etkileri, TESEV Demokratikleşme Programı, Yeni Sesler Yeni Bakışlar Konuşmacı dizisi – 8, 16 Aralık 2004. 5 Şeyda Gümüş, ESİAD’ın AB Sürecinde Medya Eğitimi Başladı, Referans Gazetesi, 30.03.2005. 6 Ahmet An, Kıbrıs’ta Neler Oluyor?, Sol, Sayı: 234, Mart – 2005, s. 37. 7 Süleyman Özmen (Der.), Avrasya’nın Kırılma Noktası Kıbrıs, IQ Yayınları, 1. Baskı: Mayıs 2005, İstanbul KKTC yönetimi Rum kesimine rağmen Annan Planı’nı savunma noktasına geldi. Rumlar kendi politikalarını sürdürmekte kararlı tutumlarından ödün vermezken, Türk kesiminden bazı dernekler planı kurtarıcı olarak gördü. Türkiye’deki iktidarın verdiği destek, egemenlikten vazgeçilebileceği düşüncesinin yerleşmesine neden oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle