17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Kaan TURHAN Anadolu Eğitim Sendikası Danışma Kurulu Üyesi Batı yanlısı ve ‘Rumsever’ propaganda ilk olarak bu alanda başladı… C S TRATEJİ değerlerini uluslararası değerlerin altında gören şu sözleri olmuştur: "Rum tarafının ne istediği değil, uluslararası topluluğun bu konuda hangi beklentiler içinde olduğu bize göre daha önemlidir." Ekim 2004’te Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda yapılan toplantıda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılması düşünülen AB yardımının Avrupa Yeniden Yapılanma Ajansı (EAR) tarafından yönetilmesi üzerinde uzlaşma sağlanmıştır. Merkezi Yunanistan’ın Selanik kentinde bulunan EAR, Balkanlara yaptığı yardımlarla bilinmektedir. Öz biçimde söylenmek istenen KKTC’ye yapılacak olan yardımların Yunanistan merkezli bir örgütçe yapılacak olmasında uzlaşılmasıdır. Yunanistan devletinin örgüt (EAR) karar süreçlerinde ne kadar etkin olduğu da bilinmeyen bir konudur. K uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yaşayan Türklerin "çarpıtılan hayal güçlerini" onursuz geleceğe odaklandıran araçları öngörmek ya da görmek ne denli olanaksızsa; bu araçların örgütlediği "toplumsal bilinç düzeyiyle" güvenli bir geleceğe bakmak da o denli olanaksız bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Dünya siyasal dönüşümünün, yeniliberal akımın öncüsü merkezi kapitalist ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirdiği toplumsal örgütlenmeler; zorla, ödül ortaya koyarak, bireylerin gereksinimleri karşılanarak ya da karşılanacağı sözü verilerek yönlendirilmekte ve tıpkı ABD’nin soğuk savaşın askeri olmayan boyutlarında uygulamaya koyduğu projelerle hedeflediği emperyal politikaları desteklemeye gönüllü insan yaratma stratejileri gibi, toplumsal duyarlıklar başkalaştırılabilmektedir. Bu sürecin en başat araçları da, günümüzün kendi lehine dönüşen iktidarı, Sivil Toplum Örgütleri olarak gözlemlenmektedir. KKTC’nin uluslararası paylaşım savaşımı sürecinde, üzerinde askeri üs olarak, jeostratejik öneminin yetkin biçimde kullanımının öngörülmesi çizgisinde beliren emperyal hesapların yapıldığı ekonomik, kültürel, siyasal önceliklerle elde edilmesi, ardından Türk askeri varlığının sona erdirilerek adanın güvenlik sorununun öne sürülmesi üzerinden merkezi kapitalist ülkelerin askeri hedeflerini gerçekleştirerek dünya güvenlik algılamalarını yönlendirerek toplu işgal süreçlerinin devreye sokulmasında yeni bir adım olarak gündeme gelmesi olası bir gelişme olarak değerlendirilebilir. KKTC’ye ‘sivil toplum’ kıskacı KKTC’de, Rum kesimiyle birleşerek, ‘AB’ye girileceği’ yönündeki EMPERYAL GÜDÜMLÜ propagandalar ilk olarak sivil toplum STÖ’LER varlığını sürdürebilmesi için örgütleri aracılığıyla başlatıldı. ‘Renkli KKTC’nin gerekli olabilecek olan değişkenlerin bir elin parmak sayısını devrimleri’ andıran bu propaganda sayısı geçmeyecek denli sınırlıdır: Türklük sahip bir toplum, Türkiye seçim sonrasında değil, öncesinde bilincine Cumhuriyeti’nin ve ada dışı Türk varlığının desteği, Türk askerinin adadaki yapıldı. Partiler adını değiştirdi, haklı konumunun korunması, uluslararası açısından haklarını savunacak işadamları yerleşik politikadan ödün hukuk ulusal bir hükümet, sağlam temellere dayanan kültürel, siyasal yapılar ve verilmesi gerektiğini savundu… KKTC’nin varlığını sürdürebilmesi için Patrikhanesi’nin ekümenik statüsünün kabul edilmesi, Heybeliada’daki Ruhban okulunun açılması ve Yunan soydaşların malvarlıklarının geri verilmesi olarak sıralamıştır.(1) Bu sözler söylenmeden iki yıl önce: Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Ali Erel, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a 19.08.2002’de gönderdiği yanıt mektubunda: destek veren örgüt sayısının 90’a ulaştığı "çözüm ve AB üyeliği" RESMİ TANIMA KTTO eski başkanı Ali Erel Tüm bu olumsuz koşulların yanı sıra Türkiye’nin KKTC’ye sahip çıkma iradesini gösterememesi ayrıca değerlendirilmesi gereken bir olumsuzluktur: "Türkiye Cumhuriyeti, 2004/7895nolu Bakanlar Kurulu kararıyla Avrupa Birliği’yle olan Gümrük Birliği Antlaşmasına "Kıbrıs’ı dahil etmiştir. 1 Kasım 2004 tarihli "Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı" tebligatıyla bu ülkeyle ticaret serbest bırakılmıştır. Ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelecek "Kıbrıs Cumhuriyeti" ibareli belgeler kabul edilecektir." (KTTO 17.01.2005 tarihli açıklaması) Türkiye Yunan’ın, Rum’un, AB’nin görmek istediği "meşru Kıbrıs Hükümeti"ni resmen bu tebligatla tanımış ve KKTC’nin direnişine en büyük engeli oluşturmuştur. Yunanistan’ın AB üzerinden destek koşullarıysa ayrı bir kamburdur, Türkiye üzerinde. Kıbrıs Cumhuriyeti hükümet sözcüsü konulu "ortak vizyon"un yeni bir vizyon olmadığını Kipros Hrisostomides, Türkiye’nin AB üyeliği işaret etmiş, "Kıbrıs Türk toplumunun dikkate hedefinin önünü tıkamak istemediklerini ancak alınması gereken çok ciddi bir bölümünü temsil adadaki bölünmüşlüğün sona erdirilmesinin, eden bu örgütleri bazı siyasilerin düşündüğü gibi Türkiye’nin katılımının anahtarı olması gerektiğini yok sayarak, kamuoyu önünde suçlayarak ya da bildirmiştir. Yunanistan Cumhurbaşkanı Kostis işgüzarlıkla niteleyerek geçiştirmenin mümkün Stefanopulos da Atina’nın Türkiye’nin AB üyeliği olmadığını" ifade etmiş ve eklemişti: "Kıbrıs’ta konusunda yardımcı olacağını ancak daha önce çözüm ve AB üyeliği Türkiye halkının Kurtuluş Ankara’nın uluslararası hukuk çerçevesinde yerine savaşı sonrası en büyük projesi olan Avrupa Birliği getirmesi gereken yükümlülükleri bulunduğunu üyeliğinin önündeki en zor sorunlardan birini belirtmiş ve Ankara’nın yükümlülüklerini; Kıbrıs ortadan kaldıracaktır." Daha da acı olansa; Ali Cumhuriyeti’nin tanınması, İstanbul Ortodoks Rum Erel’in gerçeği yansıttığı gibi görünen ancak ulusal gerekli olan başat değişken olan ekonomi olarak değerlendirilebilir. Yeniliberal akımın dünya egemenliği sürecinde öncelikli hedefi: ekonomik dengesizlikleri, istikrarsızlıkları körükleyerek, ulus devletlerin denetleyici süreçlerini baskın duruma getirmektir. Bu açından KKTC’ye konan ekonomik ambargolar, ticarette getirilen sınırlamalar düşünüldüğünde KKTC’nin çözülüşünün ivmesi artan oranda kendini göstermektedir. İngiltere’de yetişen bir işadamı olan KTTO Başkanı Ali Erel, KKTC’nin varolan koşullarında yatırım iklimi olmadığını söylemekte ve bununla KKTC’de "meşru zemin sorunu" olduğu değerlendirmelerine neden olmaktadır.(2) Kuzey Kıbrıs Sigortalılar Derneği Başkanı Mustafa Yırık başkanlığındaki yönetim kurulu Kıbrıs Türk Ticaret Odası üyeleriyle Kasım 2001’de görüşmüş ve sosyal sigortaların doğasına aykırı biçimde serbest piyasa koşullarında sigortacılık düzenlemelerinin yapılması gündeme gelmiştir. Görüşmede, KTTO Başkanı Ali Erel "...Fonda birikmesi gereken paraların şimdiye kadar fonu yönetenler tarafından şeffaf bir şekilde açıklanabilmesi gerektiğini ve fona bundan sonra özel sektör tarafından sahip çıkılması ve yönetilmesi" gerektiğini vurgulamış ve "fona katkı sağlayan çalışan ve çalıştıranlar tarafından yönetilmesi yönünde temsiliyet elde edebilmek için gerekli girişimlerin başlatıldığını, bu konuya tüm özel sektör temsilcisi konumundaki örgütlerin sahip çıkması" gerektiğini eklemiştir. ‘İŞADAMLARININ’ YAKLAŞIMI KTTO’nun 13.09.2004 tarihli basın bülteninin konusu Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın (KTHY) özelleştirilmesi üzerineydi. KTTO Başkanı Ali Erel konuya ilişkin, Türkiye’nin kamuya ait iktisadi kuruluşları özel sektöre devredip devletçilik anlayışından kurtulmaya çalıştığı bu dönemde,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle